GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 6 Temmuz 2014 Pazar 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


"Who's Next" Paris moda fuarı kapılarını açtı

Posted: 05 Jul 2014 03:00 PM PDT

Fransa'da Türkiye'yi böyle tanıttılar

Fransa'da, yerli yabancı birçok hazır giyim firmasını bir araya getiren "Who's Next" Paris moda fuarı kapılarını açtı.

Başkent Paris'te, İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri'nin (İTKİB) katkılarıyla, Porte de Versailles sergi salonlarında başlayan fuarın bu yılki onur konuğu Türkiye olarak belirlendi.

Türkiye'den Vakko, Özlem Süer ve Mehtap Elaidi gibi isimlerden oluşan yaklaşık 50 marka ve tasarımcının katıldığı fuarda, dünyanın çeşitli ülkelerinden 2 bini aşkın hazır giyim ve aksesuar markası yer alıyor.

Canlı performansların sergileneceği fuarda Saray temalı etkinlik dikkat çekti.

Fuar, 7 Temmuz'a kadar moda severler tarafından gezilebilecek.






AA

Çin'in Türkiye projesi

Posted: 05 Jul 2014 02:30 PM PDT


Çin yönetimi Şincan Uygur bölgesinden Türkiye'ye uzanacak hızlı tren hattı için 150 milyar doları gözden çıkarttı.

Çin'in en büyük lokomotif ve vagon üreticisi olan CSR'in başkanı Zhao Xiaoyang, Şincan'dan başlayacak 6000 kilometre uzunluğundaki hızlı tren hattının Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran ve Türkiye'ye uzanacağını kaydetti.

China Daily gazetesine konuşan Zhao, toplam 150 milyar dolarlık yatırım gerektiren hattın 2020'da büyük ölçüde hizmete girebileceğini ve 2030'da bitirilebileceğini söyledi.

Söz konusu hattı 'Yeni İpek Yolu' şeklinde tanımlayan Zhao, seyir hızının yolcu trenleri için saatte 200 kilometre, yük trenleri için ise saatte 160 kilometre olacağını belirtti.

Çinli uzmanların 'Demir İpek Yolu' diye tabir ettiği projeye Pekin yönetiminin büyük öncelik verdiği ve finansman konusunda eli açık davranmaya hazır olduğu biliniyor.

Ancak, İstanbul üzerinden Avrupa'ya ulaşacak dev projenin hayata geçmesi için herşeyden önce Orta Asya'da ülkeleri arasında jeopolitik uzlaşma sağlanması icap ediyor. Bunun yanı sıra, projeyle ilgili sayısız mali ve teknik nitelikli sorunun aşılması gerekli.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olan Çin, 4 trilyon doları aşan dış ticaretinin yaklaşık yarısını Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya'yla ülkeleriyle yapıyor. Fakat, bu ticaret büyük oranda deniz yollarına bağımlı bulunuyor.

Pekin yönetimi, özellikle ABD'nin de dahil olduğu deniz ihtilaflarının yarattığı potansiyel risk nedeniyle demiryolu projesine birinci derecede stratejik önem atfediyor.

Çin ile deniz komşuları olan Japonya, Filipinler ve Vietnam arasında sıcak çatışma riski içeren egemenlik sorunları bulunuyor ve bu sorunlar gün geçtikçe ciddileşiyor.


DHA

Vatandaşlarını çalıştırarak öldürüyor

Posted: 05 Jul 2014 02:00 PM PDT


Çin'de yer yıl 600 bin kişi çok çalışmaktan dolayı ölüyor.

Geçtiğimiz gün çok çalıştığı için ölen Çinli'den sonra gözler bu ülkeye döndü.

China Youth Daily gazetesine göre, Çin'de yer yıl 600 bin kişi çok çalışmaktan dolayı ölüyor. China Radio International, Nisan ayında günde çok çalışmaktan dolayı ölen kişi sayısının 1600'ye çıktığını açıkladı. Çin'in bankacılık denetleme ve düzenleme kurumu yönetim kurulu üyelerinden 48 yaşındaki Li Jianhua'nın aşırı yoğun çalışmaktan ötürü hayatını kaybetmesi Çin'de geniş yankı buldu. Bloomberg'de yer alan habere göre, Sina Weibo isimli web sitesi, aşırı stresli yaşamdan yakınanların şikayetleriyle dolu. PricewaterhouseCoopers çalışanı Angela Pan, kendi blogunda kaleme aldığı yazıda, haftasonları da dahil uzun saatler çalışmaktan yorulduğunu, bir tatile ihtiyacı olduğunu ve stresten tükenmek üzere olduğu ifadelerine yer verdi. Çin'de beyaz yakalılar, aşırı çalışamayı, ekonomik gelişmenin taşma noktası olarak görüyor. Çin hizmet sektörü, ekonomik çıktı anlamında imalat sanayini geçmiş durumda. Fabrika çalışanları, azalan sayılarının sayesinde daha kısa çalışma saatleri ve daha iyi ücret pazarlığı avantajı elde ediyor. Capital University Ekonomi Fakültesi Dekanı Yang Heqing, Çin çalışma yaşamında dengelerin önemsenmediğini belirtti. Heqing'ın, Beijing'de Çin'de yüzlerce çalışana ev ya iş yerindeki yaşamlarıyla ilgili uyguladığı ankete göre çalışanların yüzde 60'ı günde çalışma saatlerinin 2 saat üzerinde çalıştıklarını ve bunun aile ile sağlıkları üzerinde olumsuz etki yarattığına dikkat çekildi.

MESAİDE HAYATINI KAYBETTİ

Li Jianhua, 23 Nisan gecesinde önemli bir rapor yetiştirmek için mesaideyken hayatını kaybetti.

Kurumdan yetkililer, ölümün yoğun çalışma ve stresten kaynaklandığını kabul etti ve Li'nin kendisini işe adamasını diğer çalışma arkadaşları için de örnek oluşturması gerektiğini belirtti.

Kurumun Çince açıklamasında, "Li, işin kalitesini artırmak için mesaiye kalkmaktan çekinmedi. Gece gündüz çalıştı ve işini belirli bir disiplin içinde tüm enerjisini ve tutkusunu vererek yaptı" ifadelerine yer verildi.

Son olarak Londra'da 21 yaşındaki bir bankacılık stajyeri de uzun çalışma saatlerine dayanamayıp hayata veda etmişti.


Cumhuriyet

Rehinelere Müslümanlık testi

Posted: 05 Jul 2014 01:00 PM PDT


Irak'ta IŞİD tarafından kaçırılıp 23 gün alıkonulan Türk şoförlerden biri "Müslüman olup olmadığımızı Fatiha Suresi okutarak test ettiler" dedi.

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü tarafından Musul'da rehin alınan ve 23 gün sonra serbest bırakılan 32 Türk şoförü ailelerine kavuştu. Şanlıurfa Havalimanı'na getirilen TIR şoförleri, gece yarısı yaşadıkları şehirlere dağıldı.

DÜĞÜN HALAYI KURULDU

Şırnaklı şoför Ramazan (47) ve oğlu Özgür Şimşek (19) ile yeğenleri Servet (27) ve Selahattin Karakan (25) için Silopi'nin Doruk Köyü'nde "düğün halayı" kuruldu. Rehineleri gece yarısına kadar halay çekerek bekleyen yakınları, şoförler köye ulaştığında havaya ateş açıp havai fişek patlattı. Yakınları tarafından omuzlarda taşınan TIR şoförleri, gece boyunca sevdikleriyle hasret giderdi.

"PARA VE TELEFONLARIMIZ ALINDI"

Habertürk gazetesinin haberine göre; 19 yaşındaki oğlu Özgür'le birlikte kaçırılan Ramazan Şimşek, serbest bırakıldığına halen inanamadığını söyledi. Şimşek, 23 gün boyunca yaşadıkları dehşeti şöyle anlattı: "Yüzü kapalı silahlı kimseler etrafımızı sardı. Ellerimizi ensemize koymamızı istediler. Bizi etrafı 4 metre yükseklikteki duvarlarla örülü, ABD ordusunun işgalde kullandığı eski hava üssüne götürdüler. 50 derece sıcakta, demir saclı barakanın altında bekledik. Para ve telefonlarımız alındı.

"FATİHA SURESİ'Nİ OKUTARAK TEST ETTİLER"

Müslüman olup olmadığımızı Fatiha Suresi okutarak test ettiler. Öldürdükleri insanların görüntülerini izlettiler. 2-3 günde bir gıda verildi. Evlerimize döneceğimizi hayal bile edemiyorduk. Oğlumla sağ salim döndüğümüz için çok mutluyum. "

"SİZİ BURADA UNUTTUK, ÖZÜR DİLERİZ"

Serbest bırakılan şoförlerden Servet Karakan ise şunları kaydetti: "Bırakılmadan 1 gece önce Musul'dan, IŞİD'in üst düzey bir komutanı geldi. Akşam saat 7'de bizi topladılar. Bu komutan bize Arapça bir konuşma yaptı. 'Savaşta, sizi burada unuttuğumuz için özür diliyoruz. Daha önce bırakacaktık, ama çatıştığımız için sizi burada unutmuştuk. Yarın kurban kesip birlikte iftarımızı açıp sizi memleketinize göndereceğiz' dedi.

Cumhuriyet

Hani herkesin cumhurbaşkanı olacaktın

Posted: 05 Jul 2014 12:30 PM PDT


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin startını Samsun'da verdi. Erdoğan herkesin cumhurbaşkanı olacağım demişti. Ancak Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı gibi değil parti lideri gibi konuşarak yine CHP ve MHP'ye yüklendi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 1 Temmuz'da yaptığı konuşmada herkesin Cumhurbaşkanı olacağını söylemiş ve CHP ve MHP'lilerden açıkça oy istemişti. Başbakan konuşmasında "Bize oy versin ya da vermesin herkesin cumhurbaşkanı olacağımdan kimsenin endişe olmasın. Milletin birliğinin yanında, ulusal güvenliğimizi tehdit eden tüm girişimlere karşı cumhurbaşkanının birincil derecede görevi vardır. Paralel devlet yapılanmasına asla müsamaha göstermeyeceğiz. Ülkemizin bağımsızlığını hedef alan bu maşa örgütle en üst düzeyde mücadele etmeye devam edecek ve bu mücadeleden zerre kadar taviz vermeyeceğiz" demişti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Samsun'daki mitingdeki yaptığı konuşmaya, "Bugün Samsundan yeni bir tarihi başlangıca çıkıyoruz" sözleri ile başladı. Büyük bir başlangıcın ilk adımını attıklarını kaydeden Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı seçimini Samsundan başlatıyoruz. 95 yıl önce19 Mayıs 1915'te Gazi Mustafa Kemal Samsun'a ulaştı. Samsun'da istiklal mücadelesinin ilk adımını attı. 95 yıl sonra işte o adım kadar önemli bir adımı yeni Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı seçimini Samsun'dan başlatıyoruz. 95 yıl önce olduğu gibi yine samsundan bismillah diyoruz kutlu bir yolculuğu başlatıyoruz" dedi.

'BİZ ADAYIMIZI ÇIKARINCA HEMEN BU ENGELLER ÇIKTI'

2007 yılında Türkiye Cumhuriyetinin 10'uncu cumhurbaşkanının görev süresinin dolduğunu kaydeden Erdoğan, "11'inci cumhurbaşkanı seçmek için hazırlıklara başladık. TBMM'de en fazla milletvekiline sahip bir parti olarak yani AK parti olarak adayımı şu anki cumhurbaşkanımız Abdullah Bey'i sunduk. Her şey Anayasaya uygundu, yasalara uygundu. Daha önce rahmetli Turgut Özal nasıl seçildiyse, Demirel nasıl seçildiyse, Ahmet Necdet Sezer nasıl seçildiyse, aynen onların seçilme şartlarına uygun olarak bizde şuanda cumhurbaşkanımız olan Abdullah beyi sunduk. Her türlü hileye başvurdular. Dediler ki Bu işin üçüncü turu falan yok 367 ve 367 ile önümüzü kesmek istediler. Hukuku çiğnediler, hukuku katlettiler. Bizim cumhurbaşkanı seçmemizi engellediler. O gün bunları çok konuştuk. Biz adayımızı çıkarınca hemen bu engeller çıktı. Önümüze 367 engelini getirdiler" şeklinde konuştu.

'22 TEMMUZ 2007'DE MİLLETTEN GEREKEN CEVABI ALDILAR'

Ogünlerde bir de bildiri yayınlanarak tehdit edilmek istendiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık. Bu kadroların bu tür tehditlerden kokmayacağını bilmiyorlardı. Bu huysuzluk, bu zorbalıklar karşısında boynumuzu eğmedik. Kaderimize razı olup yapılanları sineye çekmedik. Milletin emanetinin emanetini orada zorbalara, hukuksuzlara, demokrasiyi gasp edenlere teslim etmedik. Hemen erken seçim kararı aldık. 'Kararı millet versin' dedik. 'Millet sandıkta sözünü söylesin' dedik. Türkiye'yi 22 Temmuz 2007'de Genel Seçimlere taşıdık. Sonuç ne oldu. 2002'de milletimiz bize yüzde 24 oy vermişti. 2007'de milletimiz daha güçlü sahip çıktı yüzde 47 oy verdi. Hukuksuzluk yapanlar, zorbalığa özenenler, 22 Temmuz 2007'de milletten gereken cevabı aldılar."

'İLK KEZ MİLLET, BAŞKANINI, DEVLETİN BAŞINI, CUMHURUN REİSİNİ, BAŞKOMUTANINI SEÇECEK'

Bu durumun ardından hemen Anayasa değişikliğine gittiklerini belirten Erdoğan, "Meclis'te değiştirdiğimiz Anayasa dönemin cumhurbaşkanından geri döndü. Bir kez daha oyladık, Meclis'te kabul edildi, ikinci defa veto edemeyeceği için Anayasa Mahkemesi'ne iptal başvurusunda bulundu. Mecburen değişikliği halk oylamasına götürdük. 21 Ekim Anayasa değişikliği sizin yani milletin taktirine sunuldu. Anayasa değişikliği ile biz ne dedik? 'Cumhurbaşkanını halk seçecek' dedik. 'Cumhurbaşkanları 5+5 olmak üzere iki dönem görev yapar' dedik. Bunu sizin taktirinize sunduk. Siz ne dediniz? Yüzde 69 oranında 'evet' dediniz. Türkiye yeni bir dönemi başlattı. İşte 10 Ağustos'ta bu ilk seçim gerçekleşecek. Artık vekiller cumhurbaşkanını seçmeyecek asiller seçecek yani millet seçecek. İlk kez millet cumhurbaşkanını seçecek, başkanını seçecek. Devletin başını, cumhurun reisini Başkomutanını yani Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanını 10 Ağustos'ta sizler belirleyeceksiniz" diye konuştu.

'BU CHP'NİN GEÇMİŞİ KARANLIKTIR, KARANLIKTIR'

Gazi Mustafa Kemal'den sonra her Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye'de büyük hadiselere, büyük kriz ve kaoslara yol açtığını kaydeden Erdoğan şu ifadeleri kullandı: "10 Kasım 1938'de Gazi Mustafa Kemal hayata gözlerini yumdu. Bir gün sonra 11 Kasım 1938'de askerler TBMM'yi kuşattılar. TBMM'ye ne dediler; 'Ya İsmet İnönü'yü seçersiniz, ya da Meclis'i kapatırız' dediler. İsmet İnönü tehditle Cumhurbaşkanı seçildi. 1961'de 27 Mayıs darbesini yapanlar aynı şekilde yine tehditle Cemal Gürses'i seçtiler. Burada jenerasyon buradaki ismi tanımayabilir. Ali Fuat Başgil. Merhum Başgil Samsun'lu. 1893 yılında Çarşamba'da doğmuş. 1 Dünya savaşında 4,5 savaşmış. Ardından 1961'de cumhurbaşkanlığına aday oldu. Darbeyi destekleyen CHP onun Cumhurbaşkanı olmasını istemedi. Bu CHP'nin geçmişi karanlıktır, karanlıktır. Başbakan vekili bir General, Başgil'i tehdit etti. General tabancasını çıkarıp masanın üzerine koydu. 'Mezarın bile hazır, aday olursa hayatını bile garanti edemeyiz' dedi. Başgil mecbur adaylıktan çekildi ve gurbete gitti. Ben ailesini Lozan'da ziyaret etmiştim. 1980 öncesi seçimlerde nasıl kör düğüm olduğunu hatırlarsınız. 12 Eylül 1980 öncesinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin nasıl kör düğüm olduğunu, meclisin cumhurbaşkanı seçemediğini birçoğunuz hatırlıyorsunuz. Özal seçilmesi aynı şekilde tartışmalarla oldu. Abdullah beyin seçilmesi aynı şekilde engellemelerle karşı karşıya kalarak oldu. "

'EVET BİZ TARAFIZ'

Kendilerinin 75 yıldır devam eden bu tartışmalara son vererek gündemden kaldırdıklarını kaydeden Erdoğan, halkın cumhurbaşkanını seçmesini sağladıklarını söyledi. Milletvekillerini halkın belirlediğini ve bu vekillerle de hükümetlerin oluşturulduğunu kaydeden Erdoğan, "Öyleyse Cumhur reisi, Cumhurbaşkanını belirlemek sizin hakkınız. Devletin en üst tepesini kimin geleceğini belirlemek elinde silah olanların değil, elinde güç olanların değil, seçkinlerin değil, para babalarının değil bizzat milletin uhdesindedir. Onlar millete güvenmediler, milletin tercihlere itibar etmediler. Devleti temsil eden bir güç olarak cumhurbaşkanını koydular" diye konuştu.

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu CHP, MHP referanduma hayır dediler, biz evet dedik. İşte o yüzde 58'le yaptırdığımız referandumla anayasaya bireysel başvuruyu da biz getirdik. Bunlar karşı çıktılar. Şuanda Anayasa mahkemesine gitmek suretiyle bazı imkanlar yakalayanlar şunu bilmeli eğer AK Parti o referandumu yapmamış olmasaydı. Yüzde 58'le bireysel başvurunun önü açılmasaydı bunlar bugün dışarıya çıkamayacaklardı. AHİM'den çıkan kararların bu ülkede neleri işaret ettiğini biliyoruz. Biz ayrımları ortadan kaldırdık. Artık devlet ve millet kucaklaşıyor. Biz milletin tarafı olduk. CHP, MHP, HDP devletin tarafı oldular, farkımız bu. Taraf olacak mıyız diye soruyorlar, evet biz tarafız, milletin tarafındayız, devletin değil."

'SİZ HALKI REDDETTİNİZ, NASIL HALKTAN OY İSTEYECEKSİNİZ?'

Halkın seçtiği hükümetin, halkın seçtiği cumhurbaşkanı ile uyum içinde, iş birliği içinde, koordinasyon içinde Türkiye'yi idare edeceğini belirten Erdoğan, "İnşallah Türkiye'yi uçuracaklar. Sayın cumhurbaşkanımız Gül'le başka bir performans sergiledik. Eğer bu performansı daha önce yakalasaydık Türkiye farklı bir yerde olabilir. Bundan sonraki süreç inşallah inanıyorum ki milletin bizzat seçtiği cumhurbaşkanıyla çok daha farklı bir konuma ulaşacak. CHP demokrasinin karşısında oldu, hiçbir meselede halkın tercihlerini, halkın taleplerini önemsemediler, her zaman devleti tercih etti. Devletin safında statükonun yanında yer aldı. Halkın oyları ile hükûmetleri deviren darbeciler her zaman CHP'den destek aldılar.2007 yılında bizim cumhurbaşkanı seçmemize karşı oldu. Halk oylamasında değişikliğe hayır diyerek halkı da engellemeye çalıştılar. Bunlar hangi yüzle sizin karşınıza gelecekleri hangi yüzle halktan adayımız şu oy verin diyecekler. Siz halkı reddettiniz, nasıl halktan oy isteyeceksiniz. 1938'den bu yana millet düşmanlığını bugüne kadar taşıdılar. CHP, Cumhurbaşkanlığı siyasetin dışından olsun dediler, yanına MHP'yi de aldı, bazı zavallı figürleri de aldı adeta milletle alay ediyorlar. CHP, MHP cumhur reisi seçmenin değil statikoya bekçi seçmenin derdindeler. Bunu artık başaramayacaklar. Bu millet artık her seviyede, her kademede belirleyicidir. Bu istikameti sizler çiziyorsunuz. Sandığa gidiyor sadece vekilleri, sadece hükümeti değil cumhurbaşkanını belirliyorsunuz" ifadelerini kullandı.

'CUMHURUN BAŞI OLACAKSIN YAN GELİP YATACAKSIN BÖYLE BİR ŞEY OLUR MU?'

Artık, halkın takdiriyle cumhurbaşkanı seçilip ülkesine ve milletine Cumhurbaşkanlığı makamında hizmet etmeyi sürdüreceğini anlatan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Şundan emin olmanızı istiyorum Samsun 12 yıl boyunca nasıl hizmet gördüyse bundan sonrada hem şahsımın hem başbakanın gayretleri ile aynı şekilde hizmet görecek. Şimdi birileri şunu diyebilir; 'Cumhurbaşkanı makamı yol yapma makamı, havalimanı yapma makamı değildir.' Cumhurbaşkanı makamı havalimanlarını da, yolları da takip eder, milletin bütünlüğünü de takip eder. Cumhurun başı olacaksın yan gelip yatacaksın böyle bir şey olur mu? Durmak yok yola devam. Türkiye 12 yıl boyunca nasıl reformlar yaptıysa cumhurbaşkanlığı dönemimizde de kararlı yürüyüşlerine devam edecek. Ekonomiyi daha da büyüteceğiz, kardeşliğimizi da yücelteceğiz. Bugüne kadar yaptığımız gibi Türkiye'yi büyüteceğiz. Cumhurbaşkanlığı için ilk mitingimizi Samsun'da yapmamız tesadüf değildir. Samsun'u bilinçli olarak seçtik, bilinçli olarak ilk sıraya koyduk. Samsun ilk çok partili seçim denemesinde 1930'da CHP karşısındaki adaya yüzde 80 oy verdi biliyor musunuz?"

Kendisini dinleyenlerden 10 Ağustos'ta mutlaka sandığa gitmelerini isteyen Erdoğan, "Tatilde olanlar varsa arayın bulun, mutlaka gelsinler. Sandığınızda oyunuzu mutlaka kullanın. 10 Ağustos'ta tarih yeniden yazılacak, yeni Türkiye'yi daha güçlü bir şekilde inşa edeceksiniz. Samsun'da partimize verdiğiniz destek çok çok önemliydi. Bazıları farklı dedikodular çıkarıyor. Ben aranızdan ayrılmıyorum, hizmetlere ara vermiyorum, dinlenmeye çekilmiyorum. Tam tersine sizlere, ülkeme, milletime daha iyi hizmet edebilmek için bir üst makama aday gösteriliyorum. Yol arkadaşlığımız aynı şekilde devam edecek, sizlerle yeniden bir arada olacağız. Her saniyemizi bakanlarımızla, başbakanımızla bir arada geçireceğiz, hizmetle geçireceğiz. Sorumluluk makamı olarak görüyoruz. Türkiye'yi şaha kaldırmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Cumhuriyet

Anayasa Mahkemesi 'T.C' koydu

Posted: 05 Jul 2014 12:00 PM PDT


İktidarın 'Temyiz mahkemesi oldu' diye eleştirdiği Anayasa Mahkemesi logosuna T.C ekledi. Kamu kurumlarının tabelalarından T.C ibaresi kaldırılırken, Anayasa Mahkemesinin girişimi anlamlı bulundu

Anayasa Mahkemesi, logosunu değiştirdi ve logosuna T.C harflerini ekledi. Bir süredir bazı kamu kurumları, Belediyeler ve Valilik binalarından T.C ibaresi kaldırılırken, Anayasa Mahkemesinin logosuna T.C eklemesi anlamlı bulundu.

İktidarın ''Temyiz mahkemesi oldu'' diye eleştirdiği Anayasa Mahkemesinin, çerçevesi sarı yaldızlı, mor zemin üzerine kırmızı beyaz ayyıldız ve hilalden oluşan amblemi aynı kalmakla birlikte, üst tarafa ''Türkiye Cumhuriyeti'' anlamında T.C harfleri ve alt tarafa da ''Anayasa Mahkemesi'' ibaresi eklendi.

Özellikle ''Çözüm süreci'' adı verilen çalışmalardan bu yana, bazı bankalar dahil, kamu kurum ve kuruluşları tabelalarından T.C ibaresini kaldırılıyordu. ''Ne Mutlu Türküm Diyene'' yazıları da siliniyor ve tepkilere neden oluyordu.

Muhalefet ile iktidar arasında da tartışmalara neden olan bu girişimler, son yerel seçimlerde de ortaya çıktı ve seçimi kazanan CHP ve MHP'li belediyeler, AKP'li Belediyelerin tabelalarından kaldırdığı T.C'yi yeniden ekledi.

Gazeteport

Gökçek’in altgeçidi!

Posted: 05 Jul 2014 11:30 AM PDT

Başkentte dün akşam saatlerinde başlayan sağanak yağmur, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan altgeçitleri yine havuza dönüştürdü.

Geçitler, altyapı eksikliği nedeniyle kısa sürede ağzına kadar doldu. Balgat Çetin Emeç Bulvarı üzerinde bulunan "70 Gün Altgeçidi" aşırı yağışın ardından altında biriken su ile adeta dereye dönüştü.

Suların altında kalan bir araç bölgeye gelen itfaiye ekiplerinin çalışmasıyla çıkarıldı. Belediye ekipleri biriken suyu boşaltmakta zorlandı.

Aynı saatlerde Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Gölbaşı'nda Ankaralılara iftar verdiği öğrenildi.

Gökçek'in seçim vaatleri arasında yer alan ve 70 günde tamamlanan "70 Gün Altgeçidi" 17 Haziran 2011'de de yağmur sonrasında sular altında kalmıştı.






(Fotoğraflar: AA)

'El Tayyip' Ordusu kurulmak mı istenmektedir acaba ?

Posted: 05 Jul 2014 11:44 AM PDT


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti binasında düzenlediği basın toplantısında, Başbakan'ın adaylığının açıklandığı toplantıdaki konuşmasında yer verdiği bilezik öyküsünü hatırlatarak, "Erdoğan'ın altın bileziklere düşkünlüğü daha o zamandan belliydi demek ki" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nin iftarında yaptığı konuşmasını eleştirdi. Başbakan Erdoğan'ın 'İmam hatip okulları isyandır' sözlerinin tehlikeli bir ifade olduğunu belirten Bahçeli, "El Tayyip' Ordusu kurulmak mı istenmektedir acaba ? İmam hatip liseleri Recep Tayyip Erdoğan'ın arka bahçesi ve gelecekte kuracağı 'El Tayyip' ordusunun elemanları değildir" dedi.
Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın dün akşam Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nin iftarındaki 'İmam hatip okulları bir direniş, bir direnç olarak ortaya çıktı. İmam hatip okulları aslında bir düşüncenin isyanıdır, bir fikrin adeta isyanıdır, bir itirazıdır, bunun için ortaya çıktı' sözlerini eleştirdi.

"IŞİD PARALELİNDE HAREKET ETMEYİ DÜŞÜNMEK DEMEKTİR"

Bahçeli, "Başbakan çok tehlikeli bir ifade kullanmıştır. 'İmam hatip liseleri bir isyandır' cümlesi çok tehlikeli bir ifadedir. 'El Tayyip' Ordusu kurulmak mı istenmektedir acaba ? Böyle bir rezalet olabilir mi ? Başbakan Erdoğan'ın nerede ne konuşacağı artık iyice sapmaktadır. Kendisinin bu konuda dikkatli olması lazım. İmam hatip liseleri Recep Tayyip Erdoğan'ın arka bahçesi ve gelecekte kuracağı 'El Tayyip' ordusunun elemanları değil, milletimizin öz evlatlarının okuduğu ve İslam'ı öğrendiği , millete hizmet etmek şevkiyle yetişen kardolardır. Buraya isyancı ve direnç unsuru gibi laflar katmak IŞİD paralelinde hareket etmeyi düşünmek demektir. Bundan da bu ülke kurtulmalıdır" dedi.

Başbakan'ın adaylığının açıklandığı toplantıdaki konuşmasında yer verdiği bilezik öyküsünü de hatırlatan Bahçeli, 'Erdoğan'ın adaylığının açıklandığı toplantıda yaptığı konuşmasında yer verdiği bilezik hikayesi dikkatlerden doğal olarak kaçmamıştır. Erdoğan'ın altın bileziklere düşkünlüğü daha o zamandan belliydi demek ki...' ifadelerini kullandı.

DHA

CHP'den Soma için kanun teklifi

Posted: 05 Jul 2014 11:02 AM PDT


CHP, Soma'daki esnafın kredi borçlarının ötelenmesi için kanun teklifi verdi.

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, Soma Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifinin Ortaklarına Kullandırılan Kredilerin Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Teklifini TBMM Başkanlığına sundu.

Teklif, Soma Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifinin ortaklarına kullandırılan kredilerden, Bankaya ödenmediği için Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri tarafından takibine başlanmış kredi borçlarının ve 1 Temmuz 2014 tarihine kadar Bankaya ödenmemiş kredilerin vadelerinin ilk 1 yılı ödemesiz 2 yıl süreyle faizsiz olarak yapılandırılması ve 1 Temmuz 2014 tarihi itibariyle kullandırılmış kredilerin günü gelmiş ya da gelmemiş olan tüm taksitlerinin 1'er yıl süreyle faizsiz olarak ötelenmesini öngörüyor.

Teklife göre; Soma'daki esnaf ve sanatkârlara Bankalar tarafından kullandırılan ve borçluları ödeyemediği için Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi tarafından Bankaya ödenerek borçluları nezdinden takibe başlanan krediler ile 1 Temmuz 2014 tarihine kadar Bankaya ödenmemiş kredilerin vadeleri, düzenlemelerin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ilk 1 yılı ödemesiz 2 yıl süreyle faizsiz olarak yapılandırılacak.
1 Temmuz 2014 tarihi itibariyle kullandırılmış kredilerin günü gelmiş ya da gelmemiş olan tüm taksitleri de düzenlemelerin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1'er yıl süreyle faizsiz olarak ötelenecek.

ANKA

TRT'in muhalefetin cumhurbaşkanı adaylarına yer vermemesine tepki gösterdi

Posted: 05 Jul 2014 11:01 AM PDT


HDP'in Cumhurbaşkanı adayı TRT'in muhalefet partilerine yer vermemesine tepki gösterdi.

HDP'in Eş Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Selahattin DemirtaŞ KESK Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada TRT'in muhalefetin cumhurbaşkanı adaylarına yer vermemesine tepki gösterdi.

TRT'in anayasal suç işlediğini ifade eden Demirtaş RTÜK'ü ve YSK'yı bu duruma müdahale etmeye davet etti.

Özel TRT kanunu nedeniyle TRT personelinin maaşlarının kendisinin de ödediği vergilerle ödendiğini vurgulayan Demirtaş 'bu ayrımcı tutumu kabul edemeyiz. Bunun hergün her konuşmamda altını çizmeye devam edeceğim' şeklinde konuştu.

Demirtaş'ın açıklamaları şu şekilde:

Üç cumhurbaşkanı adayı var, TRT tek bir saniye bizden söz etmiyor. Tek bir saniye görüntümüz, sözümüz yok, aday değilmişiz gibi.Ve bu TRT benim de ödediği vergiyle sizin sakız alırlen bile ödediğniz vergiyle işleyen bir kurum. Genel müdürlerinin maaşlarını bir ödüyoruz. Bu özel TRT kanunu nedeniyle ekstra alınan vergilerle maaşlarını biz ödüyoruz Kamusal eşit yayın yapsınlar diye. Anayasal suç işliyor bunlar.

TRT'in genel müdürüne sesleniyorum, anayasal suç işliyorsunuz. Biz bu ayrımcı tutumu kabul edemeyiz. Bunun hergün her konuşmamda altını çizmeye devam edeceğim. RTÜK'ü bu konuda TRT'yi uyarmaya ve kontrolerini yasayalara uygun bir şekilde yapmaya davet ediyorum. YSK'yı bu başından beri ayrımcı, eşitlikçi olmayan demokrasiyle alakası olmayan bu yarışa müdahale etmeye devam ediyorum. Çünkü inanıyoruz ki, Başbakan kullandığı olanakların 10'da birini -bize versin demiyorum- kullanmasın, seçimi biz kazanırız.

Cumhuriyet

Fransa'da şarap ve bira yasaklanıyor

Posted: 05 Jul 2014 04:30 AM PDT


Fransa hükümeti tartışma yaratacak bir karara imza atarak, şarap ve biranın tüketimine sınırlandırma getirecek bir genelge yayımladı.

Şaraplarıyla dünyaca meşhur Fransa'da hükümet, tartışma yaratacak bir karara imza attı. Hükümet tarafından yayımlanan genelgeyle, işverenin istemesi halinde iş yeri yemekhane veya kantinlerinde şarap servisine yasak getirildi.

Çalışma Bakanlığı'nın genelgesi ile artık isteyen işveren, şarap ve bira gibi alkollü içeceklerin yemekhanelerde servis edilmesini yasaklayabilecek. Bakanlık, işyerlerinin güvenliği ile işçilerin fiziksel ve psikolojik olarak kendilerini daha iyi hissetmealeri için böyle bir karar alındığını bildirdi.

Söz konusu genelgeden önce yürürlükte olan mevzuat, işyerleri yemekhane ve kantinlerinde şarap ve bira gibi içkilerin yemek sırasında makul bir şekilde tüketilmesine izin veriyordu. Eski mevzuatta, sadece alkol derecesi yüksek viski, cin ve votka gibi içkilerin servisi yasaktı. Hastane ve ulaşım sektöründe çalışanların da her türlü koşulda yemekhanelerde alkol tüketmesine izin verilmiyordu.

Cumhuriyet

Hindistan'da bikiniye yasak geldi

Posted: 05 Jul 2014 02:30 AM PDT


Hindistan'ın güneybatı eyaleti Goa'da yaşanan tecavüz vakalarına, Bayındırlık Bakanı Sudin Dhavalikak'ın getirdiği çözüm bikini yasağı oldu.

Dhavalikak, plajlarda bikini ve barlarda mini etek giymenin yasaklanmasını istediğini ifade etti. Bikini giymenin tacize yol açabileceğini söyleyen Dhavalikar konu hakkında "Bikini giymenin yasaklanması gerektiğini düşünüyorum, böyle insanlar kamu alanına çıkamamalı" dedi. Bakan , daha önce de kısa elbiseyle bara giden kızların yerel kültürle uyuşmadığını söylemişti.



Cumhuriyet

Cemaat-hükümet çekişmesi yüzünden kilitlendi

Posted: 05 Jul 2014 01:00 AM PDT


Cemaate yakın üyeler, Balyoz hâkimleri hakkındaki inceleme talebine karşı blok halinde ret oyu kullandı. Yargıtay'ı sil baştan değiştirecek üye seçimi ise cemaat-hükümet çekişmesi yüzünden kilitlendi.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) içindeki cemaate yakın üyeler, Ergenekon ve Balyoz heyetleri hakkındaki soruşturma ve incelemeleri kilitledi. HSYK Genel Kurulu, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı vermesinin ardından Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkındaki şikâyeti oyçokluğuyla reddetti. 10 üye Balyoz heyeti hakkında inceleme yapılmasını isterken, cemaate yakın üyeler blok halinde ret oyu kullanınca, karar için gereken 12 rakamına ulaşılamadı. Ergenekon heyeti ile 17 Aralık soruşturmalarını yürüten Zekeriya Öz veMuammer Akkaş hakkındaki inceleme talepleri de benzer şekilde reddedildi.

HSYK Genel Kurulu, çarşamba günü olağan toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda, HSYK 3. Dairesi'nin özel yetkili hâkim ve savcılar hakkında inceleme yapılmasına yer olmadığına ilişkin kararlarına yapılan itirazlar görüşüldü. Toplantının ana gündemlerinden birini; Anayasa Mahkemesi'nin Balyoz davasında dijital deliller arasındaki çelişkilerin giderilmemesi ve Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman'ın tanık olarak dinlenmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kararı oluşturdu. HSYK 3. Dairesi, bu ihlal kararı sonrası İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Diken ile üyelerAli Efendi Peksak, Murat Üründü ve Aytekin Özanlı hakkında inceleme başlatılması talebini reddetmişti. HSYK Genel Kurulu, önceki günkü toplantısında bu itirazı değerlendirdi. İbrahim Okur veZeynep Nilgün Hacımahmutoğlu'nun arasında bulunduğu 10 üye, Balyoz heyeti hakkında inceleme başlatılmasını istedi. Ancak cemaate yakın olduğu belirtilen üyeler, itirazın reddedilmesi yönünde oy kullanınca Balyoz heyeti soruşturulmaktan kurtuldu. Balyoz hâkimleri hakkında inceleme başlatılmasına gerek olmadığını savunan üyeler, AYM'nin kararını tanımadı. Bu üyeler, mahkemenin Özkök ve Yalman'ı tanık olarak dinlemek zorunda olmadığını, konunun Yargıtay tarafından da onandığını savundu.

HSYK Genel Kurulu, yine benzer şekilde Şike savcısı Mehmet Berk, 17 Aralık operasyonunu yürüten Zekeriya Öz ve Muammer Akkaş hakkında inceleme başlatılmasını taleplerini reddetti. Bu karara da 10 üye muhalif kaldı. Öz'e ilişkin incelenmesin denilen olaylardan birinin Marmaris'te bir otelde uzun süre kalmasına ilişkin iddialar oldu.

Gökçe'nin istifası kabul edilmedi

Üye Teoman Gökçe, HSYK 1. Dairesi'nin 2517 kişilik kararnamesine 'kıyım' diyerek daire üyeliğinden istifa ettiğini açıklamıştı. Bu durumu değerlendiren Genel Kurul, daire üyeliğinden istifa etmek gibi bir uygulamanın olmadığına hükmederek, Gökçe'nin istifasını kabul etmedi. Bu kararla birlikte Gökçe'nin 1. Daire'deki görevi devam etmiş oldu.

Balyoz'a sürgünler onandı

Genel Kurul, Balyoz davasına bakan heyetin, 17 Aralık operasyonun ardından İstanbul dışına sürülmesine yaptığı itirazı da değerlendirdi. Cemaate yakın üyeler, itirazın kabul edilmesini istedi. Ancak genel kurul çoğunluğu, itirazı reddetti. Ancak bir tek eski Ergenekon savcısı Ercan Şafak'ın itirazı kabul edildi. 17 Aralık operasyonunun hemen sonrasında İstanbul Başsavcıvekilliği görevinden Kocaeli Savcılığı'na atanan Şafak, HSYK tarafından itiraz üzerine Küçükçekmece Savcılığı'na atandı. Bu atamanın gerekçesinin Şafak'ın eşinin İstanbul Çapa'da çalışması gösterildi. Bu karara HSYK'nin yüksek yargı kökenli üyeleri muhalefet etti.

Yargıtay kilit

Son yargı paketi kapsamında dairelerin sil baştan yenileneceği Yargıtay'da bunu belirleyecek olan Birinci Başkanlık Kurulu seçimleri, cemaat ile hükümet arasında savaşa dönüştü. Başkanlık Kurulu'nun 12 üyesini seçmek için Yargıtay üyeleri dün sandık başına gitti. Ancak yasa uyarınca seçilmesi gereken 12 üyeden dün sadece 2 üye seçilirken, diğer isimler konusunda ayrışma yaşandı. Öte yandan 4 gündür Yargıtay Başkanvekilliği için yapılan seçimden de cemaat ile hükümetin birbirine karşı bloklaşması nedeniyle sonuç alınamadı.

Hükümet, 17 Aralık operasyonu sonrasında cemaatin Yargıtay içindeki etkinliğini yok etmek için 28 Haziran'da yasa değişikliği yapmıştı. Yasa uyarınca Yargıtay'daki 38 dairenin iş bölümü yeniden belirlenecek, burada görev alacak üyeler sil baştan atanacak. Bu iş bölümünü de Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu gerçekleştirecek. İktidar, bu kuruldaki üstünlüğü almak için de üye sayısını 8'den 12'ye çıkarmıştı. İşte Başkanlık Kurulu için dün Yargıtay Genel Kurul üyeleri sandık başına gitti.

Akşama kadar süren seçimlerde ancak iki asıl, iki yedek üye seçilebildi. Hukuk dairesi kontenjanından 13. Hukuk Dairesi Başkanı Rahmi Ünal ve 12. Hukuk Dairesi üyesi Mahmut Kamacı asıl üye olarak seçildi. Ünal 205 oy alırken, Kamacı 197 oy aldı. Yedek üyeliklere ise Naci Başsorgun ile Aysel Özgür 212'şer oyla belirlendi. Kalan 10 asıl üyelik için ise diğer adaylar gerekli olan 194 oyu alamadı. Seçime bugün devam edilecek.

Öte yandan Yargıtay Başkanvekilliği için 4 gündür yapılan seçimler krize dönüştü. Üç adayın yarıştığı seçimlerde adaylardan hiçbiri 17 turun sonunda 194'e ulaşamayarak seçilemedi. 17. turda adaylardan Seyit Çavdar 168 oy alırken, Ahmet Özgan 173, Kamil Kancabaş ise 12 oy aldı. Özgan ve Çavdar'ın sosyal demokrat kökenli olduğu belirtildi. Yargı kaynakları, hükümetin bu seçimde Ahmet Özgan'ı desteklediği belirtiliyor. Yargıtay içinde 130 üye gücüne sahip olduğu belirtilen cemaatin seçimleri kilitlemek için ilginç bir taktik yürüttüğü kulislerde konuşuluyor. Buna göre 130 üye, iki gruba bölünerek güçlü iki adaya oy vererek 194 rakamına ulaşılmasını engelliyor. Seçilecek başkanvekili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun başkanlığını da yapacak.


Cumhuriyet

Kızına tokat atan babaya 740 lira ceza

Posted: 05 Jul 2014 12:00 AM PDT


Zonguldak'ın Devrek İlçesi'nde belediye temizlik işçisi 43 yaşındaki Sefer B., evde bir erkekle yakaladığı kızı 19 yaşındaki E.B.'ye tokat attı. Kızının şikayeti üzerine, 'Basit kasten yaralama' suçundan hakkında dava açılan Sefer B.'ye 740 lira para cezası verildi.

Geçen 1 Mart'ta meydana gelen olayda Sefer B., iddiaya göre sabah kalktığında kızını odasında bir erkekle aynı yatakta gördü. Sefer B., yanına çağırdığı kızına tokat attı. Sefer B., daha sonra kızıyla karakola giderek o gün evde ilişkiye girdiği kişi ve daha önce ilişkiye girdiği 2 kişi hakkında şikayetçi oldu. Karakolda ifade veren kızı ise kendi isteği ile ilişkiye girdiğini söyleyip kendisine tokat atan babasından şikayetçi oldu.


DARP VE CEBİR İZİNE RASTLANMASA DA

Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonunda cinsel saldırı suçlamasında 3 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verirken, Sefer B.'nin, 'Alt soya karşı basit kasten yaralama' suçundan cezalandırılmasını istedi. İddianamede, Sefer B.'nin kızı E.B.'yi tokat atarak dövdüğü, E.B. hakkında olaydan 2 gün sonra alınan adli raporda vücudunda darp ve cebir izine rastlanmasa da tokat atılması neticesinde oluşan yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte kabul edilmesinin gerektiği ifadesi yer aldı.


DURUŞMALARA KATILMADI

İddianame doğrultusunda Sefer B. hakkında, Sulh Ceza Mahkemesi'nde 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sefer B., kızına kızdığı için tokat attığını söylerken, E.B. iki duruşmaya da katılmadı. Karar duruşmasında hakim, zorla getirilme kararına rağmen adresi saptanamadığı için duruşmalara gelmeyen E.B.'nin ifadesinin dosyaya katkı sağlamayacağına hükmetti.



740 LİRA CEZA

Mahkeme, Sefer B.'ye önce 180 gün karşılığı 3 bin 600 lira verdiği para cezasını, daha sonra kızının davranışları nedeniyle haksız tahrik altında eylemi gerçekleştirdiği gerekçesiyle 37 gün karşılığı 740 liraya düşürdü.



'İLAÇLA BENİ UYUTUP EVE ERKEK ALMIŞ'

Karara tepki gösteren Sefer B., 15 yıl önce boşandığı ilk eşinden olan kızının velayetinin annesinde olduğunu ve yıllar sonra geçen Aralık'ta annesini terk edip yanına geldiğini söyledi. Sefer B., 2.5 yıl önce ikinci evliliğini yaptığı eşiyle kızını çok sevdiklerini, onu düştüğü durumun içinden kurtarmak için çabaladıklarını, ancak başlarına bu olayın geldiğini belirtti. Olay günü eşinin köye gittiğini, kızının sütüne uyku ilacı atarak kendisini uyutup eve erkek aldığını ileri süren Sefer B., şöyle konuştu: "Sabah uyandığımda odada yakaladım. 'Niye böyle yaptın?' dedim. 'İstemeyerek oldu' dedi. Bir tokat attım. Emniyete giderek durumu bildirdim. Kızımı fuhuş bataklığından kurtarmak istedim. Ama o benden şikayetçi oldu. Duruşmalara hiç gelmedi. Ama mahkeme bana böyle bir ceza verdi. Kendi kızımı korumayacak mıyım? 'Bir tokat attım' diye bu cezayı haketmedim. Haksız yere verilen bir ceza. Başka birisi aynı durum karşısında benim yaptığımdan daha kötüsünü yapardı. Hakime bunları söyledim. 'Öfkeyle bir tokat attım' dedim. Hakim de 'Yasa bu şekilde' dedi."



'PARAYI ÖDEYEMEM'

Belediyede taşeron firmada 850 lira ücretle çalıştığını ve verilen para cezasını ödeyecek durumda olmadığını anlatan Sefer B., "220 lira kira veriyorum. Elektrik, su derken zor geçiniyoruz. Mümkün değil pu parayı ödeyemem. Zaten karara itiraz edeceğim. Kızım duruşmalara katılmadan hakimin bu kararı vermesi usulsüz. Yargıtay da kararı onarsa o zaman gerekirke 3-4 ay içeride yatacağım" diye konuştu.

Kızını 15 yıl sonra ilk kez gördüğünde çok sevindiğini belirten Sefer B., "Ama şimdi yaşadıklarımız beni çok üzdü. Olaydan sonra polis eşliğinde annesine teslim ettim. Ama oradan da ayrılmış. Kız arkadaşlarıyla bir evde kaldıklarını duydum. Polise bildirdim, bulamadılar" dedi.

DHA

Vatandaşın evi ve arsası zorla alınacak

Posted: 04 Jul 2014 11:00 PM PDT


Torba yasalarla yaptığı birçok düzenlemesi tepki toplayan AKP Hükümeti, yine tartışılacak bir adım atıyor: "Kamulaştırmada zorbalık dönemi..."

Meclis'teki torba yasaya eklenen bir madde ile vatandaşlara ait mülklere, kamu yararı kapsamında köprü, otoyol ve benzeri yapılar yapılması halinde kamulaştırılmış sayılacak. Vatandaş önerilen fiyatı kabul etmek zorunda kalacak, dava açamayacak.

TBMM'de görüşülen Torba Yasa Tasarısı'na yeni maddeler ekleniyor. Buna göre, kamu yararına dayalı olarak taşınmazlar üzerine yapılacak köprü, otoyol ve benzeri yapılabilecek ve bu kamulaştırma sayılarak daha sonra mahkemeye taşınmasının önü kapanacak. Eklenen yeni maddelerle ayrıca bedensel engelliler de hakim ve savcı olabilecek.

Torba Yasa Tasarısı'na eklenen yeni maddeler şunlar:

Köprü için kamulaştırma hakkı: Kamu yararı kararına dayalı olarak taşınmazların üzerinde veya altında teleferik ve benzeri ulaşım hatları ile her türlü köprü, metro ve benzeri raylı taşıma sistemleri yapılabilecek. Kamulaştırma Kanunu kapsamı uyarınca satın alınan veya trampa edilen taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkı, sahibinden kamulaştırma yolu ile alınmış sayılır ve bu şekilde yapılan kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamamasının yanında bunlar hakkında sonradan herhangi hak veya tazminat talebinde bulunulamayacak ve dava açılamayacak.

Soma'da ölen işçilerin ailelerine konut: AKP 'nin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen tasarıya eklenmek üzere hazırladığı önergelere göre, Soma'da ölen işçilerin ailelerine hayırseverler tarafından yaptırılacak konutlar için bedelsiz taşınmaz temin edilecek.

Engellilere yargıda görev: Bedensel engelliler de hakim ve savcı olabilecek. Hakimlik ve savcılık görevlerini sürekli olarak yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmayan engelli bireyler, mesleğe alınabilecek.

Kentsel dönüşüm: Kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri kapsamında belediyenin vatandaşlarla yaptığı anlaşmalarla belediye mülkiyetine geçen ve üzerinde proje uygulanarak yeniden vatandaşlara verilecek olan taşınmazlara haciz uygulanamayacak.

Maden işçisine verilecek ücret: Linyit ve taşkömürünün çıkarıldığı maden işyerlerinde çalışan işçilere ödenecek ücret, asgari ücretin iki katından az olmayacak.

Sınavlarda dava süresi: MEB ile ÖSYM tarafından yapılan merkezi sınavlar veya sonuçlarına ilişkin dava açma süresi 7 gün olacak. Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç 15 gün içinde karara bağlanacak.

Yeniden atama: Asker kişiler hakkında tesis edilen atama, görevlendirme ve ayırma işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal veya yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereği 2 yıl içinde ilgilinin uygun başka bir kadroya atanması suretiyle yerine getirilecek.

Vergi cezaları: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'na bağlı tahsil daireleri tarafından takip edilen gümrük vergileri, idari para cezaları, faizler, gecikme faizi, zamlar ve gecikme zammı alacakları da yapılandırma kapsamına alınıyor.

Tek başına direnen ev

İstanbul Fikirtepe'de 3.5 yıldır devam eden kentsel dönüşüm sürecinde, acele kamulaştırma kararıyla yıkılması gündemde olan 31 dönümlük arazinin ortasında tek kalan evin akıbeti hâlâ belirsiz."Tek başına direnen ev" olarak bilinen evin sahibi Alaattin Demirel daha önce firma ile anlaşma sağladıklarını ancak imza aşamasını geçemediklerini belirtti. Demirel "Bakanlık Müsteşarlığı'nın yaptığı toplantıdan sonra firma, tutum değiştirdi. Sözleşmeyi imzalamaktan kaçındı" iddiasında bulundu. Demirel, Bakanlık'tan arabuluculuk yapmasını istedi.

Taraf

Seçmenlerin tercihini demokrasinin gelişmişlik düzeyi belirliyor

Posted: 04 Jul 2014 09:30 PM PDT


Gelişmiş demokrasilere sahip Batılı toplumlarda seçim sonuçlarını büyük çoğunlukla kitle iletişim araçlarının kullanımı, iktidar veya muhalefet partilerinin geçmişteki performansları ve siyasi parti liderinin kişiliği gibi politik ağırlıklı etmenler belirler. Oysa gelişmemiş veya bizim gibi melez demokrasilerde ekonomi, din, etnik yapı gibi sosyolojik ve demografik etmenler ön plana çıkar....

Demokratik toplumlarda seçimler halkın istek ve tercihlerinin somutlaştırılmasıdır. Demokrasiye açılan en önemli kapılardan biri olan seçimler,"özgür iradenin" taleplerini ortaya koyduğu ölçüde anlam kazanır. Peki bu süreçte seçmenlerin özgür iradelerinin taleplerini belirleyen nedir?

Seçmenlerin tercihleri seçim türüne,- genel seçimler, yerel seçimler veya cumhurbaşkanlığı seçimi- göre farklılık göstermekle birlikte, genel olarak demokrasinin gelişmişlik düzeyine göre değişir.

Bu arada seçmenin tercihleri altında yatan etmenleri inceleyen bilim insanlarının hangi bilim dalını temsil ettiği de fark yaratır. Örneğin sosyologlar seçmenlerin mesleklerine, etnik yapılarına, cinsiyetine, sınıflar arası ilişkiye, yaşları gibi sosyoekonomik belirleyicilere odaklanır. Oysa siyaset bilimcilerin ilgi odağı siyasi partilerin programları, seçim kampanyaları, liderlerin popülaritesi gibi etmenlerdir.



DEMOKRASİNİN GELİŞMİŞLİK DÜZEYİ

Seçim yapılan ülkelerde demokrasinin gelişmişlik düzeyi halkın tercihlerindeki öncelikleri belirler. Örneğin Pakistan gibi askeri darbeler sonucu demokratik kurumları yeterince gelişme şansı bulamamış bir ülkede, seçmenin tercihlerini ekonomi, din, kültür, etnik yapılar, hizipler gibi siyaset dışı etmenler belirler. Bu gibi ülkelerde bireyler, yeterince siyasallaşmadığı için siyasi otoritenin politik kararlarını etkileme güçleri çok zayıftır.

İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ileri demokrasilerin yerleşmiş olduğu Batılı ülkelerde, seçmenlerin tercihlerini belirleyen etmenler başlıca üç başlık altında toplanır:

*Medyanın politik havayı ve iktidarın uyguladığı politikayı nasıl yansıttığı ve resmettiği

*Partilerin geçmişteki performansları

*Siyasi parti liderinin kişiliği



MEDYANIN OLAYLARI YANSITMASI

Kitle iletişim araçları seçmenlerin çoğunluğuna erişme olanağına sahiptir. Seçmenlerin iktidardaki veya muhalefetteki partilerle ilgili bildikleri veya bilmedikleri büyük ölçüde medyanın kendilerine sundukları ile sınırlıdır..

Televizyonlar, izleyici kitlesi en kalabalık yayın akışlı görsel-işitsel medya hizmetidir. Gerçekten de seçmenlerin büyük bir kısmının siyasi olaylar ile ilgili tek bilgi kaynağı televizyon yayınlarıdır. Ancak demokratik ülkelerde televizyon yayıncılığı üzerinde resmi bir kontrol mekanizması vardır ve izin verildiği ölçüde yayın yaparlar. Düzenleyici yasalar, televizyon yayınlarının siyasi konularda tarafsızlık ilkesine ödün vermeden uymalarını zorunlu kılar; siyasi tartışmalarda tüm görüşlere eşit ağırlık verilmesini şart koşar.

Ancak yasaların varlığı, pratikte tarafsızlığın yüzde yüz uygulandığı anlamına gelmez. Bunun en önemli nedenlerinden biri, iktidar yanlısı bazı haber kanallarının izleyiciyi manipüle etmeye kalkışmasıdır. Bu yöntemler bazen düzenleyici yasaların gözünden kaçabilecek kadar ustaca kotarılmıştır. Örneğin olumlu karşılanacak haberlere daha fazla yer vermek, olumsuz olayları geçiştirmek, kelime oyunlarına başvurmak gibi. Bu yönlendirme en fazla ekonomik haberlerde kendini gösterir. Örneğin vergi uygulamasına getirilen bir değişiklik, seçmenin aleyhine bile olsa olumlu bir gelişme olarak sunulabilir. Hatta bu değişikliğe karşı çıkanların görüşleri olumsuz ve gereksiz bir müdahale olarak sergilenir.

Televizyon yayınlarının ülke ve dünya politikalarını nasıl resmettiği konusunda sınırlayıcı kontroller mevcut olmakla birlikte, yazılı medyada bu tür kontroller yoktur. Bu da gazete ve süreli yayınların siyasi görüşlerini özgürce yansıtabildikleri anlamına gelir. Böylece gazeteler halkı istedikleri gibi yönlendirme şansına sahiptir. Örneğin İngiltere'de yayınlanan gazetelerin çoğu Muhafazakar Parti'yi destekler ve Muhafazakar Parti'nin desteklediği görüşlerin açıkça propagandasını yapabilir.

Gazeteler belirli bir partiyi yüceltebilir. Ancak bu yaklaşımın seçmenlerin tercihlerini nasıl etkilediği konusunda belirsizlik mevcuttur. Gazeteler genellikle herhangi bir siyasi partiyle kendisini özdeştiren okuyucuların görüşlerini pekiştirmenin ötesine geçemez; okuyucunun görüşlerini değiştirme konusunda çok da etkili oldukları söylenemez. Dolayısıyla gazetelerin etkisini diğer faktörlerden ayırt etmek zor, hatta olanaksızdır.



İKTİDARDAKİ PARTİNİN GEÇMİŞTEKİ PERFORMANSLARI

İktidar ve muhalefet partilerinin geçmiş performansları seçmenlerin kime oy vereceği konusunda belirleyici bir rol oynar. İnsanlar bir partinin geçmişte yaptıklarına bakarak, performanslarının kendi yaşamlarını nasıl etkilediğini anlamaya çalışır. Tüketicinin bir markayı tercih ederken geçmişteki deneyimlerinden yararlanması gibi, seçmen de tercihlerinde deneyimlerine başvurur. Bu geriye dönük model iki yönlü çalışır; hem partinin lehine, hem de aleyhine. Eğer parti geçmişte seçmenin aleyhine bir karar aldıysa, seçmenin bu partiye oy verme eğilimi düşer. Veya bunun tam tersi olur. Seçmenlerin kararını bu tür bir model üzerinden etkileyen faktörler genellikle ekonomiktir. Örneğin emekli maaşlarında kesintilerin seçmen üzerindeki etkisi çok şiddetli olur. Yunanistan'daki son ekonomik kriz buna en iyi örnektir.

Ne var ki seçmenin oy verirken partisinin geçmiş performansını referans alması, sanıldığı kadar belirleyici ve kesin değildir. İyi bir liderlik ve kampanya sayesinde seçmenin geçmiş performansla ilgili görüşlerini değiştirmek mümkündür.



SİYASİ PARTİ LİDERİNİN KİŞİLİĞİ

Liderlik de seçmen davranışları üzerinde oldukça belirleyicidir. Bir partinin seçimlerden zaferle çıkması, yalnızca liderin şahsi başarısı olmamakla birlikte, sonuç üzerinde hafife alınmayacak kadar önemli bir katkı yapmış olması büyük bir olasılıktır.

Ne var ki liderliğin etkisi kısa vadelidir. Liderlik demokrasinin tam işlerlik kazandığı ülkelerde düzenli olarak değişir. Lider sık sık değişmiyor olsa bile seçmenlerin lider hakkındaki görüşleri değişebilir. İlk başlarda yeni seçilen bir lider, politik ortama taze bir soluk getirmiş olsa bile zaman içinde imajı yıpranabilir.

Seçmenlerin potansiyel bir yöneticide, sağlam bir kişilik ve liderlik özellikleri araması normaldir. Dolayısıyla böyle bir lidere sahip olan parti çoğunluğun oyunu alabilir. Örneğin televizyondaki bir tartışma programında parti politikalarına yöneltilen eleştiriler karşısında sağlam bir duruş sergileyen lider, partisinin imajını yükseltir. Seçmen lidere duyduğu güveni partinin tüm politikalarına yansıtır. Özellikle seçim öncesinde adayların eşit oy ağırlığına sahip olduğu ortamlarda, karizmatik bir lider rakiplerinin arasından sıyrılarak, partisini iktidara taşıyabilir.



SEÇİM SONUÇLARI TEK BİR ETMENE BAĞLANAMAZ

Seçim sonuçları üzerinde doğal olarak birden fazla etmen rol oynar. Hangi etmenin sonuçları daha fazla etkilediğini ölçmek hemen hemen imkansızdır. Genelde etmenlerin etki alanları iç içe geçmiştir. Dahası bu etmenlerin kendi aralarında da doğrudan bir etkileşim söz konusu olduğundan, seçim sonuçlarını hangi etmenin yaratmış olduğu konusu her zaman tartışmaya açıktır.



ADAYLARIN SES FREKANSININ SEÇMEN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Günümüzde görsel medya teknolojisinin bu kadar yaygın olmasına karşın, politikacılar yalnızca ses tonlarıyla seçmenleri etkileyebiliyor. Gerçekten de ses tonu kulağa cazip gelen politikacılar, ses tonu kulağı tırmalayan politikacılara göre seçmen üzerinde daha olumlu bir algı yaratır (Surawski&Ossoff, 2006).

2002 yılında Gregory ve Gallaher ses tonunun seçmen üzerindeki etkisini araştırmak üzere 1960 ile 2000 yılları arasında 19 ABD başkanının ses bantlarını inceledi. Sonuçta düşük ses frekanslı adayların, 8 seçimde daha başarılı olduklarını ortaya koydu.

Bu tarihten sonra yapılan araştırmalar, hem kadınların, hem de erkeklerin, düşük ses perdeli erkekleri daha cazip ve güvenilir bulduğunu ortaya çıkarttı (Feinberg, DeBruine, Jones and Little, 2008).

Düşük ses perdesi erkekler arasında bir üstünlük belirtisi olarak evrildi (Puts, 2010). Bir toplumda ekonomik ve sosyal yapının alt basamaklarında yer alan erkekler, ses perdelerini ve konuşma şekillerini üst kademedekilere benzetmeye çalışır (Gregory&Webster, 1996). Ayrıca bir toplumda baskın erkekler, ses frekanslarını düşürerek eş bulma yarışında üstünlüğü ele geçirmeye çalışır.

Liderlik yarışında biyolojik etmenler göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir. Son yıllarda Little, Burriss, Jones ve Roberts (2007) tarafından yapılan bir araştırmada seçmenlerin daha erkeksi ve liderlik vasfı taşıyan yüz hatlarına sahip olan adayları tercih ettiği ortaya çıktı. İlginç olan, daha çekici olma özelliğinin seçimlerde tercih nedeni olarak değerlendirilmemesiydi. Aynı araştırmada seçmenlerin erkeksi ve baskın yüz hatlarına sahip olan adayları savaş dönemlerinde, çekici yüz hatlı adayları ise barış dönemlerinde tercih ettiği ortaya çıktı.

2011 yılında Kanada'daki McMaster Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden Tigue, Borak, O'Connor, Schanl ve Feinberg'in yürüttüğü bir başka araştırma, düşük ses frekanslı erkeklerin siyasi seçimlerde daha avantajlı olduklarını bir kez daha doğrulamış oldu



HORMONLAR SEÇİMLERE KATILIMI ETKİLİYOR

Nebraska Üniversitesi'nden bilim insanları, seçimlerde demografik ve sosyal değişkenler kadar biyolojik faktörlerin de etki yarattığını ileri sürüyor. Bu araştırmada kortizol adı verilen stres hormonunun düşük düzeylerde seyretmesinin seçimlere katılımı arttırdığı ortaya çıktı.

Physiology and Behavior isimli derginin 22 Haziran sayısında yer alan araştırmanın lideri Jeff French sonuçları şöyle açıklıyor: "Politika ve politikaya katılım, doğası gereği stres yaratıcı bir faaliyettir. Dolayısıyla stres eşiği düşük insanların bu faaliyetlere katılma olasılığı düşüktür."

Araştırmaya göre seçimleri katılımı belirleyen bir başka faktör de seçmenin yaşı. Yaşlı yetişkinlerin genç yetişkinlerden daha fazla sayıda seçime katıldığı görülüyor. Diğer grupların yaptığı başka araştırmalarda da eğitim, gelir ve etnik altyapının da seçimlere katılımda farklılık yarattığını ortaya çıkartıyor.

Cumhuriyet

İkinci büyük deprem olabilir

Posted: 04 Jul 2014 08:30 PM PDT


Kuzey Anadolu Fayında meydana gelen depremler incelendiğinde, fayın kuzey ve güney kollarının birbirlerini derinden stres transferi yaparak tetikledikleri ve karşılıklı deprem ürettikleri anlamı çıkabileceği bildirildi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Bektaş, Balıkesir'in Bandırma ilçesinde, 4,5 büyüklüğünde deprem kaydedildiğini anımsattı.

Marmara Bölgesi'nde Kuzey Anadolu Fayının son 4 yıl içinde 4-5 büyüklüğündeki 10 depremi, kuzey ve güney kolları üzerinde karşılıklı olarak ürettiğini belirten Bektaş, "Başka deyişle kuzey kolun bir yıl içerisinde ürettiği depreme, güney kol aynı yıl karşılık vermiş ve karşılıklı kollarda bir yıl içinde deprem çifti oluşmuştur" diye konuştu.

Benzer şekilde 20. yüzyılda Kuzey Anadolu Fayının kuzey ve güney kolları üzerinde, büyüklükleri 6-7,4 arasında değişen 6 deprem çiftinin, karşılıklı olarak kuzey ve güney kol üzerinde geliştiğini ifade eden Bektaş, şöyle devam etti:

"1509-1854 arasında 7'den büyük 7 tarihsel deprem de aynı şekilde kuzey ve güney kol üzerinde tarih sırasına göre karşılıklı üretilerek deprem çiftleri oluşturmuştur. Marmara Bölgesi'nde güncel ve tarihsel depremselliğin bu şekilde davranışı, Kuzey Anadolu Fayının kuzey ve güney kollarının birbirlerini derinden stres transferi yaparak tetikledikleri ve karşılıklı deprem ürettikleri anlamına gelebilir."

Bektaş, 1999 Marmara depreminden sonra Kuzey Anadolu Fayının güney kolundaki depremselliğin, kuzey kola göre daha baskın duruma geçtiğine işaret ederek, "Kuzey Anadolu Fayının kuzey ve güney kollarının birbirlerini tetikledikleri teorisi doğru ise kuzey koldaki 1999 Marmara depreminden sonra izleyen yıkıcı ikinci büyük deprem güney kolda olabilecektir ancak güney kolda olan 2014 Bandırma depreminden sonra izleyen ikinci küçük deprem tekrar kuzey kolda olabilir" ifadelerini kullandı.


AA

Hiç yorum yok: