GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 24 Ocak 2017 Salı 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


Erdoğan, Tanzanya'da İş Forumu'nda konuştu

Posted: 23 Jan 2017 08:30 AM PST


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in daimi ülke statüsünün değişmesi gerektiğini belirterek "Dünyayı 5 ülkenin iki dudağı arasına terk edemeyiz" dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin ABD ve İngiltere'den sonra Afrika ülkelerine yardım eden üçüncü ülke konumunda olduğunu belirterek "Türk milletinin Afrika'ya olan ilgisi gönül bağına dayanıyor" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı, Gülen cemaatinin Tanzanya'daki yapılanmasına ilişkin olarak da "Sizlerden bir rica olacak, adının içinde Türkiye geçen ve bizimle hiçbir bağı olmayan ve büyükelçiliklerimiz tarafından tanınmayan iş adamlarına ve derneklerine itibar etmeyin. Çünkü bizim ülkemiz bunları tanımıyor bunu bilin" diye konuştu.

Tanzanya'da İş Forumu'nda konuşma yapan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Bugün, sayın Cumhurbaşkanı ile oldukça verimli ikili ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirdik. Aldığımız kararlar, imzaladığımız anlaşmalar Türkiye ile Tanzanya arasındaki dostluğun daha da ileri taşınması açısından önemlidir.

Tanzanya ile ilişkilerimiz 2009 yılından itibaren istikrarlı bir şeklde gelişmeye başlamıştır. Tanzanya'nın Ankara'da büyükelçiliğini pek yakında açacak olması inşallah ilişkilerimizi daha da güçlendirecektir. Bu olumlu ilişkinin ticari ve ekonomik alanlarda da sürmesinin zamanı artık gelmiştir.

"Anlaşmalar Türkiye ile Tanzanya arasındaki dostluğu pekiştirecektir"

Bu politikalar Tanzanya'da var olan istikrar ortamına çok ciddi katkılarda bulunuyor. Ekonominin gelişmesi, sağlıklı bir kalkınma ve saniyeleşmenin tesisi için istikrar ve güven şarttır. İstikrar ve güvenin olmadığı ülkede kalkınmadan bahsedemezsiniz.

Bu iki konunun var olması ikili ilişkiler açısından da önem arz etmektedir. Az önce sayın başkan ifade ettiler, Tanzanya maden ve doğalgaz rezervleriyle öne çıkan bir ülkedir bu bakımdan büyük bir potansiyele sahiptir.

Türkiye ise yaptığı yatırımlarla dünyanın önde gelen ekonomileri arasında yer almaktadır. G20 ülkelerinde yer alan Türkiye'nin Tanzanya'da yapacağı "Kazan-Kazan" anlayışındaki yatırımların çok büyük kazanç getireceği aşikardır.

Değerli iş adamları, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki güçlenen dostluğun ekonomi alanlarında da hak ettiği düzeye ulaşmasını istiyoruz. Bunun için üzerimize düşeni yamaya hazırız. Farklı alanlardaki deneyimlerimizi Tanzanya ile paylaşabiliriz. Türkiye Avrupa'nın 6'ıncı ülkesidir. OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ikinci ülkedir. Kıtadaki toplam yatırımlarımız da aynı şekilde 6 milyar doları buldu.

"Türkler Afrika'da en çok yerel istihdam sağlayan yatırımlar olarak biliniyor"

Türkler Afrika'da en çok yerel istihdam sağlayan yatırımlar olarak biliniyor. İşsizlikle mücadelenin en etkili yöntemlerinden biri yatırımların artırılmasıdır. İşte bugün, Tanzanya ve Türk iş adamlarının bir araya gelmesi yatırımların ve istihdamın artmasıdır. Tanzanyalı yatırımcıları Türk muhataplarıyla çalışmaya davet ediyorum. Hatta ve hatta üçüncü ülkelerde ortak yatırımlar yapmaya sizleri özellikle davet ediyorum. Türk iş adamlarına da Tanzanya'daki yatırım imkanlarını en iyi şekilde değerlendirme çağrısı yapıyorum.

Hükümetin öncelik verdiği enerji, alt yapı, savunma sanayi, sağlık, tarım, turizm gibi pek çok alanda iş birliği alanlarımız mevcuttur. Türk şirketlerinin bu alanlardaki başarılı olduğu biliniyor, Tanzanya'da da bu alanda önemli işler yapacaklarına inanıyorum. THY'nin seferlerine geçtiğimiz ay Zanzibar'ı da eklemesi özellikle turizme çok ciddi katkılar sunacaktır. İş adamlarımızın çok daha rahatlıkla Tanzanya'ya gidiş gelişlerini kolaylaştıracaktır. Bu zenginliklerin Türk vatandaşlarıyla birlikte dünya tarafından daha fazla tanınması, bölgeye daha kolay ulaşılması gerekiyor.

"Dünyayı 5 ülkenin iki dudağı arasına terk edemeyiz"

THY, dünyanın en büyük 7'inci filosuna sahip bulunuyor. Ülkemizden buraya non-stop gelme imkanına sahip bir filo olması sebebiyle de gidiş gelişler çok daha rahat olacaktır. Bizim ülkemiz de Asya ve Avrupayı birleştiren Boğaz ile birlikte adeta br açık hava müzesidir. THY'nin sizlerin de buraları görmesi konusunda bir imkan olduğunu düşünüyorum. Dünyanın beşten büyük olduğu gerçeğini dile getirmeyi sürdüreceğiz. Dünyayı beş ülkenin iki dudağı arasına terk edemeyiz. Dolayısıyla dünyada daimi ülkeler içerisinde Türkiye de olacak, Tanzanya da olacak.
Bu Afrika'nın altını, gümüşü, elması sömürülüp götürülmedi mi? Köle ticareti, kadın ticareti buralarda yapılmadı mı? Bu olaylar karşısında Batı sessiz kalmadı mı? Kalkıp da buralara el attılar mı, ne oluyor dediler mi?

BM'de iki yıl 10 üye, diğer iki yıl 10 üye görev yapmalıdır. Bunu yapmaya mecburuz. Afrikalı kardeşlerimizin sorunlarına buralara has çözümlerin üretilmesi için gayretlerimiz sürecektir. Afrika sorunlarına çözümlerin dışarıdan değil, yine bu topraklardan çıkacağını biliyoruz. Türkiye, diplomatik desteğin yanında Afrika'ya yapılan teknik ve insani yardımlarda da en ön sıralarda yer alıyor. Şunu çok açık net söylüyorum; şu anda dünyada gelişmekte olan ülkelere destekte ilk üç sırada ABD, İngiltere ve Türkiye var. Milli gelire oranla hesapladığınızda birinci sırada Türkiye, ikinci sırada ABD var.

"Bizim ecdadımızın Afrika'daki bin yıllık tarihinde asla sömürgecilik lekesi yoktur"

Şunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bizim ecdadımızın Afrika'daki bin yıllık tarihinde asla sömürgecilik lekesi yoktur. Tarihte üç kıtaya yayılan devletler kuran atalarımız, emperyalist amaçlarla kesinlikle hareket etmemiştir.Türkiye'nin Afrika ile olan ilişkisi çıkara değil, gönül bağlarına dayanıyor. Bakın bugün Afrika'nın 54 ülkesinden 54 bin 500 öğrencisi ülkemizin farklı üniversitelerinde eğitim görüyor. Bu öğrencilerin masrafları ülkemiz tarafından karşılanıyor.

Ülkenin orta ve uzun vadede bölünmesine yol açabilecek bir yetki

Posted: 23 Jan 2017 08:00 AM PST


CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan, başkanlık Anayasası'nda Cumhurbaşkanının o yetkisine dikkat çekti.

CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan, TBMM'de kabul edilen yeni anayasa teklifini değerlendirerek, "Cumhurbaşkanı kamu tüzel kişilikleri kurabilecek, bürokrasiyi tek başına belirleyebilecek. Bu şu demek; Yarın bir gün Türkiye, özerklik ya da federasyona bir cumhurbaşkanı kararnamesiyle geçebilir. Ülkenin orta ve uzun vadede bölünmesine yol açabilecek bir yetki" dedi.

CHP'li Özcan, partisinin il başkanlığında düzenlediği basın toplantısında TBMM'de kabul edilen anayasa teklifini değerlendirdi.

Özcan, "Osmanlı'nın son birkaç padişahının bu anayasa teklifindeki kadar yetkileri yoktu. Başta AK Parti milletvekilleri olmak üzere buna destek verenler, içeriğini dahi bilmeden imza attılar. Bunu yapan arkadaşlarımız milletin vekili değildir. 80 milyonun değil tek kişinin menfaatini gözeten insanlar. Ne olduğunu bilmiyorlar. Boş kağıda imza atıyorlar, sonra da bunu savunmaya kalkıyorlar. Hala bu düzenlemenin ne kadar tehlikeli olduğunun birçoğu farkında bile değil" dedi.

'BU YETKİ ATATÜRK DAHİL KİMSEYE VERİLMEDİ'
Yeni sistemde yetkinin tek kişinin elinde toplandığını vurgulayan Özcan, şöyle devam etti:
"Adı başkanlık sistemi değil, tipi de başkanlık sistemine benzemiyor zaten. 'Cumhurbaşkanlığı sistemi' diye Afrika'nın totaliter ülkelerindeki anayasaları örnek almışlar. Ortaya garip bir taslak geldi. Bu kadar yetki dünyayı kana bulayan Hitler'in Almanya'daki anayasasında bile yoktu. Mussolini'nin yönettiği İtalya anayasasında bile bu kadar yetki tek kişiye verilmemişti. Cumhurbaşkanı kamu tüzel kişilikleri kurabilecek, bürokrasiyi tek başına belirleyebilecek. Bu şu demek; yarın bir gün Türkiye, özerklik ya da federasyona bir cumhurbaşkanı kararnamesiyle geçebilir.

Ülkenin orta ve uzun vadede bölünmesine yol açabilecek bir yetki. Bu yetki Atatürk dahil kimseye verilmedi. Böyle bir düzenleme olabilir mi? Her şey bunun elinde. Yasama yetkisi bunun elinde. Ülkeyi yönetme yetkisi bunun elinde. Kendisini yargılayacak yargı ile ilgili tüm yetki bunun elinde. Sonra diyecek ki bunun yardımcılarından bir tanesi Hitler'in yardımcısının hakim ve savcılara seslendiği gibi; Cumhurbaşkanı ne düşünürse, kendinizi onun yerine koyup ona göre karar verin. Bırakın vicdanı, onun vicdanına göre karar verin."

'ÜLKE TEHLİKEDE'
Özcan, referandumdan 'Evet' çıkması durumunda ülkenin diktatörlükle anılacağını savunarak, "Ülke tehlikede. Kurtuluş Savaşı'ndan bu yana en zor, en karanlık günleri yaşıyoruz. Bu referandumda halkımız bu düzenlemeye geçit verirse maalesef Türkiye, adı diktatörlükle anılacak ülkelerden bir tanesi haline gelecek. AK Parti milletvekilleri dahil ülkenin önemli bir kısmı bu düzenlemenin ülkeye ne gibi bir felaket getireceğini düşünmüyor. Bu öyle bir referandum ki eğer geçerse artık hiçbir şeyin telafisi olmayacak" dedi.

Bahçelievler Kaymakamı Özyiğit'in görev yeri değişti

Posted: 23 Jan 2017 06:16 AM PST


Erdoğan'ın kızdığı Bahçelievler Kaymakamı Özyiğit'in görev yeri değişti. .

 Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz gazisinin evraklarıyla ilgilenmediği için çok sert tepki gösterdiği Bahçelievler Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit'in görev yeri değişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın muhtarlarla yaptığı toplantıda '15 Temmuz gazisinin evraklarıyla ilgilenmediği' iddiasıyla kendisini isim vermeden eleştirdiği Bahçelievler Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit, İstanbul Vali Yardımcısı Vekili olarak görevlendirildi.

İstanbul Vali Yardımcısı Osman Ateş ise Bahçelievler Kaymakamlığı'na vekaleten atandı. Kaymakam Mehmet Ali Özyiğit ile ilgili soruşturmanın devam ettiği öğrenildi.

Dünyada gerileyen dolar Türkiye'de yeniden 3.78 lirayı aştı

Posted: 23 Jan 2017 06:15 AM PST


ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık yemin töreninde yaptığı konuşmanın ardından küresel piyasalarda gerileyen dolar, Türkiye'de yeniden 3.78 liranın üzerine, dolar karşısında yükselen euro da 4.06 liranın üzerine çıktı.

Trump, başkanlık yemin töreninde yaptığı konuşmanın, "korumacı ekonomi politikaları" uygulayacağı yönünde işaretler taşıması ve daha önceki konuşmalarında yaptığı "vergi indirimleri ve ekonomiye destek" vaatlerine yer vermemesi, doların küresel piyasalarda gerilemesine neden oldu.

Geçen haftayı 3.7680 liradan kapatan dolar yeni haftaya 3.75 lira düzeyinde başladıktan sonra 3.7853 liraya; Trump'ın konuşması sonrasında 1.07 doların üzerine çıkarak 3.0733'e kadar çıkan euro da 4.0616 liraya kadar yükseldi.

Adı Efsane, 28 Ocak Cumartesi 20:00’de Kanal D’de başlıyor!

Posted: 23 Jan 2017 06:14 AM PST


Kanal D'nin büyük bir merakla beklenen dizisi 'Adı Efsane'nin yayın tarihi belli oldu.

D Productions'ın yapımcılığını üstlendiği, senaryosunu Tunus Taşçı, Nazlı Sunlu ve Hilal Yıldız'ın kaleme aldığı, Devrim Yalçın'ın yönetmen koltuğunda oturduğu yapımın başrollerini Erdal Beşikçioğlu, Rojda Demirer ve Gökçe Bahadır paylaşıyor.

Dizi, her şeyini kaybetmiş bir babanın kızlarını kazanmak için verdiği mücadeye odaklanacak.

Adı Efsane, 28 Ocak Cumartesi 20:00'de Kanal D'de başlıyor!

Hükümet, bu kararıyla Caferileri de terörist kapsamına aldığını ortaya koydu

Posted: 23 Jan 2017 06:13 AM PST


Dün gece yayınlanan KHK ile iki TV kanalı daha kapatıldı. CHP'li Barış Yarkadaş, "Hükümet, bu kararıyla Caferileri de terörist kapsamına aldığını ortaya koydu" dedi.

683 sayılı KHK ile kapısına kilit vurulan Kanal 12 ile On Dört TV'nin Türkiye'deki Caferilere yönelik yayınlar yaptığını belirten CHP Medya Komisyonu Üyesi Yarkadaş, "AKP gibi düşünmeyen herkesi terörist ve teröre yardım edenler olarak ilan ediyorlar" ifadesini kullandı.

Her iki kanalın da "teröre yardım ve milli güvenliğe aykırı" yayın yaptığı gerekçesiyle kapatıldığını belirten Yarkadaş, "Bunu iddia edenlerin kanıtı nerede?" diye sordu.

RTÜK'ün adı geçen kanalların kapatılmasından haberi dahi olmadığının altını çizen Yarkadaş, "Tek Adam rejimi, artık göstermelik kurul kararlarına da ihtiyaç duymuyor" dedi.

Türkiye'deki Caferilerin sesi olan her iki kanalın kapatılmasının dikkat çekici olduğunu belirten Yarkadaş, "AKP kendi din anlayışı dışındaki hiçbir geleneğe yaşam hakkı tanımıyor" ifadesini kullandı.

Caferi inancına sahip yaklaşık iki milyon kişinin bu kararla birlikte "potansiyel terörist" kapsamına alındığını da belirten Yarkadaş, AKP'nin tehlikeli bir oyun oynadığını da sözlerine ekledi. Yarkadaş kanalların yeniden açılabilmesi için hükümet nezdinde girişimde bulunacaklarını da belirtti.

AKP'li eski Bakan Ömer Dinçer, başkanlık sistemini eleştirdi

Posted: 23 Jan 2017 06:09 AM PST


AKP'li eski Bakan Ömer Dinçer, başkanlık sistemini işaret ederek "Adil bir seçim sistemiyle oluşan yasama meclislerinin olduğu, denge ve denetimi sağlanan, kuvvetler ayrılığı esasına dayalı modern bir demokrasi amaç olmalıdır" dedi.

Ömer Dinçer, Habertürk Gazetesi'ndeki "Türk tipi başkanlık sistemi mi?" başlıklı yazısında, "Anayasa teklifi tartışmaları sırasında iktidarın savunma delillerinden biri 'Türk tipi başkanlık' idi" hatırlatmasında bulundu. "Bundan kastedilenin ne olduğu anlaşılmadı" diyen Ömer Dinçer şöyle devam etti:

"BURADAN HALKIN YÖNETİME KATILDIĞI BAŞKANLIK SİSTEMİNE TECRÜBE YANSIR MI?"
"Ancak Orta Asya Türk devletlerinin tecrübesi, Emevi ve Abbasi gibi Arap devletlerinin uygulamaları veya Selçuklu ile Osmanlı sistemlerinden öğrendiklerimiz kastediliyorsa, bunların günümüz şartlarında bir 'gelenek' oluşturmayacağı vurgulanmalıdır. Babadan miras olarak yetki devralan sultan veya kral, yürütme ve yasama gücünü elinde bulundurur; mahkeme başkanlarını (kadı) ve şeyhülislamı atar. Buradan halkın yönetime katıldığı ve 'kuvvetler ayrılığına' dayanan başkanlık (veya parlamenter) sistemine tecrübe yansır mı? Ayrıca eski yönetim tarzları dini bir meşruiyet de oluşturmaz. Bu açıdan hukuk, ahlak ve adalet ilkeleri dışında eski yönetim biçimleri ne kadar Türk veya Müslüman ise çağdaş sistemler de o kadar Türk ve Müslüman'dır."

"BUNLARIN SAĞLANIP SAĞLANMADIĞININ ANLATILMASI İKNA EDİCİ OLACAK"
Ömer Dinçer, "Öyle ise günümüz yönetim biçimine yön verecek etkiler, halkın ihtiyaç ve beklentisi, gelişmiş ülkelerin katılımcılığı (şûra), etkinlik ve verimliliği sağlayacak yönetim yapısı, insan hak ve özgürlüklerinin korunması, refahın ve yaşam kalitesinin yükseltilmesidir" dedi.
"Eğer amaç buysa, savunulduğu gibi, özellikle dindar kesimin yoğun eleştirilerine hedef olan 1930-40'lı yılların yönetim biçimi gerekçe olabilir mi? Çünkü, 'sui misal emsal teşkil etmez" diyen Ömer Dinçer şöyle devam etti:
"Adil bir seçim sistemiyle oluşan yasama meclislerinin olduğu, denge ve denetimi sağlanan, kuvvetler ayrılığı esasına dayalı modern bir demokrasi amaç olmalıdır. Kamu idaresinde şeffaflık, katılım, denetim ve hesap verebilirlik, çağdaş yönetimlerin sadece bir tercihi değil, aynı zamanda şartların getirdiği bir zorunluluktur. Halka bunların sağlanıp sağlanmadığının anlatılması ikna edici olacaktır."

Erdoğan’ın referandumda ‘Hayır’ çıkarsa bunu kabul edeceğini açıklaması gerekiyor şimdiden

Posted: 23 Jan 2017 06:08 AM PST


HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, 'partili cumhurbaşkanlığı'nı içeren anayasa değişikliği referandumunda seçim hileleri yapılabileceğine dair kaygı duyduklarını belirtirken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da oylamada 'Hayır' çıkması durumunda sonuca uyacağını açıklaması gerektiğini vurguladı.

Parti merkezinde bir basın toplantısı düzenleyen Bilgen, farklı kesimlerle bir araya gelerek, yuvarlak masa toplantılarına başladıklarını, referandumdaki yol haritalarının nasıl olacağına dair tartışmaları başlattıklarını belirtti.

Referandumdan önce de toplumun bu süreci tartışmasının olanaklarının yaratılması gerektiğini vurgulayan Bilgen, "Seçim hilelerine dair bir kaygımız var. 'Hayır' demenin ne kadar özgür bir ortamda gerçekleşeceğine dair kaygımız var. 'Hayır' diyen, 'Hayır' diyeceği tahmin edilen çevrelere dönük şimdiden baskılar yapılmakta, bu da sürecin ne kadar antidemokratik olacağının göstergesidir" dedi.

'Erdoğan kamuoyunu rahatlatmalı'

Bilgen, referandumda anayasa değişikliğinin reddedilebileceğini de hatırlatırken, "Erdoğan'ın referandumda 'Hayır' çıkarsa bunu kabul edeceğini açıklaması gerekiyor şimdiden. Bu konuda kamuoyunu rahatlatması gereken sayın Cumhurbaşkanı'dır. Çünkü bu konuda dünyada kötü örnekler var" diye konuştu.

'Hangi bütçeyle yürütecek?'

Bilgen, Erdoğan'ın referandum kampanyasını yürütmekte ısrarlı davrandığını da belirterek, bu kampanyanın hangi bütçeyle sürdürüleceğini sorguladı.

HDP Sözcüsü şunları söyledi: "AKP mi organize edecek ya da Cumhurbaşkanı partiliymiş gibi AKP mitinginde mi konuşacak? Cumhurbaşkanı için ayrılan örtülü ödenekten mi harcayacak yoksa Cumhurbaşkanı tarafsız olması gereken pozisyonu ile mi bu kampanyayı yürütecek? Cumhurbaşkanı bütçesi herkesin alın terinden kesilerek oluşturulur. Eğer toplumun bir kesimi Cumhurbaşkanı gibi düşünmüyorsa, pakete 'Hayır' diyorsa Cumhurbaşkanı'nın onların vergisini kendi tercihi lehinde kullanma hakkı olabilir mi? Bunun demokratikliği, hukukiyeti olabilir mi? Cumhurbaşkanı düşüncesini kamuoyu ile paylaşabilir, herkesin söz söyleme hakkı ne kadar varsa onun da o kadar vardır ama mevkisinin imkanlarını kullanması seçime şaibe düşürecektir."

'Bu süreç dışarıda kalınacak bir süreç değil'

Bilgen, HDP olarak referandumdaki tavırlarının ne olacağına da değindi. Parti olarak hiçbir toplantıda boykot alternatifinin tartışılmadığını vurgulayan Bilgen, "Bizim açımızdan sokağın, toplumsal kesimlerin, insanların günlük hayatını etkileyecek olması, bu seçime duyarsız kalmaması, sandığa gitmesi gerekmektedir. Bu süreç kararsız kalınacak, dışında kalınacak bir süreç değildir. Bu süreç, herkesin söz söylemesi gereken, aktif olması gereken bir süreçtir" dedi.

Anayasa değişikliğinin Türkiye'deki mevcut durumu meşrulaştırmak anlamına geldiğini "Biz ölümle sıtma arasında tercih yapmıyoruz" diyerek vurgulayan Bilgen, "Biz süreci kadınların, gençlerin, işçilerin, inanç gruplarının yönetmesini istiyoruz. Bu sadece bir sistem değişikliği değil; bu ülkede nefes almanın, çalışmanın, düşünceyi ifade etmenin, farklılıklarımızla bir arada olma imkanlarının ne ölçüde kalıp kalmayacağının dönüm noktasıdır" dedi.

"Hayır' bir ders vermiş olacak'

Bilgen, referandumda 'Hayır' oyu vermenin içerdiği mesajın da şu olduğunu vurguladı: "Hayır yeni bir başlangıç olacak. Ülkeyi KHK ile yönetme alışkanlığına toplum 'dur' dediği zaman toplum bir ders vermiş olacak. Siyaset bu 'hayır'dan sonra yeniden şekillenecek. 'Hayır'dan sonra bir kaos yaşanacağını düşünen kesim var. Ama kaosun, kaosla yönetmenin bir sistem değişikliği fikrinin gerektiğini yaymak için yaratıldığını düşünüyoruz. Hayır demenin bu kaosu da, kaosla yönetme anlayışını da bitirebileceğinin umudunu taşıyoruz."

Yaz saati ‘tasarruf’a yaramadı: 2016, tüm zamanların en çok elektrik tüketilen yılı

Posted: 23 Jan 2017 06:06 AM PST


'Enerji tasarrufu' gerekçesiyle hayata geçirilen yaz saati uygulaması tartışması devam ederken, 2016 yılındaki elektrik tüketimi, 2015'e göre yüzde 4,3 artışla 277,2 milyar kilovat saate ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesiyle rekor kırdı.

Enerji bakanlığı, yaz saati uygulamasını sabitlerken 'Yaz Saati Uygulaması Güneş Işınımı, Güneşlenme Süresi ve Elektrik Tüketim Verilerine Bağlı Olarak Analizi ve Modellemesi' projesini esas almıştı.

Yaz saati uygulamasının etkilerinin ilk kez görüldüğü kasım ayındaki elektrik tüketiminin geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.5 arttığı ortaya çıkmıştı.

Yılın son günlerinde arka arkaya yaşanan elektrik kesintilerinin maliyetinin saatte 2 milyon TL olduğu açıklanmıştı.

Tüm zamanların en çok elektrik tüketilen yılı

Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) verilerinden derlediği bilgilere göre, geçen yıl 272 milyar kilovat saat seviyesinde elektrik üretimi gerçekleştiren Türkiye, 277,2 milyar kilovat saat de elektrik tüketti.

Söz konusu tüketim, bir önceki yıl tüketilen 265,7 milyar kilovat saate göre yüzde 4,3 artışı ortaya koydu. Aynı zamanda, 2016 tüm zamanların en çok elektrik tüketilen yılı olarak da kayıtlara geçti.

Elektrik üretimi ile tüketimi arasındaki 5,5 milyar kilovat saat seviyesindeki fark ise ithalat yoluyla karşılandı.

En çok tüketim 10 Ağustos, en az tüketim 12 Eylül'de

Geçen yıl elektrik tüketimi günlük bazda en yüksek 10 Ağustos tarihinde görüldü. 905 milyon 764 bin 38 kilovatsaat elektrik kullanılan 10 Ağustos'taki artışın sebebinin aşırı klima kullanımı olduğu tahmin ediliyor.

Bu arada, en düşük tüketim de Kurban Bayramı'nın birinci gününe denk gelen 12 Eylül 2016 tarihinde gerçekleşti. Bu tarihte, günlük 513 milyon 805 bin 39 kilovat saat elektrik tüketildi.

BASIN AÇIKLAMASI (Başkanlık Dayatması Püskürtülecektir)

Posted: 23 Jan 2017 04:32 AM PST


BASIN AÇIKLAMASI
(Başkanlık Dayatması Püskürtülecektir)
AKP'nin başkanlık dayatmasını içeren anayasa değişikliği teklifi MHP'li bir kısım milletvekilinin desteğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirildi.
Böylece Meclis kendi yetkilerini kökünden budayan ve egemenliğin kullanılmasını tek kişiye bırakan"Cumhurbaşkanlığı Sistemi"ne yol verdi.
Adı ne olursa olsun TBMM'de yasalaşan, Laik –Demokratik  Cumhuriyet rejimine karşı tertiplenmiş bir suikast eylemidir.
Yürütme yetkisini; Bakanlar Kurulunu ortadan kaldırarak tek başına cumhurbaşkanına bırakan,
Yasama yetkisinin; özünü omurgasını oluşturan  kısımlarını cumhurbaşkanına/Devlet Başkanına devreden,
Bağımsız olması gereken mahkemeleri;  cumhurbaşkanına bağlayarak ona yargı yetkisi de veren bu düzenlemeler, sonuç olarak,  kan bedeli kazanıp yücelttiğimiz  ulusal egemenliğin kullanılmasının tek bir kişiye devir edilmesidir..
Oysa, Cumhuriyet döneminin bütün anayasaları gibi yürürlükte olan anayasaya göre de "Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir" ve "Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz." (Madde 6)
 Yalnız bu kadar da değil. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının değiştirilemez hükümler de çiğneniyor
Yürütme, yasama ve yargı yetkilerini cumhurbaşkanında toplayarak egemenliğin kullanılmasını tek bir kişiye bırakan bu teklif, yine aynı şekilde, Cumhuriyet döneminin bütün anayasalarında olduğu gibi, mevcut anayasada da bulunan"Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir" (Madde 1) ve "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir" (Madde 2) hükümlerini de dolaylı/örtülü olarak ortadan kaldırıyor, çiğniyor. Üstelik, hatırlayalım ki, mevcut anayasanın bu iki maddesi de anayasanın "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" hükümleri arasında yer alıyor. (Madde 4)
Türk halkının iki yüz yıllık anayasa birikimine, bağımsız, demokratik, laik, sosyal hukuk cumhuriyeti mücadelesine açıkça aykırı bu karşıdevrimci dayatmayı durdurma görevi artık doğrudan doğruya halkımızın elindedir.
AKP-Saray Diktatörlüğü Halkın iradesini yok saymakta, iktidarını korumak için her yolu mubah görmekte, kendilerine muhalif olan tüm sesleri kesmek, muhalefeti korkutmak, bölmek, dağıtmak ve bunu başaramadığı yerde tutsak etmek içinOHAL silahını elinde tutmakta ısrarlıdır.
Biliyoruz ve inanıyoruz ki; Türk halkı, iki yüz yıllık mücadeleyle kan ve can bedeli elde edilmiş egemenlikhakkından vazgeçmeyecektir.
 Bütün ulusal demokratik güçler emperyalizme ve uzantılarına karşı halkın birliğini sağlama hedefinden sapmadan başkanlık dayatmasını püskürtme ustalığını gösterecektir.
23 Ocak 2017   
YÖNETİM KURULU ADINA:                                                                Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

Ortak mücadele çağrısı

Posted: 23 Jan 2017 03:25 AM PST


'Hayır' bloğunu genişletmeye çalışan CHP "demokrat", "muhafazakar", "mütedeyyin" ve "sosyalist" çevrelere "ortak mücadele" çağrısı yapacak.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hafta ortasında TBMM'deki makamında, ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş ile görüştüğü ortaya çıktı. Referandum kampanyasını "partiler üstü" bir biçimde götürmeyi hedefleyen CHP 'hayır' blokunu genişletmeye çalışacak.

TBMM'de 18 maddelik anayasa değişikliği teklifinin referandum eşiğinde kabul edilmesinin ardından "parlamenter demokrasiye" sahip çıkmak adına "hayır" kampanyası yürütecek olan CHP, kampanyasının ana hatlarını belirlemeye başladı.

Kampanyayı "partiler üstü" bir biçimde götüreceğini ilan eden Kılıçdaroğlu, "demokrat", "muhafazakar", "mütedeyyin" ve "sosyalist" çevrelere "ortak mücadele" çağrısı yaptı. Kılıçdaroğlu'nun, anayasa değişikliği teklifinin görüşülmelerinin sürdüğü 19 Ocak günü de TBMM'deki makamında sürpriz bir görüşme gerçekleştirdiği öğrenildi.

Herkes sahaya

Kılıçdaroğlu ile ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş'ın görüşmesinde anayasa değişikliği teklifi ve referandum sürecinin de ele alındığı ifade edildi. Görüşmenin MHP Genel Başkanı Bahçeli ile görüşmenin hemen bir gün sonrasına denk düşmesi de dikkati çekti. Kılıçdaroğlu'nun bu süreçte başka siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları ile de temas edeceği ifade edildi.

Alınan karar gereği, sadece Genel Başkan Kılıçdaroğlu değil, MYK ve PM üyeleri ile milletvekilleri de sahada aktif olarak görev yapacak. Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl'ün koordinasyonunda eski milletvekilleri ve eski PM üyelerinin de süreçte aktif rol alması amacıyla bir çalışma takvimi belirlenecek. Olası kurultayda potansiyel genel başkan adayları arasında gösterilen Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin de sadece Yalova'da değil aralarında İstanbul, Bursa ve Bolu'nun da bulunduğu Marmara ve Batı Karadeniz'de kapsamlı bir saha çalışması yürütmesi bekleniyor.
Öte yandan parti kurmayları referandum sürecinde, hava şartlarını da dikkate alarak açık hava toplantılarından ziyade salon toplantılarına ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyor.

Akşam TV, sabah radyo

Bu çerçevede, özellikle sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile bir araya gelinilmesi öngörülüyor. Referandum olması nedeniyle partinin ekstra hazine yardımı almamasından kaynaklı olarak, kampanya bütçesinde sıkıntılar yaşanabileceği ifade ediliyor. Öte yandan Kılıçdaroğlu'nun, kampanya boyunca akşam saatlerinde televizyon, sabah saatlerinde ise radyo programlarına katılması planlanıyor.

Yurt yangınında 11 öğrenci öldü; Süleymancılar tahliye edildi

Posted: 23 Jan 2017 03:24 AM PST


Adana'nın Aladağ İlçesi'nde 11'i öğrenci 12 kişinin hayatını kaybettiği yurt yangınıyla ilgili tutuklanan dernek yöneticisi 4 kişi, avukatların itirazı üzerine tahliye edildi.

Aladağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, 12 kişinin öldüğü, 24 kişinin yaralandığı 29 Kasım'daki yurt yangınıyla ilgili olarak, kızı da ölen yurt müdürü Cumali Genç, müdür yardımcısı İsmail Uğur ile Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği'nin yöneticileri Ramazan Keleş, Ramazan Dede, Mustafa Öztaş, Mahir Kılınç tutuklanmıştı.

4 Aralık'ta tutuklanan şüphelilerle ilgili olarak avukatları Aladağ Sulh Ceza Mahkemesi'ne tahliye talebinde bulundu. Mahkeme, 22 Ocak'ta Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği'nin yöneticileri Ramazan Keleş, Ramazan Dede, Mustafa Öztaş, Mahir Kılınç'ı tutuksuz yargılanmak üzere tahliye etti. Cumali Genç ile yardımcısı İsmail Uğur'un ise tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Dernek yöneticilerinin tahliye edilmesi üzerine ölen çocukların ailelerinin avukatları, bu kararı itiraz edeceklerini bildirdi.

Yangınla ilgili ise Cumhuriyet Savcılığı'nın soruşturması ise halen devam ediyor.

Trump'tan İsrail'e tam destek

Posted: 23 Jan 2017 03:23 AM PST


Görevine resmen başlayan ABD Başkanı Trump izleyeceği yeni Ortadoğu politikasının ilk işaretlerini verdi.

İsrail Başbakanı Netanyahu ile bir telefon görüşmesi yapan Trump, İsrail yönetimine sınırsız desteğini tekrarladı.Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile bir telefon görüşmesi yaptığı duyuruldu. Trump'ın görüşmede, ABD'nin İsrail'e sınırsız desteğinin altını çizdiği ve iki liderin de "İran'ın yol açtığı tehdit" konusunda hemfikir olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca Trump'ın Netanyahu'yu Şubat ayında Beyaz Saray'a davet ettiği bilgisi verildi.

Açıklamada "İran'ın tehdide yol açtığı konusunda hemfikir olan iki liderin bölgesel konularda daha sıkı işbirliği yapmak istediği" kaydedildi.

Beyaz Saray'ın bu açıklaması, Washington'ın Tahran'a karşı daha sert politikalar izleyeceğinin işareti olarak değerlendirildi. Trump seçim kampanyasında da İsrail'in rahatsızlık duyduğu İran'la yapılan nükleer anlaşmaya karşı çıkmıştı.

Barış görüşmeleri için 'ortak vizyon'

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada ise Trump'ın Netanyahu'yu Şubat ayı için Beyaz Saray'a davet ettiği, ancak kesin bir tarih kararlaştırılmadığı belirtildi. Açıklamada, iki lider arasındaki telefon görüşmesinin oldukça "sıcak" geçtiği değerlendirmesi yapıldı. İkilinin görüşmede, İran ile imzalanan nükleer anlaşma ve Filistin ile barış görüşmeleri üzerine de görüştükleri ifade edildi.

Netanyahu'nun bölgeye barış ve istikrar getirecek "ortak bir vizyon" oluşturulmasına yönelik dileğini Trump'a bir kez daha tekrarladığı kaydedildi. Beyaz Saray'ın açıklamasında ise bu konuda Filistin ile İsrail arasındaki barışın ancak "doğrudan görüşmelerle" sağlanabileceği belirtildi.

ABD Başkanı Donald Trump, seçim kampanyasında Kudüs'ü başkent olarak tanıyacağını açıklamış, ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyacağını duyurmuştu.

Kudüs'ün statüsü iki devletli çözüm üzerinde büyük rol oynuyor. İsrail, Kudüs'ün bölünemeyeceğini belirtirken Filistin tarafı Doğu Kudüs'ü kurulması hedeflenen devletin başkenti yapmak istiyor.

"Trump ile birlikte oyunun kuralları değişti"

İsrail ile Filistin arasındaki barış sürecindeki en tartışmalı konulardan biri de Yahudi yerleşim yerleri. Ancak İsrailli yetkililer, ABD'deki yönetim değişikliğinin ardından Doğu Kudüs'te 566 konutu kapsayan yeni yerleşim projesine onay verdi.

Kudüs Belediye Başkan Yardımcısı Meir Turjeman, Trump'ın göreve başladığı cuma günü itibariyle "oyunun kurallarının değiştiği' değerlendirmesinde bulundu. Turjeman, onay verilen 566 yeni konutun başlangıç olduğunu, 11 bin yeni konutun inşasına ilişkin planları olduğunu kaydetti.

Batı Şeria'da yaklaşık 430 bin, Doğu Kudüs'te ise 200 binin üzerinde Yahudi yerleşimci yaşıyor. Aralık ayında BM Güvenlik Konseyi 1979 yılından bu yana ilk kez İsrail yerleşim yerlerine karşı bir kararı onaylamıştı. Obama başkanlığındaki ABD yönetimi daha önceleri olduğu gibi veto vermek yerine çekimser oy kullanmıştı.

İçişleri Bakanlığı: Valilere FETÖ incelemesi yok

Posted: 23 Jan 2017 03:20 AM PST


Bugün kamuoyuna yansıyan valiler hakkında soruşturma açıldığı ve pasaportlarına tahdit konulduğuna dair haber, İçişleri Bakanlığı tarafından doğrulanmadı.

Bakanlığın resmi Twitter hesabından konuya ilişkin açıklama yapıldı.

Açıklamada, Devlet Denetleme Kurulundan, haberde adı geçen valilerle ilgili İçişleri Bakanlığına intikal eden bir soruşturma bulunmadığı belirtilerek, valilerin pasaportlarında da tahdidin söz konusu olmadığı kaydedildi.

Bugün yayınlanan bir haberde valiler Vahdettin Özcan, İbrahim Şahin, Hüseyin Avni Coş, Adnan Yılmaz ve Hasan Karahan hakkında soruşturma olduğu ve pasaportlarına tandit konulduğu iddia edilmişti.

Barzani: Maliki başbakan olursa Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan edeceğim

Posted: 23 Jan 2017 03:18 AM PST


Irak'taki bölgesel Kürt yönetiminin başkanı Mesud Barzani, Irak eski Başbakanı Nuri el Maliki'nin yeniden başbakan olması halinde, "Kürdistan'ın bağımsızlığını ilan edeceğini" söyledi. Barzani, "Maliki hükümetinin yönettiği bir Irak'ın içinde kalmayız" dedi.

Barzani, Londra'da Arapça yayımlanan El Şark el Ewsat gazetesinin sorularını yanıtladı. Barzani, Irak'ın Kürt kökenli eski Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari'nin görevden uzaklaştırıldığını ve şu anki Başbakan Haydar el İbadi'nin Musul operasyonunda yenilgiye uğratılmasının hedeflendiğini, bununla da Maliki'nin yeniden başbakan yapılmak istendiğini öne sürdü.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani, Maliki'nin yeniden başbakan olması durumunda kimseye sormadan, danışmadan "Kürdistan'ın bağımsızlığını ilan edeceğini" öne sürerken, "Biz Maliki hükümetinin yönettiği bir Irak'ın içinde kalamayız" dedi.

Barzani, ABD'nin yeni başkanı Donald Trump ile Irak'taki 'Kürdistan bölgesi' sorumluları arasındaki iyi bir diyalogun devam edeceğini ve Washington yönetiminin Kürtlere desteğinin süreceğine inandığını da sözlerine ekledi.

Evet'çiler kararsız, hayır oylarında yükseliş var

Posted: 23 Jan 2017 03:17 AM PST


Kamuoyu araştırma şirketi SONAR'ın başkanı Hakan Bayrakçı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda kabul edilerek referandum sürecine giren ve partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifine ilişkin açıklama yaptı.

SONAR'ın başkanı Hakan Bayrakçı, "2-3 yıl önce yaptığımız anketlerde, seçmenin yaklaşık yüzde 70'i başkanlığa karşıydı. Ama sonra bu oran yavaş yavaş düştü. 15 Temmuz'la birlikte başa baş hale geldi. Arkasından başkanlığa 'evet' diyenler öne bile geçti. Son bir iki haftada 'hayır' oylarında tekrar yükselme başladı" dedi.

Aydınlık yazarı İsmet Özçelik'in Hakan Bayrakçı'nın açıklamalarına da yer verdiği (23 Ocak 2017) yazısı şöyle:

"2-3 yıl önce yaptığımız anketlerde, seçmenin yaklaşık yüzde 70'i başkanlığa karşıydı. Ama sonra bu oran yavaş yavaş düştü. 15 Temmuz'la birlikte başa baş hale geldi. Arkasından başkanlığa 'evet' diyenler öne bile geçti. Son bir iki haftada 'hayır' oylarında tekrar yükselme başladı. Bunda anayasa değişikliği Meclis'te görüşülürken yapılan tartışmalar ve televizyonlarda yayınlanan anayasa oturumlarının etkili olduğunu düşünüyorum"

Meclis'in yetkilerini tek kişiye devreden ve "denetimsiz başkanlık"öngören anayasa değişikliği teklifi Meclis Genel Kurulunda kabul edildi.

Anayasa "gizli oy" dese de oylamalar "açık"yapıldı. AKP "evet" dışındaki pulları toplarken, "geçersiz" oy kullanmaya karşı da önlem alındı. "Şüpheli"milletvekilleri uyarıldı ve "açık oy"kullandırıldı.

MHP'de de durum farklı değil. Bahçeli'ye yakın bir bayan milletvekili pul toplamakla görevlendirildi. Muhaliflere göre, açık "hayır"cılar dışında 3 milletvekili pul vermeyi reddetti. Geri kalan hepsi "evet"dışındaki pulları bu bayana teslim etti.

Sıra referandumda

Şimdi gözler referandumda. 2 veya 9 Nisan tarihleri öne çıkıyor. Erdoğan kritik kararları hep yurt dışı gezilerinde verdi. Referandum tarihini de Afrika gezisinde belirleyecek gibi..!

 Şimdi referandum hazırlıkları gündemde. Hem Saray'da, hem başbakanlıkta, hem de AKP genel merkezinde referandum için düğmeye basılmış durumda.

 Devletin tüm olanaklarının seferber edileceği tecrübeyle sabit. Diğer bir deyişle "evet"kampanyasının masrafları, işçinin, çiftçinin, esnafın, sanayicinin, tüm vatandaşların ödediği dolaylı, dolaysız vergilerden karşılanacak.

Adı da "demokratik referandum" olacak!

"Kesin evet" ve "kesin hayır" oyları

 Şu aralar Türkiye ile ilgilenen herkes referanduma yoğunlaşmış durumda. Yabancı ülkeler, yerli, çokuluslu şirketler anket üstüne anket yaptırıyorlar. Önlerini görmeye çalışıyorlar.

İlk gelen bilgiler ilginç. Genelde "evet"oyları "hayır"a göre 1-2 puan yukarda görünse de "kesin" oylarda durum farklı. "Evet" yüzde 30'larda seyrederken, "hayır" oyları yüzde 40'larda.

"Hayır"cılar net Yani, "hayır"cılar "hayır"konusunda net. Ancak "evet"çiler için aynı durum geçerli değil.

 Bu durumu kamuoyu araştırma şirketleri yöneticilerine sordum. "Hayır'cılar kararlı, 'evet'çiler kararsız" diye özetlediler. "Hayır" oylarının gerilemeyeceğini, ama "evet" oylarının oynak olduğunu bildirdiler.

SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı ile de konuştum. Değerlendirmeleri özetle şöyle:

"Hayır"da kıpırdanma var

"2-3 yıl önce yaptığımız anketlerde, seçmenin yaklaşık yüzde 70'i başkanlığa karşıydı. Ama sonra bu oran yavaş yavaş düştü. 15 Temmuz'la birlikte başa baş hale geldi. Arkasından başkanlığa 'evet' diyenler öne bile geçti. Son bir iki haftada 'hayır' oylarında tekrar yükselme başladı. Bunda anayasa değişikliği Meclis'te görüşülürken yapılan tartışmalar ve televizyonlarda yayınlanan anayasa oturumlarının etkili olduğunu düşünüyorum"

Vatanım Sensin'de Miray Daner ve Kubilay Aka arasında aşk iddiaları

Posted: 23 Jan 2017 03:15 AM PST


"Dizi setinde başlayan aşkların" en sonuncusu 'Vatanım Sensin' dizisinin setinde filizlendi.

Nilay karakteri Miray Daner ve dizinin Ali Kemal'i Kubilay Aka arasında aşk iddiaları ortaya atıldı.
Yapımcıların kulağına giden bu aşk şimdilik saklanmaya çalışılsa da genç aşıklar önceki gece yapılan doğum gününe de birer dakika arayla girerek ilk açıklarını verdi.

Çift magazin basınından kaçmak için sık sık Anadolu yakasında bir araya geldiği de iddialar arasında yerini aldı.

Atatürk’e asıl benzeyen Tayyip Bey değil, 2. Abdülhamid’dir

Posted: 23 Jan 2017 03:12 AM PST


"Kızlarını baleye teşvik eden ve bale temsilleri icra ettirten de 2. Abdülhamid'dir"

Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, Doç. Dr. Abdulhamit Kırmızı'nın "Abdülhamid-Tayyip Erdoğan eşleştirmesi sorunludur. İlla benzetme yapılacaksa Erdoğan Abdülhamid'den ziyade Mustafa Kemal'e benzer" ifadesiyle ilgili olarak "Illa bir benzetme olacaksa, asıl Atatürk'e benzeyen Tayyip Bey değil, 2. Abdülhamid'dir. Nedenlerini, merhum ustamız Hasan Pulur tekrar tekrar yazmıştı; Tayyip Erdoğan, kendi kızlarının bale yapmasını düşünmediğini söylüyor, 'Kızlarımın hamdolsun o tür idealleri, düşünceleri söz konusu değil!' diyor. Kızlarına klasik müzik orkestrası kurduran, bale yapmalarını teşvik eden ve bale temsilleri icra ettirten de 2. Abdülhamid'dir" dedi.

Madem yöneticilerimiz - yazarlarımız içeride.. 
Madem "Köşedeki bayiden 1'den fazla Cumhuriyet alın, dostlarınıza verin ki gazetemiz bu badireyi de atlatsın" günleri yaşıyoruz...
Madem (Kanal D - Ahmet Hakan) kravat üzerinden reyting kazanmayı deniyor. 
İkramiyeli ve kravatlı bir pazar yazısının da belki tiraja bir katkısı olabilir.

***

Google'a falan bakmadan buyurun aşağıdaki birkaç soruyu yanıtlamaya... 
Bilirseniz.. 
Bendeniz, sizin adınıza bayilerden 100 tane Cumhuriyet satın alıp Eminönü'nde Mısır Çarşısı çıkışında dağıtacağım. 
Bilemezseniz.. 
Sizler de yarın sabah 10'ar tane Cumhuriyet alıp, konu komşuya dağıtır mısınız? 
Teklif bizden, takdir ve inayet sizden!

***

Sorular:
1- Tarihte, babası ilk kez kravat takan padişahımız kimdir? (Ipucu: Uzun saltanat süresi ve yönetim tarzı ile günümüz sultan mukallitlerinin ağzını sulandırır!) 
2- En büyük zevki kızlarının piyanoda çaldığı klasik Batı müziği eserlerini dinlemek ve "icra ettikleri bale ve Ispanyol danslarını seyretmek olan" padişahımızın (halifemizin) adı? 
3- Saray'da kızlarına küçük bir orkestra ile temsil grubu kurduran ve hayranı olduğu Fransız sahne yıldızı matmazel Sarah Bernhardt'ın oyunlarını oynatan padişahımızın adı nedir? 
4 - Saray'ına yazlık ve kışlık olmak üzere iki ayrı tiyatro salonu yaptırtan ve bu salonlarda temsil vermeleri için Avrupa'dan tiyatro kumpanyaları getirten hangi padişahtır?
***

Daha fazla soru hem sütunumuzu "Kim 500 milyar ister?" programına çevirebilir.. 
Hem de kıymetli okurlarımızı, 10 fazla gazete uğruna fazla zahmete sokmak olur. 
Zahmetsiz de 1'den fazla gazete alıp eşe-dosta dağıttıklarını biliyoruz.

***

Elbette her çağın, her zamanın ve her anın bir ruhu vardır. 
Ve o ruh sadece sıradan bireyleri değil, siyasi iktidar sahiplerini de fikren, zihnen ve fiziken biçimlendirir. 
Bugünkü muktedirler zihinlerini ve yaşam tarzlarını çağın ruhuna göre değil, geçmiş zamanların zihniyetine göre şekillendirme çabasında. 
Tarihi seksek oynarcasına gibi atlayarak okuyorlar.

***

Anayasa oylamaları arasında ve tam da Milli Eğitim Bakanlığı müfredatında Atatürk, Inönü bahisleri "güncellenirken", nereden ve neden icap ettiyse AKP'li gençler için "II. Abdülhamid Han - Anma Konferansı" düzenlendi. 
Başbakan da gidip konuştu. 
Dedi ki: 
"Bize Abdülhamid'i doğru anlatmamak için her şeyi yaptılar!" 
- Tıpkı şimdi Mustafa Kemal Atatürk'e ve Ismet Inönü'ye ve örneğin Lozan'a yapıldığı gibi mi?
Diye soran olmadı.

***

Başbakan'ın "Doğru anlatmadılar!" yakınmasına örnek bulmak gerekiyor. 
Yakında tarihe kendi kendini buharlaştıran başbakan olarak geçeceği için bu hizmeti fazlasıyla hak ediyor. 
Yukarıdaki sorulu - naçiz tiraj artırma girişiminin yanıtları: 
* Sarayına (yani Yıldız Sarayı'na) bir değil, iki ayrı tiyatro salonu birden yaptıran, Avrupa'dan tiyatro kumpanyaları getirten padişahımız ve halife efendimizin adı Ulu Hakan diye de bilinen Sultan 2. Abdülhamid'dir. 
* Fransız tiyatro aktrisi Sarah Bernhardt'ın oyunlarını sarayında temsil ettiren de yine Halife Sultanımız 2. Abdülhamid'dir. 
* Kızlarına klasik müzik orkestrası kurduran, bale yapmalarını teşvik eden ve bale temsilleri icra ettirten de 2. Abdülhamid'dir.
* Babası Halife Sultan Abdülmecid'in ilk kravat takan ve ressamlara poz veren ilk halife olması de rastlantı değildir. Çünkü kendisi Batı modernizmine hayrandı. Belli ki oğlu Abdülhamid'i de yaşam tarzı bakımından etkiledi.

***

Kravat... Eh, padişah takar da tebaası durur mu? 
Önce aydınlar, sonra bürokratlar takmaya başladı.
Kravat, Osmanlı okumuşları arasında pek sevilir, tutulur ve takılırken, mutaassıp çevreler kravatı "medeniyet yuları" diye küçümsediler. Takmadılar. 
Bugünkü iktidar önde gelenleri gibi, ne yazık ki muhalefetin kimi önde gidenleri de takmayla takmama arasında gidip geliyorlar.

***

Binali Bey, Anma Toplantısı'nda AKP gençleri için bin dereden su getiriyor. 
2. Abdülhamid'in "doğru anlatılmadığından" yakınıyor. 
Oysa Abdülhamid'i asıl doğru anlatmayan AKP iktidarı... 
Yukarıdaki bilgilerin her satırı, AKP iktidarının yazdırdığı ve bastırdığı "II. Abdülhamid - Modernleşme Sürecinde Istanbul" adlı dev boyutlu 530 sayfalık kitaptan... 
Üstelik kitabın bilimsel danışmanı ve redaksiyonunu yapan da Doç. Dr. Abdülhamid Kırmızı... 
Doçent Kırmızı kim? 
Gerçekten genç kuşağın '79etenekli ehliyetli tarihçilerinden.
Ve halen Külliye danışmanlarından... 
Bir süre önce yaptığı şu açıklama dikkatlerden kaçmıştı:
"Recep Tayyip Erdoğan, 2. Abdülhamid'e değil, Mustafa Kemal Atatürk'e benziyor!" 
Acaba?
Illa bir benzetme olacaksa, asıl Atatürk'e benzeyen Tayyip Bey değil, 2. Abdülhamid'dir! 
Nedenlerini, merhum ustamız Hasan Pulur tekrar tekrar yazmıştı:
Tayyip Erdoğan, kendi kızlarının bale yapmasını düşünmediğini söylüyor... "Kızlarımın hamdolsun o tür idealleri, düşünceleri söz konusu değil!" diyor.
Ekliyor: 
"Bir balerinin neler yaptığı, neler ortaya koyduğu ve nereye hitap ettiği ortada.Bunu farklı bir yorum olarak değerlendirebilirsiniz. Yani bu benim kendi kanaatimdir. Dolayısıyla çok açık ve net söylüyorum, bu noktada duyarlılığını belden aşağı indirmeyeceği her şeyde varım. Ama indirecek olanın karşısındayım. Çünkü şu anda kültür emperyalizminin en önemli dallarından biri, insanı belden aşağısıyla meşgul etmek." (20.07.2010 Milliyet)

***

Kim bilir belki de Binali Bey haklı... 
Bazı şeyleri "doğru anlatmamak için" her şeyi yapıyorlar!

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı: "Yaklaşık 2 aylık bir işimiz kaldı"

Posted: 23 Jan 2017 03:09 AM PST


Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı inşaatıyla ilgili "Yaklaşık 2 aylık bir işimiz kaldı. Şu anda yoğun bir şekilde çalışıyoruz ama kış şartlarının zorluklarını da hesaba katarak mart, nisan gibi inşaatı bitirmeyi planlıyoruz." dedi.

Arslan, Çankaya Köşkü'nde, basın kuruluşlarının Ankara temsilcilerine verilen akşam yemeğinde değerlendirmelerde bulundu. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikasının (İNTES) geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programında, kamu ihale süreçlerine ilişkin kullandığı bir ifadenin eleştirildiğini dile getiren Arslan, Bakü-Tiflis-Kars projesinin yapımında yaşanan sıkıntılardan bahsetti.

Söz konusu projenin ikmal ihalesinin yapılmasının ardından ihale süreçlerinin, itirazlardan dolayı 1 yıl sürdüğünü dile getiren Arslan, "Bu süre sonunda işe başlandı. İşin yüzde 70'i yapılmışken, İdare Mahkemesi itiraz edeni haklı buldu. 1 sene değerlendirme süreci ile geçti. İnşaat başlayana kadar yaklaşık 2-2,5 sene kayboldu, 2,5 senenin sonunda İdare Mahkemesi 'İşi ilk firmaya vereceksiniz.' dedi. İdare 1 yıldır iş yapan firmanın işini tasfiye etti, tasfiye de yine 5-6 ay sürdü. Daha sonra da Danıştay, İdare Mahkemesinin kararını bozdu. Tekrar üçüncü firmayla olan sözleşme feshedildi, Tekrar birinci firmaya dönüldü. Bütün bu işlemlerden ne elde ettik? Projenin 3 yılı aşkın bir süre gecikmesine neden oldu. Son 8 aydır ihaleyi kazanan firma olağanüstü bir gayretle çalışıyor. Başlangıçtaki hedef 2012 idi. Ama ihale süreçlerinden dolayı proje gecikti. Şimdi yaklaşık 2 aylık bir işimiz kaldı. Şu anda yoğun bir şekilde çalışıyoruz ama kış şartlarının zorluklarını da hesaba katarak mart, nisan gibi inşaatı bitirmeyi planlıyoruz." diye konuştu.

ÇİN'E GİDEBİLECEK ŞEKİLDE İKİYE AYIRACAK

Arslan, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının "orta koridor"un önemli bir halkası olduğuna dikkati çekerek, projenin Kars-Tiflis-Bakü üzerinden daha da ileri gideceğini bildirdi.  Projenin detayları hakkında bilgi veren Arslan, "Kars'tan sonra Bakü'ye kadar tek hat, Bakü'den sonra hem Kazakistan hem de Türkmenistan üzerinden Orta Asya'nın devamına, Çin'e gidebilecek şekilde ikiye ayıracaklar. Ciddi bir yük hareketi olacak, demiryollarında yaklaşık 26,5 milyon ton yük taşıyoruz. Sadece Kazakistan'ın 'Bu hatta vereceğim' dediği yük yılda 10 milyon ton. Çin'in deniz aşırı ülkelere gönderdiği, Amerika'yı saymıyorum, AB'ye gönderdiği yükün yüzde 10'unu alsak ki 240 milyon ton konteyner gönderiyor. Bunun yüzde 10'unu alsak 24 milyon ton konteyner yük demektir. Diğer ülkeler de buna göre pozisyon alıyor zaten hatlarını yeniliyorlar, yeni hatlar yapıyorlar. Herkes buna göre hareket ediyor çünkü güney koridorda ve kuzey koridorda denizi de dahil ettiğiniz zaman yol yaklaşık 50 gün sürüyor, Çin'den bir yükü İngiltere'ye, Almanya'ya, Fransa'ya göndermek yaklaşık 45-62 gün sürüyor. Orta koridordan gönderirseniz 12-15 gün sürüyor. Yaklaşık dörtte biri kadar bir zamanda yük istenilen adrese ulaştırılmış olacak." ifadesini kullandı.

"DÜNYADAKİ TAŞIMA KORİDORLARININ BİR PARÇASI"

Bakan Arslan, ABD Başkanı Donald Trump'ın seçmenlerine köprü ve otoyol yapma gibi vaatlerde bulunmasına ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine şöyle konuştu:  "Trump'ın söylediği Amerikalılar açısından önemli. Bizim açımızdan Amerika'daki yollardan ziyade, bu coğrafyada ve dünyada izleyeceği politika ve strateji çok daha önemli, asıl bizi bağlayan odur. Ancak yollar, köprüler kısmına gelince biz ulaştırmacılar olarak hep şunun sıkıntısını yaşardık, herkes doğruyu bilir ama uygulamaya sıra gelince, bu coğrafyanın köprü olması için gerekeni yapmaya sıra gelince istediğimiz desteği bulamazdık. Son 14 yıldır ulaştırmaya sağlanan destek gerçekten kimsenin aklından hayalinden geçmeyen destekler ve rakamlar olduğunu söyleyebilirim. O yüzden ülkemiz ulaşım ve erişim imkanları bakımından iyi bir noktaya geldi. Ulaştırmanın her türünde, Orta koridorda olduğu gibi, bütün koridorlarımızı dünyadaki taşıma koridorlarının bir parçası olarak düşünüp yapıyoruz. Memnuniyetimiz odur ki biz çoğunu yaptık, azı kaldı ve azını da yaptıkça birbirini tamamlıyor. Ulaşım yolları, ulaşım koridorlarına entegre edildikçe çok daha ekonomik, çok daha kullanışlı oluyor. Kullanıcıların hayatı çok daha konforlu hale geliyor. Burada herkes biliyor, neden üçüncü havalimanına karşı çıkılıyordu, neden köprülere karşı çıkılıyordu, neden tünellere karşı çıkılıyordu? Çünkü bunlar büyük koridorların tamamlayıcısı. Ulaştırma koridorları aynı zamanda ekonominin, kalkınmanın, ticaretin ve endüstrinin olmazsa olmazı. Ulaştırmacılar olarak biz 14 yıldır bunun iyi bir şekilde farkındayız."

"GECİKTİĞİMİZ BİR VAKA ANCAK..."

Arslan, bu sene ulaştırmaya 37 milyar lira bütçe ayrıldığını belirterek, bunların daha önce hayal edilemeyen rakamlar olduğunu söyledi. 

Türkiye'deki ulaştırma yatırımlarının son teknoloji ile yapıldığına dikkati çeken Arslan, şunları kaydetti:  "Amerika bunu yeni gördüyse bir şey diyemem. Ama çok yeni görmemiştir. Daha hakikatli bir noktaya gelelim, belki onlar bizden çok önce yaptılar bunu, belli bir doyum noktasına geldiler ve 'yeter' dediler. Halbuki hiçbir zaman yetmiyor. Belki Trump'ın demek istediği odur; 'Yetmez üstüne yeni ilaveler yapmamız lazım.' Çünkü ben görüyorum. Avrupa'yı gıpta ile izliyoruz, 100 yıllık 80 yıllık metrolar var ama aynı zamanda 100 yıllık eski metrolar... Geliyorlar bizim metroları, yolları gezdiklerinde diyorlar ki 'Olağanüstü kaliteli yüksek standartlı yapılmış'. Geciktiğimiz bir vaka ancak bugünkü teknoloji ile yaptığımız için de onlara göre çok daha üst standartta çok daha kaliteli?. Kalkınmada geç kalmanın dezavantajını avantaja çevirip son teknoloji ile yapmamız lazım. Son 14 yılda biz bunu yapıyoruz. Parti olarak, Hükümet olarak Bakanlığa bu kadar destek verildiği sürece inşallah çok daha güzellerini yapacağız. Birçok

etüt proje yaptığımız çalışma var. Hepsi de bir bütünün parçaları. Tek tek baktığımızda küçük gibi gözüküyor ama büyük legonun birer tamamlayıcıları."

‘Sivil cuma’ namazı sırasında ‘örgüt propagandası’ yaptığı iddiasıyla hapis istenen Erdoğmuş beraat etti.

Posted: 23 Jan 2017 12:50 AM PST


Diyarbakır'daki 'sivil cuma' namazı sırasında okuduğu hutbe nedeniyle 'örgüt propagandası' yaptığı iddiasıyla hakkında beş yıl hapis istenen HDP Diyarbakır milletvekili Nimetullah Erdoğmuş beraat etti.

HDP'li Erdoğmuş hakkında, 4 Mart 2016'da Diyarbakır'daki Sümerpark'ta 'sivil cuma' nedeniyle Ankara Başsavcılığınca soruşturma açılmıştı. Parti kararıyla ifade vermeye gitmeyen Erdoğmuş, 16 Aralık 2016'da Ankara'da terörle mücadele şubesince evinde gözaltına alınmış, aynı gün serbest bırakılmıştı.

Erdoğmuş, 'sivil cuma' sırasında şunları söylemişti: "Hemen birkaç adım ötesinde Sur ilçesinde şu anda mağdurlar var, can pazarı var, ölüm var. Zulüm ve gaddarlık var. Biz yerimizde oturuyoruz ve Sur'da ölümler oluyor. Bizler ölümler içinde ayrımcılık yapmıyoruz. Bunlar bizim ölülerimizdir diğerleri de onların ölüleridir, bunlar dosttur, bunlar düşmandır diye ayrımcılık yapmıyoruz."

Savcı, Erdoğmuş'un bu sözleriyle PKK'nın 'şiddet içeren yöntemleri'ni övdüğünü öne sürmüştü. Savcı, Erdoğmuş'un, Sur'daki güvenlik güçlerinin operasyonlarını gayrı meşru gösterdiğini, konuşmanın tümünün düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini kaydetmişti.

9 Ocak'ta ertelenen duruşma bugün görüldü.

Duruşmada ifadesi alınan HDP'li Erdoğmuş asırlardır din hizmeti veren bir ailenin mensubu olduğunu, yarım asırdır kendisinin de bu alanın içinde olduğunu belirtti: "Ömrüm bu alanda geçti. Şu anda hakkımda bir fezleke var. Partimde de bu kimliğimle bulunuyorum. Benim hutbemin konusu ve içeriği ile ilgili takdiri size bırakıyorum. Adalet dağıtıcıları olarak size güvenimiz sonsuzdur. Adalet bizim inancımıza göre kutsaldır. İddianamemde 'sözde sivil cuma' ve 'sözde hutbe' ifadeleri kullanılmış. Bu ifadeleri kabul etmiyorum. Bu organizyasyonun DİK tarafından yapılmadı. Organizyasyondan, yer tespitine kadar benim organizyasyonumdur. Minberi bile kendim yaptırdım. Onu organize eden bir dernek yada bir örgüt yoktur. 'Sözde Cuma' ifadesi küçümsemeyi ifade ettiği için kabul etmiyorum. Bu ifadeleri nazik bulmadım ve çıkarılmasını istiyorum."

Mahkeme, avukat olan kızı Asya Erdoğmuş'un savunduğu Nimetullah Erdoğmuş'un suçun yasal unsurları oluşmadığından beraatına karar verdi.

Resmi Gazete'de yayımlanan son KHK ile ihraç edilenlerin tam listesi

Posted: 23 Jan 2017 12:48 AM PST


Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında Olağanüstü Hal Kanunu (OHAL) kapsamında 4 yeni KHK yayımlandı. Yürürlüğe giren 682, 683, 684 ve 685 sayılı kararnamelere göre 367 kişi görevinden ihraç edildi, 2 medya kuruluşu kapatıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında 2 Ocak'ta toplanan Bakanlar Kurulu'nca Anayasa'nın 121'inci maddesi ile 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 4'üncü maddesine göre, alınan kararlar doğrultusunda hazırlanan 682, 683, 684 ve 685 sayılı kanun hükmünde kararnameler, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Olağanüstü hal kapsamında çıkarılan 683 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile çeşitli kamu kurumlarından 367 kişi ihraç edilirken, 124 kişi de görevine iade edildi. Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren kararnamede, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı veya irtibatı olan kamu görevlerinin ihraçlarına ilişkin liste yer aldı.

367 KİŞİ İHRAÇ EDİLDİ

Buna göre, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndan 3, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'ndan 2, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı'ndan 1, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan 1, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nden 10, İller Bankası'ndan 2, İçişleri Bakanlığı'ndan aralarında vali yardımcısı, kaymakam ve hukuk müşavirlerinin de olduğu 134, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nden 23, Türkiye İstatistik Kurumu'ndan 2, Kamu Gözetimi, Muhasabe ve Denetim Standartları Kurumu'ndan 1, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nden 2 ve sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlardan 186 kişi görevden ihraç edildi.

Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmayacak, haklarında özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilecek.

Kamu görevinden çıkarılan bu kişilerin, mahkumiyet kararı aranmaksızın, rütbe veya memuriyetleri alınacak ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilemeyecekler. Ayrıca bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecek, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyecek, bunların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılacak.

Bu kişilerin silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları da iptal edilerek, oturdukları kamu konutları veya vakıf lojmanlarından da 15 gün içinde tahliye edilecekler.

İhraç edilenler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamayacak. Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunacak, bildirim üzerine pasaport birimlerince de pasaportları iptal edilecek.

GÖREVE İADELER

Söz konusu KHK'da göreve iade edilen kişilerin listesine de yer verildi. Buna göre, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda 73, TRT'de 2, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda 1, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nde 8, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda 2, İçişleri Bakanlığı'nda aralarından vali yardımcısı ve kaymakamların da olduğu 8, Türkiye İstatistik Kurumu'nda 1 ve Sağlık Bakanlığı'nda da 30 kişi, daha önce çıkarıldıkları kamu görevlerine iade edildi.

Söz konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren 10 gün içinde göreve başlamayanlar 'çekilmiş' sayılacak. Bu kapsamda, göreve başlayanlara da kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları güne kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenecek.

Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacak. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilecek.

2 TELEVİZYON KANALI KAPATILDI

683 Sayılı KHK ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan 2 özel televizyon kanalı kapatıldı.

Kapatılan özel televizyonlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak bedelsiz olarak Hazine'ye devredildi.

'OLAĞANÜSTÜ HAL İŞLEMLERİ İNCELEME KOMİSYONU' KURULDU

685 Sayılı KHK ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan kanun hükmünde kararname hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere 'Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu' kuruldu.

Ayrıca 685 Sayılı KHK'da, komisyonun, olağanüstü hal kapsamında doğrudan kanun hükmünde kararnameler ile tesis edilen işlemler hakkında, kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi, öğrencilikle ilişiğin kesilmesi, dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması, emekli personelin rütbelerinin alınması gibi görev alanları yer aldı.Komisyon, görevi kapsamında ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi, devlet sırlarına ilişkin ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, kamu kurum ve kuruluşları ile yargı mercilerinden talep edebilecek.

KOMİSYONU HSYK BELİRLEYECEK 

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, yedi üyeden oluşacak.  Üyelerin üçü kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından, bir üye Adalet  Bakanlığının merkez teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan hakim ve  savcılar arasından Adalet Bakanı'nca, bir üye mülki idare amirleri sınıfına  mensup personel arasından İçişleri Bakanı'nca, birer üye Yargıtay ve Danıştayda  görev yapan tetkik hakimleri arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca  (HSYK) belirlenecek.

Komisyon, kendi üyeleri arasından yapacağı seçimle bir başkan ve bir  başkanvekili seçebilecek. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun  toplantı ve karar yeter sayısı için dört sayısı aranacak ve oylamalarda çekimser  oy kullanılamayacak.

 BAŞVURU VALİLİKLERE YAPILACAK 

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na başvurular valilikler  aracılığıyla yapılacak. Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan  çıkarılanlar ya da ilişiği kesilenler, en son görev yaptıkları kuruma da  başvurabilecek.  Başvuru tarihi, valiliklere veya ilgili kurumlara başvurunun yapıldığı  tarih olarak kabul edilecek. Valilikler ve ilgili kurumlar, kendilerine yapılan  başvuruları gecikmeksizin komisyona iletilecek ve mükerrer başvurular işleme  alınmayacak.    Komisyonun başvuru almaya başladığı tarihten önce yürürlüğe konulan  KHK'larla ilgili olarak başvuru alma tarihinden itibaren 60 gün içinde, bu  tarihten sonra yürürlüğe konulan KHK'larla ilgili olarak ise Resmi Gazete'de  yayımlanma tarihinden itibaren 60 gün içinde yapılmayan başvurular işleme  alınmayacak. Komisyona yapılan başvurular, aranan şartlara uygunluk bakımından ön  incelemeye tabi tutulacak. Ön inceleme sonucunda süresi içinde yapılmadığı,  başvuru sahibinin konuyla ilgili hukuki menfaatinin bulunmadığı, bu kanun  hükmünde kararnamenin kapsamına girmediği veya diğer şekil şartlarını taşımadığı  tespit edilen başvurular reddedilecek. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve  esaslar komisyon tarafından belirlenecek.  Komisyon, incelemelerini dosya üzerinden yapacak ve inceleme sonucunda  başvurunun reddine veya kabulüne karar verebilecek. Kamu görevinden, meslekten  veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin  başvurunun kabulü halinde karar, Devlet Personel Başkanlığına bildirilecek. Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin başvurunun kabulü halinde  ilgili KHK hükümleri, söz konusu kurum ve kuruluş bakımından tüm hüküm ve  sonuçlarıyla birlikte söz konusu KHK'nın yayımı tarihinden geçerli olmak üzere  ortadan kalkmış sayılacak. Buna ilişkin işlemler, ilgisine göre İçişleri  Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı veya Vakıflar Genel Müdürlüğünce  yerine getirilecek.

 İDARE MAHKEMESİNE DAVA AÇILABLİECEK 

 Komisyonun kararlarına karşı HSYK tarafından belirlenecek Ankara idare  mahkemelerinde iptal davası açılabilecek.




Uğur Mumcu ödülleri sahiplerini buldu

Posted: 22 Jan 2017 10:17 PM PST


Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Eskişehir Şubesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD) Tepebaşı Belediyesi destekleriyle düzenlediği Uğur Mumcu Anma Ödülleri sahiplerine verildi.

Eskişehir'de bu yıl 24'üncüsü düzenlenen 'ÇGD Uğur Mumcu Anma Gecesi ve Ödül Töreni' Anemon Otel'de yapıldı.

Teması 'Hukuk ve Barış' olan geceye Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Yılmaz Büyükerşen, CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, CHP Eskişehir milletvekilleri Gaye Usluer ve Utku Çakırözer, İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker, Ergenekon ve Balyoz gibi davaların avukatlarından Celal Ülgen, Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer, Star TV'den Nazlı Çelik, Cumhuriyet Gazetesi'nin halen tutuklu olan çalışanlarının aileleri ile çok sayıda kişi katıldı.

Uzun yıllar Eskişehir'de görev yapan ve Diyarbakır Emniyet Müdürü ilken şehit düşen Ali Gaffar Okkan ile Siirt'teki maden kazasında yaşamını yitiren işçilerin de anıldığı gecede siyaset ödülünü Tepebaşı Belediye Başkanı CHP'li Ahmet Ataç'tan alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan yaptığı konuşmada 100 yıl evvel saraydan alınıp halka verilen egemenliğin, bugün halktan alınıp saraya verilmek istendiğini söyledi.

Cumhuriyet Gazetesi'nin tutuklu gazetecilerine verilen demokrasi ödülünü CHP Milletvekili Utku Çakırözer gazetecilerin ailelerine verdi. Ödül alan yakıları, tutuklu gazetecilerin cezaevinden gönderdiği mesajı okudu.

YALÇIN BAYER VE NAZLI ÇELİK BASIN ÖDÜLÜ ALDI
Basın ödülünü Star TV'den Nazlı Çelik ile birlikte Çağdaş Gazeteciler Derneği Şube Başkanı Can Hacıoğlu'ndan alan Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Bayer, "Uğur Mumcu ile çalışanlardan biriyim. Belki de gazeteciliğimizin titizliği onun yüzünden gelişti. Çünkü Uğur Mumcu'nun bütün belgeleri, kitapları çelik kasalar içerisindeydi. Mumcu, ilk elektrikli daktiloyu kullanan dostumuzdu" dedi.
Nazlı Çelik de konuşmasında "Araştırmacı gazetecilik denince akla gelen ilk isimdi. Evinin önünde, o kanlı pusuda, bu pusuyu kuranlar ve bunu yapan saldırganlar, hainler amacına ulaştıklarını sanıyorlar ama asla ulaşmadılar. O karlı sokaktaki sabahta bu korkunç kara sabahta ben henüz 16 yaşındaydım şimdi gerçeklerin arkasından, peşinden giden, gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışan ve o gerçekleri izleyicilere aktarmaya çalışan bir gazeteciyim, Diyeceğim şu ki Uğur Mumcu'yu kaybettik ama arkasından onlarcası geliyor. O yüzden bugün Uğur Mumcu'nun adını taşıyan bu ödülü almaktan da gurur duydum. Layık gören herkese de teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.

'YİNE METİN TOKER'LE EVLENİRDİM'
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile birlikte yaşam boyu Başarı Ödülünü Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'tan alan İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker de tören öncesinde Eskişehir'deki Kurtuluş Müzesi'ni gezdiğini anlattı. Toker, kendisinin hem İsmet İnönü'nün kızı hem de gazeteci Metin Toker'in eşi olduğunu belirterek Cumhuriyet Gazetesi'nin tutuklu olan gazetecilerinin eşlerine hitaben şunları söyledi:

"Benim büyük kızım, şemdi CHP Ankara Milletvekili olan Gülsün Bilgehan doğmadan 15 gün evvel Metin'i alelacele çalıştığı yerden, gazetesinden çekip götürdüler. Doğum yapmak üzere olan eşini, beni görmesine daha izin vermemişlerdi alıp götürdüler. Sonra 8 ay sonra tekrar geldiğinde. Babam İsmet İnönü, ben, 40 günlük bebek olan kızımla hep birlikte şimdi müze olan Ankara'daki cezaevine Metin'i ziyarete gittik.

8 ay sonra Metin çıktı. Bir sene sonra ikinci kızım Nurperi doğduktan 15 gün sonra aynı şekilde Metin'i aldılar, gene hapishaneye götürdüler. Metin şakayla 'Herhalde Menderes benim bebek sesini duymamı istemiyordu onun için her seferinde beni hapishaneye gönderiyor' diyordu. Metin Toker, 'gazetecilik adam gibi yapılırsa dünyanın en güzel mesleği' diyordu. Buradaki arkadaşlarımın eşleri için söylüyorum, hakikaten eşleriniz büyük bir iş yapıyorlar. Ve Metin'in ilk defa hapse aldıklarında babamın ona yazığı bir pusula var 'Benim kahraman evladım, seninle gurur duyuyorum' diye yazmıştı Metin'e. Bundan kaç sene evvel. Ama o zamanda buna benzer şartlar vardı. İktidarlar tenkit edilmekten veyahut da bağımsız gazetecilikten hoşlanmıyorlardı. Şimdi aynı şekilde benzer şeyler oluyor. Ama ben her zaman Metin Toker'in eşi olmaktan iftihar duydum ve tekrar dünyaya gelip evlenecek olsam gene de Metni Toker'le evlenirdim."

ÖDÜL ALANLAR
ÇGD Uğur Mumcu Anma Gecesi'nde Uğur Mumcu Anma Ödüllerini alan isimler şöyle;
Siyaset: CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan. Basın: Yalçın Bayer (Hürriyet), Alper Ateş (Bloombergh TV), Nazlı Çelik (Star TV). Bilim: Prof. Dr. Şahin Koçak. Hukuk: Avukat Celal Ülgen, avukat Sibel Önder, avukat Hüseyin Özbek. Sanat: Berna Kafkas, Ali Rıza Tekin, Meryem Biçerli, Soner Erdoğmuş, Adem Yücel. Demokrasi: Cumhuriyet Gazetesi çalışanları Musa Kart, Kadri Gürsel , Ahmet Şık, Akın Atalay, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör, Turhan Günay, Güray Tekin Öz, Murat Sabuncu, Bülent Utku, Hakan Karasinir, Şenol Buran. Çevre ve Kent: Cengiz Türe, Halit Gürsoy. Spor: Gülsena Karakuyulu, Busenur Sevük ve Eskişehirspor kalecisi Ruud Boffin. Emek: Gökhan Durmuş (TGS) ile Siirt Maden kazasında yaşamını yitiren işçiler temsilen Bengin Kılınç, Fikri Özdemir, Suat Başaraner.

GULRİZ SURURİ'YE YILIN SANATÇISI ÖDÜLÜ
Yılın Sanatçısı ödülünü Gülriz Sururi alırken, Yaşam Boyu Başarı Ödülü de Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker'e verildi. Ödül törenin ardından Rahmi Saltuk konser verdi.

Fetullah Gülen'in görüştüğü bakanları açıkladı!

Posted: 22 Jan 2017 10:17 PM PST


Cemaat soruşturması kapsamında ifade veren ve örgüt imamı olduğu ileri sürülen H.S.'nin itiraflarda bulunduğu iddia edildi.

Fetullah Gülen'in Ankara'da siyasiler, asker, polis, yargı ve MİT'teki cemaat mensupları ile bir araya geldiğini anlatan H.S., "Gülen, Cemil Çiçek, Refaiddin Şahin ve Abdülkadir Aksu ile bir araya geldi..." dedi.

 H.S., Gülen'in, Ankara'daki Samanyolu Koleji'nin 5'inci katında siyasiler, asker, polis, yargı ve MİT yapılanmalarında görevli cemaat mensupları ile görüşmeler yaptığını öne sürdü.

H.S., şunları anlattı:

Hukuk fakültesini kazanınca Ankara'ya geldim. Bahçelievler'deki hususi hizmet evlerinden birine yerleştirildim. Burada benimle birlikte hususi hizmet sorumlularından Ali T., Bugün TV'de program yapan Tarık Toros, Enes Kod adlı Kara Harp Okulu'ndan atılma Engin S. ve Selim isimli bir kişi kalıyordu.

Gülen, her ayın ilk cuma gününden başlamak üzere, cuma, cumartesi ve pazar günleri tüm dünya ülkesi imamları ve il imamlarının katıldığı istişare toplantıları yapardı. Bu toplantılar normal şartlarda İstanbul Altunizade'de yapılırdı. Gülen'in Ankara'da üst düzey görüşmeleri olduğunda bu toplantıları Samanyolu Koleji İvedik Tesisleri 5. katına alıyordu. Toplantılara katılmaya seviyem yetmiyordu ama ikram, karşılama gibi işleri organize ediyordum.
Gülen her toplantıya katılmıyordu. Ancak kendisine ayrılmış olan bölümde özel görüşmek istediği devlet erkanı, asker, polis, yargı ve MİT'te görevli cemaat mensupları ile görüşüyordu. Gülen'in bire bir görüştüğü bakanlar Cemil Çiçek, Refaiddin Şahin, Abdülkadir Aksu idi.
Askeri personeli, sonradan MİT sorumlusu olan Murat Karabulut ve GATA sorumlusu Rıdvan Akovalı getiriyordu. Askeri personel, mütevelli heyetindeki zengin işadamlarının lüks araçlarıyla alınarak getiriliyor, özel asansör ile doğrudan Gülen'in yanına çıkıyorlardı. Asker personelin gelişinde koridorların insandan arındırılması görevi bana ve Cevdet Türkyolu'na aitti.

Uyanır uyanmaz ilk iş olarak su için

Posted: 22 Jan 2017 10:14 PM PST


Japon su terapisi birçok hastalığa derman oluyor.

Japonların uyanır uyanmaz ilk iş olarak su içme alışkanlıkları olduğunu biliyor muydunuz? Çok eski tarihlere dayanan Japon Su Terapisi pek çok hastalığı iyileştirmede kullanılıyor.

Su içmenin faydaları üzerine yapılan ve literatüre geçen araştırmalar da her geçen gün artmakta. Japon Su Terapisi baş ağrısı, gastrit, diyabet,
hiper tansiyon, astım, kabızlık, ishal, göz hastalıkları, hemoroid, bronşit, tüberküloz, kalp problemleri, epilepsi, kulak burun boğaz hastalıkları, artirit, kanser, adet düzensizlikleri, böbrek ve idrar yolları rahatsızlıkları gibi

oldukça ciddi ve yaygın pek çok hastalıkla mücadelede kullanılan doğal bir yöntemdir.
Boş mideyle su içmeye dayanan Japon Su Terapisi sabah ilk iş olarak yapılmalıdır.
1. Dişinizi fırçalamadan önce 640 ml (yaklaşık 4 bardak) su için. Suyun florid içermemesine dikkat edin.
2. Dişinizi fırçalayıp ağzınızı temizleyin ama 45 dakika boyunca hiçbir şey yemeyin.
3. Her zamanki gibi kahvaltınızı yapın.
4. Kahvaltıdan sonra 2 saat boyunca hiçbir şey yemeyin.

Orijinal Japon geleneklerine göre su biraz sıcak olmalıdır, ne soğuk ne de oda sıcaklığında olmamalıdır. Uzak doğuda insanlar yemek sırasında asla soğuk su içmezler. Onun yerine sıcak çay önerilir.

Boş mideyle su içme işlemini ne kadar süre yapmalısınız?

Japon Su Terapisi'nde boş mideyle su içme işlemini düzenli olarak yapmanız önerilmektedir. Ancak aşağıda belirtilen hastalıklar için belirli süreler verilmiştir:

1. Hipertansiyon – 30 gün
2. Diabet – 30 gün
3. Gastrit – 10 gün
4. Kabızlık – 10 gün
5. Tüberküloz – 90 gün
6. Kanser – 180 gün
7. Artrit sorunu olan kişiler bu terapiyi ilk hafta sadece üç gün yapmalı ve sonra da günlük uygulamaya
geçmelidir.

Eğer sabah uyanır uyanmaz bu kadar büyük miktarda su içmekte zorlanıyorsanız bir – iki bardakla başlayıp zaman içinde 4 bardağa çıkarabilirsiniz. Böbreklerimiz saatte 800 ml – 1000 ml suyu süzebilir. Bu nedenle bir seferde 4 bardaktan fazla su içilmesi de zamanla böbreklere zarar verebilir.
Japonya'da oldukça saygın bir yere sahip olan ve yaygın bir şekilde uygulanan Japon Su Terapisi'nin bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur ve günlük rutininize dahil ettiğinizde genel sağlığınızın daha iyiye gitmesine yardımcı olur.

FETÖ’cüler için idam isteyen Vali Coş’un adı FETÖ araştırmasında

Posted: 22 Jan 2017 10:12 PM PST


15 Temmuz'dan sonra elinde otomatik silahla açıklama yapıp FETÖ'cüler için idam isteyen Vali Coş'un adı FETÖ araştırmasında.

Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) yürüttüğü "paralel devlet yapılanması" araştırması kapsamında Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın merkeze çekilen vali kardeşi Adnan Yılmaz'ın bulunduğu 5 valinin Bank Asya'da hesabı bulunduğu, Kimse Yok mu Derneği'ne bağış yaptıkları tespit edildi. 5 valinin bu kapsamda pasaportlarının iptal edildiği öğrenilirken, haklarında soruşturma açılıp açılmadığı bilinmiyor.
Cumhuriyet'tan Alican Uludağ'ın haberine göre 2016 yılı ocak ayında bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla paralel devlet yapılanmasını araştırmaya başlayan Devlet Denetleme Kurulu, çarpıcı bilgilere ulaştı. Daha önce il özel idareleri ve belediyelerin FETÖ'ye 2005-2016 tarihleri arasında verdikleri taşınmazların listesini toplayan DDK, araştırmasının bir yönünü de valiliklere çevirdi. Bu kapsamda başta MİT ve MASAK olmak üzere çok sayıda kurumdan valilerle ilgili bilgiler aktı. Bunlar arasında Bank Asya'da hesabı bulunan ve Kimse Yok mu Derneği'ne bağış yapan valilerin de yer aldı. Bu kapsamda "Bank Asya'da hesabı bulunan ve Kimse Yokmu Derneği'ne bağışta bulunduğu tespit edilip, pasaportları iptal edilen valiler" başlıklı bir şema oluşturuldu. Bu şemada, 5 valinin adı yazıldı: Vahdettin Özcan, İbrahim Şahin, Hüseyin Avni Coş, Adnan Yılmaz ve Hasan Karahan.

Elde silahla fotoğraf

Valiler listesi bu 5 isimle sınırlı değil. Sadece listeye, yeni gelen bu isimlerin de eklendiği belirtildi. Pasaportları iptal edilen 5 validen en dikkat çekeni Sakarya Valisi Coş. Gittiği her ilde "olay" yaratan Vali Coş, Aydın'da görev yaparken, CHP'li Büyükşehir Belediyesi ile uğraşmıştı. Aydın'dan sonra Adana'ya atanan Coş, MİT TIR'larının durdurulması olayında hükümetin yanında yer almıştı. Coş'un MİT TIR'larından da haberdar olduğu ortaya çıkmıştı. Yürütülen soruşturmaya ilişkin HSYK'ye yazı gönderen Coş, "Bu tür tehlikeli araçların Adana'ya gelmeden muhtemel can ve mal kayıplarını ortadan kaldırmak için meskûn mahal dışında kontrol yapılması gerekirken, Adana'ya girmesine engel olunması zorunluluğu varken bu tedbirlerin hiçbiri alınmamıştır" ifadelerini kullanarak TIR'larda mühimmat olduğunu ve haberdar olduğunu kabul etmişti. Coş, burada görev yaptığı sırada, Kimse Yokmu Derneği'nin bir etkinliğine de katıldığına ilişkin basında haberler yer aldı. Coş, son görev yeri Sakarya'da ise 15 Temmuz darbe girişimi sırasında elinde otomatik tüfekle valilik önünde verdiği fotoğraflarla gündeme geldi. Coş, 15 Temmuz sonrasında gözaltına alınan askerleri fırçalamıştı.

Kayyum yapıldı

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın kardeşi olan Adnan Yılmaz, 2012'de atandığı Düzce Valiliği'ndeki görevinden Haziran 2016 kararnamesiyle merkeze çekilmişti. Bu kararname ile Çankırı Valisi Vahdettin Özcan da merkeze alındı. Özcan, merkeze çekildikten kısa süre sonra FETÖ kapsamında el konulan Fatih Üniversitesi'ne kayyım olarak atandı. Bu durum Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar tarafından "kuzunun kurda teslimi" olarak yorumlandı. Tayyar, halen Samsun Valisi olan İbrahim Şahin'i TRT'deki FETÖ yapılanmasının mimarı olarak suçlamıştı. 3 yıldır Giresun Valisi olarak görev yapan Karahan ise üvey annesini Ankara'daki evinden çıkması için mahkemeye vermesiyle gündeme geldi.

AKBİL'İ ARAŞTIRTMADI
Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı yaptığı dönemde ortaya çıkan akbil yolsuzluğu iddiaları karşısında görevlendirilen Mülkiye müfettişleri arasında Hüseyin Avni Coş da vardı. İki müfettiş Hüseyin Avni Coş ve Enver Salihoğlu; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile belediyenin üst düzey bürokratları hakkında yolsuzluk iddialarının gerçeği yansıtmadığı, bu nedenle de adli işleme gerek olmadığı yönünde görüş bildirdi. Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Coş, Bingöl valisi olarak görevlendirildi.
Coş Adana Valisi olduğu dönemde, Erdoğan'ın "kızlı erkekli öğrenci evleri"ne tepki göstermesinin ardından "Talimatı kabul ediyorum, gereği yapılır" demişti.

Hiç yorum yok: