GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 8 Aralık 2014 Pazartesi 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şubesi Cumartesi Söyleşileri

Posted: 07 Dec 2014 07:15 AM PST



ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBESİ HER 15 GÜNDE BİR CUMARTESİ GÜNLERİ "CUMARTESİ SÖYLEŞİLERİ" ADI ALTINDA ETKİNLİK BAŞLATIYOR.

İlki 06 Aralık 2014 Cumartesi günü yapılacak olan etkinlik, halka açıktır. Söyleşilerde, ülkemizin güncel, yakıcı sorunlarını alanında uzman kişilerle tartışılacaktır.

Söyleşi Etkinliğine konuşmacı olarak alanında uzman, yerel kişiler ve kurum temsilcileri davet edilecektir.
2015 yılı Haziran ayına kadar sürecek etkinliğin, 2015 Mart ayı sonuna kadar planlaması yapılmıştır.

Sağlık Sorunlarının tartışılacağı ilk etkinlikten sonra sırası ile HUKUK, TARIM, EĞİTİM SORUNLARI alanında uzman kişilerin sunumu üzerine, katılımcıların eleştiri, soru, ve katkıları ile sürdürülecektir.

Etkinliklerimize tüm halkımız davetlidir.

Ulusal Eğitimciler Makedonya Göçmenleriyle!

Posted: 07 Dec 2014 06:40 AM PST

Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi yöneticileri, Bornova Koşukavak Mahallesi'ndeki İzmir Makedonya Göçmenleri Kültürünü Yaşatma ve Dayanışma Derneği yöneticileriyle buluştu.
Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi Başkanı Osman Gazi Oktay, İzmir'de gerçekleştirdikleri etkinlikler ve derneğin amacı hakkında, İzmir Makedonya Göçmenleri Kültürünü Yaşatma ve Dayanışma Derneği Başkanı Medat Şenay'ı bilgilendirdi.

Oktay, belediyeler ve sendikalarla birlikte yürütebilecekleri konuları kapsayan bir anket hazırladıklarını, anketin işyerleri veya mahallelerde uygulanması sonrası tespit edilen konularda, Ulusal Eğitim Derneği ve diğer demokratik kitle örgütlerinden, alanında yetkin eğitimciler desteğiyle, eğitim çalışmasını yerinde yürütmeyi hedeflediklerini açıkladı. İhtiyaç duyulması durumunda birlikte çalışabileceklerini bildirdi.

Medat Şenay, önümüzdeki ay genel kurulları olduğunu, Makedonya göçmenleri derneklerinin birlikte hareket etmeleri durumunda daha güçlü eylem ve etkinlik düzenleyebileceklerini, üyelerinin ihtiyaç duyduğu konulardaki eğitim için ve demokratik hakların elde edilmesinde, seçilmeleri durumunda birlikte çalışabileceklerini belirtti.

Yöneticiler, birbirlerini tanımaktan doğan memnuniyetlerini ifade ederek ayrıldılar.




Haber : Osman Gazi OKTAY
Fotoğraf : Özkan SUCUOĞLU

CHP % 42

Posted: 07 Dec 2014 06:25 AM PST



Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel seçimler öncesi sınavdan geçiyor. Sayın genel başkanın açıklamalarına göre siyasal iktidar MİT eli ile partiyi "karıştırma"ya çalışıyor. Bu karıştırma işlemini parti içinde bulunan "ulusalcılar" üzerinden yapıldığını söyledi. Parti içi tartışmaların başlaması ve partiyi dış müdahalelere açık duruma getirmek, partiyi karıştırmak isteyenler kadar parti üst yönetimini de sorumlu kılar. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu'nun partiye genel başkan seçilmesinden sonra "Dev Çınar Yeni Filiz" söylemiyle yeni ideolojik söylem arayışına girildi. Bu yönelişte partiyi "karşılıksız" taşıyan takipçiler/partililer yerine, dışarıdan yeni katılanlara görev verilmesi ve parti yerel örgütlerine yeni ideolojik söylemin doğru anlatılamaması parti içi ayrışmalara/karıştırılmalara açık duruma getirmiştir.

İslamcı siyasal iktidar ülkeyi yağmacı/talancı anlayışla yönetmektedir. Ülkenin kuruluş değerlerini dikkate almadan, zenginliklerini (doğal, tarih, kültür, ekonomik) korumadan yankesici bir yönetim sistemi kurdu. Bu sistem içerisinde kumpas, entrika, yalan, tehdit, takiyye kurumsallaştı. İzlenmekte olan neo-Osmanlı izlenceli dış politika ülkemizi Ortadoğu bataklığını sürükledi. İç güvenlik, hukukun üstünlüğü anlayışı, ekonominin sürdürülebilirliği kaygı yaratıyor. Ülkemizi yeniden kazanmak istiyorsak yaklaşan genel seçimlerde CHP iktidar olmak zorundadır. Bunun için CHP'nin öncelikli olarak ideolojik söylemini netleştirmeli, takipçilerini/yandaşları inandırmalıdır. Bunun sağlanmasının yolu parti örgütlerinin yeniden yapılandırılarak "yerel klan" liderlerinden kurtarmasıdır. Genel olarak, yerel düzeyde geleneksel partililer geliştirilen "yeni CHP" söylemi destekliyorlar. Endişeleri; partinin yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde dincilere/cemaatçilere yakın izlenimi yaratılması, genel merkezde mescit açılması, orta öğretim kurumlarında mescitlerin açılmasına ve türbanın serbest bırakmasına etkin tepki gösterilmemesidir. Parti yöneticilerinin açıklamalarında dini söylemleri kullanması… Örneğin genel başkanın kaçak Aksaray'ı eleştirirken dini söylemi öne çıkarması vb. Siyasal iktidarın cumhuriyetin kuruluş yıllarına ve partinin/ülkenin kurucu liderine karşı yaptığı saldırılara gerekli yanıtların etkin vermemesi kaygıların başında geliyor.

Bir siyasal partinin söylemlerini halka anlatması ve iktidara gelebilmesi yerel örgütlerinin çalışkanlığı ile yakından ilintilidir. CHP'nin 12 Eylül darbesi sonrası kapatılıp/açılması, taraftarlarının örselenmesi partinin örgütlenmesinde, mücadele azminde derin aşınmalara neden oldu. Yerel örgütler "yerel klan" liderlerin kontrolüne geçti. Yerel klanlar partiyi yandaşları dışındakileri üye kaydetmedi, çalışmalarda görev vermedi. Yalnızca klan liderinin milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi seçilmesine odaklandılar. Örneğin Hatay'da CHP'nin içinde bulunduğu durum öğreticidir. Hatay parti örgütlerinde iki farklı klan liderinin egemen olma mücadelesini tanık olunuyor. İlçe örgütleri farklı klan gurubu elindeyse ya görevden alınıyor ya da yönetim kurulu toplu istifa ettirilerek yeniden oluşturuluyor. İl Yönetim Kurulu üç kez genel merkez tarafından görevden alındı, klanın kontrolü altındaki delegeler tarafından tekrar seçilerek partinin önü kapatılmakta ısrar ediliyor. Özellikle klanlar tarafından parti içi iktidar mücadelesi çalışması yapıldığından partinin söylemleri halka yeteri kadar anlatılamadı; yerel ve genel seçimlerde beklenen başarı elde edilemiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi içinde bulunduğu kısır döngüyü kırmak zorundadır. 1977 seçimlerindeki yüzde 42 oy oranına ulaşıp iktidar olması ülkemizin geleceği, özelde parti üst yönetiminin tartışmalı olmaktan çıkması için gereklidir. Bunun yolu da partinin ideolojik söylemlerini etkin anlatmasından ve örgütlerinin özgürleşmesinden geçiyor. Bu sağlanamazsa ortada ne parti ne de laik/bağımsız ülke kalacaktır.


İrfan O. Hatipoğlu

İzmirliler Seni Seviyor Atam!

Posted: 07 Dec 2014 06:15 AM PST

Librettosunu Av. Ulvi Puğ'un yazdığı, Devlet Opera ve Bale sanatçılarının çalıp söylediği görsel şölen, ADD'nin kuruluşunun 25. Yılı nedeniyle; Atatürkçü Düşünce Dernekleri İzmir Şubeleri tarafından, İzmir Fuarı içindeki İsmet İnönü Kültür Sanat Merkezi'nde İzmirlilere sunuldu.

Açış konuşmasını, ADD Bornova Şubesi Başkanı ve ADD İzmir Şubeleri Eşgüdüm Başkanı Doğan Aygen yaptı.

Aygen, ''Kurumların isimlerinin başından TC'nin kaldırıldığı, Türk bayrağının yakıldığı, Atatürk heykellerinin yıkıldığı, Atamızın kurduğu işletmelerin özelleştirme adıyla emperyalistlere peşkeş çekildiği günler yaşanmaktadır. Antiemperyalist mücadele ile ülke bağımsızlığını tekrar ilan etme mücadelesinde; ADD'lere büyük görev düşmektedir'' diyerek etkinliği başlattı.

İzmir Milli Kütüphane Vakfı Başkanı Av. Ulvi Puğ, Halim Yağcıoğlu'nun ''Atatürk'ten Son Mektup'' şiirini okuyarak etkinliği başlattı.

Özlediyseniz fesi peçeyi Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi Hala medet umuyorsanız Şıhtan şeyhten dervişten Şifa buluyorsanız Muskadan üfürükçüden Unutun tüm dediklerimi Yıkın diktiğiniz heykellerimi Eşit olmasın diyorsanız kadınla erkek Kara çarşafa girsin diyorsanız Yobazın gazabından ürkerek Diyorsanız ki okumasın Kadınımız kızımız Budur bizim alın yazımız Unutun tüm dediklerimi Yıkın diktiğiniz heykellerimi

Opera sanatçısı ''Çanakkale İçinde Vurdular Beni'' türküsünü seslendirdi.

Puğ, Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye Şehitleri, Atilla İlhan'ın Mustafam! Mustafa Kemal'im şiirlerinide selendirdi.

Aşık Veysel'in ''Uzun İnce Bir Yoldayım'' eseri seslendirdi. ''Hekimoğlu'' zeybeği oynandı. Kız ve erken sanatçı tango yaptı. Halkoyunları ekibi Harmandalı oynadı. İzmir ve 10. Yıl marşları izleyicilerle birlikte söylendi.








Haber : Osman Gazi OKTAY

Fotoğraf : Özkan SUCUOĞLU

MEB’nın Şûra Oyunları Ve Rennan Pekünlü Olayı

Posted: 07 Dec 2014 06:06 AM PST



Milli Eğitim Bakanlığınca düzenlenen 19. Milli Eğitim Şûrası, 2-6 Aralık arası Antalya'da toplanıyor. 5 gün

sürecek Şûra'nın gündeminde şu başlıkların yer alacağı belirtildi:

1. Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri

2. Öğretmen Niteliğinin Arttırılması

3. Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Artırılması

4. Okul Güvenliği

Bir önceki 18. Milli Eğitim Şûrası'nın Kızılcahamam'da, şimdikinin de Antalya'da
toplanıyor olması, sonuncusuna dek tümünü Ankara'da toplayan, hatta bu amaçla Ankara'da bir de Şûra Salonu yaptıran Bakanlığın, Şûraları giderek Ankara dışına taşıması anlamlıdır.

Belirlenen konularla ilgili komisyonlardan ve çağrılı katılımcılar listesinden bütünüyle dışlanan eğitimle ilgili demokratik kuruluş, bilim insanı ve akademisyen çokluğuna bakıldığında; bunun yerine Bakanlığın yan kuruluşu işleviyle görev yürüten "yandaş" ve sözde "sendika"nın belirlediği gizli gündemlerin görüşülüp bunlarla ilgili kararların alındığı, uygulandığı bir eğitim yapılanmasıyla, asıl konuları yukarıda sıralanan sorunlara çözüm bulunması olanaksızdır.

Böyle bir anlayışla yürütülen Şûra çalışmalarından eğitimle ilgili olumlu sonuçlar beklemenin -bunca deneyimden sonra- saflık olacağının bilincindeyiz. Dolayısıyla kamuoyunu kandırmaya dönük "oyun içinde oyun"unun yeni bir aşaması olan 19. Milli Eğitim Şûrası'nın gerçek gündemi, basına da yansıdığı gibi, karma eğitimin bütünüyle ortadan kaldırılmasıdır.

Cumhuriyet devrimlerinin, bilimselliğin, aydınlanma düşüncesinin tümüyle kavgalı olan ve 13 yıldır bunların tümünü yok etmek için yeminle yıkım çalışması yürüten iktidarın ve onun eğitim bakanlığının öğretim programlarına çağdaş bir içerik kazandırması, ders çizelgelerini olumsuzluklardan arındırması, eğitim yöneticilerinin niteliğini yükseltmesi, ek olarak okul güvenliğini sağlama olanağı yoktur. Çünkü bunların tümü için öncelikle bilimsel akıl ve yöntem sahibi olmak gerekir.

Bakanlığın asıl işlevini üstlenen dinci vakıf, sendika ve dernekler güdümüne sokulan bir eğitim anlayışından, bilimsel akıl ve yöntemin gerektirdiği eğitim politikaları yerine, çıksa çıksa okul öncesinden üniversiteye kadar hurafelerle, bağnazlık felsefesiyle yoğrulmuş çağdışı, gerici eğitim hedefleri çıkar. Nitekim, bir önceki Şûra'da görüşülen "öğretmen niteliğinin yükseltilmesi"ne ilişkin tek bir olumlu adımın atılmaması, tersine, "özgürlük" adına 9 yaşındaki kız çocuğuna türban takılması uygulamasının devreye sokulması, bu tür Şûraların oyundan, kamuoyunu aldatmaktan başka bir amaç taşımadığını gösteren yığınla örnekten bir tanesidir.

Antalya'daki Şûra'dan çıkması beklenen sonuç, karma eğitime son vermek, din dersleri üzerinden yürütülen dinci ideolojiyi okulöncesi çocuklarımızın sıralarına dek indirmektir. Ötesi yalandır.

Dört gün önce İzmir'de dört buçuk ay yatmak üzere hapse konulan Prof. Dr. Rennan Pekünlü ile ilgili hem eğitim hem hukuk cinayeti de bu anlayışın yeni bir örneğidir. Sayın Pekünlü'yle ilgili yürütülen Ergenekon-Balyoz benzeri çirkin tuzağın, hukuk maskesi giydirilen tutuklama kararının altında yatan tutum, yılardır "özgürlük" kılıfıyla eğitim kurumlarını Ortaçağ çukuruna düşüren tutumdan başkası değildir.

Ülkemizin bilimden, aydınlanmadan yana halkçı güçleri, bu tür gerici eğitim tuzaklarına ve terörüne birlikte direnmek zorundadır ve direneceklerdir. Bu anlamda, 19. Milli Eğitim Şûrasından çıkacak çağdışı kararlara uymamak ve onları geçersiz kılmak için çalışacağımızı, Rennan Pekünlü hocaya reva görülen cezayı şiddetle kınadığımızı saygıyla duyururuz.

Nazım MUTLU


Genel Başkan
Mahmut ÖZYÜREK
Ulusal Eğitim Dern.
Isparta Şb. Bşk.

Rennan Pekünlü Komitesi Kuruluyor!

Posted: 07 Dec 2014 05:59 AM PST



''Türbanlı öğrencilerin üniversitelere girmemelerinin, Anayasal laiklik ilkesi başta olmak üzere Türk Anayasal sistemine aykırı olduğu'' Anayasa Mahkemesi'nin 1989, 1991 ve 2008 tarihli kararları ve Danıştay kararlarıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Leyla Şahin kararında olduğu gibi, ''Türkiye'deki türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmelerinin yasaklanması yönündeki uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde sayılan temel hak ve özgürlüklerin ihlali niteliğinde''olmadığı belirtilmişken; Prof. Dr. Rennan Pekünlü'nün, ''öğrenim özgürlüğünü engellediği'' gerekçesiyle hapsedilmesi üzerine, İzmir'de ''Rennan Pekünlü Komitesi'' kurulması kararlaştırıldı.

Öğretim Elemanları Derneklerinin çağrısıyla, İzmir Barosu Salonu'nda toplanan demokratik kitle örgütü temsilcileri, Bilim ve Ütopya Bilimsel ve Kültürel Arş. Yay. ve Üretim Kooperatifi Başkanı Prof. Dr. Semih Koray başkanlığında toplandı.

Koray konuşmasına, '' Rennan Pekünlü'ye verilen ceza, aslında üniversitelere, laikliğe, bilime, Cumhuriyete, Atatürk İlke ve Devrimlerine verilmek istenen cezadır'' diyerek başladı. Aslında komitenin Pekünlü'ye dava açıldığında kurulması gerektiğini, sürecin, tavır alınmadığında; Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davalarında olduğu gibi, diğer öğretim üyelerini kapsayacağına dikkat çekti.

Komitenin işlevinin, Rennan Pekünlü'ye tezgah kuranlar ve tezgaha hizmet edenler yargı önüne çıkartılana kadar süreceğini belirten Koray Komite yürütmesinin, çağrının diğer demokratik kitle örgütlerine yapılması ardından, 15 gün sonra belirlenmesi talebiyle sözü, EGÖDER Başkanı Prof. Dr. Can Ceylan'a verdi.
Can Ceylan, ''Hocamız hakkında dava açan kız, Hürriyet Gazetesi'ne verdiği röportaj da 'Görevimi Yaptım' demiştir. Aynı merkezin verdiği görevle 7 kız öğrenci de dava açmıştır. Kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Anayasa'ya göre devlet dairelerinde türban takmak halen suçtur. Yasa ve yönetmelikler Anayasa'nın üzerinde değildir. Rennan Hoca'nın özgürlüğüne kavuşması mücadelesi için, en geniş cephe oluşturulmalıdır '' dedi.
Hocanın Avukatı Murat Fatih Ülkü, Türbanın özgürlük konusu olamayacağını, devlet daireleri ve okullardaki türban serbestisinin yasal olmadığını, öğrencinin devam durumunun yerel mahkemece araştırılmadığını, rektörlüğün, öğrencinin başarı durumu hakkında bilgiyi '' özel hayata saygı'' çerçevesinde mahkemeye iletmediğini, bir gücün istemiyle; cezanın bile 2 yıl 1 ay olarak verilerek, Pekünlü'nün cezaevine girmesinin sağlandığını, ardından yeni davaların açılmasının 
sağlandığını açıkladı.

Ulusal Eğitim Derneği üyesi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, başından bu yana sürecin içinde olduğunu, Ege Üniversitesi Rektörü Candeğer Yılmaz'ın düne kadar sessizliğini koruduğunu, son günlerde oluşan tepkiyle üniversite sitesinde kendinin suçsuz olduğuna ilişkin açıklama koyduğunu, Rennan'ı suçlu duruma düşüren, tetiği çekme görevini yerine getiren bizzat rektörün kendisidir. ''Yargılanmalıdır'' dedi.

İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, İhtiyaç duyulması durumunda İzmir Barosu'nun her türlü hizmeti, yapılacak başvuru sonrası yetkili organlarda görüşüp, vermeye hazır olduklarını bildirdi.

Pek çok demokratik kitle örgütü temsilcisinin yaptığı konuşma ardından, daha fazla örgüte çağrı yapılması dilekleriyle toplantı sona erdi.




Haber : Osman Gazi OKTAY
Fotoğraf : Özkan SUCUOĞLU - Süleyman AYDIN

Hukuksuzluğu Sona Erdirin!

Posted: 07 Dec 2014 05:57 AM PST



Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü, ''Öğrenim hakkını engellediği'' gerekçesiyle yerel mahkemece 2 yıl 1 ay ceza aldı. Cezası Yargıtay'ca onandıktan sonra, infaz etmek üzere 27.11.2014 tarihinde Foça Yarı Açık Cezaevi'ne gitti.
Pekünlü'nün derhal serbest bırakılmasına yönelik basın açıklaması, İzmir Adliyesi C Kapısı önünde; Türkiye Barolar Birliği, İstanbul, Ankara, İzmir, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Muğla, Tekirdağ, Uşak Barolarının ve Yargıçlar Sendikası'nın düzenleyiciliğinde, Ulusal Eğitim Derneği, Eğitim İş, Tüm Öğretim Elemanları, Ege Öğretim Elemanları, 9 Eylül Öğretim Elemanları Dernekleri, TGB; TLB, ADD, ÇYDD, CKD, İzmir Tabip Odası, Vardiya Bizde Platformu, İP, HKP ve CHP Çiğli İlçe Örgütü'nün desteğinde yapıldı.

Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Başar Yaltı, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, TÜMOD Genel Sekreteri Suay Karaman'ın hazır bulunduğu basın açıklamasını, İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan yaptı.

Prof. Dr. Rennan Pekünlü ile hukuk devleti, laiklik ve aydınlanmanın da mahkum edildiğini belirten Aydın, ''Bu mahkumiyet kararından derhal dönülmelidir'' dedi.

''Türbanlı öğrencilerin üniversitelere girmemelerinin, Anayasal laiklik ilkesi başta olmak üzere Türk Anayasal sistemine aykırı olduğu'' Anayasa Mahkemesi'nin 1989, 1991 ve 2008 tarihli kararları ve Danıştay'ın pek çok kararıyla belirlenmişken; Pekünlü'nün mahkum edilmesinin manidar olduğunu belirtti.

Konuşmasını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Leyla Şahin kararında olduğu gibi, ''Türkiye'deki türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmelerinin yasaklanması yönündeki uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde sayılan temel hak ve özgürlüklerin ihlali niteliğinde''olmadığı belirtilmişken, Anayasa hükümlerine sahip çıkan Rennan Pekünlü'nün içeri atılması, Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk devleti olduğu konusunda, şüpheye neden olduğunu söyledi.

Siyasal iktidar ve yargıya egemen olduğunu düşünen güçlerin, tarihin karanlık dönemlerinde olduğu gibi, hukuku, yargıyı bir zulüm aracı olarak kullanarak bir yere varabileceklerini, kitleleri sindirebileceklerini sanmaları durumunda, büyük bir yanılgı içinde olacaklarını belirten Aydın, '' Buradan Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini, laikliği, hukuk devletini, aydınlanma kavramını ödünsüz biçimde savunmak konusunda kararlı olduğumuzu söylüyoruz. Cezalarınız bizi korkutamayacaktır. Yapılan haksızlık ortaya çıkartılacaktır'' diyerek konuşmasını bitirdi.






Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Demir’den Emekçiye Müjde!

Posted: 07 Dec 2014 05:47 AM PST



DİSK Genel İş Sendikası İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Engin Demir, İzelman'da çalışan emekçilerin sosyal haklarının %50 oranında eksik olduğunu belirterek sohbete başladı.
Yönetime geldiklerinde ilk ele aldıkları bu sorunu, hafta içinde yaptıkları protokolle imza altına alarak, işçi lehine çözdüklerini açıkladı.


Demir, ''Toplu sözleşmenin 39-43 ve 47. maddelerindeki %50 eksik faydalanır maddesini düzelttirerek arkadaşlarımızsın maaşlarına brüt 240-250 TL. arası artış sağladık'' dedi.
İşverenle imzalanan bu protokol ile, 2015 yılında yapacakları toplu sözleşme öncesi, işçi arkadaşlarına güven, işverene de özlük haklarına sonuna kadar sahip çıkacakları mesajı vermek istediklerini vurguladı.

2013 yılındaki sözleşmenin bağıtlanması talebiyle işverence YHK'ya gönderildiğini anımsatan Demir, açtıklar davayı yerel mahkemede kazandıklarını, yüksek mahkemenin kararını beklediklerini, Yüksek Hakem Kurulu'nun ellerinden almak istediği grev kararını, yeri ve zamanı geldiğinde kullanmaktan asla vazgeçmeyeceklerini duyurdu.
2015 yılı toplu sözleşmesi için taslak çalışmalarına başladıklarını,
tasarıyı tabana yayarak tartışmaya açacaklarını, bu şekilde işveren karşısına çıkacaklarını söyledi.

Engin Demir, ''Örgütümüz adına yapılan protokol, tüm emekçi dostlarımıza hayırlı olsun. Kazanımlarımızı, sağlık ve mutluluk içinde çoluk çocuğuyla harcasınlar '' diyerek konuşmasını tamamladı.




Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Atılan İşçiler Derhal Geri Alınsın!

Posted: 07 Dec 2014 05:41 AM PST



DİSK Yönetim Kurulu olarak Zet Farma Lojistik'te işten atılan Nakliyat İş üyesi
işçilerin direnişini ziyaret ettik.

Soğuk demeden, yağmur demeden 3 Kasım'dan beri burada direnişlerini sürdüren Nakliyat-İş sendikamıza üye işçi kardeşlerimi konfederasyonumuz DİSK adına selamladım.

Çok zor ve ağır koşullarda, gece gündüz çalışıp evlerine ekmek götürmeye çalışan işçi arkadaşlarım Anayasal haklarını kullanıp Nakliyat-İş sendikamıza üye oldular.

Ancak Anayasa ve yasaları ayaklar altına alan işveren, burada bir sosyal cinayet işledi. 10'u Nakliyat-İş sendikamızın üyesi olmak üzere toplam 12 işçi işten atıldı.
Sendikalı oldukları için işten çıkarılan kardeşlerimizin okula giden çocuklarının alınması gereken defteri var, kitabı var. Bu soğuk havalarda ısınması gereken evleri var. Arkadaşlarımızın tütmesi gereken bacaları, yanması gereken ocakları var! Bu arkadaşlarımızın sadece kendilerine değil, çocuklarına yönelik de bir suç işlenmektedir. Onların gelecekleri çalınmaktadır.

Türkiye'de sendikal hak ve özgürlükler, hem yasal düzenlemeler aracılığıyla, hem de uygulamayla ağır bir biçimde ihlal ediliyor. Her yıl on binlerce işçi, kendi özgür iradeleriyle sendikaya üye olmak istediği için işten atılıyor. Sendikal haklarını kullanan işçiler baskı, tehdit ve hatta şiddet ile karşı karşıya kalıyor. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında DİSK'e bağlı sendikaların direniş çadırlarında bu Anayasal hak için mücadele veriliyor.

Bugün Türkiye'de her yüz işçiden sadece 5'i toplu sözleşme hakkından faydalanıyor. Parası olan işverene Anayasa'yı, yasaları çiğnemek hakkı veriliyor. Sendikal hak ve özgürlükler ayaklar altına alınıyor.

İşverenlere bu sosyal cinayetleri işleme cesaretini veren ise maalesef hükümetin övündüğü yasalardır. 6356 Sayılı Yasa'da yer alan çifte baraj, yetkinin bakanlıktan alınması ve yetki itirazları, işverenlere bu gibi yasadışı, insanlık dışı uygulamalar için cesaret vermektedir. Bu mu demokratikleşme, bu mu sendikal hak ve özgürlükler!

Türkiye'de iş cinayetlerinin en önemli nedenlerinden biri de bu sendika düşmanlığıdır. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınıp alınmadığını denetleyecek olan, işçileri hakları konusunda bilinçlendirecek olan sendikalardır. İşçilerin örgütlenmesine karşı yasalar çıkaranlar, işçilerin sendika gibi bir sendikaya üye olmasını engelleyenler yüzünden Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü ülkedir.

İşverenler Anayasa'yı, yasaları çiğnerken cesaretini kimden alıyor bellidir. Ancak biz cesaretimizi işçi sınıfının birliğinden, mücadelesinden ve dayanışmasından alırız. Burada arkadaşlarımız işçi sınıfının onurlu mücadele tarihine yeni bir destan ekliyorlar. Zat Farma işçilerinin zaferi, işçi sınıfının zaferi olacaktır.

Zet Farma'da ve Türkiye'nin dört bir yanında DİSK'li işçiler baskılara, tehditlere, hukuksuzluğa pabuç bırakmıyorlar. Onurlu Zet Farma işçileri gibi direnerek haklarına sahip çıkıyor.

Onuruyla direnen, adalet isteyen, haksızlık karşısında eğilmeyen bu arkadaşlarımız işbaşı yapana kadar, onlarla kol kola omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu onur mücadelesinin sonuna kadar yanında olacağız.

Zet Farma işçisi yalnız değildir. Atılan işçiler tekrar geri alınana kadar mücadelemiz sürecektir.



Kani Beko
DİSK Genel Başkanı




Geç bunları, anam babam, geç; Geç bunları bir kalem

Posted: 07 Dec 2014 05:36 AM PST




Sn. Banu AVAR yazdı.
"HALK TV'de Tunceliler Vakfı Eski genel başkanı ve CHP'li Gürsel Erol konuşuyor! Sunucu Türkiye Cumhuriyeti'ni yerin dibine batıran bir konuğu sessiz dinliyor.
 Adam "dünyada birçok ülke soykırımlardan ötürü ÖZÜR diledi. " diyor.
 "Devlet Dersim'den özür dilemeli!" diyor.
 "Tunceli adı lağvedilmeli isim DERSİM olmalı" diyor.
"Üniversite adı SEYİT RIZA olmalı" diyor.
Ardından
"Atatürk'ten de özür dilemeliyiz!" diyerek TERS KÖŞE yapıyor...
Sözlerinin tümü Atatürk ilkelerine karşı. Önerilerinin tümü Atatürk'ün yaptıklarını bozmak üstüne ama en o en büyük 'ATATÜRKÇÜ' ve HALK TV ekranlarında..."
***
HALK TV de yayınlanan programı TV'ye bir şey fırlatmamak için kendimi zor tutarak ben de izledim.. Ardından "CHP'li Gürsel Erol" un kimliğini birazcık araştırdım.
"CHP'li Gürsel Erol" Tunceli- Pertek'li Emekli Öğretmen Zeynel Erol'un oğlu.  Eski Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen'in yeğeni. Taşdelen'in Çankaya Belediye Başkanlığı döneminde Çankaya'da Marketlerin haracını topladığı,  Erzincan depremi sonrası "gayri resmi ortaklıklarla"  büyük ihaleler aldığı iddiaları, 'Dersimli Kemal'i kızdırmamak için yüksek sesle dillendirilemiyor..
Bu yöntemlerle palazlanan Gürsel Erol'un; Mayıs 2010 da Deniz Baykal'a düzenlenen operasyonda ve sonrası  'Dersimli Kemal'in CHP ye Genel Başkan seçilmesinde etkin olduğu da biliniyor.
'Dersimli Kemal'in CHP ye Genel Başkan seçilmesi, Gürsel Erol cephesinde  "tanrının yürü ya kulum, seni kim tutar !!!" döneminin de başlangıcı oluyor.
CHP'de "resmi" bir görevi olmayan, CHP'de genel başkan Kemal Kılıçtaroğlu adına gayri resmi olarak "Tek sorumlu başdanışmanı"  olarak sınırsız "yetki" kullanan, partinin bütün büyük il kongrelerine genel başkan adına müdahale eden YF-CHP'nin  "kara kutusu ve kasasının"  Gürsel Erol olduğu söyleniyor.
Gürsel Erol, Bu nedenlerle olsa gerek "Dersimli Kemal'in"  koruması altındadır.
Gürsel Erol Tunceli'nin Çemişgezek ilçesinde yapılması planlanan entegre hastane inşaatıyla ilgili olarak açılan "ihaleye Fesat karıştırma suçu" nedeniyle 5 yıl hapis cezasına mahkûm edilir.
Kesinleşmiş cezaları yapılan indirimlerle 4 yıl 2 aya indirilen Gürsel Erol'un imdadına "Dersimli Kemal"  yetişir. "Türk" kavramının, yeni anayasa da yer almamasını savunan, Anayasa komisyonunun CHP'li üyesi, Atilla Kart, TBMM'de görüşülmekte olan 4. Yargı Paketi içine "İHALEYE FESAT KARIŞTIRMA SUÇU MADDE: 235"'te "İNDİRİM" i öngören bir madde eklenmesi için özel bir yasa teklifi hazırlar.
"Gürsel Erol'u KURTARMA" operasyonu olarak da bilinen bu teklifi, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan TBMM'ye sunar. 4. yargı paketi TBMM de kabul edilir.  Böylece "İHALEYE FESAT KARIŞTIRMA SUÇU" nedeniyle hüküm giyen çok sayıdaki AKP'li, CHP'nin  "Gürsel Erol'u KURTARMA" özel yasasından yararlanarak cezaevine girmekten kurtulur. ( Bilmeyenler öğrensin!  Muhalefet böyle yapılır!!!!)
Gürsel Erol, 2010 Mayıs ayından bu yana yapılan yerel ve genel seçimlerde "aday belirleme" süreçlerinin içinde değil tam ortasında rol alır.  CHP'de yapılan birçok "iş"ve "operasyon"da Gürsel Erol yalnız da değildir.
Erdoğan Toprak…Gürsel Erol…Alper Taşdelen…Ve tabi Doğan Taşdelen; "iş" ve "operasyon"larda  ortaklar. Elbette bu işlerden elde edilen ganimetler de ortak. Başta Ankara olmak üzere CHP'nin güçlü olduğu il ve ilçelerdeki Belediye Başkan adaylıkları ve Milletvekilliği adaylıklarının belirlenmesinde neredeyse Genel Başkandan daha yetkilidirler.
Elbette bu işler öyle vatan millet aşkına yapılmıyor. Bir bedeli var.  Örneğin; İstanbul'daki CHP'li belediye başkanlarından birer milyon lira toplandığı, İzmir'in Buca ilçe belediye başkanlığı için 4,5 milyon lira, Çiğli ilçesi için 4 milyon lira alındığı vb. yalnızca birkaç örnek. Ancak bu paralar parti geliri olarak kayıt edilmiyor. Hani, ANAP döneminde bir söz mahkeme duvarlarında yankılanmıştı "Rüşvetin belgesi mi olur P……..k" .  Aynen öyle.
Gürsel Erol, aynı zamanda "Biz Seyyit Rızanın soyundan geliyoruz" diyecek kadar pervasız, cüretli ve cesurdur.  "Bizim cesaretle siyaset yapacak insanlara ihtiyacımız var. Size bir örnek vereyim; Seyit Rıza yargılama sonrası idam cezası alır ve hâkim sorar 'son isteğin nedir?' diye. Seyit Rıza cevap verir: "Ben sizin yalanlarınızla dolanlarınızla baş edemedim, bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde baş eğmedim, bu da size dert olsun", der. Biz böyle inançlı insanların soyundan geliyoruz. Cesur ve yürekli davranacağız."
……"Bugün Alevi ve Tunceli kökenli bir kadın Diyarbakır Belediye Başkanı.  Bu müthiş bir değişim ve gelişimdir. Bu ülkeyi kuran CHP, ülkenin kuruluş değerlerine sahip çıkarak ve yalnızca bu değerlere bağlı kalarak siyaset yapmamalı."
Anlaşılan o ki, Kemal Kılıçtaroğlu'nun söyleyip isteyip söyleyemediklerini Gürsel Erol'a söyletiyor diyeceğim ama aynı şeyleri "Dersimli Kemal" CHP'li delegelerin, seçmenlerin gözlerinin içine baka baka her gün söylüyor..
Şimdi Atatürkçülüğü kimseler bırakmayan CHP'lilere soralım..
 "Biz Seyyit Rızanın soyundan geliyoruz" diyen, 'Dersimli Kemal'in başdanışmanı MÜTEAHHİT Gürsel Erol;
Osmanlının çöküş döneminde sadrazamların  "Tımarları birer lütuf olarak dağıtılması ve en fazla para verene ihale etmeleri" gibi Milletvekilliği ve Belediye başkanlıklarını "ihale" edecek,
İstanbul'da 2 milyon dolara saray yavrusu ev alacak,
"Üniversite adı SEYİT RIZA olmalı" diyecek,
PKK'lı birinin Diyarbakır Belediye Başkanı seçilmesini "müthiş bir değişim ve gelişim" olarak alkışlayacak,
"CHP'nin ülkenin kuruluş değerlerine sahip çıkmamasını, bu değerlere bağlı kalmamasını"  savunacak,
Seyyit Rızanın soyundan gelen "ihanet erbabı" aday belirleyecek, kesesini dolduracak, bizde büyük bir umutla "CHP'nin iktidar olması için"çabalayacağız!!!  CHP Atatürk'ün partisidir diyerek, tüm bu pisliği yutacağız… ÖYLE Mİ?
Şu anda CHP de Milletvekili olanların bu kirli ilişkileri bilmemeleri olanaksız.. Neden hiç birisi bunları dile getirmez/getiremez?  Seçim öncesi bunların hepsi "Atatürkçü"değil miydi?  Hani bunlar iktidar olunca biz rahat nefes alacaktık?
 Orhan Velinin söylemi ile "Geç bunları, anam babam, geç; Geç bunları bir kalem;"  Biz biliriz yapacağımızı.


Mahmut ÖZYÜREK

Öğretmenler İzmir’i Aydınlattı!

Posted: 07 Dec 2014 05:29 AM PST



Atatürk'ün Başöğretmenliği kabul ettiği 24 Kasım 1928 tarihinin, Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönümünde ''Öğretmenler Günü'' olarak kutlanması kararından sonra, 24 Kasım, 33 yıldır kutlanmakta.

Birleşik Kamu İş Konfederasyonu'na bağlı Eğitim İş Sendikası İzmir Şubeleri, 24 Kasım 2014 Pazartesi akşamı saat 18.00'de, Basmane'deki Fuar 9 Eylül Kapısı önünde toplandı.
Konfederasyona bağlı diğer sendikaların ve Ulusal Eğitim Derneği'nin destek verdiği eylem, meşalelerin yakılmasıyla başladı.

Yürüyüş başlamadan önce, ''NÖĞMEN'' adını verdikleri kahraman, kendi özel kıyafetiyle ortaya çıktı. Eğitim İş 2 Nolu Şube Sekreteri Oğuz Eminoğlu, '' polisin cop ve biber gazına, müdürlerin keyfi uygulamalarına karşı bizin Nöğmen'imiz var. Bundan sonra bize karşı hukuksuz tavır takınırken dikkatli olun'' esprisi yaptı.

Yürüyüşe bazı İzmir milletvekilleri, CHP ve DSP İzmir İl başkanları katıldı. Yürüyüş kolu Gazi Bulvarı üzerinden Konak Meydanı'na ulaştı.

Yürüyüş boyunca, ''Mustafa Kemal'in Öğretmeniyiz, Angaryaya Hayır!, Nöbet Ücreti İstiyoruz, Aksaray'a Değil Eğitime Bütçe'' sloganları atıldı.

Yürüyüş İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde Eğitim İş İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Ömer Değirmenci'nin yaptığı basın açıklamasıyla sona erdi.

Değirmenci, AKP yandaşı sendikanın, toplu görüşmedeki hükümet teklifini kabul etmesi nedeniyle, öğretmenlerin enflasyon farkını alamadığını. Öğretmen maaşlarını AKP hükümetleri döneminde %30 seviyesinde düştüğünü, okullarda öğretmenlerin tuttuğu nöbete ücret verilene kadar mücadelelerini sürdüreceklerini, yapılan hukuksuz uygulamalar sonucu ''Devlet Memuru'' değil de ''Hükümet Memuru'' yaratıldığını, Eğitimde sabahtan akşama yapılan değişikliklerle, tüm okulların imam hatiplere dönüştürülmek istendiğini vurguladı.

Eylem yapılan basın açıklamasının ardından sessizce sona erdi.






Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Emekçiyle Oynayamazsın Erkan Tuncer!

Posted: 07 Dec 2014 05:24 AM PST



DİSK Genel İş Sendikası İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Engin Demir, yaptığı basın açıklamasıyla emekçilere yapılan hukuksuz davranışı kınadı. Personelin 22.11.2014 tarihinde olayı kendilerine aktardığını belirten Demir, aşağıdaki bilgilendirmeyi yaptı.

İzmir Belediyesi otobüs şoförlerinden N.K.M., 21.11.2014 Cuma akşamı saat 20.00'de işini bitirip, otobüsü teslim için Çiğli Garajı'na giderken, Çiğli Belediyesi Meclis Üyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Eshot Encümen Üyesi Erkan Tuncer'in özel aracıyla otobüsünün önü kesilerek, direksiyon başında sigara içtiği ve sarhoş olduğu iddiasıyla durdurulduğunu açıkladı.

Engin Demir, Tuncer'in, hakaret ve tehditlerine karşın; onun sarhoş olduğunu anlayan N.K.M.'nin tartışmaya girmeden kullandığı otobüsü garaja teslim ettiğini söyledi.
Demir, daha sonra dinlenmek için evine giden personel ve olaya tanık şoförün, Eshot 2. Bölge Müdürü İbrahim Albayrak ve Şef Kadir Çelik'in talimatıyla, saat 21.00 civarında evlerinden aldırıldığını, alkol kontrolü için Eshot Çiğli Garajı'na getirildiğini belirtti.

Demir, ''Personelimizi dinlenme saatleri içinde iradeleri dışında zorla işyerine getirterek alkol testi uygulamak, bölge müdürü ve şefin yetkisinde değildir. Yasal olmayan, keyfi bir uygulamadır. Erkan Tuncer'in Eshot Encümeni'nde olmasından kaynaklıdır. Personelimizin dinlenme saatlerinde alkol alabileceği düşünülerek, suçlu duruma düşürmek amaçlanmıştır. Bölge müdürü ve şef, komplo amaçlı bir uygulamaya girmişlerdir. Nihayetinde yapılan test sonucunda; personelimizde 0 promil alkol çıkarak, hevesleri kursaklarında kalmıştır'' dedi.

Emekçinin onuruyla oynatmayacaklarını vurgulayan sendika yönetimi, olayı Eshot Genel Müdür Yardımcısı Ali Ateş ve Daire Başkanı Ceyhun Minareci'ye aktararak, 2. Bölge müdürü ve şef hakkında soruşturma açılmasını istedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'ndan, İbrahim Albayrak ve Kadir Çelik'i görevlerinden almasını isteyen yöneticiler, CHP İzmir İl Örgütü Başkanı Ali Engin'den Erkan Tuncer'i parti disiplin kuruluna sevk etmesini talep ettiler.
Sendika yönetimi, istemlerinin dikkate alınmaması durumunda; emekçiler olarak Erkan Tuncer'i Eshot encümen toplantısına sokmayacaklarını, 2 Bölge Müdürlüğü idari personelinde değişikliğe gidilmemesi durumunda; belirlenecek bir tarihte garajlarda işi durduracaklarını açıkladı.



Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Hiç yorum yok: