GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 11 Ocak 2017 Çarşamba 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


"Kardeşiniz de mi CHP'liydi?

Posted: 10 Jan 2017 04:00 AM PST


Selim Temurci'ye sosyal medyada kardeşi Ömer Temurci'nin FETÖ'den gözaltına alınması hatırlatıldı.

AKP İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, FETÖ üzerinden CHP'yi hedef alarak "Ülkesine düşmanlık eden birçok yapının sözcüsü konumuna gelmiştir" dedi. Selim Temurci'ye sosyal medyada kardeşi Ömer Temurci'nin FETÖ'den gözaltına alınması hatırlatıldı.

Hükümete yakın Yeni Akit gazetesine konuşan AKP İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, "CHP, 15 Temmuz'u anlamamıştır. Anlamadığı gibi de 15 Temmuz'u bu millete yaşatanlarla iş birliği yapar hale gelmiştir. Son dönemdeki terör olayları ile birlikte ülkesine düşmanlık eden birçok yapının sözcüsü konumuna gelmiştir" dedi.

Bu sözlerine karşılık AKP'li Selim Temurci'ye sosyal medyada kardeşinin FETÖ'den gözaltına alınması hatırlatıldı. Sosyal medyada "Kardeşiniz de mi CHP'liydi?" yorumları yapıldı. Rize'nin Çayeli İlçesi'nde, Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PYD) soruşturması kapsamında AKP'li Selim Temurci'nin kardeşi Ömer Temurci'nin de aralarında bulunduğu 7 işadamı gözaltına alınmıştı. Ömer Temurci, savcılık sorgusunun ardından serbest bırakılmıştı.

Kurtulmuş’un “Suriye politikası baştan yanlıştı” şeklinde sözleri medyayı ikiye bölmüştü

Posted: 10 Jan 2017 03:30 AM PST


Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ile eski Başbakan Ahmet Davutoğlu arasındaki kavga sürüyor. Numan Kurtulmuş'un "Suriye politikası baştan yanlıştı" şeklinde sözleri Erdoğancı ve Davutoğlucu medyayı ikiye bölmüştü. Ahmet Davutoğlu'na yakınlığıyla bilinen Karar gazetesi Numan Kurtulmuş'u topa tutarken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen Star gazetesi de Ahmet Davutoğlu'nu eleştirmişti.

Kavga bugünde aynı gazeteler üzerinden devam etti. Karar gazetesi yazarı Elif Çakır, Numan Kurtulmuş'u eleştirdi. Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ise, Ahmet Davutoğlu'na çok ağır ifadelerle yüklenerek AKP içinde "sinsi muhalefeti" oluşturdukları iddiasında bulundu. Türkiye'nin Başika'dan çekilmesi kararı sonrasında Davutoğlucu AKP'lilerin muhalefet ettiklerini belirten Ahmet Kekeç, "Yürüttüğünüz rezilce muhalefet, sadece tıynetinizi değil, angajmanlarınızı ve kötü niyetinizi ele verir. Vazgeçin bu işten!" dedi.

 Ahmet Kekeç'in yazısının ilgili bölümü şöyle:

"Şam'da Cuma namazı kılacaklardı... Başika'da ne yapacaklardı kim bilir...

Şimdi de, "Başika'yı verdiler" diye feveran ediyorlar.

Hayır, CHP'liler değil.

Kendilerini "AK Parti'li" olarak tanıtan kimi unsurlar...

Bir önceki Başbakan'a yakınlığıyla biliniyorlar ve "sinsi muhalefet"in en sofistike örneklerini sunuyorlar.

Başika'yı vermedik... Almadık ki, verelim.

Irak devletinin toprakları içindeki bir bölgeye ("vatan toprağı" olmayan bir bölgeye), Irak hükümetinin isteği üzerine (eğitim için) küçük bir birlik gönderdik.

İki ülke arasındaki anlaşma bunu gerektiriyordu.

İki ülke arasındaki anlaşma, şimdi, bu birliği çekmeyi gerektiriyor.

Hepsi bu!

Dolayısıyla, "verdiler, peşkeş çektiler" diye yürüttüğünüz rezilce muhalefet, sadece tıynetinizi değil, angajmanlarınızı ve kötü niyetinizi ele verir. Vazgeçin bu işten!"

NUMAN KURTULMUŞ'A SERT ELEŞTİRİLER

Davutoğlu Karar gazetesi yazarı Elif Çakır bugünkü yazısında, Numan Kurtulmuş'un "Suriye politikası baştan yanlıştı" ifadelerini eleştirerek, "Benim anlamadığım ise AK Parti hükümetine yakın ve bugüne kadar 'Türkiye'nin Suriye politikasının doğru' olduğunu savunan, ahlaki bulan, insani bulan medyamızın ve AK Partili milletvekillerinin bu 'sorunlu açıklamaya' tepki göstermemeleri ve 'Numan Bey, Numan Bey, ne diyorsunuz, Suriye politikamızın neresi yanlıştı bir açıklayın" diye sormamaları oldu! Tuhaf."

Elif Çakır'ın yazısının ilgili bölümü şöyle:

"Bu açıklamayı yapan Numan Kurtulmuş için ise durumun "oldukça" farklı olduğunu söylememiz gerekiyor!

Eğer çıkıp "Baştan beri Suriye politikalarının yanlış olduğuna inananlardanım" diyorsa bu durumda kendisinin bazı soruları da aynı samimiyetle cevaplaması gerekmektedir. Ki HAS Parti Genel Başkanlığı döneminde sürekli altını çizdiği "ilkeli siyasetçi" olmak biraz da bunu gerektiriyor. Çok değil biraz!

AK Parti'de sıradan bir milletvekili değil Numan Kurtulmuş! HAS Parti Genel Başkanlığı'ndan AK Parti'ye transfer olduğu 2012 Ekim ayından bu yana hükümetin tepesinde yer aldı.

Bugün "Baştan beri yanlış olduğuna inananlardanım" dediği Suriye politikalarını "düzeltme, değiştirme" yetkisine ve etkisine sahip birisiydi. Dahası o yanlış bulduğu politikaları "hükümet sözcüsü" olarak tüm kamuoyuna açıklamışlığı var!

Madem ki yanlış buluyordu, dört yıl boyunca neden hiçbir gün ağız ucuyla dahi "Suriye politikalarını" eleştirmedi, yanlış demedi, hatalı bulduğunu açıklamadı!

Dört yıldır, AK Parti'de Genel Başkan Yardımcısı, Başbakan Yardımcısı, Hükümet Sözcüsü olarak görev yaptı, yapmaya da devam ediyor! Ne değişti?

"Suriye politikalarını yanlış buluyordum" açıklamasının tek bir hedefi var o da eski Başbakan Ahmet Davutoğlu! Peki, o zaman Sayın Davutoğlu'nun Başbakan Yardımcılığı görevini kabul etmeseydi misal! Olabilir miydi, bu! Mümkündü!

Değilse zamanlaması pek manidar bu açıklamayı da açıklaması gerekiyor!

Sayın Numan Kurtulmuş iki kez "Suriye politikalarının yanlış olduğuna inandığını" açıklamış!

İlk açıklamayı, itirafı! 18 Ağustos 2016 tarihinde yaptı ve dedi ki: "Başımıza gelen birçok şey Suriye politikasının sonucudur!"

İkincisi açıklamayı ise birkaç gün önce yaptı!

Ne garip değil mi?

Madem ki "yanlış buluyormuş" fırsatını da buldu doğru olanın ne olduğunu da açıklamalı bizlere! Ve yanlış bulduğu bu politikalar için içeride neler yapmış, hangi çabaları harcamış, lütfedip onları da açıklasın!

Sahi ne yapmalıydı Türkiye? Suriye konusunda nasıl davranmalıydı AK Parti hükümeti, başbakanlığı döneminde Sayın Erdoğan, dışişleri bakanlığı döneminde ve yine başbakanlığı döneminde Sayın Ahmet Davutoğlu?"

Referandumda yüzde 49.9 almak gerçekten ciddi siyasi risklere kapı açacaktır

Posted: 10 Jan 2017 03:00 AM PST


Hükümete yakın Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Başkanlık sistemi referandumuyla anketlere dikkat çekti.

Hükümete yakın Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Başkanlık sistemi referandumuyla anketlere dikkat çekti. Ahmet Taşgetiren "Referandumda yüzde 49.9 almak gerçekten ciddi siyasi risklere kapı açacaktır" dedi.

Ahmet Taşgetiren, bugünkü "Asıl risk referandumda..." başlıklı yazısında Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in 27 Kasım 2016 tarihli Hürriyet'te yayınlanan, Cansu Çamlıbel'e verdiği mülakatı hatırlattı.

Taşgetiren, Türkşe'in sözlerini şöyle aktardı:

"Referandum genel seçim değildir. 7 Haziran'da yüzde 41 alırsın, 1 Kasım'da yüzde 49.5'e çıkarırsın ve mutlak galipsin. Referandumda aynı yüzde 49.5'u aldığında seçimi kaybettin demektir. Referandumu kaybetmek cumhurbaşkanının yasal ve meşru olduğunu tekrar tartışmaya açar. AK Parti'nin buna dikkat etmesi lazım."

"YÜZDE 49.9 ALMAK GERÇEKTEN CİDDİ SİYASİ RİSK"

Türkeş hatırlatmasının ardından "Ama referandumda yüzde 49.9 almak gerçekten ciddi siyasi risklere kapı açacaktır" diyen Ahmet Taşgetiren şunları yazdı:

"Peki Ak Parti yüzde 50 artı 1'i garanti mi görüyor?

Yakında açıklanan ANAR'ın anket sonuçları risk boyutunu akla getiriyor. ANAR ki Ak Parti'nin mutfağı gibidir, onun anketine göre halkın yüzde78'i farklı derecelerde de olsa anayasa değişikliği konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını söylüyor.

Ayrıca Ak Parti'nin toplumla ilişkileri açısından birçok farklı değişken devreye girmiş durumda. 

- Ak Parti'nin MHP ile, HDP ile ilişkileri, bunun, Doğu - Güneydoğu'daki operasyonlarla birlikte Kürt halkındaki yansımaları. FETÖ operasyonlarının yan etkileri. CHP'nin muhalefet dilindeki değişmeler ve ekonomideki daralmalar. 15 Temmuz heyecanı, 'İstiklal savaşı veriyoruz' algısı, terörle mücadele... Nasıl bir oy denklemi ortaya çıkarır? Risk, bütün bunların arasından çıkıyor."

Celal Kılıçdaroğlu'na AKP'den olumsuz yanıt

Posted: 10 Jan 2017 02:30 AM PST


AKP'den yapılan açıklamada Celal Kılıçdaroğlu için "Etik ölçütler itibarıyla, ismi geçen kişinin üyelik işleminin tekemmül ettirilmesine olumlu bakılmamaktadır" denildi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kardeşi Celal Kılıçdaroğlu'nun AKP'ye üyeliği kabul edilmedi. AKP'den yapılan yazılı açıklamada, medyada "Celal Kılıçdaroğlu'nun AKP'ye üye olduğu" yönünde haberlerin yer aldığı hatırlatılarak "üyelik için talep formu doldurmak, üyelik kaydı anlamına gelmemektedir. Etik ölçütler itibarıyla, ismi geçen kişinin üyelik işleminin tekemmül ettirilmesine olumlu bakılmamaktadır" denildi.

Yapılan açıklama şöyle:

"Parti Tüzüğümüzün ve Teşkilat İç Yönetmeliğimizin üyelikle ilgili kurallarına göre, üyelik için talep formu doldurmak, üyelik kaydı anlamına gelmemektedir. Etik ölçütler itibarıyla, ismi geçen kişinin üyelik işleminin tekemmül ettirilmesine olumlu bakılmamaktadır. Talep formunu alan, üyelik işlemi gerçekleşmeden süreç ikmal edilmiş gibi açıklama yapan ve bunu kamuoyuyla paylaşan ilçe başkanımız, özensiz ve dikkatsiz davranışı sebebiyle sözlü olarak uyarılmıştır. İlgili kişinin AK Parti'ye üyelik talebi, etik nedenlerle kabul edilmeyecektir. AK Parti, kuruluşundan bugüne üyelik çalışmalarını titizlikle yürüten ve belli ilkeler ışığında bu başvuruları karara bağlayan bir partidir. Bu çerçevede şu hususu özellikle belirtmekte fayda var; AK Parti, hiç kimsenin şahsi hesaplaşmasına zemin yapılacak bir parti değildir. Partimiz aynı şekilde aile mahremiyetinin korunmasına da büyük bir önem vermektedir."

Reina teröristine tekme attığı anları anlattı

Posted: 10 Jan 2017 02:00 AM PST


Reina saldırısı sırasında terörist Abdulgadir Mashnaripov'a tekme atan T.B., yaşadıklarını anlattı.

Reina saldırısı sırasında terörist Abdulgadir Mashnaripov'a tekme atan T.B., "Sol elinde flashbang vardı. Sağ eliyle pimi çekti. El bombası sandım. Nişanlımla benim ayakucumuza çöktü. 'Hayır, hayır' diyerek tekme attım. Tekme atmamla bomba elinde patladı. Tek olduğunu bilsem öldürürdüm" dedi.

Hürriyet'ten İsmail Saymaz'ın haberine göre, İstanbul Reina'da yılbaşı gecesi 39 kişiyi katleden Abdulgadir Mashnaripov'u saldırı anında tekmeleyen 28 yaşındaki T.B., Reina'ya nişanlısı ve bir grup arkadaşıyla gitmişti. Arkadaşları Mustafa Sezgin Seymen ve Mustafa Kaya, o gece can verdi.
 T.B., yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Yanımızda vuruldu"

"Akşam yedi kişi Reina'ya gittik. Rahmetli Mustafa Sezgin Seymen ve nişanlısı, ben ve nişanlım. Bir başka nişanlı çift ve bir bekar arkadaşımız da bizimle birlikteydi. Ben gemi kaptanıyım. Hepimiz denizcilikten tanışıyoruz. Giderken endişe yaşadık. Bir tedirginlik vardı ama mekâna girdikten sonra kalmadı. Locamızda oturuyorduk. Rahmetli Mustafa üç dakika önce tuvalete kalkmıştı. Nişanlısı yanımızdaydı.

"Bulunduğumuz yerde iki Faslı kız vardı. Biri başından, diğeri ayağından vuruldu. Başından vurulan, bizim yanımızdaydı. İlk anda o hareketlendi. Kavga var sandık. Müzikten dolayı silah sesini duymamıştık. Sonra silah sesleri duyuldu, yere yattık. Kızlar şoka girmişti. Ben biraz sakindim. Mustafa tuvalete giderken (kurşuna) yakalandı, sanıyorum. Diğer arkadaşımız da vuruldu. Hayli silah sesi geldi. Beş dakika şiddetli biçimde sürdü. Mekân barut kokuyordu. Herkesi öldürecek sandık. Saldırgan bizim yakınımızda da ateş etti. Arkamızdaki locada vurulanlar oldu. Yerde biri yüzükoyun yatıyordu, ölmüştü.

"'Nefes alma' dedim"

"Silah sesleri kesilince etrafı gözlemeye başladım. Nişanlımla yan yanaydım, yüzümüz birbirine dönüktü. Herkes yatmıştı ve ölü numarası yapıyordu. Biri yerde inliyor, 'Kız arkadaşım vuruldu' diyordu. 'Sus' dedik. Kıpırdayanları uyardık. Nişanlım, 'Geliyor' diye kulağıma fısıldadı. 'Gözünü kapat, nefes alma' dedim. Daha önce flashbang patlatmış ve silah sesleri duyulmuştu. Barın oradan geldi. Sol elinde flashbang vardı. Sağ eliyle pimi çekti. Elbombası sandım. Kafamda yazmıştım: Önce bomba patlatır, sonra sıkar diye.

"Elinde silah görmedim"

"Nişanlımla benim ayakucumuzda çöktü. 'Allahu ekber' diye bağırdı. 'Hayır, hayır' diyerek tekme attım. Tekme atmamla bomba elinde patladı. On saniye süreyle bende de körlük oldu, kulaklarım çınladı. Çünkü bomba yüzümde patlamıştı. Patlayınca bir hayli ışık ve azıcık alev çıktı. Sağ ayağım 20 dakika yandı. Ben onu ses bombası sandım.Yanımıza geldiğinde, flashbang'i yavaşça bırakıp çekilecekti diye düşünüyorum. Ciddi görüntü ve ses hüzmesi çıkarıyordu. Kendinizi müdafaa edemezdiniz. Patlatıp insanları sersemleterek silah kullanacaktı. Elinde silah görmedim. Biz tekmeden sonrasına kendimizi hazırlamıştık. Şimdi bize gelecek diye düşündük. Bizi vurmasını bekledik. Çünkü silah sesleri devam etmişti.

Ben tek olmadığını düşünmüştüm. Tek olduğunu bilsem, tekmenin devamını getirirdim. Öldürme hareketi yapardım. Yakalama ve etkisiz hale getirme imkânım vardı. Buna çok üzüldüm. O an cesaret edemedik. Beş dakika sonra 'Teslim ol' sesleri geldi. Hareketleneni vurmak için söylüyor diye düşündüm. 'Polis yanımıza gelene kadar kimse kalkmasın' dedim. Sonra özel harekâtçılar geldi. Bence bunu tek başına yapması imkânsız. Hiç kimse girdiği mekândan bu kadar rahat çıkamaz. Bunu önceden planlamıştır. Elini kolunu sallaya sallaya içeri giriyor. Ona içeriden cep telefonuyla bilgi veren biri olduğunu düşünüyorum. Bu adamın mutlaka bir destekçisi vardı."

Evleneceksen Gel 9 Ocak Pazartesi günü neler yaşandı?

Posted: 10 Jan 2017 01:30 AM PST


Show Tv Evleneceksen Gel 9 Ocak Pazartesi yayınlandı. Evleneceksen Gel 9 Ocak Pazartesi günü neler yaşandı? Show Tv ekranlarında izleyenelerin karşısına çıkan izdivaç programı Evleneceksen Gel'de yine ortalık toz duman! Solmaz Kaan Nurullah aşk üçgeninde yine bir çözümsüzlüğe doğru gidiliyor.

Evleneceksen Gel 9 Ocak Pazartesi günü neler yaşandı? Show Tv ekranlarında izleyenelerin karşısına çıkan izdivaç programı Evleneceksen Gel'de yine ortalık toz duman! Solmaz Kaan Nurullah aşk üçgeninde yine bir çözümsüzlüğe doğru gidiliyor. Solmaz'ın vereceği karar çok önemli, Somaz ne diyecek? İzleyenlerin gözü kulağı Solmaz'da, Solmaz ne karar verecek? İşte son bölüme ait detaylar..

Show Tv Evleneceksen Gel 9 Ocak Pazartesi yayınlandı. Programa yine Solmaz Kaan ve Nurullah damgasını vurdu. Kaleyi içten fethetmeye çalışan Nurullah, Solmaz'ın annesinin kalbini çalmayı başardı. Solmaz'ın annesi Nurullah'ı tercih etti, ancak Solmaz'ın babası ise Kaan'dan yana bir tavır koydu. Peki şimdi ne olacak, Solmaz bu durumda ne diyecek? İki aşk arasında kararsız kalan Solmaz annesini mi yoksa babasını mı dinleyecek? Bu hafta bunu göreceğiz..

ROMANTİK NURULLAH

Kararsız kalan Solmaz'ın bu zaafından yararlanma peşinde olan Nurullah son bir atak daha yaptı, romatik bir şiir okuyan Nurullah, Solmaz'ın kalbini çalma peşinde. Nurullah'ın okuduğu şiirden sonra romantik anlar yaşandı ve Nurullah Solmaz'ın kendisine geleceğini iddia etti. Solmaz ise yine önceki sözlerini tekrarladı ve damat adaylarına güvenmediğini belirtti.

ANNE İŞİ BOZDU

Merve'nin annesi, iyi giden ilişkiyi kopma noktasına getirdi. Oğuz ile Merve aşkı bitme noktasına geldi. Merve'nin annesi Oğuz ile Merve'nin görüşmesine onay vermediğini belirtmişti. Merve ise bugün Oğuz'un aklında biri var anneme hak verdim dedi ve annesinin sözünü dinlediğini söyledi ve görüşmeyi sonlandırdı.

Evleneceksen Gel 6 Ocak Cuma günü neler yaşandı?
Solmaz'ın canlı yayını terk etmesinden sonra Kaan'da Solmaz'ın arkasından stüdyoyu terk etti. Günü bir diğer olayı ise Güzel'e gelen talip oldu. Güzel'e Koray talip oldu. Koray'ın Güzel'e talip olması Gürkan'ı kızdırdı. Gürkan kendinden beklenmeyen açıklamlara imza attı, Gürkan Koray'ın daha önceden de Güzel'den hoşlanıyordu dedi, Güzel ile görüşürken dahi Koray'ın gözünün Güzel'de olduğunu belirtti.

Merve ile Oğuz'un ilişkisine onay vermeyen anne yine sahnede idi, Oğuz'un samimi olmadığını dile getiren anne, mutlu olamayacaklarını söyledi ve Murat'ı aradığı damat adayı olarak gösterdi. Bu söylemler üzerine Oğuz ben yokum dedi ve kararı Merve verecek dedi.

Ziyaretçi Yorumu:
Solmaz tamamen havalara girdi, Bülent Ersoy Seda Sayan Kibariye arkasındaymış! Artık hiç evlenemez kesin zaten niyeti sahnelerde dansözlük etmek, amacına ulaşdı... Beklemesin ne Nurullah ne de Kaan... Solmaz evlenemez asla..


Kahraman askerler Fırat Kalkanı Harekatında El Bab'da yaşananları anlattı

Posted: 10 Jan 2017 01:00 AM PST


Fırat Kalkanı Harekatı'nın en önemli noktalarından biri olan El Bab'da operasyonlar sürerken harekata katılan askerler çok çarpıcı açıklamalar yaptı.

Fırat Kalkanı Harekâtı'nın merkezi haline gelen El Bab'da Türk askeri ile Özgür Suriye Ordusu savaşçılarının operasyonları sürüyor.

Türkiye, terör örgütü DEAŞ ve PKK/PYD'yi Suriye'nin kuzeyinden temizlemek için 24 Ağustos'ta, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) desteğinde ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) öncülüğünde Fırat Kalkanı Harekâtı'nı başlattı.

Harekât kapsamında 90 kilometrelik Azez ile Cerablus hattını ele geçiren birlikler, Rakka'ya açılan 35 kilometre derinliğindeki Halep kentine bağlı El Bab kasabasına yöneldi. Harekâtta, binbir güçlükle karşı karşıya kalan ve hepsini aşan Mehmetçik, 139 günü geride bıraktı.

Bu yazıda El Bab'da Türkiye'nin güvenliği için terör örgütü DEAŞ'a karşı cansiperane mücadele eden kahramanların hikâyelerini okuyacaksınız...

7 ARALIK 2016, VAKAH KÖYÜ

Benim adım Metin... Gerçek adım değil tabii. Özel Kuvvetler'denim, astsubayım. Daha önce de kâh Güneydoğu'daydım, kâh Irak'ın kuzeyinde...

Meskun mahal çatışmalarına da katıldım, dağlarda yapılan terör operasyonlarına da. Meskun mahal çatışmalarında Sur'daydım. Hakkâri'nin dağlarında; İkiyakalar'da, Buzul Dağı'nda, Oramar'da da vardım. Hani'nin, Lice'nin, Dicle'nin yayvan yamaçlarında da... Şimdi de buradayım, Bab'dayım.

"KÜRŞAT'LA BİRBİRİMİZİ KOKUMUZDAN TANIRIZ"

Kürşat benim badim. Kürşat da onun kod adı. Yıllardır beraberiz. Birbirimizi kokumuzdan tanırız. Yediğimiz içtiğimiz attığımız ayrı gitmez, yan yana sırt sırta yaşar, çatışır, ölümüm üstüne giderek ölümden kaçar dururuz. Biz Özel Harpçi iki astsubayız. İşte bizim bu hikâyemiz böyle başladı. Zaten hep böyle başlardı.

Emri alır, brifingi yapar, hazırlanır, göreve çıkarız. Aralık ayındayız. 30 Kasım'da Bab'ın hemen yakınlarında bir ileri harekât üssü oluşturmuş durumdayız. Komandolarla birlikteyiz.

Yanımızda Özgür Suriye Ordusu'ndan savaşçılar da var. Kimi zaman onlarla göreve çıkıyoruz, kimi zaman komandolarla, kimi zaman da hep beraber. Artık toplanıyoruz. Harita üzerinden ders çalışıyoruz. Muharebe istihbaratı bize DEAŞ'lı teröristlerin gittiğimiz yerde yoğun yuvalandığını söylüyor. Hoş, zaten biz de onun için gidiyoruz.

"KENDİMİZİ YEM YAPA YAPA YUVALARINI DEŞİFRE EDECEĞİZ"

Asıl maksat 'Keşif' olsa da, aslında biz burada 'Cebri Keşif' yapacağız. Yani ateşle, kendimizi yem yapa yapa yuvalarını deşifre edeceğiz. Böylece hem kendimiz çatışacak, hem de top, havan ve uçakların hedeflerini işaretleyeceğiz. Üstüne bir de özel operasyonlar için hedef belirleyeceğiz.

Bizim bu operasyonda bir diğer görevimiz de, komandolarla bizim, yani Özel Kuvvetler'in irtibatını sağlamak. Çünkü bu alanlarda bizimkiler hem doğrusal hem kapalı operasyon yapıyorlar.

"GECE SIZMA BAŞLIYOR"

Gece Vakah Köyü'ne sızacağız. Hava karardıktan birkaç saat sonra başlıyoruz. Bu görevlerde çok yiyecek almayız. Sadece su, silah ve mühimmat. Hem de bolca mühimmat. Çünkü bu tür görevlerde üzerimizde ne varsa onunla savaşırız. Bir de soğuktan koruyan giysilere ihtiyacımız olur. Şimdiki adımız 4'üncü özel görev kuvveti.

40 kişi kadarız. Vakah Köyü'ne sızacak, sonra işimizi yapacağız. 30 Kasım'ı 1 Aralık'a bağlayan bütün gece boyunca yürüdük. Her tarafın mayın, bubi tuzak patlayıcı olduğunu biliyoruz. En ummadığın yerde bir tuzak bir patlayıcı karşına çıkabiliyor. Patlayıveriyorsun. Sonrası malum...

DEAŞ, bizi bozmaya oyalamaya geciktirmeye durdurmaya çalışıyor. Oysa bizim önceliğimiz onlar, onların canlı kanlı hareketli hedefleri. Tabii böyle olunca, ortaya devasa bir mayın ve patlayıcı tarlasının içinde yaşayıp durmak, üstüne de savaşmak kalıyor.

Gece biz binanın üst katındaki bir odadan gözetleme ve dinleme yaparken, komandolar da çiftliğin içindeki diğer binalara ve etrafına dağıldılar. Bir komando kolu da oynak pusuya çıktı. Devriye gibi... Oynak pusudaki bu komandolar gece dörtten sonra döndüler. Onlar artık biraz uyuyacaklar, sonra onlar için de günün bir başka hengamesi başlayacak.

BOMBALI ARAÇLA SALDIRI

Yorgunluğun, uykusuzluğun, gece soğuğunun, hareketsizliğin neden olduğu hamlığın ve günlerdir süren görevin verdiği bedbinliğin ve gerginliğin ağırlığında, bataryalar bir elimde, öbür elimde tüfeğim ağır ağır yürüyorum.

Sabahın bu kirli aydınlığında bir motor sesi duyuyorum. Apansız alarm zillerim çalıyor. Birden irkiliyorum. "Bir zırhlının sesi bu!" Boğuk uğultulu gürültülü ve güçlü! Tırtıllı paletli bir şey! Sadece bağırdım ve koştum. Biliyordum! Bu bir bombalı araçtı. Artık bir tek derdim var.

Komandoların yattığı yere ulaşıp, onları uyarmak istiyordum. Onların dağılmalarını, yayılmalarını sağlamalıyım. Yorgunluktan derin bir uykuda olduklarını biliyorum. Bir roket patlıyor bu ara. Nöbetteki komandolardan biri, elindeki RPG'yle zırhlıya ateş ediyor.

Ama çarpmanın patlaması duyulmuyor. Sekiyor belli ki, tanksavar roketinin mermisi, patlamıyor! Kahrediyorum ve bu kısacık zaman aralığında 5, bilemedin 10-15 saniye sonra komandoların yanına ulaşıyorum.

"DURDURUN ŞU ARACI"

Artık kapının eşiğindeyim, binanın içine doğru koşuma devam ederken, avazım çıktığı kadar, delicesine bağırıyorum. "Bombalı araç! Tam siper, tam siper!" Bir yandan da durmadan telsizi mandallıyorum. "Ateş edin, ateş edin. Durdurun şu aracı, ne olursa." Aracın sesini, uğultusunu şimdi daha yakın duyuyorum.

Sonra hiçbir şey duymamaya başlıyorum. Savruluyor bedenim ve sadece, bir an bir şey görüyorum. Devasa bir alev topu, apansız açılıyor önce, sonra birdenbire kapanıveriyor ve kapkara, ama kapkara bir Duman ürümeye başlıyor. Bu sırada havaya uçuyor ve yere çakılıyorum.

YARALI HALDE ÇATIŞIYOR

Ortalığı devasa bir toz ve duman bulutu kaplamaya başlıyor. Yayılıyor, yoğunlaşıyor, ağırlaşıyor, her tarafı ve her birimizi sarıyor. Bu arada bedenimi kontrol etmeye çalışıyorum. Kopanım, parçalarım var mı, bir de ona bakıyorum ve durmadan öksürüyorum. Kendimi boğulacakmış gibi hissediyorum.

Tüfeğim? Tüfeğim, silahım nerede? Oracıkta görüyorum silahımı. Şimdi tek bacağımla ite ite, tek kolumla çeke çeke sürünüyorum. Bu gayretimle tüfeğime yakınlaşıyorum ve askı kayışından tutup onu kendime çekiyorum ve ona bir baston gibi yaslanarak ayağa kalkmaya çalışıyorum. Gözüm ellerime takılıyor. Kanıyor ellerim, küçük küçük parmaklarımdan kan çıkıyor.

"SONUNDA KÜRŞAT'A ULAŞIYORUM"

Badime, Kürşat'a ulaşmaya çalışıyorum. Daha bir kendimi toplamış, aklı başına gelmiş, Kürşat'ın olduğu binaya doğru sürükleniyorum. Bu sırada silah sesleri uğulduyor. Bizden, onlardan, bir yerlerden durmadan silah sesleri geliyor. Son bir gayret, son bir gayret daha, sonunda Kürşat'a ulaşıyorum.

- "Kardeşim! Kardeşim nasılsın?"

- "İyiyim abi, iyiyim. Sen nasılsın?"

- İyi miyim, bilmiyorum. Ve artık mücadeleme, mücadelemize sarılıyorum.

"Termobarikler nerede Kürşat?", "Ben onları halletmezsem, onlar gibi olayım."  Bu arada termobarik bir bombayı, M-203'ümün lançerine sokup, tetiğe asılıyorum.

"TERÖRİSTLERİN GELDİĞİ TARAFTA PATLIYOR"

Nişan aldığım yere uçup gidiyor termobarik, patlayan bombalı zırhlının oralarda, teröristlerin geldiği taraflarda patlıyor. Artık hem komandolar, hem biz çalışıyoruz. Anlara dakikalara sığan sert ve yoğun bir mücadele yaşıyoruz. Sonra! Sonra bir motor sesi daha duyulmaya başlıyor. Diğeri gibi ama daha farklı.

Daha farklı bir araç bu. Bir ikincisi geliyor! Birinci patlamayla açılan gedikten ikinciyi sokacaklar! Telsizden, askere bağırıyor. Ben bağırıyorum, Kürşat bağırıyor. Komandolarımızdan birkaçı bağırıyor. Kürşat, "Mevzi değiştirelim" diyor.

KÜRŞAT YARALANIYOR

Kürşat'ı, o dağ gibi silah arkadaşımı anlatacağım. Kürşat'ın neden öyle bakıp kaldığını, orada, oracıkta nasıl yaralandığını anlatacağım. Kendisini el bombası patlatarak geberten terörist, patlattığı el bombasıyla Kürşat'ı da yaraladı. Ayakta öylece bakakalan Kürşat, işte o yüzden öyle duruyor.

Sonra birden artık ayakta duramıyor, düşüyor oracığa. Koşuyorum, bir iki adımla... Elinden ağır ağır süzülen akan kana ve sağ bacağında hemencecik büyüyen kan lekesine bakakalıyorum. Bıçağımla kamuflajlı pantolonunu yırtıyorum. Yırttığım o pantolonla hem tampon hem turnike yapıyorum. Elini de yarım yamalak sarmaya çalışıyorum.

İşte bütün bu uğraştan sonra artık her şey kesiliyor, her şey bitiyor. Ve artık her şey, hep birlikte, hep beraber yıkılmayan yıkılamayacak onurumuzla sona eriyor. Az biraz sonra diğer üs bölgelerinden takviyeye gelen arkadaşlarımız yetişiyor. Kürşat dahil, yaralarından kan damlayan 13 gazimizi tahliye ediyoruz.

21 TERÖRİST ÖLDÜRÜLDÜ

Bab yakınlarında giriştiğimiz Vakah Köyü çatışmasında tekfiri teröristlerin ikisi bomba yüklü "Üç zırhlı ve/veya zırhlandırılmış araçla" cüret ettikleri bu uğursuz saldırının bilançosunu, bütün alanı temizledikten sonra rapor ettik.

"KÜRŞAT" ŞEHİT OLDU

Saldırıyı gerçekleştiren 21 teröristin tamamı öldürüldü. Kod adı Kürşat olan askerimiz Selçuk Erdoğan ise 6 Ocak 2017 tarihinde şehit oldu. (Not: Bab Vakah Köyü'nde yaşanan bu çatışma, yaşayanların anlattıklarından derlenerek yazılmıştır. Tamamıyla gerçek ama eksiktir. Yaşanan destanın sadece ulaşılabilen bir parçasıdır. Gaziler anlatmıştır. Sağlamlar hâlâ Bab'da, milletin onuru için savaşmaktadır.)

MHP'nin sitesinde "Başkanlık olmak üzere yarı başkanlık ve benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz"

Posted: 09 Jan 2017 11:00 PM PST


MHP'nin sitesinde yer alan 1 Kasım 2015 seçim beyannamesinde "başta Başkanlık olmak üzere yarı başkanlık ve benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz" denildiği ortaya çıktı.

MHP'nin sitesinde yer alan 1 Kasım 2015 seçim beyannamesinde, parlamenter sistemin destekleneceği belirtilerek "başta Başkanlık olmak üzere yarı başkanlık ve benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz" denildiği ortaya çıktı. MHP, bu beyanname ile oy toplamıştı.

AKP-MHP'nin destek verdiği "Başkanlık Tasarısı"nın TBMM'deki görüşmeleri başladı, ancak MHP'nin başkanlığa olan desteği ile ilgili tartışmalar bitmedi.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "Başkanlık Anayasası" için "evet" oyu vereceğini açıklamasının ardından yapılan tartışmalar sürerken, MHP'nin 1 Kasım 2015 Seçim Beyannamesinde başkanlığa karşı çıktığı ortaya çıktı.

MHP'nin sitesinde yer alan, 1 Kasım 2015 Seçim Beyannamesi'nde, "Başkanlık" için "iktidarın kişiselleşmesi suretiyle temel hak ve özgürlükler bakımından tehlikeli bir otoriterleşmenin önünü açabilecek, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuruluş esaslarından kopararak devleti ve milleti farklı siyasi ve idari yapılanmalara götürecek altyapı oluşturmayı hedef alan, başta Başkanlık olmak üzere yarı başkanlık ve benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz." ifadelerinin yer aldığı ortaya çıktı.

İşte seçim beyannamesindeki o kısım:

"Türkçe'den başka dillerde "anadil" olarak eğitim yapılmasına, Türkiye'nin idari yapısının değiştirilerek yerel yönetimlerin mahalli Parlamento olarak çalışacağı özerk bölgeler sisteminin hayata geçirilmesine, zemin hazırlayacak anayasa değişikliği yahut yeni bir anayasa yapılmasını hiçbir şekilde tartışma konusu yapmayacak ve karşı duracaktır.

“Başkanlık Tasarısı”na AKP ve MHP'den kaç fire verildi?

Posted: 09 Jan 2017 10:57 PM PST



AKP-MHP'nin "Başkanlık Tasarısı"nın TBMM'deki görüşmeleri başladı. Meclis'te "Başkanlık Tasarısı"na ilişkin lehte ve aleyhte konuşmalar yapıldı.

5 oturum sonunda teklifin maddeleri üzerinde görüşülmesine yönelik yapılan oylamada 480 oy kullanıldı. Oylama sonucunda kabul oyu 338, ret oyu 134 oldu.

Referanduma gidilmesi için gerekli oy barajı 330 iken kamuoyunda 8 oyla barajı geçen iki partiden kaç fire verildiği merak ediliyor.

Daha önceden 7 milletvekilinin "hayır" oyu vereceğini açıkladığı MHP'de eğer AKP'den hiç fire verilmediği kabul edilirse 18 firenin olduğu belirtiliyor. Ancak kulislerde yapılan yorumlar MHP kadar olmasa da AKP'den de fire verildiği yönünde.

Ancak sonuç olarak 356 milletvekiline sahip AKP-MHP ittifakı, 338 kabul oyu çıkan ilk oylamanın sonucuna göre ilk günden 18 fire verdi.

Öte yandan oylamanın ardından Al Jazeera'ya açıklama yapan MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin, "Meclis maddelere geçilmesini kabul etmiş oldu. Bakalım önümüzü göreceğiz" demesi dikkat çekti.

AKP kulislerinde ise sonuç normal karşılandı. AKP ve MHP'den birer milletvekilinin oylamaya katılmaması göz önüne alınarak bu sonucun "Aslında 340 milletvekiline tekabül ettiği" yorumu yapıldı. İktidar partisi milletvekilleri 5 çekimser oyun MHP'den geldiğini düşünüyor.

Mansur Yavaş MHP Genel Başkanlığına aday mı olacak?

Posted: 09 Jan 2017 10:54 PM PST

Bir dönem MHP Genel Başkanlığı için ismi geçen Mansur Yavaş adaylık sinyali verdi...

CHP'den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olan ancak seçimleri az farkla kaybeden Mansur Yavaş daha sonra CHP ile yollarını ayırmıştı.

TBMM'de "Başkanlık" teklifi olarak nitelendirilen Anayasa görüşmeleri sürerken MHP'nin tavrı da kamuoyunda tartışma konusu oldu.

Görüşmeler sürerken bu kapsamda Mansur Yavaş'tan çok dikkat çeken ve "adaylık sinyali" olarak algılanan bir paylaşım geldi.

1 milyondan fazla takipçisi olan Mansur Yavaş Twitter hesabından, "Anlaşılan İş başa düştü. Kendi işimizi kendimiz göreceğiz. Milletçe Yavaş Yavaş kolları sıvayalım" ifadelerini paylaştı.

İşte o paylaşım...


Şentop konuşma yaparken Gülen'e ilişkin mesajları sosyal medyanın gündemindeydi

Posted: 09 Jan 2017 10:51 PM PST

AKP Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, Meclis kürsüsüne çıkarak Anayasa üzerine konuşma yaptı.

Şentop konuşurken ara ara CHP sıralarından sataşmalar yükselirken Şentop da bu sataşmalara yanıt verdi.

Ancak Şentop'un Anayasa teklifi üzerine konuşmasından çok daha önceden attığı 15 Temmuz darbe girişiminin baş şüphelisi Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen'e ilişkin mesajları sosyal medyanın gündemindeydi.

Mustafa Şentop'un attığı ve konuşması sırasında paylaşılan tweetinde "Fethullah Gülen Hocaefendi'ye Allah'dan âcil şifa diliyorum. Geçmiş olsun" ifadelerini kullandığı görüldü.

İşte o paylaşım...


Cuma namazı kılarken barajın suları camiye doldu

Posted: 09 Jan 2017 10:49 PM PST


Cemaat Cuma namazı kılarken barajın suları camiye doldu. Camisiz kalan köyde üç gündür ezan okunamıyor, ibadet ise bir konteynere hapsedilecek…

Cemaat Cuma namazı kılarken barajın suları camiye doldu. Camisiz kalan köyde üç gündür ezan okunamıyor, ibadet ise bir konteynere hapsedilecek…

Isparta'nın Sütçüler ilçesinde, Yukarı Köprüçay Havzası'nda yapımı tamamlanan Kasımlar Barajı ve HES projesinin suları Cuma namazı sırasında Darıbükü köyünün camisine doldu. Köylülerin namaz kıldığı sırada caminin bodrum katına dolan barajın suları köyü camisiz bıraktı. Üç gündür ezan da okunmayan Darıbükü köyünde yaşanan mağduriyet bu kadar da olmaz dedirtiyor. Köylüler, baraj şirketinin suya gömülen caminin yerine yenisi yapılana kadar bir konteyner getireceğini söyledi. Konuyla ilgili açıklama yapan Yukarı Köprüçay Havzası Koruma Platformu ise, "2017 Türkiye'sinde kalkınma yalanına sığınanlar ezanı bile susturmuş, Allah'ın evi olarak bilinen camiyi lağım çukuruna dönüştürmüş, ibadeti ise bir konteynere hapsetmişlerdir. Köylülere bu onursuzluğu yaşatanlardan hep yargı önünde hem de tarih önünde hesap soracağız" ifadelerine yer verildi.

CUMA NAMAZI KILARKEN BARAJIN SULARI CAMİYE DOLDU

Isparta'nın Sütçüler ilçesinde, Gülsan A.Ş adlı özel bir firma tarafından yapımı tamamlanan Kasımlar Barajı ve HES projesinin neden olduğu skandallar bitmek bilmiyor. Geçtiğimiz günlerde barajın inşa edildiği Darıbükü köylülerinden 76 yaşındaki Ümmühan Uysal'ın evini hukuksuz biçimde sulara gömülmesine seyirci kalan HES şirketi, bu kez de köyün camisini suya gömdü. Üstelik de cemaat Cuma namazı kılarken. Baraj yüzünden çekmedikleri çile kalmayan köylüler, şimdi de kış gününde camisiz kaldı.

'EŞYALARI GÜVENLİ YERE TAŞIDIK'

Olay sırasında camide bulunan köylülerden Osman Yıldız, "Cuma namazından önce sular caminin biraz aşağısındaydı. Sonra biz camiye girip namaza başladık. Yaklaşık 25-30 kişi kadar cemaat vardı. Ancak biz namazımızı kılarken barajın suları caminin bodrum katına dolmuş, üst katın da merdivenine kadar yükselmişti. Bunun üzerine caminin içinde bulunan eşyaları hep birlikte güvenli bir yere taşıdık. Şimdi camimizin içi yarıya kadar su doldu, camisiz kaldık" diye konuştu.

DİYANET HENÜZ TESLİM İŞLEMİNİ YAPMAMIŞ

Konuyla ilgili bilgisine başvurduğumuz Diyanet yetkililerinden edindiğimiz bilgilere göre, Darıbükü köyünde yapılması gereken yeni caminin henüz tamamlanmadığı için teslim işlemleri yapılmadı. Yeni caminin teslimi yapılmadan su altında bırakılmasına göz yumulan Darıbükü köyünün camisi, 1969 yılında köylülerin imecesi ile inşa edilmişti. Civardaki bazı köy ve mahallelerin ihtiyacını da karşılayan cami, aynı zamanda yöre köylüleri için bir buluşma yeri işlevini de görüyordu.

'İBADET BİR KONTEYNERE HAPSEDİLDİ, HESAP SORACAĞIZ'

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Yukarı Köprüçay Havzası Koruma Platformu, Darıbükü köyünün İmamının oturduğu lojmanın da barajın suları altında kaldığını belirterek, "Kasımlar Barajı ve HES projesinin inşaatının başladığı 2012 yılından bu yanan yaşanan hukuksuz ve keyfi uygulamalar artık kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. 2017 Türkiye'sinde kalkınma yalanına sığınanlar ezanı bile susturmuş, Allah'ın evi olarak bilinen camiyi lağım çukuruna dönüştürmüş, ibadeti ise bir konteynere hapsetmişlerdir. Bu rezalet görülmüş şey değildir. Aylardır bölgede yaşanan mağduriyetleri dile getiren vatandaşlara, yüklenici firmanın diliyle yanıtlar veren Isparta'daki sorumlu idari yetkilileri bir an önce görevlerinin gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz. Devletini sevmekten ve ona tabii olmaktan başka hiçbir suçu olmayan köylülere bu onursuzluğu yaşatanlardan hem yargı önünde hem de tarih önünde hesap soracağız" ifadelerine yer verdi.


IŞİD'den Cumhurbaşkanı Erdaoğan'a Suikast Tehditi

Posted: 09 Jan 2017 10:38 PM PST


IŞİD'in Rumiyah Dergisi'nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast tehdidinde bulunulurken, Reina katliamı bir kez daha üstlenildi.

IŞİD'in, 10 dilde yayınladığı 40 sayfalık propaganda dergisi Rumiyah'ın beşinci sayısında Türkiye yine hedefte. Dergi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast tehdidinde bulunurken, Reina katliamı bir kez daha üstlenildi.

Amerika'nın Sesi'nden Hilmi Hacaloğlu'nun haberine göre Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dergide açık açık tehdit edildi. "Kafirlerin Suikast ile öldürülmesi" başlıklı makalede kullanılan fotoğrafta Cumhurbaşkanı Erdoğan hedef tahtasında kondu. Yazıda Kuran'ı Kerim'in Tevbe suresinin beşinci ayetine ve o ayetin 14. Yüzyılda Suriye'de yaşamın din adamı İbni Kesir'in tefsirine atıfla suikastlerin meşru olduğu propagandası yapıldı. Bu iddiasını güçlendirmek için İbn'ül Arabi, El Kurtubi ve İmam Buhari'nin görüşlerine yer verildi. Dergi, Türkiye'deki hücrelerine açıkça suikast çağrısı yaptı.

"KAFİR LAİK HÜKÜMET"
Rumiyah dergisinin beşinci sayısında tek bir makalede değil çok sayıda yazıda Türkiye hedef alındı. "Türkiye'nin Cürümleri" başlıklı yazıda "kafir laik hükümet" nitelenen Türkiye Cumhuriyeti tehdit edildi. Dergide, yakıldığı iddia edilen Türk askerlerine ilişkin fotoğraflar ile öldürüldüğü iddia edilen ÖSO militanlarının fotoğrafları da yayınlanıyor.

REINA KATLİAMI ÜSTLENİLDİ
Örgüt, yılbaşı gecesi Türkiye'nin en popüler gece kulüplerinden Reina'da gerçekleştirilen terör eylemini bir kez daha üstlendi. Türkiye'ye "Haç'ın hizmetçisi" diyerek hakaret eden dergi, saldırıyı tek bir kişinin yaptığını yinelerken eylemde otomatik silahla birlikte el bombalarının da kullanıldığını iddia etti.

Sosyal medya bunu konuşuyor 'Başkanlığa karşı makale bile yazmış'

Posted: 09 Jan 2017 10:33 PM PST


Sosyal medya anayasa değişikliğini savunan MHP'li vekilin "başkanlık" mesajlarını konuşuyor

MHP Afyon Milletvekili Mehmet Parsak kürsüye çıkarak Anayasa değişikliği teklfini savundu.

MHP'nin her kritik dönemde devletin yararı için inisiyatif aldığının altını çizen Parsak, Anasayasa değişikliğiyle bir rejim değişikliğinin olmadığını bir "hükümet sistemi değişikliği" yapıldığını anlattı.
Ancak Parsak konuşurken daha önceden MHP Genel Başkanı devlet Bahçeli'nin başkanlığa ilişkin attığı tweetini alıntılayarak tweetlemesi gündeme geldi. Parsak Bahçeli'nin sözlerini kendi hesabından attığı tweetinde "Devlet Bahçeli: Biz, RTEyi mutlu etmek ve "Başkanlık" hayalini gerçekleştirmek için Anayasa yapamayız, yapmayacağız!" ifadelerini kullanmıştı.

Parsak'ın bir diğer tweetinde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı isim vermeden sert bir şekilde eleştirdiği ortaya çıktı.

BAŞKANLIĞA KARŞI MAKALE YAZMIŞ
Parsak'ın, Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı'nda (TASAV) yayımlanan bir makalesi, Parsak'ın daha önce 'partili cumhurbaşkanlığına' karşı çıktığını gösterdi. Parsak, partili cumhurbaşkanlığı konusunda şu ifadeleri kullanıyor:
"AKP'li yetkililerce hedeflendiği belirtilen "Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi"nin, yine AKP'li yetkililerce daha önce ortaya atılan sözde "Türk tipi Başkanlık Sistemi"nin "yumuşatılmış" veya en azından "kırpılmış" hâli olduğu söylenebilir. Bu açıdan "Partili Cumhurbaşkanlığı", Cumhurbaşkanlığı Makamı'nın devamı niteliğinde olan ancak Cumhurbaşkanı'nın, partisiyle ilişiğinin kesilmediği ve seçimle göreve geldiği bir sistem olarak anlaşılmaktadır. Ayrıca "Partili Cumhurbaşkanlığı", Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı ve bağımsızlığına ilişkin Anayasal kuralların kaldırıldığı, Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerinde değişiklikler gerçekleştirerek siyasî gücünün arttırıldığı, diğer yandan "sorumsuzluğunun" devam ettirildiği bir sistem olarak da değerlendirilebilecektir."

"İNSANLARIN BAŞKANA İTAAT ETTİĞİ BİR SİSTEM Mİ OLACAK?"
Parsak, en güçlü eleştirilerini ise sonuç bölümünde vurgulamış. "Ne olduğu bir türlü söylenemeyen 'Türk tipi başkanlık sistemi", acaba insanların kurallara değil, insanların başkana itaat ettiği bir sistem mi olacaktır?" diyen Parsak, makalesinde şu ifadeleri kullanıyor:

"İnsanın insana itaat ettiği yerde, anayasa da olmaz, hukuk da olmaz. İnsanın kurala değil, insana itaat ettiği yerde, kimse hukukî güvenlik içinde olamaz; iktidarın en yakınındakiler bile. Herkes keyfilikten payını alabilir. Türkiye'de 2010 yılında anayasasızlaştırma sürecini birlikte başlatan ve bu süreci birlikte gerçekleştiren gruplardan birisi bugün iktidardan elendi ve dahası iktidarın en büyük hedefi haline geldi. Sadece bu grup değil, iktidarı uzun yıllar desteklemiş önemli siyasetçiler bile bugün anayasasızlaştırmanın hedefi halindeler. Bugünlerde iktidarı sınırsızca destekleyen bazı gazetecilerin dahi işten atıldıkları yolunda haberler okuyoruz. Dün anayasasızlaştırmanın önde gelen aktörleri, bugün anayasasızlaştırma mağdurları arasına katılabiliyor. Anayasasızlaştırma, anayasasızlaştırmanın mimarlarına karşı dahi kullanılabiliyor."

İşte sosyal medyanın konuştuğu o mesajlar...






Sağlık Bakanı Akdağ, 'Suç işliyorum, sana mı soracağım?'

Posted: 09 Jan 2017 10:30 PM PST


Sağlık Bakanı Akdağ, yeni Anayasa teklifi oylamasında açık oy kullandı. Kendisine tepki gösteren CHP'lilere yönelik sözleri ise tepki çekti.

Sağlık Bakanı Akdağ, yeni Anayasa teklifi oylamasında açık oy kullandı. Akdağ, kendisine tepki gösteren CHP'lilere "Hadi lan! Suç işliyorum, sana mı soracağım?" diye bağırdı.

Yeni Anayasa teklifi ile ilgili oylamada AKP'liler açık oy kullandı.Anayasaya aykırı olmasına rağmen kabinlere girmeden kullandıkları oyları göstererek gizli oylamayı ihlal eden AKP'lilere Sağlık Bakanı Recep Akdağ da katıldı.Akdağ, kendisine tepki gösteren CHP'lilere "Hadi lan! Suç işliyorum, sana mı soracağım?" diye bağırarak tepki gösterdi.

İktidar, çözüm süreci diye PKK ile anlaşmanın halka izah edilip kabul edilmesi için çırpınıyordu

Posted: 09 Jan 2017 10:25 PM PST


CHP adına Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Anayasa değişiklik teklifine ilişkin konuşma yaptı.

Baykal'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

Günlük siyaset için değil Türkiye'ye sahip çıkmak için geldim. Bu sana mı düşer derseniz, hepimize düşer, evet bana da düşer. Buraya, seçilerek gelmiş siz milletvekilleri gibi ben de bütün siyasi ömrümü geçirmiş bir kişi olarak milletime karşı bu noktada konuşmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Ayrıca TBMM'nin İstiklal madalyası ile onurlandırılmış bir İstiklal gazisinin oğlu olarak, babamın helalliğini kazanmak için burada konuşmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Belki böyle bir şans bir daha nasip olmayacaktır.

Bu proje acele, telaşla hazırlanmış hukuki ve siyasi olgunlaşmaktan uzak bir sipariş projedir. Milletin egemenliğini temel alan bir asırlık siyasi geleneğini tahrip edecek, milli siyasi kültürümüzü çökertecek egemenliğin yerine şahıs hegomonyasını inşa edecek bu tasarı önümüzde devam edecek. Bu tasarıyı ele almadan önce dikkatinizi çekmek istediğim üç nokta var.
Birincisi bundan Türk halkının haberi yok. Devletimizin en temel dayanaklarıyla oynayan böyle bir tasarıdan milletin haberi olmadan komisyonlarda görüşme durumunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, 80 milyonun kaderiyle ilgili bu tasarı hakkında araştırmalar gösteriyor ki milletimiz hiç bilgilendirilmemiştir. Konunun hiçbir kesimle müzakere edilmediği ortada. Üniversitelerin, hukuk fakültelerinin, baroların, esnaf kuruluşlarının, milletin haberi yoktur. Milleti haberdar etmeden, uyarmadan işi olup bittiye getirme çabası vardır. Daha önce, iktidar, çözüm süreci diye PKK ile anlaşmanın halka izah edilip kabul edilmesi için çırpınıyordu.
Akil adamları seferber etmişti. Söyler misiniz anayasa değişikliğini millete anlatmak için en ufak çaba sergiliyor musunuz? Bizim anlatmamıza niye izin vermiyorsunuz? Meclis TV kapatılmış, böylesine önemli bir konu konuşulurken milletin haber alma hakkında müdahale anlamına gelmez mi? Milletin gözü önünde bu tartışmayı yapmaktan niye kaçınırsınız? 20 dakika içinde konuşup projenin iç yüzünü anlaşılmadan olup bittiye işi getirme çabası var. Bunu söylememek iyi niyet değil. Bu doğru değildir. Sizin tasarınıza güvenemediğinizi gösterir. Bu telaş niye?
Milletvekillerini boş kağıda imza attırıp, milletin öğrenmesine izin vermeden anayasayı değiştiremezsiniz. Bu işler böyle olmaz. Olmaması gerektiğini siz de bilirsiniz çünkü. Öyle yapmak zorunda kaldıysanız bu işte bir çapan oğlu var. Gümrükten mal mı kaçıyorsunuz? Birileri size "bitirin bu işi" dediği için yapıyorsanız, "Size saygı duyarız, millete ve Meclis'e daha çok saygı duyarız" demeniz gerekiyordu. Bunu söylemenizi beklerdik. Milletin arkasından talimatla oyun çevirmek kimseye yakışmaz.

Bu tasarıyı OHAL içinde konuşuyoruz. OHAL'i üçüncü kez yeni uzattık. OHAL anayasaya aykırı bir şekilde sürdürülüyor. KHK'larla yargı yetkileri ne zaman ve nasıl denetim altına alınacağı belirsiz. 163 general tutuklu, 150 yüksek yargıç tutuklu. 2 bin 194 hâkim ve savcı tutuklu 6296 subay tutuklu, 50 bin kamu personeli soruşturuluyor. 230 şirkete kayyum atandı. Her yeni KHK ile yüzlerce kişinin işine son veriliyor.

Ekonomi alarm veriyor. Suikast timleri onlara kol kanat geren mülteci hemşehri kolonileri ile birlikte kentlerimizde yuvalanmış. Güvenlik krizi sizi muhalefet liderlerine zırhlı araba teklif etme noktasına getirmiş. Allah aşkına bu ortamda, OHAL rejimi altında anayasa değişikliğini nasıl oluyor da aklınızdan geçiriyorsunuz? Millet can derdinde, birileri et derdinde. Millet ülkenin her yerinde acı ve matem içinde. Yasını tutmaya çalışan insanlara "Hadi koş bana oy ver" diyeceksiniz. OHAL ortamında ayıplı mal satmaya çalışan tüccara benziyor.

OHAL altında anayasayı görüşmeye başladık bile. Başbakanın saygınlığına ağır bir darbe vurmuştur bu. Hükümetin de ötesinden kaynaklanan bu acelecilik ve dayatmanın OHAL filan dinlemem diyen o anlayışın altında yatan halkın bilgilenmesinden duyulan telaş ve korkudur. Basın baskı altında. 147 gazeteci tutuklu. Televizyonlar sindirilmiş, dışarıda OHAL Meclis'te sıkıyönetim.

Milletin haberi yok, OHAL altında anayasa değiştiriyoruz ve ilk kez Türkiye'de uzlaşma olmadan hayata geçirilmek isteniyor. 18'inci anayasa değişikliği paketini görüşüyoruz. 17'si de uzlaşma ile geçmiştir. 17'si de mutabakata geçmiştir. Ama şimdi ilk kez milleti ikiye bölecek bir temelli anayasa zorlamasına davetiye çıkarıyorlar. Bugün her zamankinden çok daha fazla uzlaşmaya ihtiyacımız var. Türkiye'nin bir milli devlet olarak yönelik olarak dış kaynaklı komplolar, öte yanda iktidarın izlediği yanlış iç ve dış politikaların oluşturduğu bir tehdit ortamıyla karşı karışıyayız. Bu ortamda yeni bir rejim değişikliğini tahrik etmenin, Türkiye'yi kamplaştıracak değişikliği akıl ve sağduyu ile açıklamak mümkün olabilir mi?

Bu anayasanın temellerini egemenlik anlayışını ana kurumların konumunu ve ilişkilerini olmadığı kadar allak bullak edecek bir proje. Türkiye'de anayasanın temelinde milli egemenlik anlayışı ve Meclis'in üstünlüğü var. Bu tasarı milli egemenliği tahrip edecek. Meclis'in üstünlüğü ortadan kaldıracak. Eşit bile olmayacak. Milli egemenlik ortadan kaldırılacak. Meclis olarak çalışıyoruz burada, buranın arkasında millet var. Milli irade var. Her siyasi görüşten parti varız, her kimlikten her inançtan, her mezhepten insanlarız. Türkiye'de böyle. Onun için bütün organların üzerinde olmak durumunda. İlk kez bir seçim yapacağız, yüzde 51 ile bir cumhurbaşkanı seçeceğiz, seçeceğimiz cumhurbaşkanı bu milleti temsil eden organı elinden alacak. Bunun bir benzeri var mı?
Ne bu telaş? Bir acele var. Bir işi bağlama gayreti var, bir fırsat çıktı, derhal bitirelim var. Getirilen cumhurbaşkanı sadece bildiğimiz cumhurbaşkanı olmayacak. Hiçbir demokratik ülkede olmayan iktidar partisinin genel başkanı olacak. Herkesin pek üzerinde durmadığı en temel yanlış, cumhurbaşkanının Meclis'teki iktidar partisinin aynı zamanda genel başkanı olması. Bundan daha büyük bir hata olamaz. Yasama ile yürütmeyi iç içe geçirmek demektir. Cumhurbaşkanı, tüm Türkiye'nin temsilcisi olması gereken kişi grup toplantısına katılacak, MYK toplantısına katılacak. O partinin çıkarlarını savunacak, takip edecek. Cumhurbaşkanı AKP genel başkanı olacak, AKP genel başkanı da yargıyı belirleyecek. AYM'yi belirleyecek, HSYK'yı belirleyecek. Sağduyumuzu mu kaybettik? Bir siyasi parti genel başkanına AYM üyelerini belirleme hakkı verilebilir mi?
Bu hiçbir şekilde kabul edilebilir değil. Kimi aldatıyoruz? Parti genel başkanı tarafsız olarak yemin edecek. Aynı kişi Cumhurbaşkanı köşkünde tarafsız olacak, parti genel merkezinde AKP'li olacak, başbakanlıkta başbakanlık yapacak. Bu parti devletini oluşturmak demek. Siyaseti devletin temeline sokmak demek. Türkiye ilk başkanlarının, valililerin ilk başkanı olduğu 1930'larda bugün geldiğimiz noktaya geldik.

12 TEMMUZ BİLDİRİSİNİ HATIRLATTI

Bu sürecin en kritik aşamasında 1947 12 Temmuz bildirisi vardır. İsmet İnönü Cumhurbaşkanı konumundayken partiler üstü bir Cumhurbaşkanı olmaya gayret göstermiştir. Adil davranmaya çalışmıştır, bu hukuki durum değişmiştir. İnönü'nün çabasıyla. Şimdi biz tarafsız diye tarif edilen Cumhurbaşkanını parti genel başkanı yapmaya çalışıyoruz. Nereye gidiyorsunuz arkadaşlar?

"BU YETKİYE ESAD SAHİP DEĞİLDİR"

Cumhurbaşkanı tek başına Meclis'i feshetme yetkisine sahiptir. Bu yetkiye Esad sahip değildir. Yüzde 50 yüzde yüzü feshedemez. Biz, hiç gerekçe bile göstermeden feshedeceğiz. Kim kimi feshediyor? Yüzde 51, yüzde 100'ü feshediyor. TBMM, kendini normal bir siyasi irade sergileyerek pes etmek durumunda değil. İlla 360'ı alacak. Cumhurbaşkanı AYM'nin 15 üyesini cumhurbaşkanı şapkasıyla atayacak, 3 tanesi de iktidarın genel başkanı sıfatıyla buradaki oylamalarla belirleyecek.
AYM'yi ne hale getiriyoruz? HSYK'yı aynı şekilde Adalet Bakanı doğrudan atıyor, beş üyeyi yine kendisi atıyor. Geriye kalan azınlığı da Meclis seçiyor. Nasıl seçiyor? İktidar partisinin başkanlığı konumuna gelmiş Cumhurbaşkanın talimatlarıyla seçiyor. Yardımcıların milletvekili olması zorunlu değil.

Güven oyu yok. Cumhurbaşkanı kimseden güven oyu almadan kabine kuracak. Kabine yüzde 50 ile başkanın iradesiyle oluşacak. Yüzde 50 ile oluşan irade, yüzde 100 ile oluşan Meclis'i feshedebilecek. OHAL KHK'sı çıkarma yetkisine sahip. OHAL ilan etme hakkına sahip.
Anayasayı değiştirme yetkisini veriyoruz. Farkında mısınız Allah aşkına? En küçük bir tereddütünüz olmasın. AYM'nin kararı var. OHAL KHK'sıyla ilgili anayasaya aykırılık iddialarını ben dinlemem diyor. OHAL'i kimseye bilgi vermeden, yetki almadan, tek başına ilan eden kişi o KHK'yı da yürülüğe koyar.

Peki bu kadar büyük yetkiler kullanan birisi denetlenebilir mi? Gensoru yok, güven oyu yok, Meclis soruşturması yok. Denetleme mantığı Cumhurbaşkanı dahil, bakanlar dahil, cumhurbaşkanı yardımcıları dahil ortada bir suç varsa verirsiniz mahkemeye anlayışıdır. O var sadece, onu söylüyorum. Denetleme daha geniş bir olay. İlla bir cezai suç ihlali olması değil. Suç varsa ver mahkemeye diyor. Nasıl vereceğiz? Suçun olduğunu iddia edenlerin yapması gereken şey önce 300 üyeyi bulup teklif etmek. Daha sonra komisyona sevk kararı çıkarmak, 400 oyu bulup sevk etmek.
Bir denetleme imkanı getirmenin ülke için bir yararı yok mu? Bir suç varsa, bulursun 400'ü mahkemeye verirsiniz mantığı. Peki mahkemeye veririz bizi kim yargılar? Benim tayin ettiğim AYM üyeleri. 3'ünü de dolaylı oraya getireceğim. Bütün bunlar, bu düzenlemenin hangi anlayışla yapıldığını gösteriyor. Biz bunu, istikrarı sağlamak için yapıyoruz diyor. Allah aşkına istikrar sağlamaya gerek mi var. Tek başına hükümetsiniz, istediğinizi yapıyorsunuz. Efendim, bugün değil, gelecekte istikrarsızlık ihtimali var. Bugünden telaşla milleti bilgilendirmeden OHAL altında Meclis'in etrafını polislerle kuşatarak bir anca bunu geçirmeye çalışıyoruz diyorlar.
İstikrar diye bir problem var da, istikrar nereden kaynaklanıyor? Türkiye kan gövdeyi götürüyor. Bunun altında bir anayasal kriz yok.

İstikrar, genel olarak söyleniyor, hiçbir inandırıcı tarafı yok. İktidar, geride bıraktığımız 15 yıl içinde ülkeyi daha da karmaşık ortama sürekledi. Bunun altında hiçbir anayasal gerekçe yoktur, bu sadece iktidarın yanlış politikaları yüzündedir. Yanlış bir Suriye, terör politikalar izledeniz, Türkiye ödüyor. FETÖ konusunda ülke allak bullak. Türkiye'nin sorunu anayasa sorunu değil, ülkeyi yönetenlerin hata yapmasına imkan vermeyecek bir düzenleme yetkisi hiçbir anayasada bulunamamıştır. Hiçbir anayasada siyasetçi hatasını bertaraf edecek bir taraf yoktur.

Bu tasarı önümüzde. Ben, inanıyorum ki bu tasarı geçerse Türkiye çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacak. Milletin haklarını maalesef bir tek kişiye emanet etme konumundayız. Böyle bir tablo içinde dikkat etmemiz gereken konu, sorumluluğumuzun ne kadar yüksek olduğudur. Bu büyük yanlışı önleyebilecek TBMM'dir. Hepimiz bu sorumlulukla karşı karşıyayız.

TBMM sorumluluk duygusuna yakışır şekilde "Bu yanlıştır" diyebilmek. Bunun söylenmesi Türkiye için de yararlıdır. Bu proje muhalefete karşı değil, AKP iktidarına karşıdır. Bu Başbakanlığı ortadan kaldırıyor. E iktidar çatışması var. Dünyanın hiçbir yerinde yok, burada mı var? "Aklımdan geçen projeyi hemen yapmalıyım." E başbakanlığı verdik, AKP genel başkanlığını niye alıyorsunuz? Milletvekillerini sen yazacaksın, senin imzanla milletvekili listesi YSK'ya teslim edilecek. Olacak şey değil. Yüzde 100'ün elindeki iktidarın bir kısmını Meclis'in içinden ve bir kısmı da doğrudan düzenlemelerle götürmektir. Buna izin vermeyelim, Türkiye büyük sıkıntılar içine girer.
TBMM'de reddedilirse, Türkiye'nin ufku açılır. Türkiye çok rahatlayacaktır. Siz rahatlayacaksınız.

"ARINÇ'IN KATKISIYLA 1 SAAT KONUŞTUM"
Böyle önemli bir konu konuşulurken sayın başkanın ya da yönetimin hassasiyeti… Yani, 1 Mart tezkeresini konuşurken o zamanki Meclis başkanımız gene 20 dakikaydı. Dedi ki bir 20 dakika daha. Ben bitiremedim 40 dakikada. Türkiye'de devletin temel sorunlarını konuşuyoruz, bir 20 dakika daha vermişti. Bülent Arınç'ın katkısıyla 1 saat konuştum. Türkiye'de devletin temellerini sarsacak olan bir tasarıyı görüşürken…

KPSS tercih sonuçları açıklandı! Atama taban ve tavan puanları belli oldu

Posted: 09 Jan 2017 10:17 PM PST



Binlerce memur adayının merakla beklediği KPSS tercih sonuçları açıklandı. Lise, Ön Lisans ve Lisans alanlarında aldıkları puana göre tercih yapan adaylar, 2 bin 51 kişilik kadro için başvuru yapmıştı.

Binlerce memur adayının merakla beklediği KPSS tercih sonuçları dün açıklandı. Tercih yapan adaylar, yerleştirme sonuçlarını ÖSYM'nin web sitesinden TC kimlik numaraları ve şifreleriyle öğrenebilecekler.

KPSS-2016/2 Kamu Personel Seçme Sınav'nın tercih sonuçları açıklandı. ÖSYM'den yapılan açıklamada Tercih Kılavuzu'nda yer alan bazı kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarıyla ilgili yapılan 2. yerleştirme işlemlerinin tamamlandığı duyuruldu.
Adaylar, tercih sonrası yerleştirme sonuçlarını ÖSYM'nin web sitesinden TC kimlik numaraları ve şifreleriyle öğrenebilecekler.

KPSS'DE İSTATİSTİKİ BİLGİLER
KPSS 2016/2 tercih sonuçlarının ardından yayımlanan istatistiklere göre, sınava 1 milyon 862 bin kişi tercihini gerçekleştirdi. Toplam 2 bin 51 kişilik kadrodan Lisans mezunlarına ayrılan bin 148 kişilik sayı, 257 bin 431 aday arasında tercihe açıldı. 752 kontenjana sahip olan Ön Lisans mezunları, 555 bin 856 kadroyu bölüştü. 1 milyon 49 bin kişi ile en çok tercih yapan ortaöğretim adayları, kendilerine ayrılan 151 kişilik kadro için mücadele verdi. Sayısal bilgilere göre, kadroların tamamı doldu ve boş kontenjan kalmadı.

Anayasa değişikliği teklifinin maddelerine geçilmesi 338 oy ile kabul edildi

Posted: 09 Jan 2017 10:11 PM PST


Görüşmelere saat 15.00'te devam edilmek üzere ara verildi

316 AKP milletvekilinin imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı'na sunulan ve partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifinin maddelerinin görüşmelerinin başlaması için oylamaya yapıldı. Bazı milletvekillerinin kullandıkları oyu göstermesi sebebiyle tartışmalı geçen oylamadan 338 'evet' oyu çıktı. Görüşmelere saat 15.00'te devam edilmek üzere ara verildi.

Oylamada toplam 480 milletvekili oy kullandı. Oylamadan çıkan sonuçlar şöyle:

Evet: 338

Hayır: 134

Boş: 5

Çekimser: 2

Geçersiz: 1

TBMM'deki 550 koltuğun dağılımı ise şöyle:

AKP 317, CHP 133, HDP 59 (11 vekil tutuklu ve oy kullanamadı), MHP 39, bağımsız milletvekili 2.

AKP'de eksik 2 oy

AKP, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın yoğun bakımda olması ve yerine AKP'li TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın'ın oturuma başkanlık etmesi sebebiyle 2 eksik oy kullandı.

Oylama öncesi protestolar

Görüşmeler öncesi Meclis önünde yapılan protesto eylemine polis müdahale etmiş, müdahalede STK üyeleri yaralanmış, CHP'li Necati Yılmaz'ın dişi kırılmıştı.

Usul tartışması

CHP, anayasaya aykırılık iddiasıyla önerge verdi, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, değişiklik teklifinin görüşülemeyeceğini öne sürünce usul tartışması açılmıştı.

Canlı yayın tartışması

HDP ve CHP anayasa görüşmelerinin halk tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için canlı yayınlanması konusunda ısrar etmiş, AKP sürekli canlı yayına karşı çıkmıştı.

AKP'den kameralı tedbir


Oylama esnasında AKP'li milletvekillerinin Meclis kürsüsünün olduğu yerde cep telefonlarıyla oy kabinlerini fotoğrafladığı görüldü.

Yaşanan kalabalık üzerine CHP'li vekillerin itirazıyla oylama durduruldu ve kabinler ile kürsünün boşaltılması kararı verildi.

Oylama, kabinlerin etrafının boşaltılması sonrasında kaldığı yerden devam etti. Oylamada 338 'evet' oyu çıktı.

Neler oldu?

HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, tutuklu vekillerin Meclis'e getirilmesi talebinde bulundu.

CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, bir konuşma yaptı. Baykal, teklifin milletin bilgisi olmadan Meclis'te görüşüldüğüne dikkat çekerek "Ayıplı malını satmaya çalışan tüccar gibi OHAL'de anayasa değişikli yapmaya çalışıyorsunuz" eleştirisinde bulundu. 

HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, anayasa değişikliğinin TBMM'yi işlevsiz hale getireceğini vurgulayan Beştal anayasa değşikliğini "Varlığım Cumhurbaşkanı'na armağan olsun' anayasası" olarak tanımladı.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da teklif üzerine yaptığı konuşmada "Bu bir memleket meselesidir" dedi ve OHAL'de anayasa konuşulmaz demenin doğru olmadığını savundu ve "Şimdi bizim yaptığımız Atatürk anayasalarına dönmektir" dedi.

MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak, Anayasa teklifiyle rejim değişikliği yapılmadığını savunarak, "Yapılan hükümet sistemi değişikliğidir. Daha doğru bir ifade ile hükümet netleştirmesi yapılıyor" dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, TBMM'deki anayasa değişikliği teklifi görüşmelerinde açıklama yaptı. Yıldırım, yönetimde iradenin tek olması gerektiğini savunurken "Başbakan yok evet. Ya biz makam mevki delisi değiliz, memleketin geleceği için bir Ali değil bin Ali feda olsun" dedi. 

'Vekil TV' yayına başladı

CHP ve HDP, anayasa değişikliği görüşmelerinin canlı yayınlanması için Meclis Başkanlığı'na başvuru yapmıştı. Ancak bu öneri kabul edilmedi. CHP Milletvekili Ali Şeker daha önceden duyurduğu gibi canlı yayın için sistemiyle görüşmeleri yayınladı. 

Başbakan: Bir Ali değil, Binali feda olsun!

Başbakan Binali Yıldırım, TBMM'deki anayasa değişikliği teklifi görüşmelerinde açıklama yaptı. Yıldırım, yönetimde iradenin tek olması gerektiğini savunurken "Başbakan yok evet. Ya biz makam mevki delisi değiliz, memleketin geleceği için bir Ali değil Binali feda olsun" dedi.

Yıldırım, teklifteki hükümetin vekillerden güvenoyu almamasına ilişkin olarak da eleştirilere "Güvenoyu vermeyince hükümet olabilir misiniz? Milletin verdiği güven yetmiyor mu bir de vekillerden alacağız" yanıtını verdi.

MHP'li Parsak: Hükümet netleştirmesi yapılıyor

MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak, Anayasa teklifiyle rejim değişikliği yapılmadığını savunarak, "Yapılan hükümet sistemi değişikliğidir. Daha doğru bir ifade ile hükümet netleştirmesi yapılıyor" dedi.

Parsak, partisine yönelik eleştiri getirenlere, "İthamlar oldu. Bunları ileri sürenler, 15 Temmuz'da yaşananları, muhtemel gelişmeleri anlamayan ya da anlamak istemeyenlerdir" dedi.

Anayasa teklifinin rejim değişikliği getirmeyeceğini ileri süren Parsak, "Her şeyden önce şunu söyleyeyim; rejim değişikliği değil, hükümet sistemi değişikliğidir. Daha doğru bir ifade ile hükümet sistemi netleştirmesi söz konusu. Hükümet sisteminin ne olduğu konusunda tartışmalar vardı. Parlamenter sistem mi, yarı başkanlık mı, hep tartışıldı. Şimdi bu tartışma netleşiyor" dedi.

Parsak, Anayasanın değiştirilemez hükümleri ve ilk 4 maddeye dokunulmadığını kaydetti. Bu eleştirileri 'ciddiyetten, gerçekten uzak bir isnattır' diye değerlendiren Parsak, TBMM'nin 5 denetimle ilgili yetkisinden 4'ünün korunduğunu söyledi. Parsak, gensoru yöntemine de sistemin yapısı gereği ihtiyaç kalmadığını ifade etti. Parsak, MHP olduğu sürece 'özerklik ve bölgesel yönetim olmayacağını' söyledi. Meclis'te yeterli oy çıkarsa referanduma sunulacağını kaydeden Parsak, "Millet ne derse MHP'nin başı gözü üzerindedir" dedi.

Bozdağ: Bizim yaptığımız Atatürk anayasalarına dönmektir

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TBMM Genel Kurulu'ndaki anayasa değişiklik paketi teklifi hakkında hükümet adına bir konuşma yaptı. Bozdağ, Meclis'e gelen teklifin "Atatürk anayasalarına dönmek" olduğu savundu.

Bozdağ konuşmasında 'rejim değişikliği' eleştirilerine yanıt vererek "Bu teklif rejim değil hükümet değişikliği teklifidir. Parlamento kaldırılmıyor, güçleniyor" dedi. 

 HDP'li Beştaş: 'Varlığım Cumhurbaşkanı'na armağan olsun' demektir

HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, TBMM'deki anayasa görüşmelerinde konuşuyor. Anayasa değişikliğinin TBMM'yi işlevsiz hale getireceğini vurgulayan Beştal anayasa değşikliğini "Varlığım Cumhurbaşkanı'na armağan olsun' anayasası" olarak tanımladı. 

Baykal: Ayıplı malını satmaya çalışan tüccar gibi...

Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal,anayasa değişiklik teklifine ilişkin konuşma yaptı. Baykal, anayasa teklifi değişikliğin Türkiye'yi kamplaştırarak bölebileceğini söyledi. Baykal, değişiklik teklifinin olağanüstü hâl (OHAL) döneminde yapılmasını "kriz döneminde ayıplı malını satmaya çalışan tüccar"a benzetti ve "Dışarıda OHAL var, Meclis'te sıkıyönetim" dedi.

Baykal, OHAL döneminde hızlı bir şekilde yapılmaya çalışılan değişiklik teklifinin "Bir fırsat çıktı, derhal bitirelim var" anlayışının olduğunu savundu ve yapılan araştırmalara göre teklifin kamuoyunda bilinmediğini ifade etti.

Baykal, değişiklik teklifinde Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerininin çoğunu belirleyebileceğine dikkat çekerek "Sağduyumuzu mu kaybettik? Bir siyasi parti genel başkanına AYM üyelerini belirleme hakkı verilebilir mi?" diye sordu. 

CHP: Değişiklik teklifi anayasaya aykırı

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, anayasa değişiklik teklifinin Anayasaya aykırı olduğunu belirterek, teklifin iade edilmesini istedi.

Teklifin tümü üzerindeki konuşmalara geçilmeden önce Altay, "Anayasa değişiklik teklifinin TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırıdır. Bu anayasayla, Anayasanın ikinci maddesi ve 4. Maddesi açıkça ihlal edilmektedir. Bu teklifi iade etmenizi talep etmekteyiz" diye konuştu.

Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın da, "Meclis Başkanlık Divanı olarak görüşmeye başlamak üzere olmuş olduğumuz bu teklifle ilgili bizim görüşemeyiz yani iade edebilecek gibi ne İçtüzüğün ne Anayasanın verdiği bir yetki yok. Bu teklif bastırılmış. Rapora bağlanmış. Biz bu teklifi görüşmek durumundayız" değerlendirmesini yaptı. Ardından usul tartışması açıldı.

CHP'den görüşmeler öncesi son sözler: Diktatörlük, zorbalık!..

CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, teklif görüşmeleri öncesi söz alarak, "İzmir'de bir trafik polisi, iktidarın yapamadığını yaparak, canını tehlikeye atarak halkını korudu. Bu anayasa değişikliği teklifi dikta getirir. Meclis'te bu diktaya evet diyen 330 vekil varsa, ülkede başka darbeci aramaya gerek yok diye düşünüyorum" dedi.

CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş ise, "İşte bugün yargının tek adama bağlanmasına, Türkiye'nin diktatörlüğe sürüklenmesine karşı çıkan hukukçular zorbalıkla engellendi. Milletvekillerimize şiddet uygulandı. Diktatörlük meclisten geçmeden uygulamaya girdi. Yol yakınken vazgeçin" dedi. 

AKP: "Usul tartışması" doğru değil

AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, anayasa değişikliği görüşmeleriyle ilgili olarak "Yeni bir OHAL varmış gibi usül tartışması gibi söylemler doğru değil. İç tüzüğe bakacağız, karar vereceğiz" dedi.

Turan şunları söyledi:

"'Biz 18 maddelik teklife karşıyız, oyunlarla Meclis'i ele geçirmek istiyoruz' diyorsanız biz soğukkanlılıkla gayret edeceğiz. Söz vermek vaya vermemek başkanın takdirindedir. Başkan anayasa değişikliği görüşüleceği için bunu uygun görmediğini söyledi. Bu takdir hakkı Başkan'ın, saygı duymak zorundayız. Başkan'ın lehinde olduğumuzu söylemek istiyoruz" 

CHP'li Altay: Sen önce imza attığın boş kâğıda bak

Bülent Turan'ın ardından söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Sayın Turan sen önce boş kağıda attığın imzaya bak, o teklif 15 Temmuz'da imza attığın parlemntoyu ortadan kaldırıyor, o imzana sahip çık önce" dedi. "AKP'nin kurulduğu 2000'den beri 2000-2012'nin son ayına kadar bütün vesikalarına bakın, programına bakın her vesilede parlamenter sisteme övgü vardır" ifadesini kullanan Altay, "Şimdi başınıza taş mı düştü de 10 sene sonra bu parlamentoyu yok etmek istiyorsunuz" diye konuştu.

MHP: Teklife imza atmadık ama...

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, anayasa değişikliği teklifinin TBMM Başkanlığı'na 316 AKP milletvekilinin imzasıyla sunulduğunu hatırlatarak "MHP'li vekiller olarak bu metne imza atmadık ancak bu değişiklik tekflifine ilişkin ilk teklifler sayın Genel Başkanımıza iletildikten sonra yapılan görüşmeler sonrası metin oluşturulmuştur. Ana muhalefet partisinin sorumluluğu yerine getirilmek yerine peşin peşin karşı çıkarak tutumunu baştan ilan etti" ifadesini kullandı.

Tutuklu Demirtaş'ın dilekçesi okundu

HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, aralarında eş genel başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 11 HDP milletvekilinin tutuklandığını hatırlattı. Demirtaş'ın cezaevinden gönderdiği mektubu okuyan Yıldırım, şöyle konuştu:

"Meclis'in 11 vekilinin hakkı, oy kullanma hakkı gasp edilmişken bu görüşme hukuka aykırı olacaktır. Benim ve diğer 10 tutuklu vekilin her oturumda gizli oy kullanma hakkı vardır. Başkanlık bizim oy kullanmamız için gerekli tedbirleri almalı. Aksi durum iç tüzüğe açıkça aykırı olacaktır"

18 maddeye düşürüldü

Başbakan Binali Yıldırım ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin uzlaşmaya vardığı 21 maddelik anayasa değişikliği teklifi, Meclis Anayasa Komisyonu'nda 18 maddeye düşürülmüştü.

İki tur görüşme yapılacak 

Partili cumhurbaşkanlığı içeren anayasa değişikliği teklifinin görüşmeleri iki kez yapılacak. İkinci tur oylamaya birinci turun bitiminden 48 saat önce başlanamıyor.

Oylamalar gizli

Teklifin kabul edilmesi için Meclis üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun, yani en az 330 milletvekilinin kabul oyu vermesi gerekiyor. Anayasa oylamaların gizli olacağını hükme bağlıyor.

 Kritik oylama ikinci tur

Teklifin görüşmelerinin ikinci turunda, 330'un altında oy alan madde düşecek. Tümünün oylamasında da kabul oylarının 330'un altında kalması halinde teklifin tümü düşmüş olacak.

Cumhurbaşkanı, anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri gönderebiliyor.

 Anayasa değişikliğine ilişkin kanunun referandumu, Cumhurbaşkanının onaylamasının üzerinden 60 gün geçtikten sonra yapılabiliyor. Bu durumda, referandumun önümüzdeki nisan ayı içerisinde yapılması bekleniyor.

Polis müdahalesinde CHP'li vekiller yaralandı; Necati Yılmaz'ın dişi kırıldı

TBMM Genel Kurul'da saat 14.00'de başlayan görüşmelerin öncesinde CHP genel başkan yardımcıları ve milletvekillerinin de aralarında bulunduğu, STK üyeleri ve avukatlardan oluşan grup, Meclis Dikmen Kapısı önünde anayasa değişiklik teklifine ilişkin görüşmeleri protesto etmek üzere toplanmak istedi. Çevik kuvvet ekiplerinin biber gazıyla müdahalesi sonucu bazı CHP'li vekiller ile sivil toplum kuruluşu üyeleri yaralandı. CHP Ankara Milletvekili Necati Yılmaz'ın dişinin kırıldığı diğer vekillerin de çeşitli yerlerinden yaralandıkları öğrenildi. 

Ayrıca bugün Dikmen Kapısı'nda basın açıklaması yapacağını da duyuran Ankara Barosu Başkanlığı, gazetelere tam sayfa ilanla vererek milletvekillerine çağrıda bulundu. Yayımlanan metinde "Egemenliği milletten alarak kayıtsız şartsız Cumhurbaşkanı'na teslim etmeyin. Bu teklifi kabul eden milletvekillerini tarihin unutmayacağını bilin. Ve aydınlık bir gelecek için anayasa değişikliği teklifine 'Hayır' deyin"" ifadelerini kullandı. 


Fırat Kalkanı Harekatı'nda DEAŞ tarafından 2 askerin şehit olduğu haberi geldi

Posted: 09 Jan 2017 10:07 PM PST


Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında düzenlenen operasyonda terör örgütü DEAŞ tarafından kaçırılan Kıvanç Kaşıkçı ve Muhammed Duran Keskin'in şehit olduğu öğrenildi

ACI HABER AİLESİNE VERİLDİ

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'de gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Harekatı'nda yaklaşık 1,5 ay önce kaybolan Adanalı Astsubay Muhammed Duran Keskin'in şehit olduğu haberi, ailesine verildi.

ANNESİ FENALAŞTI

29 Kasım günü kaybolan Astsubay Muhammed Duran Keskin'in şehit düştüğü öğrenildi. Keskin'in şehadet haberi, merkez Seyhan İlçesi Yeşiloba Mahallesi'nde oturan annesi Elif Keskin'e verildi. Acı haber karşısında yıkılan Elif Keskin'e hazırda bekletilen sağlık görevlileri müdahale etti.

NERDE VE NASIL ŞEHİT OLDUĞU AÇIKLANMADI

Yaklaşık bir yıl önce kendisi gibi astsubay olan Gökçe Keskin ile evlenen Muhammed Duran Keskin'in, ne zaman, nerede ve nasıl şehit düştüğü bilgisi ise açıklanmadı.

ADANA'DA TOPRAĞA VERİLECEK

Şehidin baba ocağının bulunduğu sokağa belediye görevlileri tarafından taziye çadırı kuruldu.

Şehit Astsubay Muhammed Duran Keskin'in cenazesinin sabah saatlerinde havayoluyla Adana'ya getirileceği ve öğle namazına müteakiben yapılacak törenle defnedileceği belirtildi.

OPERASYONUN 98. GÜNÜNDE KAYBOLDU

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yürütülen Fırat Kalkanı Operasyonu'nun 98'nci gününde kaybolan ve kendisinden 1,5 aydır haber alınamayan Piyade Astsubay Üstçavuş Kıvanç Kaşıkçı'nın da şehit olduğu öğrenildi. Acılı haberi, Çanakkale Esenler Mahallesi Bülent Dikmener Caddesi'nde oturan ailesine Çanakkale Valisi Orhan Tavlı, Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Tayyar Erten ve Çanakkale İl Emniyet Müdürü Celal Sel verdi.

BABA HASTANEYE KALDIRILDI

Haberin ardından baba ocağı derin bir sessizliğe büründü. Yoğun kar yağışına rağmen şehidin yakınları ve arkadaşları da ailenin acısına ortak olmak için eve geldi.

Evin önünde sağlık ekipleri hazır bekletilirken, acılı haberi alan baba Ramazan Kaşıkçı fenalaşınca ambulansla Çanakkale Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Şehit evine ise dev Türk bayrağı asıldı.

İKİ ASKERLE İRTİBAT KESİLMİŞTİ

Kilis'e getirilen Astsubay Kıvanç Kaşıkçı'nın cenazesinin Çanakkale'ye gönderileceği öğrenildi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinden 29 Kasım 2016'da yapılan açıklamada, devam eden Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında iki askerle irtibatın kesildiği bildirilmişti.

Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, Fetullah Gülen'in iade edilmesi talebine ilişkin açıklama yaptı

Posted: 09 Jan 2017 10:06 PM PST


Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, Türkiye'nin, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in iade edilmesi talebine ilişkin 20 Ocak'tan önce bir gelişme beklemediklerini ifade ederek, "(ABD) Adalet Bakanlığı, Türk hükümetinin yaptığı iade talebini destekleyecek ne gibi...

Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, Türkiye'nin, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in iade edilmesi talebine ilişkin 20 Ocak'tan önce bir gelişme beklemediklerini ifade ederek, "(ABD) Adalet Bakanlığı, Türk hükümetinin yaptığı iade talebini destekleyecek ne gibi delillerin olduğunu tespit etmek için Türk muhataplarıyla birkaç aydır yakın bir şekilde çalışıyor." dedi.

Earnest, günlük basın toplantısında, FETÖ elebaşı Gülen'in iade süreci ile Türk-Amerikan ilişkilerinin son durumuna ilişkin soruları cevapladı.

Josh Earnest, Türkiye'nin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iade edilmesi talebine ilişkin, "Adalet Bakanlığı, Türk hükümetinin yaptığı iade talebini destekleyecek ne gibi delillerin olduğunu tespit etmek için Türk muhataplarıyla birkaç aydır yakın bir şekilde çalışıyor." açıklamasını yaptı.

Bu sürecin ne aşamada olduğuna dair elinde güncel bir bilgi olmadığını söyleyen Beyaz Saray Sözcüsü, "20 Ocak'tan önce konuya ilişkin bir gelişme beklenip beklenmemesi gerektiği" yönündeki soruya da bu tür süreçlerin zaman aldığı vurgusunu yaparak, "Bilmiyorum" yanıtını verdi.

ABD Başkanı Barack Obama'nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı son telefon görüşmesine ilişkin de değerlendirmeler yapan Earnest, Obama'nın, İstanbul'daki terör saldırısında hayatını kaybedenler için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a taziye dileklerini ilettiğini hatırlattı.

"Türkiye, ABD'nin çok önemli bir NATO müttefikidir. Nadiren ortaya çıkan bazı farklılıklarımıza rağmen Türkiye ile olan güçlü iş birliğimize değer veriyoruz." diyen Josh Earnest, her iki ülke vatandaşlarının güvenliklerinin Washington ile Ankara'nın en önemli önceliği olduğunu vurguladı.

Hiç yorum yok: