Yolun Neresindeyim? |
Posted: 20 Dec 2014 01:27 AM PST Kronik olarak aşeren biri olarak hamile olduğumda yandığıma kesin gözü ile bakıyorduk. Kronik derken şöyle ki kendimi bildim bileli, olmadık zamanlarda canı olmadık şeyler canı çeken biri olarak bilinirim çevremde. Gecenin bir yarısı çok düşmüşümdür yollara istediğimi bulmak için. Bu yüzden ben de korkuyordum hamileyken ne olacak acaba diye. Son zamanlara kadar canım pek bir şey çekmedi. Aman Allah'ım yemem lazım hissi gelmemişti derken son zamanlarda bu his geri geldi. Her şey kestane ile başladı. Zaten çoook severim, yılın bu zamanı olmazsa olmazımdı ama burada neredeee? Marketlerde bazen bulursunuz ama bizdeki gibi olmaz. Bu yüzden satılan standları bulmak lazım. Neyse Yoshi'ye aşerme konusunda bilgi verdikten sonra ilk izin gününde görevimiz kestane idi. Videosu da var kavuşma anının :) Şimdi yine canım çekti iyi mi :p İkinci sırayı birkaç gün önce instagramda fotoğrafını gördüğüm ve yine çok sevdiğim Toffifee alıyor. Birkaç sene önce yine aşermiştim de sevgili Hatice Hollanda'dan yollamıştı :) Allah'ım hamileliğin başında ağzına tatlı koyamayan ben, şimdi toz şeker yiyecek hale geldim. (yemiyorum tabii) Fotoğrafı gördüğümden beri Toffifee diye sayıklıyorum. Tabii bu güzellik de yok Japonya'da. Annemden rica edecektim yollasın diye. Allah'tan Yoshi Amazon'da buldu. Şimdi postacı bekliyorum dört gözle. Şerbetli tatlı deyince benim için tek bir tatlı vardır. O da antep sarma. Ah delireceğim 2 gündür buna taktım. Annem Pazartesi günü göndersin diye haber edecektim ki az önce Tokyo'da satıldığını öğrendim. Yoshi eve gelir gelmez siparişi verdireceğim. İnşallah güzeldir. İnşallah bol malzemelidir. İnşallah tazedir! Ayy ağzım sulandı bakarken fotoğrafa! (Toruko Bunkacenter'e çok teşekkür ederim) İşte böyle 6.5 aylık yolculuğumda sadece 3 şeyi canım çekti ve hepsi de bu ara oldu. 1'ine kavuştum darısı diğerlerinin başına :) Benim bu huyumu bilenler canın çekmiyor mu bir şey diye sorup duruyordu. Alın işte can neler çekiyor görün :) |
Posted: 20 Dec 2014 12:14 AM PST Soğuktan donduğum ve bir türlü ısınamadığım bu günde, çareyi sıcaktan eridiğim bir günü anmakta buldum. Geçen sene annem, ananem, Gülşah ve ben gezmiştik buraları ne güzel. Damlataş mağarasına ilk kez 1996 yılında gitmiştik. (sanırım) Annemin ehliyeti 2 yıllıktı ve bizi arabaya atıp atıp gezdiriyordu. Bu sebeple geçen sene nostalji oldu bizim için. Tabii akıllı Seray ekti bizi gelmedi :) Biz eridik, bittik yollarda. Mağaranın etrafını unutmuşum ama için tam da hatırladığım gibiydi. Bu ikili girişteki bankta oturup bizi bekledi. İnmediler aşağıya. Bence giriş fiyatları da oldukça uygun. Ama bir broşür falan vermiyorlar. Japonya'da çok alıştım broşür işine sanırım. Bu poz özellikle verildi. Sanırım aynısını 1996 yılında da çekilmiştim. Tabii onu bulamadım. Evde bakacaktım, unuttum. Anneee bak bakalım bizim eski fotoğraflara. Siz hiç ziyaret ettiniz mi Damlataş Mağarası'nı? Benzer bir mağarayı Japonya'da da gezmiştik. Hatta bloğumun ilk yazılarındandır kendisi. Damlataş Mağrası'nın Japonya versiyonu için buraya tık tık Ryugashi-do Mağarası yazısı buraya tık tık O günün bir de videosu var. Hatırlayanlar var mı? |
You are subscribed to email updates from Yolun Neresindeyim? To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 1600 Amphitheatre Parkway, Mountain View, CA 94043, United States |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder