GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 26 Ekim 2014 Pazar 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


İbretlik Bir Pirinç Bulgur Hikayesi (!)

Posted: 25 Oct 2014 09:56 AM PDT



Irak Devleti`nin bütününe ait olan petrolü yangından mal kaçırma uyanıklığı içinde Barzani`nin denetiminde olan Kürt bölgesinden merkez ( maliki hükümeti ) onayı olmadan uluslararası ticaret hukuku kurallarını yok sayarak BTC petrol boru hattı üzerinden komisyon karşığı satarak kısa yoldan zenginlik hayali kuran yol, yordam, usul, kaide, metot bilmez basiretsiz dış misyon temsilcilerinin " cihan imparatorluğu Osmanlı idaresinin beslendiği halk zenginliği ve gönül dinginliği basamaklarından fersah fersah uzakta oldukları halde " laf ebeliği yaparak peynir gemisini boş sahralarda dürtmeye pek meraklı " akademik hezimet mahsülü olan " ülke sınırlarının hemen yanı başında cerayan eden ve ulusal güvenliği ciddi bir şekilde tehdit eden onlarca hadisenin bizatihi mimarı yahut müsebbibi olduğu halde " çıban başından aldığı cesaretle hala ve ısrarla misyon şefliği koltuğunu şeref ve haysiyetiyle terk etmek bir yana pozisyonu kolsolide etme adına hak ve hakikatleri suratına şamar gibi çarpan hakperestleri hadsizce ve cüretkarca ihanetle itham edecek derecede yayvan karakterli şebeke liderinin ve ardındaki siyasal iradenin gazına gelerek terlemeden para kazanma ve bir ulusa ait olan milli serveti köşe kapmaca oyunları kurarak ülke sathının sadece kuzey bölgesinde özerk idari yapılanma içinde federatif egemenlik yetkilerini merkezi idare adına kullanan kürt yönetimi aracılığıyla iç etme derdine düşmenin bedeli her zaman olduğu gibi yine ve yeniden Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve onun asil evlatları olan milletine fatura edilmiş oldu..

Merkezi hükümetin onay yada görüşü alınmadan Irak Devletinin külli malı durumunda bulunan yeraltı ve yerüstü zenginliklerini özerk statüye sahip bölgesel yönetimlerin keyfi iradeleriyle uluslararası piyasaların kullanımına açma niyeti Türkiye menşeyli şirketlerin tamamı için kısa ve uzun vadede zararı hesaplanamayacak kadar yüksek seviyelere ulaşacak kocaman bir hayal kırıklılığından gayrı hiç bir işe yaramadı... ırak merkezi hükümeti, Türk hükümetinin başvekilin emr-ü fermanı ile " ben uluslararası sözleşmeleri tanımadığım gibi ırak ta hali hazırda mevcut olan ve seçimle gelerek BM nezdinde meşruiyeti resmen tanınmış olan merkezi ırak hükümetini de tanımam " mantığı içinde hareket ederek ırak halkına ait tüm zenginlikleri " kendi zenginliklerini misliyle artırma hesabıyla " tüm uluslararası norm ve teamülleri alenen çiğneyerek bölgesel otoritelerle kısır hesaplar içine girmesinin faturasını tereddüt etmeden Türk milletine kesti..

Ve Irak sınırları dahilinde petrol kuyularının açılıp işletilmesi uluslararası piyasalara transatlantik kanalı ile açılması işlemleri de dahil olmak üzere petrol ve türevleri kapsamında yapılan yada yapılacak olan tüm ihalelerden Türkiye firmalarını resmen men etti..

Yani işin türkçesi güney sınırımıza 30 km mesafede yapılacak olan atıyorum en basitinden ham petrolün tankerler vasıtasıyla karayolu üzerinden sevk edilmesi ihalesini Türkiye ve Türk firmaları seyrederken farz-ı muhal 3000 km öteden online olarak ihaleyi takip eden bir avpura ülkesi yada Atlantik okyanusunun diğer yakasından bir amerikan şirketi oturduğu yerden dilediği ihaleye sahip olabilecek. Ve böylece bölge ekonomisi üzerinde doğrudan ve sürekli biçimde söz sahibi olabilecek .

Dön dolaş aynı yere geliyoruz ama sözü yine söyledikleri nameli betimlemeleriyle karanlıklar içinde aydınlık koridor çizme hususunda ki ustalıklarıyla matuf olan ismi ve cismi meçhul atalarımıza bırakayım ve " hep bir fazlasını isteyip de elindekiyle yetinmeyi bilmeyen uyanık tüccarın bitmek tükenmek bilmeyen hırlarının nihayetinde mecburi istikameti olarak içine düştüğü zarar ve ziyan halinin tarifi babında benzer durumlar için ifade buyurdukları " pirinç bulgur tadında hoş bir teşbih ile mevzuyu nihayete erdireyim :

Kendini uyanık zanneden AKP hükümetinin hesap bilmez mensupları, Kürt petrolünü, asıl sahibi olan Irak hükümetine dolayısıyla Irak halkına danışmadan hak sahibinin rızasını aramadan bölgesel yönetimin elemanları aracılığıyla kirli ve sinsi planlar yaparak " Bakü-Tiflis-Ceyhan " ( BTC ) boru hattı üzerinden uluslararası hukuk terminojisiyle ifade etmem gerekirse korsanlık yaparak satma ve arada ki yüksek komisyondan siyasi finansman sağlama hevesatı içinde tam bir açgözlülükle pirince doğru ilerlerken çıkmaz yolun sonunda evdeki bulgurdan da oldu.

Malum-u İlam
pembekonak@hotmail.com
http://twitter.com/rasyonelboyut

Mustafa Kemal’in Öğretmeni Zaptedilemez!

Posted: 25 Oct 2014 09:48 AM PDT

Mustafa Kemal'in Öğretmeni Zaptedilemez!

Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi, 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı'nın ilk dayanışma yemeğini1469 Sokak No:3/A Alsancak adresindeki Cinatı Cafe-Bar'da gerçekleştirdi.

Dayanışma yemeğine, Eski İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya, Eski Bornova Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır, İzmir Barosu Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu Başkan Adayı Aydın Özcan ve yönetim kurulu adayı Nuriye Kadan, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Necla Kendigelen, Konak ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi Hayrullah Sorkun, Konak Belediyesi CHP Meclis Üyesi Adayı Kadir Dalgıç, aday adayı Süleyman Aydın, Eğitim İş 1 Nolu Şube Sekreteri Hakan Çınar, Batı Trakya Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği İzmir Şubesi Başkan Yardımcısı Mümin Durmuş, Çankaya Mahallesi Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Neşe Şermeti ve Sümerbank Direniş Komitesi Üyeleri Kemal Kasar ve Seval Oskan katıldı.

Şube Başkanı Osman Gazi Oktay açış konuşmasına, desteğe gelen konuklara teşekkür ederek başladı.

Oktay, ''İzmir Milli Eğitim Müdürü, kendilerinden olmayan öğretmenleri hizaya sokacakmış. Kindarlık saçan bu söylemin sahibi, İzmir'e yakışmamaktadır. Daha önce de dünya edebiyatının seçkin eserlerinden olan ''Fareler ve İnsanlar'' kitabını sakıncalı bulmuştu. Tüm eğitim örgütleri ve halkımızla birlikte gereken tepki gösterilerek, konunun idari ve yasal takipçisi olunacaktır'' dedi.

Yönetim kurulu üyesi İbrahim Dönmez, İzmir Milli Eğitim Müdürünün aydınlanma ve kurtuluş mücadelesinde hep önde olan İzmir'i tanımadığını, sonuçlarını görerek öğreneceğini belirtti.

Aydın Özcan, ''Sizin desteklerinizle İzmir Barosu yönetimine geldikten sonra, Cumhuriyet ve bağımsızlık mücadelesi daha da güçlenecektir'' dedi.

Yılmaz Kaya, çocuğunun eğitimi nedeniyle İzmir'den ayrı yaşamak zorunda kaldığını, fakat yüreğinin hep İzmir'de kaldığını açıkladı.

Necla Kendigelen duvardaki ''Müzik Zaptedilemez'' yazısını göstererek, ''Müzik nasıl zapt edilemezse; Mustafa Kemal'in öğretmeni de zaptedilemez'' diyerek, il milli eğitim müdürüne gönderme yaptı.

Karabağlar Belediyesi Kent Konseyi Gençlik Komisyonu Başkanı Ömer Yüksek, eğitim örgütleriyle birlikte aydınlanma mücadelesinde ses getirici etkinliklere hazır olunması vurgusu yaptı.

Müsellim Pesen, eşiyle birlikte oynadığı Kafkas oyunlarıyla katılımcılardan yoğun alkış aldı.

Etkinliğe katılım, Pazar akşamı olmasına rağmen yoğundu. Katılımcılar yapılacak olan eylem ve etkinlikler için enerji depoladı.

İşletme sahibi Ahmet ve ekibi, verdiği hizmetle katılımcıların geceden memnun şekilde ayrılmalarını sağladılar.








Haber : Osman Gazi OKTAY
Fotoğraf : Süleyman AYDIN

Cumhuriyetçi Avukatlar Halkla Birlikte!

Posted: 25 Oct 2014 08:29 AM PDT

Cumhuriyetçi Avukatlar Halkla Birlikte!

İzmir Barosu yönetimine aday Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu, İzmir Fuarı içindeki Tenis Kulübü'nde genç avukatlara kahvaltı düzenledi.

Cumhuriyetçi Avukatlar Başkan Adayı Aydın Özcan, genç avukatların yaşadığı sıkıntıların, yönetime geldiklerinde baro olarak üstesinden gelinecek olanlarına çözüm sözü verdi.

Çok sayıda genç avukatın katılımıyla saat 10.00'da başlayan etkinlik,14.00'e dek sürdü.

İzmir Barosu'nun 25-26 Ekim tarihlerinde yapılacak olağan genel kurulunda yönetime aday Cumhuriyetçi Avukatlar, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği, 18 Ekim'de başlayıp, 25 Ekim'e kadar sürecek ''Basmane ve Çevresi Tarih, Kültür, Sanat ve Arkeoloji Günleri'' etkinliğinin yürüyüşüne katıldı.

İzmir Agorası Kazı Evi önünde toplanan İzmirliler, Aziz Kocaoğlu'nun gelmesiyle; 16.30'da İzmir Büyükşehir Belediyesi Bandosu'nun çaldığı marşlar eşliğinde yürüyüşe geçti.

Özcan ve ekibini, etkinliğe katılan bürokratlar, siyasiler ve İzmirliler sevgiyle karşılayıp kucakladı.

Fotoğraf, resim, Basmane yazıları, karikatür ve kitap sergilerinin açıldığı etkinlikte; Haluk Işık'ın yazıp yönettiği ''Smyrna'dan İzmir'e 8500 Adım'' adlı oyun, Agios Voukulos Kültür Merkezi'nde sergilendi.

Etkinlik açılışı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından, kültür merkezi bahçesinde yapılan bir konuşma ile yapıldı.

Aydın Özcan ve yönetim kurulu adayları, yaşamını yitiren avukat arkadaşlarının taziyesi için, Salihli'ye hareket ettiler.





Haber : Osman Gazi OKTAY
Fotoğraf : Özkan SUCUOĞLU

“Seçilmiş”, “ Özel görevli”, “Truva atı” Liderlerden Kurtulmadan!‏

Posted: 25 Oct 2014 08:22 AM PDT


Bilinenlerin yinelenmesi olabilir ama Kemalist devrimcilerin, yurtseverlerin bilincinde yer etmesi, unutulmaması, unutturulmaması yaşamsal önemdedir. Eğer bu gün Türkiye işgal altında ise bu noktaya nasıl geldiğimiz/getirildiğimiz anlaşılmadan sorunlara çözüm bulamayız.

Amerikan Derin Devleti'nin kontrolünde olduğu iddia edilen ABD Johns Hopkins Üniversitesi'ne bağlı Amerikan-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü tarafından Ekim 2008 Ekim ayında 75 sayfalık bir "Türkiye Raporu" hazırlandı.

75 sayfalık raporun altında Svante E. Cornell ve Halil Magnus Karaveli imzaları var

Halil Magnus Karaveli'yi, Cumhuriyet Gazetesi'nin 2. sayfasında yayınlanan yazılarından hatırlıyoruz. Karaveli, aynı zamanda İsveç'te bir gazetenin de başyazarı. Enstitü'nün İsveç'teki Türkiye çalışmalarını o yönetiyor.

Svante E. Cornell ismine ise; İsrail'de yayınlanan sağ eğilimli The Jerusalem Post Gazetesi'nde sıkça rastlamak mümkün... Cornell, bu gazetede makaleler yazıyor.

İlginçtir; zaman zaman The Jerusalem Post'ta Halil Magnus Karaveli'nin de yazıları yayınlanıyor.
Cornell ve Karaveli ikilisinin ortak özellikleri, İsrail'e yakın ilişkileri!

"CHP'den istifa etmeye ikna edilecek Deniz Baykal'la, yolsuzluklar konusunda kamuoyunun dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu yer değiştirecek. CHP, yeniden Avrupa tarzı bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak."

O günlerde "Baykal istifa edecek ve yerine Kılıçdaroğlu gelecek" şeklindeki bir düşüncenin akla gelmesi bile mümkün değil.

Ama Silkroad Enstitüsü'nün 2008 Yılı'nda hazırladığı rapor(kehanet), 2010 Yılı'nda 16 gün içinde gerçekleşiveriyor.

Birileri, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın uygunsuz kasetlerini internet sitelerine servis ediyor. Yaşanan çalkantının ardından Baykal istifaya "ikna"(!) ediliyor!

2008 Yılı'nda hazırlanan, 2010 Yılı'nda gerçekleşen Silkroad Raporunda, bugün CHP'de ciddi tartışmalara yol açan bir başka kehanet daha var...

Enstitü, Kılıçdaroğlu'nun "Yeni CHP" dediği, azımsanamaz sayıdaki CHP'linin; "CHP, CHP olmaktan uzaklaştırılıyor" ifadeleriyle özetlediği, partinin bugünkü yapısını da o günden görmüş!

Raporda aynen şöyle deniliyor: "CHP, yeniden Avrupa tarzı ve merkezli bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak."

Bütün bunlar bir rastlantı olabilir mi?

Baykal, "komplo kaseti"nin ortaya çıkmasından sonra, "genel başkanlıktan istifa ettiğini" açıkladığı basın toplantısında, şöyle demişti:

"Bu komplonun hedefi sadece ben değilim, aynı zamanda CHP'dir! CHP de bu kirli tezgâhlar karşısında yolunu açmak zorundadır." "……Benim istifa kararım, hem Türkiye siyasetini, hem CHP'yi yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkân tanıyacak, hem de CHP'ye bu komplo ile hesaplaşma fırsatı verecektir."
Bu tasarım, "Amerikan-İsveç yapımı, İsrail patentli bir operasyon"du. Ama üzülerek belirtelim ki; ADD'li delegelerin Atatürkçü Düşünce Derneğine 1998 ve 2006 yıllarında düzenlenen operasyonlarla hesaplaşamadığı gibi, CHP'li delegeler de bu komplo ile hesaplaşmak yerine, içlerine sürülen "Truva Atı"nın yedeğine takılıp gittiler.

Bu operasyon Emperyalizmin Türkiye'den talep ve beklentilerinin gerçekleştirilmesine yönelikti. Türkiye sağının parti ve örgütlerini neredeyse bir bütün halinde kendi beklenti ve öngörüleri doğrultusunda hizalandırmıştı. Türkiye sağını Milliyetçi, muhafazakâr, dindar söylemleri ile yeniden yapılandıran AKP'nin kuruluşu/kurduruluşu sağın ana gövde partisi haline getirilmesi ve iktidara yerleştirilmesi operasyonu tamamlanmıştı. Şimdi sıra Türkiye'nin merkezi politik birliğinin dağıtılması, Türkiye cumhuriyetini tasfiye girişimlerine karşı direnç oluşturabilmesi olası güçlerin teslim alınmasına gelmişti.

Önceleri merkez solun en sağında konumlanmış, bu nedenle de emperyalist mihrakların seçenek olarak hep yedekte tuttuğu Deniz Baykal, BOP ile Türkiye Cumhuriyetinin tasfiyesi girişimlerine karşı, CHP tabanının da basıncı nedeniyle takındığı tutum ve davranışları onu emperyalistler açısından işlevsel olmaktan çıkardı.
Deniz Baykal'ın 2010 yılında alaşağı edilmesinin, Soros'un Türkiye ayağı, misyon örgütü TESEV'in rahle-i tedrisatından geçmiş Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına getirilmesinin gerçek nedeni budur.

Peki, bu operasyonu tertipleyen emperyalist mihraklar Kılıçdaroğlu'ndan beklentileri nelerdi?

Öncelikle AKP tarafından yürütülmekte olan emperyalist programı CHP tabanından gizlemesi, perdelemenin olanaksızlaştığı noktada da ise, sert tepki vermesini engellemesi, direnç gösteren, göstermesi olası örgüt yöneticilerini partiden ihraç ederek etkisizleştirmesi, tabanın aktif, eylemsel değil pasif izleyici konumunda kalmasını sağlamasıydı.

Emperyalist mihrakların kontrol ve denetimine giren Kılıçdaroğlu'nun bize tutarsız gelen davranış ve söylemleri ne onun politikadaki acemiliğinden ne de dar görüşlülüğünden kaynaklanıyordu. O, net fikirlere sahip, bir stratejisi olan ve bunu sonuna kadar götürecek kararlılıkta "seçilmiş" bir liderdi.

Bu nedenle Türkiye emperyalist mihrakların elinde oyuncak olmaktan kurtulacaksa, ulusal uyanış gerçekleştirilecek, ulusal güçlerin dizüstünden ayağa kalkması sağlanacaksa öncelikle "seçilmiş", " özel görevli", "Truva atı" liderlerden kurtulması gerekir.


Mahmut ÖZYÜREK

Hiç yorum yok: