Sözcü Haber |
- “Öğretmen Dünyası” Dergisi
- Biz Engel Olmayız!
- Cumhuriyet Düşmanı Yobaz, Kimler Tarafından “Köpekleştirilmiş”?
Posted: 11 Dec 2014 01:18 PM PST Öğretmen Dünyası Dergisi isimli bir dergimiz var. Bu dergi tam 35 yıldır kesintisiz çıkıyor. Eğitim alanının en uzun ömürlü dergisi. Dergi 35 yıl sonra bu ay sonunda gözlerini hayata yumuyor. Ne kadar acı değil mi? Türkiye'de her yıl binlerce öğretmen eğitim ordusuna katılıyor. Eğitim dünyasının öğrenci sayısı da geometrik olarak artıyor; ama, biricik Öğretmen Dünyası Dergisi kör oluyor. Akıl dışı bir olay. Böyle bir olay ancak ve ancak Yeni Türkiye'mizde olur. Öğrenci okumuyor, öğretmen okumuyor, halk okumuyor. Olacağı budur. Bu kör halkı, öğretmeni nasıl okur hale getiririz? Mümkün mü? Bana göre yakın tarihte mümkün değil. Dergi'nin ilk sayısı Ocak 1980'de çıktı. Bugüne dek 420 sayı. Dile kolay. Öncülüğü Zeki ve Ayhan Sarıhan kardeşler yaptılar. Onların, özellikle Zeki'nin, unutulmaz çabaları var. Ben de, arada bir yazdım, yıllarca Danışma Kurulu üyeliği yaptım. Geçen ay elime bir yazı geldi, "yıl sonunda kapanıyoruz" yazıyordu. İçim cız etti. Koca Türkiye bir dergiyi nasıl yaşatamaz dedim ve ağız dolusu küfür ettim. Başka türlü rahatlayamazdım. Geçen hafta Dergi yönetmeni Nazım Mutlu ve arkadaşları son ne yapabiliriz diye, mürekkep yalamış dergiseverleri topladı. Gittik. Herkes yaşamalı dedi. Ancak, mürekkep takımı konuşur ama, bina dışına çıkınca unutur. Kimi devrim olacak sabredelim, kimi seçimleri bekleyelim dedi. Tipik solcu rüyası. Dediler ama, al benden bu kadar para, diyen olmadı. Dergi sorumluları, "biz ekonomiden şikayetçi değiliz, biz okunmamaktan şikayetçiyiz" dediler. İşte burası çok acı. İnsan bin bir emekle ürettiği ürünün ilgi görmesini istiyor. Abone olan okul müdürü ve öğretmenler, hatır için alıyorlar ve paketini açmadan çöp tenekesine atıyorlarmış. Öğretmenler odasına konuyor ve hiçbir öğretmen okumuyormuş. Bir milyon eğitim ordusundan bin kişi okumuyor. Yazıklar olsun. Öğretmenler okumadan okutan yaratık oldular. Eminim, cep telefonunu öğret deseniz uçarlar. Bu dergi sadece öğretmene de hitap etmiyor. Milyonlarca veliye ve milyonlarca yurttaşa hitap ediyor. Böyle bir dergi okunmamaktan kapanıyor. Daha önce de rahmetli Tekışık'ın Çağdaş Eğitim Dergisi kapanmıştı. Bu devlet, yeni dille Yeni Türkiye, ne güne duruyor. Örneğin Kültür Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ikişer bin abone olsa, okullara kitaplıklara gönderse, okumada ilerleme olur diyorum. Oraya buraya binlerce lirayı çöpe atan yetkililer, dergi kapanırsa, kıçlarına kına yaksınlar. Hiç utanmayacaklar mı? Dergi sadece Emre Kongar müsteşar iken 1100 abone görmüş. Kuşkusuz asıl utanacak olanlar, çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenler olmalıdır. Bir değil on binlerce öğretmen okumaya veda etmiş vaziyettedir. Bu ülkenin öğretmeni okumaz, öğretim üyesi okumaz, hakimi savcısı okumaz, mühendisi hekimi okumaz. Sadece cep telefonu, internet, televizyon ve otomobil kültürüyle yetinen bu aymazlarla Yeni Türkiye nereye gidecektir! Ekonomik büyüklükte 17. sıradayız. Buna şükür edelim mi? İnsani gelişmişlikte 69. sıradayız. Cehalet kuyusuna düşmüş bu ülke ekonomik yönden de daha ileriye gidemez. Aramızda zengin cahiller var. Hangimiz, okuyanlar için diyoruz, onlarla birlikte olmak ister. Türkiye de öyle olacak. Bir süre sonra petrol zengini Arap ülkeleri arasında olacağız. M. Kemal'le başlayan dogmalardan sıyrılma çabamız adım adım duruyor. Öğretmen Dünyası Dergisi bir çıra gibi belli bir bölgeyi aydınlatıyordu. Artık o da ay sonunda ömrünü tamamlayıp öteki dünyaya göçüyor. Başta Ulusal Eğitim Derneği Onursal Başkanı ve Dergi'nin baş emekçisi Zeki olmak üzere, Dergi'nin sahibi Ulusal Eğitim Derneği yönetimine, Dergi'nin gelmiş geçmiş ve bugünkü yöneticilerine teşekkür ediyorum. Bu da gelir geçer. Hükümet yetkililerini, öğretmen, öğrenci ve velileri kınıyorum. Hepinize iyi uykular diliyorum. Prof. Dr. Tahir HATİPOĞLU |
Posted: 11 Dec 2014 01:14 PM PST Namık Kemal Lisesi Onur Kurulu, ''Engelliler Haftası'' nedeniyle; arkadaşlarının engellilerin sorunlarını ve engellilerin kendilerinden beklentilerini daha iyi öğrenebilmeleri için okulun Hasan Ali Yücel Toplantı Salonu'nda söyleşi düzenledi. Etkinliğin konuşmacıları, Çağdaş Görmeyenler Derneği Kurucu Genel Başkanı Celil Urhan, Çağdaş Özürlüler Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hafize Başer ve Ataması Yapılmayan Sosyal Bilgiler Öğretmeni Buse Çevirci idi. Hafize Başer, binanın eski ve tarihi olması nedeniyle; engelli ve yaşlı tutunma barları ve asansör olmadığı için, onur kurulu öğrencilerinin yardımıyla salondaki yerini alabildi. Aynı zamanda söyleşiyi de yöneten Celil Urhan, ''Her zaman, her yerde olması gerektiği için, ilk söz hakkını kadın konuşmacı Hafize Başer'e veriyorum '' dedi. Başer konuşmasına, Milli Eğitim Müdürlüğü'nün tüm okullarda engelli ve yaşlılarımız için tutunma barları yapılması konusunda çağrıda bulunarak başladı. Oğlu ilkokul öğrencisiyken, arkadaşları annesinin engelli olması nedeniyle, onunla alay ettikleri için, oğlu kendisinin okula gelmesini istemediğini, sınıf öğretmeniyle yaptıkları görüşme sonrası, sorunu birlikte aştıklarını, öğretmeninin kendisini sınıfa getirtmesi, başarılarından söz etmesi ve arkadaşlarına alkışlatması nedeniyle bu sorunu aştıklarını. Çocukların ve gençlerin kendi yakınlarının da engelli olabileceğini düşünerek, engelli ve yakınlarına acımasız davranmamalarını anlattı. Celil Urhan engelli nüfusunun, ülkemizin %30'unu ilgilendiren bir sorun olduğunu, ''Engellilerle birlikte olduğumuzu unutmadan, onları toplumun bir parçası olduğu gerçeğini daima anımsayarak ortak yaşamımızı sürdürmeliyiz'' dedi. Buse çevirci, Celil Urhan'ın kaleme aldığı, ''Yarım Saatlik Karanlık'' başlıklı makalesini okudu. Konusu, görenlerin, görmeyenlerin yaşadığı sıkıntıyı anlayabilmeleri için yarım saatliğine karanlıkta yemek yemeleriydi. Öğrencilerin dikkatini çeken makale oldukça anlamlıydı. Celil Urhan, hazırlayıp geldiği Brail Alfabesi ile yazılmış kabartma yazı örneklerini öğrencilere dağıttı. Öğrencilere harfleri tanıttı. Metinleri okuduktan sonra davet ederlerse okula gelebileceğini söyledi. İsteyenlerin kendisini, istedikleri gün ve saatte Çağdaş Görmeyenler Derneği'nde bulabileceğini aktardı. Onur Kurulu Öğrencileri Berk Pişkin, Devran Polat, Semiha Nezir, Özlem Taş, Ataberk Çetinbaş ve Altuğ Öztürk, öğretmen Mete Polat'ın getirdiği çiçekleri Müdür Baş Yardımcısı Almet Güngör eşliğinde konuşmacılara sundular. Böyle bir etkinlikle kendilerinin sorunlarını öğrencilere anlatma fırsatı yarattığı için Okul Müdürü Reha Karasu ve idarecilerine, onur kurulu üyelerine teşekkür eden konuşmacılar, öğrencilerin ihtiyaç duyduklarında; 24 saat kendilerini arayabileceklerini belirterek okuldan ayrıldılar. Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY |
Cumhuriyet Düşmanı Yobaz, Kimler Tarafından “Köpekleştirilmiş”? Posted: 11 Dec 2014 01:10 PM PST Her konuşmasında, her yazısında Türk devrimine, Atatürk ve Cumhuriyet'e sövmeyi İBADEThaline getirmiş olan, Cumhuriyet düşmanı yobazın biri, TBMM İnsan Kaynakları Başkanlığı davetiyle meclis personeline verdiği "Hazreti Mevlana'yı Anlamak" konulu konferansta, Mustafa Kemal'in 1 Kasım 1928'de yaptığı 'Harf Devrimi' hakkında, "İnkilap ne demek biliyor musunuz 'Köpekleştirme' demektir. Bu memlekette inkilap (köpekleştirme) yapılmıştır. Dünyanın en büyük kütüphane cinayeti 1928'de Türkiye'de olmuştur. Bir gecede Türkiye'nin kitapları okunmaz hale gelmiştir" "Bu mübarek Meclis'in çatısı altında söylüyorum. Ne dediğimi de biliyorum ben hukukçuyum. Bir gecede bütün Türkiye'nin kitapları okunmaz hale gelmiştir" Daha önce de AK-TRT de yapılan bir program da "Hamile kadınlar sokağa çıkmasın"sözüyle "Emevi" dinsizliğinin zehrini "Tramvay Demokrasisinin" kendine sunduğu olanaklardan yararlanarak kusmuştu bu zat. Mustafa Kemal ATATÜRK'ün kurduğu TBMM çatısı altında Türk devrimine ve Cumhuriyete karşı yapılan bu haysiyetsiz ve haince saldırı, aslında Türk ulusuna karşı yapılmış alçakça bir saldırı ve ihanettir Bu bedevi kılıklı, karanlık beyinli, Cumhuriyet düşmanı yobazın 1928 Harf Devrimini kastederek "Bir gecede bütün Türkiye'nin kitapları okunmaz hale gelmiştir" iddiasının arkasında kimler var. Başka bir söylemle 90 yıldır biriktirdikleri kini bu gün ortamını bulunca hayâsızca kusanların sözcüsü, Cumhuriyet düşmanı yobaz kimler tarafından "köpekleştirilmiş" ve sahaya sürülmüştür? Bu sorunun yanıtını arayalım. Öncelikle belirtelim Yalnızca Türkiye'de değil, tüm dünyada Şeriatçı, gerici hareketlerin kaynağı onu yaratan, palazlandıran ve besleyen emperyalist Batıdır. Bu nedenle de Türk Devrimi ve Atatürk düşmanlığının ana karargâhı emperyalist merkezlerdir. Onlardan bağımsız Türkiye ve Atatürk düşmanlığı düşünülemez. Emperyalizme karşı tam bağımsızlığı ve ulusal egemenliği tek gerçek kurtuluş yolu olarak hedefleyen milliyetçi uyanış ortaya çıktığında Batının elindeki tek silah şeriatçı hareketlerdir. TBMM çatısı altında TBMM'ni kuran Mustafa Kemal ATATÜRK ve Türk devrimine yapılan haysiyetsiz ve haince saldırının gerçek nedeni budur. Emperyalistlerin bu topraklarda Mustafa Kemal'e yenilmiş olması, yalnızca Türkiye'nin bağımsızlığını değil, tüm mazlum ulusların bağımsızlığını kazanabileceğinin işaret fişeği, müjdecisi olmuştur. Mustafa Kemal'in laik Cumhuriyet'i kurması, yaptığı köklü devrimlerle egemenliğin Tanrı'dan alınıp millete verilmesi, kuldan vatandaş, ümmetten millet yaratılması ve buna yönelik bütünlüklü devrimler, Batılı yağmacıların uykularını kaçırmıştır. Batılılarda, Batıcılarda ve İslamcı gericilerde Atatürk kadar travma yaratan başka bir kişilik yoktur. Onlar için Mustafa Kemal Emperyalizmi yenen, bağımsız bir devlet kurmayı gerçekleştiren bir kâbustur. Bu nedenle Emperyalist batı Mustafa Kemal Atatürk' ü asla affetmemiştir. Emperyalizm Dün de, bugün de, el etek öpmekten, başını kaldıramayan, "köpekleştirilmiş", devşirilmiş, ulusal bilinç ve onur yoksunu yobaz sürüsünü, Türk devrimine ve devrimin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk'e karşı hep kullandılar ve kullanmaktadırlar. Türk Devrimi ve Atatürk düşmanlığının ana karargâhı emperyalist merkezler yalnızca devşirilmiş, omurgasız, ulusal onur ve ahlak yoksunu kıt beyinli "köpekleştirilmiş" yobazları kullanmakla yetinmediler. Kendi istihbarat örgütlerince üretilen, kaynağı ve gerçekliği olmayan bilgileri kendi sözcüleri aracılığı ile dillendirerek ve merdiven altı aydın müsveddelerinin, devşirdikleri piyonlarının kullanımına sundular. Peki neden? Sorunun yanıtını Mustafa Kemal Atatürk veriyor. Mustafa Kemal Atatürk: "Biz hakkımızı korumak, bağımsızlığımızı güven altına almak için, toptan bizi yok etmek isteyen kapitalizme ve bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı milletçe savaşmayı uygun gören bir doktrini izleyen insanlarız. Biz Batı emperyalistlerine karşı bağımsızlığımızı korumakla kalmıyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerinin güçleri ve bilinen her vasıtası ile Türk ulusunu emperyalizme araç olarak kullanmak isteyenlere engel oluyoruz. Bununla bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyoruz." İşte emperyalizmin ve onlar tarafından devşirilmiş yobaz sürüsünün Şizofrenik bir gözü dönmüşlükle Mustafa Kemal Atatürk'e, Türk devrimine, Kemalist Cumhuriyete saldırılarının kaynağı budur. Bu saldırılar yeni ve ilk kez yapılıyor da değildir. EMPERYALİST YAĞMACILIĞIN kurnaz sözcülerinin, Mustafa Kemal Atatürk'e, Türk devrimine, Kemalist Cumhuriyete saldırılarından yalnızca birkaç örnek verelim. ABD'li senatör Upshow'un,1927 yılında ABD Senatosu'nda, Lozan hakkında yaptığı konuşması. Aynen aktarıyorum: "Lozan Antlaşması, Timurlenk kadar hunhar, Korkunç İvan kadar sefil ve kafatasları piramidi üzerine oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatör' ün zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar, savaştan bıkmış bir dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik anlaşmayı kabul ettirmiştir. Buna her yerde 'Türk Zaferi' dediler." Bir başka Amerikalı parlamenter senatör King aynı yıl senatoda yaptığı konuşmada, Türkiye'de kapitülasyonların kaldırılmış olmasının, uluslararası anlaşmalara aykırı olduğunu söyleyerek; "Türkler cahil, fanatik ve nefret dolu insanlardır" diyordu. Harvard Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Profesörlerinden Albert B.Hart, öğretim üyeleri arasında topladığı 107 imzalı bir metni, senatörlere ve hükümet yetkililerine göndermişti. Bu metinde şunlar yazılıdır: "Türklerin Avrupa ve uygar uluslar çerçevesinde yeri yoktur. Kemalist rejim mutlaka çökecek ve milliyetçi Türk Hükümeti'nin amaçları asla gerçekleşmeyecektir" İngilizlerin çok saygı duydukları, yaşlı Başbakanları Gladstone, 19.yüzyıl sonlarında Türkler için şunları söylüyordu: "İnsanlığın tek insanlık dışı tipi Türklerdir." 1919 yılında İngiltere Başbakanı Lloyd George'un görüşleri ise şöyleydi: "Türkler, ulus olmak bir yana, bir sürüdür. Devlet kurmalarının ihtimali bile yoktur... Yağmacı bir topluluk olan Türkler, bir insanlık kanseri, kötü yönettikleri toprakların etine işlemiş bir yaradır." Konrad Adenauer Vakfı'nın Türkiye Danışmanı, Alman Dışişleri Bakanlığı'nın finanse ettiği Alman Doğu Enstitüsü'nün Müdürü Udo Steinbach, 15 Eylül 1998 günü Lingen Akademisi'nde verdiği konferansta şunları söyledi: "Sorun, Atatürk'ün bir paşa fermanıyla yarattığı yapay ürün Türk Devleti ve Türk ulusudur. Sorun, Kemalizm ve Kemalizm'in ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur. Böyle bir ulus yoktur. Olmadığını Türkiye'de yaşayan Türk–Kürt, Müslüman–laik, Alevi–devlet çatışmalarında görmekteyiz. Bu uyduruk ulusu Atatürk nasıl kurdu? Önce Ermenileri yok ettiler, sonra da Rumları. Kürtleri bugüne dek neden yok etmediler bilinmez." "CIA İstasyon Şefi" Paul Henze, 1933 yılında bir rapor hazırlıyor : "21. Yüzyıla Doğru Türkiye". Ve şu "sav"ları savunuyor: "Atatürk ilkeleri soğuk savaş döneminde görevini yapmıştır; ama "yenidünya düzeni" ile birlikte gerekliliği de kalmamıştır. "Klasik Atatürkçülük" ölmüştür. Aydınların imam-hatip okulları konusundaki endişeleri yersizdir. İran ve Arap parası ile desteklenen köktendincilik, Türkiye için ciddi bir tehlike değildir. Atatürk'e "deccal" diyen Said-i Nursi ve Nurcular ilericidir.. Nakşibendiler geriye dönük değillerdir; Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile bağlantıyı sağlayabilirler..." İngiliz derin devletinden Andrew Duff, Eylül 2005'te şöyle demiş: "Türkiye Avrupa'nın gerçek partneri olabilmek için klasik milliyetçi Kemalizm'le mücadele etmelidir. Devletin gücü azaltılmalıdır. Kemalizm reforme edilmeli ve bu eski liderin fotoğrafları kamu binalarının duvarlarından indirilmelidir. Türkiye artık Kemalizm'de değişme gereğiyle yüzleşmeli. Sadece yasalar, anayasa değil, Kemalizm kültürü ve felsefesi de değişmeli. Türkiye'nin, merkeziyetçi yönetim yapısından adem-i merkeziyetçi (yani federatif yapı) yapıya geçmeye ihtiyacı var. Diyarbakır'da bölgesel otonomiye varacak şekilde merkeziyetçi yapının değişmesi iyi olur. Bunu sadece Güneydoğu için değil diğer bölgeler için de öneriyorum." Emperyalizmin sözcülerinden Reiner Albert, Almanya'nın Mannheim kentinde Katolik Teoloji Fakültesi'nde "dinler ve kültürler arası diyalog" dersleri verirken şöyle diyor: "Türklerin Almanya'ya uyum sağlayamamalarının en büyük sorumlusu, Türkiye'de aldıkları Kemalist eğitimdir. Farklılıklara karşı son derece hoşgörüsüz bir ideoloji olan Kemalizm insanları ister istemez, Almanya'ya karşı mesafeli, hatta düşman yapıyor". Batının, EMPERYALİST YAĞMACILIĞIN kurnaz sözcülerinin, Anadolu'yu sömürgeleştirme projesi olan Sevr'i yırtıp atan, bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk'e her alanda ve her anlamda saldırmaları anlaşılabilir bir durumdur. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk Emperyalistlerin yalnızca Anadolu'daki oyunlarını bozmakla kalmamış, aynı zamanda tüm mazlum uluslara kurtuluş yolunu göstermiştir. Şöyle diyordu Mustafa Kemâl ATATÜRK: "... Türkiye'nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nâm ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve çabuk biterdi.... Müdafaa ettiği dava bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın davasıdır..." Peki, EMPERYALİST YAĞMACILIĞIN kurnaz sözcüleri ve tetikçileri ile aynı dili kullanan, Emperyalizme yaltaklanan, emperyalizmin uşaklığına soyunan, ulusal onur ve ahlak yoksunu kıt beyinli "köpekleştirilmiş" yobaz Mustafa Kemal Atatürk'e neden saldırır? Türkçe sözlükte "köpekleşme": "Onurunu yitirip yaltaklanmak" olarak açıklanıyor. İslam'ı Hıristiyanlığın emrine yani emperyalizminin hizmetine verme onursuzluğunu yapan, batı merkezli şer odaklarının yörüngesinden çıkamayan, emperyalist merkezlere yaltaklanan onursuz yobaz "köpekleşmiş" tir. Emperyalist yağmacılar tarafından sahiplenilip köpekleştirilen kıt beyinli yobazın emperyalistlere yani sahiplerine saldırması eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu nedenle Sahiplerine onursuzca yaltaklanıp Mustafa Kemal Atatürk'e saldırmaktadır… Bizim buralarda biz söz vardır. "köpek bok yemekten vazgeçmez". Mahmut ÖZYÜREK Alıntılar: "Amerika, NATO ve Türkiye" Prof.Dr. Türkaya Ataöv. Emin Değer "Oltadaki Balık" Çınar Araştırma 5. Bask |
You are subscribed to email updates from Sözcü Haber To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 1600 Amphitheatre Parkway, Mountain View, CA 94043, United States |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder