GÜNDEM


More

Posted on : 30 Ocak 2017 Pazartesi [0] comments Label:

Sözcü Haber

YAZAR: Unknown

Sözcü Haber


İşinin, sevebileceğin bir yanını bul...

Posted: 29 Jan 2017 07:00 PM PST

Ntv'de Arka Koltuk diye bir program var. Bu programda, her hafta, iş dünyasında başarılı olmuş kişiler konuk ediliyor. Programın sunucusu, Berfu Güven. Programın bu haftaki konuğu, Opet'in kurucusu Nurten Öztürk'tü. Bu programı her hafta takip ettiğimi söyleyemem. Ama denk gelirsem, izlerim. Bu hafta da denk geldim, izledim. Her zaman, başarıya giden yolda neler yapmış insanlar, hep merak etmişimdir. O yüzden, bu program ilgimi çekiyor. Öyle süresi fazla uzun da değil. Yarım saatlik bir program. Bu yazımın konusu, bu programda öğrendiklerimden oluşacak. Konu döndü dolaştı, her zamanki klasik tartışmaya geldi. Sevdiğin işi yapmak muhabbeti. "Bakalım Nurten Öztürk'ün bu konuya bakışı nasılmış?" dedim.


                 SEVDİĞİN İŞİ YAP SÖYLEMİ
     Aynen şöyle dedi: "Ya sevdiğiniz işi yapacaksınız. Eğer ki sevdiğiniz işi yapamıyorsanız, yaptığınız işte seveceğiniz bir yan bulacaksınız". Daha önce böyle bir bakış açısı duymamıştım. Bu konuyla ilgili duyduğum bir söz daha vardı. Kimin söylediğini şu an hatırlamıyorum. Oda şöyle diyordu: "Sevdiğin işi yapacağım diye vakit kaybetme. Yaptığın işi sev". Bu sözde beni etkilemişti. Tamam bu söz, iyi güzel bir sözdü de. Yaptığım işi nasıl seveceğimi anlatmıyordu. Ama Nurten Hanım, bu sorunun cevabını verdi. Evet, çoğumuz sevmediğimiz işlerde çalışıyoruz. Sabahları ayaklarımızı sürüyerek işe gidiyoruz. Çıkış saati gelince de, çocuklar gibi şen oluyoruz. Yaptığın işte sevdiğin bir yan bulmak. Kulağa hoş geliyor.

               KOÇ'LA ORTAKLIĞA GİDEN BAŞARI
     Nurten Hanım, akaryakıt sektörüne girdiklerinde daha fatura nedir bilmiyormuş. "Ama benim de işin ucundan tutmam gerekiyordu. Ben de bildiğim yerden, temizlikten girdim olaya" diyor. Peki bu soruyu kendinize sormanızı istiyorum. Yaptığınız işte, sevdiğiniz bir yan var mı? Hiç işinize bu açıdan bakmış mıydınız? Nurten Hanım ile ilgili birkaç bilgi daha vereyim. Aslında eşi ve kendisi öğretmenmiş. Sonradan akaryakıt sektörüne girmişler. Şirketin ilk ismi Öztürkler petrolmüş. Sonradan Opet olmuş.  Bu arada Opet'teki temiz tuvalet kampanyasının mimarı da kendisiymiş. Sonradan Koç Holding ortaklık teklif etmiş. Şimdi Koç Holding'le yüzde 50 ortaklar. Daha sonradan otel işine de girmişler. Otel işinde de o kadar başarılı olmuşlar ki. Antalya'da yapılan G-20 zirvesi, onların otelinde yapılmış. Orada da bir ayrıntı verdi kendisi. Obama'nın korumaları, zirveden önce müşteri gibi otele gelmişler. Otelin hizmetinden memnun kalmışlar. Ondan sonra o otelde karar kılınmış.  Çok güzel bir programdı. Programın tamamını buradan izleyebilirsiniz.





Cem Kazan
Yaşamdan Yazılar
hakikat.cem@gmail.com

Tek adamlık, Başkanlık, Firavunluk

Posted: 29 Jan 2017 05:30 AM PST



Tele1 (Kültür Türk) TV'de Tuncay Mollaveisoğlu sunduğu Anında Manşet programı

"-Tayyip Erdoğan abdestli diktatör görüntüsü veriyor. Bu ülkenin dindarlarından beklediği bu değildi"

"- Uyarıyorum! Rantçılık ve cemaat taassubu AKP iktidarını bitirecek"

"- AKP'de rant coşkusu görüyorum. Rant kokusunu almazlarsa 3 km bile yol yapmazlar"

"- Okullara Kuran dersi konularak Kuran'a hizmet edilemez. Unutmayın! din dersini zorunlu hale getiren de 80 darbesinin mimarlarıydı"




Sandıktan hayır çıkacak

Posted: 29 Jan 2017 05:00 AM PST


Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Anayasa teklifi ve olası referanduma ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte Hakan Çelenk'in gerçekleştirdiği o röportaj...

 Barolar Birliği anayasa teklifini anlatmak için kampanya mı başlattı?

Bunu halka anlatmak herkesten önce bizim konumuz. 60 saniyeyi geçmeyecek videolar hazırladık. İçeriğini ben anlatıyorum. "Ne düşünüyorsunuz?" diye soruyorum. Bir empoze yok. Çok basit animasyonlar da hazırladık. Anayasa değişikliğini makyajından, boyalarından arındırıp anlatıyoruz. İlk videoyu 20 milyon kişi izledi.

Hukukçu olarak hassasiyetinizin sebebi nedir?

Aslında vatandaş olarak hassasız. Çünkü bir ülkede hakimler, bir siyasi parti genel başkanı tarafından atanırsa o mahkemelerde artık adalet dağıtılmaz. Mahkemeler de kapısında 'Mahkeme' yazan, ancak siyasi parti şubeleri gibi çalışan yapılara dönüşür.

Hangi partinin şubesine dönüşecek?

Burada anlatmak istediğimiz mesele A partisi B partisi meselesi değil. Zaten kimin başkan olacağı da belli değil. Başkan 2019'da seçilecek. Bizi kimin başkan olacağı değil, sistemin yanlışlığı ilgilendiriyor. Avukatları kaygılandıran da bu. Biz 100 bin avukatız. İçimizde her siyasi görüşten insan var. Konu siyasi parti yarışı değil. Doğacak torunlarımız 30 sene sonra nasıl yaşayacak, onu konuşuyoruz. Sivil toplum ve özellikle ana muhalefete düşen görev, konuyu asla parti eksenine sokmamaktır. Tayyip Erdoğan karşıtlığı formatına oturtmak yanlış.

'BUGÜNÜ ARARIZ'

Referandumdan 'Evet' çıkarsa ne olur?

Öncelikle çıkmayacak, onu söyleyeyim. Ama şunu da çok açık söyleyeyim 'Evet' çıkarsa Türkiye'yi büyük tehlike bekliyor. O da şu: Yarın öbür gün dolar almış başını gitmiş, terör iyice tırmanmış... Bir taraftan da ekonomik sıkıntı. Ultra radikal bir ekip çıkar "Daha da radikal, daha keskin olmanız lazım" der. Radikalizmin önünü bir açarsanız bugünleri dahi mumla aratacak yapılar gelir. Getirilmek istenen sistem, radikalleşmeye prim veriyor.

Teklif istikrar getirmez mi?

Getirmez. Türkiye'de kriz zamanlarında cumhurbaşkanları halkı kucakladığında herkes sakinleşir. Yenikapı ruhu neydi? Erdoğan tarafsız cumhurbaşkanı görüntüsüyle herkesi kucakladı. Herkes sakinleşti. Eğer devlet başkanı aynı zamanda parti genel başkanı olursa sadece kendi tabanını kucaklayabilir. Bu başlı başına bir istikrarsızlık. Başlı başına parçalanma sebebi.

'UYARMAYI GÖREV BİLİRİM'

Bölünme tehlikesi mi var?

Bir devlet başkanının sadece kendi tabanını kucaklaması tartışmasız toplumun bölünmesidir. Halk bölündüğünde bir sonraki aşama toprakların çatırdamasıdır. Türkiye bölücü terör örgütü PKK'nın, vahşi terör örgütü IŞİD'in, kemirgen gibi devlete işlemiş FETÖ ve arkasındaki küresel güçlerin saldırısı altındadır. Buna dayanabilmemizin tek bir yolu milli birlik. İkinci bir yol yok. Cumhurbaşkanı, sadece partisinin kemik tabanını temsil eder konuma düşürülürse birliği sağlayamaz.

 Anayasa değişikliği geçerse, Türkiye'nin bölünmesini isteyenlere altın tepsi içinde hediye sunulmuş olur. Bu konuda Türk milletini uyarmayı görev bilirim.

'Teklife hayır çıkar' derken veri ile mi konuşuyorsunuz sezgiyle mi?

Hem ciddi bir sezgi ve hem veriyle, geri dönüşle söylüyorum. Referandum partiler arası bir yarış olarak ele alınmazsa, merkez sağ, milliyetçi ve muhafazakar seçmenin çok büyük kaygıları var ve bu değişikliğe destek vermez. Milletimiz inanılmayacak kadar sağduyuludur. Milletimize güveniyorum.

AKP'lilere de anlattınız mı?

Herkese anlatıyoruz. Herkesten "Haklısın" cevabı geliyor. Bugün 'Hayır'ın önde olduğunu biliyorum. Referanduma yanlış stratejiler hakim olmazsa 'Hayır'ın daha da artacağını düşünüyorum.

Meclis'teki durumla ilgili yorumunuz nedir?

Maalesef milletvekili iradesi üzerinde ipotek var. Oylarını kabinden çıkıp göstermek zorunda hissediyorlar kendilerini. Bu diğer milletvekillerine baskıdır. Bu da kesin oylamayı iptal sebebidir. Anayasa Mahkemesi ne yapar bilmem. Halk istemiyor ama bu teklife Meclis doludizgin koşuyor. Halk koşmuyor. Meclis halktan tamamen koptu. Hiç bu kadar kopmamıştı.

 Bu teklifte yargının durumu nedir?

Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun  12 üyesi var. 7'sini iktidar partisinin genel başkanı atıyor. 5'ini de iktidarın çoğunlukta olduğu Meclis atıyor. Sonra o hakimin iktidarın ilçe başkanından bağımsız karar vermesini bekliyorsunuz. Sonra da "Cumhurbaşkanı sıfatıyla atadı onları" diyoruz. Alay mı ediyorlar?

'150 YIL BOŞA GİDECEK'

Teklifte TBMM'nin durumu ne?

TBMM'nin cumhurbaşkanını görevden alması hayal, ama cumhurbaşkanının sabah kalkıp 'Meclis'i feshedeyim' demesi sınırlamaya bağlı değil. Meşrutiyet zamanında padişaha verilmişti bu yetki. Meşrutiyetin yaşamama sebebi de budur. Padişah feshetmiştir. Türkiye 150 yıllık demokrasi yolculuğunun 1'inci basamağına geri dönüyor. 150 yıllık tecrübeyi boşuna yaşamış oluyoruz.

'Hayır'dan umutsuz olanlara ne dersiniz?

Umutsuzluğa kapılmayıp sosyal medyada çalışmaya devam etsin. Sosyal medyayı iyi kullanan 18-35 yaş arası insanlar tek adam sistemine çok büyük oranda karşı. Bu referandumun sonucunu sosyal medya belirleyecek. Klavyesinin başındaki herkes sorumluluk altındadır. Bir tıkla görüşünü paylaşmalı. Ama sorumluluk içinde paylaşmalı. Bu değişikliğe 'Evet' ya da 'Hayır' demeyi düşünen birbirinin düşmanı değildir. Biz hep birlikte Türk milletiyiz. Konuşarak anlaşacağız.

HALKA 3 SORU

Türkiye Barolar Birliği halka şu üç soruyu sorup yanıtını düşünmesini isteyecek:

1 - Bir kişiye, bu A olur B olur, hem cumhurbaşkanı hem iktidar partisi genel başkanı olma yetkisi verecek miyiz?

2 - Aynı parti genel başkanına "Meclis'i feshediyorum ve parti genel başkanı sıfatıyla yeni milletvekillerini belirliyorum" deme yetkisi veriyor muyuz?

3 - Aynı parti genel başkanına, hakimleri işe alma hakimleri işten atma, yüksek mahkemeye atama yetkisi verecek miyiz?

Erdal Beşikçioğlu 'hayır'

Posted: 29 Jan 2017 05:00 AM PST


Erdal Beşikçioğlu da anayasa değişiklik referandumunda "hayır" oyu kullanacağını belirterek "Dünyanın en güzel rejimi Cumhuriyet varken başka bir rejime düşünülemez. Artık son söz halkın yani bizimdir. Ülkemizin geleceği için , çocuklarımızın geleceği için karar bizim. Bu iş parti meselesi değil. İyi düşün Türkiye" notunu paylaştı. "Hayır" oyu vereceğini açıklayan Beşikçioğlu, Instagram hesabından bir piyesi Arda Turan'ı etiketleyerek paylaştı. Beşikçioğlu piyesin sözleriyle evet kampanyasına destek veren Arda Turan'a eleştirel bir gönderme yaptı.

"HAYIRDA EVET Mİ SUÇLU, EVETTE HAYIR MI"

İşte Beşikçioğlu'nun paylaştığı piyesin sözleri:
Şeytan sözcüklerin dizilişinde gizli. Ne konular, ne insanlar, ne de istekler suçlu.Çünkü sözcükler sıralanırken şeytan yanlarına sokulur. Sonra söylendikleri an, kanlı bir bıçak gibi saplanırlar insanın yüreğine. Hayırda evet mi suçlu, yoksa evette hayır mı suçlu? Düşünün bunu!

Sinan Meydan 'hayır'

Posted: 29 Jan 2017 05:00 AM PST


Başkanlık geçerse,başkanı halife yapmak isteyecekler.Anayasadan Türk'ü,Atatürk'ü ve laikliği atıp dinsel bir federasyon kurmayı deneyecekler

Aslan hakkında 'cumhurbaşkanına hakaret' suçundan soruşturma

Posted: 29 Jan 2017 03:56 AM PST


Oyuncu Mehmet Aslan, Reina saldırısının ardından attığı tweetler nedeniyle hakkında 'Cumhurbaşkanına hakaret' suçlamasıyla başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Savcıya ifade verdikten sonra serbest kalan oyuncu, söz konusu tweetleri kendisinin değil şoförünün attığını ileri sürdü

Mehmet Aslan, Ortaköy'de 39 kişinin hayatını kaybettiği gece kulübü saldırısının ardından attığı tweetle dikkat çekmişti.

Tweetleri incelemeye alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu, Aslan hakkında 'cumhurbaşkanına hakaret' suçundan soruşturma başlattı.

Soruşturma kapsamında hakkında gözaltı kararı çıkarılan Mehmet Aslan bugün avukatıyla birlikte Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne giderek teslim oldu.  Gözaltına alınan Mehmet Aslan'ın öğleden sonra Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na sevk edildi. Savcıya ifade veren Mehmet Aslan saat 15,30 sıralarında serbest bırakıldı.

Referandum sürecinden her durumda başarılı çıkmanın yolu

Posted: 29 Jan 2017 03:07 AM PST



Latin Amerika Çalışmaları'nda yüksek lisansımı Şili'de, Allende ve Pinochet üzerine yaparken, Türkiye'de yaşadıklarımız ile Şili'de yaşanan süreçlerin benzerliği şaşırtıcıydı. Aslında şaşıracak bir şey yoktu. Neoliberal politikaların ilk uygulama alanı Şili'ydi. Şili bir laboratuvar işlevi gördü. Şili'de uygulanan politikalar, düzenli olarak yapılan anket ve değerlendirmeler, halkın verdiği tepkilerle geliştirildi ve tüm ülkelere transfer edildi. Kimi ülkelerde askeri darbelerle kimi ülkelerde otoriter rejimlerle uluslararası sermaye yaşamlarımızı ele geçirmeye çalıştı. Şili'de Pinochet projesi askeri darbe ile birlikte neoliberal politikaları yaşama geçirdi.

Türkiye'de ise '24 Ocak Ekonomik Kararları'nın uygulanması için yapılan 12 Eylül faşist darbesi ile neoliberal politikaların 1'inci kuşak yapılandırılması uygulandı. Ortadoğu'daki egemenlik sürecinde Türkiye'de siyasal İslam hem bu egemenliğin sağlanmasında hem de neoliberal politikaların 2'inci kuşak yapılandırması olan eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, kentleşme süreci AKP Hükümeti ile birlikte şekillendi. Şu anda Türkiye neoliberal politikalar ile siyasal İslam kıskacı arasında pres haline getirilmeye çalışılıyor. Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek referandumla yapılması planlanan Anayasa değişikliğinin özü, ülkenin geleceğine ilişkin karar verilecek süreçte halkın aklının ve iradesinin tasfiye edilerek bütün yetkilerin tek elde toplanmasıyla istenilen her şeyin kolayca yaptırılmasıdır. Dış mihrak gerçeği işte buradadır. Halkın iradesinin dışında, uluslararası güçlerin isteklerine boyun eğecek bir rejimin kurulmasıdır.

REFERANDUMDA HAYIR OYU VERMEK HEPİMİZ İÇİN BİR NEFES ALANI

Anayasa değişikliğine doğru gerçekleşecek referandum süreci bu nedenle partilerüstü bir durumdur. Bu ülkede birlik içerisinde, adalet içerisinde, birbirimize saygı duyarak aklımıza ve irademize sahip çıkarak yaşamak istiyorsak referandumda #HAYIR oyu vermek hepimiz için bir nefes alanı olacaktır. Bugün ülkemizin derin bir nefes almaya, aldığı nefesi hesapsızca geri vermeye ihtiyacı var.

Böylesi bir süreçte iş hepimizin başına düştü. Söz konusu aynı topraklarda birlikte insanca nefes almaksa hepimizin bu süreçte sorumluluğu ağır. Umutsuzluk, başka bir yerden medet umma dönemi bu sürecin ilacı değildir. Referandum sürecinden #HAYIR çıkarak başarıya ulaşması hepimizle ilgilidir. Diktatörlüklerin sandıkta yenilebileceğini Şili Halkı tüm dünyaya gösterdi. Pinochet'e karşı sandıkta birlik oldular #HAYIR dediler. Burada Pinochet bir kişi değildi. Pinochet, neoliberal politikaların yaşama geçirilmesinde halkın ve Şili'nin baskıyla teslim alınmasında uluslararası güçlerin bir simgesiydi.

Şili halkı bu uluslararası güçlere karşı Şili gerçeğinde birlik olarak umudu yaygınlaştırdı, cesareti ortaya çıkararak tüm dünya halklarına halkların gücünü gösterdi. Yıllar öncesinde Şili'de yürütülen NO(#HAYIR) kampanyası ağır baskılar altında gerçekleşti. Bugün de Türkiye'de OHAL sürecinde gerçekleşecek ve yasaklamaların yaygınlaştığı bir süreçte gidilecek referandumda izleyeceğimiz yol oldukça önemli. Şili halkının deneyimiyle referandum sürecinden başarıyla çıkmanın kurallarını birlikte alt alta yazalım.

1) Umut ve Cesareti Bulaştırma: Umut ve umutsuzluk, korku ve cesaret aynı anda insan bünyesinde bulunur. İkisini de kontrol eden beynimiz ve yüreğimizdir. Korkunun ve umutsuzluğun bedenimizi ve yüreğimizi ele geçirmesine izin vermemeliyiz. Pozitif söylemlerle bardağın dolu tarafını görerek cesareti ve umudu herkese bulaştırmalıyız.

2) Aklın tutsaklığına karşı yüreklerin özgürlüğünü kullanmak: Bugün bir algı yönetimiyle karşı karşıya olduğumuz bir süreçteyiz. Akıl tutulmalarının yaşandığı, en temel insani değerlerin bile yok olduğu, insanlığın harcının bozulduğu bir noktada çıkış yolu yine insanlıktır. En temel insani değerleri #HAYIR kampanyasında yeniden keşfetmek en önemli kazanım olacaktır. Yürekler geçirgendir, hepimiz duygusalız, hepimiz bu duygudaşlığımızı yaşayacak dili ve yolu yüreklerimizde referandum sürecinde yeniden bulmalıyız.

3) Hepimiz Türkiyeyiz: Aynı topraklarda yaşıyoruz, hepimiz farklıyız hepimizi bu topraklarda var eden ortak değerler, simgeler var. Dil, din, ırk farkı olmadan ayağımızı bastığımız yere anlam katan bizim birlikteliğimiz, ortak sahip olduklarımızdır. Bir arada yaşamamızı sağlayan ortak değerlerimiz, ortak ezgilerimiz, ortak kültürlerimiz ve simgelerimiz bu kampanyanın en önemli kaynaklarıdır.

4) Muhalefetin parçalı yapısına karşı HAYIR'ın birleştiriciliği: Toplumsal muhalefetin parçalı yapısının Şili'deki gibi bir araya gelerek irade göstermesinin zor olduğu açıktır. Ancak bu birlikteliğin en güçlü argümanı, Türkiye'ye farklı noktalardan tutunan yaklaşımların, tutunduğu noktadan söylediği HAYIR'dır. Neden HAYIR dediği değil HAYIR demek hepimizin ortak birleştirici noktasıdır. Bu ülkede farklılıklarımıza rağmen bir arada barış ve huzur içerisinde yaşam birlikteliğimizin bütünleştirici gücü referandum sandığından çıkacaktır. Türkiye cephesi sandıkta kurulacaktır.

5) HAYIR'dan POZİTİF Bir Kampanya: Gerilimli bir süreçten geçiyoruz, belki de daha gerilimli ortamları yaşayacağız referandum sürecinde. Otoriter rejimlerini sürdürmek isteyenler, mağduru oynamak içi her türlü yolu deneyeceklerdir. Bu gerilim ortamı üzerinden, kaybedeceklerimizi değil #HAYIR dediğimizde neyi kazanacağımızı toplumla paylaşmak önemli. Nitekim Şili'de yürütülen kampanyanın en önemli argümanları gerilim üzerinden değil iyilik üzerinden örgütlendi. Hepimizin yeniden gülmeyi keşfetmesi bu kampanyanın pozitifliğine bağlıdır.

6) Müzik ruhları besler: Referandum kampanyasında seçilecek müzikler ortak ezgilerimiz, yüreğimizi hoplatacak, pozitif enerji yükleyecek ritmlerle coşmalıdır. Müziğin dayanılmaz çekiciliği birleştiricidir. Sokaklar şenlenmelidir. İnsanlığın birleştirici müzikleri ile ülkenin birleştirici müzikleri, herkesi bir araya getirecek güçtedir. Her durumda acıya gülebilmeyi öğrenmek ve sokakları gerilime teslim etmemek zorunluluğumuzdur.

7) Ortak değerlerimiz: Şili kampanyasında, ülkenin kendisi, bayrağı, rengi ve kurtarıcıları herkesin tartışmasız ortak değeriydi.

8) Kampanyanın simgesi: Bizim gibi toplumlarda, görmenin önemi büyük. Sürekli unutma üzerinden yürütülen bir politika içerisinde hafızayı diri tutmak için hatırlatma simgelerinin olması önemlidir. Gezi direnişindeki merdiven boyama böyle bir görselliğin mekânsallaşmasıdır. Tek başına da olsanız boyanmış renkli merdivenleri görmek hepimize özgürlük hissi verdi. Renkli merdivenler haklı kuvvetimizin kudreti olarak simgeselleşmişti. #HAYIR kampanyasında öyle bir simge ve obje bulunmalı ki, onu gördüğümüz her an aklımıza yalnız olmadığımız gelmeli. Hem neden hayır dediğimizi bize yeniden hatırlatmalı hem hayır dediğimizde neyi kazanacağımız hatırlatmalı.

9) Yaratıcı ve Barışçıl Gösteriler, Flashmobeylemler: Otoriter baskının yoğun olduğu dönemleri insanlık tarihi yaratıcı, barışçıl gösterilerle ve anlık eylemliliklerle aşabilmiştir. Türkiye'de toplumsal muhalefet açısından yaratıcı eylem deneyimleri vardır. Aydınlık için bir dakika karanlık eylemi, Gezi direnişinde çalınan tencere ve tavalar Şili'den deneyimlediğimiz eylemliliklerdi. Türkçe'nin ağdalı kullanımı üzerinden yola çıkan "Saltanata Son" kampanyası ise internet üzerinden örgütlenen anlık eylemlilikleri (flashmob) ile göze çarptı. "Altın günü değil, Üstün günü", "Kızılay Meydanında toplanalım" gibi etkinlikler yaratıcılıklarıyla ezber bozdu. Başkent Dayanışmasının, sanatçı desteğiyle, simgesel hatırlatmalarla bir üst boyuta taşıdığı "Gözüne gözlük", "Maskeli Balo", "Rögar Kapağı Açılışı" eylemlilikleri, etki gücü yüksek yaratıcı eylemlilikler olarak literatüre geçti. Gezi direnişindeki sosyal medyanın kullanılması ve mizahın gücü ise yüreklere geçirgenlik sağladı. Anayasa değişikliğine karşı ayağa kalkma, kırmızı kart gösterme, sosyal medyayı hareketlendirme, eylemlilikleri başlangıç aşamasında olsa da yaratıcı eylemliliklerin arayışları olarak değerlendirilmelidir. Yapılan hiç bir işin küçümsenmemesi, sokağa çıkan herkesin sayısının azlığına bakmadan teşvik edilmesi, pozitif söylemlerle ele alınması kaçınılmazdır.

10) Teknolojik ve Geleneksel Medya Kanalları: Ana akım medyanın kontrol altında tutulduğu bir süreçte referandum sürecinin medya örgütlenmesi iki şekilde yürütülmek durumundadır. Bir, teknolojik; iki, geleneksel. İnternet ve sosyal medya teknolojik açıdan en önemli medya arenasıdır. Baskının yoğun olduğu ve tek elden yönetildiği süreçlerde halka doğrudan ulaşmanın en önemli medyası ise geleneksel olandır. Bu noktada fısıltı gazeteciliği, mekâna bağlı paylaşım yerleri: pazaryerleri, kahvehaneler, kafeler, yemekhaneler, sinema salonları, stadyumlar, günler, marketler, AVM'ler, toplu taşıma durakları yani insanın gündelik yaşantısının geçtiği her yer, bilginin yaygınlaşmasının ana mekânlarıdır.

SONUÇ YERİNE: SÜREKLİLİK ve RİTM

Şili halkı otoriter bir rejime karşı kendi ortak değerleri ile bir kampanya sürecini başardı. Elbette ki zaman o zaman, yer o yer değil. Ancak halkların mücadele deneyimleri ve başarı öyküleri insanlığın ortak mirasıdır. Onu korumak, geliştirmek en önemlisi uzlaşma kültürünün zor yakalandığı topraklarda referandum süreci bizim için paha biçilmez bir olanak sunuyor. Kendimizi, toplumsal muhalefet yapma biçimlerimizi, söylemlerimizi, bir arada yaşama kararlılığımızı ve gelecek hayallerimizi tazelemek yeniden keşfetmek için.

Ancak yaşam ve mücadele sadece bir referandumdan ibaret değil. Referandum sürecinde yakalanan ritmin sürekliliği referandumdan ne çıkarsa çıksın sürdürülmek zorundadır. Bu noktada hepimizin en büyük eksikliği, bir noktaya odaklanıp, olunca rahatlamak, olmayınca yıkılmak üzerinden şekilleniyor. Sonuç ne olursa olsun bütün olasılıklar üzerinden fikrî takip ve ritmin sürekliliğinin sağlanması başarıya götürecektir.

Referandum sürecinde, #HAYIR dediğimizde neyi kazanacağımızı paylaşmak, en temel insani değerlerimizi yeniden keşfetmek, pozitif bir sürecin başlangıcı olan bu süreci geleceğimiz açısından bize sunulmuş bir fırsat olarak değerlendirmek inancıyla… Şili halkı başardı biz de başaracağız.

* Tezcan Karakuş Candan'ın 2014 yılında yayınlanan, Neoliberal Laboratuvar Şili-Türkiye ile Benzerlikler, Farklar, Kıyaslar adlı bir kitabı bulunmaktadır.

Tezcan Karakuş Candan
Mimarlar Odası Ankara Şb. Bşk.
ADD BDK Üyesi

Eğitim-Bir-Sen, MEB’in hazırladığı müfredat taslağını da beğenmedi

Posted: 29 Jan 2017 03:00 AM PST


Milli eğitim Bakanlığı'nın (MEB) yetkili sendikası Eğitim-Bir-Sen, MEB'in hazırladığı müfredat taslağını da beğenmedi.

İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin ortaokul ve lise müfredatlarından çıkarılması talebi ile tartışma yaratan Milli eğitim Bakanlığı'nın (MEB) yetkili sendikası Eğitim-Bir-Sen, MEB'in hazırladığı müfredat taslağını da beğenmedi.

Eğitim-Bir-Sen, hazırladığı yeni müfredat taslağı raporunda ilginç ifadelere yer verdi. Daha önceki raporunda ortaokul ve liselerin öğretim programından inkılap tarihi ve Atatürkçülük derslerinin kaldırılmasını isteyen Eğitim-Bir-Sen, "Atatürk inkılaplarının bir çoğu, düşünce ve kanaat hürriyetinin, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin, din ve vicdan hürriyetinin, örgütlenme ve eğitim hakkının ihlalidir. İnkılap tarihi ve Atatürkçülük ders programında yer alan Atatürk ilkelerinden bazıları günümüzde geçerliliği kalmadığı halde derslerde anlatılmaya devam etmektedir. İnkılap tarihi ve Atatürkçülük dersi, ortaokul ve lisede müfredattan çıkarılmalıdır. Din ve ahlak eğitimi, 1. sınıftan itibaren verilmelidir" demişti. Sendika dün yayımladığı raporda ise şunları kaydetti:

'Aynen duruyor'

"T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde eski programda amaç olarak tanımlanan 14 husus hemen hemen aynı ifadelerle yeni programda da yer almaktadır. Taslak programlarda, beklentileri karşılayacak bir değişiklik bulunmamaktadır. Öğretim programlarında, eğitim içeriği, aktarılan değerler konusunda pek bir değişiklik yaşanmamıştır. Eğitim-Bir-Sen'in öteden beri talep ettiği üzere, çoğulcu, farklılıklara izin ve imkân veren, daha empatik ve eleştirel bir tarih anlayışı, toplumsal taleplere duyarlı, tarihi ve kültürü ile barışık bir müfredatın oluşturulduğunu söylemek güçtür. Bu anlamıyla müfredattaki değişim daha çok şekli olmuştur. Zaten ciddi bir değişim yaşanmayacağı, Bakan Yılmaz'ın açıklamalarında ve sonraki günlerde bakanlık tarafından kamuoyuna yapılan açıklamalarda görülmüştür."

Türklerin tarihi ve kültürü ile daha barışık bir müfredatın hazırlanmadığı savunulan raporda, "Eğitim-Bir-Sen olarak, baskıcı, aşırı ideolojik, tek tipçi ve farklılıklara izin vermeyen bir eğitim sistemi yerine; öğrencilerimizin kendi değerleriyle barışık yetişmesini istiyoruz. Maalesef taslak programlar bu talepleri karşılamaktan uzaktır. Müfredat reformunun tanıtımında, 'Beyaz Kitap'a atıfta bulunulması ve söz konusu kitabın belli bir ideolojinin öğretilmesinde temel olarak alındığının ifade edilmesi, müfredatlarda bir ilerlemenin olmadığının/olmayacağının göstergesidir. Biz, Atatürk'ün efsanelerden, mitlerden ve tarihsel yanlışlardan arınmış bir şekilde, tarihsel gerçeklere uygun olarak öğretilmesinden yanayız" denildi.

Din dersinin 1. sınıftan itibaren verilmesini isteyen sendikanın rporunda, "Atatürk'ün tarihsel gerçeklere uygun öğretilmesinden yanayız" denildi.

Sinan Meydan ile 'Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi' konulu söyleşi

Posted: 29 Jan 2017 02:28 AM PST



Sinan Meydan, 
"Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi" konulu söyleşimiz ile  7 Şubat Salı  saat 19:30 da, Koşuyolu Mahalle evinde bizlerle.

"Dün, düşman işgali ile başaramayanlar, bugün anayasa değişikliği ile başarmak istiyorlar"

Kojima, gelecekte oyunlar ve filmlerin hatta kitapların içiçe geçeceğini söyledi

Posted: 29 Jan 2017 02:11 AM PST


Efsanevi oyun tasarımcısı Hideo Kojima, oyunlar, kitaplar ve filmlerin "birleşerek tek bir tip eğlence aracına dönüşeceğini" söyledi.

Oyun dünyasının Spielberg'i olarak tanımlanan tasarımcı, Tokyo'daki yeni stüdyosunda özel bir tur düzenleyerek Radio 1 Newsbeat'e roportaj verdi.

Kojima gelecekte oyunlar ve filmlerin hatta kitapların içiçe geçeceğini vurgulayarak "O zaman geldiğinde orada olmak, insanlara yeni bir tecrübe sunmaya yardımcı olmak istiyoruz." dedi.

"O geleceğe şimdiden hazırlanmaya başladık ancak onun öncesinde sıradaki oyunumuza odaklandık." diyen kült Metal Gear serisinin ardındaki isim olan Kojima, eski işvereni Konami'yle birkaç yıl süren tartışmalı ayrılığının ardından gelecekteki projelerinden bahsetti.

2015 yılının aralık ayında Konami'den ayrıldıktan sonra yeni stüdyosu Kojima Productions'ı kuran Kojima, "Önceki şirketimde 30 yıl çalıştım. Orada çok tecrübe edindim ve o tecrübenin bana sağladığı her şeyden ötürü çok minnettarım. Artık çok daha özgürüm; çünkü nihai kararı artık ben veriyorum. Bu şirket, borsada yer almıyor; bu nedenle yatırımcıları memnun etmek gibi endişelere sahip değiliz. Sadece iyi oyun yapmaya odaklanabiliriz." dedi

Ancak 1987'de gizlilik temalı oyunların yaratıcısı kabul edilen Kojima için oyunlar yalnızca bir başlangıç. Metal Gear markası, Assassin's Creed, Uncharted ve Hitman gibi çok satan serilere ilham kaynağı oldu.
"Hangi eğlence türünü tecrübe edeceğinize dair seçim yapma zamanı geride kalmaya başladı. Gittikçe daha fazla insan, farklı eğlence türlerinin sağladığı öğeleri aynı potada eriten medya türlerine yöneliyor. Sadece bir oyun yaparsak insanların, yapımlarımızı tercih etme olasılıklarını azaltırız. Çabalarımızı bu kesişim üzerine odaklamamız şart." diyen Kojima, filmlerin oynanabilir olduğu, oyunların ise daha kapsamlı film benzeri içeriğe erişim olanağı tanıdığı bir gelecek hayal ediyor. Ancak bu hayalini gerçeğe dönüştürmeden önce Sony'nin konsoluna özel Death Stranding oyununun yapımına odaklanmış durumda. Geçen yıl çarpıcı bir kampanya ile duyurulan çok gizli oyunu hakkında ise pek bir bilgi yok.

Kojima bu konuda bilgi vermekten kaçınıyor, oyunun ayrıntılarına dair soru sorulduğunda "Yorum yok" diye gülerek geçiştiriyor. Şirketin mevcut projesi, Playstation'a özel oyunu Death Stranding, hakkında ise "Ne yazık ki şu anda oyun hakkında bir şey söyleyemeyiz." diyerek şunları kaydediyor: "Bunun, insanların kolayca içine gireceği bir oyun olmasını ancak başında geçirdikleri bir iki saatin ardından farklı bir deneyim olduğunu fark etmelerini; önceki oynadıkları hiçbir şeye benzemediğini görmelerini istiyoruz. Herkesin hatırladığı müzik grupları, riskler alır. Önceki albümlerindeki tarzlarını sürekli değiştirerek çağa uyum sağlayıp evrimleşirler. Bu yolda hayranlarından bazılarını kaybetseler de yenilerini kazanırlar. Yeni oyunumda benim de izlemek istediğim yaklaşım bu."

Kojima verdiği röportajda ayrıca oyun dünyasındaki diğer büyük meselelerden de bahsetti. Bazı oyuncuların önceki oyunlarındaki kadın karakterleri "fazlasıyla cinselleştirdikleri" eleştirilerine karşı oyunlarda kadınların tasvir edilme tarzını savundu.

"Sıradaki oyunum için farklı bir yaklaşım izleyeceğim," diye belirten Kojima, "Benim yapmak istediğim, bazı oyunlarda gördüğünüzün aksine, arka planda bir hikâyesi olmayan kadın karakterlerden kaçınmak. İlk bakışta göze o şekilde görünen bir karakter yaptıysam, neden o görünüşe sahip olduğuna dair derin de bir arka plan hikâyesi olacak."

Sanal gerçeklik, oyunculuğun geleceği olarak görülse de Kojima, VR oyunlarının gelişmesi gerektiğine dair imada bulunuyor. "Bu, bazı insanları kızdırabilir," diyor Kojima. "Ancak çoğu yapımın, VR'ın potansiyelinden yararlandığını düşünmüyorum. Sanal gerçeklik, insanların bir oyun oynar ya da film izlerken daha önce tecrübe etmediği duyguları açığa çıkarma potansiyeline sahip."

Oyun dünyasının en çok satan yapımları, Call of Duty ya da Assassin's Creed gibi büyük markaların devam oyunları. Bu büyük markalardan biriyle yakından bağlı bir geçmişi olmasına rağmen Kojima, yeni stüdyosundan bu yaklaşımı benimsemesini beklemememizi söylüyor. "Kullanılmış malzeme ve fikirleri yeniden kullanan, devam oyunları yapan bir stüdyo olmak istemiyoruz. İnsanların her oyunumuzda yeni bir deneyim yaşamalarını istiyoruz." 53 yaşındaki tasarımcı, yakın zamanda emekli olmayı planlamıyor. Aksine her şeye daha yeni başladığını belirtiyor. "Yapmayı en çok sevdiğim şey, bir şeyler üretmek. Ölüm döşeğindeyken bile hâlâ bir şeyler üretiyor olacağım. Çünkü benim için hayatın anlamı bu."

Şeyma Subaşı'na evlilik sorusu

Posted: 29 Jan 2017 02:09 AM PST


Türkiye, Şeyma Subaşı'yı 'Var Mısın Yok Musun?' yarışmasıyla tanıdı. Katıldığı yarışmanın ardından Acun Ilıcalı'yla sevgili olan ve bu birliktelikten bir kızı olan modacı Şeyma Subaşı, instagramda adeta fenomen haline geldi. İnstagram'da 777 bin takipçisi bulunan Subaşı'nın gittiği yerler, giydiği kıyafetler kısacası tüm paylaşımları anında binlerce beğeni alıyor... Kendisini severek takip edenler kadar eleştirenler de çıkıyor. 'Survivor' için gittiği Dominik'te yakında takipçilerine sürpriz yapmaya hazırlanan Subaşı, kimilerinin eleştirdiği kimilerinin de hayranlıkla takip ettiği hayatına dair detayları, Acun'la evlenip evlenmeyeceklerini Milliyet'ten Ali Eyüboğlu'na anlattı...

"HEDEFLERİ OLAN BİRİ DEĞİLİM"

SOSYAL MEDYA FENOMENİ OLMAK GİBİ BİR HEDEFİNİZ VAR MIYDI?

Fenomen olduğumu düşünmüyorum ama büyük ilgi gördüğümü söyleyebilirim. Şu yaşıma kadar hiçbir zaman bir şeyleri hedef yapıp yönelmedim. Bu iyi bir şey diye söylemiyorum ama hedefleri ve hırsları olan biri değilim. Sadece bana güzel gelen şeyleri paylaşmayı seviyorum.

YAPILAN YORUMLARA BAKARAK, ONCA İNSANIN SİZİ NİYE TAKİP ETTİĞİ VE BEĞENDİĞİ KONUSUNDA DÜŞÜNCELERİNİZ NELER?

Allah güzel şartlarda yaşamayı nasip etti. Gezmeye ve yeni yerler görmeye karşı ciddi bir merakım var. Pek çok insan değişik yerler görmek için beni takip ediyor. Ayrıca maddi durumu olan da vakit bulamadığı için benimle geziyor gibi oluyor herhalde.

SOSYAL MEDYADA ARTIK DAHA AZ PAYLAŞIM YAPIYORSUNUZ, NEDEN?

Orada beni seven belli bir kesimle güzel iletişim kurdum. Ne zaman sokağa çıksam, pozitif enerji verdiğimi söylüyorlar. Bu, beni çok mutlu ediyor. Daha önce de söylediğim gibi bu konuda çok büyük bir kararlılığım yok. Eskiden çok paylaşmayı seviyordum şimdi artık daha az... Belki de yarın öbür gün hiç paylaşmam. Sosyal medya benim için tek kelimeyle; eğlence.

"ACUN SAYESİNDE GEZİYORUM"

BAZILARININ, "ACUN SAYESİNDE GEZİYOR DÜNYAYI" DEMESİNDEN RAHATSIZ MISINIZ?
Acun sayesinde geziyorum, bunun söylenmesinden neden rahatsız olayım ki? Kusura bakmayın, ama Melania Trump da Donald Trump sayesinde First Lady oldu. Ne yapalım yani kadına düşman mı olalım?

KISKANANLARIN HAMLELERİNDEN NASIL KORUYORSUNUZ KENDİNİZİ?

Kıskanılmam çok normal. Yaşadığım şartlar bazı insanları rahatsız ediyor olabilir. Bu konuda Acun'un tavsiyesini dinlediğim her dakika rahat ediyorum. O her zaman şöyle der: "Dünyada hiçbir şey kolay değil. Her şeyin güzel olduğu bir dünya da yok. Popülerliğin avantajlarını yaşıyorsan, dezavantajlarını da yaşamak zorundasın."

Acun'un bu konudaki taktiği, hep pozitif olanlara odaklanmak ve negatiften uzak durmak. Ben de öyle yapmaya çalışıyorum.

ACUN ILICALI'NIN SEVGİLİSİ VE KIZININ ANNESİ OLMANIN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI NELER?

Avantajları tabii ki de saymakla bitmez. Dezavantajlarından bahsetmem gerekirse insanlarda ister istemez ön yargı yaratıyorsun. Benim hiçbir zaman hayalimde popüler biriyle olmak yoktu. Ama böyle birinin benimle beraber olmayı tercih etmesi tabii ki mutlu ediyor.

"HAYATI POZİTİF YAŞARIM"

ACUN ILICALI OLMASA MADDİ VE MANEVİ OLARAK AYAKTA KALACAK BİRİ Mİ ŞEYMA SUBAŞI?

Acun olmasa bu şartlarda yaşayamazdım ama tahmin ediyorum, çok daha düşük şartlarda da kendimi mutlu edebilecek bir dünya kurabilirim. Ben de birçok insan gibi içinde olduğum şartlara adapte olan bir yapıya sahibim. Acun'la tanışmadan önce nasıl pozitif bir hayat yaşıyorsam, yine aynı pozitiflikte bir hayat yaşayabilirim.

EVLİLİK SORUSU

NİKAH GÖRÜNÜYOR MU UFUKTA?

İnsanların kaderlerinde yazılanları yaşadığını düşünüyorum. Eğer bizim kaderimizde evlilik varsa, ileride olabilir.

"MELİSE BU YAŞTA GEZGİN OLDU"

MELİSA, ANNESİNE Mİ ÇEKTİ BABASINA MI?

Bana çektiğini söyleyebilirim. Babasından tabii ki bazı özellikleri almış olabilir, ama kız çocukları genelde annelerinin kopyalarıdır. Günümün önemli kısmını Melisa'yla geçiriyorum. Karşısında bu kadar hiperaktif bir anne varken çocuk ne yapsın? Mecburen bana benzedi.

MELİSA'YI DA GÖTÜRÜYOR MUSUNUZ HER GİTTİĞİNİZ YERE?
Melisa bu yaşta gezgin oldu. Her Sabah "Anne nereye gidiyoruz?" diyor. Geçen gün Dominik'e geldiğimizde, "Burası Çeşme mi?" diye sordu. Hemen hemen bütün seyahatlerime onu da mutlaka götürürüm. Çünkü onun özlemine dayanmam çok zor. Kısacası annesi nereye, Melisa oraya diyebiliriz.

"SEYAHAT ROTAMI MÜZİK BELİRLİYOR"
"Elektronik müziği çok seviyorum. Dünyadaki birçok önemli DJ'i dinleme şansına sahip oldum. Sevmeyenlere hep aynı müzik gibi gelebilir, ama dikkatli dinlediğinizde her DJ'in kendine has bir tarzı olduğunu anlayabiliyorsunuz. Vaktim oldukça sevdiğim DJ'lerin yer aldığı festivalleri takip etmeye çalışıyorum.Açıkcası rotamı müzik belirliyor diyebilirim. Yarın nerede olacağımı ben de bilmiyorum, ama önümüzdeki aylarda Coachella ve Burning Man'e gideceğimi şimdiden söyleyebilirim."

Bütçeden özel şirketlere garanti edilen yolcu sayısına ulaşılamadığı için 47,4 milyon lira ödeme yapıldı

Posted: 29 Jan 2017 02:04 AM PST


Sayıştay raporları havalimanlarında yolcu garantilerinin tutmaması nedeniyle şirketlere bütçeden 47,4 milyon TL ödeme yapıldığını ortaya koydu.

Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim köprüleri için verilen ve kamu kaynaklarının uzun yıllar boyunca şirketlerin cebine akmasına neden olacak yolcu garantisi yönteminin benzeri havalimanlarında da tutmadı. 2015 yılında bütçeden özel şirketlere garanti edilen yolcu sayısına ulaşılamadığı için 47,4 milyon lira ödeme yapıldı.
Sayıştay'ın Devlet Hava Meydanları İşletmesi'nin (DHMİ) 2015 yılı hesaplarını denetleme raporunda, yolcu garantileri ve tazminat karşılık giderleri için şirketlere yapılan harcamalar da yer aldı. Buna göre, Yap İşlet Devret (YİD) modeli ile işletilen havalimanlarındaki yolcu sayılarının garanti edilen yolcu sayılarının altında kalması sonucu sözleşmeler gereği şirketlere toplam 47,4 milyon lira tazminat ödendi. Bunun, 16,5 milyon TL'si Ankara Esenboğa Havalimanı garanti yolcu sayısı nedeniyle işletmeci şirket TAV'a, 14,1 milyon TL'si Milas-Bodrum Havalimanı için işletici firma Mondial Milas-Bodrum Havalimanı Uluslararası Terminal İşletmeciliği ve Yatırım AŞ' ye, 16,7 milyon TL'si de Zafer Havalimanındaki garanti yolcu sayıları karşılığı işletici şirket IC-İçtaş firmasına, 34 bin TL de yine garanti yolcu karşılığı olarak işletici şirket TAV'a aktarıldı.
Böylelikle geçen yıl 34.5 milyon TL olan garanti ve tazminat karşılığı giderler 12.8 milyon TL artışla 47.4 milyon TL'ye ulaştı.

Garantinin yüzde 4'ü yolcu uçtu

Kütahya-Afyon-Uşak bölgesinde bulunan Zafer Bölgesel Havalimanı da yolcu garantisine ulaşılamayan havalimanlarından biri oldu. 2012-2015 yılları arasında 2 milyon 989 bin 813 yolcunun garanti edildiği havalimanından sadece 129 bin 346 yolcu yararlandı. Ortalama yüzde 4 seviyesinde kalan gerçekleşme karşılığında bu sürede şirkete 15 milyon 275 bin 238 Avro tazminat ödendi. Sayıştay iç hatlarda yüzde 5, dış hatlarda yüzde 3 olan yolcu gerçekleşme rakamlarına dikkati çekerek daha uzun bir süre finansman yükü ile karşı karşıya kalınmaması için projeler gerçekleştirilmesini istedi. Proje yatırım bedeli 50 milyon avro olan ve şimdiden 12 milyon Avro ödenen şirkete 2044 yılına kadar verilen yolcu garantisi için ödeme yapılacak.

Yolcu başına 15 Avro

Bodrum-Milas Havalimanı'nda garanti edilen yolcu sayısına ulaşılamaması dolayısıyla bu yıl 14,1 milyon TL tazminat ödenen Mondial Milas-Bodrum Havalimanı Uluslararası Terminal İşletmeciliği ve Yatırım AŞ, YİD modeli ile ihaleyi 84.5 milyon avro karşılığı 2006 yılında kazandı. Tesisin hizmete girdiği 16 Mayıs 2015 ile 22 Kasım 2015 tarihleri arasında garanti edilen yolcu sayısı 3 milyon 26 bin 787 olmasına karşın 2 milyon 771 bin 88 yolcuya ulaşılabildi. Aradaki fark yolcu başına 15 Avro üzerinden şirkete ödendi.

İstanbul'a yeni havalimanı uyarısı

Denetim raporunda işletmeye, YİD yöntemi ile LİMAK-Kolin-Cengiz-MAPA-Kalyon Ortak Girişimine ihale edilen ve yatırımı devam eden İstanbul Yeni Havalimanı için de yolcu garantisi uyarısında bulunuldu.
Garantinin dış hat yolcu toplamında 342,7 milyon yolcuyu aşmayacak şekilde belirlenmesi ve dış hat giden yolcu ücretinin 20 Avro'yu, dış hatlar arası transfer yolcu ücretinin 5 Avro'yu, iç hat giden yolcu ücretinin 3 Avro'yu aşmaması ve iç hat yolcu garantisi verilmemesi önerildi.
Ayrıca garanti edilen ücret tarifelerinin para birimi ve tutarlarında işletme döneminde meydana gelebilecek değişiklikler konusunda kamuya ilave yük getirmeyecek düzenlemelerin yapılması istendi.

Krizin ayak sesleri

Posted: 29 Jan 2017 02:03 AM PST


Fitch'in Türkiye'nin notunu indirmesi, Türkiye ekonomisi için sonun başlangıcından daha fazlasına tekabül ediyor.

Fitch'in üç dikkate alınan kuruluştan sonuncusu olarak notu indirmesi, Merkez Bankası'nın sınırlı rezervi, yurtdışı fon ihtiyacı ve özel şirketlerin borcu gibi ciddi yumuşak karnı olan Türkiye ekonomisi için sonun başlangıcından daha fazlasına tekabül ediyor.

Yatırımcıların, bir ülkede yatırım yapmak için dikkate aldığı üç derecelendirme kuruluşundan üçüncüsü de önceki gece geç vakitlerler Türkiye'nin notunu yaptırım yapılabilir seviyesinin altına indirdi. Daha önce bu seviyenin altına indiren Moody's ve S&P'nin ardından Fitch'in de ülkeyi izlemeye başladığı 1994'ten 18 yıl sonra 2012'de yatırım yapılabilir notu verdiği Türkiye'yi dün itibariyle yatırım yapılamaz statüsine çekti.
Konuyu değerlendirmesini rica ettiğimiz Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bunun her ne kadar beklenen bir karar olduğunu söylese de etkileri açısından sessiz sedasız geçiştirilecek bir durum olmadığı görülüyor. Kozanoğlu'nun özetliği kadarıyla ülke artık bir dizi ekonomik sorunu görmezden gelemeyecek bir noktada. Tablo özetle şöyle; Türkiye artık üç rating kuruluşunun üçünde de yatırım yapılabilir statüsü dışına çıktı. Bu aslında beklenen bir karardı, ülkede sıcak para tabir edilen borsa ve borçlanma senetlerine yatırım yapanlar zaten büyük ölçüde ülkeyi terketmişlerdi. Bu kararla bu cephede önemli bir sarsıntı yaşanmaz. Ancak Türkiye ekonomisinin üç önemli yumuşaka karnı var ki bunlar neredeyse krizin habercileri gibi... Kozanoğlu'na göre ilk yumuşak karın; Fitch'in de raporunda belirttiği gibi Merkez Bankası'nın döviz rezervleri... Merkezin rezervleri böyle sıkıntılı bir dönemi atlatabilecek bir düzeyde değil. En son açıklanan verilere göre 107 milyar dolar civarındaki rezervlerin kullanıbilir net revzervi 30 milyar dolar civarında.

Borç hızla arttı

İkinci yumuşak karın ise yenilenmesi gereken yurt dışı fon ihtiyacı. Bu da bir yıl içerisinde vadesi dolacak olan boçrlarla 163 milyar dolar. Buna olası cari işlemler açığı 32 milyar dolar da eklenince toplam miktar 195 milyar dolara ulaşıyor. Üçüncü ve belki de en hassas noktayı da şirketlerin 312 milyar dolar seviyesine ulaşmış borçları oluşturuyor. Bu miktar, 2012'den bu yana, 87 milyar dolar artış durumda. Özellikle yurtiçi bankalara olan 172 milyar dolarlık döviz borçu çok ciddi bir risk nedeni...

Kamu yeterli değil

Kamu ekonomi politikası yetkililerinin, kamu borçlarının sırılı olduğunu öner sürerek önemli bir risk bulunmadığını iddia ettiklerini anlatan Kozanoğlu, "Oysa yakın dönemde yaşanan küresel kriz sırasında Avrupa'nın kamu borcu en az olan iki ülkesi İspanya ve İrlanda idi. Bu iki ülke özel sektör borçları nedeniyle ciddi bir bankacılık krizine sürüklenmeşlerdi" diye konuştu. Hem Fitch hem de S&P'un raporunda da Meclis'ten geçen Anasaya taslağının onaylanması halinde denge ve denetim mekanizmalarını ortadan kaladırdığını, demokrasi ve buna bağlı olarak ekonomi ekonomi için büyük bi risk oluştuduğuna dikkat çekildiğini vurgulayan Kozanoğlu, yurt dışı borçlanmalarının giderek zorlaşacağını, referandumda bu gidrişe dur denilmezse ekonominin daha ciddi bir krize sürükleneceğini dile getirdi.

Anayasa değişikliği onaylanırsa kontrol ve denge mekanizmalarının sarsıldığı sistem sağlamlaşmış olacak
Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch'in daha önce Türkiye'yi "BBB- " olarak değerlendirken önceki gece geç saatlerde yaptığı açıklama ile ülkenin notunun BB+ olarak revize edildiğini açıkladı. Görünüm ise durağan olarak değiştirdi. Kurum notu neden indirdğini de bir raporla açıkladı. Öne çıkan nedenler özetle şöyle;

*Siyaset ve güvenlikle ilgili endişeler ekonomik performansı ve kurumsal bağımsızlığı gölgeledi.
*Siyaset dengelenebilir, ancak güvenlikle ilgili önemli sıkıntılar devam edecektir.
*Anayasa değişikliği süreci devam ediyor ve Fitch'in düşüncesine göre, değişiklik paketinin Mart veya Nisan aylarında yapılması beklenen referadumda onaylanması durumunda, kontrol ve denge mekanizmalarının sarsıldığı bir sistem sağlamlaşmış olacak.
*Kamuda olağanüst hal durumu sürüyor.
*Büyük terör olaylarının devam etmesi tüketici güveni ve turizm sektörü üzerinde olumsuz etki yarattı.
*Uzun soluklu dış kırılganlıkların giderilmemesi kendini kurda yaşanan sert düşüşle gösterdi.
*Fitch finansal istikrarı zor sokacak veya bir ödemeler dengesi krizi yaratacak sistemik sorunlar beklemese de özel sektör üzerinde hasar yaratıcı etkisi olacağını düşünüyor.
*Kısıtlı uluslararası likidite pozisyonu, ülkeyi yatırımcı algısındaki değişimlere karşı kırılgan yapıyor.
*Ekonomik büyüme 2016'nın ikinci yarısında keskin şekilde düştü.
*Ekonomik büyümenin son yıllardaki perfonmansın oldukça altında bir hızla toparlanması bekleniyor.
*Devam eden güvenlik endişeleri, turizm gelirlerinin tahmin döneminde 2013-2015 döneminin oldukça altında olacağı anlamına geliyor.
*Enflasyon benzer ülkelerdeki seviyeyi aştı ve 2017'nin ilk yarısında geçici olarak çift haneli rakamlara geri dönecek.
*Yapısal reformlar daha hızlı devreye sokulmazsa yatırımların toparlanması beklenmiyor. 4 Bankalar ekonomideki yavaşlamadan zarar görüyor.
*Takipteki kredi oranları düşük ve dengeli; ancak turizm ve enerji sektörleri de dahil olmak üzere yeniden yapılandırılan riskli kredilerin hacmi arttı ve yeniden yapılandırmaların daha da devam etmesi bekleniyor, muhtemelen artan döviz maliyetlerinin de etkisiyle.
*Zayıflayan büyüme varlık kalitesi üzerinde de baskı yaratabilir.

Hafta içi stres olur

Fitch'in kararı öncesinde de 20 Temmuz'da Türkiye'nin 'BB+' seviyesindeki notunu 'BB'ye düşüren ve not görünümünü negatif yapan ve kasımda görünümü durağana çeviren diğer bir kredi derecelendir- me kuruluşu Standard&Poor's'un kararı geldi. S&P Türkiye'nin görünümünü yeniden negatife indirdi. KapitalFX Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan karar sonrasında Cumhuriyet'e yaptığı değerlendirmede, "Bu not indirimi baz senaryo olarak belirlenmişti, piyasanın önemli bir kısmı tarafından bekleniyordu. Not indiriminin para piyasalarının kapanmasına çok yakın bir zaman diliminde gelmesi itibariyle çok net hareketler görülmemekte. Ancak Pazar akşamı Asya kotasyonlarıyla beraber daha belirgin bir fiyatlama görebiliriz. Geçen haftanın ortasından itibaren kurdaki yükselişin bir kısmı not indirimi endişesini de içermekteydi. Ancak geniş resimde hafta içinde bir stres durumu yaşanacak ve Türk finansal varlıkları üzerinde negatif etki yaşanacaktır" dedi.

Bankalar etkilenecek

Işık FX Başanalisti Gizmen Nalbantlı da, söz konusu değerlendirme ile Türkiye'nin son yatırım yapılabilir notu da kaybettiğini hatırlatarak, "Fitch'den önce sürpriz bir şekilde görünümü düşüren S&P ise zayıf büyüme ve para politikası adımlarının enflasyon ve kur baskıları karşı yetersiz olduğunu savundu. Karar piyasadan çok bankalar üzerinde etkili olabilir. Not indirimi sonrası bankaların sermaye yeterlilik rasyoları düşecek. Kredi maliyetleri bir miktar yükselebilir.
Posted on : 29 Ocak 2017 Pazar [0] comments Label:

Sözcü Haber

YAZAR: Unknown

Sözcü Haber


Şevket Çoruh 'hayır'

Posted: 28 Jan 2017 01:30 PM PST


Kurtulmuş'un "Başkanlık Sistemi gelince terör bitecek" sözlerine, Şevket Çoruh ironi yaptı. Trafikte sıkışıp, kalan Çoruh, "evet diyeceğim, açın yolları" diyerek var olan durumu ti'ye aldı.

Sonra da Münir Özkul'un üzerinde #hayır yazılı fotoğrafını 'şaka yaptım ustam' notuyla paylaştı.

Nihat Hatipoğlu 'evet'

Posted: 28 Jan 2017 01:00 PM PST


Çok başlılıktan ve kaostan kurtulabilmek için tek nefes ve tek yürek olabilmek için aydınlık bir gelecek için ve evette hayır olduğuna inandığım için ben de evet diyorum.


Kenan Sofuoğlu 'evet'

Posted: 28 Jan 2017 01:00 PM PST


Tabi ki bende evet diyorum


Öcalan:“Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz”

Posted: 28 Jan 2017 11:03 AM PST


PKK lideri Abdullah Öcalan, 2013'te kendisini İmralı'ya ziyarete gelen heyete başkanlık sistemine tam destek vereceğini açıklamıştı. Öcalan 'Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz' demişti
Başbakan Binali Yıldırım ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin üzerinde anlaştığı cumhurbaşkanlığı sistem adı altında getirilmek istenen denetimsiz başkanlık sisteminin 18 maddesi geçen hafta Meclis Genel Kurulu'nda oylanarak kabul edildi. Bugün 2. turu oylanacak olan başkanlık sistemine PKK lideri Abdullah Öcalan 2013'de tam destek verdiğini açıklamıştı. Tutuklu bulunduğu İmralı Cezaevi'nde 23 Şubat 2013'te HDP/BDP heyetiyle görüşen Öcalan, İmralı Tutanakları'na giren ifadelerinde "Biz Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz" demişti.

ABD TİPİ OLSUN
Abdullah Öcalan'ın, İmralı'da dönemin BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'la yaptığı, bir MİT yetkilisinin de hazır bulunduğu görüşmenin tutanakları kitap halinde yayımlanmıştı. Tutanaklara göre Öcalan, Sırrı Süreyya Önder'in, "Başkanım her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar" sözleri üzerine Öcalan tutanaklara giren şu ifadeleri kullandı:
"Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz. Yalnız başkanlık ABD'deki gibi olmalı, devlet meclisi gibi bir senato. İkincisi, bir de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir. Bu da ABD'deki gibi temsilciler meclisi gibi olabilir, Rusya'daki alt duma gibi olabilir. İngiltere'deki avam kamarasının Türkiye versiyonu gibi. Esas olarak HDK'yi (Halkların Demokratik Kongresi) parlamentoya uyarlamak gibi düşünebiliriz."

KARDEŞİ DE DESTEKLEMİŞTİ
Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan da, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başkanlık hedefine karşı takınılan tavrı eleştirmişti. Mayıs 2016'da Rûdaw'a açıklama yapan Öcalan, "Belirtilmesi gereken bir olgu var. Bu da, Kürtlerin geçmişte parlamenter sisteminden yararlanmamış olmasıdır. Başkanlık sistemine karşı parlamenter sistemi desteklemek tercih edilmemeliydi" ifadelerini kullanmıştı.

HDP'Lİ VEKİLLERDEN ŞARTLI DESTEK
Haziran ve Kasım 2015 seçimlerinin ardından gündeme gelen başkanlık sistemine HDP milletvekillerinden bazıları da destek vereceklerini açıklamışlardı. HDP Mersin Milletvekili Dengin Mir Mehmet Fırat ve İstanbul Milletvekili Celal Doğan başkanlık sistemine itirazlarının olmadığını belirterek sistemin içeriği ile ilgili açıklamalarda bulunmuştu.

Fırat, açıklamasında, başkanlık sistemine itirazları olmadığını, karşı çıktıklarının "Türk tipi başkanlık sistemi" olduğunu, Amerikan tipi başkanlık sistemini ise destekleyebileceklerini söylemişti. Fırat ayrıca, ''Saddam usulü bir başkanlık usulünü kabullenemeyiz. Çünkü orada demokrasi yok. Amerika, Meksika tipi bir öneri gelirse de referanduma da gitmeden Genel Kurul'da kabul ederiz. Bir çekincemiz yok" ifadelerini kullanmıştı. Celal Doğan ise, "Başkanlık sistemi, demokrasinin içerisinde bir sistem. Buna itirazım yok ama nasıl bir başkanlık isteniyor bunun tartışılması gerekir" açıklamasında bulunmuştu.

HDP'YE TALİMAT TELEFONU
Aydınlık gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar, 6 Ocak 2017 tarihli "Öcalan'dan HDP'ye 'Başkanlığa destek olun' telefonu" başlıklı köşe yazısında, Öcalan'ın başkanlık sistemine destek talimatı için HDP'yi aradığını iddia etmişti. Önkibar yazısında şunları aktarmıştı:

"Ankara'daki sisler bulvarını aralamaya devam. Abdullah Öcalan devlete şöyle bir teklif yapmış: 'Başkanlığa destek olmama izin verirseniz, telefonla güvendiğim birkaç isme talimat verebilirim.'

Talep devletteki ilgililerce değerlendirilip onaylanmış. Ardından Öcalan'ın iki isimle güvenli telefonlarla diyalog kurması ve 'Başkanlığa destek olun zira koşullar değiştiğinde federasyona rahat geçilir' mesajını aktarması sağlanmış. Öcalan'la telefonla görüşen HDP'li iki isim aldıkları mesajı parti kurmayları ve dolayısıyla Kandil ile paylaşmış. PKK^nın Kandil önderi Cemil Bayık, 'Bu devletin oyunu' diyerek karşı çıkmış lakin HDP içinde tartışma uç vermiş. Ve tam bu süreçte başkanlığa keskin karşıtlığı ile bilinen Cemil Bayık güdümündeki HDP'liler bir bir tutuklanmaya başlamış… "

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı'nın Türkçe'nin ikinci dil olması ve eyalet sistemi hakkındaki düşünceleri

Posted: 28 Jan 2017 10:54 AM PST


Anayasa Referandumunda "evet" çıkması durumunda gerçekleşecek olan Başkanlık Sistemi'nde "Başkanlık Kabinesinde" muhtemel Milli Savunma Bakanı olarak adı geçen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı SADAT Başkanı Adnan Tanrıverdi neler söylemiş neler! "Eyalet sistemi getirilmeli, Türkçe ikinci dil yapılmalı."

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarından olan asker kökenli Adnan Tanrıverdi'nin açıklamaları Başkanlık Sistemi için gelecekte neler planlandığını ortaya koyuyor.

Başkanlık Sistemi'nin gerçekleşmesi durumunda ismi muhtemel Milli Savunma Bakanı olarak geçen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi, TRT'nin mikrofonları önünde verdiği açıklamada kafasındaki yeni Türkiye'yi ortaya koyuyor.

"Devletin resmi okullarında isteyen Kürt vatandaşlarımıza kendi dilinde eğitim hakkı sağlanmalı ikinci dil olarak da Türkçe öğretilmelidir diyen Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Adnan Tanrıverdi, Eyalet sisteminin getirilmesi gerektiğini savunarak, "Türkiye Cumhuriyeti'nin taşra teşkilatı ve devletin yönetim şekli yeniden düzenlenmeli. Bu sistem hem Kürtlerin ve diğer etnik grupların özerklik isteklerini kapsayacak hem de devlete bağlılık ve aidiyet duygusunu artıracak şekilde oluşturulmalıdır" diyor.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi'nin açıklaması şöyle:

TÜRKÇE İKİNCİ DİL OLMALIDIR"

"Devletin kurumlarında ve uluslararası ilişkilerde resmi dil Türkçe olmalıdır ancak, Kürtlerin ve diğer etnik grupların kendi dillerini konuşma, geliştirme ve kendi dilinde eğitim yapma özgürlüğü ve imkanı Anayasa ile koruma altına alınmalıdır. Kürtçe dilinin geliştirilmesi devletin kültür programlarında yer almalıdır. Devletin resmi okullarında isteyen Kürt vatandaşlarımıza kendi dilinde eğitim hakkı sağlanmalı, ikinci dil olarak da Türkçe öğretilmelidir. Türkçe eğitim yapan devlet okullarında da ikinci dil olarak Kürtçe dili tedrisata dahil edilmelidir.
"EYALET SİSTEMİ GETİRİLMELİDİR"

Eyalet sistemi getirilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin taşra teşkilatı ve devletin yönetim şekli yeniden düzenlenmelidir. Bu sistem hem Kürtlerin ve diğer etnik grupların özerklik isteklerini kapsayacak hem de devlete bağlılık ve aidiyet duygusunu artıracak şekilde oluşturulmalıdır. Her bakanlık kendilerine bağlı en fazla 6 ila en fazla 10 birimi layıkıyla sevk ve idare edebilir. 81 vilayet merkezden dirayetle yönetilemez. Merkezi idarenin hem ülkemizin diğer milletler nezdindeki menfaatlerini bihakkın koruyabilmesi hem de mahalli ihtiyaçların daha yakın tespit ve karşılanabilmesi için coğrafi, ekonomik, sosyal ve etnik şartlar göz önünde bulundurularak Eyalet sistemi oluşturulmalıdır. Eyalet valileri seçimle işbaşına gelmeli. Adalet, iç güvenlik savunma ve dışişleri merkezden, devletimizin diğer faaliyet alanları eyaletler tarafından mahallinden yönetilmelidir.

"CUMHURBAŞKANLIĞI FORSU DEĞİŞSİN"

Cumhurbaşkanlığı forsuna bir yıldız daha eklenmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Türklerden sonraki en büyük ve asli etnik gurubu Kürtlerdir. Cumhurbaşkanlığı forsunda tarihte kurulmuş 16 Türk Devleti'nin simgesi bulunmaktadır. Eyyübi Hanedanlığı Devleti Kürtler kadar, sünni Müslümanların da iftiharla ve hayırla yad ettikleri bir devlettir.

BAHÇELİ BUNLARI HİÇ Mİ DUYMADI?

Başkanlık Kabinesi'nde adı Milli Savunma Bakanlığı'na da geçen Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Adnan Tanrıverdi'nin bu açıklamalarının MHP ve ülkücü tabanda nasıl karşılanacağı merak ediliyor? MHP Lideri Devlet Bahçeli ve Genel Merkezi Başkanlık Sistemi'nde Anayasa'nın ilk 4 maddesini koruma altına aldıklarını iddia ediyordu.
Başdanışman Adnan Tanrıverdi'nin Cumhurbaşkanlığı'ndaki tüm bu açıklamalarına rağmen halen devam ederken, MHP'nin Anayasa'nın ilk dört maddesini nasıl güvence altına alabildikleri ve Başkanlık Sistemi geçtikten sonra bu nasıl koruyabilecekleri belli değil.

İŞTE ADNAN TANRIVERDİ'NİN TÜRKÇE'NİN İKİNCİ DİL OLMASI VE EYALET SİSTEMİ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ:

Referandum oyuna gelince, Ak Partili olarak 'hayır' diyorum

Posted: 28 Jan 2017 10:42 AM PST


Çiğ sütün açıktan satışının yasaklanması ile ilgili düzenlemeye tepki göstererek referandumda "hayır" diyeceğini söyleyen AKP'li bir vatandaş sosyal medyanın gündemi oldu.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, bir süre ömce yaptığı açıklamada çiğ sütün doğrudan arzına yönelik düzenlemenin detaylarını kamuoyu ile paylaşmış, artık açıktan çiğ süt satışının yapılamayacağını söylemişti.

Çelik'e Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur tepki göstererek düzenlemenin referanduma yakın dillendirilmesine tepki göstermişti.

Uğur'dan sonra Bakan Çelik'e bir tepki de bir süt üreticisinden geldi.
Sosyal medyada paylaştığı videoyla düzenlemeye tepki gösteren vatandaş, "Biz açıkta süt satıyoruz. Az çok geçinmeye çalışırken açıktan süt satmamızı da engellediniz. Artık almış olduğunuz 30-40 bin liralık maaşınızdan bize de bir miktar sadaka, -köprü altlarında dileneceğiz çünkü- geçerken bize de 1-2 lira bir sadaka atarsınız artık. Bu referandum oyuna gelince, ben de bir Ak Partili olarak 'hayır' diyorum ve tüm bakanlarımın, milletvekillerimin hepsini kınıyorum." dedi.

Elif Doğan Türkmen, haberleşme giderlerinin fazlalığından meclis yönetimini sorumlu tuttu

Posted: 28 Jan 2017 10:26 AM PST

CHP Adana Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Üyesi Elif Doğan Türkmen, 1 milyon 200 bin liralık haberleşme giderine ilişkin açıklama yaptı. Türkmen, giderlerin fazlalığından meclis yönetimini sorumlu tuttu ve fahiş fiyata hizmet alındığını öne sürdü.

Anayasa görüşmelerinin ardından tatile giren mecliste, milyonluk fatura tartışması yaşanıyor.

Son yapılan divan toplantısında, Meclis İdari Amiri AK Partili Salim Uslu isim vermeden, bir katip üyenin haberleşme ve posta giderlerinin 1 milyon 200 bin lirayı bulduğunu söyledi.

O ismin, CHP Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen olduğu kısa sürede ortaya çıktı.

Yazılı bir açıklama yapan CHP'li Elif Doğan Türkmen, maliyetlerden haberi olmadığını belirtti.
Türkmen, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Meclis yönetimi tarafından satın alınan, kaça alındığını bilmediğimiz, kullanımımıza sunulan bu hak ve hizmetlerin fahiş fiyatlarından sorumlu tutulması gereken kişinin ben olmadığımı düşünüyorum. Bu tamamen açık olan harcamaların ulaştığı düzey konusunda tarafıma hiçbir bilgi ve maliyet bildirilmemiştir. Asıl sorulması gereken sorunun; bu hizmetleri fahiş fiyatlardan satın alıp bu konuda bize en küçük bir bilgi bile vermeden kullananlara olması gerekir."

Meclis, milletvekillerinin 1 yıl içinde 2 maaş tutarına kadar olan telefon ve posta masraflarını karşılıyor, ancak başkanlık divanı üyeleri için bir üst sınır bulunmuyor.

Rize'de yeri değiştirilen Atatürk Anıtı'nın kardan benzeri ilgi odağı oldu

Posted: 28 Jan 2017 10:12 AM PST


RİZE'nin Çamlıhemşin İlçesi'nde bu yıl 10'uncusu düzenlenen ve 2 gün sürecek Kardan Adam Şenliği başladı. Rize il merkezinde yeri değiştirilen Atatürk Anıtı'nın şenilik alanında kardan benzeri ilgi odağı oldu.



MHP'de Bahçeli'nin tutumuna tepkiler ardı ardına geliyor

Posted: 28 Jan 2017 10:05 AM PST


Sivas'ın Gölova MHP İlçe Başkanı Recep Kılıçin, referandum sürecinde partisinin tutumunu desteklemediklerini belirterek istifa etti.

MHP Gölova İlçe Başkanı Recep Kılıçin tarafından genel merkeze gönderilen dilekçede referandum süreci nedeni ile istifa kararı aldıkları belirtildi.

İstifa nedenleri arasında 4 aya yakın süredir MHP'nin Sivas il yönetimi bulunmamasını da gösteren Kılıçin, "Daha Sivas'a il başkanı belirleyemeyenlerin Türkiye'ye başkan belirlemeye kalkmasını trajikomik bulduğumuzu beyan etmek istiyoruz" dedi.

Recep Kılıçin istifa mektubunda, 47 yıldır siyasi geleneği olan ülkücü hareket davasına ömrünün sonuna kadar hizmet edeceklerini belirterek, "Fakat inandığımız değerler ile temsil ettiğimiz makam çeliştiği takdirde vazgeçeceğimiz şey değerlerimiz, ülkümüz değil oturduğumuz makam ve koltuk olacaktır. Bu tavrın ülküdaşlarımıza örnek olması temennisi ile yönetim olarak istifa ediyoruz. Yaşadığımız referandum sürecinde 'evet' diyen bir MHP Genel Merkezini temsil etme imkan ve ihtimalimiz yoktur" ifadelerine yer verdi.



AKP içinde gizli 'hayırcılar' var

Posted: 28 Jan 2017 10:00 AM PST


CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, AKP içinde yüzde 5 oranında gizli 'Hayır' oyu verecek kişi bulunduğunu belirtti.

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin,  "Bu kadar baskının olduğu yerde insanların kendisini açık etmesi mümkün değildir" dedi.

Partisinin Bolu İl Başkanlığı ziyaretinde konuşan Tekin, anayasa referandumu sürecine de değinerek şunları söyledi:

"AK Parti'nin çok ciddi şekilde bu süreçle ilgili 'Hayır' vereceğini biliyorum. Şuna emin olun yüzde 5 gizli 'Hayırcılar' var. 'Neden' diyeceksiniz? Bu kadar baskının olduğu yerde insanların kendisini açık etmesi mümkün değildir. Ben Milliyetçi Hareket'in özellikle Ülkücü Hareket'in çok ciddi çabasını görüyorum. Gittiğim illerde de onu görüyorum. Bu sadece ülkücülerin, milliyetçilerin, CHP'lilerin değil herkesin sorunu. Ben AK Parti'li kardeşlerimizin de büyük ağırlıklı olarak bu sorunlu anayasaya 'Hayır' diyeceğini çok iyi biliyorum. Bu iktidarın telaşı biraz da o."

'MÜTEAHHİT YOLSUZLUĞU' AÇIKLAMASINA DESTEK
Tekin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Ankara'da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından düzenlenen Şehircilik Şurası'nda müteahhitlerin kot farkı üzerinden yolsuzluk yaptığına ilişkin açıklamalarına destek verdi. Tekin, şöyle konuştu:
"Osmanlı'nın başkenti Bursa'nın ortasına hançer gibi binalar yaptılar. Bütün itirazlarımıza rağmen derdimizi kimseye anlatamadık. Bunlar yapıldı ve sayın Cumhurbaşkanı çıktı ve 'Bunlar ihanettir' dedi. Gerçekten ihanettir. Ben sayın cumhurbaşkanına çağrıda bulunmak istiyorum. Biz CHP olarak her türlü desteği vermeye hazırız. Şehirlerimizi kimler katlettiyse, kimler mahvettiyse, kot farklarını kimler kullandıysa gelin bir soruşturma açın her türlü desteği vermeye hazırız."

Özgür Özel, sosyal medyada ‘Ayağa Kalk' diyerek kampanya başlattı

Posted: 28 Jan 2017 10:00 AM PST


Ahmed Arif'in 'Anadolu' şiirini seslendiren Özgür Özel, twitter hesabı üzerinden 'Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip… AYAĞA KALK Biz kazanacağız. #Hayır' diyerek paylaştı.
Özel'in yaptığı paylaşım kısa sürede sosyal medyada gündem oldu.



CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, görüntülü şiirin 10 milyon kişi tarafından izlendiğini belirterek, "Bir yandan Türkiye'de bu kadar gerilim, kutuplaşma, şiddet, terör ve gözyaşı varken, bir Ahmed Arif şiirinin umut olabilmesi hala daha umudun var olduğunu gösteriyor" dedi.

UMUTSUZLUĞA KARŞI ŞİİRLİ ÖNLEM
CHP'li Özel, "Türkiye'de bu anayasa değişikliğiyle ilgili çok ciddi endişeler bulunduğunu bunu bir rejim değişikliği olarak gördüklerini, Cumhuriyet kazanımları, Atatürk'ün kurduğu parlamenter sistemin çok ciddi bir şekilde yara alacağını düşündüklerini söyledi. Özel, şöyle devam etti:

"23 Nisan 1920'de saraydan halka verilmiş egemenliği bu kez halktan alınıp tekrar saraya verileceği bir süreci yaşıyoruz. Bu konuda 1 ay boyunca TBMM'nin anayasa değişikliği komisyonunda ve genel kurulunda sabahlara kadar süren, günde 18 saatleri bulan büyük bir mücadele verdik bu değişikliklere engel olabilmek için. Türkiye'de bu gidişattan rahatsız olan, rejim değişikliğini istemeyen milyonlarında gözü kulağı mecliste oldu. Şimdi bunun meclisten geçmesiyle birlikte anayasa değişikliği artık halka gidecek. Bizim mecliste bunu engelleyemememiz bir yılgınlık veya üzgünlük yaratmaması lazım. Çünkü esas mücadele alanı referandum sırasında tüm Türkiye olacak. Bu amaçla moral ve motivasyonu, birlikteliği sağlayabilmek için ve meclisteki mücadelenin umutsuzluğa dönüşmemesi için bir çağrıda bulunmak gerekiyordu. Ahmed Arif'in çok sevdiğim şiiri olan 'Anadolu'yu okudum."

"ŞİİR GÜNÜMÜZDEKİ DURUMLARI ANLATIYOR"
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, müzik eşliğinde ve Türkiye'nin genel görüntüleriyle seslendirdiği şiirin şuan ülkenin içinde bulunduğu durumu anlattığını belirterek, "Sözleri bugünlere bakınca anlamlıdır. Özellikle şiirin öne çıkan yerleri günümüzdeki durumları anlatıyor. Bunun referandum sürecinde rejimin değişmesinden kaygı duyan cumhuriyetçi, demokrat, milliyetçi, vatansever insanların bir araya gelerek, ayağa kalkarak, ülkeye sahip çıkmalarına ilişkin demokratik bir çağrıdır" diye konuştu.

"25 YIL SONRA İLK DEFA ŞİİR OKUDUM"
25 yıl aradan sonra ilk defa şiir okuduğunu ifade eden Özel, "Küçük yaşlardan beri okulda şiir okurdum. Öğretmenlerim iyi şiir okuduğumu söylüyorlardı. Bugüne kadar buna ihtiyaç duymamıştım. Ama yaklaşık 25 yıl sonra bir kez daha şiir okudum. Okuduğum şiir müzik ve Türkiye görüntüsü ile birleştirince ortaya güzel bir görüntü çıktı. Bu kadar büyük patlama beklemiyordum. Şuanda Türkiye'de 10 milyon kişi tarafından bu görüntü izlenmiş. Bunda sosyal medyanın gücünü görüyoruz. Benim sosyal medyada toplam 400 bin takipçim var. Ancak bütün sevenlerimizin, milletvekillerimizin paylaşmasıyla görüntü 10 milyon kişi tarafından izlenmiş. Hızla da yayılıyor" dedi.

CHP'li Özel ayrıca, Ahmed Arif'in şiirinin bir umut olduğunu ifade ederek, "Bir yandan Türkiye'de bu kadar gerilim, kutuplaşma, şiddet, terör ve gözyaşı varken, bir Ahmed Arif şiirinin umut olabilmesi hala daha umudun var olduğunu gösteriyor. Ülkeye olan inancın kaybedilmediğini gösteriyor" diye konuştu.
CHP'li Özel son olarak, anayasa değişikliğiyle ilgili başlayan referandum sürecinde halka 'hayır' çağırısında bulunması amacıyla il ve ilçe teşkilatlarında yapılacak çalışmaların belirlenmesi için yarın parti genel merkezinde toplantı yapılacağını ifade etti.

Oslo'da CHP'yi PKK'ya şikayet eden hangi parti?

Posted: 28 Jan 2017 10:00 AM PST

CHP'li Muharrem İnce, Zonguldak'ta partisinin CHP İl Danışma Kurulu toplantısında konuştu.

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, AKP'nin 2010 referandumunda FETÖ ile şimdi de MHP yönetimiyle koalisyon kurmaya çalıştığını söyleyerek, "Koalisyon meşrudur, yasaldır, ahlaklıdır koalisyon kurmak. Asıl ahlaksız koalisyon, seçimden önce kurulan koalisyondur" dedi.

Zonguldak'ta Genel Maden İşçileri Sendikası Şemsi Denizer salonunda CHP İl Danışma Kurulu toplantısına İstanbul Milletvekilleri Mehmet Akif Hamzaçebi ve Gürsel Tekin, Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen, Zonguldak Milletvekilleri Şerafettin Turpçu ve Ünal Demirtaş ile partililer katıldı.

Toplantıda konuşan Muharrem İnce, Başbakan Binali Yıldırım'ın, anayasa referandumu sürecinde CHP'yi bölücülerle kol kola olmakla suçlamasına yanıt verdi. İnce, şunları söyledi:

"Bir ara düşük profilli birisini arıyorlardı hatırlıyorsunuz değil mi? Hani 'bin' deyince binen Ali, 'in' deyince inen Ali, 'dur' deyince duran Ali var ya o. Dün 'Ey CHP, sen bölücüler ile kol kolasın' diyor. O kendini imha etmek için uğraşan Binali Yıldırım'a sesleniyorum. 'Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür' diyor. Yani 'Ben Başbakanlığa devam edersem Türkiye bölünür' demek istiyor.

Yani 'Ben beceriksizim' diyor. Binali Yıldırım'a sorum şunlar: Oslo'da CHP'yi PKK'ya şikayet eden hangi parti? Habur'da terörist karşılama törenleri düzenleyen, 34 kişiyi 210 dakikada yargılayıp beraat ettiren kim? Valilere 'Operasyon yapmayın, izin vermeyin' diye baskı yapan kim? Dolmabahçe'de fotoğrafları çektiren kim?"

'AHLAKSIZ KOALİSYON SEÇİMDEN ÖNCE KURULANDIR'
AKP sözcülerinin 'Başkanlık sisteminde koalisyon olmayacak' iddialarına değinen İnce, "En büyük koalisyon sizsiniz zaten. 2010 referandumunda koalisyon ortaklarınız kimdi? FETÖ'ydü. 'Yetmez ama evet' diyen dönek solculardı. Açılım sürecinde koalisyon ortağınız kimdi? PKK'ydı. Şimdi MHP yönetimiyle koalisyon kurmaya çalışıyorsunuz. MHP tabanıyla değil. Yönetimi ayrı, tabanı ayrı olduğundan hiçbir kuşkum yok. Koalisyon meşrudur, yasaldır, ahlaklıdır koalisyon kurmak. Asıl ahlaksız koalisyon seçimden önce kurulan koalisyondur. Tıpkı 2010'da FETÖ ile kurdukları koalisyon gibi" dedi.


"FUTBOLCU HER TOPA GİRMEZ"
Muharrem İnce, Anayasa referandumu için sosyal medyada 'evet' kampanyası başlatan futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen'i de eleştirerek şöyle dedi:
"Futbolcu her topa girmez. Çünkü bu diktatörlük topu. Acaba sen futbol federasyonu başkanı mı olmak istiyorsun? Acaba oğlan bu aralar yeni bir iş almış olabilir mi? Şirketin adını da açıklamamı ister misiniz? Güçlü Türkiye olacakmış? Sana futbol dilinden sorayım o zaman. Bir kişi hem futbolcu, hem takım kaptanı, hem teknik direktör, hem kulüp başkanı, hem merkez hakem komitesi başkanı, hem dopingle mücadele kurulu başkanı, hem federasyon başkanı olursa güçlü futbol olur mu? Kendinizi kullandırmayın. Sanatçılara söylüyorum. Başrol oyuncusu olun, figüran olmayın. Cumhurbaşkanı da 'Başkanlık sistemi doping etkisi yapacak' diyor. Doping yasaklı maddedir, suç olandır. Dopingle kazandığını görürlerse geri alırlar."

'23 NİSAN'A DENK GETİRMEK İSTİYORLAR'
Meclis'ten geçen anayasa değişikliği teklifinin henüz Cumhurbaşkanı'na gitmediğini hatırlatan İnce, "Ne oldu da 9 gündür imzalamıyor. Meclis göndermiyor. Daha Meclis'ten gitmedi Cumhurbaşkanı'na. 23 Nisan'a denk getirmek istiyorlar. Meclis'in açıldığı gün Meclis'i kapatmak istiyorlar. İntikam almak istiyorlar. Nefretlerini kusuyorlar Cumhuriyet'e. 12 Eylül 2010'da referandum yaptılar. Neden? Solcuları kandırmak için. Sözde Kenan Evren'i yargılayacaklardı. Şimdi de birinci meclisi, Atatürk'ü sorgulatmak istiyorlar. İntikam duyguları var kafalarının arka tarafında" dedi.

Altan Tan, Diyarbakır'da gözaltına alındı

Posted: 28 Jan 2017 10:00 AM PST


HDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan, Diyarbakır'da gözaltına alındı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında HDP Diyarbakır Milletvekili, Diyarbakır'daki evinde gözaltına alındı.

Hakkında gözaltı kararı verilen Altan Tan, Diyarbakır'daki evinden saat 18.00 sıralarında gözaltına alındı. Tan, Diyarbakır Adliyesi'ne götürülürken kişisel sosyal medya hesabından gözaltına alınışını, "Şuan Diyarbakır'daki evimde polislerce gözaltına alınıyorum" diye duyurdu.

Diyarbakır Adliyesi'ne götürülen Altan Tan'la ilgili işlemlerin sürdüğü belirtildi.

Skandal görüntüye soruşturma başlatıldı

Posted: 28 Jan 2017 09:56 AM PST


10 Kasım'da, 4 katlı binaya bir Türk Bayrağı ile Erdoğan'ın posterinin yanyana, bir kat aşağısına ise küçük bir Atatürk flaması asılmasına soruşturma başlatıldı.

Bilecik'te geçen 10 Kasım'da, Sağlık Müdürlüğü ile Halk Sağlığı Müdürlüğü'nün bulunduğu 4 katlı binaya büyük bir Türk Bayrağı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın posterinin yanyana, bir kat aşağısına ise küçük bir Atatürk flaması asılmasına soruşturma başlatıldı.

CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, Sağlık Bakanlığı'nın yanıtlaması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)Başkanlığı'na soru önergesi verdi. Milletvekili Tüzün, soru önergesinde şu ifadelere yer verdi:

"Seçim bölgem Bilecik'te bu yıl 10 Kasım'da, İl Sağlık Müdürlüğü ve Halk Sağlığı Müdürlüğü binasının üst katına büyük boy Türk Bayrağı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın posteri asılırken, büyük önder Atatürk aşağılanmak istercesine alt kata ve küçük boyutta bir flama asılmakla yetinilmiştir. Vatandaşların, Atatürk'e yapılan bu saygısızlığın düzeltilmesi istekleri ise karşılıksız bırakılmıştır. Bu çerçevede; Böyle bir uygulamayı doğru buluyor musunuz? 'Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği' uyarınca, Bilecik'te 10 Kasım anma törenleri program belirlenmesi amacıyla komite çalışması yapılmış mıdır? Komite tarafından kamu kurum ve kuruluşlarına, anma törenlerinin ruhuna uygun olarak Atatürk posteri asılması için bir talimat gönderilmiş midir? Ülkemizin kurtuluşuna önderlik eden, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün anısına saygısızlık yapan İl Sağlık Müdürlüğü ve Halk Sağlığı Müdürlüğü'ndeki bu olayla ilgili inceleme ve araştırma yapılmış mıdır? Konuyla ilgili kurum yöneticileri hakkında soruşturma açılmışsa sonucu nedir?"

BAKAN AKDAĞ: SORUŞTURMA BAŞLATILDI
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, milletvekili Yaşar Tüzün'ün soru önergesi üzerine yazılı açıklamada bulundu. Akdağ, konuyla ilgili olarak Bilecik İl Sağlık Müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldığını belirterek şöyle dedi:
"Bilecik Vali Yardımcısı Başkanlığında 'Ulusal ve Resmi Bayramlar ve Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi günlerde yapılacak tören ve kutlamalar Yönetmeliği' Cumhuriyetimizin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 78'inci yıldönümünde 10 Kasım anma tören programı belirlenmesi amacıyla İl Anma Komitesi çalışma yapmıştır. Komite Başkanı tarafından tüm kamu kurum ve kuruluşlarına anma töreninin ruhuna uygun olarak bayrak ve Atatürk posteri asılması için talimat verilmiştir. Ancak Bilecik İl Sağlık Müdürlüğü ve Halk Sağlığı Müdürlüğü'nün astıkları Atatürk posterinin ebatlarının uygun olmadığı görülmesi üzerine İl Sağlık Müdürlüğü tarafından ilgililer hakkında soruşturma başlatılmıştır. Konuya gösterilen ilgiye teşekkür ederim."

Zeytinburnu açıklarında batan gemi sızdırmaya başladı

Posted: 28 Jan 2017 09:55 AM PST


Zeytinburnu'nda dün akşam saatlerinde batan "Bereket" adlı kuru yük gemisinden sızıntı başladı.

Zeytinburnu açıklarında dün akşam demirli haldeki bir geminin su alarak batmaya başladığı ihbarı üzerine Deniz polisi ve Sahil Güvenlik ekipleri harekete geçmişti. 2 bin 980 grostonluk, 115 metre uzunluğundaki gemi hızla su alırken kısa süre içinde sulara gömüldü. Geminin sadece arka bölümünde bulunan güverteleri su üzerinde kaldı. Geminin hacizli olduğu ve 2014 yılından bu yana aynı yerde demirli olduğu içinde personel bulunmadığı öğrenildi.

YÜZER BARİYERLERLE ÇEVRİLDİ
Batıkla ilgili bu sabah saatlerinde çalışmalar devam etti. Gemiden sızıntı meydana geldiğinin tespit edilmesi üzerine sızan maddenin çevreye yayılmaması için büyük bölümü suyun içinde bulunan geminin çevresi bariyerlerle çevrildi. Geminin çevresinde bulunan denizde temizlik çalışmaları başlatıldı. Geminin çevresinde bir deniz temizlik çevresi görev yapmaya başlarken, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne ait bir römorkör de hazır bekletiliyor.

Öte yandan Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'de gemi ile ilgili bir açıklama yayınladı. Açıklamada şöyle denildi; "27.01.2017 Tarih saat 16:50 civarında İstanbul Ahırkapı demir bölgesinde demirli olan Tanzania bayraklı 8721284 Imo nolu Bereket isimli gemisinin meyillendiği ihbarı üzerine seyir, can, mal ve çevre emniyetini teminen derhal olay bölgesine Kıyı Emniyeti 4 hızlı tahlisiye botu ve Şark römorkörü sevk edilmiştir.Kazazede gemi üzerinde herhangi bir personele rastlanılmamış olup, kazazede geminin hızlı bir şekilde su aldığı tespit edilmiştir. Kısa bir süre içinde yaşam mahalli ve ambarlara su girişi olmuş ve gemi yarı batık haline gelmiştir. Durum derhal, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız ilgililerine bildirilmiş ve alınan talimat üzerine deniz yüzeyinde oluşan kirliliğe Şark römorkörü ile Kıyı Emniyeti 4 ve Kıyı Emniyeti 6 hızlı tahlisiye botları ile müdahaleye başlanılmıştır." 

Hızla tamamlanan anayasa değişikliği bir haftadır Meclis’te bekliyor

Posted: 28 Jan 2017 09:51 AM PST


Meclis'teki Komisyon ve Genel Kurul aşamaları büyük hızla tamamlanan anayasa değişikliği bir haftadır Meclis'te bekliyor.

CHP ve HDP'ye göre AK Parti hâlâ referandum tarihine karar veremedi.

"Partili Cumhurbaşkanlığı"nı içeren 18 maddelik anayasa değişiklinin Meclis'te kabul edilmesinin üzerinden tam bir hafta geçti. Meclis Genel Kurulu'nda 21 Ocak Cumartesi günü 339 oyla kabul edilen değişikliğin hemen ardından Cumhurbaşkanı onayına sunulması bekleniyordu. Ancak henüz dosya Cumhurbaşkanlığına gönderilmedi.

'REFERANDUM TARİHİNİ NETLEŞTİREMEDİLER'
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök'e göre bu durumun nedeni referandum tarihine henüz karar verilememesi. Gök, "Meclis'te yapılacak bir işlem kalmadı, dosya hazır ama henüz gönderilmedi, bekletiliyor. Henüz referandum tarihini netleştirememiş görünüyorlar. Sonuçta Cumhurbaşkanının sadece 15 gün inceleme süresi var. Orada bekletmek yerine Meclis'i tercih ediyor görünüyorlar. İktidar partisinin belirleyeceği referandum tarihine göre gönderecekler" dedi.

Dosya Meclis'te beklerken Başbakan Binali Yıldırım'ın, "Anayasa değişikliği onay için Cumhurbaşkanlığına sunuldu" açıklamasını, "Kendilerinden haberi yok" sözleriyle değerlendiren Gök, referandum için 9 ya da 16 Nisan üzerinde plan yapıldığını söyledi.

'BAŞKA BİR HESAP MI VAR?'
HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen de bu duruma tepki gösterdi. Anayasa değişikliğinin halen Meclis'te bekletildiğini söyleyen Bilgen, "Değişiklik teklifini Meclis'ten çıkarmak için ortalığı velveleye verenler, Komisyon aşamasındaki konuşmalarda 5 dakikayı çok görenler, Genel Kurul'da sahte oy kullanmaya yeltenenler şimdi aynı aceleci tavrı sergilemiyorlar. Başka bir hesap mı var merak ediyoruz" diye sordu.

1 HAFTA DAHA BEKLETİLEBİLİR
Meclis'te kabul edilen değişiklik Pazartesi günü Cumhurbaşkanlığına sunulur ve Erdoğan hemen onaylarsa 2 Nisan'da referandum mümkün. Ancak referandum için 16 Nisan tarihi planlanıyorsa kabul edilen değişiklik Meclis'te bir hafta daha bekletilebilir.

Reina katili Masharipov: "O gece Cumhuriyet Gazetesi'ne saldıracaktım"

Posted: 28 Jan 2017 09:48 AM PST


CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya "Gazete binasında önlem almak için ne bekliyorsunuz?" diye sordu.

REİNA katili Masharipov'un polisteki ifadesi ortaya çıktı. Masharipov'un "O gece Cumhuriyet Gazetesi'ne saldıracaktım. Ancak kimse yoktur diye gitmedim" dediği öğrenildi.

Masharipov'un ifadesinin ortaya çıkmasının ardından konuyu TBMM gündemine taşıyan CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.

Yarkadaş, "Reina katili, Cumhuriyet Gazetesi'nin Şişli'deki merkezine saldıracağını söylemesine rağmen, binanın önünde ve çevresinde neden önlem almıyorsunuz?"diye sordu.

Gazete binasının korunaksız olduğuna dikkat çeken Yarkadaş, "Gazetede tedbir almak için, katliam olmasını mı bekliyorsunuz?" Sorusunu da yöneltti.

Cumhuriyet Gazetesi yönetiminin konuya ilişkin bilgilendirilmediğine de dikkat çeken TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Üyesi Yarkadaş, İçişleri Bakanı Soylu'nun tehdidin boyutlarına ilişkin açıklama yapmasını da istedi.

Çakıcı'dan Erdoğan'a “Bahçeli’ye güvenirseniz MHP oylarıyla ilgili ayazda kalabilirsiniz”

Posted: 28 Jan 2017 09:44 AM PST


Alaattin Çakıcı, cezaevinden yazdığı mektupla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslendi.

Bolu F Tipi Cezaevinde yatmakta olan Alaattin Çakıcı, cezaevinden yazdığı mektupla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslendi. Çakıcı "Bahçeli'ye güvenirseniz MHP oylarıyla ilgili ayazda kalabilirsiniz" ifadelerini kullandı.

Çakıcı mektubunda Erdoğan'a seslenerek şu ifadeleri kullandı:

"Dünyada hastaya saygı duymayan kim olursa olsun, hele ki bunlar yemin etmiş doktorlar ise yazıklar olsun. Devletimiz savaş halindeyken milletin yetkisiyle Başkomutan olduğunuz bilinmektedir, savaşın dışında Başkomutanım değilsiniz. Savaşın dışında her ne kadar emrinizde de olsa başkomutan Genelkurmay Başkanıdır. Bu benim ilkemdir."

Başkanlık anayasası referanduma dair Çakıcı "Anayasa paketinin meclisten geçerek onay alması (ilk dört madde hariç) size verilen yetki 1876 1. Meşrutiyet yetkilerinden çok daha geniştir. Dilediğiniz zaman meclisi fesih edebiliyorsunuz. Referandumda Büyük Birlik Partisi, Saadet Partisi, MHP'den kopan muhaliflerin oylarının %15-16 yı bulacağının farkında mısınız? HDP beni alakadar etmez ,ancak %11 oyu var ,CHP'nin (Marksistleri beni alakadar etmez) ancak ulusalcılar ve Atatürkçüler alakadar eder onlarında %26 oyu var" ifadelerini kullandı.

"BAHÇELİ'YE GÜVENİRSENİZ AYAZDA KALABİLİRSİNİZ"
"Devlet Bahçeli'nin düne kadar sizi vatan hainliği ile suçladığını ne çabuk unuttunuz? Bahçeli'ye güvenirseniz MHP oylarıyla ilgili ayazda kalabilirsiniz. Belki %4-5 oy size akar" diyen Çakıcı sözlerine şöyle devam etti:
"Aziz Türk Milletinin Adalet Bakanı sesi gür çıkar, elini masaya vurur, geri adım atmaz. İçişleri Bakanı ve Dışişleri bakanı gibi. Bakın Sayın Cumhurbaşkanım Allah ve Allaha teslim olmuş bir mümin dilden Allahı sevip gönülden Allah'ı sevmeyeni, Allah ve Allah'a teslim olmuş mümin sevmiyorsa, O kişi Allah'ı dili ve kalbiyle sevmiyorsa, dini politikaya alet ediyorsa bende onu sevmiyorum. Oğlunla ilgili bir lafı 15 Temmuz evveli söylemiştim, Konunun arkasında sen çıkarsan diye belirttiğim mahkeme zaptında bellidir."

Tilbe Saran 'hayır'

Posted: 28 Jan 2017 08:00 AM PST


#Hayırdiyorumçünkü


Mehmet Ali Güller 'hayır'

Posted: 28 Jan 2017 08:00 AM PST


İkna edecek "Evet"çi MHP'li arıyorum; tanıdığım MHP'liler hep "Hayır"cı.
Yani referandumun bir kaybedeni de Bahçeli olacak!
#BaşkanlığaHayır


CHP’ni Uyarıyorum

Posted: 28 Jan 2017 07:10 AM PST



İrfan O. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi

Anayasada yapılacak değişiklikler meclisten geçti. Referandumla halkın onayı alınmak isteniyor. Çıkan karara göre; ülkemiz nasıl bir rejimle yönetilecek, 93 yıldır edinilen cumhuriyet kazanımları hebamı edilecek, yeniden kul mu olacağız? Beklentim halkın kul olmayı karşı çıkacağı, siyasi iktidar tarafından aşındırılan çağdaş yaşam değerlerini geri almak, azarlanmayı/aşağılanmayı kabullenmediğini göstermek için kararın "hayır" çıkacağı yönündedir. Bu süreçte kamunun olanakları, oluşturulan korku/yıldırma atmosferi, ölçüsüz dezenformasyon, karşı çıkılamayacak kadar büyük rant olgusuyla mücadele edeceğimizi de unutmayalım.

Yaşadığımız 15 Temmuz kalkışması, arkasından ilan edilen olağan üstü hal uygulaması ve süreç içinde gündeme getirilen anayasa değişiklikleri ülkemizde olağan günler yaşanmadığını gösteriyor. Buna 15 yıllık AKP iktidarının getirdiği yorgunlukta eklenmelidir. Halkımız AKP iktidarı uygulamaları/dayatmaları nedeniyle yorgunudur. Çünkü başta yaşam biçimi olmak üzere önemsediği tüm değerler aşındırıldı. Mezhepsel ayrışmalar kışkırtıldı. Komşu komşusunun Müslümanlığından şüphelenir oldu, komşular arası kim daha iyi "Müslüman" tartışması başlatıldı. Toplumu geriye dönüştürmek için İslam'ı metalaştırdılar. Eğitim başta olmak üzere yaşamın her aşamasında din görünür kılındı. Aklı ve bilimi öteleyen, dini menkıbeleri referans alan bir toplum oluşturuldu. Geliştirdikleri takiyyeci anlayışın arakasına sığınarak demokrasi, vesayet rejimine karşı mücadele verdiklerini inandırarak toplumu 'Mankurt'laştırdılar. Yapılacak anayasa değişiklikleri ile değerler aşınmasını/halkın yorgunluğu kalıcı kılınmak isteniyor.

Toplumun geriye doğru dönüştürülmesine karşı koyacak, oluşturulan dinci atmosferin yırtılıp atılmasına katkı sağlayacak en büyük siyasi oluşum Cumhuriyet Halk Partisidir. Ne var ki CHP üst yönetimi toplumu geriye götüren dinci anlayışa karşı tavrını koyamamakta, din karşıtı olarak algılanıyor diye AKP'nin uygulamalarına sesiz kalmakta. Dinci söylemlerle yorulan toplumdan nemalanma uğraşı içine girmektedir. Genel/yerel seçimleri öncesi "dinsiz" olmadığını kanıtlama mücadelesi verdi. Parti bu seçimiyle halktan, cemaatçi/dinci guruplardan yeterli karşılığı alamadı. Bu deneyime karşın dinci söylemde ısrarcı olduğunu anayasa referandumu sürecinde de tekrarlayacak gibi görünüyor. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Anayasa değişikliğiyle ilgili

'İslamiyet'te istişare vardır. Burada öyle bir şey yok. Her şeye tek başına karar verecek' sözleri ile değişikliklerin 'İslami değildir' vurgusu yapması gibi…

Sayın genel başkan ve partinin üst yöneticileri neyin İslami olduğu, neyin İslami olmadığı tartışması başlatması anayasa değişikliğinin demokrasi karşıtlığını örter. Kitleler içi boşaltılmış tartışmanın içine sürüklenir. CHP'nin ve anayasa değişikliklerine hayır diyen cephede gediklerin açılmasına, yenilgisinin önünü açar. Neden? İslamiyet öncelikle "İslami yaşam biçimi" dayatır. Bu yaşam biçiminin değişmez kuralları vardır. Uzlaşmacı değil, tarafların İslami kurallara bağlı kalmasını ister. Sayın Kılıçdaroğlu'nun belirttiği 'İslamiyet'te istişare vardır" vurgusunun günlük yaşamda karşılığı da yoktur. Diğer yandan CHP yandaşları günlük yaşamlarında İslami ritüelleri öne çıkartmazlar. Kadın haklarına, günlük yaşama, dünyaya bakış açıları farklıdır. Dincilerle hiç bir ortak paydada buluşmazlar. Namaz kılmak, mevlit, cenaze törenlerinde bulunmak öncelikleri arasında değildir. Dini nikah gibi uygulamaları önemsemezler. Aralarında cumhuriyetin kurucu ilkelerinden kaynaklanan güvensizlik vardır. Bu nedenle dincilerle ortak demokrasi mücadelesi geliştirilemez.

CHP'ni uyarıyorum. Dinci söylem sarmalından kendisini kurtarmalıdır. Çünkü demokrasi mücadelesi, çağdaş yaşam anlayışının korunması dini söylemlerle yapılamaz. Demokrasiyi ortadan kaldıracak, tek adam diktasına yol açacak anayasa değişikliklerini dini referanslarla karşı çıkmak mücadeleyi kısırlaştırır/güçsüzleştirir. Ülkeyi karanlıklar içine sürüklemek isteyenlerin önü açar. Doğru olan demokrasiyi benimseyen, günlük yaşamını dinin egemenliğinden arındırmış, çağdaş yaşam biçimine benimseyen geniş kitle ile ortak bir sinerji oluşturulmasıdır.

İsmail Saymaz 'hayır'

Posted: 28 Jan 2017 06:14 AM PST


hayırlı günler gençler



Funda Eryiğit 'hayır'

Posted: 28 Jan 2017 04:00 AM PST


Yarınlarımızı tek bir kişinin  kelamıyla değil, birlikte kurduğumuz demokrasi umuduyla #hayır


Genco Erkal 'hayır'

Posted: 28 Jan 2017 04:00 AM PST



Hepimiz birimiz için değil, hepimiz hepimiz için. #HAYIR

Semih Çetin 'hayır'

Posted: 28 Jan 2017 04:00 AM PST


15 Temmuz'da Gazi Meclisi bombalayanlar Milletten dersini aldı. 21 Ocak'ta meclisin feshini onaylayanlara da sandıkta ders vermeliyiz.HAYIR