GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 14 Kasım 2014 Cuma 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


İddia sahipleri bu iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür

Posted: 13 Nov 2014 12:05 PM PST

2012 Yılı başlarında ADD Isparta Şube Başkanı Mahmut Özyürek'e karşı başlatılan gerçek dışı iddialar, suçlamalar, iftiralar, çamur atmalar ve  kumpaslarla toplumda bir itibarsızlaştırma algısı oluşturma operasyonu yargı kararları ile  birer birer çökertiliyor
Bilindiği üzere;  ADD içine sızmış, "Atatürkçü (!) geçinen", deşifre edilmemiş utangaç AB'cileri ve masonları belgeleri ile deşifre etmemiz, Maskelerini indirmemiz kimi odakların, şiddetli tepkilerine neden olmuş, karalama, iftira, "çamur at izi kalsın" gibi bilindik yöntemlerle ADD Isparta Şube yöneticilerine saldırmalarına neden olmuştur.
ADD'yi devrimci, halkçı, tam bağımsızlıkçı, antiemperyalist, özünden arındırarak "Uysal-uyumlu" duruma getirmekle görevli "icazetli Atatürkçüler", Isparta da kimliği ve kişiliği kullanılmaya elverişli, kimi şaibeli isimlerin ürettiği dedikodu, karalama, iftiraları kendilerine dayanak yaparak, önce Şube başkanı Mahmut Özyürek i, ardından da   ADD Isparta Şube yöneticilerini görevden almışlardı
Gerek Türk Medeni Kanununda, gerekse Türk Ceza Kanununda  "İddia sahipleri bu iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür" , "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür"
Peki ya "gerçek dışı iddialarını, suçlamalarını, iftiralarını ispat edemeyenler"?  TCK'nın 125 ve devamı maddelerde yazılan cezalara çarptırılıyorlar. 
Ancak, üzerine iftira atılanların üzerlerinde o iftira karalama çamurunun izleri kalıyor. İşin kötüsü, hakkımızda bu dedikoduyu üretenlerin, "yaşadıklarıiddia edilen ve deşifre edilmiş gayrimeşru ilişkilerin"üzerini örtme amacıyla, kiminle konuşmuş, sohbet etmişlerse, hakkımızda kendi ürettikleri dedikoduları ortaya koyarak, kendilerini gündemden düşürme çabasına girmeleridir. 
Halkımızın söylemi ile "Dedikodu; nefret edenler tarafından çıkarılır, aptallar tarafından yayılır, geri zekâlılar tarafından inanılır".
Çevrenize bir bakın. Ne kadar çok "aptal" ve "geri zekâlı" olduğunu göreceksiniz.
  İşte bu Kumpasın Isparta ayağını oluşturan, Hacer ÇİMENLİ Mahmut Özyürek 'e  "bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak" suçu nedeniyle, Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin, 09.04.2013 tarih ve 2013/137 sayılı kararı ile "TCK'nin 125/4 maddesi uyarınca" cezalandırılmıştır.
Yine bu dedikodu üreticisi ve yayma görevini yapan H.Ç "Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak"suçunu işlediği sabit görülerek 4 000TL manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir.
BU KUMPASA "İNANAN"LARIN, BU KUMPASI "YAYAN"LARIN, "ÜRETEN"LERİN BİLGİLENMESİ DİLEĞİ İLE ISPARTA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN Konu ile ilgili 2013/185 Esas, 2014/302 No'lu GEREKÇELİ KARARI AŞAĞIDA SUNULMUŞTUR.

 
 
T.C. ISPARTA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO:            2013/185
KARAR NO:                   2014/302
HAKİM                          …………………….30732
KATİP:                           …………….. 153497
DAVACI :            MAHMUT ÖZYÜREK - TC Kimlik No: 40……34
Pirimehmet Mh.Mimar Sinan Cad.Uslu Ünpasajı Kat:2 No:16-17 ISPARTA
VEKİLİ: Av.                  …………………………………………
DAVALI:              HACER ÇİMENLİ – ………………………………..
DAVA:                           MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ:             16/04/2013
KARAR TARİHİ:           29/05/2014
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ  : 16/07/2014 Mahkememizde görülmekte bulunan manevi tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
TALEP :  Davacı vekili tarafından mahkememize verilen dava dilekçesi ile;
Müvekkilinin olay tarihi itibariyle Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şube Başkanı olduğunu, olay günü dernek adına ve derneği temsilen Kaymakkapı Meydanında Lozan Antlaşmasının yıl dönümü nedeniyle basın açıklaması yaptığı sırada davalının kendisine " şerefsiz adi sapık başkan, yalakalarını da toplamış gelmiş ahlaksız " demek suretiyle hakaret ettiğini, söz konusu hakaretin yaklaşık 100-150 kişilik bir vatandaş topluluğu ile bir kısım basın mensuplarının ve dernek üyelerinin önünde gerçekleştiğini, bu konuya ilişkin Isparta 3 Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldığını davalı hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, davalın duruşma sırsında müvekkiline " asıl ahlaksız orada ben görevimi yaptım, yalakalarını toplamış dedim" diyerek bayanını kabul ettiğini, müvekkilinin olay nedeniyle duyduğu derin elem ve ıstırabın etkisiyle demekle olan ilişiği de biten davacı yaşadığı manevi zararın bir nebze olsun karşılanabilmesi için bu manevi tazminat davasını açmak zorunluluğu içerisine girdiğini ileri sürerek 10.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 24/07/2012 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı adına usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmiş olup davalı hiçbir cevap dilekçesi vermemiştir.
KANITLAR : Bu dosyada kanıt olarak tarafların karşılıklı beyanları tanık anlatımı, mali durum araştırması, Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/137esas sayılı dava dosyası mevcuttur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasından ibarettir. Uyuşmazlık; Davalının davacıya hakaret edip etmediği hakaret etmiş ise davalı hakkında tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği hususlarında toplanmaktadır.
Davacı tarafından delil olarak gösterilen Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/137 esas sayılı dosyası İncelendiğinde katılanın Mahmut Özyürek sanığın Hacer Çimenli olduğu, sanık hakkında hakaret suçundan TCK'nun 125/1, 125/4, 62/1, 52. maddeleri uyarınca 1.740,00 TL para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşıldı.
Yemin ile dinlenilen davacı tanıkları
……………." Atatürkçü Düşünce Dernegi Şube Başkanı olan davacı Mahmut Özyürek basın açıklaması yapıyordu. Bende yönetim kurulu üyesi olarak yanında bulunuyordum.Basın açıklaması sırasında davalı bize dönerek " Mahmut'un yalakaları hepinizi rezil edeceğim" Mahmut Özyürek'e ise " seni rezil edeceğim yalakalarını toplamış gelmişsin " şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık ……………." 24/07/2012 tarihinde Lozan Antlaşmasının yıl dönümü sebebiyle Kaymakkapı Meydanında toplanmıştık. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı olan davacı Mahmut Özyürek basın açıklaması yapıyordu. Bende aynı derneğin başkan yardımcısı olarak orda bulunuyordum. Davalı Mahmut Özyürek ve bize hitaben "Yalakalar, hepinizi mahvedeceğim Mahmut Beyin yalakaları" dedi. Olay yeri kalabalıktı." Şeklinde beyanda bulunmuş,
Tanık  ………………. ise " Olay tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneğinde Yönetim Kurulu Üyesiydim. Davacı Mahmut Özyürek dernek başkanı idi. 2012 yılı 24 Temmuz Lozan Antlaşmasının yıl dönümü nedeniyle etkinlik yapılıyordu. Atatürk anıtına çelenk sunma törenimiz vardı. Diğer sevil toplum örgütleri de katılmıştı. Valiliğin önündeki Atatürk Anıtı önünde çelenk sunma töreni öncesinde davalı Mahmut Özyüreke hitaben " Göreceksin gününü, ahlaksız, sapık başkan" dedi. Bunları söylediğinde davacı konuşma yapıyordu. Olay yerinde yaklaşık 150 kişi ve basın mensupları vardı. Ben davalıyı uyardım burası yerinde değil burada bu şekilde konuşma dememe rağmen hakaretlerine devam etti " şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacının talebi davalının Isparta 3. Sulh Ceza Mahkemesinin2013/137esas sayılı dosyasına konu olan haksız eylemlerinden dolayı manevi tazminat talebinden ibaret olup; TMK.nun 25. maddesinde belirtildiği üzere kişilik haklarına hukuka aykırı olarak saldırılan kimse maddi ve manevi tazminat isteminde bulunabilir.
Davacının dernek başkanı sıfatıyla 2012 yılı 24 Temmuz tarihinde Lozan Antlaşmasının Yıl Dönümü olması sebebiyle toplanan kalabalığın içinde Atatürkçü Düşünce Derneği başkanı olan davacıya hitaben " Ahlaksız", " Sapık Başkan, Yalakalar Hepinizi Mahvedeceğim, Rezil Edeceğim.", " Yalakalarını toplamış gelmişsin" ifadelerinde bulunduğu görülmüştür.
Davalının davacıya yönelik eylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu yargı kararı ile kesinleşmiştir.
Olayda manevi tazminatın istenilebilme koşulları da mevcuttur. MK nun 25. maddesine göre hakimin özel halleri göz önüne tutarak manevi zarar adı ile hak sahiplerine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olup adalete uygun olmalıdır.
 Hükmedilecek bu para zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır bir ceza olmadığı gibi mamalek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Takdir edilecek miktar mevcut halde elde edinmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 tarih ve 7/7 esas sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterildiği gibi bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir denilmekte olup, davalının eyleminin işleniş şekli, davalının davacıya karşı hakareti sebebiyle vatandaşlar ve bir kısım medya yanında küçük düşürüldüğü ve aşağılayıcı kelimelerinde bulunduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları göz önüne alınarak 4.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ait talebin reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 4.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 24/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hacer Çimenli'den alınarak davacıya verilmesine.
2-Davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE.
3-Toplam harç 273,00 TL olup, dava açarken 170,80 TL alındığından bakiye 102,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına.
4-Davacı tarafından yapılan toplam yargılama gideri tutarı dava açarken yapılan 198,85 TL harç, 7 davetiye gideri 56,00 TL olmak üzere toplam 254,85 TL olup, davanın red ve kabul durumuna göre 102,00 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine. Kalan bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına.  5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T ne göre 1.500,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine.
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine. Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/05/2014
Katip 153497                                                                         Hakim 307
 
 
Mahmut Özyürek

CHP ve Zihinsel Berraklık

Posted: 13 Nov 2014 11:55 AM PST



Yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi Cumhuriyet Halk Partisi açısından öğretici oldu. "Dev Çınar, Yeni Filiz" söylemiyle oluşturulmaya çalışılan yeni CHP'nin kökleri toprağa yeterince saramadı. Genel/yerel siyasete bir adım öne geçmek için geliştirilen dini söylemler, cemaatle (Gülen hareketi) yakınlaşma, kamu kuruluşlarında, okullarda giyimin serbest bırakılmasına, milletvekillerinin meclise türbanla girmelerine sessiz kalınması ve yerel yönetim adaylarının yeni söyleme uygun seçilerek arayışlara girilmesi beklentileri karşılamadı. Kısacası aydınlanmayı, çağdaşlığı temsil ettiğini düşündüğümüz Cumhuriyet Halk Partisi'nin ön görüsüz, çekingen, kararsız tutumu ülkeyi karanlığa sürükleyenlerle aynı çizgide buluşmasına neden olmaktadır.

Cumhuriyet Halk Partisinin destekçileri toplumun değişik kültür katmanlarından gelse de ortak noktası ulusalcı/aydınlanmacı, laik insanlar olmasıdır. Partinin üst yönetimine egemen olan neo-liberal anlayış partinin kimliği/çizgisi açısından aşılması zor sorunlar üretmiş, klasik seçmen kitlesi ile arasına set oluşturmuştur. İdeolojik söylemde yaşanan sıkıntı partinin örgütsel işleyişini de yansımış, parti örgütleri yerel klanların eline geçmiştir. Bugün partinin örgütsel/ideolojik anlamda yaşadığı sorunların hepsi çok önemlidir. Öncelikli olanı, ideolojik anlamda zihinsel berraklığın sağlanmasıdır. Zihinsel berraklığı sağlamadığı sürece parti ortak ideolojik nokta da tutulamaz.

Cumhuriyet Halk Partisinin zihinsel berraklığı açısından önemsenen iki nokta var. Birincisi partinin geçmişiyle hesaplaşması, diğeri de din konusunda yarışa girmesidir. Geçmişi ile hesaplaşma derken tek parti dönemi geliyor. Ulusalcı kanattan gelmeyen neo-liberaller/yeni CHP'liler bu dönemin sorgulanmasını, yapılan saldırılara yanıt verilmemesi, dönemsel uygulamalardan özür dilenmesini istiyorlar. Bildiği gibi 20 yüzyılın ilk çeyreği kapitalizmin gelişmesi, buna bağlı ulusal devletlerin kurulması sürecidir. Ulus devletlerin kurulması tarihin her döneminde sancılı olmuştur. CHP ulusal devleti kurma sürecinde, sancılı dönemi yönetmiştir. Bugünkü koşullarda geriye dönüp sorgulamak, kurucu liderleri suçlamak; saldırılara karşı sesiz kalmanın reel politik açısından karşılığı yoktur.

Ülkemizde politikanın yumuşak karnını din oluşturur. Cumhuriyet Halk Partisi din alanında girdiği tüm tartışmalara kaybeder. CHP'nin dinle bir sorunu geçmişte yoktu bugünde yoktur. Dinin hurafelerden arındırılıp metalaşmasının ve siyasallaşmasının önlenmesi uğraşına girmesi "din baronlarını" rahatsız etmiş; karşıt olduğu algısı yaratılmıştır. Oluşturulan din karşıtlığı algısının değiştirilmesi için cemaatlere yakınlık, simgesel söylemlerine (kamuda, meclise türban serbestliği, okullarda mescit açılmasına sessiz kalma) destek vermesi dinci kamuoyu tarafından inandırıcı bulunmaz. Çünkü CHP'ni gönül verenler –büyük çoğunluğu- düzenli namaz kılmaz, oruç tutmaz, cenazeyi gitmez, mevlit okutmaz ve dinin yasak ettiği yaşam tarzını benimser. Kısacası "ben daha derin Müslüman'ım" söylemi CHP'yi boğar. Bu nedenle partinin ideolojik önceliği demokrasi/çağdaşlık, aydınlanmacılık olmalıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi içinde zihinsel berraklık konusunda sıkıntıyı yaratanlar neo-liberaller/yeni CHP'lilerdir. Devlet kurmuş, uzun yaşamı boyunca ulusal düşünceyi savunmuş bir partiyi dönüştürmek kimliksizleştirmekle özdeştir. İsteğimiz 1930'ların ulusalcılık anlayışına benimsemiş bir CHP olsun demiyoruz. Dünyanın geldiği nokta da ulusalcılığı yeniden yorumlayan, zihni açık parti olmasıdır.


İrfan O. Hatipoğlu

Emperyalizm ve Kemalizm Safı

Posted: 13 Nov 2014 11:50 AM PST



Emperyalizm; kapitalist aşamayı geçmiş bir devletin siyasi, askeri, iktisadi, kültürel ve teknolojik anlamda, diğer devletleri sistemli olarak sömürmesi, bunun sonucunda zenginleşmesi, büyümesi, genişlemesi ve gücünü onlara kabul ettirmesidir.1 Buna göre emperyalizmle mücadeleyi; gelişmemiş ya da gelişmekte olan bir devletin özellikle siyasi ve ekonomik alanda tam bağımsızlığa sahip olma mücadelesi olarak nitelendirebiliriz.

Peki kemalizm nedir? Bana göre bu soruya kalıplaşmış bir tanımla yanıt vermeye çalışmak yanlıştır çünkü kemalizm her şeyden önce durağan değildir, devrimci bir ideolojidir. Atatürk'ün "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir."sözü ise kemalizmin bağımsızlık unsuruna ne denli önem atfetdiğini gösterir. Kemalizm hakkında bilgi edinilebilecek iki asli kaynak olduğunu düşünüyorum; "Altı Ok Programı" ve Atatürk'ün söz ve uygulamaları. Emperyalizme karşı kemalizmin duruşunu bu kaynaklar üzerinden incelemek faydalı olacaktır.

Emperyalizmle mücadelede kemalizmin önemi nedir? Emperyalizmin siyasi ve ekonomik sömürü üzerinde yükseldiğini söylemiştik. Sömürünü düzenini sağlamanın yolu; hedef toplumu sosyal, ekonomik, siyasi ve dini bakımdan ayrıştırmaktır. Sosyal açıdan ayrışmaktır çünkü bir toplumu tümüyle sömürürseniz ve size bu sömürü çarkını kuran işbirlikçi sınıfa bundan pay vermezseniz, hem toplum içinde sömürü düzenini devam ettirecek işbirlikçi bulamazsınız; hemde toplumun bütünleşerek milli devrimci bir hareket ortaya koyması riskini göze alırsınız ki, emperyalizm bunu hiç mi hiç istemez!. Keza ekonomik ayrıştırma da aynı nedelerle emperyalizm için olmazsa olmazdır! İşte kemalizmin emperyalizmin sosyal ve ekonomik ayrıştırma silahına karşı mücadele aracı "Halkçılık" ve "Devletçilik"tir. Kemalizm' e göre toplum sınıfsal güdülerle değil toplumsal işbirliğiyle hareket etmelidir.

Siyasi ayrıştırmanın önemi ise, sosyal ve ekonomik ayrıştırma sonucu belirginleşmiş işbirlikçi sınıfın yönetime getirilmesinde ortaya çıkar. Hedef toplum siyasi açıdan bir çıkmaza sürüklenmelidir ki halk bir kurtarıcı(!)ya ihtiyaç duysun. Yani emperyalizmin getirdiği noktadan kurtulmak için halk yine emperyalizmin adaylarını oylar! İşbirlikçi sınıfın iktidara getirilmesi sorununda bazen ise çözüm ordunun içinde aranır ki burada Atatürk'ün İttihat ve Terakki günlerinden beri askerin siyasetten ayrılması konusundaki çalışmalarına değinmeden geçemeyiz.

Sosyal, ekonomik ve siyasi ayrıştırma aşamalarını geçmiş bir hedef toplumu bekleyen sıradaki aşama dini ayrıştırmadır. Dini ayrıştırmanın doğal sonucu da "mezhep çatışmalarıdır". Çünkü tüm bu aşamaları geçmiş ve yıllardır sömürülmüş toplum elbet bir gün uyanacak ve sömürü zincirlerini kırmak isteyecektir. Bunun sonucunda da tüm unsurlarıyla birlik olup "milli" duygularla emperyalizmin üzerine yürüyecektir. Öyleyse toplum uyanmamalıdır, uyansa da emperyalizmi değil; emperyalizmin işaret ettiklerini suçlu bulmalıdır ve asla "bir" olmamalıdır ki burada devreye dini ayrıştırma girer. Sömürülen toplum yoksulluk, açlığın altında ezilirken sorumluları emperyalizmin yönlendirmesiyle kendi içinde aramaya başlar ve bulunca(!) da "iç savaş" gün yüzüne çıkar. Ortaya çıkan çatışma ortamında emperyalizm yeni bir işbirlikçi kahraman(!) yaratır ve düzen yeniden kurulur. Değişen yalnızca aktörlerdir! Oysa "Laiklik" gibi bir değeri benimsemiş toplum asla siyasi bir çıkmazın nedenini din kaynaklı görmez. Çünkü laik toplum din ve siyaset işlerini aynı kefede görmez!

Görüldüğü gibi emperyalizmin tüm silahları ayrıştırma üzerine kuruludur doğal olarak emperyalizmle mücadele "birlik" olmak üzerine kurulmalıdır. Bunun en büyük aracı milliyetçiliktir.(Burada ırkçılık ve milliyetçiliğin birbirine zıt kavramlar olarak geliştiğini vurgulamanın yararı olacaktır. Çünkü emperyalizm ırkçılığı toplumu ayrıştırma araçlarından biri olarak kullanırken milliyetçilik emperyalizmle mücadele de vazgeçilmez bir yere sahiptir.)

Emperyalizm ve kemalizm dikkatle analiz edildiğinde kemalizmin aslında emperyalizmle mücadeleyi temel alan devrimci bir ideoloji olduğu açıktır. Nitekim tarihte emperyalizmi yenen ilk ideoloji de kemalizmdir! Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin kemalizm fobisi de bundan olsa gerektir ki bugün kemalizmin içi boşaltılmaya çalışılmakta ve kemalizm çağdışı bırakılmaya çalışılmaktadır. İşte burada devreye kemalizmin başta bahsettiğim durağan olmama, yani sürekli ve devrimci olma özelliği girmelidir ki:

Kemalizm kazansın, sömürü son bulsun!

1 Karaman S./Emperyalizm ve Ulaşım


M.Yavuz

Hiç yorum yok: