Sözcü Haber |
- Batılılar dünyanın dengesini bozuyor
- Mehmetçiğin yeni botları hazır
- Müslümanların ilk kıblesi sahipsiz
- Kopenhag’da camiye saldırı
- Gökçek hakkında 90 milyon dolarlık yolsuzluk iddiası
- Devrimci Yol’un önderlerinden Nasuh Mitap yaşamını yitirdi
- MEB’in rotasyon taslağına tepkiler dinmek bilmiyor
- Cemaat'in yeni partisi
- Kerbela Şehitleri anıldı
- Atatürk’le Cumhuriyet’e saygı sergisi
- Kazanın sebebi birikmiş sular
- IŞİD'ten Akdeniz hazırlığı
- Tunus'un laikleri Erdoğan'ı kızdıracak
- İran'da Voleybol Maçını Stadyumda İzlemek İsteyen Kadına Bir Yıl Hapis
- PKK kulüplere nasıl sızdı?
- ABD çözüm sürecine gözlemci olsun
- CHP, ya kendini kandırmaya devam edecek ya da yeni bir yol seçecek
- Vergiler yüzde 10 zamlanacak
- 'Allahsız Atatürk' sözlerine tepkiler sürüyor!
Batılılar dünyanın dengesini bozuyor Posted: 04 Nov 2014 04:00 PM PST Valdai zirvesindeki çıkışı "tarihi" olarak nitelenen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı'ya yine sert eleştiriler yöneltti. Rus generallerle bir toplantıda buluşan Putin, Batı'yı "dünyanın stratejik dengesini bozmaya çalışmakla" suçladı Batı'nın "dünyanın stratejik dengesini bozma girişimlerinde bulunduğu" görüşünü dile getiren Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı ülkelerinin "uygar çözümler yerine farklı baskı araçlarını kullandıklarını" kaydetti. Putin, Kremlin'de üst düzey subayların terfi edilerek unvan verilmesi vesilesiyle düzenlenen törende, Rusya'nın mevcut tüm sorunlarda eşit haklara ve karşılıklı saygıya dayanan diyaloga hazır olduğunu söyledi. Askeri doktrininin savunma niteliğini taşıdığını ve ülkenin egemenliğini, barışı ve vatandaşlarının huzurunu sağlamaya yönelik olduğunu belirtti. Ülke savunması görevleriyle ilgili olarak uluslararası durumun karmaşık olduğunu hatırlatan Rusya lideri, 21. yüzyılın daha istikrarlı ve daha güvenli olmadığını kaydetti. Eski tehditlerin kaybolmadığını, dünyanın bazı bölgelerinde durumun daha da kötüleştiğini belirten Putin, örnek olarak Rusya sınırı yakınında Ukrayna'nın güneydoğusunda korunan gerilim kaynağına işaret etti. Sorunlara uygarca çözümler bulunmalı Dünyada mevcut stratejik dengeyi bozma girişimleri olduğunu ifade eden Rusya Devlet Başkanı Putin, NATO'nun eylül zirvesinde ittifakın askeri olanaklarının artırılacağı yönünde açıklamaların yapıldığını anımsattı. Putin, "Uluslararası sorunlara kolektif olarak uygar bir şekilde çözüm bulmak yerine sıkça baskının kuvvet, ekonomik ve bilgi araçları kullanılıyor. Rusya bu şartlarda, güvenliğini garanti etmek için silahlı kuvvetlerini güçlendirmeli" dedi. Rusya'nın niyetinin Batı ile kutuplaşmaya gitmek olmadığının altını çizen Rus lider, Rusya'nın askeri doktrininin savunma anlamında geliştirilmeye devam edeceğini belirtti. NATO'nun son zirvesinde birliğin askeri potansiyelinin geliştirilmesi yönünde karar alındığına işaret eden Putin, "Uluslararası sorunların kollektif, uygar çözümü yerine giderek askeri, ekonomik ve bilgi alanında baskı araçlarına daha fazla başvuruluyor. Batı'nın adımlarına rağmen, biz küresel ve bölgesel sorunların çözümünde eşit ve saygıya dayalı diyaloğa açığız" ifadelerinde bulundu. YeniMesaj |
Mehmetçiğin yeni botları hazır Posted: 04 Nov 2014 03:30 PM PST Eski botlara göre Mehmetçiğe daha fazla hareket kabiliyeti sağlayan ve yüksek teknoloji ile üretilen yeni nesil askeri botlar TSK'ya teslim edildi Kara Kuvvetleri Komutanlığı, askerlere daha rahat ve zorlu iklim koşullarına daha dayanıklı bot üretilmesine karar verdikten sonra gerçekleştirilen Ar-Ge faaliyetleri sonucunda yeni nesil askeri botun sahip olması gereken özellikleri belirlendi. Botların dünya genelinde birçok ordunun da ekipman tedarikçisi olan YDS AŞ tarafından üretilmesi kararlaştırıldı. Askerlerin sıklıkla yaşadığı "botun vurması", "ayağı kavramama" gibi birçok sorununa da çözüm sunan yeni nesil botlar, Mehmetçiğin hareket kabiliyetini artırıcı şekilde tasarlandı. Zorlu koşullara karşı daha dayanıklı olması için üretilen botlar, ayrıca eskilerine göre yaklaşık 300 gram daha hafif hale getirildi. Botlar, nefes alabilir, su geçirmez ve darbeye dayanıklı olarak üretilirken, gelişmiş taban teknolojisi sayesinde yaz-kış da kullanılabilecek. Dünyanın en iyi botu YDS AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Yakupoğlu, Mehmetçiğin yeni tip botlarla daha rahat edeceğini ifade ederek, "Yeni nesil botlar doğa botu sağlamlığında, spor ayakkabı rahatlığında. Dünyanın en iyi botu diyebiliriz" diye konuştu. Botların uzun yıllar boyunca bozulmadan giyilebileceğini kaydeden Yakupoğlu, "Askerimiz yaz-kış tek botla görevini en iyi şekilde ifa edebilecek. Bu devlet açısından da bir kazanç. Botun iç tabanına uyguladığımız teknoloji sayesinde etkili bir yalıtım özelliği kazandırıldı" dedi. AA |
Müslümanların ilk kıblesi sahipsiz Posted: 04 Nov 2014 03:00 PM PST İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu fırsata çeviren İsrail, her fırsatta Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallere imza atıyor. Türkiye başta olmak üzerere ses çıkaran hiç kimse yok. Bazen Mescid-i Aksa'ya sahip çıkmak bir kadın Müslüman'a nasip oluyo Kudüs'te Mescid-i Aksa'ya girmeye çalışan Yahudi Evi Partisi üyesi milletvekili Shuli Mualem Rafaeli'ye engel olmak isteyen Filistinli bir kadının gözaltına alındığı bildirildi. Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, milletvekili Rafaeli Mescid-i Aksa'nın avlusuna girdi. Bu esnada tekbir getirerek, milletvekilini engellemeye çalışan Seher en-Neçe'yi gözaltına aldı. Mescid-i Aksa Müdürü Şeyh Ömer el-Kisvani ve diğer yetkililerin polislere engel olmaya çalıştığı ancak başarılı olamadığı, orada bulunan Filistinlilerin de tekbir getirerek, Neçe'nin gözaltına alınmasını protesto ettiği belirtildi. Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesi özelliğini taşıyor. Yahudiler, içerisinde Kıble Mescidi ile Kubbetu's Sahra Camisi'nin yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun bulunduğu Mescid-i Aksa Külliyesi altında, Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğu inancıyla bu alanda kazı çalışmaları yapıyor. Yahudi Yerleşimciler ve İsrailli yetkililer, zaman zaman Aksa Külliyesi içerisine de girerek cami cemaatini ve eğitim gören öğrencileri taciz ediyor. Müslümanların karşı çıktığı bu tür ihlaller nedeniyle Mescid-i Aksa'da sık sık gerginlik yaşanıyor. İsrail Parlamento (Knesset) Başkan Yardımcısı Moshe Feiglin'in de dün Mescid-i Aksa'nın avlusuna girmişti. YeniMesaj |
Posted: 04 Nov 2014 02:30 PM PST Gamalı haç çizdiler Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki Danimarka Türk Kültür Derneği tabelası altında faaliyet gösteren Taastrup Yunus Emre Camisi'ne saldırı düzenlendi. Önceki gece geç saatlerde gelen üç kişinin caminin duvarlara gamalı haç çizdiği belirtildi. Cami derneği yöneticileri ve cemaat saldırıyı polise bildirdi. Kameralardan belirlendi Camideki güvenlik kameralarının görüntülerini inceleyen polis üç kişiyi belirleyerek yakaladı. Dernek Başkanı Şerafettin Koçbay, cami duvarına gece vakti gamalı haçın yanısıra idam sehpası sembolünün de çizildiğini söyledi. Dernek Yöneticisi Mehmet Yılmaz da "Bunu yapan akıl hastasıdır. Danimarkalılar da yapılana kızıyor ve tasvip etmiyorlar" dedi. Yeniçağ |
Gökçek hakkında 90 milyon dolarlık yolsuzluk iddiası Posted: 04 Nov 2014 02:15 PM PST CHP Yolsuzlukları Araştırma Birimi Başkanı ve İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'i kayıt dışı reklam panoları kiraladığını ve fahiş karlar elde ettiğini belirterek, "Ankara'daki bu vurgun düzeninin kurucu ve işleticisi Melih Gökçek'tir" dedi. Açık hava reklam yerlerinin pazarlanmasının, genelde kamuya ait olmaları nedeniyle belediyeler ile bağlı şirketleri tarafından ihale usulü veya encümen kararı ile kiraya verildiğine işaret eden Erdoğdu, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nin reklam panolarını 10 yıllığına AKP'ye yakınlığıyla bilinen İlbak AŞ'ye verdiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı olduğu ifade edilen Mustafa ve Murat İlbak'ın ortak olduğu İlbak AŞ'nin AKP'nin seçim kampanyalarını yürüten şirket olduğuna dikkat çeken Erdoğdu, "İlbak da reklam panolarının işletim hakkını yine aynı ortakların şirketi Ströer Kentvizyon Şirketi'ne devretmiş. Yani bu panoları ucuza kapatan İlbak, Ströer aracılığıyla fahiş karla reklam verenlere bu panoları kiralıyor" diye konuştu. MUTLAKA HESAP VERECEKLER "Ankara halkı, en önemli gelirlerinden biri olan reklam gelirlerinden Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek'in hukuk dışı gelirleri nedeniyle mahrum kalıyor" diyen Erdoğdu şöyle devam etti: "Devletten yok fiyatına kiralanan ve kira sözleşmesine aykırı uzatılan reklam panoları, fahiş fiyatla reklam verenlere kiralanıyor ve aradaki fahiş kar, Ankara halkına ait olması gerekirken yandaş reklam şirketlerine ve onların aracılığıyla birilerine gidiyor. Bütün bu vurgun düzeninin kurucu ve işleticisi Melih Gökçek'tir. Melih Gökçek ve bu yolsuzluk düzenin içindeki herkes, hukuk ve halk önünde er geç hesap verecektir." Gökçek'in reklam tabelalarında sadece yolsuzluk yapmadığını dile getiren Erdoğdu, seçim öncesi CHP olarak vermek istedikleri afişlerin engellendiğini de hatırlattı. "Vatandaş vergisini veriyorsa, hükümet de hesabını verecek, Başbakana çağrı; Sayıştay raporlarını TBMM den gizleme, millet iradesini hiçe sayma" başlıklı reklamlarının engellendiğini hatırlatan Erdoğdu, "Yaptıkları yolsuzluk yetmediği gibi bir de siyasi sansür uyguluyorlar. Başbakanın Danışmanı Mustafa Varank ile Melih Gökçek'in afişlerin asılmaması yolunda yaptıkları telefon görüşmesinin tapeleri henüz hafızalarda" dedi. BİN 700 REKLAM PANOSUNUN KAYDI YOK Belediyenin aldığı fahiş karların bu düzeni kuranlara yetmediğini, üstüne üstlük kayıt dışı panolarla kayıt dışı karlar elde edildiğine dikkat çeken Erdoğdu, bu panoların sayısının yaklaşık bin 700 civarında olduğuna işaret etti. Panoların niteliğine göre, 125 bin, 400 bin ve 70 bin lira gelir elde edildiğini vurgulayan Erdoğdu, "Bu rakamlar göz önüne alındığında, bu kayıp panolardan yılda 18 milyon, 10 yılda 180 milyon TL, yani 90 milyon Dolarlık bir gelir de kayıp. Daha doğrusu bu kadar para birilerinin cebinde" diye konuştu. SORU ÖNERGEMİZ BİR YILDIR SÜMENALTINDA Konuyla ilgili olarak, İçişleri Bakanı'nın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na soru önergesi verdiklerini bildiren Erdoğdu, Belediyenin kaç adet reklam ünitesi bulunduğu, konumu ve sayısı ile ihale şartnamelerine ilişkin sorular yönelttiklerini ancak bu soruların yanıtsız kaldığını sözlerine ekledi. Cumhuriyet |
Devrimci Yol’un önderlerinden Nasuh Mitap yaşamını yitirdi Posted: 04 Nov 2014 02:14 PM PST Nasuh Mitap, 1,5 yıldır kanser tedavisi görüyordu. Dev-Genç'ten THKP/C'ye, Devrimci Gençlik'ten Devrimci Yol'a önemli görevler üstlenen Nasuh Mitap, "Evet ben Devrimciyim, halkıma ve bütün insanlara sömürüsüz, baskısız, özgürlük, bolluk ve mutluluk dolu bir gelecek sağlamak için mücadele etmeyi insanlığın ulaşabileceği en yüce ideal ve dava olarak görüyorum" demişti. Nasuh Mitap 1960'ların sonunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdi ve kısa bir süre içerisinde Dev-Genç ile birlikte devrimci mücadele saflarına katıldı. Fakülte içerisinde Hüseyin Cevahir ile yakın bir ilişki kurduktan sonra, THKP/C içerisinde yer aldı. Daha sonra THKP/C kadrolarından ayrışarak Devrimci Gençlik dergisi üzerinden Devrimci Yol hareketinin tohumlarını attı. Mitap, Devrimci Yol'un bir siyasal harekete dönüşebilme süreçlerinde önemli rol aldı. 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte tutuklanan ve yoğun işkenceli sorguların ardından Devrimci Yol Ana Davası'nda idam istemiyle yargılanan Mitap, 11 yıl hapishanede kaldı. Mayıs 2013'te ağır bir mide ameliyatı geçirdi ve ardından da kanser tedavisine başladı, 3 Kasım 2014 akşamı ise yaşamını yitirdi. Cenaze 6 Kasım Perşembe Nasuh Mitap'ın cenazesi 6 Kasım Perşembe günü, saat 9:30 'da Özel Gaziosmanpaşa Hastanesi'nden alınarak Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Meydanı'na getirilecek ve meydanda bir tören yapılacak. Meydanda yapılacak olan törenin ardından cenaze, araç konvoyu eşliğinde Kırklareli'ne doğru yola çıkacak. Kırklareli'nde saat 15:00'de yapılacak töreninin ardından Nasuh Mitap toprağa verilecek. Mitap, Devrimci Yol Ana Davası'ndaki savunmasında son olarak şu sözleri söylemişti: Savunmalarımda suçlu değil haklı olduğumuzu, Devrimciliğimden dolayı yargılanıyor olduğumu anlattım. Evet ben Devrimciyim, halkıma ve bütün insanlara sömürüsüz, baskısız, özgürlük, bolluk ve mutluluk dolu bir gelecek sağlamak için mücadele etmeyi insanlığın ulaşabileceği en yüce ideal ve dava olarak görüyorum. Ve böyle bir davanın saflarında yer almaktan onur duyuyorum. Mahkemenizin vereceği karar ne olursa olsun esas olarak tarih önünde Devrimciliğimin gereklerini yerine getirememekten dolayı yargılanacağımı biliyorum. Ve bu yargılamada aklanmayı umut ediyor ve diliyorum, Sosyalizme, ülkemin ve halkımın özgür, bağımsız ve aydınlık geleceğine olan inancımı tekrar bildiriyorum. İnsanlığın en yüce değerleri için, bütün dünya işçilerinin ve ezilen halkların kurtuluşu için mücadele eden bütün Devrimcilere buradan selam ediyorum. Cumhuriyet |
MEB’in rotasyon taslağına tepkiler dinmek bilmiyor Posted: 04 Nov 2014 02:00 PM PST Türkiye Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk: 2015 Haziran ayında ilk defa etkisini gösterecek rotasyon uygulaması ile illerde iyi, kötü oluşan dengeli öğretmen dağılımı bozulacak. Aktif Eğitim Sen Amasya Temsilcisi Salih Süren: Bu uygulama sadece Türkiye genelinde görev yapan 800 bin öğretmeni değil, 20 milyon öğrenciyi de dolaylı olarak etkileyecek. Aktif Eğitim Sen Amasya Temsilcisi Salih Süren, tartışmalı uygulamaları ile gündemden düşmeyen Milli Eğitim Bakanlığı'nın mevcut sıkıntılara her geçen gün yenilerini eklediğini söyledi. Süren, yaptığı açıklamada, hayata geçirilmek istenen 'Öğretmene rotasyon'uygulamasının öğretmenlerin, velilerin, meslek kuruluşlarının ve eğitimin diğer paydaşlarının konu hakkındaki olumsuz fikirlerine rağmen 'Biz yaptık oldu'mantığıyla kendi kararlarını dayatma yöntemi olduğunu savundu. Süren, "MEB, her adımında milleti ve eğitim çalışanlarını zaten tedirgin ve mağdur etmektedir. MEB, öğretmen yer değiştirme trajedisi ile meşgul olmak yerine öğretmen yetiştirme stratejisi belirlemekle meşgul olmalıdır" ifadesini kullandı. Süren, şöyle devam etti: "MEB'in son zamanlarda uygulamaya koyduğu tüm düzenlemelerin başarısızlıkla sonuçlandığı ve telafisi mümkün olmayan zararlara sebep olduğu dikkate alındığında, rotasyon uygulamasında yönetmelik taslağında yer alan sınıf öğretmenlerinde 4. sınıf sonuna kadar rotasyonun ertelenmesi kararının müdürlere bırakılması, çalışan eşlerin durumundaki belirsizlik, uzak mesafelere yapılan tayinler gibi hukuksuzluklara kapı aralayacak hükümlerin bulunması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanacağı kuvvetle muhtemeldir" Taslak gözden geçirilmeli Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise 2015 Haziran ayında ilk defa etkisini gösterecek rotasyon uygulaması ile illerde iyi, kötü oluşan dengeli öğretmen dağılımının bozulabileceğini vurgulayarak, "Bakanlık yetkililerin açıklamasında yer alan, 'Rotasyonla, öğretmen dinamizmini artıracağız'iddiası, komik olmanın ötesinde boş bir iddiadır. Yönetmelik taslağı sendikaların katılımı ile yeni baştan ele alınmalıdır" dedi. Koncuk açıklamasında, MEB'in Öğretmen Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmelik Taslağı ile öğretmenleri huzursuz ettiğini belirterek, "8 yıl aynı okulda çalışmış tüm öğretmenlere il içinde rotasyon, eşi özel sektörde çalışanlar için 3 yıl kesintisiz sigorta primi yatmış olma şartı, eşlerin ihtiyaç olan yerde Bakanlık insiyatifi doğrultusunda bir araya getirilmesi, bu üç temel problem öğretmenlerin ciddi itirazına sebep olmuştur" ifadelerine yer verdi. Yeniçağ |
Posted: 04 Nov 2014 01:37 PM PST Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, daha önce kurulacağını açıkladığı yeni siyasi partinin kuruluş çalışmalarını tamamladı. İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı'na 40 kurucunun imzasıyla kuruluş dilekçesini veren Bal, partinin isminin 'Demokratik Gelişim Partisi' olacağını söyledi. İdris Bal'ın partinin, amblemini, tüzük ve programı ile ilkelerini yarın saat 11.00'de düzenleyeceği basın toplantısıyla kamuoyuna açıklayacağı öğrenildi. Cemaat'ten "yeni parti" açıklaması: Cemaat'e yakınlığıyla bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, 'Cemaat parti mi kuruyor' iddiaları hakkında kapsamlı bir açıklama yaptı. Vakfın internet sitesinden yapılan açıklamada, "Hizmet Hareketi parti kurmaz, kurdurmaz!" ifadelerine yer verilerek Cemaat tarafından yeni parti kurulduğu iddiaları reddedildi. Ancak Cemaat'e bağlı kişilerin "kişisel tercih" ile parti kurabileceği belirtildi. İşte o açıklama: Son dönemlerde cemaatin parti kurduğu ya da kurdurduğu yönündeki iddialara Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan cevap: "Hizmet Hareketi parti kurmaz, kurdurmaz! Farklı siyasi düşüncelerden milyonlarca gönüllünün desteklediği bir sivil toplum hareketinin; bir siyasi parti kurması ya da kurdurması kesinlikle söz konusu olmadığı gibi mümkün de değildir. BU İDDİALAR BÜYÜK BİR YALANDAN İBARET Kasıtlı olarak sık sık gündeme getirilen bu iddialar büyük bir yalandan ibarettir. Hizmet'e gönül verenler, şiddet ve terör gibi evrensel hukukun reddettiği usullere başvurmayan bütün siyasi hareketlere demokratik bir açıdan saygı ile bakarlar. Nitekim Hizmet'in dini, etnik yapısı, dili farklı pek çok ülkede itibar görmesi onun sivil olma vasfının bir sonucudur. Gönüllüler Hareketi'nin siyasete yaklaşımı; hukukun üstünlüğü, demokrasi, çoğulculuk, evrensel insan hak ve özgürlükleri, adalet, eşit vatandaşlık, uluslararası hukuka ve anlaşmalara riayet, devletin şeffaflığı ve hesap verebilir olması gibi temel ilkelere dayanır. Hizmete gönül veren insanlar bu değerlere uygun politikaları izleyen siyasi parti ve/veya adayları sadece ve sadece kendi vicdani kanaatleri ve bireysel tercihleri çerçevesinde destekler. KİŞİLERİN BİREYSEL TERCİHİ Öte yandan Câmia'nın kültür havzasından etkilenmiş bir ferdin 'şahsi tercihi ile' aktif siyaset yapması son derece tabiidir. Câmia'nın "bir parti kurmayacağı ve herhangi bir partiye angaje olmayacağı" ilkesi ile Hizmete gönül vermiş kişilerin bireysel tercihleriyle aktif siyaset yapabilecek olmaları birbirine karıştırılmamalıdır. Hizmet Hareketine gönül verenler, Türkiye'nin gerçek bir demokrasiye, şeffaf ve dört başı mamur bir hukuk devletine kavuşmasını can-u gönülden arzu etmektedir. Gönüllüler Hareketi, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sivil inisiyatif çerçevesine bağlı kalarak her türlü demokratik haklar ve özgürlüklerden yana kararlı tavrını, toplumsal uzlaşmayı esas alarak sürdürecektir." Odatv |
Posted: 04 Nov 2014 01:00 PM PST Hz. Muhammed'in torunu İmam Hüseyin ve 72 yakınının Kerbela'da şeht edilişlerinin 1375. yıldönümü nedeniyle birçok kentte anma törenleri düzenlendi. Caferilik İnancını Tanıtma Araştırma ve Eğitim Derneği (Caferider) tarafından İstanbul Halkalı'da '2014 Evrensel Aşura Matem Merasimi' düzenlendi. Caferiler, sabah erken saatlerden itibaren Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi'nde toplandı. Burada tekbir getiren katılımcılar 'Lebbeyk Ya Hüseyin' diyerek slogan attı. Kur'an'ı Kerim okunmasıyla başlanan anma töreninde konuşan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, 'Biz taşa tapanlar değiliz. Biz Allah'tan başka kimseye tapmıyoruz. Allah'tan başka ilah yoktur diyenlerdeniz" dedi. Iğdır ve Kars'ta da Caferi vatandaşlar, anma törenlerine katıldı. Kurulan matem çadırlarında dua eden vatandaşlar, daha sonra ağıt ve salavat eşliğinde sine vurup, zincirle sırtlarını döverek, gözyaşı döktü. |
Atatürk’le Cumhuriyet’e saygı sergisi Posted: 04 Nov 2014 12:59 PM PST Ankara'da Çankaya Belediyesi Galeri Uray, Modern Sanatlar Derneği tarafından, bu yıl 13'üncüsü düzenlenen "Ekim Geçidi" ; Atatürk ve Cumhuriyet'e saygı duruşu niteliği taşıyor. Cumhuriyetin 91. yılı kutlamaları kapsamında düzenlenen, tanınmış sanatçıların yanı sıra öğrencilerin çalışmalarının da yer aldığı sergi, 7 Kasım'a kadar açık kalacak. |
Posted: 04 Nov 2014 12:56 PM PST 18 işçinin mahsur kaldığı maden ocağındaki kazanın sebebinin eski imalat bölgesine biriken sudan kaynaklandığı açıklandı Düzenlenen ön rapor Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı, maden kazasıyla ilgili, düzenlenen ön raporu açıkladı. Raporda kazanın, eski imalat bölgesine yıllar içerisinde birikmiş olan suların zaman içinde basınç eşik değerini aşarak, zayıflayan topuktan çalışma alanlarında aniden su baskınına neden olmasından kaynaklandığı ifade edildi. Ayrıca, yetkili kişiler hakkında da adli kontrol kararı olduğu belirtildi. Başsavcılıktan yapılan yazılı açıklamada, 28 Ekim 2014 tarihinde Pamuklu köyü Cenne mevkisinde Has Şekerler isimle özel şirkete ait maden ocağında su baskını sonucu 18 işçinin mahsur kalması olayıyla ilgili Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın aşaması ve yapılan işlemlerin, 31Ekim'de kamuoyunun bilgisine sunulduğu anımsatıldı. Açıklamada, şunlar kaydedildi: "Yapılan bu basın açıklamasına ek olarak; 1 Kasım 2014 günü kurtarma faaliyetlerinin halen devam etmesi nedeniyle AFAD'ın izni ve refakatimize verdiği görevli kontrolünde 3 kişilik bilirkişi heyetiyle kazanın olduğu galeriye ulaşabilen en yakın yer olan 775 kotunda gidilerek inceleme yapılmış, dosya üzerinde ve kaza yerinde yapılan incelemeler sonucu bilirkişilerce ön rapor düzenlenmiştir. Eski imalat bölgesi Düzenlenen ön raporda kazanın eski imalat bölgesine yıllar içerisinde birikmiş olan suların zaman içinde basınç eşik değerini aşarak, zayıflayan topuktan çalışma alanlarında aniden su baskınına neden olmasından kaynaklı olduğu belirtilmiştir. Ayrıca soruşturma kapsamında kusuru olabileceği değerlendirilen diğer yetkili kişiler hakkında, daha önceki basın açıklamamızda belirtilen gerekçelerle CMK 109. maddesi uyarınca adli kontrol kararı talep edilmiş ve mahkemece talebimiz uygun görülmüştür. Bilirkişilerce düzenlenen rapor, ön rapordur. Olayın meydana gelmesiyle ilgili maddi gerçek, kurtarma işlemlerinin tamamen sonuçlanması sonrasında başsavcılığımızca bilirkişi refakatinde madende yapılacak incelemeler neticesinde tespit edilecektir." O bölgelere de girildi Enerji Bakanı Taner Yıldız da, "Çamurlu bir tabaka her tarafı kaplamış. İşimizin kolay olmadığının bir kez daha altını çizmek isteriz. Her geçen metreyle her geçen yeni kabloyla beraber zamanı ancak belirleyebiliriz. Şu anki geldiğimiz nokta, tahmin ettiğimizin de daha üzerinde zor bir nokta" dedi. 12 yılda 14 bin işçi hayatını kaybetti! İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre patronların işçi sağlığı önlemlerini almadığı ve bunun iki temel sebebinin olduğu belirtildi. Raporda, "Birincisi işçi sağlığı önlemlerinin bir maliyet unsuru olması ve bunun kâr oranını düşürmesi. Yani patron için para kazanmak işçilerin canının önünde tutuluyor. İkincisi ise işçi sağlığı önlemlerinin alınması işçinin üretim sürecinde söz sahibi olması ve örgütlülüğü sayesinde olabiliyor. Bu da patronun işyerlerinde keyfiliğinin önüne geçen ve iktidarını sınırlayan bir durum" denildi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin raporunda ayrıca son 12 yılda 14 bin 455 işçinin yaşamını yitirdiği belirtildi. Raporda iş kazalarının azalması için şu öneriler yapıldı: "İşçiler açlıkla ölüm arasında bir tercihe zorlanmaktadır. Bu yüzden işçilerin örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır. İşçilerin sendika seçme özgürlüğü ve iş güvencesi sağlanmalıdır. Başta taşeronlaştırma olmak üzere her türlü güvencesiz çalıştırma biçimi yasaklanmalıdır. İş yerlerinde işçi sağlığı kurulu işler hale gelmeli ve kurul işçi sağlığını etkileyen üretimin her hususuna müdahale edebilmelidir. Kurulun en az yarısını işçiler oluşturmalıdır. Yine sendikalar, meslek odaları ve uzmanların oluşturduğu heyetler söz ve karar sahibi olmalıdır." Yeniçağ |
Posted: 04 Nov 2014 01:46 PM PST IŞİD ile izindeki terörist örgütlerin, Suriye'nin Akdeniz kıyısına inebilmek için büyük bir saldırı hazırlığı yaptığı haber verildi İngiliz Independent gazetesi, son 20 gündür Türkiye'den Suriye'ye gece uçuşları yapıldığını öne sürdü. Gazetenin Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, haberini Suriyeli askeri kaynaklara dayandırıyor. Buna göre Akdeniz kıyısındaki Lazkiye'nin hemen kuzeyinde konuşlanan askeri kaynaklar, geceleri sınırın Türkiye tarafından gelen uçakların doğuya, Suriye'nin içlerine doğru gittiğini söylüyor. Fisk "Bunların (insansız hava aracı ya da pilotlu uçak olabilirler) Amerikalılara ait olup olmadığını bilmiyorlar. Gündüz ya da gece herhangi bir hava akını da duymamışlar. Ancak subaylar, isyancıların eline son zamanlarda TOW tipi tanksavar silahlar geçtiğinden bahsediyor" diyor. Haberde, bu isyancı grupların Suriye'nin Akdeniz kıyısına büyük bir saldırı için yoklamalar yapan IŞİD ile IŞİD yanlısı İslamcılar olduğu belirtiliyor. Fisk, Suriyeli subayların kendisine gösterdiği bir güdümlü füze parçasında füzenin Amerikan yapımı olduğuna dair, seri numarasına kadar uzanan kanıtları bulunduğunu da yazdı. Subaylara göre füze, kumun altına saplandığı için parçalanmadı. Füzenin seri numarasını da paylaşan Fisk "Suriyeliler, bu silahın nasıl olup da İslamcıların eline düştüğünü bilmiyor. Ancak Amerikalıların bunu bulması zor olmasa gerek" diye yazdı. Yazı şöyle devam ediyor: "İslamcılar bu Amerikan silahlarını nasıl aldı? Uluslararası silah piyasasından mı? Ya da Amerikalıların verdiği silahları en yüksek fiyatı verene satan ılımlı isyancılardan mı?" Gruplar birleşecek Fisk'in konuştuğu Suriyeli kaynaklar, bölgede Türkmen, Mısırlı, Libyalı, Tunuslu, Faslı, Körfez ülkelerinden gelme çok sayıda İslamcı grup olduğunu ve bunların birbirini yuttuğunu belirterek, büyük bir grubun gelip bu ufak yapılanmaları tek çatı altında toplamasının an meselesi olduğunu söyledi. Fisk "Açık açık söylemeseler bile bu büyük grup da IŞİD olacak herhalde" dedi. Yeniçağ |
Tunus'un laikleri Erdoğan'ı kızdıracak Posted: 04 Nov 2014 04:30 AM PST Tunus'ta seçimleri kazanan "Nida Tunus Hareketi" Genel Sekreteri el Tayyib el Bekkuş, partisinin yeni hükümet kurulur kurulmaz kardeş ülke Suriye ile ilişkileri yeniden kurmaya çalışacağını belirtti. Suriye resmi haber ajansı SANA'nın aktardığı habere göre, El Bekkuş Sky News Arapça kanalına verdiği röportajda, Tunus'un rolü ve diplomatik ilkelerinin ilişkileri kesmekten yana değil, aracılık rolü oynama ve çözümleri bulmadan yana olduğunu belirtti. Çatışmalarda taraf olmanın çıkarlarına ters olduğunu belirten El Bekkuş, ayrıca Suriye ile ilişkilerin kesilmesinin Suriye'de ikamet etmekte olan Tunusluların çıkarlarına zarar verdiğine de dikkat çekti. Hatırlanacağı üzere Nida Tunus partisi son seçimlerde parlamentoda çoğunluğu elde etmişti. Tunus'ta pazar günü yapılan genel seçimlerde, Nida Tunus (Tunus'un Sesi) Partisi 85 sandalye ile birinci, Nahda Hareketi Partisi'nin ise 69 sandalye kazanarak ikinci sırada yer almıştı. Odatv |
İran'da Voleybol Maçını Stadyumda İzlemek İsteyen Kadına Bir Yıl Hapis Posted: 04 Nov 2014 01:00 AM PST İran'da voleybol maçını stadyumda erkeklerle izlemek istediği gerekçesiyle haziranda tutuklanan 25 yaşındaki İran asıllı İngiliz vatandaşı Gonçeh Gavami, 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Gavami'nin avukatı Mahmud Alizade Tabetabay, müvekkilinin 'rejime karşı propaganda' suçlamasıyla mahkum edildiğini duyurdu. Gavami, İran ile İtalya milli takımları arasında 20 Haziran'da Tahran'da oynanan erkekler voleybol maçını izlemek için yanında bulunan kadın arkadaşlarıyla stadyuma girmeye çalışmıştı. Gözaltına alındıktan hemen sonra serbest bırakılan genç kadın, kişisel eşyalarını almak üzere karakola geri döndüğü esnada tutuklanarak Tahran'daki Evin cezaevine gönderilmişti. Hapis cezasına çarptırılan Gonçeh Gavami, ülkede kadınların spor müsabakalarını izlemelerini yasaklayan uygulamalara karşı faaliyetler yürüten ünlü bir aktivist. İran'da, 1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana kadınların stadyumda erkeklerle maç izlemelerine izin verilmiyor ancak bu konuda bir fetva ya da yasa çıkarılmış da değil. O yüzden Gavami'nin yakınları, mahkemenin verdiği kararın kanunsuz olduğu yorumlarını yapıyor. İngiltere vatandaşı da olan Gavami, serbest bırakılması talebiyle Tahran'daki Evin cezaevinde 14 günlük açlık grevi yapmıştı. Onedio |
Posted: 03 Nov 2014 11:00 PM PST PKK, geçmişte birlik simgesi olan futbol kulüplerine yönelik stratejisini değiştirdi. Açılım süreciyle birlikte bölgede ağırlığını artırmaya çalışan örgüt, kulüplerin yönetimine ve tribünlere sızmaya başladı Cizrespor-Göztepe maçındaki olaylar ve Diyarbakırspor Büyükşehir Belediyespor'un ismini Amedspor olarak değiştirmesinin ardından gözler Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki futbol kulüplerine çevrildi. Geçmişte "devletin kulüpleri" diye kulüplere karşı tavır alan PKK'nın, açılım sürecinden sonra bu kulüplerin içine sızmaya başlaması, futbolda gelecekteki tehlikeyi gözler önüne seriyor. Geçmişte bu kulüplerde görev yapan yöneticiler de bu tehlikeyi kabul ediyor. DİYARBAKIRLILAR GAFFAR OKKAN İÇİN BESTE YAPMIŞTI PKK geçmişte futbol kulüplerine karşı propaganda yapıyor ve özellikle kulüplerin "devlet kulüpleri" olduğunu ileri sürüyordu. PKK'nın bu söylemindeki yalan "Devlet kulübü" ifadesiydi. Çünkü bölgede geçmişte sevilen bazı mülki amirler bu kulüplerin başarılı olmasına büyük önem veriyordu, halkın bu kulüplerle bir bütün olması için ellerinden geleni yapıyordu. Bunlara en çarpıcı iki örnek eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve şehit edilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan'dı. Büyükanıt, 7. Kolordu Komutanı iken kulübe büyük destekler verdi. Maçlarını kaçırmadı. Hatta 1996 yılında kurulan Diyarbakırspor Taraftar Birliği'nin dernek binasına Büyükanıt fotoğrafı asıldı. Bir maç sonrası "Ben sapına kadar Diyarbakırlıyım" diye yayıncı kuruluşa açıklama yapan Okkan da, şehit olduktan sonra Diyarbakırsporlular O'nun için beste bile yaptı. Ancak AKP Hükümeti'nin iktidar olması, ABD'nin Irak'ı işgali sonrası yaşananlar sporu da etkiledi, bu kulüplerle olan bağ koptu. Kulüpler mali sıkıntılar içine düştü. Tüm Güneydoğu için başarıları sevinç ve birlik bütünlük kaynağı olan Diyarbakırspor, mali sıkıntılarla boğuşmaya başladı. Bir dönem dönemin Birinci Lig'i için değişmez takım olan kulüp Amatör Küme'ye kadar düştü. Başarısızlıktan Diyarbakırlılar büyük üzüntü duyarken, PKK bunu fırsat bilerek kulübe sızmaya başladı. Bir dönem "devletin takımı" diyerek karşı çıktığı kulübe Belediye üzerinden destekler verilmeye çalışılsa da kulüp eski günlerine dönemedi. Açılımın kamuoyunda tepki yaratması, PKK'ya olan tepkiyi de arttırdı. Geçmişte yaşanmayan olaylar, bu süreçten sonra başladı. Açılımın başladığı aylarda, Eylül 2009'da oynan Bursaspor-Diyarbakırspor maçında, evsahibi takımın içine sızan bir grup provokatör, Diyarbakırlılara saldırdı. Olaylar büyüdü. İkinci devre Diyarbakır'daki rövanşta ise maç daha başlamadan olaylar nedeniyle iptal edildi. PKK istediğini almıştı. Arka arkaya 3 sene de 3 küme düşen Diyarbakırspor 2013 yılında kapandı. Yerini Yeni Diyarbakırspor kuruldu. Ancak Yeni Diyarbakırspor da eski başarılı günleri yaşayamıyor ve şu an 3. Lig'de mücadele ediyor. PKK, siyasi uzantıları Yeni Diyarbakırspor ve Diyarbakırspor Büyükşehir Belediyespor ile sporun içine sızmaya devam etti. Son olarak Diyarbakırspor Büyükşehir Belediyespor'un ismi Amedspor olarak değiştirildi. CİZRESPOR ÖRNEĞİ PKK'nın Cizre'de hakimiyetinin sona ermeye başladığı 1993 yılında Cizrespor da öne çıkmaya başladı. O dönem Amatör ligde mücadele eden Cizrespor'a halk desteği için harekete geçildi. Dönemin üst düzey bir yetkilisi yapılanları şöyle anlattı: "O dönem kulüp yöneticileri ile birlikte esnafa Cizrespor'a bağış vermeleri için ziyaret etmeye başladık. Esnaf da şaşırdı. Çünkü alışık değildi. Makbuz karşığı kulübe destek vermeye başladılar. Sahiplenmeye başladılar. Bu bütünlük sayesinde Cizrespor önce 3'üncü, ardından da 2'nci Lig'e çıktı." O dönem askerler de Cizrespor'a destek verdi. PKK ve F tipi örgütün hedefinde olduğu için yıllarca tutuklu bulunan Cemal Temizöz de mahkemedeki savunmalarında yaptıklarını anlattı. Temizöz bir duruşmasında "Cizrespor, Şırnak'a deplasmana giderken, güvenlik tedbiri istedikleri için BTR'lere atlar, Cizrespor'a refakat eder, onların güvenliğini sağlardık. Çok iyi bir hava yakalamıştık" diye bu desteği anlatmıştı. Yıllarca Cizrespor'da üst düzey görev yapan bir yönetici de Göztepe maçındaki olaylar üzerinden örgütün kulübe yönelik taarruzunu doğruladı. PKK'nın yeniden güçlenmesinden sonra, Cizre'nin yerli insanının kenti terkettiğini söyleyen yönetici, "Köyden Cizre merkeze çok göç oldu. Köydekiler zaten güvenlik sorunları nedeniyle PKK'nın kontrolüne girmiş insanlarla dolu. Kent PKK'nın kontrolüne geçince kulüpte de aynı şey yaşandı. Şimdiki başkanın da PKK ile geçmişten itibaren çok içli dışlı olduğunu biliyoruz" dedi. UYARICI NOT Futbol deyip küçümsememek gerekiyor. Hatırlanacağı üzere Yugoslavya'yı parçalayan süreç Kızılyıldız-Dinamo Zagreb maçında başlamış, Suriye'deki Kürt-Arap ayrışması da 2004 yılında Kamışlı'da oynanan bir futbol maçıyla üst noktaya çıkmıştı. Aydınlık |
ABD çözüm sürecine gözlemci olsun Posted: 03 Nov 2014 10:30 PM PST PKK'nın başındaki isim Cemil Bayık: Bu ABD olabilir. Uluslararası bir heyet de olabilir. Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bizler Amerikalıları da (gözlemci olarak) kabul edebiliriz ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var. PKK'nın başındaki isim PKK'nın başındaki isim Cemil Bayık'tan Çözüm süreci, Kobani ve AKP hakkında gündem yaratacak açıklamalar geldi. Avusturya gazetesine konuştu ve çözüm süreci için ABD'nin gözlemci olmasını istedi. Bayık'ın tehditlerle yüklü açıklamalarında doğrudan hedefi Erdoğan oldu. Cemil Bayık, "Erdoğan'ın yürüttüğü politika Türkiye'nin izolasyonuna ve ülke içinde bir iç savaşa götürüyor" dedi. Avusturya gazetesi Der Standard'dan Michael Völker'e konuşan Cemil Bayık, Türkiye'ye yönelik IŞİD üzerinden karalama kampanyasına devam etti. Türkiye'den Kuzey Kürdistan diye söz eden Cemil Bayık, çözüm sürecinin Kobanê'den bağımsız ele alınamayacağını söyledi. AKP'nin politikalarına ağır bir dille yüklenen Cemil Bayık, doğrudan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alarak şunları söyledi; "Eğer AKP, DAİŞ'in siyasetini destekliyorsa, bu siyasetin barış için olmasını beklemek oldukça 'safçadır'. Erdoğan'ın yürüttüğü politika Türkiye'nin izolasyonuna ve ülke içinde bir iç savaşa götürüyor." AKP KANDIRDI Çözüm süreci konusunda AKP'yi eleştiren Cemil Bayık şunları söyledi; "AKP'den sadece boş vaatler geldi. AKP herkesi kandırdı; sorunu çözmek gibi bir meselesi yok. PKK'yi yok etmek için zamana oynuyor. Türkiye'nin direnişe tahammülü yok; sivil halka karşı, eylemlere, eleştiri yapan gazetecilere ve muhalefete karşı sertlikle cevap veriyor. Ve AKP, tüm devlet aygını kontrolü altına almaya çalışıyor." KANDİL ÇÖZÜM SÜRECİNİ BİTİRDİ Mİ? Çözüm sürecinin çok kritik bir aşamada olduğunu yineleyen KCK Eşbaşkanı, kendilerinin adım atılması yönündeki taleplerine karşılık, Türkiye'nin buna hazır olmadığını kaydetti. Bayık, kendilerinin tekrar Türkiye'ye karşı savaşmak gibi bir niyetleri olmadığını, ancak 'tek yanlı çabaların da bir sınırı olduğu' söyledi. Halka yönelik saldırıların devam etmesi durumunda PKK'nın tekrar devreye gireceğini belirten Bayık, "tüm dünya bizim 2013 Newroz'unda ateşkes istediğimize, sorun barışçıl bir biçimde çözmek istediğimize şahittir. Ama Türkiye bize başka seçenek bırakmazsa, kendimizi savunuruz" şeklinde konuştu. TÜRKİYE'Yİ BEKLEMEYİZ Türkiye'nin oyalayıcı politikalarına karşı daha fazla beklemelerinin 'teslimiyet' anlamına geldiğini dile getiren Bayık, kimsenin 'Kürtlere yönelik baskılardan doğan bir hareketten teslim olmasını beklememesini ve kendilerinin de bunu asla kabul etmeyecekleri'ni söyledi. ABD ÇÖZÜM SÜRECİNE GÖZLEMCİ OLSUN Gelinen noktada üçüncü bir gücün çözüm sürecine gözlemci olmasını istediklerini söyleyen Cemil Bayık, "Bu ABD olabilir. Uluslararası bir heyet de olabilir. Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bizler Amerikalıları da (gözlemci olarak) kabul edebiliriz, ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var" dedi. KOBANİ TÜRKİYE'YE BAŞKALDIRI Kobani'nin Türkiye'ye karşı Kürtlerin başkaldırısı olduğunu söyleyen Bayık şöyle konuştu; -"Kobanê'de yeni bir özgürlük hareketi doğuyor ve Kürtler de bu şehrin arkasında birleşiyorlar. Bu direniş kamuoyunu ve uluslararası toplumu da etkiliyor ve aynı zamanda Türkiye'ye yönelik de bir başkaldırıdır. Şimdi ciddi ciddi PKK'nin nihayet terörist örgütleri listesinden çıkarılması tartışılıyor. Bizler barış sürecinin devamını istiyoruz ve bu da bir taktik değil. Bizler bu sorunun sadece barışçıl yönden çözülebileceğini düşünüyoruz. Yıllarca savaşıldı. Ne Türkiye ne de biz bu savaşla amacımıza ulaşamadık. Savaş ile çözüm olmaz ve bundan dolayı siyasi bir çözüm olması gerekiyor. Şimdi tam da bir adım atılmasının zamanı geldi." KOBANI SAVAŞI PKK'NIN RESMİNİ DÜZELTTİ Cemil Bayık, Kürt sorununun aynı zamanda uluslararası bir sorun olduğunu kaydetti. Bayık "Bu savaşın artık PKK'nin (gerçek) resmini düzelttiğine inanıyoruz. Kürt sorunu sadece Türkiye'nin sorunu değil, uluslararası bir sorundur ve çözümü de uluslararası olmalıdır. PKK bu sorunun çözümünün parçası olacaktır. Kürtler, Ortadoğu'da belirleyici bir güçtür. Kürtlerin zamanla kazandığı organize olma yeteneği büyük oranda PKK'nin etkisi sayesinde olmuştur. Kürtlerin katılmazsa, Kürtler içine alınmazsa, Ortadoğu'daki sorunlar çözülemez. Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi için Kürt sorununun çözülmesi gerekiyor" dedi. Türkiye'nin IŞİD'e destek vererek Kobanê'deki savaşı kızıştırdığını öne süren Bayık, "Türk özel birlikleri DAİŞ (IŞİD) teröristleri ile ortak çalışıyorlar. Güney Kürdistan'da otonom bir bölge oluştu ve sırada Rojava var. Ondan sonrasında ise Türkiye var ve Kürtlere bir statü tanıması gerekiyor. Türkiye ise bunu tüm imkanlarını kullanarak engellemeye çalışıyor. Türkiye, Suriye'de (Rojava'da) geliştirilen oluşumları yok etmek istiyor ve bunun için ise DAİŞ kullanıyor. DAİŞ üzerinden Ortadoğu'daki etkinliğini güçlendirmek istiyor. Bunun yanında Kürtler de kurban edilmek isteniyor. " TÜRKİYE TAKTİK DEĞİŞTİRDİ Der Standard muhabirinin, 'Türkiye'nin Peşmergelerin Kobanê'ye geçişine izin verdiğine' yönelik hatırlatması üzerine Bayık, bunun hem Kobanê direnişiyle şehrin düşmemesi hem de uluslararası baskının sonucu geliştirilen bir taktik değişikliği olduğunu iddia etti. Bayık, şöyle dedi: -"Türkiye'nin Kobanê'nin düşmesine yönelik planı başarısız olunca ve ABD ile Avrupa eliyle uluslararası baskı büyüyünce, Türkiye taktiğini değiştirdi. Bu taktiğin bir parçası da, Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) temsilcilerinin Kobanê'ye geçmesine müsaade edilmesiydi. Erdoğan başlangıçta uluslararası koalisyonun DAİŞ'e karşı olduğu gibi YPG ve PKK'yle de mücadele edilmesini talep ediyordu. Amerikalılar bunu kabul etmedi; YPG'yi desteklediler. Türkiye'nin taktiğini değiştirmesinde ABD'nin büyük payı var." TÜRKİYE'NİN DİPLOMATİK YENİLGİSİ ABD'nin bizzat YPG güçlerine silah gönderdiğini hatırlatan KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, bu durumun Türkiye'nin diplomatik yenilgisi anlamına geldiğini söyleyerek şöyle devam etti: -"(YPG'ye silah yardımı) Türkiye için çok büyük bir yenilgidir. ABD ve Avrupa ile Türkiye'nin hedefleri arasında ciddi karşıtlıklar var. ABD ve Avrupa, DAİŞ'e karşı savaşılmasını isterken, Türkiye buna karşın DAİŞ'i destekliyor ve Kürtlere karşı harekete geçiyor. Türkiye bunu yaparak Amerikalı ve Avrupalılar için bir yük haline geldi. PEŞMERGEYLE SORUN ÇIKARACAKLAR Türkiye şimdi başka bir biçimde denemek istiyor. Kobanê'ye saldırılarla Kürtlerin birleştiğini ve daha da güçlendiğini gördü. Şimdi ise, Peşmergenin Kobanê'deki varlığı üzerinden Kürtler arasında sorun çıkartmayı umuyor. Türkiye, peşmergelerin geçişine izin vererek, Kürtler arasında çatışmayı provoke etmek ve Peşmerge ile YPG'yi birbirine karşı kullanmayı istiyordu. Ama bu tutmadı, Kürtler bu tür oyunlara gelmezler."'tan Çözüm süreci, Kobani ve AKP hakkında gündem yaratacak açıklamalar geldi. Bayık, Avusturya gazetesine konuştu ve çözüm süreci için ABD'nin gözlemci olmasını istedi. Bayık'ın tehditlerle yüklü açıklamalarında doğrudan hedefi Erdoğan oldu. Cemil Bayık, "Erdoğan'ın yürüttüğü politika Türkiye'nin izolasyonuna ve ülke içinde bir iç savaşa götürüyor" dedi. Avusturya gazetesi Der Standard'dan Michael Völker'e konuşan Cemil Bayık, Türkiye'ye yönelik IŞİD üzerinden sert açıklamalarına devam etti. Türkiye'den Kuzey Kürdistan diye söz eden Cemil Bayık, çözüm sürecinin Kobanê'den bağımsız ele alınamayacağını söyledi. AKP'nin politikalarına ağır bir dille yüklenen Cemil Bayık, doğrudan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alarak şunları söyledi; "Eğer AKP, DAİŞ'in siyasetini destekliyorsa, bu siyasetin barış için olmasını beklemek oldukça 'safçadır'. Erdoğan'ın yürüttüğü politika Türkiye'nin izolasyonuna ve ülke içinde bir iç savaşa götürüyor." AKP KANDIRDI Çözüm süreci konusunda AKP'yi eleştiren Cemil Bayık şunları söyledi; "AKP'den sadece boş vaatler geldi. AKP herkesi kandırdı; sorunu çözmek gibi bir meselesi yok. PKK'yi yok etmek için zamana oynuyor. Türkiye'nin direnişe tahammülü yok; sivil halka karşı, eylemlere, eleştiri yapan gazetecilere ve muhalefete karşı sertlikle cevap veriyor. Ve AKP, tüm devlet aygını kontrolü altına almaya çalışıyor." KANDİL ÇÖZÜM SÜRECİNİ BİTİRDİ Mİ? Çözüm sürecinin çok kritik bir aşamada olduğunu yineleyen KCK Eşbaşkanı, kendilerinin adım atılması yönündeki taleplerine karşılık, Türkiye'nin buna hazır olmadığını kaydetti. Bayık, kendilerinin tekrar Türkiye'ye karşı savaşmak gibi bir niyetleri olmadığını, ancak 'tek yanlı çabaların da bir sınırı olduğu' söyledi. Halka yönelik saldırıların devam etmesi durumunda PKK'nın tekrar devreye gireceğini belirten Bayık, "tüm dünya bizim 2013 Newroz'unda ateşkes istediğimize, sorun barışçıl bir biçimde çözmek istediğimize şahittir. Ama Türkiye bize başka seçenek bırakmazsa, kendimizi savunuruz" şeklinde konuştu. TÜRKİYE'Yİ BEKLEMEYİZ Türkiye'nin oyalayıcı politikalarına karşı daha fazla beklemelerinin 'teslimiyet' anlamına geldiğini dile getiren Bayık, kimsenin 'Kürtlere yönelik baskılardan doğan bir hareketten teslim olmasını beklememesini ve kendilerinin de bunu asla kabul etmeyecekleri'ni söyledi. ABD ÇÖZÜM SÜRECİNE GÖZLEMCİ OLSUN Gelinen noktada üçüncü bir gücün çözüm sürecine gözlemci olmasını istediklerini söyleyen Cemil Bayık, "Bu ABD olabilir. Uluslararası bir heyet de olabilir. Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bizler Amerikalıları da (gözlemci olarak) kabul edebiliriz, ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var" dedi. KOBANİ TÜRKİYE'YE BAŞKALDIRI Kobani'nin Türkiye'ye karşı Kürtlerin başkaldırısı olduğunu söyleyen Bayık şöyle konuştu; -"Kobanê'de yeni bir özgürlük hareketi doğuyor ve Kürtler de bu şehrin arkasında birleşiyorlar. Bu direniş kamuoyunu ve uluslararası toplumu da etkiliyor ve aynı zamanda Türkiye'ye yönelik de bir başkaldırıdır. Şimdi ciddi ciddi PKK'nin nihayet terörist örgütleri listesinden çıkarılması tartışılıyor. Bizler barış sürecinin devamını istiyoruz ve bu da bir taktik değil. Bizler bu sorunun sadece barışçıl yönden çözülebileceğini düşünüyoruz. Yıllarca savaşıldı. Ne Türkiye ne de biz bu savaşla amacımıza ulaşamadık. Savaş ile çözüm olmaz ve bundan dolayı siyasi bir çözüm olması gerekiyor. Şimdi tam da bir adım atılmasının zamanı geldi." KOBANI SAVAŞI PKK'NIN RESMİNİ DÜZELTTİ Cemil Bayık, Kürt sorununun aynı zamanda uluslararası bir sorun olduğunu kaydetti. Bayık "Bu savaşın artık PKK'nin (gerçek) resmini düzelttiğine inanıyoruz. Kürt sorunu sadece Türkiye'nin sorunu değil, uluslararası bir sorundur ve çözümü de uluslararası olmalıdır. PKK bu sorunun çözümünün parçası olacaktır. Kürtler, Ortadoğu'da belirleyici bir güçtür. Kürtlerin zamanla kazandığı organize olma yeteneği büyük oranda PKK'nin etkisi sayesinde olmuştur. Kürtlerin katılmazsa, Kürtler içine alınmazsa, Ortadoğu'daki sorunlar çözülemez. Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi için Kürt sorununun çözülmesi gerekiyor" dedi. Türkiye'nin IŞİD'e destek vererek Kobanê'deki savaşı kızıştırdığını öne süren Bayık, "Türk özel birlikleri DAİŞ (IŞİD) teröristleri ile ortak çalışıyorlar. Güney Kürdistan'da otonom bir bölge oluştu ve sırada Rojava var. Ondan sonrasında ise Türkiye var ve Kürtlere bir statü tanıması gerekiyor. Türkiye ise bunu tüm imkanlarını kullanarak engellemeye çalışıyor. Türkiye, Suriye'de (Rojava'da) geliştirilen oluşumları yok etmek istiyor ve bunun için ise DAİŞ kullanıyor. DAİŞ üzerinden Ortadoğu'daki etkinliğini güçlendirmek istiyor. Bunun yanında Kürtler de kurban edilmek isteniyor. " TÜRKİYE TAKTİK DEĞİŞTİRDİ Der Standard muhabirinin, 'Türkiye'nin Peşmergelerin Kobanê'ye geçişine izin verdiğine' yönelik hatırlatması üzerine Bayık, bunun hem Kobanê direnişiyle şehrin düşmemesi hem de uluslararası baskının sonucu geliştirilen bir taktik değişikliği olduğunu iddia etti. Bayık, şöyle dedi: -"Türkiye'nin Kobanê'nin düşmesine yönelik planı başarısız olunca ve ABD ile Avrupa eliyle uluslararası baskı büyüyünce, Türkiye taktiğini değiştirdi. Bu taktiğin bir parçası da, Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) temsilcilerinin Kobanê'ye geçmesine müsaade edilmesiydi. Erdoğan başlangıçta uluslararası koalisyonun DAİŞ'e karşı olduğu gibi YPG ve PKK'yle de mücadele edilmesini talep ediyordu. Amerikalılar bunu kabul etmedi; YPG'yi desteklediler. Türkiye'nin taktiğini değiştirmesinde ABD'nin büyük payı var." TÜRKİYE'NİN DİPLOMATİK YENİLGİSİ ABD'nin bizzat YPG güçlerine silah gönderdiğini hatırlatan KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, bu durumun Türkiye'nin diplomatik yenilgisi anlamına geldiğini söyleyerek şöyle devam etti: -"(YPG'ye silah yardımı) Türkiye için çok büyük bir yenilgidir. ABD ve Avrupa ile Türkiye'nin hedefleri arasında ciddi karşıtlıklar var. ABD ve Avrupa, DAİŞ'e karşı savaşılmasını isterken, Türkiye buna karşın DAİŞ'i destekliyor ve Kürtlere karşı harekete geçiyor. Türkiye bunu yaparak Amerikalı ve Avrupalılar için bir yük haline geldi. PEŞMERGEYLE SORUN ÇIKARACAKLAR Türkiye şimdi başka bir biçimde denemek istiyor. Kobanê'ye saldırılarla Kürtlerin birleştiğini ve daha da güçlendiğini gördü. Şimdi ise, Peşmergenin Kobanê'deki varlığı üzerinden Kürtler arasında sorun çıkartmayı umuyor. Türkiye, peşmergelerin geçişine izin vererek, Kürtler arasında çatışmayı provoke etmek ve Peşmerge ile YPG'yi birbirine karşı kullanmayı istiyordu. Ama bu tutmadı, Kürtler bu tür oyunlara gelmezler." Cumhuriyet |
CHP, ya kendini kandırmaya devam edecek ya da yeni bir yol seçecek Posted: 03 Nov 2014 10:00 PM PST Tarhan yaptığı açıklamada; "içerde mücadele etmedi" eleştirilerine de yanıt verdi. CHP'den istifa eden Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Meclis'te bir basın toplantısı yaptı. Tarhan yaptığı açıklamada; "içerde mücadele etmedi" eleştirilerine de yanıt verdi. İşte Emine Ülker Tarhan'ın o açıklamaları: "İtirazım vardı olanlara… Özetle, "CHP, ya kendini kandırmaya devam edecek ya da yeni bir yol seçecek." demiştim. Yol filan seçmedi "yalancıdan başbakan olmazdı ama bak ne oldu?" sorusu kulaklarımda çınlıyordu. Her yenilgiye zafer diyen, her yenilgiyi bir şezlonga yükleyen, tekrarlardan sıkılmıştım, yeni bölüm yazalım istiyordum… Bir an için "başka bir dünya mümkün" diyenlerin umutlanmasını istemiştim. Olmadı. Yine delege hesapları, kurultay kurnazlıkları… Bu kadar kurnazlık kurgulayabilenler halktan oy almaya gelince niye yeterli olmuyor, anlamıyorum. BULUNDUĞUM YER ZİNDANA DÖNÜŞTÜ Türkiye'nin bu olağanüstü döneminde genel seçimde AKP'nin anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşması, Cumhuriyetle hesaplaşma, iç ve dış tehditler, güçlü bir iktidar alternatifi yaratmayı zorunlu kılmışken, çözüm arayışlarının önü kesildi. Bana içerde mücadele etmedi diyorlar, elimden geleni fazlasıyla yaptım. Bakın, beni bir kez dinlediler ama bu kez de yanlış anladılar. Kurultayda, öfke hezeyanları, masaya vurulan yumruklar arasında bir aydınlık bir ışık aradım ama bulunduğum yer bir zindana dönüştü. O yumruklar aslında siyasal anlamda iktidara atılmalıydı ama olmadı. Taban masaya yumruk filan değil iktidar istiyordu aslında. Şimdi, geride benimle aynı tıkanıklık hissini yaşamakla birlikte ses çıkartmayan pek çok iyi insanı da bırakmak pahasına ayrıldım CHP'den. Ayrıldığım kapı kıymetlidir, kurucu partidir. Sorumluluğu vardır, ne yazık ki, yönetenler bunun idrakinde değil… HALA GEÇ KALMIŞ SAYILMAYIZ Hiçbir talebim ya da ihsasım olmadan Cumhurbaşkanlığına, daha sonra genel başkanlığa uygun görenler oldu. 3,5 yıllık bir siyasetçinin bu makamlara layık görülmesi boş bir inanç olabilir miydi? İnandığımı söylemem ve ona uygun davranmamdı belki mesele… Toplumun her kesiminden gelen destek çok değerli. Aklından benim için bu makamları geçiren herkese çok teşekkür ederim. Şimdi de yine inandığımı söyleyeceğim size. Çünkü başka türlü yapamam. Bundan sonraki çizgim de ülkemizin bu sıkıntılı süreçten çıkmasına ve Cumhuriyet ve demokrasiye destek olmak olacaktır. Şunu biliyorum, bu toprakların, zor günlerde karanlığı ve umutsuzluğu ışığıyla kırıp yok eden bir iradesi vardı, yine var.. Türkiye, içinde muhteşem, değerli taşlar gibi kültürlerin zenginleştirdiği dev bir hazine sandığı, ama bunun farkında değil. Yapabilirsem bunu herkese hissettirmek istiyorum. Çünkü ben yoksul Anadolu'da hepsini hissederek büyüdüm, onlarla zenginleştim. Sadece benim çocuklarım değil, başka çocuklar da bunu hissetsin kardeşliği derinleştirsin istiyorum. Gerginlikler yaratılarak tasarlanan tek kutuplu küresel düzende, bulunduğumuz bölgede mevcut anlaşmazlıkların çözümünü değil daha da içinden çıkılmaz bir hale getirilmesini isteyenler var. İçimizde ve mücavir alanlarımızda istikrar yerine kaos, demokrasi yerine radikal akımların güçlendirilmesini isteyenler var. 100 yıl önceki gibi yine kuma kanla yeni haritalar çizmek isteyenler var. Oysa burası bizim yurdumuz, burası bizim yuvamız, onu derleyip toparlayacak biziz. Kimsenin evimize girip dağıtmasına izin veremeyiz. Bunun için kardeşliğimizi ve cumhuriyetimizi güçlendirmeliyiz. Çevremizdeki ateş çemberi, içerde şehitler, sınırda kafa kesenler bize bir kez daha gösterdi ki, çağdaş, seküler, demokratik bir hukuk devleti, bir ulus devlet ne kadar da vazgeçilmezmiş bu topraklarda. Ve bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi ve yurdumuzu korumak için hala geç kalmış sayılmayız.. İKTİDAR VE MUHALEFET ZEHİRLENMESİ Evet, bunca olan bitene rağmen geç kalmış sayılmayız. Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden bu yana ilk kez çok açık bir tehdit ile karşı karşıya. "Erdoğan sistemi" ile. Çünkü Türkiye'de bugün parlamentoyu, hükümeti, AKP genel başkanını, yargıyı Erdoğan atamıştır. Buna uygun bir sistem adı yok. Olsa olsa "Erdoğan sistemi". Uluslararası toplumda "terör destekçisi" olarak görülen tehlikeli bir grubun yönetimi altındayız. Türkiye'yi savaş noktasına getiren bu sistemden bir an önce kurtulmak zorundayız. Parlamenter sistem yok artık, adalet bir partiye bağlanmış soruşturmalar kapatılmış, kanıtlar yok edilmiş, karartılmış. Bu, güçlünün aleyhine olan delilleri karartan, muhalifler için ise delil yaratan sistem çok tehlikelidir. Bu sistem kadınlar ve yoksullar için iyice tehlikelidir. Kadınlar ve yoksullar adeta görünmez oldular Erdoğan sisteminde. En çok iş cinayetleri ile kadın cinayetleri artıyor. Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınların statüsü her yıl geriliyor. 28.Ekim 2014 tarihinde açıklanan Dünya Ekonomik Forumu- Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporuna göre: Türkiye 142 ülke arasında 125. sırada yer aldı. Türkiye Küresel Cinsiyet Eşitliği konusunda OECD ülkeleri içinde en düşük performansı gösteren ülke oldu. Kadını sokakta öldüren, darp eden zihniyet onu siyasette de yok sayıyor, ses çıkartmasını istemiyor. Yoksullara gelince ben onlarla ilgili her şeyi biliyorum. Ne yemediklerini, neleri olmadığını, gidemedikleri tatilleri gayet iyi biliyorum. Sakın açlıkları birileri tıka basa doyurulduğu için olmasın öyle çok şeyimizi sattılar ki, o kaynaklarla bu ülkenin bütün açlarını doyurabilir, tüm yoksullarını okutabilirdik oysa. Ama onlar bu bozuk düzenlerini sürdürebilmek için çok çalanı ödüllendirmeye, az çalanı cezalandırmaya devam ediyorlar. Bugün ülkemizde, iktidarı sınırlaması gereken tüm denetim yolları kapanmıştır. Parlamenter denetim yok, basın, sivil toplum, bağımsız yargı denetimi yok, özgürlükler askıda. Tek etkin yol olan muhalefet ise yetersiz kalmaktadır. Bugün temel görevimiz demokratik kuralları zorlayarak, bu sistemden bir an önce kurtulmaktır. Ak saray ile temsil edilen kirli hanedanlığın altında kalan emek şehitlerinin, terör şehitlerinin toprak altındaki gencecik bedenlerinin sorumlularından hesap sormaktır. Ama her geçen gün bu çarpıklık derinleşmesine rağmen, muhalefet buna engel olamıyor, taban umudunu yitiriyor. Buna kalıcı iktidar ve muhalefet zehirlenmesi denebilir. BİR HEDEFİM VAR... Bakın, her Allah'ın günü darbe edebiyatı yapılırken, değişmedik hiçbir hüküm kalmamışken, ne hikmetse, darbe ürünü olan seçim ve siyasi partiler kanununa dokunulmuyor. İhaleye fesat karıştırma konusunda uzlaşabilenler bu konuda uzlaşmıyor. Çünkü sistem liderlik sultasına hizmet ediyor. Ama ne yazık ki, önce parti içi demokrasiyi ardından da ülke içi demokrasiyi aşındırıyor. Mecliste temsil edilen partiler bunun farkında aslında. Ama sistemden beslenmek sistemle mücadeleyi engelliyor. İktidar ve muhalefet sanki sessiz bir koalisyon oluşturmuş, dört partinin forse ettiği siyaset karşılıklı polemikler ve oy geçişkenliğinin dışında başka bir siyasal hareketin ortaya çıkmasını istemiyor. O yüzden sürekli meclis dışı partilerdeki lider potansiyeli olan kişileri bünyesine alıyor. Seçeneksiz kalan yurttaşlarsa içe kapanıyor, hiç bir şeyi değiştiremeyeceğini düşünerek sandığa küsüyor. Hele gönül verdiği partilerin yanlış tercihleri küskünlüğü iyice arttırıyor. Ankara'da olup bitenlerle artık ilgilenmek istemiyor, gazete bile okumak istemiyor. Bir kilitlenme yaşandığı açık. Ülke yönetilemiyor. Son seçimde seçmen yeni bir siyasal tavır ve duruş geliştirdi, özellikle tıpış tıpış söylemine karşı, aslında bir tür Gezi tarzı kitlesel eylem sergiledi. İçine sinmeyen adaya pasif direniş geliştirdi. Milyonlar sandığa gitmedi. Ya da geçersiz oy kullandı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez böylesine geniş ve kitlesel bir boykot olmuştur. Bu şezlong sığlıkları ile açıklanamayacak kadar anlamlıdır. İç Anadolu ve Karadeniz de mi tatildeydi, şezlongdaydı da oy alınamadı? Bunun ciddiyetle tahlili gerekir. Zira seçmenler bunu siyasal duruş yöntemi olarak uygulamıştır, gerektiğinde yine kullanacaktır. Bu sessiz sesi duymak gerekir. Aksi halde toplumun demokrasiye bir damla inancı kalmayacaktır. Çünkü, gerçek demokrasi seçenekler havuzudur, topluma seçenek sunmak gerekir. Yoksa, daha geniş kapsamlı sandık boykotlarının olmayacağını kimse söyleyemez. Mecliste temsil edilmediğine inanan gençlerin, kadınların, erkeklerin, tıpış tıpış oy vermek istemeyenlerin bir seçeneği olması gerekir. Eminim demokrasiye inanan, yüzde on barajını anlamsız bulan herkes bu çabayı destekleyecektir. Çünkü içinde ifade özgürlüğü ve temsil edilme arzusu olan bir taleptir bu. Bu girişime karşı değerlendirmeler demokrasiye bakışı da ortaya koyacaktır kuşkusuz. Temsil mücadelesi için aklı harekete geçirmek zorundayız, ısrarlı olmalıyız. Bakın, eğer dünya üzerinde iyi yoksa onu icad etmek gerekir. Geleceği icat etme sürecine de farklı düşünen insan bileşimlerini katanlar kazanacaktır. Niye siyaset yapıyorum çünkü fark istiyorum. Artık fark yaratmak gerekiyor. Halkla yapılan, günlük yaşam mücadelesini kolaylaştıran, net, dürüst, ilkeli bir siyaset. Kimsenin kendini ihmal edilmiş hissetmediği bir ülke nasıl yaratılır buna çalışmak istiyorum. Ve hamasetten uzaklaşılsın istiyorum. Hayat hamaset değil. Öyle yalın, bazen o kadar sert ki bunlarla kaybedecek vaktimiz yok. Bu topraklar geçmişte çok daha kötü günlerin aşıldığına şahittir. Belki zorlanacağız ancak millet olarak tüm sorunları çözecek birikime sahip olduğumuzu düşünüyorum. Sonuçta, ben vekilliği koltuğumun altına aldım ve gönüllerdeki makam dışında hiç bir makamı da önemsemiyorum. Bir hedefim var ki, o da öksüz kalmış bir davayı yeniden inşa etmek. Cumhuriyet davasını… Demokrasi davasını… Kimsesizlerin davasını… Ben bunun için mücadele vermek istiyorum, dizleri üzerinde yaşamaktansa ayakları üzerinde ölmek iyidir… Doğru bildiğini söyleyip, ruhunu kurtarmak iyidir." Haberinyeri |
Posted: 03 Nov 2014 09:00 PM PST Bakanlar Kurulu, mevzuatın kendisine tanıdığı yetkiyi kullanmazsa çeşitli vergi, harç ve cezalar, yeni yılda yüzde 10,11 artacak. Buna göre, yılbaşından itibaren kırmızı ışıkta geçenler 189 lira, alkollü araç kullananlar ilk yakalamada 800 lira ödeyecek Hız sınırını yüzde 30'a kadar aşan sürücüler 189 lira, yüzde 30'un üzerinde aşanlar ise 392 lira ceza ödeyecek. Bakanlar Kurulu, mevzuatın kendisine tanıdığı yetkiyi kullanmazsa çeşitli vergi, harç ve cezalar, yeni yılda yüzde 10,11 artacak. Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen yeniden değerleme oranına esas teşkil eden Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE), ekim ayı sonunda 12 aylık ortalamalara göre yüzde 10,11 artış gösterdi. Vergi Usul Kanunu uyarınca her yıl yeniden değerleme oranını, TÜİK'in Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksine göre açıklayan Maliye Bakanlığının, 2015 oranını da bu ay içinde ilan etmesi bekleniyor. Çeşitli vergi ve harçlarla ilgili kanunlarda, vergi, harç ve ceza tutarlarının her yıl yeniden değerleme oranı kadar artması öngörülüyor. Kanunlarda, Bakanlar Kuruluna da belirli limitler içinde bu tutarlarda değişiklik yapma yetkisi tanınıyor. Aynı politikanın devamı halinde, motorlu taşıtlar vergisi (MTV), damga vergisi, çevre ve temizlik vergisi, harçlar, trafik ve vergi cezaları, 1 Ocak 2015'ten itibaren yüzde 10,11 artacak. Taşıt vergileri AA muhabirinin hesaplamalarına göre, bu durumda 1-3 yaş grubunda yer alan ve motor silindir hacmi 1300 cm3'e kadar olan otomobillerin halen 537 lira olan motorlu taşıtlar vergisi, yılbaşında 591 liraya çıkacak. Aynı yaş grubundaki motor silindir hacmi 1301 cm3 ile 1600 cm3 arasındaki otomobillerin vergisi de 859 liradan 946 liraya yükselecek. 4001 cm3'ün üzerindekilerin ise 21 bin 517 liraya çıkacak. Damga vergisindeki maktu tutarların yeniden değerleme oranı kadar arttırılması durumunda da yıllık gelir vergisi beyannamelerindeki damga vergisi 45,37 lira olacak. Bu miktar, makbuz senetlerinde 15,86 lira olarak uygulanacak. 1 yıllık pasaport harcı 154,70 lira olacak Harçların da aynı oranda zam görmesiyle 1 yıllık pasaport harcı yeni yılda 140,50 liradan 154,70 liraya çıkacak. B sınıfı sürücü belgesi harcı da yeni yılda 381,75 lira olacak. Vergi, harç ve cezaların yeniden değerleme oranında artırılması durumunda fatura, gider pusulası gibi belgelerin verilmemesi ve alınmamasının cezası 209 liraya çıkacak. Trafik kurallarını ihlal edenlerin cebi yanacak Yılbaşından itibaren trafik cezaları da yeniden değerleme oranında artırılacak. Buna göre, kırmızı ışıkta geçmenin 172 lira olan cezası, yeni yılda 189 liraya yükselecek. Ayrıca alkollü araç kullananlar yeni yılda ilk yakalamada 800 lira, ikinci yakalamada ise 1.003 lira ödemek zorunda kalacak. Haberiyeri |
'Allahsız Atatürk' sözlerine tepkiler sürüyor! Posted: 03 Nov 2014 08:00 PM PST Kanal A'da yayınlanan 'Resmi Tarihten Gerçek Tarihe' isimli programın daimi konuğu araştırmacı-yazar Said Alpsoy'un Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili kullandığı sözlere tepkiler sürüyor. Kanal A'da 22 Eylül'de yayınlanan 'Resmi Tarihten Gerçek Tarihe' isimli programın daimi konuğu araştırmacı-yazar Said Alpsoy'un Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili kullandığı sözlere tepkiler sürüyor. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)'te tartışmalara neden olan sözler, kanala ceza getirmedi. RTÜK'ün bu kararı üzerine CHP İstanbul İl Gençlik Örgütü bir çağrı yaptı. Örgüt, bugün saat 17.00'de Gayrettepe'deki RTÜK binası önünde toplanılacağını açıkladı. CHP İl Gençlik Örgütü'nden konuyla ilgili şu açıklama yapıldı: Tüm Yurtseverlere Çağrımızdır! Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e Allah'sız diyen Sait Alpsoy'e ve ona ceza vermeyi reddeden RTÜK'e elbette söyleyecek bir sözümüz var! Tarih: 01.11.2014 Cumartesi Saat: 17.00 Yer: RTÜK Binası Yıldız Posta Caddesi Vefabey Sokak No.10 Gayrettepe CHP İstanbul İl Gençlik Örgütü Karşı Gazete |
You are subscribed to email updates from Sözcü Haber To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 1600 Amphitheatre Parkway, Mountain View, CA 94043, United States |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder