GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 5 Nisan 2015 Pazar 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


Davutoğlu’na şehit yakınları ve gazilerden büyük tepki

Posted: 04 Apr 2015 03:03 PM PDT



Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın cenaze töreninde bazı gazetelere izleme yasağı koyan, muhalefeti suçlayarak, "Artık sokağa izinsiz şekilde çıkana bir dakika bile müsamaha gösterilmeyecektir" diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu'na şehit yakınları ve gaziler büyük tepki gösterdi.

PKK ile girdiği çatışmada gazi olan emekli Jandarma Astsubay Zeynel Abidin Özen, "Bu ülkenin savcısının öldürülmesi benim ve çocuklarımın ne kadar canımızı yakıyorsa meydanlarda terörist liderlerinin posterlerinin taşınması, flamalarının dalgalanması da o kadar yakıyor" dedi. "İki kızım var. İkisi de Tıp öğrencisi. Onlar da yaşananları televizyondan izledikleri zaman tepki göstermeden, sinirlenmeden duramıyorlar. Şimdi de kızlarımla birlikte, teröristlerin haberlerini şaşkınlıkla takip ediyoruz." diyen Özen, şöyle konuştu: "Vatanımın, milletimin savcısını elini kolunu sallaya sallaya silahı alnına dayadılar. Kimse bir şey yapamadı. Ama Türk ordusunun mensuplarını tek tek içeri atarken 'Türkiye bağırsaklarını temizliyor'oluyordu. 'Ben bu davanın savcısıyım'diyordu. Deniz Feneri söz konusu olduğunda, yolsuzluk operasyonları gündeme geldiğinde de yayın yasakları geldi." İstanbul Anadolu Yakası Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği Şube Başkanı Gazi Oktay Kaya da, eşi ve çocuklarının devlete kırgın olduğunu söyledi. Teröristlerin her istediğini yaptığını anlatan Kaya, şöyle dedi: "Eşim, çocuklarım ve benim de devlete kırgınlığım var. Bana verilen devlet övünç madalyası, gazi madalyası değil. Bu madalyayı topçuya da veriyorlar popçuya da. Matild Manukyan'a bile vergi rekortmeni olduğu için devlet övünç madalyası verildi. Ben bu madalyayı utancımdan takmıyorum."

Geçmiş Olsun Fenerbahçe

Posted: 04 Apr 2015 02:53 PM PDT



Çaykur Rizespor maçı sonrası uçakla İstanbul'a dönmek için Trabzon Havalimanı'na doğru yola çıkan Fenerbahçe kafilesi, Araklı ilçesi girişinde saldırıya uğradı. Kırılan cam otobüs şoförünün yüzüne geldi ve yaralanmasına neden olan şoför hastaneye kaldırıldı.

Fenerbahçe kafilesi daha sonra zırhlı polis araçları eşliğinde yoluna devam etti. Bazı iddialara göre saldırının pompalı tüfekle ateş edildiği yönünde. Anadolu Ajansı'na göre ise seyir halindeyken bir cismin isabet etmesi sonucu otobüsün camı kırıldı.Rizespor maçının ardından Trabzon Havalimanı'na gitmek için harekete geçen Fenerbahçe kafilesine Sürmene çıkışında, Araklı girişinde silahlı saldırıda bulunuldu. Şoför Ufuk Kıran ağır yaralanıp hastaneye kaldırıldı. Köprüden geçen araç son anda durduruldu, facia önlendi. Büyük şok, inanılmaz olay... Çaykur Rizespor maçının ardından uçakla İstanbul'a dönmek için Trabzon Havalimanı'na doğru yola çıkan Fenerbahçe kafilesi, Araklı ilçesi girişinde silahlı saldırıya uğradı. Emniyet yetkililerinin ifadesine göre, pompalı tüfekle açılan ateş sonucu otobüsün camı kırıldı. Kırılan cam otobüs şoförü Ufuk Kıran'ın yüzüne geldi ve yaralanmasına neden oldu. Özellikle burun bölgesinden ciddi yara alan ve kan fışkıran şoför, direksiyon kontrolünü kaybetmek üzere iken, otobüsün içinde bulunan Fenerbahçe Kulübü'nün güvenlik görevlileri hemen direksiyona tutarak otobüsün yoldan çıkmasını önledi. Bu sırada otobüsün bir köprünün üzerinden geçmekte olduğu, dolayısıyla yapılan bu müdahalenin otobüsün köprüden uçmasını önlediği öğrenildi. Otobüsün yol kenarına çekilmesinin ardından takım otobüsünde bulunan doktorlar şoföre müdahale ederek kanı durdurmaya çalıştı. Ancak burunda oluşan ciddi yara nedeniyle kan durmadı ve bu kez ağzından kan geldi. Şoför bunun üzerine Trabzon, Farabi Hastanesi'ne kaldırıldı. Polis, saldırının ardından karayolunu trafiğe kapatırken sarı-lacivertli takım zırhlı araçla havalimanına götürüldü.

Uslu: Susmayız artık
Fenerbahçeli yönetici Mahmut Uslu ve İlhan Ekşioğlu, Rize'den Trabzon'a dönerken, yaşadıkları silahlı saldırı sonrasında açıklamalarda bulundu. Mahmut Uslu yaşananlara tepki göstererek, "Söylenecek bir şey yok. Kimse bu işleri tahrik eden, 3 Temmuz'dan beri olayı bu noktaya getirenler hesap vermeli. Biz ne yapmışız? Ne yapmış bu çocuklar. Yakında bomba atacaklar" dedi. Açıklamalarına devam eden Mahmut Uslu, "Daha önce tarlalardan gidiyorduk, öyle mi yapmamız lazım? Biz buraya spor için geliyoruz, misafire böyle yapılır mı? Yerlere bakın kan revan içerisinde. Bizleri kimse sindiremez. Bunu herkes biliyor. Evimize gidiyoruz, neyin intikamını alıyorlar? Medyanın artık kendine çeki düzen vermesi gerekiyor. Sadece idarecilere konuşarak düzelmez. 'Olay bitmiştir'deniyor, hala 'Kupayı alacağız, öyle yapacağız, böyle yapacağız'deniyor. Bundan sonra F.Bahçe camiasını artık kimse susturamaz. Bu artık milattır. Bundan sonra bu camiayı kimse susturamaz" diye konuştu. Fenerbahçeli yönetici İlhan Ekşioğlu ise "Öncelikle dualarımız şöförle. Allah korudu hepimizi. Söyleyecek hiçbir şey yok. Bu bir vahşet. Bunu körükleyenler utansın. Söylenecek bişey yok. Silahtan bahsediyoruz, candan bahsediyoruz. Öncelikle yaralı şöför arkadaşımıza acil şifalar diliyorum." ifadelerini kullandı. Rize-Trabzon karayolunda Fenerbahçe'ye yapılan silahlı saldırıya Galatasaray'dan bir tepki geldi. Sarı-kırmızılı kulüp yöneticisi Selim Arda Üçer, sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Üçer, "Silahın, şiddetin, ölüme yol açabilecek hiçbir eylemin savunalacak tarafı yok." yazan Üçer'in açıklamarı şu şekilde: "Silahın, şiddetin, ölüme yol açabilecek hiçbir eylemin savunalacak tarafı yok. Fenerbahçe kafilesine geçmiş olsun. Şike başka, hayat başka..."

30 yıl sonra suçsuz olduğu anlaşıldı

Posted: 04 Apr 2015 02:39 PM PDT



ABD'nin Alabama Eyaleti'nde iki kişiyi öldürmek suçundan hapiste bulunan bir idam mahkûmunun suçsuz olduğu 30 yıl sonra ortaya çıktı.

58 yaşındaki Anthony Ray Hinton 1985'te Birmingham'da iki restoran yöneticisini öldürmekten hüküm giymişti.

Geçen yıl dava yeniden görüldü.

Olay yerinde bulunan mermilerle ilgili yapılan balistik incelemeler sonucunda, bu mermilerin Hinton'ın evinde bulunan silahtan çıkmadığı belirlendi.

Bunun üzerine dava düştü.

Avukat Bryan Stevenson, müvekkilinin daha iyi bir bir hukuk müşavirinin masraflarını karşılayacak durumda olmadığı için hüküm giydiğini söyledi.

Birmingham'daki hapishane çıkışında Hinton aile üyeleriyle kucaklaştı ve "Teşekkürler İsa" dedi.

Hinton, "Yapmaları gereken tek şey silahı test etmekti" diye konuştu.

Hinton'ın bu cinayeti işlediğine dair kanıt olarak sadece olay yerinde bulunan mermiler gösteriliyordu.

Stevenson, ilk davada Hinton'ın bir hukuk müşaviri için sadece 1000 doları olduğunu belirtti.

ABD'de Yargıtay geçen yıl, ilk yargılamada Hinton'ın uygun bir hukuk müşavirinin bulunmadığına, bu yüzden davanın yeniden görülmesi gerektiğine hükmetmişti.

Maaşı kesilecek 1 milyon ihtiyaç sahibi mağdur olacak

Posted: 04 Apr 2015 02:36 PM PDT



CHP Milletvekili Umut Oran, AKP'nin evde bakım, yaşlılık, engelli aylığı gibi sosyal yardımlardan yararlanan 1 milyon 200 bin yurttaşın, 1 milyonunun maaşını kesmeye hazırlandığını belirtti.

Seslerini duyurabilmek için "Uyumuyoruz, uyarıyoruz!" eylemi yapan mağdur yurttaşların yanlarında olduğunu belirten Umut Oran'ın açıklaması şöyle:

"AB'ye uyum çerçevesinde yaşlı ve engellilere ödenen aylıklar ile ailelerine ödenen "evde bakım" paralarının ödenmesi, sonradan yapılan düzenlemelerle büyük ölçüde zorlaştırılmış, muhtaç durumdaki bu yurttaşlarımıza devletçe sağlanan cüz'i gelirler de ellerinden alınmaktadır. Son iki yıldır söz konusu ödemeleri kısıtlayıcı nitelikte düzenlemeler yapan, bu paraların alınmasını giderek zorlaştıran AKP, şimdi uygulamayı daha da sertleştirmektedir.

Bakıma muhtaç engellilerin evde bakımı karşılığında, engelliye bakmakla yükümlü yakınına ödenen Bakım Maaşı, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu'nda 6 Şubat 2014 tarihli değişiklikle, artık Memur Maaş Katsayısına göre belirlenmektedir. Buna göre 1.1.2015- 30.6.2015 döneminde ödenecek evde bakım aylıkları 793,08 TL. Ancak aynı düzenlemeye göre bu parayı alabilmek için hanedeki kişi başına gelirin, asgari geçim indirimi hariç net asgari ücretin üçte ikisinden az olması gerekiyor. 2015'in ilk altı ayında AGİ hariç net asgari ücret 858 lira 96 kuruştur. Yani engelli maaşı alabilmek için hanedeki kişi başına düşen gelirin 572 lira 64 kuruşun altında kalması şartı aranacaktır. Bu durumda evde bakmakla yükümlü olduğu engellisi bulunan 3 kişilik bir aile, aylık toplam geliri 1.718 lirayı aşıyorsa, engelli bakım maaşı alamayacak, alıyorsa kesilecektir. Üstelik kişi başına gelir sınırı, 1.7.2015-31.12.2015 döneminde 606 lira 95 kuruşa yükselecektir.

2022 sayılı Kanun kapsamında ödenen 65 yaş üstü yaşlı ve engelli maaşlarında ise ailede kişi başına düşen gelirin ilk altı ayda 286 TL'yi, yılın ikinci yarısında 303 TL'yi aşmaması gerekiyor. Üç ayda bir ödenen yaşlı parasının aylık tutarı 145 TL, yüzde 40-69 arasında özürlü aylığı 291 TL ve yüzde 70 ve üstü bakıma muhtaç özürlü aylığı 437 liradır…

Türkiye'de evde bakım, yaşlılık, engelli aylığı gibi sosyal yardımlardan yararlanan 1 milyon 200 bin kişi bulunuyor. Son iki yılda 2022 ve 2828 sayılı yasalarda yapılan değişiklikler sonrasında zaten yüzlercesinin maaşı kesilmiş, hatta bu yurttaşlarımıza ağır cezalar kesilmiştir. Engelli maaşı ödemesinde; eskiden sadece engelli ve anne babasının gelirine bakılırken, sadece ailenin değil, üçüncü derece akrabaya kadar gelirin düşük olması şartı getirilmiştir. Üstelik geliri brüt olarak esas alınan aile kiracı ise bu durum dikkate alınmamaktadır.

Hukukçular ve uzmanların hesaplamasına göre mevzuat değişiklikleri doğrultusunda belirlenen bu aylık gelir sınırları uygulanırsa, bunlardan 1 milyonunun maaşı kesilecektir. Bu yardımlardan yararlanan insanlar toplumun en yoksul, en çaresiz kesimidir. AKP'nin sosyal devlet ilkesine aykırı uygulamaları ciddi mağduriyetler doğuracaktır. Bu kabul edilemez bir durumdur.

"Sosyal hak" niteliğindeki söz konusu ödemeler, 1976 yılından beri yapılmaktadır. Bu ödemeler, birer yardım ya da bağış değildir. Bu ödemelerin yapılması sosyal devletin bir görevidir. AKP, sosyal devleti yok etmektedir! AKP'nin 2013 yılında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'na devri, bu ödemelere "bağış ve yardım" niteliği kazandırmaktadır. AKP, engellilere, kendisine oy vermemesi durumunda maaşının kesilebileceği tehdidi yapabilmektedir. Türkiye, bir engellimize "Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım" diyebilen bir Sağlık Bakanı'na AKP döneminde tanık olmuştur.

AKP'nin sosyal devlet ilkesini ortadan kaldıracak nitelikteki düzenlemeleri yaşlı ve engelli yurttaşlarımız ile ailelerini mağdur etmiştir. Bu düzenlemeler özellikle engelli ailelerinin omuzlarındaki yükü ağırlaştırılmıştır.

CHP olarak bizler de engelli ve yaşlı yurttaşlarımızın, maaş alımını zorlaştıran yasa değişikliğine karşı ortaya koydukları "Uyumuyoruz, uyarıyoruz" duyarlılığını paylaşıyoruz!

Anayasanın "Sosyal devlet" ilkesi doğrultusunda devlet, yaşlı ve engelli yurttaşlarımıza ve ailelerine her türlü yardım yapılmalıdır. Bu yurttaşlarımıza hastane, ilaç ve ayrıca diğer yardımcı malzemeler bedava olmalıdır.

İnsanlık onuruna yakışır bir hayat, yaşlı ve engelliler başta tüm yurttaşlarımızın hakkıdır.

Engelli yurttaşlarımız gibi biz de "uyumuyoruz", hükümeti "uyarıyoruz": AKP bu yanlıştan dönmeli, yaşlı ve engelli yurttaşlarımız ile ailelerini mağdur etmekten vazgeçmelidir!"

Savcıya 10 kurşun mu isabet etti?

Posted: 04 Apr 2015 02:29 PM PDT



Cemaat'in yayın organı Zaman gazetesi, Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın hastane raporunda açıklandığı üzere 5 değil 10 kurşunun vücuduna isabet ettiğinin yer aldığını iddia etti.

Cemaat'in yayın organı Zaman gazetesi, Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın hastane raporunda açıklandığı üzere 5 değil 10 kurşunun vücuduna isabet ettiğinin yer aldığını iddia etti.

Haberde, "3 dakikada bitmesi gerekirken 25 dakika süren kurtarma operasyonuyla ilgili yeni bilgiler ortaya çıktı. Florence Nightingale Hastanesi'nin raporuna göre, şehit Savcı Kiraz'ın vücuduna 5 değil 10 kurşun isabet etti. Hastaneye geldiğinde hayatî fonksiyonu bulunmayan Kiraz'ın önünde ve arkada kurşun yarası belirlendi. Uzmanlar, savcının iki ateş arasında kaldığı yorumunu yapıyor" ifadelerine yer verildi.

RAPORDA 10 KURŞUN

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Savcı Kiraz'a 5 kurşunun isabet ettiğini açıklamıştı. Emniyet'in yaptığı açıklamada ise bu kurşunların eylemcilere ait olduğu belirtilmişti.

Florence Nightingale Hastanesi'nin adlî raporuna göre, Savcı Kiraz'da 10 kurşun yarası tespit edildi. Yaralardan 3'ü baş, 6'sı göğüs, 1'i bacak bölgesinde. "Mermi yaralarının fazlalığı, hedef gözetilmeksizin ateş edildiğini gösteriyor. Rapordaki 'sağ omuz ön yüzde 1, sağ omuz arka yüzde 2 kurşun girişi tespit edilmiştir' ifadesi dikkat çekti. Bu, hem önden hem arkadan ateş edildiğini gösteriyor. Göğüs ve bacak bölgelerindeki 7 kurşun da 'teröristler savcıyı kalkan olarak kullandı' iddiasını güçlendiriyor. Raporda ayrıca, 20.56'da hastaneye getirilen Kiraz'ın bilincinin kapalı olduğu, solunum ve kalbinin durduğu belirtiliyor. Ölüm bilgisinin 23.00'te açıklanması, operasyonu başarılı göstermek isteyen siyasilerin zaman kazanma çabası olarak değerlendiriliyor" yorumu Zaman'ın haberinde yer aldı.

İşte o rapor:


Tarihini bilmeyen milletler, yok olmaya mahkumdur

Posted: 04 Apr 2015 01:00 PM PDT



Yüce TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLETİ sizlere '' Önemli ve Milli Tarihimiz '' için cennet vatanımız için ATATÜRKÇÜLÜK için YÜCE TÜRK MİLLETİ için söyleyeceklerimiz var ama ilk önce sözü ruhu şad mekanı cennet ulu önderimiz GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK' e bırakalım.

ATATÜRK'ÜN TARİH İLE İLGİLİ SÖZLERİ (ÖZDEYİŞLERİ)

Nutuk – Sayfa.1
"Tarihini bilmeyen milletler, yok olmaya mahkumdur."

"Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır." (1931)

"Büyük devletler kuran ecdâdımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdâdını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır."

"Her şeyden evvel kendinizin dikkatle ve itina ile seçeceğiniz vesikalara dayanınız. Bu vesikalar üzerinde yapacağınız tetkikâtla her şeyden ve herkesten evvel kendi insiyatifinizi ve milli süzgecinizi kullanınız."

"Tarih hayal mahsulü olamaz."

"Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak mechuliyeti ve bu noktadan cehlimizi itiraf etmeden etmekten çekinmeyelim."

"Biz daima hakikat arayan ve buldukça, bulduğumuza kani oldukça ifadeye cür'et gösteren adamlarız."

"Ben fani bir insanım, bir gün öleceğim, büyüklüğüne ve üstün kabiliyetlerine inandığım Türk Milleti'nin gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum. Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor, her şeyi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni affedin." (1933)

"Evvelâ millete tarihini, asîl bir millete mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz." (1930)

''Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler
Başka milletlere yem olurlar''
''MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR''
''TÜRK ÇOCUĞU ECDADINI TANIDIKÇA DAHA BÜYÜK İŞLER YAPMAK İÇİN KENDİNDE KUVVET BULACAKTIR''
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Evet şimdi başlayalım YÜCE TÜRK MİLLETİ ulu önderimiz ATATÜRK' ün de söylediği gibi şanlı tarihimizi şanlı atalarımızı bilmek öğrenmek anlamak zorundayız.

Peki neden; kısaca '' Tarihten silinmemek için tarihini bilmelisin''

Beni ''YÜCE TÜRK MİLLETİ'' için bu ''VATAN'' için ''TÜRKİYE CUMHURİYETİ'' için can kulağıyla iyi dinlemelisiniz vatanımızı 19 mayıs 1919' da başlayarak ''ATATÜRK'' ve tüm ''YÜCE ŞEHİT ve GAZİLERİMİZ, CESUR YÜREKLİ VATANSEVER MİLLETİMİZ'' yok olmaktan kurtarmıştı ama emanete sahip çıkamadık ki !..Bize bu ''VATAN ve YÜCE TÜRK MİLLETİ'' emanet edilmişti !.Yine yok olmak üzereyiz var oluşumuz bu anlattıklarımı uygulamamıza iyi anlamamıza bağlıdır unutmayın ve gözünüzü dört açın !..

Vatanımız daha önce de olduğu gibi ''ALLAH İLE ALDATANLAR'' ile ''EMPERYALİST HAİN KÖPEKLERİN'' ve de bunların ''SOYSUZ UŞAKLARININ'' istilasına uğramıştır. Tek bir kurtuluş yolumuz var oda ''ATATÜRKÇÜLÜK'' ve yine kurtulana kadar değil acı yok oluşa giden tarihimizin tekrar tekerrür etmesini istemiyorsak, destansı tarihimizi beynimize kazıyacağız, kıyamete kadar ''ATATÜRKÇÜLÜK'' diyeceğiz başka da bir çaremizin olmadığını iyi bileceğiz.

ATATÜRKÇÜLÜK, YÜCE TÜRK MİLLETİ' dir. Uğruna on binlerce şehit ve gazi olunandır, insandır, insanlıktır, insana verilen değerdir, medeniyettir, aydınlıktır, huzurdur, mutluluktur, çağdaşlıktır, saygınlıktır, sevgidir, özlemdir, tutkudur, aşktır, özgürlüktür, dürüstlüktür ve dürüstlükten kabaran göğüstür, şan ve şereftir, namustur, aradığınız her şeydir, her şey unutma !...

ATATÜRKÇÜLÜK bir ulusu her açıdan evrensel insani şartların en güzeline ulaştırmaktır. Olması gereken kadar eşit dağıtılan maddiyat, gerçek maneviyat, KUR'AN-I KERİM' e göre İSLAMİYET' i yaşamak, gerçek siyaset, gerçek sosyal yaşam, gerçek insani ve sosyal haklar, gerçek adalet ve özgürlük, gerçek olan her güzellik, iyi doğru güzel olan her şey aklına ne geliyorsa en zirvelerdedir.

Ama ATATÜRKÇÜ olmak öyle kolay değil !...Hiçbirimiz layıkıyla yapamıyoruz ne yazık ki çoğumuz sadece yakınlarına gelebiliyor kapısını bile çalamıyoruz !...Kapıyı çalmalı içeriye girmeliyiz hem de içeriye balıklama atlamalıyız !...

Doğru bilgi güç kuvvettir hayat kurtarır, ulus kurtarır, vatan kurtarır, aramızda öyle birine ulaşır ki işte o zaman dünya değişir.

Millî İrade ve Milli Birlik, Millî Egemenlik ve Tam Bağımsızlık!... Bu temel kavramları bileceğiz, ya bilmek zorundayız yada tarihten siliniriz. Bilmezsek zaten ne TÜRK ne de ATATÜRKÇÜ olamayız.

Ne diyordu başkomutan ATATÜRK ;

"Gelecek nesillerin Türkiye'de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, Cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis; Türkiye'nin münevver ve Cumhuriyetçi çocukları, böyle Cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakiki zihniyetlerini tahlil ve tespitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir. "
Mevcut iktidarın gözümüzü, kulağımızı, ağzımızı kapatıp hatırlanmasını dahi istemediği '' TÜRKİYE YÜCE TÜRK MİLLETİ ÖNEMLİ VE MİLLİ TARİH DİZİNİMİZ '' i anlam ve önemini tarih kitaplarında yer alan mevcut dizeler dışında kaçımız her dem okuyor ve biliyoruz?

Yok olmamak için gözünü aç canım milletim YÜCE TÜRK MİLLETİ ANADOLU' da 1071' den bu güne böyle bir zulüm görmedi bu iktidar bizi seri ve çok hızlı bir şekilde bitiriyor.

19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a çıkan Gazi'nin, bir millete bağımsızlık ve hürriyetin anahtarını armağan ettiği, 'KURTULUŞ' yolunu açtığı o büyük günden itibaren, Cumhuriyetin ilanına kadar olan süreçte ecdadımız neler yaşamış?

Destanlar yazdığımız tarihimizi anlatın çocuklarınıza!... Anlatın ki bilsin ecdadının ne şanlı ne şerefli tarihi varmış !...

Anlatın ki bilsin ve uyansın derin uykudan, titresin de kendine gelsin. Çünkü özümüze dönüp gövdemizi siper etmekten başka bir çaremiz kalmadı artık !...

Anlatınız bunları yok edilmek üzere olduğumuzu, cani soykırımcı talancı emperyalist leş yiyici akbabalar ve satılık uşaklarının canımıza, kadınımıza, beşikteki hatta kadınımızın karnında ki bebeğe, çocuğumuza, namusumuza, malımıza, dinimize, ırkımıza, vatanımıza, TÜRK olan her şeye gözünü diktiklerini ve tarihten silmek istediklerini anlatınız.

Sona dayanmıştık işte o zaman yüzyılın lideri ATATÜRK yetişti, aziz ve asil şehit ve gazilerimiz ve vatansever milletimiz ile dediler ki "Mevzu Bahis Vatansa, Gerisi Teferruattır'' bırakın her şeyi vatan elden gidiyor dediler '' YA İSTİKLAL YA ÖLÜM '' dediler canlarını bizim için feda ettiler tekrar Türk ulusunun yeniden Anadolu' da sahne almasını Kurtuluş savaşı ile sağladılar.

Evet anlatınız, Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında, bu savaşın önderi Mustafa Kemal Atatürk, bağımsız, çağdaş ve laik bir ulus devleti kurarak tüm dünyaya emperyalizm ile nasıl savaşılır, hem Türk hem müslüman hem de laik bir ulus nasıl olunur öğrettiğini anlatınız.

Türk Kurtuluş Savaşının, yalnızca bir Kurtuluş savaşı olmadığını; Türk Kurtuluş Savaşının bir milletin üzerine kara basan gibi çöken tüm karanlık ve emperyalist güçleri silkeleyip savurduğunu, tüm dünyanın şaşkınlık, hayranlık ve taktir ile izlediği asil TÜRK Milleti'nin yeniden şahlanıp ayağa kalktığını, yok olmak üzere olan bir ulusun yedi düvele meydan okuyarak tüm dünyaya karşı tam bağımsızlığını haykırmasını o destansı Kurtuluş savaşımızı anlatınız mesela...

Okul müfredatlarında milli benlikten uzak, sadece savaş tarihlerinin ezberletildiği sekiz maddelik sebep- sonuç ilişkisi ile değil.

Bir zamanlar bizim olan topraklara nasıl bir hüzün ile veda edişimizi anlatın. Muhacirliği anlatın onlara. Bu zorlu yolda anavatana dönen çileli halkın, açlıktan ve sefaletten insanlığı utandıracak ıstırabını anlatın.

Sarıkamış'ı anlatın, bizim için vatan ve millet için korkusuz pehlivanlarımızın bir insan boyunda olan ağaçların gövdelerindeki kabuklarını hayatta kalabilmek adına nasıl yediğini, soylu Türk askerimizin -35, -50 gibi soğukta, tüm vücudunu kaplayan bitlerle boğuşarak, arkada donup kalmış arkadaşının vahşi hayvanlarca yendiğini çıplak gözle görerek nasıl çıldırıp ve de donarak bir kurşun dahi atamadan şehit olan, o cesur, o yiğit, o anne kuzularını, o 90.000 askerimizi anlatın.
Anlatın ki dünyaca saygı duyulan TÜRK soyunu ve altın yürekli vatansever askerimizi öğrensin ! hey ! arkadaşım, kardeşim, ağabeyim, atam !...

Edirne caminin duvarlarını ve hatta halılarını dile getirecek olan Bulgar postallarının çamura belediği kederi anlatın. Okunamayan ezanları, kılınamayan sabah namazlarını anlatın.

Esir olan bir halkın dinini de gereği gibi yaşayamayacağını anlatın!..

Çanakkale savaşını anlatın. İki tabur halinde şehit olan 57. alayın vatansever evlatlarını anlatın. Çıkartmada esir düşen iki Anzak subayının Türkler için söylenen: "Esir düştüğünüz vakit bu yamyamların elinde nasıl kalacaksınız bilinmez" nidalarına rağmen, yıllar sonra hatıralarında anlatacakları asil YÜCE TÜRK' ün bu insanlara hoşgörü ile yaklaştığı insanlık dersini anlatın.

Elinde matarası, ayağında çarığı, kahraman Türk ecdadının tarihin altın sayfalarına nasıl " Çanakkale geçilmez" yazdırdığını anlatın.

Hayatının baharında, bir hilâl uğruna yaşamlarını hiçe sayan, kınalı saçlarını, tatlı canlarını, vatan uğruna siper eden ve geri dönemedikleri için o yıl hiç mezun veremeyen 15-16 yaşlarında ki Mektep-i Sultani öğrencilerini anlatın.

Süveyş kanalını anlatın, Conk bayırını anlatın. İzmir'i Yunan'ın elinden alan Türk'ün, bağımsızlık savaşını ve bu uğurda nice anaların, nice isimsiz kahramanların sayfalar dolusu yaşanmışlığını anlatın.

Kahraman Maraş'ı anlatın çocuklarınıza, Fransız askerlerine boyun eğmeyen Gazi Antep'i anlatın.

Anadolu halkının direnişini anlatın. Kuvva-i Milliye ateşini anlatın onlara... Ülkenin her karış toprağının nasıl kazanıldığını, sınırları kan ve gözyaşı ile çizilen aziz vatanın hikayesini anlatın. Tüm bu ızdırabın bağrından geçmiş büyük bir ulusun vatanın müdafaası için kurtuluş harbindeki destan yazdıran hederini anlatın.
Bu aziz kanla sulanmış topraklarda bol bol şerefli, bol bol vatansever, bol bol ''Ya istiklal ya ölüm'' diyen devlet memurları, siyaset adamları, sanatçıları, askerleri, halkı, köylüsü, kentlisi, kadını, çocuğu, yaşlısı, genci, olduğunu ve bu hayatını vatan ve millete adamış yüksek şahsiyetli TÜRK insanlarının sayesinde bu günlere geldiğimizi, öyle basit olmadığını bu uğurda ne canlar ne cananlar yok olduğunu anlatın.

Kaçımız ve de kaçımızın çocuğu '' TÜRKİYE YÜCE TÜRK MİLLETİ ÖNEMLİ VE MİLLİ TARİH DİZİNİMİZİN '' Türk milleti için bu kadar önemli olması gerektiğini biliyor ve okuyup anlamaya öğrenmeye çalışıyoruz?

Ancak bu şerefli tarihi bilenler '' TÜRKİYE YÜCE TÜRK MİLLETİ ÖNEMLİ VE MİLLİ TARİH DİZİNİMİZİN '' anlam ve öneminin farkındalığına varabilirler.

Bilmelisiniz ki: Unutturulmak istenen bu tarihin ileri nesillere devir teslimi boynumuzun borcudur.
Acı sona yaklaştırıldığımız bu günlerde son nefesiniz bile olsa şanlı TÜRK tarihimizin ATATÜRKÇÜLÜK' ün önemini öğrenin, anlatın, öğretin çocuklarınıza...Unutmayın, unutturmayın!..
Son olarak diyeceğimiz o ki !………
Vatanımız daha önce de olduğu gibi ''ALLAH İLE ALDATANLAR'' ile ''EMPERYALİST HAİN KÖPEKLERİN'' ve de bunların ''SOYSUZ UŞAKLARININ'' istilasına uğramıştır. Bunlardan yine aynı tek bir kurtuluş yolumuz var oda gerçek tutuşan yüreklerde ki vatansever aşkıyla ''ATATÜRKÇÜLÜĞÜ'' uyandırmaktır.
Bunların kandırma yöntemleri Allah ile aldatmak ve senin soylu şanlı TÜRK tarihinle ve vatansever nice nice yükseklerdeki o yüce TÜRK şahsiyetlerinle ilgili kafa karıştırmaktır. Bu oyuna gelme ey Yüce TÜRK milleti Bizi en çok aldattıkları durumlar dikkat etmemiz gereken hususlar bunlardır. Sana doğru bildiğini eğri, eğri bildiğini doğru göstermeye ve aklını karıştırmaya çalışırlar. O yüzden sen tarihinle ilgili bilgileri doğru kaynaklardan ve ''NUTUK'' dan İslam dinini Allah ile kul arasına kimseyi sokmadan direk olarak Yüce yaratıcı Allah'ın kitabı ''KUR-AN'I KERİM' i ana dilinde TÜRKÇE okuyarak öğrenip kimsenin aklını karıştırmasına izin vermeyeceksin ve şunu da hiçbir zaman unutmayacaksın. ''Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur''


BİZ YÜCE TÜRK MİLLETİYİZ DESTANSI TARİHİMİZİ BİLMELİYİZ ANCAK O ZAMAN TARİHTEN SİLİNMEYİZ

Her şey vatan için diyerek, Atatürkçülük aşkıyla yazdığımız, TÜRK vatansever düşünce ve fikirlerini içeren bir yazıdır. Saygılarımızla !...
Nilgün BAŞTUĞ & Hasan DURGUT

Nilgün BAŞTUĞ - https://www.facebook.com/nilgun.bastug.3
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.

Hasan DURGUT
Ben yaşayacağım tüm ömür boyunca asil ve yüce
Şehit ve gazilerimizin önünde saygıyla her zaman eğilecek, onların değer ve kıymetini bilecek, emanet bıraktıkları bu cennet vatan ve asil soylu millet için itina ile sorumluluklarımı yerine getirerek ;
Hangi şart ve koşullarda olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ve bütünlüğüyle ilgili olarak hiç bir ödün vermeden Atatürkçülük izinden ayrılmayacağım.

Sayın Nilgün BAŞTUĞ'a sonsuz teşekkürlerimle !....Hasan DURGUT

''NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE''
''YA İSTİKLAL YA ÖLÜM''


HASAN DURGUT - YÜCE TÜRK MİLLETİ (TCHD)
hido.hasan@hotmail.com

Ahmet Gürel'in belgeseli Köy Enstitüleri Destanı

Posted: 04 Apr 2015 12:24 PM PDT



17 Nisan 2015 Coma günü saat 14.00'te Konak Belediyesi Eşrefpaşa Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi'nde ''Ahmet Gürel'in belgeseli Köy Enstitüleri Destanı'' sunumu yapılacaktır.

Açılış Konuşması

Osman Gazi Oktay (Ulusal Eğitim Derneği İzmir şube Bşk.)

Konuşmacılar

Halil Vural (Köy Enstitülü Eğitimci)

Dr. Engin Tonguç (Yazar-İsmail Hakkı Tonguç'un oğlu)




Katılımınızı bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Massimo Giannoni "Sessizliğin bilgeliği" sergi açılışı

Posted: 04 Apr 2015 12:19 PM PDT



MASSIMO GIANNONI

Sessizliğin bilgeliği

16 Nisan – 31 Mayıs 2015

Açılış: 16 Nisan 2015, Perşembe 17.00-20.00

Galleria Russo'nun İstanbul'daki yeni mekânı Russo Art Gallery İstanbul, uluslararası İtalyan sanatçı Massimo Giannoni'ye adanmış ilk antolojisi olan "Sessizliğin bilgeliği" adlı sergiyi 16 Nisan 2015, Perşembe günü sanatseverlere sunuyor.

Bu sergi için sanatçı Massimo Giannoni, kendisini dünyaca tanınmış yapan resimlerinin tipik ve özlü konularını içeren özel eserler yarattı. Sekiz yıldır Galleria Russo ile çalışan sanatçı, yirmi yılı aşkın bir süredir kendi sanat pratiği olarak kitap evlerini ve tarihi kütüphaneleri seçiyor ve kendisi favori konuları olarak bunları resmeden İtalyan sanatçılar arasında öncü. Bunlara ek olarak, cazibeleri ile izleyicinin dikkatini çeken dünya borsalarını, meydanları ve kentin büyük görünümlerini tasvir ediyor.

Giannoni'nin tablolarında bulduğumuz kitaplar, raflar, dekoratif elemanlar nefes kesen bir manzara oluşturarak, geçmiş ve şimdi ile gelenek ve modernlik arasındaki zamanı durdurur. Burada yeniden yaratılan atmosfer bu sessiz alanların girişinde yaşanan gerçek hissin aynasıdır. Sessizliğin içinde, insan neredeyse güven verici bilgi dolu bu raflarda gizli bilgeliği hissedebilir. Buna tezat olarak, dünya borsalarını ve şehir manzaralarını içeren kompozisyonlarında rengin ve maddenin yardımıyla, sanatçı bu alanlarda egemen olan kaos, gürültü ve hareket'i vurgulamaktadır. Milyonlarca bilginin aktığı bu iletişim ağının içindeki anı yakalayan sanatçı zamanı durdurarak, izleyiciyi kaosun içindeki sessizliğin bilgeliğine sürükler. Eserlerinin tartışmasız yıldızı olarak kullandığı kalın boya malzeme, mesafeyi algılamada önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Yakından bakıldığında tanınması güç olan objeler, daha geniş ve uzak bir noktadan bakıldığında harika görsel etkileri ile, tuvalin iki boyutlu düz yüzeyine açılan benzersiz bir perspektif keyfini çıkarmanızı sağlar.

Son üç senedir Contemporary İstanbul fuarında Türk sanatseverlerinin de yakından tanıdığı sanatçının son yıllarda yapılan kişisel sergileri arasında Haziran 2013 yılında Milano'da Giureconsulti Sarayı'nda "Görüntü'nün Süreci", 2012 'de Roma'daki Sergi Sarayı'nda " Dört Tripthycs" ve Mantua'daki Palazzo della Ragione'de "Alepf" adlı sergilerini sayabiliriz.

2014 yılının Kasım ayında İstanbul'da ilk İtalyan galeri olarak açılan Roma'nın tarihi galerisi Galleria Russo, Doğu ve Batı arasındaki karşılaşmanın bir sembolü olmaktan gurur duyuyor. Canlı ve kozmopolit İstanbul'un kalbi Beyoğlu'nun merkezi bölgesinde bulunan galeri, farklı kültürlerin buluşma noktası ve gelecekte önemli bir sanat ve kültür merkezi olmak istiyor.

Sergi, Russo Art Gallery İstanbul, Boğazkesen Cad. No: 21/A Tophane- İstanbul adresinde 31 Mayıs 2015'e kadar görülebilir.

MASSIMO GIANNONI

Empoli'de 1954 yılında doğan Giannoni , çalışmalarına yasadığı şehir Floransa'da devam etmektedir.

70'li yıllarda Güzel Sanatlar Akademisinde sınıf arkadaşlarının portreleri ile resimsel araştırmalarına başlamış ve bu eserler onun ilerideki olgunlaşma yıllarının izlerini taşımıştır. 1979 yılında Lubiam Ödülünü (Mantua) kazanarak İtalya'da Güzel Sanatlar Akademisinin en iyi öğrencisi seçilmiştir.

Galleria Vivita (Floransa)'da 1985 ve 1987 yıllarında 2 solo sergi açtıktan sonra 2 yıl geçireceği Avusturalya'ya taşınmış ve sanat çalışmalarına burada devam etmiştir.Bu zaman içerisinde prestijli galeriler ile çalışarak büyük boyutta kağıtlar üzerine suluboya çalışmalar yapmıştır. Aynı zamanda portrelere olan ilgisini devam ettirerek Sidney Modern Sanat Müzesi müdür yardımcısı William Wright'ın komisyonun parçası olmuştur. Bu arada büyük bir başarı ile sonuçlanan Şikago ve Newyork arası gidip gelmelerini anlatan bir seriye başlamış, portreler ile yakaladığı başarıyı iyi galeriler ile çalışarak sürdüğünden bu seri ile ilerleyişine devam etmiştir. Daha sonra deneyimlediği portreler ve suluboya çalışmalarını terk ederek, büyük boyutlarda yağlı boya calışmalarına başlamıştır.

90'lı yılların sonunda İtalya'ya dönmesi ile birlikte esas konusunu oluşturacak kütüphane, kitaplık, çalışma odası, kitapçı ve borsa piyasalari çalışmalarına başladı. İlerleyen zamanlarda ana konusu olacak bu eserleri sergilemek üzere, 1998 yılında Floransa'da, La Corte Arte Contemporaneo gallery ve 2000 yılında Seeber Library 'de sergi açtı.

2004 ve 2008 yılları arasında Milano'da (2004 ve 2007, Galleria Rubin), Breska'da (2005 ve 2008, Studio d'Arte Tonelli), Roma'da (2006, Galleria Il Segno, küratör Marco Tonelli) kişisel sergiler açtı.

2005 yılında Marco Tonelli küretörlüğünde, Roma sergi Sarayında gerçekleşen Roma Quadrenal Fuori tema/Italian Feeling'e ve 2011 yılında Venedik Sarayı'nda gerçekleşen 54. Uluslararası Venedik Bienaline, İtalyan Pavyonunda Roma Vakfı tarafından seçilen 10 sanatçıdan biri olarak iştirak etti.

2008 yılında küratörlüğünü Lorenzo Canova'nın yapmış olduğu Mondi simultanei /Eşzamanlı dünyalar sergisi ile Galleria Russo ile daha sonra 3 önemli kişisel sergisini düzenleyeceği işbirliğine başlamış oldu; Forme della memoria / Bellek Formlar, küratör Alberto Agazzani, Galleria Russo::Asso di Quadri in Milan, Milano (2010), Massimo Giannoni, L'Aleph / Massimo Giannoni, Alef, küratör Alberto Agazzani, , Palazzo della Ragione, Mantua (2011), Massimo Giannoni: Four Triptychs / Massimo Giannoni: 4 Triptik küratör Marco Tonelli, Palazzo delle Esposizioni, Roma (2012). 2011 yılında Galleria Biasutti & Biasutti'nın ev sahipliği ve köratörlüğünü Giuseppe Biasutti yaptığı kişisel sergi, Massimo Giannoni ve 2012 yılında Galleria Russo'nun Angelica Kütüphanesinde organize ettiği karma sergiye katıldı.

Katılmış olduğu birçok karma serge arasında bulabileceklermiz: Il paesaggio italiano contemporaneo/ Çağdaş İtalyan Peyzajı, küratör Marco Meneguzzo (2005, Gubbio, Palazzo Ducale), Il silenzio… / Sessizlik…, küratör Raffaello Becucci, (2006, Città S. Angelo, Museolaboratorio-Eski tütün fabrikası), Urgenza della città / Acil kent, küratör Massimo Bignardi (2008, Campobasso, Grandi Magazzini Tiyatrosu), Suite italiana / İtalyan Süit, küratör by Tnnaz Lahiji (2011, R.P.C., Hangzhou, Hanhouse Gallery) ve Mimesis. Variazioni sul libro / Memesis. Kitabın üzerine çeşitlemeler, küratör Sergio Risaliti (2013 Florans, Uffizi Kütüphanesi).

2007 yılında, küratörlüğünü Vittorio Sgarbi'nin yaptığı, 1968-2007 Arte italiana / 1968-2007 İtalyan Sanatı retrospektifine seçildi, Palazzo Reale, Milano. 2009 yılında, küratörlüğünü Alberto Agazzani'nin yaptığı, Castel Sismondo ve Palazzo del Podestà Rimini'de karma sergi, Contemplazioni. Bellezza e tradizione del Nuovo nella pittura italiana contemporanea / Tasavvurlar. Çağdaş İtalyan resminde Güzellik ve Yeni gelenek'e katıldı.

2013 yılında 2 kişisel sergi düzenlemiştir: All in one room / Hepsi bir odada , küratör Lea Mattarella , Galleria Russo (Nisan 2013), Lasting of the image / Kalıcı İmaj, küratör Flaminio Gualdoni, Palazzo Giureconsulti, Milano (Haziran 2013).

Massimo Giannoni halen yaşamakta olduğu Floransa'da çalışmalarına devam etmektedir. Sanatçı halen Galleria Russo tarafından temsil edilmektedir.

“Berkin Elvan Bir Kez Daha Katledilmiştir” Açıklamasına Yanıt

Posted: 04 Apr 2015 12:10 PM PDT




İstanbul Çağlayan Adliyesinde Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın haince katledilmesi ile ilgili olarak, ADD Gül Isparta Şubesi adına AJANS32 de bir açıklama yayınlandı.

Açıklama baştan sona AKP iktidarına "akıl verme", "yol gösterme" , AKP den "adalet umut etme"  ve yakınmadanibaret.

Açıklamayı yapan örgütün kimliği kısmını kapatarak okursanız, AKP yandaşı bir örgütlemenin kaleminden çıkmış olduğundan kuşku duymanıza gerek kalmaz.

Açıklamada "hukukun üstünlüğünün savunulamayacağını öğrenmenizi umuyoruz." , " Korumadınız, koruyamadınız", "kahrolarak izledik" dışında AKP iktidarına bir eleştiri olmadığı gibi, yol gösteren, çözüm öneren bir söyleme rastlanmıyor.

Atatürkçü olmak, Atatürkçülüğü bir yaşam biçimi olarak kavramaktır. Bedel ödemektir. 
Atatürkçülük; bir oyun veya geçici bir heves, kişisel yetersizliğinize tatmin aracı, dedikodu üretme, pazarlama aracı,  sıkıldığınızda zaman geçirecek bir hobi olarak algılanır ve uygulanırsa kendinizi ve örgütü statükoculuk, icazet, yapaylık, gösteriş, eylemsizlik, bataklığına sürüklersiniz.

Kemalist Cumhuriyet; tarihinin gördüğü en kapsamlı araç ve ihanet yöntemleri kullanılarak dinci faşist bir diktatörlük tarafından ele geçirilmiştir. Bu ele geçirme her alanda ve her anlamda gerçekleşmiştir.

Atatürkçüler, İşte bu dinci faşist diktatörlüğe karşı savaşım vermektedirler. Yalnız dinci faşizme karşı değil, aynı zamanda dinci faşizmi üreten emperyalizm bataklığına karşı da savaşım vermek durumundadırlar. Çünkü emperyalizme karşı durulmadan, emperyalizm yenilmeden "faşizmin" yenilmesinin bağımsızlığın gerçekleşmesinin olanaksız olduğunu bize Mustafa Kemal Atatürk öğretmiştir.

Dünyadaki ve ülkemizdeki bağımsızlık savaşlarından çıkardığımız deneyimlerden bilinir ki; emperyalizmin dümen suyuna girmiş, iktidarı ele geçirmiş egemenlerin belirlediği yasal sınırlar içerisinde kalınarak emperyalizme karşı, faşizme karşı mücadele verilemez. Bırakalım devrim iddiasında olan bir örgütü, kendi meşruluğunu esas almayan, kimliğini savunmayan hiçbir muhalif güç faşizmin yasalarına yaslanarak ve onun icazetine sığınarak ayakta kalamaz.

Masonik bir laikçiliği öne çıkartarak, dinciliği hedefe koyma girişimleri, emperyalizmle dinci geriliği birbirinden kopartma, emperyalizmi aklamak, saklamak, gizlemek, perdelemek için üretilmiş bir sahtekârlık ve ikiyüzlülüktür. Dünyanın mazlum halklarının kanlarıyla beslenen "baş düşman" emperyalizm yerine yalnızca dinci gericiliği hedefe koymak, bataklığı kurutmak için sivrisineklerle mücadele etmektir. 

Eğer bu gün Türkiye, işbirlikçi-İslamcı Faşizmin cenderesinde kıvranıyorsa, AKP halen ensemizde boza pişiriyorsa, bu, AKP'ye karşı olduğunu söyleyip, emperyalizme karşı olduğunu söyleyemeyenlerin aymazlığı yüzündendir.

Kemalist Devrimcilik; Herkes emperyalizme biat ederken, herkes emperyalizmle uzlaşmanın yollarını ararken, herkes diz çökerek direniyor görünürken devrimcilik,  emperyalizme, faşizme ve dinci gericiliğe karşı mücadeleyi büyütmektir.  Devrimci; ülkenin, halkın, özel olarak emeğin yararını esas alan, ülkenin bağımsızlığını savunan, özgürlük, eşitlik ve adalet için mücadele edendir.

GÜL ADD adına yapılan açıklama işte bu nedenlerle, Kemalist bilinç yoksunluğunun, ideolojik çarpıklığın, icazetli Atatürkçülüğün, akıl tutulması ve siyasal körlüğün dışa vurumudur. Bu açıklama bana, 5 Aralık 1918'de Wilson'a  "Amerikan Mandası" için mektup yollayan, yani ABD mandası için, cellatlarına yalvaran Osmanlı aydınlarını çağrıştırdı doğrusu.

"Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır" Mustafa Kemal ATATÜRK, 1930

Bu yolcu, Atatürkçülüğü kendine yol gösterici olarak benimsemiş, Kemalist düşün sistemini toplum yaşamına egemen kılmayı amaçlayan bir örgütün yönetiminde ise, Atatürk ün bu sözü yakıcı ve yaşamsal bir anlam kazanır.

Ufku değil, ufkun ötesini de görüp ve bilmeksizin bu örgütlenmenin tepesine bir kumpas ve tertip sunucu atanarak gelmişseniz hem kendinizi, hem de yönetiyorum iddiasında olduğunuz örgütü acınası durumlara düşürürsünüz.


Mahmut ÖZYÜREK

Hiç yorum yok: