GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 22 Aralık 2014 Pazartesi 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


Emperyalizmin Taşeronları Boşa Umutlanmasınlar

Posted: 21 Dec 2014 06:20 AM PST



Eğitim-İş Sendikasının, "Laik Eğitim ve Emeğe Saygı" adı altında 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu hatırlatmak, Türkiye'deki emek sömürüsünü teşhir etmek ve eğitimde yaşanan erozyona dikkat çekmek amacıyla başlattığı yürüyüşün son durağı olarak 20.12.2014 tarihinde, Ankara'ya gelerek, Milli Eğitim bakanlığı önünde yapacağı Basın Açıklamasına Tandoğan'da polis TOMA'lardan sıkılan tazyikli su ve biber gazları ile acımasızca saldırdı.

Eğitim İş Sendikası Genel Başkanı Veli DEMİR ve 100'ü aşkın eğitim emekçisi kanunsuz bir şekilde gözaltına alındı.

Bu saldırı yalnızca demokratik hakkını kullanan eğitim emekçilerinin örgütlü gücü olan Eğitim-İş e karşı yapılmış bir saldırı değil, ekonomik-demokratik hak ve istekleri için ayağa kalkan, direnen tüm halkın hak ve özgürlüklerine yönelik azgınlaşmış bir saldırı ve gözdağıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devletini dini söylemleri kullanarak dinci - faşist temelde, emperyalist yağmacılar ve büyük yerli işbirlikçileri için yeniden organize eden gerici, faşist AKP iktidarı;

Kamu alanlarını özelleştiriyor, çalışanların ise güvencesiz bir yaşamı kabul etmelerini istiyorlar. Başta Sağlık ve eğitim alanında uyguladıkları politikalar sadece bu alanda çalışan memurlara değil tüm halkın haklarına yönelik bir yok etme eylemidir, halkın daha çok yoksullaşmasına dönüktür. Bu nedenle 17-20 Aralık ta başlatılan Eğitim emekçilerinin mücadelesi onurlu bir mücadeledir, halkın mücadelesidir.

Hemen hemen her barışçıl demokratik gösteriye panzerler, gaz bombaları, plastik ve gerçek mermiler ve coplarla saldıran, göstericileri linç eden, yaralayan ve gözaltına alınanları işkenceden geçiren, demokrasi maskeli dinci faşist vahşetin vurucu gücü olarak görev yapan polis güçleri ve özel harekât komandoları Eğitim-İş eylemine ölçüsüz bir azgınlıkla saldırmışlardır.

12 yıldır ülkemizi yöneten AKP, uyguladığı ekonomi politikaları ile yoksul halkımızı; işçimizi, çiftçimizi, esnafımızı, memurumuzu ve diğer emekçilerimizi daha da yoksullaştırmış ve köleleştirmiştir. Emekçilerin kazanılmış birçok hakkı gasp edilmiş, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri özelleştirilerek piyasacı bir ekonomiye terkedilmiştir. Eğitim bilimsellikten uzaklaştırılmış, emekçilerimiz yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Yoksulluk ve sömürü her geçen gün artmaktadır. Kentler ve doğa yağmalanıyor, yoksulların evleri başına yıkılıyor. İşçi grevleri yasaklanıyor, direnenlere tahammül edilemiyor. AKP patronların, emperyalistlerin yanında yoksulların, emekçilerin karşısında yer alıyor.

Özellikle 12 Eylül 1980'den bu yana toplumsal uyanışı engellemek amacıyla başta sendikal örgütlenme olmak üzere yaşamın tüm mücadele alanlarında örgütlülüğü belirsizleştirilmiştir. Bu sayede emekçiler, kendi ekonomik-demokratik örgütlülükleri olan sendikalardan ve sınıf örgütlerinden çeşitli yöntemlerle soğutulmuş, örgütlülüğe güvensizlik oluşturulmuştur. Böylece toplumsal uyanışın öncü gücü olan emek güçlerinin örgütlenmesinin önüne geçilmiştir.

AKP'nin mayasında halk düşmanlığı, sahtekârlık, yalan ve faşizm vardır. AKP yalan söylüyor çünkü tüm politikaları iflas etmiş durumda. AKP sıkışıyor, sıkıştıkça en çok koktuğu yere, sokağa, meydanlara çıkan yoksullara, işçilere, üniversitelilere, aydınlara, öğretmenlere, sanatçılara saldırıyor. AKP toplumu baskı altına almak için fırsat buldukça yasaklara başvuruyor.

Çok açık ki AKP kendisine biat eden, AKP'nin koyduğu kurallara göre yaşayan, ses çıkarmayan, hakkını aramayan, gerici bir toplum istiyor. Böylesine bir eğitim sisteminin yaratılmasına karşı duran eğitim emekçilerine yapılan şiddetin altında yatan temel neden budur. AKP, iktidarını yasaklarla ve faşist terörü dizginsiz biçimde kullanarak korumaya çalışıyor. AKP'de biliyor ki iktidarını ancak, örgütlü güçleri ile sokağa çıkanlar sarsabilir, halk düşmanı politikalarını durdurabilir.

Eğitim emekçilerinin, biliminin ışığında, bilimin aydınlattığı korkusuz yürekleriyle düzenledikleri Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşünü TOMA, tazyikli su, biber gazı ile geriletilmiş olduklarını sanan Emperyalizmin taşeronları boşa umutlanmasınlar

Onlarca yıldır ağır bedeller ödeyerek, büyük mücadeleler sonucunda kazandığımız ve hiçbirisini egemenlerin bağışı olarak göremeyeceğimiz haklarımıza, ülkemizin ve ulusumuzun bağımsızlığına sahip çıkacağız. Ne bu ülke bize birilerince hibe edilmiştir. Ne de ekonomik, demokratik haklarımız biz verilmiş ve gereğinde kolayca elimizden alınabilecek 'tasarruf tedbiri'dir.

AKP İktidarının dinci faşizmi karşısındaki, ulusal bağımsızlık, emek, demokrasi, laik eğitim mücadelemizi daha çok büyüterek sürdüreceğiz.



YÖNETİM KURULU ADINA: 
Mahmut ÖZYÜREK

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

Eğitimde Bugünkü Durum ve Görevlerimiz!

Posted: 21 Dec 2014 06:14 AM PST



Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi 27 Aralık Cumartesi günü saat 14.00'te Salepçioğlu İşhanı K.3 No: 302 Kemeraltı adresindeki dernek binasında aşağıdaki etkinliği düzenleyecektir.

Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi

EĞİTİMDE BUGÜNKÜ DURUM VE GÖREVLERİMİZ!

KONUŞMACILAR

Nazım Mutlu (Ulusal Eğitim Derneği Genel Başkanı)

Hüseyin Çalışkan (Eğitim İş İzmir 3 Nolu Şube Başkanı)

YÖNETEN

Osman Gazi Oktay (Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şube Bşk)

-Öğretmen Dünyası Dergisi'nin son durumunun değerlendirilmesi.

-KOKTEYL

Onurlandırmanızı bekleriz.

Balkan Turu

Posted: 21 Dec 2014 06:09 AM PST

YUNANİSTAN, ARNAVUTLUK, MAKEDONYA, BULGARİSTAN TURU

7 GECE 8 GÜN ( İZMİR'DEN İZMİR'E ) - 4 ÜLKE GEZİSİ

Kavala, Selanik, Kalanbaka, Yanya, Konitsa, Tiran, Ohrid, Manastır, Tetova, Üsküp, Sofya, Plovdiv

EXTRA TUR YOKTUR !!! 



1.GÜN : İzmir – İpsala – Kavala – Selanik ( Yunanistan )

İzmir'den akşam saat 22.00 da hareket ediyoruz. Konforlu geçen gece yolculuğunun ardından sabah saatlerinde İpsala Kapısında oluyoruz. Pasaport ve gümrük işlemlerini tamamlayarak Selanik'e varıyoruz. Panaromik şehir turu ; kordon, beyaz kule, döner kule , fuar meydanı, Osmanlı ve Bizans eserleri, Yunanistan'ın en büyük katedrali olan Aya Dimitros katedrali, Büyük İskender heykeli, Hamza Bey camii, E.Venezelo - P.Konstantin heykelleri, Vardar, Makedonia, Aristoteles, Elefterios meydanları görülecek yerler arasındadır. Tur bitiminde Ulu Önder Atatürk'ün evini ziyaret ediyor ve otelimize yerleşiyoruz. Akşam dileyen misafirlerimiz ile olarak taverna turuna katılma imkanı, Leziz yemekler, Yunan müziği ve buzuki eşliğinde sınırsız eğlence ( extra ) SELANİK KONAKLAMA

2.GÜN : Selanik, Kalanbaka, Yanya ( Yunanistan )

Sabah Kahvaltımızın ardından Kalanbaka'ya doğru hareket ediyoruz. Ünlü Meteora Kayalıkları üzerinde kurulmuş olan manastırlarıyla dikkat çeken kasaba, tarihi anlamda oldukça zengin. Sokaklarında gezerken dikkatinizi çeken evlerin mimarisinden kayalıklar üzerinde inşa edilmiş manastırları görerek öğle yemeğimizi Kalanbaka'da alıyoruz. Öğleden sonra Yanya'ya geçiyoruz. Yanya şehir turumuz sırası ile Kanlı Çeşme Camii, Arslan Paşa Camii ve şehrin Osmanlı'dan günümüze kalan kale içini gezdikten sonra arzu eden konuklarımız ile adını Tepedelen'li Ali Paşa'dan alan Ali Paşa adasına geçiyoruz, bu şirin ada turumuzun sonrasında 2 gece konaklama yapacağımız otelimize yerleşiyoruz.

3.GÜN : Yanya, Konitsa, HÜSEYİN VE TURABİ BABA TEKGELERİ - Yanya ( Yunanistan )

Sabah Kahvaltımızın ardından Konitsa'ya doğru hareket ediyoruz. 15. yüzyılda Konitsa Osmanlı hakimiyetine girmiştir ve Yanya Sancak parçası haline gelmiştir. Konitsa'da yapacağımız Tarihi Osmanlı Köprüsü ziyareti ve Tourkiko Tzami (Türk Camisi) olarak anılan ve uzun zaman önce depremde zarar gören bu camii görme fırsatımız oluyor. Konitsa gezimizi tamamladıktan sonra Kalpaki üzerinden Yanya'ya dönüyoruz. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.

4.GÜN : Dures, Tiran ( Arnavutluk )

Sabah kahvaltı sonrası Yanya'dan ayrılıp Arnavutluk sınırından geçip Tiran'a doğru yola çıkıyoruz. Öğle yemeğimizi Dures şehrinde aldıktan sonra Arnavutluk başkenti Tiran'ı ziyaret ediyoruz. Tiran şehir turumuzda; Ethem Bey Camii, Saat Kulesi, İskender Bey Heykeli ve Meydanı, Janna Nehri görülecek yerler arasındadır. Gezilerimizi tamamladıktan sonra otelimize yerleşiyoruz. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.

5.GÜN : Tiran ( Arnavutluk ), Ohrid, Manastır ( Makedonya )

Sabah kahvaltı sonrası Manastır'a doğru yola çıkıyoruz. Unecco Dünya Mirası listesindeki Ohrid, Gölü Tipik çarşısı, Osmanlı evleri, Haydar Paşa, Ali Paşa, Hacı Turgut Camileri, St. Panteleymon Ortodoks kilisesini, Sarı Saltık Tekkesi(Aya Naum) Aya Sofia Kilisesini ve Roma Tiyatrosunu, Çınar meydanın ardından öğle yemeğimizi Ohrid'de alıyoruz. Ohrid gezimizin ardından Balkanlar'ın en eski şehirlerinden biri olan, Makedonya'nın tarih ve kültür cenneti Manastır'a (Bitola) varıyoruz. Makedonca'da da Manastır anlamına gelen `Bitola' adıyla anılan bu güzel şehri tanıtan turumuzda Şirok Sokağı, Eski Çarşı (Osmanlı Bedesteni), Yeni Cami ve İshak Çelebi Cami göreceğimiz yerler arasında. Manastır'da ayrıca Mustafa Kemal Atatürk'ün mezun olduğu İdadiyi (Askeri Lise) ve buradaki Atatürk Müzesi'ni de ziyaret etme şansını bulacağız. Manastır'da serbest zamanın ardından, 1908 yılında Enver Bey ile beraber dağa çıkan ve II. Abdülhamid'in meşrutiyeti yeniden ilan etmesiyle sonuçlanan Jön Türk Devrimi'nin öncülerinden Niyazi Bey'in memleketi olan Resne'de Niyazi Bey'in Fransa'daki Château de Chenonceau'yu örnek alarak yaptırdığı evi ziyaret edeceğiz. Gezilerimizi tamamladıktan sonra Ohrid'e geri dönüyoruz.Akşam yemeği ve konaklama otelimizde.

6.GÜN : Ohrid, Tetova SERSEM ALİ BABA TEKKESİ , Üsküp ( Makedonya )

Sabah Kahvaltımızın ardından, Üsküp'e doğru yola çıkıyoruz. Yolumuzun üzerinde bulunan Makedonya şehirlerinin içerisinde en sevimlisi olan Tetova diğer ismi ile Kalkandelen'i ziyaret ediyoruz. Şar dağı eteklerinde kurulmuş olan bu oksijen doposu olan şehirde, farklı mimari yapısı ve renk cümbüşüyle Alaca Camii ziyareti yapıyoruz. Kalem işi süslemelere sahip olan bu camiinin Avrupa'da başka bir örneği yoktur. Yine şehirde ziyaret edeceğimiz en öneli yer Sersem Ali Baba Tekkesidir. 1538 yılında Sersem Ali Baba veya Server Ali Baba adlarıyla anılan Bektaşi babası tarafından kurulmuştur. Tetova gezimizi tamamlayıp Üsküp'e geçiyoruz. Yahya Kemal Beyatlı'nın doğduğu şehir olan Üsküp'te turumuza başlıyoruz. Üsküp'te Tarih boyunca şehrin ticari faaliyetlerinin merkezi olan ve günümüzde de önemini yitirmemiş, Taş Sokakları ve Tarihi binaları ile Türk çarşısı, Çarşıdaki kuyumcular sokağı, Davut Paşa Külliyesi, Mustafa Paşa Camii, Yahya Paşa Camii, Sultan Murat Camii, İsa Bey Camii, Çifte Hamam, Sulu Han, Kapan Han, Kurşunlu Han ve devamında 16.yy'dan kalma 2.Sultan Murat tarafından başlatılan, Fatih Sultan Mehmet tarafından bitirilmiş olan Vardar nehri üzerine kurulu Taş Köprü ile başlıyoruz. Devamında Üsküp Meydanı, yapımı Yunanistan ile diplomatik sorun olan devasa Büyük İskender heykeli, Kral Samuel heykeli, Rahibe Teresa Anıtı, Rahibe Teresa'nın Evi görülecek yerler arasındadır. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde. Dileyen misafirlerimizle Muhteşem Makedon gecesine katılıyoruz.

7.GÜN : Üsküp ( Makedonya ), Sofya ( Bulgaristan )

Sabah kahvaltı sonrası Sofya'ya doğru yola çıkıyoruz. Öğle saatlerinde Sofya'da oluyoruz ve öğle yemeğimizin ardından şehir turu yapıyoruz; St. Nedelya kilisesi, Rotonda Kilisesi, Rus Kilise'si, Aya Sofya Kilise'si, Aleksander Nevski Katedrali Başbakanlık, Parlamento, Sofya Üniversitesi, NDK Ulusal Kültür Sarayı görülecek yerler arasındadır. Şehirde vereceğimiz zamanın ardından otelimize yerleşiyoruz. Akşam yemeği ve konaklama otelimizde. 8.GÜN : Sofya, Polovdiv ( Bulgaristan ), TÜRKİYE Sabah kahvaltısının ardından Sofya'dan ayrılıp Plovdiv'e devam ediyoruz. Plovdiv'de vereceğimiz öğle yemeğimizin ardından şehir turu yapıyoruz. Kapıkule sınır kapısından Türkiye'ye giriş yapıyoruz. Akşam saatlerinde turumuzu sonlandırıyoruz. Bir başka turlarda görüşmek dileğiyle …

ÜCRETE DAHİL OLAN HİZMETLER * 7 Gece Otellerde Konaklama - 7 Sabah Kahvaltısı – 7 Akşam yemeği * Lüks Otobüsler İle Ulaşım, İkramlar * Tüm Geziler * Rehberlik Hizmetleri

ÜCRETE DAHİL OLMAYAN HİZMETLER * Tüm Öğlen Yemekleri * Yemeklerde alınan içecekler * Seyahat Sigortası ( 15.€ ) * Müze ve Ören Yeri Girişleri * Yurtdışı Çıkış Harcı 15.TL * Özel düzenlenen Tekne turları – Bölge eğlence geceleri * Vize ücreti ( YEŞİL PASAPORTA VİZE YOKTUR )


Kamu Düzeni Dinamitlenmek İstenmektedir!

Posted: 21 Dec 2014 06:03 AM PST



AKP hükümetinin hazırlayıp Meclis'e sunduğu, "İç Güvenlik Reformu Paketi" diye bilinen 43 maddelik "Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" görüşülmektedir.

Hükümetin bu tasarısı özellikle hükümet karşıtı, muhalif demokratik gösterilere ilişkin yeni düzenleme ve yasaklar içeriyor. Temel insan hakları keyfi sınırlandırmalara tabii tutularak önleme gözaltısı adı altında 24-48 saat gözaltı yetkisi veriliyor. Polis tarafından "potansiyel suçlu" olarak görülenler, "makul şüphe" adı altında evleri basılabilecek, hiçbir gerekçe göstermeksizin gözaltına alınabilecekler. Hatta mal varlıklarına el konulabilecek. Yeni düzenlemeyle havai fişek dahi taşınması yasak kapsamına alınırken, nefes alma zorluğuna karşı yüze takılan bez/maske vb. örtü maddesi suç sayılıyor. Bu tasarıyla, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Yasası'nda değişikliğe gidilerek polisin yetkileri alabildiğine artırılırken, jandarma da tamamen hükümete bağlanmak isteniyor.

Sosyal/siyasal sorunları güvenlik sorunu olarak algılayan AKP, devlet şiddetini artıracak bu olağanüstü durum yasasıyla bir adım daha atarak, kurmak istediği "yeni rejimin güvenliğini" oluşturmaktadır. AKP bu düzenlemelerle açıkça kendi emniyetini kurmak istemektedir.

Muhalefeti baskılayarak sesini kesmek, demokratik gösteri hakkını ortadan kaldırmak, hükümet karşıtı gösterileri cezalandırmak gibi antidemokratik hükümlerle donatılarak getirilen bu düzenlemeler, Türkiye'yi çok tehlikeli çatışma noktalarına sürüklemektedir.

Bu tasarının yasalaşması halinde Türkiye'de demokrasi ve insan haklarının varlığından söz etmek imkânsız hale gelecektir. Her yurttaşın "makul şüpheli" görüldüğü Türkiye'de, insanların kendilerini güvende hissedebileceği ortam zaten oldukça sınırlıyken, hiç kalmayacaktır.

AKP iktidarı aracılığıyla egemenlerin doğayı talan etmesinin, çalışma yaşamını cehenneme çevirerek emeği sömürmesinin önü alabildiğine açılırken, örgütlenme hakkının, barınma hakkının, düşünceyi ifade etme hakkının, her türlü eğitim hakkının, en temel hakkı kullanma özgürlüğünün, inanç ve daha nice özgürlüklerin bizzat yasa eliyle ihlal edilmesi söz konusudur.

Yani bu tasarı yasalaşırsa, Türkiye'de adı konulmamış bir sıkıyönetim ilan edilecek, her sokak açık cezaevine dönüştürülecek ve polis devletinin kuruluşu ilan edilecektir!

Ekonomik, sosyal ve siyasal alanların emekçilere kapatılıp egemenlere açıldığı, kötü yaşam koşullarına sahip milyonlarca emekçinin yaşam haklarıyla birlikte en temel demokratik haklarının ortadan kaldırıldığı AKP'nin yeni rejiminde, bu yeni yasal düzenlemelerle birlikte her işçinin, her yurttaşın makul şüpheli sayılacağı aşikârdır.

Türkiye'deki milyonlarca işçi, emekçi tehdit altındadır. Yasal hakları olan her sözleşme, her hak grevi, her basın açıklaması, her toplumsal-demokratik direnme hakkı suç sayılıp engellenecektir. Örneğin, sendikalaşma haklarını kullandıkları için işten atılan ve direnen binlerce işçinin direnişleri, bizzat polis gücüyle kırılacaktır. Her direnişçi de artık makul şüphelidir!

AKP iktidarı, toplumu derin çatışmalara sürüklemeye, ateşle oynamaya devam etmektedir. AKP kamu düzeni adı altında, kamu düzenini dinamitlemektedir.

Devletin tüm gücü ve olanaklarıyla halkımıza ve işçi sınıfına saldırılarını sürdürenler şunu unutmasın ki, tarihin çöp tenekesi, kendi halkına savaş açan iktidar ve hükümetlerle doludur.

İktidar hayatı hedef aldığında, hayat iktidara direniş olur!


Kani BEKO
DİSK Genel Başkanı

Sahi Siz, Yolsuzluk ve Rüşvete Gerçekten Karşı mısınız?

Posted: 21 Dec 2014 06:00 AM PST


 
 
17 Aralık 2013'te başlatılan,  25 Aralıkta ikicisi yapılan "yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun" etkileri, aradan bir yıl geçmesine karşın devam ediyor. Önceleri "arızi" bir durum olan yolsuzluk, rüşvet, dolandırıcılık, özellikle 1950'lerden sonra sistemin ayrılmaz bir parçası olarak hep var olagelmiştir.
Özellikle 1950 Demokrat Parti iktidarından bu yana "yolsuzluk çamuruna bulaşmamış, karanlık ve karışık ilişkilere girmemiş hükümet yetkilisi ve üst düzey yönetici aramak, dünyada saf ırk aramak gibidir" (Metin Aydoğan)
12 yıllık iktidarı döneminde AKP ve onun etrafındaki kesimler, sıçramalı bir şekilde zenginleştiler, zenginleşiyorlar. Paranın ve iktidarın gücüne ulaşan bu kesimler, giderek artan ölçüde lükse boğulurken, ayrıcalıklarını korumak amacıyla yolsuzluk, rüşvet, dolandırıcılık gibi en ahlâksız ilişkilerin' de merkezine oturmuşlardır.
Hiç kuşku yok ki, AKP hükümeti gırtlağına kadar yolsuzluk ve rüşvet bataklığına batmıştır. Bu tespit doğru ancak eksiktir.  Çünkü yayılmacılığın, sömürgeciliğin siyasal iktidarı belirlediği günümüzde, yansıma biçimi ve niceliği ne denli farklı olursa olsun rüşvetçilik, yolsuzluk sömürüye dayanan bütün toplumsal düzenlerin ve siyasal iktidarların doğasında vardır.
Yayılmacılığın, sömürgeciliğin egemen olduğu tüm ülkelerde, adı ve iktidara geliş şekli ne olursa olsun, siyasi partilerce ele geçirilen yönetme yetkisi; ülke ve halkın hak ve çıkarlarını korumak için alınan sorumluluklar değil, artık paranın, yönetim hırsının ve kendini iktidara getiren güçlere hizmetin araçlarıdır.
Asla unutulmaması, gözden kaçırılmaması gereken temel ilke:  yayılmacılığın, sömürgeciliğin ve paranın, iktidar etme biçimini belirlediği siyasal sistemlerde yolsuzluk, rüşvet, dolandırıcılık, mafya, hile, yalan dolan her hükümet biçiminde, her demokraside (!) "gerçekleşir"
Bu nedenle iş başına gelen (iktidarı ele geçiren) hükümetlerin, Cemaat ve TÜSİAD vb. sermayeyi yöneten örgütlenmelerin,  bunların medya organlarının, ABD ve AB sözcülerinin "yolsuzlukların üzerine gidilmesi" yönündeki açıklamaları tam bir riyakârlık, ikiyüzlülük ve sahtekârlıktır.
Yazımızın başından bu ya söylediklerimizi örnekleyelim. Başta Türkiye olmak üzere tüm mazlum ülkelere demokrasi(!) dersi vermeye kalkışan AB'ye bakalım.
 BBC'nin "AB'de yolsuzluk 'dudak uçuklatıyor" başlığı ile verdiği habere göre; " Avrupa Birliği Komisyonu, Avrupa'daki yolsuzluğun 'dudak uçuklatıcı' bir seviyeye ulaştığını açıkladı. Komisyon, yolsuzlukların AB ekonomisine maliyetinin yıllık 120 milyar Euro'yu bulduğunu duyurdu."  Komisyon Raporuna göre,  İtalya'da yolsuzluk yılda 60 milyar Euro ile gayri safi milli hasılanın yüzde 4'üne ulaşmış durumda." (http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/02/140203_ab_yolsuzluk)
"Birleşmiş Milletler'in yolsuzlukla mücadele kampanyası, dünyada her yıl 1 trilyon dolar rüşvet verildiğini, 2.5 trilyon doların ise yolsuzluk sonucu çalındığını hatırlatırken, yolsuzluğun daha az refah, daha az haklar, daha az hizmetler ve daha az istihdam demek olduğunun altını çizdi." (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/160334/1_trilyon_dolar_rusvet.html#)
ABD'de gördüğümüz yolsuzlukların boyutları karşısında Türkiye'deki örnekler devede kulak bile sayılabilir; yalnızca bir şirketin muhasebe kayıtlarında yapılan sahteciliğin tespit edilebilen miktarı 65 milyar dolarınüzerindedir.
Irak'la iş yaparken devrik lider Saddam Hüseyin yönetimiyle rüşvet ilişkileri kurulması skandalında, Başta ABD firmaları olmak üzere, dünyanın önde gelen firmalarının ve önemli kişilerin adı geçiyor. Bunların arasında, ''DaimlerChrysler'', ''Siemens AG'', ''Volvo Construction Equipment'', ''Daewoo International'', ''Bayoil'', ''Coastal Corp'', ''Gazprom'', ''Lukoil'' ve ''Banque Nationale de Paris S.A.'' da bulunuyor.
BM çerçevesinde kurulan Bağımsız Soruşturma Komitesi'nin başkanı, eski ABD Merkez Bankası Başkanı Paul Volcker'ın  BM Genel Sekreterine sunduğu 623 sayfalık nihai soruşturma raporuna göre, programa katılan 4 bin 500 firmanın 2 bin 200''den fazlası, Saddam yönetimine toplam 1,8 milyar dolar rüşvet verdi. (28.10.2005)
 Bu örneklemelerden de anlaşıldığı üzere; Gelir dağılımının adaletsiz ve dengesiz olduğu, birkaç bin ailenin ulusal gelirin çok önemli bir bölümüne el koyduğu bir ülkede; yolsuzluğun, hırsızlığın, soygunun kurumlaşmış olduğu bir ülkede; bakanın, milletvekilinin, her derecede memurun, polisin kayırma ve rüşvetle iç içe olduğu bir ülkede; yapılan değişikliklerle yasaların, devleti soyanları koruma altına aldığı (çünkü yasaları yapanlarla yolsuzluk ve rüşvete bulaşanlar aynı taraftadırlar)bir ülkede; devlet yönetimiyle sermayenin, hükümetle borsanın iç içe geçtiği bir ülkede yolsuzluklara karşı mücadele, sistemi kurtarma, aklama çabasından öteye geçmez/geçemez.
Ancak, rüşvet ve yolsuzluğun ayyuka çıktığı, hırsızlığın, soygunun, insanları düzenden iten boyutlar aldığı durumlarda sistemin sahipleri, sistemi kurtarmak adına yolsuzluğu karşı mücadele edermiş gibi tavır takınabilirler. Bu mücadele çoğu kez sözde kalırken, bazen de buzdağının görünen kısmını yontmaya yönelebilir. Yani toplumun gözü önünde yapılan soygunu durdurmaya/durduruyormuş gibi davranmaya yönelik olabilir.
Örneğin; Süleyman Demirel'e çok yakın bir isim olan eski DP'li Mıgırdıç Şellefyan'ın, 1985 yılında ANAP milletvekili ve Devlet Bakanı İsmail Özdağlar'ın, Türk Bank ihalesinde Güneş Taner'in, ANAP'ın prensleri Engin CİVAN ve Selim EDES'in, SHP-DYP koalisyon hükümeti döneminde İSKİ yolsuzluğu nedeniyle Ergun GÖKNEL'in yargılanmış olmaları yolsuzluk ve rüşvetle mücadele amaçlı değil, hükümetlerin sömürü sistemini kurtarmak, deşifre edilmiş yolsuzlukların temizliğine girişmek zorunda kaldıkları için sahaya sürdükleri kurbanlardan bazılarıdır.
Eğer bir siyasal parti veya yolsuzluğa karşı(y)mış gibi gürültü yapan örgütler,  "yayılmacılığa, sömürgeciliğe"  yani emperyalizme cepheden tavır almıyor/alamıyorsa, örgütlenme yapısını ve şeklini buna göre mevzilendirmiyorsa, yolsuzluğun sömürü ve yağma düzeninin perdelenmesine hizmet ederler. Böylece yolsuzluk 'kötü Yönetim'e bağlanmakta, sömürü ve yağma düzeninin özü gözden kaçırılmakta,   sömürü ve yağmacılık düzeni; açlık, hastalık ve yoksulluk çıkmazında kıvranan geniş halk yığınlarının gözünde "sözde yolsuzluğa karşı"olanlarca meşrulaştırılmaktadır.
Yapılan yolsuzluklar gerçek anlamıyla bir soygundur. Halkın emeğinin, alın terinin devleti ele geçirenler eliyle gasp edilmesi, el konulması, talan edilmesidir.
Şimdi bu günlerde "Yolsuzluklarla mücadele !" yaygarası koparanlara soralım;
-Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğine karşı mısınız?
-Hayır…
-Türkiye'nin NATO üyeliğine karşı mısınız?
-Hayır…
-Özelleştirmelere karşı mısınız?
-Hayır…
Bu yanıtlar karşısında Yolsuzluklara karşı mısınız? Sorusunun yanıtı da doğal olarak "HAYIR" olmak zorunda.
Çünkü Hem ABD den yana, hem NATO'dan yana olup, hem yolsuzluk ve rüşvete karşı olunmaz!
Hem Avrupa Birliğinden yana olup, yolsuzluk ve rüşvete karşı olunmaz!
Hem özelleştirmeden yana olup, hem yolsuzluk ve rüşvete karşı olunmaz!
YOLSUZLUK VE RÜŞVETE KARŞI OLMAK;Avrupa Birliğine, ABD emperyalizmine, NATO'ya, Özelleştirmelere karşı olmaktır. Bir diğer söylemle antiemperyalist, Tam bağımsızlıkçı, halkçı, devletçi ve devrimci olunmadan ne yolsuzluk ve rüşvetin, ne de sömürünün önüne geçilebilir. Var mısınız?
 
 
Mahmut ÖZYÜREK

Hiç yorum yok: