GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 1 Ağustos 2014 Cuma 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


Josip Broz Tito Gönüllerde!

Posted: 31 Jul 2014 04:30 AM PDT

Ulusal Eğitim dostları, Tito'nun mezarının bulunduğu Belgrad için erkenden yola koyuldular. Bosna topraklarını terk ederken; Hırvatistan topraklarında olduğu gibi bir tampon bölgeyle karşılaştılar. Bosna sınırları içerisinde Sırbistan yönetiminde bir bölgeden geçtiler.

Dirina, Bosna-Hersek ve Sırbistan arasında doğal bir sınırdır. Nehrin doğusu Sırbistan, batısı Bosna topraklarıdır.

Yugoslavya'dan ayrılan ülkelerden en büyüğü olan 8.5 milyon nüfuslu Sırbistan topraklarına giriş yaptık. Nüfusun % 90'ı Ortodoks Sırp.

Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği platoda yer alan Yugoslavya Sosyalist Fedaral Cumhuriyetinin başkentliğini yapan Belgrad, bugünkü Sırbistan'ın da başkentliğini yapmaktadır.

Sırbistan'a Güney Slavlar 7. yüzyılda girerek Hiristiyanlığı kabul etti. 1. Mihailo tarafından Karadağ'da kurulan Duklja, Sırpların kurduğu ilk büyük devlettir.

Ortaçağ boyunca bir çok devlet kuran Sırpların kurduğu en büyük devlet, 1346 yılında Stefan Duşan tarafından kurulan Sırbistan İmparatorluğu'dur.

Duşan, Bizans'ın Balkanlardaki topraklarını alarak imparatorluğu büyüttü.

İlk kez 14. yüzyıl ortalarında Sırplarla karşılaşan Osmanlı ordusu, 8 Ağustos 1521'de Belgrad'ı topraklarına kattı.

17-18 yüzyıl boyunca Belgrad, Osmanlı ve Avusturya arasında el değiştirdi.

1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması ile, Sırplar bağımsızlık kazandı.

1 Aralık 1918 tarihinde Yugoslav Krallığı kuruldu. 1941 yılında Nazi işgaline uğradı. Yahudi ve çingeneler katledildi.

Josip Broz Tito, 2 Aralık 1945'te Demokratik Yugoslavya Federasyonu'nu kurarak bağımsızlık ilan etti. Ülke bağımsızlığını; diğer sosyalist ülkelere karşı da hassasiyetle korudu.

Tito'nun 1980'de ölümü sonrası, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nden kopan milliyetler, 6 yeni devlet kurdu.

Turumuz boyunca ziyaret ettiğimiz bu ülkelerdeki halkta, halen Tito hayranlığı görülmektedir.

Ölümü sonrası düzenlenen cenaze törenine; 127 ülkeden devlet başkanı, başbakan, kral, meclis başkanı, milletvekili ve komünist parti temsilcilerinden oluşan 209 delege katıldı.

Yugoslavya halklarını birleştiren Tito'nun ölümü sonrasında, ülke parçalanarak, 6 yeni devlet kuruldu.
Sırp faşisti Slobodan Milosevic, Bosna'daki Sırpları kışkırtarak 4 yıl sürecek olan savaşı başlattı.

Bu insan kasabı, 11 Temmuz 1995'te, Sırebrenitza'daki tüm Boşnakları bir alana topladı. Çocuklar ve kadınları Saraybosna ve Tuzla'ya gönderdi. 15-65 yaş arasındaki 8327 erkeği katlettirerek, cesetlerini tırlarla Sırbistan içlerine taşıttı. 800 kişinin cesedi halen bulunamamıştır.

Milosevic, uzun süre saklandıktan sonra yakalanarak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde savaş suçlusu olarak yargılanmaya başladı. 2006 yılında yargılanırken öldü.

Programda olmadığı halde; Rehberimiz Ercan Elez'den bizi Tito'nun mezarına götürmesini rica ettik. Tito sevdalısı Makedonya vatandaşı Türk rehberimiz, bizi kırmadı.

Önce Tito'nun mezarını ziyaret ettik, ardından müze ziyareti ile Sırp kültürü hakkında bilgi edindik.
Nüfusu 2.5 milyona yaklaşan Belgrad şehir merkezi içinde yaptığımız, gezip-görülecek yer turunu tamamladıktan sonra, kaleye yöneldik.

Belgrad Kalesi'nin bulunduğu alandan Tuna ve Sava nehirlerinin birleşmeleri ve Belgrad hoş bir görüntü oluşturuyor.

Bu alan; MÖ 6 yüzyılda, Avrupa'nın en büyük kültürlerinden olan Vinca kültürünün doğduğu yerdir. Turistler ve Sırp gençleri, eşsiz manzarayı görmek için buraya akın ediyor.

Birden fazla giriş kapısı olan kalenin o dönem silahlarıyla zaptının zorluğunu, daha iyi kavradık.

Geç vakitlerde, konaklayacağımız otele yerleştik. Ertesi gün ziyaret edeceğimiz Kosova için, enerjimizi toplamamız gerekiyordu.







Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Şehre Adını Veren Köprü!

Posted: 31 Jul 2014 02:00 AM PDT


Ulusal Eğitimciler, Bosna Hersek Federasyonu sınırlarına ulaşmak için oteli erkenden terk ettiler.
Dünyada eşine az rastlanır bir durumla karşılaştık. Hırvatistan sınırlarından çıkıp, tekrar Hırvatistan'a girdik. Bunun sebebi Neum idi.

Neum adeta tampon bölge. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti döneminde kendisi de Hırvat olan Devlet Başkanı Mareşal Tito, Bosna Hersek'in Adriyatik Denizine çıkışı olsun diye; Neum'u Boşnaklara bırakmıştır.

Yugoslavya'nın dağılması sonrası yapılan Dayton Antlaşması görüşmelerinde, Hırvatistan burayı geri almak için çok uğraşmış. Fakat; Alija İzetbegovic'in yoğun çabası sonucu, Bosna Hersek'te kalmıştır.

Tekrar Hırvat topraklarında seyahatten sonra Bosna'ya giriş yaptık. İlk molamızı Pocitelj'de Ademin Yeri'nde verdik.

Pocitelj'in 1383 yılında Bosna Kralı Stjepan Tvrtko tarafından kurulduğu düşünülür.1878 yılına kadar Osmanlı toprağı oldu.

Bosna Savaşı sırasında şehir zarar gördü. Federasyon şehri daimi koruma programına aldı.

Bayanların sattığı organik meyveler, alınan Türk usulü çay ve kahve ve yapılan alışverişin ardından, Bosna'daki 2. durağımız Mostar'a hareket ettik.

Mostar, Neretva Nehri kenarına kurulmuştur. Hersek'in başkentidir. Nüfusun %50'si Boşnak, %50'si Hırvat'tır.

Mostar Köprüsü, her iki milliyeti birbirinden ayırır bir işlev görmekte gibidir. Köprünün doğusunda Müslümanlar, batısında Hiristiyanlar oturmaktadır.

Otobüsümüzden, Hırvatların oturduğu bölgede, sanki kendini Müslümanlara göstermek istercesine devasa büyüklükte yeni yapılmakta olan kilisenin yanında indik. Yaya olarak köprüye ulaştık.

Mostar Köprüsünü, 1566 yılında Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Kemalettin yapmıştır. 24 metre yüksekliğinde 30 metre uzunluğundadır. Köprü, o yıllarda öyle beğenilmiştir ki adını şehre vermiştir. Bugün de şehrin sembolü durumundadır.

1991 yılında çıkan savaşta köprüye Bosnalı Sırplar zarar verdi. Ardından 1993 yılında Hırvat tanklarının açtığı ateşle köprü tamamen yıkıldı.Köprü Türkiye, Hollanda, İtalya, Hırvatistan, ABD Ve AB'nin yardımıyla, Yapı Merkezi ve ER-BU adlı Türk şirketleri tarafından aslına uygun olarak yapıldı. Köprünün yapımında Mardinli taş ustaları çalıştı.

İngiltere Prensi Charles, köprünün açılışını 23 Temmuz 2004 tarihinde yaptı. Eski şehir, 2005 yılında Unesco tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alındı.

Hırvat bölgesindeki Milas Otel'i dikkatimizi çekti. İsmini araştırmak amacıyla otele girdik. Otel sahibi soyadının Milas olduğunu, Türkiye'deki Milas'ı işittiğini belirtti. İçecek teklifinde bulundu. Zamanımız olmadığı için ayrıldık. Milaslıları otelinde ağırlamaktan memnun olacağını söyledi. Milas Belediye Başkanına iletmemiz için otelini tanıtan CD'yi verdi.

Verilen öğle yemeği molası ardından, otobüse binilerek Saraybosna'ya hareket edildi.

Saraybosna; Bosna Hersek Federasyonu'nun başkentidir. Nüfusunun %80'i Müslüman, %20'si katoliktir. Miljacka Nehri çevresine kurulmuştur. Müslümanlar, Katolikler, Ortodokslar ve Museviler yüzyıllar boyu kardeşçe yaşadıklarından Avrupa'nın Kudüs'ü olarak kabul edilir.

İlk yerleşimin tarih öncesi olduğuna ilişkin bulgular olsa da modern şehrin kurulması, Osmanlı ile olmuştur. Osmanlının 1463'te başlattığı bayındırlık faaliyetleri sonucu; Türklerin Avrupa'da kurduğu en büyük kenttir. 1991-1994 Savaşı süresince en uzun kuşatmanın yaşandığı şehirdir. Savaş sırasında zarar gören binaların bir kısmına, savaşın yarattığı kötü sonuçlar unutulmasın diye dokunulmamıştır.

Nehir kenarında otobüsümüzden inerek Başçarşı'ya yöneldik. Başçarşı'da Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey'in yaptırdığı han ve imaret ve cami, Bezistan, kilise görülebilir.

Ferhadija Caddesi sonunda, rehberimiz alışveriş için serbest zaman verdi. Konukların çoğu, çarşıda Boşnak böreği satan dükkanlara dağıldı.

Çeşme başında toplanan grup, otobüsün park ettiği yere yürüyerek, akşam dinlenecekleri otelleri için yola koyuldular.









Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Ulusal Eğitim Hırvatistan’da!

Posted: 31 Jul 2014 12:00 AM PDT

Hırvatistan'da yapılan kazılarda Taş Devri dönemine ait bulgular ortaya çıkmıştır. Daha sonra Liburyanlar ve İlliryalılar yerleşmiştir. İlk Yunan kolonileri Vis ve Hvar burada kurulmuştur. Avarlar ve Hırvatlar 7. yüzyıl başlarında bölgeye gelmiş.

Hırvatların etnografik kökenleri bilinmemektedir. Slav ve İranlı olduklarını ileri süren tezler vardır. En çok kabul gören görüş; Kavimler Göçü ile birlikte Beyaz Hırvatların, Beyaz Hırvatistan'dan göçtüklerini ileri süren Slav teorisidir.

Diğer sav ise; Yunanca Tanais Tabletleri'nde geçen''Khorathos'' kelimesine dayanarak İranlı olduklarıdır.
Hırvatlar, 9. yüzyılda, 2 düklükten oluşan bir devlet kurmuşlardır. MS 925 yılında Tomislav kral olarak başa geçti. Hırvatistan Krallığı bu bölgede 2 yüzyıl hüküm sürdü. 1102 yılında Macaristan Krallığı topraklarına katıldı.

Osmanlı 1527 yılında bu toprakları fethederek, 1. Ferdinand'ı Hırvatistan tahtına çıkardı. Bir süre Avusturya- Macaristan İmparatorluğu toprağı olan Hırvatistan; 1918 yılında Sloven, Hırvat ve Sırp Devleti içinde yer alarak Yugoslavya Krallığı'nın kurucusu olmuştur. 2. Dünya Savaşı yıllarında Hırvatistan Bağımsız Devleti adıyla, faşist bir hükümet tarafından yönetilen devlet, savaş sonrası Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti kurucuları arasında yer aldı.

Hırvat kökenli Mareşal Tito'nun ölümü sonrası dağılan Yugoslavya'dan, 8 Ekim 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etti. Slovenya'nın ardından Yugoslavya'dan ayrıldı. 4 yıl süren savaş sonrası, 2013 yılında AB üyesi oldu.
Dünyanın en çok tercih edilen 18. turistik ülkesidir. Turizmden elde ettiği gelir Türkiye kadardır. 5 milyonluk nüfusa oranlandığında; gelirin büyüklük oranı daha iyi anlaşılır. Kişi başına düşen milli gelirin yüksek olduğu Hırvatistan'da; ölüm yaşı ortalaması 75.7, okur-yazar oranı %98.1, doğum oranı, ölüm oranının altındadır.
Adriyatik Denizi'nin Dalmaçya sahillerinde kurulmuş olan Dubrovnik, Hırvatistan'ın en önemli turizm merkezidir.

Epidarius tarafından kurulan şehir, ortaçağdan kalma tarihi eserleriyle ünlüdür. 1991 yılında Sırp bombardımanına tutulan şehir, saldırıdan büyük zarar gördü.

Unesco'nun başlattığı restorasyon çalışmalarıyla şehir, 2005 yılında eski görünümüne kavuştu.

Dubrovnik, dünyadaki en iyi on ortaçağ duvarlı şehir arasındadır. Stradun Caddesi, Onofrio Çeşmesi, Sponza Sarayı ve Blaise Katedrali görülmesi gereken eserlerdir.

Ulusal Eğitim dostları, eski şehir dışında otobüslerini beklerken, Hintli grubun çaldığı müzik aletleriyle coştu. Otobüs bekleyen diğer grupları, oyunlarıyla coşturdu.

Diğer günlerin aksine; grup o gün erkenden deniz kenarındaki devlet oteline yerleşti.

Dalmaçya sahillerinde yüzebilme şansını yakaladı. Otelde alınan akşam yemeğinin ardından bir araya gelen bir grup, deniz kenarında, dolunay altında sohbet ederek, içeceklerini yudumladı.

Otel bahçesinde çalan müzikle, gezimizin göz bebeği Sevgi, gönlünce oynadı.

Sabah Bosna-Hersek yolculuğu için toplanıldığında; konuklarda, hoş bir gün geçirmenin mutluluğu görülebiliyordu.









Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Montenegro (Karadağ)

Posted: 30 Jul 2014 10:00 PM PDT


Nüfusu; % 44.9 Karadağlı, % 28.2 Sırp, % 8.6 Boşnak, % 4.1 Arnavut, % 3.3 Müslüman ve % 0.02 Türk (Son nüfus sayımında kendilerini böyle açıklamışlar.) olmak üzere, 800 bin kişiden oluşmaktadır.

Karadağ'ın ilk halkı Arnavutlardan oluşmuştur. MS 7. yüzyılda İmparator Heraklius zamanında Sırplar yerleşir.

Bir süre Venedik Cumhuriyeti'ne bağlı kalan Karadağ, 1. Murat, 1. Beyazıd ve Fatih Sultan Mehmet döneminde, Osmanlı ordusuyla karşılaşır. Fatih, Karadağ'a özerklik tanır. 1879 yılında da Osmanlı'dan kopar.

Yugoslavya'nın parçalanması sonrası, Sırpların zorlamasıyla Yeni Yugoslavya'ya katılır. 2003 yılında Karadağlıların çabalarıyla Sırbistan- Karabağ Federasyonu oluşur. 21 Mayıs 2006'da yapılan referandumda halkın %55.5'inin istemi üzerine; 3 Haziran 2006'da Karadağ, bağımsızlığını ilan eder.

Karadağ'ın en büyük liman şehri olan Bar'dan İtalya'nın Bari şehrine gitmek mümkündür. En büyük gelirini turizmden elde eder.

Yoldan Sveti Stefan Adası'nı görüp fotoğrafını çektikten sonra Adriyatik sahillerinin hatta Balkanların en eski yerleşimlerinden biri olan sahil kasabası Budva'ya ulaşıldı.
Budva'ya güzellik katan; yarımadada hemen deniz kenarından başlayan surları, dar sokaklarıyla eski şehir merkezidir.

Yarımadanın eskiden ada olduğu söylenir. Söylenceye göre ; Yunan Teb şehri sürgünü Kahraman Cadmos, burayı karısı Harmonia için sığınacak bir yer olarak inşa ettirtmiş.
Surlar, 15. yüzyılda Osmanlı saldırılarından korunmak için yapılmıştır.
Budva eski şehir merkezi, daracık sokakları, muhteşem mimarisi olan kilise, ev ve dükkanlardan oluşur.

Eski şehirdeki sur ve binalar, 1979 depremi sonrası yeniden aslına uygun olarak düzenlenmiştir.

Doğal bir liman olan Kotor, 4. zamanda denizlerin yükselip, vadilerin suyla dolmasıyla oluşmuştur. Adriyatik Denizi kıyısında dar boğazlarla birbirine bağlanan 4 koydan oluşur.Unesco'nun Dünya Mirası listesindedir.

Kotor'dan binilen feribot, 10 dakika sonra Biela'ya ulaştı. Karadağ ve Hırvatistan sınır kapıları geçilerek, Dubrovnik'e ulaştık.







Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Hiç yorum yok: