GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 6 Kasım 2014 Perşembe 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


Türkiye ile savaş halindeyiz

Posted: 05 Nov 2014 12:00 PM PST



Suriye Ulusal Uzlaşı Bakanı Ali Haydar, ABD ve Türkiye ile ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Suriye Ulusal Uzlaşı Bakanı Ali Haydar, " Amerika Suriye'nin Noel Babası değil, Türkiye ile de savaş halindeyiz ve bunu herkes biliyor" diye konuştu.

CNNTürk'te yer alan habere göre; Haydar'ın o açıklamaları şöyle;

"Amerika'nın dost olduğunu kim söyledi? Şu anda ortak çıkarlar olabilir ama bu dost olduğumuz anlamına gelmiyor. Amerika Suriye halkının Noel Babası değil. Amerika şu ana kadar Suriye halkının düşmanı oldu. Amerika'nın hedef ve stratejileri değişmedi, dolayısıyla bizim halen düşmanımız. Türkiye'nin pozisyonu sorgulanamaz bile… Krizin başından beri kınadık. Şu anda Türkiye ile savaş halindeyiz. Herkes de bunu biliyor."

Cumhuriyet

Gökçek'ten gaziye bir iftira daha

Posted: 05 Nov 2014 11:00 AM PST




Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, asılsız iddialarla gazileri hedef almayı sürdürdü. Gazi Yılmaz Yiğit'e ağır hakaretlerde bulunan belediye otobüsü şoförüne sahip çıkan ve gaziyi kışkırtıcılıkla suçlayan Gökçek, şimdi de Gazi Koray Gürbüz'ü hedef aldı.

Haziran Ayaklanması'nda İşçi Partisi'yle Gezi eylemlerine katılan Gazi Gürbüz'ün fotoğraflarını Twitter'den paylaşan Gökçek, "Kendini ele verdi... Yarın savcılığa dilekçe vererek kamu malını parçalayn bu Geziciden hesap soracağız" diye yazdı. Gökçek, üst geçitteki asansör kapısını Gürbüz'ün kırdığını iddia etti. Mesaj, Gezi eylemleri dönemindeki "Fışkiyeyi kim kırdı?" tartışmalarını hatırlattı.

Gökçek, Gürbüz'ün eylem sırasında çekilmiş başka bir fotoğrafını daha yayınlayarak, "Ve tarihi belge. Gezi'de engelli asansörlerini Geziciler kırmıştı. Koray biraz önce elindeki taşla kırdığı asansör kapsısnın önünde, yine direğe vururken" diye yazdı. Ancak yayınladığı fotoğraflar Gökçek'i yalanladı. Fotoğrafta Gürbüz'ün asansör camlarını kırdığını gösteren hç bir hareketi bulunmuyor.








GÖKÇEK'E ANLAMLI CEVAP

Gazi Koray Gürbüz'ü hedef gösteren Melih Gökçek'e İP Genel Sekreteri Serhan Bolluk twitter üzerinden şu mesajla yanıt verdi: "Gökçek otobüste hakarete uğrayan gazimizi bu resimle tanıttı. İşçi Partili olmak şereftir. @06melihgokcek olmak nedir?



Aydınlık

Savaşta yaralanan 974 YPG’liyi tedavi ettik

Posted: 05 Nov 2014 10:00 AM PST



Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi, Türkiye'den Kobani'ye 27 milyon lira değerinde 900 TIR yardım gönderildiğini ve savaşta yaralanan 974 YPG'linin tedavi edildiğini söyledi
SURUÇ Kaymakamı Abdullah Çiftçi, bugüne kadar Türkiye'den Kobani'ye 27 milyon lira değerinde 900 TIR yardım gönderildiğini açıkladı. Bu süreçte hem Suruç'a hem de Kobani'ye kaymakamlık yaptığını söyleyen Çiftçi, 900 TIR yardımın bölge PYD'nin kontrolündeyken gönderildiğini, güvenlik riskine rağmen her gün 2 TIR yardım yapıldığını açıkladı.

YGP'LİLER TÜRKİYE'DE TEDAVİ EDİLDİ

Türkiye'den Kobani'ye yapılan yardımlar hakkında Milliyet gazetesine konuşan Çiftçi'nin açıklamaları şöyle: "Türkiye'den Kobani'ye son 1.5 yılda 27 milyon lira değerinde gıda, ilaç, giyim, barınak ve hijyen yardımı yapıldı. IŞİD'in Kobani'ye yaptığı saldırı öncesi 790 TIR, savaş sonrası ise 110 TIR olmak üzere 900 TIR yardım Kızılay ve AFAD üzerinden götürüldü. IŞİD'in kapıya yaptığı saldırılara rağmen Türkiye'den halen günde 2 TIR insani yardım götürülüyor. 1 yılda Kobani'den gelen 10 bin hasta tedavi gördü. Savaşın başladığı günden bu yana 3 bin 919 hasta tedavi oldu. Savaşta yaralanan 974 YPG'li Türkiye'ye getirilerek tedavi edildi."

'MÜSLİM, EYLEMLERİ TASVİP ETMİYORUZ DEDİ'

"Kobani Kantonu Başkanı Enver Muslim ile görüştüğümde bana bizzat 'Türkiye'de Kobani için yapılan eylemleri tasvip etmiyoruz. Yapılan eylemler bize yarar değil zarar veriyor. Türkiye Kobani'ye her türlü insani yardımı yapıyor' dedi."

Aydınlık

Lütfü Türkkan: '1000 oda hangi amaçla kullanılacak?'

Posted: 05 Nov 2014 09:30 AM PST


MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, 'Ak Saray' olarak adlandırılan yeni cumhurbaşkanlığı sarayını TBMM gündemine taşıyarak, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun cevaplandırması istemiyle, "Sarayın içindeki 1000 oda hangi amaçla kullanılacak ?" diye sordu.

MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın TBMM'ye verdiği Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yazılı olarak cevaplandırması istemiyle verdiği soru önergesi şöyle:

"Atatürk'ten miras kalan Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı tartışmaları da beraberinde getirmiş, 1000 odalı olduğu söylenen sarayın maliyetinin de milyarlarca lira olduğu iddia edilmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardan beri süre gelen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları'nın Çankaya Köşkü'nü kullanma geleneğini de bitirmiştir. Bu sarayın yapımına harcanan maliyet kadar, bu büyük sarayın yıllık bakım masrafının nasıl ve nereden karşılanacağı da merak konusudur. Bu nedenle; Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın yapımına harcanan maliyet ne kadardır? Sarayın 1.000 odalı olduğu doğru mudur, sarayda neden bu kadar çok odaya ihtiyaç duyulmuştur? 1000 odalı olduğu iddia edilen bu sarayın odaları ne amaçla kullanılacaktır, bu kadar çok oda nasıl değerlendirilecektir? Yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı için Cumhurbaşkanlığı bütçesine konulan yıllık bakım ve onarım miktarı ne kadardır? Yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı 12'nci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan sonraki Cumhurbaşkanları tarafından da kullanılmaya devam edecek midir?"

DHA

LPG'li araçlar kapalı alanlara girecek

Posted: 05 Nov 2014 09:00 AM PST


LPG yakıtı, bir dönem tasaarruf için araç sahiplerinin gözdesiydi. Ancak LPG'li araçların kapalı otoparklara girişi yasak. Bu yasak artık kalkıyor. Düzenleme önümüzdeki yıl uygulamaya konulacak. ancak gerekli tedbirlerin alınması sağlanabilirse.Yaklaşık 4 buçuk milyon aracı ilgilendiren yeni düzenleme için altyapı çalışmaları sürüyor. Taslak tamamlandığında yasağın kaldırılması için otoparklara yeni tedbirler gelecek.

Bu tedbirler alındıktan sonra ikinci adım Büyükşehir Belediyeleri'nden ruhsat almak olacak. Son adım ise merdivenaltı LPG işletmelerinin kapatılması.

Düzenleme yapılacak yapılmasına ama LPG denilince akla bu görüntüler geliyor. Üstüne üstlük ruhsatlarına LPG işletmeden trafiğe çıkan yaklaşık 350-400 bin araç bulunuyor. Otopark işletmeleri düzenlemeye pek de sıcak bakmıyor.

Ulusal Kanal

Özkök ve Yalman'ın ifadeleriyle Balyoz davasının seyri değişecek

Posted: 05 Nov 2014 05:00 AM PST



Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Balyoz davasının Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman'ın tanıklıklarıyla çökmesini değerlendirdi. Feyzioğlu, tanık komutanların yıllar önce dinlenmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Balyoz Davasının yeniden görülmesini değerlendirdi.

ÖGM'lerin kaldırılmasını devrim olarak niteleyen Feyzioğlu, Özkök ve Yalman'ın ifadelerinin davanın tüm seyrini değiştireceğini söyledi.

Barolar Birliği başkanı sözde Askeri Casusluk davasındaki haksız uygulamalara da değindi. "Sahte delil gerçeği ortaya" çıktı dedi.

Feyzioğlu, Anayasa mahkemesine yapılan bireysel başvuruların 11 aydır beklediğini de hatırlattı. Anayasa mahkemesine seslendi.


Ulusal Kanal

Atatürk'ü savunmaya devam edeceğim

Posted: 05 Nov 2014 02:00 AM PST


RTÜK üyesi Ali Öztunç makam odasında uğradığı saldırıya ilişkin açıklama yaptı. Öztunç, "Cumhuriyeti ve Atatürk'ü savunmaya devam edeceğim, bizi korkutamazlar" dedi.

CHP'li RTÜK üyesi Ali Öztunç makam odasında tehdit edilerek saldırıya uğramasına "Atatürk'ü savunmaya devam edeceğim" diyerek yanıt verdi.

Öztunç'un makam odasına girerek masayı yumruklayan saldırgan "Atatürk'e sahip çıktığın kadar dine neden sahip çıkmıyorsun?" diyerek tehditler savurdu. Öztunç'u yaralamak istedi. Peki bu saldırıyı yapan kimdi, neden Öztunç'a saldırmak istedi? RTÜK üyesi yaşadıklarını Ulusal Kanal'a anlattı.

Saldırgan Öztunç'u Atatürk'e sahip çıkmakla suçladı.

Öztunç Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Öztunç, Cumhuriyet'i savunmaya devam edeceğini vurguladı.

Saldırganın RTÜK'te teknik bölümünde çalışan bir teknisyen olduğu öğrenildi. Saldırganın psikolojik sorunlarının olduğu da iddia edildi.

Ulusal Kanal

PKK’nın hendek düzeni

Posted: 05 Nov 2014 12:30 AM PST



PKK'nın Şırnak'ın Cizre ilçesine kazdığı hendeklerden birinin fotoğrafına Aydınlık ulaştı. Cudi ve Nur mahallesinde hendek kazan PKK'lıların vatandaşlardan da zorla para topladıkları öğrenildi

Vatandaşlardan gördükleri tepki nedeniyle tecrit olan PKK'nın, silah zoruyla bölgede hakim olmaya çalıştığı ortaya çıkarken, Şırnak'ın Cizre ilçesinde kazdıkları hendeklerden birinin fotoğrafı ortaya çıktı. Fotoğrafta Cudi Mahallesi'ne giriş yapılan bir yolda kazılan hendek ve silahlı oldukları belirtilen 3 PKK'lı militan görünüyor.

VARDİYA USULÜ NÖBET TUTUYORLAR
Vatandaşların güvenlik gerekçesiyle uzaktan çektikleri fotoğrafta Cizre'nin Cudi Mahallesi'nde bir yolun girişinde 3 kişi ve yolu kapatan bir toprak yığıntısı gözüküyor. Vatandaşlar, toprak yığıntısının PKK'lıların Kepçe getirerek kazdığı hendek olduğu bilgisini paylaşıyor. Hendeğin başında duran 3 PKK'lının da silahlı olduğu belirtilirken, PKK'lıların vardiya usulü bekledikleri bilgisi aktarılıyor. Fotoğrafı çeken vatandaşlar, can güvenlikleri olmadığı için hendeğe yaklaşamadıklarını ifade ediyor.

EVLERDEN ZORLA PARA TOPLANIYOR
PKK'lıların, hendek kazdıkları Cudi ve Nur mahallesindeki evlerde oturan vatandaşlardan da silah zoruyla 20'şer lira topladıkları öğrenildi. Topladıkları haracı "güvenlik aidatı" olarak niteleyen PKK'lıların, kendilerine açıkça karşı olduklarını bildikleri vatandaşların da evlerini işaretledikleri belirtildi. Siyah bantlarla çarpı konulan evlerde oturan vatandaşların, can güvenliklerinden endişe ettikleri öğrenildi.

Aydınlık

Akp döneminde en az 14 bin 455 işçi hayatını kaybetti

Posted: 05 Nov 2014 12:00 AM PST



İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, AKP'nin iktidara geliş tarihi olan 3 Kasım 2002'den buyana yaşanan iş cinayetlerinde bir artış gözlendiğine dikkat çekerek, "İşte 'yeni Türkiye' Ermenek, Isparta, Torunlar, Soma, Tuzla, Davutpaşa, Ostim, Kozlu. AKP'li 12 yılda en az 14 bin 455 işçi yaşamını yitirdi" dedi.



İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, AKP'nin iktidara geliş tarihi olan 3 Kasım 2002'den buyana iş cinayetine kurban giden işçiler ile Ekim ayı iş cinayetleri raporuna ilişkin yazılı açıklama yaptı. Bugün AKP'nin iktidara gelişinin 12'nci yıldönümü olduğunun bilgisinin verildiği açıklamada, "Bu yıllarda şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Enerji Bakanı Taner Yıldız ve diğer AKP'li kurmayların dilinden 'ekonomik kalkınma', 'büyüme", 'ileri Türkiye' ve şimdi de 'yeni Türkiye' sözleri eksik olmadı" denildi.



12 YIL BOYUNCA GÜVENCESİZ ÇALIŞMA KOŞULLARI ARTTI



Geçen 12 yıl boyunca işçi sınıfı açısından değişen bir şeyin olmadığına, aksine çıkarılan yasalarla güvencesiz çalışma koşullarının daha da arttığına vurgu yapılan açıklamada, "İşte 'yeni Türkiye' Ermenek, Isparta, Torunlar, Soma, Tuzla, Davutpaşa, Ostim, Kozlu. AKP'li 12 yılda en az 14 bin 455 işçi yaşamını yitirdi. İşte 12 yılın özeti bu" ifadelerine yer verildi.



AKP''nin iktidara gelişinin ardından devam eden yıllarda iş cinayetlerinde bir artışın gözlendiğine dikkat çekilen açıklamada, veriler şu şekilde aktarıldı: "2002 yılının son iki ayında 146, 2003 yılında 811, 2004 yılında 843, 2005 yılında bin 96, 2006 yılında bin 601, 2007 yılında bin 44, 2008 yılında 866, 2009 yılında bin 171, 2010 yılında bin 454, 2011 yılında bin 710, 2012 yılında 878, 2013 yılında bin 235, 2014 yılının ilk on ayında ise bin 600 işçi can verdi."



EKİM AYINDA 160 İŞÇİ!

Geçtiğimiz Ekim ayına ilişkin hazırlanan raporda da, en az 160 işçinin iş cinayetine kurban gittiği bilgisinin verildiği açıklamada, iş cinayetlerinin önlenebilmesi için ise, "İşçilerin örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır. İşçilerin sendika seçme özgürlüğü ve iş güvencesi sağlanmalıdır. Başta taşeronlaştırma olmak üzere her türlü güvencesiz çalıştırma biçimi yasaklanmalıdır. Sendikalar, meslek odaları ve uzmanların oluşturduğu heyetler söz ve karar sahibi olmalıdır" önerileri yapıldı


MuhalifGazete

Çözüm süreci bitti, AKP gündemi "HDP'nin kapatılması"

Posted: 04 Nov 2014 11:30 PM PST



Çözüm süreci bitti, AKP yeni haftanın ilk gününde "HDP'nin kapatılması" konusunu Türkiye'nin gündemine oturttu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 8 buçuk saat süren Bakanlar Kurulu toplantısının ardından kameraların karşısına geçti, PKK'nın terör eylemlerinde HDP'nin etkin rol oynadığını belirtti. Arınç, "Partilerin kapatılması taraftarı değiliz ancak bu olaylarda başar rol oynayan bir siyasi parti demokratik ülkelerde bile hayatiyet bulamaz" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bu açıklamayı yaptı. HDP'nin kapatılması, yeni haftaya damgasını vurdu.

İlk işareti Başbakan Ahmet Davutoğlu vermişti. 40'ın üstünde kişinin öldüğü 6-7 Ekim olaylarında HDP'nin başrolde olduğunu belirtmişti.

İkinci güçlü işaret de 10 saat 20 dakika süren Milli Güvenlik Kurulu toplantısında verildi. Toplantı sonrası yapılan açıklamada, "Milli Güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan legal görünümlü illegal yapılanmalarla mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği" vurgulandı. "Legal görünümlü illegal yapılanma" ifadeleri ile neyin işaret edildiğine ise Davutoğlu netlik kazandırdı.

HDP'yi kapatma girişimime ilişkin en net açıklama 8 buçuk saat süren Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yapıldı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "HDP olaylarda başat rol oynadı" dedi, yasal süreç vurgusu yaptı.

Gelişmelere ilişkin HDP'den ilk yorumu Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan yaptı. Kaplan, partinin kapatılma süreci için düğmeye basıldığını söyledi.

Açılım partisi HDP'nin Grup Başkanvekili Figen Yüksekdağ da "onlar da hükümet gibi davransınlar" dedi.


Ulusal Kanal

Hangi yazar hakkında ne düşünüyorlar

Posted: 04 Nov 2014 11:00 PM PST




İslami kesim ve AKP'lilerle ne zaman bir araya gelsem güncel konuların yanı sıra, gazetelerden ve yazarlardan da bahsediliyor. Uzun zamandır şahit olduğum bu sohbetlerde, belli başlı isimler daha sık anılıyor. Tabii ki sevdikleri, takdir ettikleri yazarlar da var, nefret ettikleri ve sevmedikleri de..

Son zamanlarda Etyen Mahçupyan, Melih Altınok, Markar Eseyan gibi isimler daha bir popüler olmuş görünüyor. Mahçupyan'ın Başbakan Danışmanı olmasına çok seviniyorlar. Tabii ki, sevdikleri başka yazarlar da var. Kendilerindenmiş gibi görmeseler de Mehmet Barlas'ı, Engin Ardıç'ı da çok takip ediyorlar. Aslında beğendikleri isimlerin neredeyse hemen hepsi "kendilerindenmiş gibi görmedikleri" yazarlar. Mesela Ahmet Taşgetiren'i genelde çok seviyorlar, yazılarını ve samimi görüntüsünü takdir ediyorlar ama sohbetler de en çok "kendilerinmiş gibi olmayan" yazarlara hayranlıkları daha ağır basıyor.

Bir de asıl dikkatimi çeken şimdi "düşmüş, devri geçmiş" gördükleri Ertuğrul Özkök, Hasan Cemal gibi yazarların bu tarz sohbetlerde adının çok geçmesi. Özellikle de Ertuğrul Özkök ismi ne kadar aleyhinde de konuşmuş olsalar derin bir iz bırakmışa benziyor. Uzun zaman sohbetlerden edindiğim bu izlenimleri kaleme almak ilginç geldi. Aşağı yukarı konuştuğum bütün insanların bileşkesi olacak yazdıklarım.

ERTUĞRUL ÖZKÖK

İslami kesimin 90'lı yıllarda en tırstığı, nefret ettiği, yazılarını gördükçe hafakanlar geçirdiği, neredeyse devletle ve askerle eş tuttuğu, çok yukarılarda gördüğü, öldüresiye kızsalar da okumadan geçemediği yazar Ertuğrul Özkök. Şimdi "zavallı duruma düştü, artık esamesi kalmadı" diye düşünenler bile bir zamanlar en tırstıkları yazar olduğunu kabul ediyorlar. "Neydi o bizdeki Ertuğrul Özkök korkusu" diye hala zaman zaman muhabbeti yapılıyor. Aslında benzer korkuyu sadece İslami kesim değil, çok geniş bir kesim hissetmiş.

Şimdi itibarsızlaşmış, zavallılaşmış, bir zamanların etrafa korku saçan sert komutanıyken emekli olunca ister istemez yumuşamak ve hatta başkalarıyla iyi geçinmek zorunda kalan biri olarak görüyorlar. "Darbeci Kenan Evren'in emekli olduktan sonra ressam Kenan Evren'e dönüşmesi gibi onun durumu" diyenler var. İslami kesimin büyük çoğunluğu yazılarını takip etmiyor artık. Hürriyet'i de eskisi gibi okumaya gerek görmüyorlar.

Ertuğrul Özkök'ün son dönem yazıları onlara göre, biraz alttan alan, zaman zaman anlamaya çalışan, eline fırsat buldukça yandan çakan, bunu yaparken de bir yandan "birbirimizi anlayalım" moduna dönen bir görüntü veriyor. Kendisinin de sık sık belirttiği gibi siyasi tahminleri hiç tutmayan ama hala istemiyormuş gibi göründe de siyasete yön verme isteğini hissettiren bir profil.

AKP'lilerin çoğu Ertuğrul Özkök'e karşı ilgilerini kaybetmiş. Onu kendilerini ilgilendiren konulardan bahsederse okuyanlar var. Geneli Ertuğrul Özkök'ün "Bir zamanlar ben yaptım şimdi siz yapmayın, beni ciddiye alın, ben artık sizi anlıyorum, siz de beni anlayın, aslında ben bir zamanlar korktuğunuz gibi biri değilim, kötü değilim" havasında olduğunu düşünüyor ama eline fırsat geçse eskisinden daha fazla kendilerine tavır alabileceklerini tahmin ediyorlar. Yeni jenerasyon ise pek tanımıyor Ertuğrul Özkök'ü.

HASAN CEMAL

Aslında AKP'lilerin şu anda "en zavallı" gördükleri yazar Hasan Cemal. Zaten eski dönemde de "korkarak" ya da "severek" pek okumazlardı. Sabah gazetesinde yazdığı dönemlerde popüler olmasına rağmen çok ilgi duymazlardı. Ama AKP'yi öven yazılarından, konuşmalarından haberdar oluyorlardı. AKP'yi ve Erdoğan'ı övmesi, sürekli demokrasiden bahsetmesi, liberalliği biliniyordu. Ama, "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" kitabında Kemalizme ve kendi Kemalistliğine dair yazdığı itiraflar ve Cumhuriyet gazetesi anıları İslami kesimin dikkatini çekmişti. O kitabı o yüzden çok okuyan oldu. Ama asıl dikkati, 27 Nisan e-muhtırasına şiddetle karşı çıkınca çekti. Muhtıranın verildiği gece NTV'ye bağlanmış, net bir şekilde "Muhtıraya hayır hayır hayır" demişti.

Uzun süre AKP'ye ve Erdoğan'a açık destek veren ve Erdoğan'ın da "Hasan Abi" dediği Hasan Cemal, bir süredir şiddetle AKP'ye ve Erdoğan'a düşmanca tutum içinde. Öyle ki Milliyet gazetesinden ayrıldıktan sonra yazı yazdığı T24 internet sitesinde, neredeyse Erdoğan'dan başka bir şey yazmıyor. Her yazısı ama her yazısı Erdoğan'ın ne kadar kötü olduğuyla ilgili ve her yazı Erdoğan'ın sert, asık suratlı ve çirkin resimleriyle birlikte yayınlanıyor.

Yakın zamana kadar bazı AKP'liler T24 internet sitesine, demokrat buldukları için sempatiyle bakıyorlardı. Ancak 17 Aralık operasyonundan sonra Hasan Cemal, Ergun Babahan gibi yazarların hem Erdoğan düşmanlığı yapan, hem de cemaate yandan destek veren tavrı yüzünden ilgilerini kaybetmiş durumdalar. Özellikle Ergun Babahan'ın "Kupa ABD'ye (Pensilvanya'ya) girsin" tweetinden sonra Fethullah Gülen'e hakaret etti diye yazdığı iki gazeteden kovulmasına ve sadece T24'de yazmasına rağmen Gülen'e değil de Erdoğan'a yönelik ağır yazılar yazması, "ikinci Hasan Cemal" olması, üstelik cemaati desteklemesi gibi hadiseler de bu ilgiyi yok etti. Babahan cemaatin yeni gazetesi Millet'in yazarı artık.

AHMET HAKAN

AKP'lilerin içinden yetişip de merkez medyaya transfer olmayı başaran ama oralarda kaybolmayıp ön plana çıkabilen "eski İslamcı" yazar olarak görülüyor. Kimilerine göre "Bağcılar'dan Nişantaşı'na atlayan" bir simge. Bunun dalgasını geçenler, küçümseyenler de var, "keşke biz de yapabilsek" diye iç geçirenler de, hakkında türlü komplo teorileri üretenler de.. Yani Ahmet Hakan, yazarlığından çok imajıyla, "sınıf atlayan nadir örnek" olmasıyla daha ön planda eski çevresinde.

Kanal 7'de, özellikle 28 Şubat döneminde haber sunarken, o dönemin RP-FP'lilerin en çok beğendiği programcıydı. O kitle her gün Ahmet Hakan'ın haber sunacağı saati sabırsızlıkla bekliyordu. "Başkalarının Ali Kırca'sı vardıysa, o kesimin de Ahmet Hakan'ı vardı." Oradan Sabah'a, sonra Hürriyet'e geçmesi ve başarılı yazar olması beklenmedik bir durumdu. Kimisi için başarıydı, kimisi içinse "işin içinde başka işler olan" bir serüvendi. Bazıları Hürriyet'teki "İslamcı ajan" olarak görürken, bazıları da "üç kuruşluk dünya menfaati için kendini Hürriyet'e satan" biri olarak değerlendirdi.

Yazarlığına gelince Sabah gazetesinde yazdığı dönem çok fazla hatırlanmıyor. Ama pek çok İslamcının bir dönem "Amerikan rüyası" gibi gördüğü Hürriyet'te yazmaya başladıktan sonra, kendine has üslubuyla dikkat çekti. Başlangıçta bazı tereddütlere, çekincelere rağmen "bizim adamımız" sahiplenmesiyle okundu, takip edildi. Fakat Ahmet Hakan sadece eski çevresinin değil, Hürriyet'in genel okur kitlesinin de farklı üslubuyla dikkatini çekti. Zamanla Hürriyet'in en çok okunan, ilgi çeken yazarı oldu. Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun'un yerine Hürriyet'e transfer olunca, en çok okunan yazar ünvanını kaptı ama daha sonra Hürriyet'ten ayrılmak zorunda kalınca, o unvan tekrar Ahmet Hakan'a geçti.

Fakat son dönemlerde İslamcı kesim, Ahmet Hakan'a eski ilgisini kaybetti. Yaklaşık bir yıl bu ilgi azalması da sürüyor. Çünkü onlara göre Ahmet Hakan son dönemlerde "CHP'lilerin, Gezicilerin, Cemaatin ağzıyla" yazıyor çoğunlukla. AKP'lilere göre, "arada AKP'lilerin gönlünü hoş edecek şeyler yazsa da, genelde açıktan ya da yandan AKP'ye, Erdoğan'a çakıyor, cemaat-hükümet çekişmesinde de yandan yandan cemaati kollayan tavır sergiliyor." Yine AKP'lilere göre Ahmet Hakan'da gizliden "iflah olmaz bir Erdoğan düşmanlığı" var.

İlgi ve sahiplenme azalsa da, bazıları "durmadan AKP'ye çatmasından" sıkılsalar da, AKP'lilerin çoğu yine de Ahmet Hakan'ı okumaktan vazgeçemiyor

FEHMİ KORU

Yakın zamana kadar İslami kesimin en gözde, en sevilen köşe yazarıyken, hem kendi adına hem de müstear ismi Taha Kıvanç'a ayrı bir hayranlık duyulurken, enteresan bir şekilde bu ilgiyi hızla kaybeden bir yazar Fehmi Koru. Oysa o bir zamanlar "Emin Çölaşan, Ertuğrul Özkök gibi yazarlara bile haddini bildiren, o devasa yazarlara polemikleriyle mücadele edebilen", İslami kesimin "en modern, en akıllı, okumuş, en iyi yazı üslubuna sahip" yazarıydı ve kuşkusuz o kesimin en çok okuduğu isimdi.

Hatta ileride Sabah, Hürriyet gibi gazetelere yazabilecek yazar olarak düşünülüyordu. İslami kesimden biri, başka gazetelere girse "hain, ajan, satılmış" gibi yaftalarla peşin suçlanabileceği halde, nedense Fehmi Koru için böyle düşünen hiç yok gibiydi. Çünkü o oralarda yazmayı hak ediyordu ve gitse de İslami kesimi satmazdı. Zaman zaman (nedense) Hürriyet'e, Doğan grubuna transfer olacağı haberleri çıktığında sevinenler oluyordu. Ama gerçekleşmeyince, "Hürriyet'in kemalistleri, Ertuğrul Özkök, Emin Çölaşan gibi "din düşmanı" yazarları engel oluyor" diye kızıyorlardı.

Taha Kıvanç'ın yazdığı kulisler, yaptığı polemikler İslami kesimin coşkuyla okuduğu yazılardı ve büyük hayranlıkla takip eden Taha Kıvanç fanatikleri vardı. Çoğu okur Fehmi Koru'nun değil aslında Taha Kıvanç'ın yazılarını okumayı seviyordu.

Uzun yıllar sonra Zaman gazetesinde yazan Fehmi Koru, Sabah'ta Hürriyet gibi gazetelere değil de, Yeni Şafak'ta ve Star gibi "hükümet yanlısı" gazetelere transfer oldu. Fakat Zaman gazetesindeki ağırlığı buralarda git gide azaldı. "Obama gibi geldiler Bush'a benzediler" yazısının yanı sıra, Erdoğan'ı Nixon'a benzetmesi, "yakın arkadaşı Abdullah Gül'ün" başbakan olması gerektiğini ima eden ifadeler kullanması, Tayyip Erdoğan'ın "Sevsinler seni", "Aklını kendine sakla" tepkisiyle karşılaştı ve AKP'lilerin çoğunun gözünden düştü.

Daha sonra merkez medyaya transfer oldu ama Sabah'a, Hürriyet'e değil, Haber Türk gazetesine. Fakat hem artık eski havasında olmadığı, hem de Taha Kıvanç adıyla gazetede yazmadığı için AKP'lilerin nezdinde bunun pek bir anlamı yok.

AHMET ALTAN

İslami kesim Ahmet Altan'ı Taraf gazetesindeyken çok sevdi. Daha önce romanlarında "porno sahneler" kullandığı için muteber sayılmayan Ahmet Altan, hiç beklenmedik biçimde rejime, askere, genelkurmaya, derin devlete, darbecilere çok sert yazılar yazınca, Taraf'ın haberleriyle Ergenekon, Balyoz davaları açılınca bütün İslami kesim Ahmet Altan hayranı oldu. Cumhuriyet mitingleri, 27 Nisan muhtırası döneminde "Helal olsun be!.. Ne yazmış adam.." dedikleri, "Bu kadar sert nasıl yazabiliyor ki acaba?" diye şaşırıp takdir ettikleri yazar oldu.

Aynı dönemde bir yazara daha benzer ilgiyi duydular: Tuğçe Baran. Vatan gazetesinde yazan Tuğçe Baran, İslami kesime göre dişi Ahmet Altan gibiydi. Vatan yazarlarının çoğu yazarı CHP-Kemalist tandanslı iken, "sarışın güzel bir kadın" olan Tuğçe Baran, AKP'lileri cumhuriyetçilere karşı savunuyor, yüreklere su serpiyordu. Tuğçe Baran'ın müstear bir isim olduğu anlaşılınca, çoğu Selahaddin Duman'ın müstear adı sandı.

Fakat bir süre sonra her iki yazar da ortadan kayboldular. Tuğçe Baran, gerçek adı Mutlu Tönbekici adıyla yazmaya devam etti ama Tuğçe Baran gibi değildi. AKP'liler hala Ahmet Altan'ı ve Tuğçe Baran'ın neden kaybolduklarını anlamış değil. Mutlu Tönbekici'nin kendisine de, "Keşke Tuğçe Baran olarak devam etseydiniz" diyenler oluyormuş. O da, "O bir dönemdi, öyle gerekiyordu, geldi geçti" diyormuş. Şimdi daha çok turizm, butik oteller hakkında yazıyor, çalışıyor.

YILMAZ ÖZDİL

Şu anda en sevmedikleri, kızdıkları yazarların başında geliyor Yılmaz Özdil. Pek okumasalar da zaman zaman yazılarına bakmak zorunda kalıyorlar. Onun iflah olmaz AKP düşmanı olduğunu, nefret dili kullandığını, bunu da "ulusalcıları, Erdoğan düşmanlarını gaza getirmek için" yaptığını düşünüyorlar. Yazı tarzını, kısa cümlelerle çok şeyler ifade etmesini, kelimelerle oynayışını takdir edenler olsa da, düşman kabul ediyorlar ve sevmiyorlar. Bu yüzden de Hürriyet'ten ayrılmasına çok sevinmişler.



Odatv


35 yıllık dosta dava

Posted: 04 Nov 2014 10:00 PM PST


Fethullah Gülen, 35 yıllık dostu ve Cemaati'nin önemli isimlerinden Hüseyin Gülerce'ye dava açacağını duyurdu.

Gülen'in Twitter hesabından "H.Gülerce'nin iftiralarını mahkemelerde ispata davet edeceğiz. Bu yaşa gelmiş biriyle mahkemede hesaplaşmak çok ağır gelse de!" mesajı yayınlandı.


Hüseyin Gülerce'den bu mesaja yanıt geldi. Gülerce, Twitter hesabından Fethullah Gülen'e adeta "hodri meydan" diyerek şu mesajı paylaştı: "Hayatımda kimseye iftira atmadım. Elimde somut bilgi, belge olmadan kimseye isnatta bulunmamaya çalıştım. Mahkemede hesaplaşmak en doğrusu. Milletimiz, devletimiz için doğru olanın, hayırlı olanın artık ortaya çıkması lazım. Söz konusu olan hakikatin ortaya çıkmasıdır. Hakikat aşkına hesaplaşmak bana ağır gelmez. 65 olan yaşımı, bahane etmek de ayıp olmuş. Mahkemedeki hesaplaşma, kime ağır gelir bilemeyiz."


GÜLERCE: AYNI BEDENDE İKİ İNSAN

Hüseyin Gülerce, Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan'a açrpıcı açıklamalarda bulunmuştu. Gülerce, Fethullah Gülen için "Aynı bedende iki insan" ifadesini kullanmış ve şunları söylemişti:

"Şimdi geldiğim noktada aynı bedende iki insan olduğunu düşünüyorum. Birisi benim çok sevdiğim, saydığım, kendisine nokta kadar zarar gelmesini istemediğim, ona yapılan hakaretlerin, saldırıların vicdanıma bıçak gibi saplandığı bir insan. Hâlâ öyle.

Bir de bu insanla aynı bedende yer alan, sadece ve sadece kendi kafasındaki Türkiye'ye ulaşabilmek için ne lazım geliyorsa yapabilen, ölçü tanımayan bir insan. Birisi için canınızı verebilirsiniz. Diğeriyse sizi ürkütüyor. Ona toz kondurmak istemiyorum. Ama vicdanıma sığdıramadığım, ilkelerime sığdıramadığım, Müslümanlık anlayışıma sığdıramadığım yanlışlar var. Onları da görüyorum. Duygularım çok karışık."

Odatv

Seks 101 dersi için öğrenci aranıyor

Posted: 04 Nov 2014 09:00 PM PST



Dünyanın önde gelen dört üniversitesinden biri olan Harvard üniversitesi öğrencilerine başka yerde duyamayacağınız ders seçenekleri sunuyor. Öğrencilerin tecrübe etmeleri, cinselliği ve seksi daha iyi anlamaları için disiplinler arası, düşünce uyandıran, skolastik, yenilikçi ve uygulanabilir bir bütüncül yaklaşım sağlamayı hedefleyen "Yıllık Cinsellik Haftası" etkinliği çerçevesinde bir grup öğrenci tarafından düzenlenen dersler, klasik Harvard eğitiminin verdiği eğitimden çok farklı bir içerikte...

Bu hafta başlayan derslerde, cinsel sağlıktan "Anal Seks 101" konusuna kadar geniş yelpazede konular görülecek.

Harvard Cinsellik Haftasının internet sayfasında yapılan açıklama şöyle: "Gelin ve anal seks hakkında herşeyi uzmanlardan öğrenin. Bu şekilde anal seks hakkındaki efsanelerin açığa çıkması ve insanların neden ve nasıl böyle bir eyleme kalktıklarını öğrenebilirsiniz."

İnternet sitesine göre, ders sırasında makat anatomisi ve iki cins için keyif alma potansiyeli başlıklar halinde tartışılacak olup, eşiniz ile nasıl konuşmanız gerektiği, temel hazırlanma yöntemleri ve temizlik, kayganlaştırıcılar, oyuncaklar ve güvenli cinsellik, yeni başlayanlar için anal birleşme ve daha birçok konu işlenecek!


Bu yıl dördüncüsü düzenlenen etkinlikleri Cinsel Sağlık Eğitim kuruluşu STEAH koordine etmektedir ve kendilerini şöyle tanımlamaktalar: " Harvard Üniversitesindeki insanlara aşk ve cinsellik hakkındaki potansiyellerini ortaya çıkarmak için seks, ilişkiler, buluşma, cinsel sağlık ve cinsellik konularında geniş çaplı programlarla bilgi sunan bir kuruluş."

Dünyanın en büyük keyif üreten şirketi olan California Exotic Novelties, bu etkinliğe eğitim malzemeleri desteği yapmakta. Şirketin yetkilisi Suzan Colin, Harvard Cinsellik Haftası ve STEATH'ı desteklemekten onur duyduklarını söyledi ve ortak amaçlarını tanımladı: "İnsanların cinselliği bilip öğrenmelerini istiyoruz."

Bazıları iyimser olsa da, bazı öğrenciler etkinlik çerçevesinde sunulan derslere kaygı ile bakmakta. Molly Wharton isimli öğrenci düşündüklerini şöyle açıkladı: "Bazısı çok bariz şekilde kaba olan dersleri göz önüne alınca, etkinliklerin planlanması ve bunun için harcanan bütçeyi tekrar tekrar sorguluyorum. Bana göre Harvard Üniversitesi 'nde kayda değer alternatif eğitim programları ve farklı girişimler bulunmamakta."

STEATH'ın internetteki açıklamasına göre, böyle kaygılar değişikliğe yol açmayacak. Keza 2012'de düzenlenen Cinsellik Haftasında da benzer dersler katılımcılara verilmiş.



Russia Today

“Berkin ile Öfkeli Padişah” kitabı yayınlanacak mı?

Posted: 04 Nov 2014 08:00 PM PST

Kaynak Yayınları, Gezi eylemleri sırasında polisin başından gaz fişeğiyle vurduğu ve komada 269 gün kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan ile ilgili bir masal kitabı hazırladı. Yazar Tamer Dursun'un kaleme aldığı "Berkin ile öfkeli padişah" kitabı, Berkin üzerinden rant elde etmekle suçlanarak sosyal medyada tartılmaya neden oldu. Konuya ilişkin Berkin'in ailesini evlerinde ziyaret ettiklerinin altını çizen Kaynak Yayınları Genel Yayın yönetmeni Sadık Usta, "Ailesini üzmek de haddimize değildir. Kendilerine, onlar kitabın basılmasını bizden istemedikleri sürece de yayımlamayacağımızı ifade ettik" dedi.

'BİZİM BİLGİMİZ YOK'

Tartışma, oyuncu Barış Atay'ın kitabı sosyal medyadan tanıtan Kaynak Yayınları'na, "Yaptığınız fırsatçılıktan başka bir şey değil" tepkisini göstermesiyle başladı. Atay'ın mesajları üzerine durumdan haberdar olan Elvan ailesinin resmi Twitter hesabından, "Bizim bilgimiz yok. Şiir yazanlar bile bize danışırken hiç haberimiz olmayan bir kitabın basılıp satışta olması!" mesajı paylaşıldı. Bunu üzerine tartışma büyüdü ve sosyal medyada çeşitli yorumlar yapıldı.

'AİLEYİ BİLGİLENDİRME KISMEN İHMAL EDİLDİ'

Kaynak Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sadık Usta, tartışma üzerine açıklamada bulundu. Berkin Elvan'ın ailesiyle bizzat evlerinde görüştüklerini ifade eden Usta, "Bu kitabın yayımlanma aşamasında Berkin'in ailesinin olurunun yeniden alınması gerekliydi. Bu yapılması gereken bir görevdi ve kısmen ihmal edilmiştir" dedi. Usta, yazar Tamer Dursun'un aile ile telefon görüşmesi yaptığını da belirtti.


'SOKAK ÇOCUKLARI DERNEĞİNE BAĞIŞLANACAKTI'

Genel Yayın Yönetmeni Usta, "Toplumların kahramanları ne yazık ki bugün hâlâ ölerek kahraman olmaktadırlar. Berkin de bunlardan biridir" dedi. Kitabın bir rant olarak planlandığı şeklindeki ithamların kabul edilemeyeceğini belirten Usta, şunları söyledi: "Kitabın basımı kuşe, renkli ve kaliteli bir baskı olarak planlanmıştır; fiyatı 8 TL olarak belirlenmiştir; sadece basımı 3,5 TL tutmaktadır. Yayınevleri kitap piyasasına kitaplarını %45 iskontoyla verirler. Bu durumda yayınevi kitabı 4,5 TL'ye satmış olacaktı. Bunun içinde hem baskı ücreti hem çizere ödenen para bulunmaktadır. Eğer küçük de olsa bir gelir olursa bu da yazarın belirlediği bir sokak çocukları derneğine bağışlanacaktı. Rant olarak ifade edilen durum bundan ibarettir."

'AİLE İSTERSE YAYINLAYACAĞIZ'

Aile ile yaptıkları görüşmeyi aktaran Usta, açıklamasını şöyle tamamladı: "Kaynak Yayınları Berkin Elvan'ın anısını zedeleyecek hiçbir girişimde bulunmayacaktır. Ailesini üzmek de haddimize değildir. Kendilerine, onlar kitabın basılmasını bizden istemedikleri sürece de yayımlamayacağımızı ifade ettik ve karşılıklı yanlış anlamaları giderecek bir duyuru yapma konusunda da anlaştık."

Odatv

Hiç yorum yok: