GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 18 Temmuz 2015 Cumartesi 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


Terör örgütü IŞİD oruç tutmayanları hedef aldı

Posted: 17 Jul 2015 07:00 PM PDT



Terör örgütü IŞİD Suriye'de oruç tutmadığını iddia ettiği 94 kişiyi işkence yaparak öldürdü. Oruç tutmadığı iddia edilen kişiler, IŞİD militanları tarafından demir kafeslere konuldu, kırbaçlandı ve daha sonra çarmıha gerildi.

Londra merkezli ve muhalefete yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nden verilen bilgiye göre, oruç tutmayan kişiler demir kafeslere kapatıldıktan sonra meydan ve caddelerde dolaştırıldı. Oruç tutmayanlar 70 kez kırbaçlandıktan sonra çarmıha gerildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi verilerini halen Suriye'de görev yapan doktor ve aktivistlerden elde ediyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, bu hafta içinde yaptığı bir başka açıklamada, IŞİD'in militan bulmakta zorlandığını, ocak ayında başlattığı "Halifenin genç aslanları" programıyla çocukları askeri almaya başladığını bildirmişti.

Program çerçevesinde 16 yaşın altında bin 100'den fazla çocuk "askere alındı". Çocuklar yoğun bir askeri ve dini eğitim gördükten sonra cepheye sürüldü.

Suriye'de bu hafta içinde düzenlenen hava saldırılarında "vali" sıfatıyla görev yapan iki üst düzey IŞİD yetkilisi öldürülmüş, Irak Ordusu Anbar vilayetini IŞİD'den geri almak için operasyon başlatmıştı.

Güney Kore ile de Türk Lirasıyla Ticaret Yapacak

Posted: 17 Jul 2015 05:00 PM PDT



Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, dış ticaretin yüzde 5'ine karşılık gelen 18-20 milyar dolarlık rakamın milli paralar ile yapılmaya başlandığını belirterek, "Onun için cari açık yüzde 5.8 iken dış finansman ihtiyacı duyan cari açık 4.7. O da buradan kaynaklanıyor. Milli paraların kullanılmasıyla ilgili İran'la Rusya var. Kore ile milli parayla yapabiliriz. Toplam dış ticaretin Yüzde 5'i yüzde 10 yaptığımız zaman cari açıkla ilgili sırtımızı çok daha sağlam bir milli duvara dayamış olacağız. Milli parayla ilgili herkesle görüşüyoruz. Rusya, Kuzey Irak, Suriye, Balkan ülkeleri, Ukrayna bütün bu ülkelerde. Milli para rezerv para haline geliyor" diye konuştu.Zeybekci, İran ile BM arasında nükleer müzakerelerde anlaşma sağlanmasını da değerlendirdi.

İRAN'LA TİCARET 50 MİLYAR DOLAR

Zeybekci, İran ile Türkiye arasında ticarette büyük potansiyel olduğunu belirterek, 35 milyar dolarlık hedef belirlenmesine rağmen bu rakamın rahatlıkla 40-50 milyar dolar olabileceğini söyledi. İran'ın anlaşmasını "İran konusunda Türkiye'ye aferin diyorum" sözleriyle özetleyen Zeybekci, "Tercihli ticaret anlaşmasını bu uzlaşmadan bir yıl önce yaptık. Şu anda yüzde 30 üzerinde ihracatımızda artış var. Tüm bu yaptırımların kalkmasıyla İranlı meslektaşımla bu sene en az 30 ürünü daha sıfır gümrükle eklemeyi düşünüyoruz. İran'la olan ticaretimiz daha çok artacak. Karşılıklı kazan-kazan noktasına geleceğiz. Kendi milli paralarımızla alışveriş yapabildiğimiz zaman İran'la elimiz kolumuz çok daha rahat hale gelecek" dedi.

CEP TELEFONUNA VERGİ GELİRSE FİYAT ARTMAZ İthal ürünlerin vergilendirilmesine yönelik çalışmalar devam ederken, Ekonomi Bakanı Zeybekci cep telefonu ve elektronikle ilgili düzenlemenin fiyatları artırmayacağını söyledi. Diğer ülkelerin ayakkabıdan mobilyaya, tekstilden bisiklete kadar birçok alanda doğrudan sübvansiyonlar verdiğine dikkat çeken Zeybekci, "Başka ülke külçe fiyatına bitmiş ürün teslim ediyor. Bunları engellemek lazım Türkiye'de firmaların yok olmasını engellemek lazım. 38

MİLYAR DOLAR İTHALAT

Cep telefonları ve elektronikle ilgili yaptığımız çalışma anti damping soruşturmasını aralık ayında ilan ettik. Şimdi de çalışma yapıyoruz bu ilan edilecek itirazlar alınacak sonra Bakanlar Kurulu kararına dönüşecek. Bu gelecek olan gelirse gelme ihtimalini düşük görüyorum gelirse ben fiyatlara yansımaz diye düşünüyorum. Yabancı üreticiler fiyatları kırar. Ama şimdilik yakın gelecekte gündemde güçlü şekilde durmuyor. Çalışma bitmedi daha, itirazlar gerçekleşsin biz çalışalım düşük çıkarsa bakanlar kuruluna getirmeden iptal edebiliriz gerek duymayabiliriz. Toplamda 38 milyar dolarlık ithalatı yeniden elden gözden geçiriyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

İŞ DÜNYASI SİYASETİ BASKI ALTINA ALMAMALI

İş dünyasının koalisyonu teşvik etmesini olumlu bulduğunu aktaran Bakan Zeybekci, "Acele edin" çağrılarını doğru bulmadığını söyledi. "Çabuk olun kriz geliyor, yangın var, dalgalanmalar var, dünyada deyip de siyaseti baskı altına almayı çalışmayı son derece yanlış buluyorum" diyen Zeybekci, "AK Parti-CHP koalisyonu teşvik edilecekse biz iş dünyasından cesur şekilde popülist yaklaşımların rant oy devşirme uyanıklıklarının olmaması gerektiği yönünde de siyasetle ilgili o yönde de konuşmalarını bekliyorum" tespitini yaptı.

Kayıt için acele etmeyin

Posted: 17 Jul 2015 04:00 PM PDT



Milli Eğitim Bakanlığı, (MEB) AYM'nin dershane kararından sonra izleyeceği yol haritasını netleştirmeye başladı. Buna göre Bakanlık gerekçeli karar açıklanana kadar dönüşüm başvurusu almaya devam edecek. Karar açıklandıktan sonra dershanelere belli bir süre verilecek ve yollarını nasıl devam ettireceklerini bildirmeleri istenecek. Dershaneler bu süre içinde dönüşüme kararlarını Bakanlığa bildirecek. Bildirim yapmayan dershaneler otomatik olarak sistem dışına çıkmış olacak. Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) dershane kararının ardından öğrenci, veli ve sektörün mağduriyet yaşamaması için planlarını hazırlayan Bakanlık, iptal kararıyla birlikte dershanelerin tamamen yasal statüden çıkmış olmasına göre hareket edecek.

KAYIT İÇİN ACELE ETMEYİN UYARISI

Gerekçeli kararın açıklanmasının ardından ise yeni bir yasal düzenlemenin kapsamı ve çerçevesini nasıl belirleyebileceğine bakılacak. Dershanelerin sisteme tekrar dahil edilip edilmeyeceğine göre mevzuat düzenlemesi yapacak. Ancak bir yasal düzenleme yapılabilmesi için Hükümetin kurulmasının beklenmek zorunda. Okulların Eylül ayında açılacak olması, yasal düzenleme imkânının olmaması da sıkıntıları katlıyor. Öte yandan Bakanlık, velilerin herhangi bir mağduriyet yaşamaması için, gerekçeli karar açıklanıp sistem netleşinceye kadar öğrencileri dershanelere kayıt ettirmemesi tavsiye ediyor.

MEB İSTEMEZSE DERSHANE AÇILAMAZ

Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Burhan Kuzu: Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın zamanlaması kötü. Çünkü Eylül 1 tarihinde yürürlüğe girecek bir yasa ve bir çok dershane de buna güvenerek bir takım işlemlerde bulundu. Şöyle bir çelişki var; AYM yürütmeyi durdurma kararını ret ediyor fakat davayı kabul edip kanunu iptal ediyor. Burada bir tezat var. Bu karardan sonra yürürlükten kaldırılan yeni yasa ile eski yasa geri gelmez. Mevcut zaten yok. Bir boşluk var, yeni yasa düzenlenmesi lazım. MEB, kanun bazında yeni bir düzenleme yapmadıkça eski dershaneler otomatikman kurulmaz

DÖNÜŞEN DERSHANELER GERİ GELEMEZ

Ceza Hukukçusu Prof. Dr Ersan Şen: Karar dönüşen dershaneler geri getirmez. Sadece mevcut dershaneler kanunun iptal ettiği hükümler gerekçeli karar yayınlanıp yürürlüğe girdikten sonra yollarına yürüyebilecekler. Bunun için de Milli Eğitim Bakanlığı'nın ruhsat vermesi gerekir. AYM, geri kararları geriye değil ileriye doğru etkili olur. Kanun, iptal edilip yürürlükten kaldırıldığı ana kadar geçerlidir. Dershaneler geriye dönük tazminat talebinde bulunamaz. Bir intibak kanunu veya yeniden dershane sistemini kaldırmasıyla ilgili olarak AYM'nin kararının içeriğini karşılayan yeni bir düzenleme de yapılmalıdır.

Yüzde 10’luk seçim barajı tümüyle kalksın

Posted: 17 Jul 2015 03:08 PM PDT



HDP, 1983 yılından bu yana uygulanan yüzde 10'luk seçim barajının tümüyle kaldırılması için kanun teklifi verdi. Teklifin muhalefet partisinden gelmesi nedeniyle TBMM'de ele alınıp alınmayacağı, alınacaksa ne zaman gündeme geleceği belirsiz

Halkların Demokratik Partisi (HDP), yüzde 10'luk seçim barajının tamamen kaldırılması için kanun teklifi verdi. Kanun teklifinin gerekçesi olarak, "Seçim barajının yüksek tutulması ile ilgili olarak ortaya konan gerekçe, siyasi istikrarı sağlamak olsa da demokrasinin önüne konulmuş bir engel olarak uygulamada yerini bulduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir" denildi. HDP Grup Başkan Vekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken imzasını taşıyan, "2839 Sayılı Milletvekili Seçim Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" başlıklı teklifte, barajın kaldırılma gerekçeleri de anlatıldı. HDP tarafından verilen kanun teklifinde, seçim sistemlerinde nispi temsil sistemini uygulayan demokratik ülkelerin bir kısmında seçim barajları uygulandığı da hatırlatılarak, bu barajların yüzde 1 ile yüzde 5 arasında değiştiği ifade edildi.

İlk kez 1961'de uygulandı
Türkiye'de seçim barajının ilk kez 1961 yılında uygulanmaya başlandığı, bu dönemde daha önce uygulamada olan çoğunluk sisteminin terk edildiği ve yerine seçim çevresi barajlı temsili sistem getirildiği belirtilen kanun teklifinde şöyle denildi: "1980 askeri darbesi sonrasında, 10.06.1983 tarih ve 2829 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 33'üncü maddesiyle, ülke genelinde kullanılan geçerli oyların yüzde 10'unun geçemeyen siyasi partilerin hiçbir şekilde milletvekili çıkaramayacakları öngörülerek yüzde 10'luk bir ülke barajı getirilmiştir. Halen yürürlükte olan baraj, Avrupa ülkeleri arasındaki en yüksek baraj oranına sahiptir. Seçmen iradesinin parlamentoya yansıması, toplumsal hak mücadelelerinin parlamento aracılığıyla kamuoyuna mal olması gibi demokratik toplumun gereklilikleri önündeki en büyük engel, yüksek seçim barajıdır. 2002 yılında yapılan milletvekili seçimlerinin sonuçları, bu temsiliyet krizinin bir örneği olarak önümüzde durmaktadır. 2002 seçimlerinde 19 siyasi parti seçime girmiştir. Bu 19 siyasi partiden sadece ikisi parlamentoda yer alabilmiş geri kalan siyasi partiler parlamentoda yer bulamamıştır. Parlamentoya giren iki partinin toplam aldıkları oy oransal olarak yüzde 47 olmuştur. Yani bir anlamıyla seçmenlerin yüzde 53'ünün iradesi parlamentoya yansımamıştır."

Davutoğlu'ndan üçüncü ziyaret HDP'ye
AKP Genel Başkanı Davutoğlu, koalisyon görüşmeleri kapsamında dün HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ ile bir araya geldi. Başbakan Davutoğlu, HDP Genel Merkezinde yapılan görüşmeye, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile geldi. Sivil plakalı araçla parti genel merkezine gelen Davutoğlu'nu HDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ve Pervin Buldan ile Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder karşıladı. Davutoğlu ve beraberindeki heyet daha sonra HDP Genel Merkezinin üçüncü katındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantı salonuna geçti. Görüşmede Demirtaş ve Yüksekdağ'a ise İdris Baluken, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ile MYK üyesi Zeynep Karaman eşlik etti.

Bayramda çalışana iki kat ücret ödenmesi gerekiyor

Posted: 17 Jul 2015 03:00 PM PDT



Yasaya göre, bayramda çalışanlara işverenin iki kat ücret ödemesi gerekiyor. Bayramda çalışılıp sonra izin yapılsa dahi çalışana zamlı ücret ödenmesi şart.

Bayram'da mesai yapanların ücreti tartışılıp durur. Bu konu da kanun açık, çalışanlara arife gününün yarısı ve bayramdaki mesaisi için günlük 'iki kat' ücret ödenir.Bayram günlerinde çalışanlara, arife günü ve bayramdaki çalışmalarının ücreti zamlı olarak ödenir.

BAYRAMDAN SONRA İZİN VERİLSEDE ÜCRET ZAMLI OLACAK

İşveren, 'İznini bayram sonrası kullanırsın' dese bile, bayramda yapılan çalışma zamlı olacaktır. Yani, sonradan verilecek izin herhangi bir anlam ifade etmez. İşveren isterse daha sonra o çalışmanın karşılığı olarak ayrıca izin verebilir. NORMALİN İKİ KATI ÜCRET Bayramda çalışan işçilere verilecek ücret normal zamanda elde ettikleri ücretin iki katı tutarındadır. Bu zamlı ücret bayramın üç günü için ayrı ayrı ve yine arife günü öğleden sonrası için de ayrıca hesap edilir.

İŞYERİ İDARİ PARA VEZASI ÖDEYEBİLİR

Aylık sistemiyle çalışan bir kişi için toplam brüt ücreti 30 güne bölünerek bir günlük ücret tutarı hesap edilecek, ortaya çıkan rakamın iki katı alınarak bayram çalışmasının ücreti ödenmiş olacaktır. Ayrıca bayramda çalışan işçinin eğer bu çalıştığı süreler fazla mesai de oluyorsa, bu sefer bayram sebebiyle iki katı tutarında ücreti değil günlük ücreti en az yüzde 50 oranında artırılarak günlük ücretinin iki buçuk katı tutarında ödenmelidir. İşveren çalışanın ücretini bayrama ait fazla mesai ücretini dikkate almadan, bayram öncesinde çalışanı için ödediği ücreti esas alarak hesaplarsa, herhangi bir denetim veya çalışanın şikayeti üzerine idari para cezası ödemek zorunda kalır.

BAYRAM HAFTA SONUNA GELİRSE

Bu sene olduğu gibi bayram tatilinin hafta sonuna denk geldiği durumlarda, hafta tatili ücretiyle bayram tatili için ayrı ayrı ücret ödenip ödenmeyeceği sorusu akla gelebilir. Maalesef bu gibi durumlarda işverenler hafta tatili için ayrı, bayram tatili için ayrı olarak ücret ödemek zorunda değil. Hafta sonu iki gün tatil yapılan işler için de sonuç değişmiyor, cumartesi için de ek bir ödeme yapılmıyor. Buna göre, bayram hafta sonuna denk geldiğinde her gün için çalışılmazsa sadece bir günlük çalışılırsa da yapılan çalışmanın fazla mesai olup olmamasına göre iki ya da iki buçuk günlük ücret ödenmesi gerekiyor.

İŞTEN ÇIKARILMA

Bayram ve genel tatil günlerinde çalışmak istemeyen işçiler işverenleri tarafından çalışmaya zorlanamaz. Çalışmaya zorlanan işçiler bu durumu şikayet konusu yapar, hatta iş mahkemesine taşırlarsa işyerinden haklı sebeple, kendi istekleriyle ayrılıp tazminatlarını alabilirler. Ancak tam tersi durumda eğer çalışanın hizmet sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde bayramlarda çalışmaya izin veren bir hüküm varsa, bu sefer bayram günü de gelip, işverenin talimatıyla çalışmak zorunda kalırlar. Hatta bayram günü çalışmıyorum deyip işe gelmemeleri durumunda üst üste iki gün işe gelmemezlik yaparlarsa, işveren kıdem tazminatı ödemeden çalışanı işten çıkarır. Bu nedenle çalışanların imzaladıkları iş sözleşmelerinin çok büyük önemi bulunmaktadır. Çoğu zaman okumadan imzalanan sözleşmeler sonradan işten çıkarılmayı kolaylaştıran belgeler haline gelebilir.

ÇOCUKLAR ÇALIŞAMAZ

İş Kanunu'nun çalışan çocuk ve gençleri koruyucu hükümlerinden birisi bayramda her ne ad altında olursa olsun çalıştırılmamalarıdır. Kanunlarımız en azından bayram ve genel tatil günlerinde çalıştırılmalarını yasaklıyor.

Altın 5 yılın en düşüğüne yakın seyrediyor

Posted: 17 Jul 2015 02:30 PM PDT



Altın, Çin'in rezervlerine ilişkin verileri 2009'dan bu yana ilk kez piyasaya sunması ile 5 yılın en düşüğüne yakın seyrediyor.

Ağustos vadeli altın kontratı, Londra saati ile 11:40'ta New York'ta Comex piyasasında yüzde 0.1 geriledi ve 1,142.60 dolar oldu. Fiyatlar son 7 günde gerilerken, Kasım 2014'ten bu yana en uzun süreli kayıp dönemi kaydedildi.

Frankfurt'taki Commerzbank AG analisti Carsten Fritsch, "Fiyatlar şu aşamada bu verileri dikkate tam olarak almadı. Piyasaların gösterdiği reaksiyon yeterli seviyede değil" yorumunu yaptı.

Çin Merkez Bankası, ülke rezervinin 1658 metrik ton olduğunu bildirdi. Çin'in açıkladığı verilere göre, 2009'dan bu yana altın rezervi yüzde 57 yükseldi. Öte yandan Londra'daki Dünya Altın Konseyi verilerine göre Çin, ülke stokları bazında Rusya'yı geçerek beşinci en büyük ülke durumuna geldi.

İran’a gidin, size İran baksın

Posted: 17 Jul 2015 02:00 PM PDT



İstanbul Bağcılar Hürriyet mahallesinde bulunan ve ağırlıklı olarak Şii yurttaşların ibadet ettiği Ehlibeyt camisinin elektriği borcundan dolayı kesildi. Karanlıkta namaz kılmak zorunda kalan vatandaşlar duruma tepkili. Caminin elektiriğinin tekrar açılması için harekete geçen dernek başkanı Musa Oruç'a Müftülükten verilen yanıt ise şaşkınlık yarattı.

Aydınlık gazetesinden Erkin Öncan'ın haberine göre, Oruç, caminin elektriğinin borcundan ötürü 6 ay önce kesilmesi üzerine İlçe Müftülüğüne başvurdu. Müftü Hasan Hüsnü Sula'ya durumu aktaran Oruç'a, "İran'a gidin, size İran baksın" yanıtı verildi.

Olayı Aydınlık'a değerlendiren Oruç, camiye elektrik sayacının Diyanet İşleri Başkanlığı görevlileri tarafından takıldığını belirterek, "4 sene önce Diyanet'ten gelip camiye elektrik sayacı taktılar, faturayı Diyanet'in ödeyeceğini söylediler. Ancak dört yılın ardından 48 bin lira tutarında elektrik faturasıyla karşılaştık. Faturaların ödenmemesi üzerine Bağcılar Müftülüğü ile görüştüm. Yapılan görüşmede Müftü Hasan Hüsnü Sula bana "O zaman İran'a gidin, ülkeyi terk edin" diye konuştu.

Oruç, 6 aydır karanlıkta ibadet etmeye çalıştıklarını ve mağdur durumda olduklarını vurguladı.
Konuyla ilgili görüşmek istediğimiz müftülük görevlileri ise bu konuda görüş bildirmeye yetkili olmadıklarını söyleyerek, sorularımızı yanıtsız bıraktı.

12 yaşındaki kızını imam nikahıyla evlendiren babaya hapis

Posted: 17 Jul 2015 01:30 PM PDT



Ülke yasaları uyarınca kızı korumak için adı açıklanmayan 63 yaşındaki baba, 14 yaşından küçük bir çocuğu yasadışı cinsel ilişki için pazarlamak ve çifti cinsel ilişkiye teşvik etmekten suçlu bulundu.

Sidney'de görülen davada baba kendisini savunurken, kızını "evlilik dışı cinsel ilişkiye girip günah işlemekten kurtarmak için", ergenlik çağına girer girmez evlendirmeye karar verdiğini söyledi.

Avustralya'da öğrenci vizesiyle kalan ve bu yılın başlarında çocuk tacizi suçundan 7,5 yıl hapis cezasına çarptırılan 26 yaşındaki Lübnanlı damat kıza ilgi gösterince babanın evliliğe onay verdiği ve geçen yıl bir şeyhin imam nikahı kıydığı belirtiliyor.

'DOĞUM KONTROL HAPI KULLANMAYIN'
Avustralya yasalarının geçersiz saydığı nikahtan sonra çiftin babanın izniyle bir otele gittiği belirtiliyor.
Gerdek gecesinde çifte günah olacağı söylenerek doğum kontrol hapı ya da prezervatif kullanmamaları söylendi.

Sekiz yıl hapis cezasına çarptırılan babanın Kasım 2020'de şartlı tahliyeden yararlanarak serbest kalabileceği belirtildi.

Çocuk devlet korumasına alındı.

Ramazan Bayramınız Kutlu Olsun

Posted: 17 Jul 2015 04:59 AM PDT



Ramazan Bayramı ya da Şeker Bayramı, İslam aleminde, oruç tutma ayı olan Ramazan'ın ardından üç gün boyunca kutlanan dinî bir bayram. Hicri takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk üç gününde kutlanır. Bayramdan bir önceki gün, Ramazan ayının son günü olan arifedir.

Hicri takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar güneş temelli miladi takvimden 11-12 gün kısadır. Bu nedenle Ramazan Bayramı her sene bir önceki seneden 11-12 gün daha erken kutlanır. Yaklaşık olarak her 33 senede bir Ramazan Bayramı aynı günlere tekabül eder.

Ramazan Bayramı: Bayram Ramazan ayının sonunda kutlandığı için bu isimle anılır. Ramazan kelimesi Arapça bir sözcük olan ramaḍ ('kuru sıcak') kökünden gelir. Bunun nedeni muhtemelen Ramazan orucu ibadeti ilk uygulanmaya başlandığında yaz aylarına tekabül ediyor olmasıdır.

Şeker Bayramı: Bayramın Osmanlı dönemindeki adı olan "Iyd-ı Fıtır" isminden Türkçeleştirilmişidir. Iyd bayram demektir. Fıtır ise fıtır sadakası ya da fitre olarak bilinen oruç tutamayacak durumdaki Müslümanların verdiği sadakadır. Şükür sadakası olarak da bilinir. Bir teoriye göre bu "şükür" kelimesi zamanla "şeker"e dönüşmüştür. Bir başka teoriye göre ise Şeker Bayramı adı, Ramazan Bayramı'nda hurma ve şekerleme yeme geleneğine dayanır.

Adlandırma sorunu
Ramazan Bayramı ve Şeker Bayramı adlandırmaları, Türkiye'de politik zemine kaymış bir tartışma konusudur. Ramazan Bayramı adını savunanlar, Şeker Bayramı adını, bayramın dini vurgusundan uzak olduğu gerekçesiyle tercih etmezler.[4] Şeker ifadesini savunanlar ise bu ismin dayatılarak değil tarihi adlardan evrilerek günümüze geldiğini, bayramın Ramazan ayında değil Şevval ayında başladığını söyleyerek, ramazan adını dindarlaşmaya yönelik bir dayatma olarak görür.

Ramazan Bayramı, Hicret'in ikinci yılından sonra kutlanmaya başlandı.[kaynak belirtilmeli] Bu bayramda yapılması gereken tüm törenler ve ibadetler Muhammed tarafından düzenlendi. İlk ramazan bayramıyla ilgili işlemler de onun tarafından yapıldı.

Bayram kutlamaları

Ramazan Bayramı, Ramazan ayı boyunca tutulması farz kılınan orucun da sonunu ifade eder. Ramazan Bayramı'nın ilk günü aynı zamanda Şevval ayının birinci günüdür ve bu günde oruç tutulmaz.

Ramazan Bayramı'nın ilk gününde camilerde bayram namazı kılınır. Bayram namazını yalnız erkekler kılar. Bayram namazından sonra ise hutbe okunur. Bayram boyunca müslümanlar eş, dost, akraba ziyaretleriyle birbirlerinin bayramını kutlarlar. Bu ziyaretler esnasında genellikle kolonya, tatlı ve şekerlemeler ikram edilir.

Bayramda bakımlı ve temiz olmak adettendir. Herkes en yeni kıyafetlerini giymeye çalışır. Ramazan bayramında çocuklara ailelerin bütçesi elverdiğince yeni kıyafetler alınır. Bazı büyükler ellerini öpen çocuklara hediye veya harçlık verirler. Çocuklar ufak gruplar halinde kapı kapı dolaşarak şekerleme toplarlar.

Müslümanlar zekat görevini bu bayramda yerine getirirler.

Bayram tatili
İslam ülkelerinde arife günü ve Ramazan Bayramı'nı kapsayan günler resmi tatil ilan edilirler. Diğer ülkelerde farklı uygulamalar olmakla birlikte Batı'daki bazı büyük firma ve devlet kurumları Müslüman çalışanlarına bayram izni verir.

Taksim Dayanışması'ndan Gezi Parkı açıklaması

Posted: 17 Jul 2015 01:00 PM PDT



Danıştay 6. Dairesi'nin kararını 'zorlama ve ısmarlama' olarak niteleyen Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Mücella Yapıcı, basın toplantısında "Taksim Meydanı ve Gezi Parkı artık sadece İstanbul'un değil, Türkiye'nin hatta tüm dünyanın koruması altındadır. Niyetinizin farkındayız, aklınızdan dahi geçirmeyin" diye konuştu..

Taksim Dayanışması üyeleri, Danıştay 6. Dairesi'nin Gezi eylemlerine neden olan Taksim Yayalaştırma Projesi için geçen yıl verdiği iptal kararını İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Kültür Turizm Bakanlığı'nın 'karar düzeltme' başvurusu üzerine oy çokluğu ile kaldırılması kararı ile ilgili olarak basın açıklaması yaptı.

'NİYETİNİZİN FARKINDAYIZ'
Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Mücella Yapıcı, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nın sadece İstanbul ve Türkiye'nin değil tüm dünyanın koruması altında olduğunu belirterek, "Niyetinizin farkındayız, aklınızdan dahi geçirmeyin" dedi. Taksim Dayanışması üyelerinden Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Mücella Yapıcı, Avukat Can Atalay ve Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Gürkan Akgün, TMMOB'un Karaköy'deki merkezinde Danışay 6. Dairesi'nin karar düzeltme kararıyla ilgili olarak basın açıklaması yaptı.

'ZORLAMA VE ISMARLAMA BİR KARAR'
Taksim Dayanışması adına konuşan Mücella Yapıcı, Danıştay 6. Dairesi kararının 'zorlama ve ısmarlama' olarak niteledi.
Danıştay 6. Dairesi kararının önceki gün kendilerine ulaştığını belirten Yapıcı, "Bilindiği gibi, İstanbul 1 İdare Mahkemesi 06 Haziran 2013 tarihinde 'Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi'ne ilişkin koruma amaçlı nazım ve uygulama imar planı değişikliklerinin iptaline karar vermiş, bu karar Danıştay 6. Dairesi tarafından 29 Nisan 2014 tarihinde onanmıştı. Ancak bütün uyarılarımıza rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi, sınırlı sayıda ve istisnai durumlar için uygulanabilecek 'karar düzeltme' talebiyle Danıştay'a başvurmuştur. 6. Daire, 31 Mart 2015 tarihinde bu talebi kabul ederek yeni bir bilirkişi raporu isteyip dava sürecini yeniden başlatmaya yönelik hukuksal ve bilimsel dayanaktan yoksun, siyasi ve rant ekonomisinin çıkarlarına dönük 'zorlama ve ısmarlama' bir karar oluşturmuştur" diye konuştu.

'YARGI ÜZERİNDEKİ BASKININ GERÇEK BİR KANITI'
Mücella Yapıcı, "Danıştay 6. Dairesi'nin dosyada daha önce de görev yapmış olan Başkan Habibe Ünal ve kıdemli üye Ünal Demirci'nin muhalefetlerine ve karşı oylarına rağmen dosyada yeni görev üstlenen Mehmet Gökpınar, Ekrem Özübek ve Ramazan Demir'in oylarıyla verilen bu 'karar düzeltme' kararı; iktidarın, siyasi ve doğal tarihi ve kültürel varlıklarımızın yağması üzerinden sürdüğü kısa vadeli ekonomik çıkarları uğruna neleri göze aldığının ve yargı üzerindeki baskısını nasıl gerçekleştirdiğinin gerçek bir kanıtı niteliğindedir" dedi.

CAN ATALAY: HAKİMLİK MESLEĞİNİN ARKASINA GİZLENEMEZLER. BU VEBAL ONLARI TAKİP EDECEKTİR
Yapıcı'nın ardından söz alan Avukat Can Atalay, "Bütün zorlamalara rağmen biz kent ve doğal varlıkların korunması mücadelesinde özellikle son 5 yıldır olmadık kararlarla karşı karşıya kaldık. 2013 yılından itibaren AKP iktidarı ve tek adam devleti adım adım bu 'karar düzeltme' kararını kendi yasal koşullarına dahi aykırı olan bu kararı almak için adım adım ulaşmıştır. Danıştay 6. Dairesi'nin bu yeni üç üyesi çok ağır bir vebal altındadırlar. Hakimlik mesleğinin arkasına gizlenemezler. Bu vebal onları takip edecektir.

'ALEYHİMİZDE SONUÇLANMA İMKANI YOKTUR'
Toplantıda bir gazetecinin "Hukuki süreç sizin açınızdan müspet sonuçlanmazsa tavrınız ne olur, Taksim Dayanışması'nın yeni bir çağrısı olur mu?" şeklindeki bir sorusuna Mücella Yapıcı, "Taksim Dayanışması'nın çağrısı artık herkesin çağrısıdır. Biz hem hukuki hem de yurttaş olarak görevimizi, kamusal sorumluluğumuzu, her türlü baskıya rağmen yerine getirmekte bir dakika bile tereddüt etmeyiz" diye yanıtladı. Aynı soruyu Can Atalay ise "Bu sürecin aleyhimizde sonuçlanması imkanı yoktur. Durum çok açıktır. Bunun aleyhimize sonuçlandığı bir Türkiye başka bir ülkedir. Onunla ilgili ne yapılacağı bambaşka bir konudur" diye yanıtladı. Öte yandan basın toplantısını CHP Milletvekilleri Oğuz Kaan Salıcı, Onursal Adıgüzel ile çok sayıda Taksim Dayanışması üyesi izledi. Toplantının sonunda basın mensuplarına Danıştay 6. Dairesi'nin 31 Mart 2015 tarihinde verdiği 'karar düzeltme' kararının fotokopisi dağıtıldı.

Athena'nın Şehri Ioannina‏

Posted: 17 Jul 2015 12:30 PM PDT

Ulusal Eğitim Derneği üye ve dostları, Konitsa ziyaretini tamamladıktan sonra Yanya'ya ulaştılar.

Kent, M.S 510 yılında Aziz John'un koruması altında kurulduğundan; Yunanca ''Yahya'nın Şehri'' anlamına gelen İoannina adını aldı.

Çanakkale Savaşı Kurmay Başkanı İzzettin Çalışlar, Rasih Nuri İleri ve Abidin Dino'nun memleketi olan Yanya 2. Murat tarafından 1431 yılında fethedildi.

2. Murat, Sinan Paşa Selanik'i aldıktan sonra; Yanya'nın yöneticilerine, şehri direnmeden teslim etmeleri durumunda kimsenin malına dokunulmayacağı, canına kıyılmayacağı, çocuklarının devşirme yapılmayacağı, kiliselerin camiye çevrilmeyeceği, ibadetlerinde özgür olacakları, Başpiskopos'un Roma döneminde olduğu gibi yargılama yetkisine sahip olacağı madelerini içeren bir ''Amanname'' gönderdi.

Kentin yöneticileri direnmeden teslim oldukları için, sultandan imtiyaz elde ettiler. Sultan 18 askeri, şehri teslim almaları ve Yanya'da yaşamaları şartıyla kente gönderdi.

Osmanlı'nın sürgün ve Anadolu'dan nüfus nakletmediği şehir, ayrı bir statü uygulanarak yönetildi.

Görevlendirilen askerler, Turkopolos adı verilen yerde evler inşa ederek, evlendiler. Yaşamlarını burada sürdürdüler.

Ulusal eğitimciler, öğle yemeğini yemek için, adaya sefer düzenleyen motora bindiler. Osmanlı'nın mirası yüzlerce yıllık çınar ağaçlarıyla dolu ada, konukların beğenisini kazandı.

Yemek sonrası, Yanya'yı yıllarca hükmeden Tepelenli Ali Paşa'nın (Yanya Aslanı) konağı ziyaret edildi.

Ali Paşa, 1788 yılında Yanya'ya vali yapıldı. Osmanlı'dan ayrılmak için Friki Eterya Derneği kuran Yunanlıları sertlik kullanarak bastırmak istedi. Osmanlı'nın gücünün azalmasını fırsat bilerek, Epir Bölgesi'nde nüfuzunu arttırdı. Osmanlı'dan bağımsız davranarak, Avrupa'daki devletlerle ilişkiye geçti.

Osmanlı için tehlikeli olmaya başlayınca; Yanya valiliği görevinden alındı. Ali Paşa kararı dinlemeyince, 2. Mahmut, Sadrazam Hurşit Ahmet Paşa'yı üzerine gönderdi.

Canına dokunulmaması şartıyla teslim olan paşa, hakkında çıkarılan kararı öğrenince; kendini savunmak amacıyla taraftarlarıyla konağına sığındı. Konağa gönderilen güvendiği bir adamı tarafından, odanın alt katından atılan kurşunlarla vuruldu. Kurşun delikleri konak ziyaret edildiğinde görülebilir.

Kafası kesilerek 2. Mahmut'a gönderildi. İbret olsun diye sarayda günlerce sergilendi. Daha sonra Silivrikapı Mezarlığı'na gömüldü. Gövdesi, Yanya Kalesi içindeki Fetihiye Cami'si avlusuna gömüldü.

Müze olarak kullanılan konağında; Ali Paşa'nın altın, gümüş ve mücevher işlemeli silahları, sevgilisinin giysileri ve birbirinden değerli takıları, işkence odası ve kullanılan aletler sergilenmekte. Yanya'yı ziyaret edenlerin, kesinlikle görmesini öneririz.

Athena, akşam üzeri gurubumuzu Yanya'da karşıladı. Athena ile Comenious Projesi nedeniyle geldiği İzmir'de tanışmıştık. Akşam için bir tavernada eğlence organize etmesini istedik. Pazartesi günleri Yanya'da canlı müzik yapılmadığından isteğimiz gerçekleşemedi.

Biz, İzmir'de tanıştığımız öğretmenler Athena, Lola, Kostas ve Yanya'da tanıştığımız Despina ile birlikte akşam yemeğimizi yedik. Yanya'daki son gecemizi geçirmek için otelimize döndük.

Gezi dönüşü, gezimizin son günlerinde Athena'nın eşini kalp krizinden yitirdiğini öğrenmek bizi üzdü.









Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Atalarının Doğdukları Toprakları Ziyaret

Posted: 17 Jul 2015 11:30 AM PDT

Otelde yapılan kahvaltının ardından, Yanya'ya 65 kilometre uzaklıkta, Arnavutluk sınırındaki Konitsa için yola çıkıldı.

Ulusal Eğitim Derneği üye ve dostlarından bazılarının dedeleri, 1924 yılında Yunanistan ve Türkiye arasında gerçekleştirilen mübadele sonucu Konitsa'dan Türkiye'ye gönderilenlerdi.

Özkan Sucuoğlu, dedeleri nineleri, anne babaları buradan gelenlere sürpriz olsun diye, rehberimiz Osman Osman'dan Konitsa Belediye Başkanı'ndan randevu almasını istemişti.

Osman Osman'ın aldığı randevu sonucu grup, Belediye Başkanı Andreas Papaspirou ile makamında görüştü.

Andreas Papaspirou başkan yardımcılarıyla birlikte grubu kabul etti. Turizmi geliştirmek amacıyla Osmanlı eserlerini koruma altına almaya başladıklarını, halkların kardeş olduğunu, din ve milliyet farklılıklarını zenginlik olarak kabul ettiklerini, grubun Konitsa'yı ziyaretinden duydukları memnuniyeti belirtti. 3 gün sonra düzenleyecekleri festivale katılmaları için davette bulundu.

1924' teki mübadelede Konitsa'dan Milas'a 100 aile gönderilmiş, yerlerine Kapodokya Bölgesi'ndeki Rumlar yerleştirilmişti.

Osman Gazi Oktay, Konitsa ile Milas'ın kardeş şehir olması konusunda, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat ile görüşme yapacağını bildirmesi üzerine; Andreas Papaspirou, böyle bir teklifin gelmesi durumunda memnuniyetle kabul edeceklerini belirtti.

Belediye başkanı, Ulusal Eğitim Derneği dostu görme engelli Ferhat Dönmez ile yakından ilgilendi. Belediye sınırları içindeki engellilerin sorunlarına sahip çıktıklarını, engelli derneği olmadığı için birlikte bir çalışma yürütemediklerini belirtti. Konuklarına ikramda bulundu. Belediye merdivenlerinde birlikte poz verdi.

Belediye Başkanı, kültürden sorumlu başkan yardımcısını grubu tarihi mekanları gezdirmesi için görevlendirdi.

Konitsa, Pindos Dağı yamacına amfi tiyatro şeklinde konumlanmıştır. Aoos Nehri kasabanın sağından Voidomatis Nehri ile birleşerek akar. Üzerinde Osmanlı'dan kalma köprü, tüm görkemiyle yıllara meydan okumaktadır.

Tourkiko Tzami (Türk Camisi) son yıllarda yaşanan deprem sonucu, minaresinin bir kısmını yitirmiştir.

Slav dilinde ''At Pazarı'' anlamına gelen Konitsa'da, Ali Paşa'nın annesinin kaldığı konak restore edilmektedir.

Şeyh Zeynel Abidin, 1600'lü yıllarda ''Sadi'' tarikatının şeyhi olarak bölgede büyük saygı görmüştür. Tepelenli Ali Paşa bu şeyhin torunudur. Ali Paşa döneminde bölgede Bektaşilik gelişmiştir.

Hoca Ahmet Yesevi'nin dervişlerinden, Haydarilik tarikatı kurucusu, Kutb'üd-Din Haydar, Baba Haydar, Haydar Gazi ve Haydar Sultan'ın tekkesi de Konitsa'dadır.

Ataları burada doğanlar, mezarlarına götürmek amacıyla, belediye önünden toprak götürdüler.

Doğa, manzara ve iklim olarak hayranlık yaratan Konitsa, görülmeye değer. Bağlarından elde edilen üzümle yapılmış şarap ve rakı, Kapodokya'dan gelmiş market sahibinden satın alındı.

Ulusal eğitimciler, Ioannina (Yanya) gezisini tamamlamak için geri döndüler.









Haber : Osman Gazi OKTAY
Fotoğraf : Derya OSMAN

Uluslararası Bodrum Bale Festivali

Posted: 17 Jul 2015 11:22 AM PDT



BU yıl 13'üncü kez yapılan, Uluslararası Bodrum Bale Festivali; yarın başlıyor. İzmir, Mersin, Antalya Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenecek açılış eserleri; "Ateşkuşu", "Bolero" ile "İlkbahar Ayini.

Bu eserlerin koreografisi sırasıyla; Armağan Davran-Volkan Ersoy, Uğur Seyrek ile Mehmet Balkan'a ait. Ayın 21'inde ise 3 eserden oluşan "Gökkuşağı", İDOB'ce sahnelenecek. Muğla Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ile Bodrum Belediyesi'nin katkılarıyla, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen festival; 1 Ağustos'a kadar devam edecek.

Sime-Sen’den Büro İş’i Ziyaret

Posted: 17 Jul 2015 10:30 AM PDT


Sivil Memurlar Sendikası İzmir Şubesi Başkanı Murat Öztürk, Denetim Kurulu Başkanı Neşet Eriş ve Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi Başkanı Osman Gazi Oktay ile birlikte, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu'na bağlı Büro İş Sendikası'nın İzmir Şubesi'ni ziyaret etti.

Büro İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Soner Sönmez, her iki demokratik kitle örgütünün temsilcilerini, her zamanki güler yüzüyle karşıladı. Görüşmeye başlamadan önce, konuklarına kendi elleriyle hazırladığı kahveyi ikram etti.
Sime-Sen, askeri işyerlerinde çalışan memurları örgütlemek amacıyla 2010 yılında kuruldu.

Ankara Valiliği, 4688 Sayılı Yasa'nın 15. Maddesi'nin G Bendine göre Türk Silahlı Kuvvetleri'nde çalışan personelin sendikalı olamayacağı iddiasıyla durumu, Ankara 8. İş Mahkemesi'ne gönderdi.

Mahkeme 12 Temmuz 2013 tarihinde; sendikanın üyelerinin TSK'da çalışan sivil memurlar olması nedeniyle kurulabileceğine karar verdi. Böylece sendika resmen kurulmuş oldu.

Bugün 8 şube ve 28 temsilcilik ile 12.760 üyeye ulaşan Sime-Sen, 2013 yılında İzmir temsilciliğini açtı.
İzmir temsilciliği, kısa süre içinde üye sayısını 1115'e ulaştırarak, 28 Haziran 2014 tarihinde 1. Olağan Genel Kurulu'nu yaptı.

1. Olağan genel Kurul'da Yönetim Kurulu
Murat Öztürk (Başkan)
İbrahim Gümüş (Şube Sekreteri)
Hikmet Albayrak (Mali Sekreter)
Tevfik Gürgen (Örgütlenme Sekreteri)
Ramazan Asan (Özlük ve Hukuk Sekreteri) şeklinde oluştu.
860 Sokak No:2 K:6 D:513 Ağa Han Konak- İzmir adresinde faaliyet yürüten sendikanın üye sayısı 1380'e ulaşmış durumda.

İşkollarında kendileri dışında Asim-Sen, Savdes-Sen, Sav-Sen gibi hiçbir konfederasyona üye olmayan sendikalar olduğunu belirten Öztürk, askeri işyerlerinde çalışan 38 bin, Emniyet Genel Müdürlüğü'nde 16 bin sivil memur çalıştığını, bu işyerlerinde çalışan memurların % 33'ünü halen örgütleyemedikleri için; Kamu İdari Kurulları'nda bakanlık temsilcilerinin, yandaş sendikalar ve işyerlerindeki birden çok sendika olması nedeniyle dikkate almak istemediğini belirtti.

Sendikalar ve demokratik kitle örgütleri arasındaki dayanışmanın önemine vurgu yapan Öztürk, '' Kuruluş aşamasında toplantı için yer bulamadığımız günlerde, Büro İş Sendikası Genel Sekreteri Hasan Şenkaya, sendikalarının kapısını bize açtı. Sendikal bilgi ve birikimini bizimle paylaştı'' dedi.

Sendikal anlayışlarının emekçilerin sosyal, ekonomik ve özlük haklarını savunma, Cumhuriyet'e ve ülkenin bağımsızlığına sahip çıkma olarak tanımlayan Murat Öztürk, ''Askeri işyerleri ve emniyet müdürlüklerinde çalışan kamu emekçilerini sendikamıza üye olmaya davet ediyorum'' diyerek konuşmasını tamamladı.

Örgüt temsilcileri, önümüzdeki dönem birlikte eylem ve etkinlik düzenleme dilekleriyle görüşmeyi sonlandırdılar.




Haber : Osman Gazi OKTAY
Fotoğraf : Soner SÖNMEZ

Plüton’un enerjisini koruduğu ortaya çıktı

Posted: 17 Jul 2015 10:09 AM PDT



Yeni Ufuklar uzay aracının geçtiği görüntüler, daha önce pek çok özelliği keşfedilemeyen Plüton'un enerjisini koruduğunu ortaya çıkardı. Plüton'un yüzeyinde 100 milyon yıl önce oluştuğu düşünülen dağ sıraları gözlemlendi. Bu keşifle bir gök cisminin iç gücünü büyüklüğe bağlı kalmaksızın koruyabileceği anlaşılıyor.

Bilim dünyasında heyecan yaratan Yeni Ufuklar, Plüton'un uyduları Şeron, Hidra ve diğer doğal uydularına ait fotoğrafları Dünya'ya göndermeye devam ediyor.

Yeni fotoğraflarla yapılan yüzey analizlerinde Plüton'un enerjisini koruduğu tespit edildi. Plüton'da 100 milyon yıllık dağların olduğu gözlemlendi.

Dünya'nın doğal uydularından Ay, Plüton'dan büyük olmasına rağmen iç gücünü korumayı başaramadı. Ölü bir gök cismi olan Ay'ın yüzey şekilleri ancak dış güçlerce oluşturulabiliyor.

Plüton'un yörünge uzaklığının ise Güneş'ten 10 milyar kilometreye kadar çıktığı biliniyor. Güneş'in kütlesinin uzaklık nedeniyle cüce gezegene etkisi oldukça düşük.

Keşfedilen yüzey şekilleri de Güneş Sistemi'nin yaşına göre oldukça genç. Bu nedenle Plüton'un yüzey şekillerini kendi iç gücü ile oluşturduğu düşünülüyor.

Yunanistan’ın Kapadokya’sındayız…

Posted: 17 Jul 2015 09:30 AM PDT

Ulusal eğitimciler ve dostları, sabah kahvaltılarını Selanik'teki otelde yaptılar.

Kendisi uzun süredir Gümülcine'de ikamet etmesine rağmen; Yanya'yı ziyaret etmemiş olan, Türkiye'ye tur düzenleyen Derya Tour'un sahibi, rehberimiz Osman Osman'ın eşi Derya Osman da turumuza katıldı.

Bir gün önce bize katılmak için Gümülcine'den yola çıkan, Derya Osman, trenin bozulması nedeniyle 12 saat sonra sabaha yakın Selanik'e vardı.

Rehberimiz Osman Osman ve kaptanımız Gökmen Car her zaman olduğu gibi güler yüzle konuklarını karşıladılar. Kare Tur onlarla ne kadar övünse azdır.

Rehberimizin o günün programını açıklaması sürerken, araç Yanya yönünde hareket etti.

Yunanistan'ın kuzey batısında Çameria bölgesinde dağlık alanda bulunan Yanya'ya, çevreye zarar vermemek için yapılan, kilometrelerce uzunlukta onlarca tünelden oluşan bir yoldan gidiliyor.

Yanya'ya varmadan önce programımızda olan, Trikala Bölgesi'ndeki Kalambaka yakınındaki Meteora manastırlarından birini ziyaret ettik.

Manastırlar yerden en az 300 metre yüksekteki kayalar üstüne inşa edilmiş. Tepelerin iç denizin çekilmesi ile ortaya çıktığı düşünülüyor.

İlk yerleşimin, inzivaya çekilmek isteyen keşişlerin, M.S 9. yüzyılda var olan mağaralarda yaşamaya başlaması ile ortaya çıktığı düşünülüyor.

Keşişler 11. yüzyılda tepeler üzerine manastırlar inşa etmeye başlamış.

Meteora (Gökyüzünde asılı) anlamına gelmekte. Bugün merdiven ve teleferikle çıkılan manastırlara, zamanında; kuyudan su çekmeye yarayan çıkrık sistemi ile çıkılırmış.

Manastırların yapımında kullanılan malzeme, burada yaşayan rahip ve rahibelerin yiyecek, içecek, tüm ihtiyaçları ve kendilerinin aşağı inme, yukarı çıkması dahil, halat ucuna bağlanan ağ ve onun hareketini sağlayan çıkrık sistemi ile sağlanırmış.

Zamanla her tepe üzerine 30'yakın inşa edilen manastırlardan 6'sı ayakta kalmış.
Ulusal eğitimciler, ayakta kalan Moni Agiou Nikalaou Anapafsa, Moni Megalou Meteorou, Moni Agias Vavaras Roussanou, Moni Agias Triadas, Moni Varlaam ve Moni Agiou Stefanou manastırlarından; çıkılması daha kolay olduğundan; Moni Valaam Manastırı'nı ziyaret ettiler.

Eski duvar resimlerine sahip manastıra ve diğerlerine, bayanların etek giymeleri koşuluyla izin veriliyor.
Günümüzde, Moni Agiou Stefanou Manastırı'nda rahibeler, diğerlerinde rahipler yaşıyor.
Manastırda; kilisedeki duvar resimleri, 12 tonluk şarap fıçısı, çıkrık sistemi ve doğayı seyir grubumuzun ilgisini çekti.

Ulusal Eğitim Derneği üyeleri ve dostları mutlu bir şekilde Yanya'ya doğru hareket ettiler.
Yunanistan'daki referandum nedeniyle sokakları tenha olan Yanya'ya ulaşıldı.

Yanya Kalesi içine yeni evlerin inşa edilmiş olması, geziye katılan Konak Belediyesi Eski Meclis Üyesi-Mimar Mustafa Dal'ın ''Bu mimarinin katlidir'' haykırışına neden oldu.

Dar sokakları ile eski Muğla'yı anımsatan kale içinde, Aslanpaşa ve Fetihiye Camileri müze olarak kullanılmakta. Referandum nedeniyle kapalı olduklarından ziyaret edilemedi.

Kale çıkışında bazı grup üyelerinin rehberi takip etmemesi, otele varışı geciktirdi.









Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Ulusal Eğitimciler Atatürk Evi'nde!‏

Posted: 17 Jul 2015 08:30 AM PDT

Ulusal Eğitim Derneği; Atatürk'ün doğduğu, çocukluk ve gençliğini geçirdiği, eğitim gördüğü, atalarımızın yüzlerce yıl yaşadığı ve soydaşlarımızın halen yaşamakta olduğu toprakları ziyareti yineledi.

Bu yıl gerçekleştirilen ziyaret; Yunanistan, Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan'ı kapsadı.

Selanik, Yanya, Tiran, Ohri, Üsküp ve Sofya olmak üzere 7 gece konaklaması olan gezide; Gümülcine, İskeçe, Kalambaka, Konitsa, Durres. Manastır, Resne, Kalkandelen ve Filibe ziyaret edilen yerleşimlerdi.

İzmir'in seçkin turizm acentelerinden Karetur'un hizmet verdiği gezinin rehberliğini, Gümülcine doğumlu, yüksek öğrenimini İstanbul'da gören Osman Osman yaptı.

Osman Osman, grubu Gümülcine girişinde karşıladı. Kahvaltı için Çepelli köyüne götürdü.
Yeşillikler içindeki işletmenin sahibi, grubumuzu güler yüzle karşıladı. Bizim kahvaltı kültürümüze uygun şekilde hazırlanan yiyeceklerle, katılımcılar karınlarını doyurdu.

Çepelli köyündeki kahvaltı sonrası, kaptanlığını Gökmen Car'ın yaptığı otobüs önünde toplu olarak poz verildi.
İskeçe üzerinden Selanik'e varıldı. Selanik'te; Atatürk Evi, Aziz Dimitros Kilisesi; Galerius Zafer Kemeri, Aristotales Meydanı ve Beyaz Kule ziyaret edilen yerlerdi.

Atatürk Evi'nde, Atamızın özel eşyalarıyla, kendisinin ve annesinin mumyalarına yer verilmesi bizi memnun etti.
Geçen yıl yaptığımız ziyarette, düzenleme çalışmaları ileri sürülerek boş odalar bizi karşılamıştı. Bu durum 3 yıl boyunca evi ziyaret edenleri üzmüştü.

Atamızın evini ziyaret etmenin huzuruyla, evin bahçesinde bazı grup üyeleri fotoğraf çektirdi.
Balkanlarda zor bulunan demli çayı, ücretsiz olarak dağıtarak, evi ziyaret edenlerin kendi mekanlarından alışveriş etmesini sağlayan işletme sahibi, ''Buyurun çay bedava'' diyerek grubumuzu etrafına topladı.
Sahili Kordon'a benzeyen ve kendinizi İzmir'de hissettiren Selanik, ulusumuza Atatürk ve Nazım Hikmet gibi iki önemli değeri kazandırmıştı.

Ulusal Eğitimciler, yolun verdiği yorgunlukla otelde verilen akşam yemeği ardından, şehir merkezindeki otellerinde dinlenmeye çekildiler.








Haber ve fotoğraf : Osman Gazi OKTAY

Ak Saray'a giden ilk CHP'li

Posted: 17 Jul 2015 08:00 AM PDT



Ak Saray'a ilk giden CHP'li, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan oldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Belediye Başkanı Recep Gürkan ve 654. Kırkpınar Ağası Seyfettin Selim'i Ak Saray'da kabul etti. Böylece Cumhurbaşkanlığı Saray'ına ilk kez CHP'li Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan gitti. Bu ziyaret Ak Saray'a tepkili olduğu bilinen CHP'den Saray'a giden ilk isim oldu.

20-26 Temmuz 2015 tarihleri arasında 654'üncüsü gerçekleştirilecek olan Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri öncesinde gerçekleşen kabulde, Edirne'den gelen heyet Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Kırkpınar Güreşleri'ne davet etti.

Cinler benim kafama girdiler

Posted: 17 Jul 2015 07:30 AM PDT



Esenler'de 7 Ocak 2014 tarihinde akrabası Macit Semiz'i bıçaklayarak öldüren Süleyman B., savunmasında, "Cinler benim kafama girdiler" savunması yaptı.

Esenler'de 7 Ocak 2014 tarihinde akrabası Macit Semiz'i bıçaklayarak öldüren Süleyman B., savunmasında, "Cinler benim kafama girdiler. Macit semiz'in eşimle zina yaptığını televizyonda gösterir gibi bana gösterdiler. Bıçağı alıp gitmişim, olayı nasıl işlediğimi hatırlamıyorum" savunması yaptı.

Esenler'de 7 Ocak 2014 tarihinde evinden aldığı mutfak bıçağı ile komşusu ve uzaktan akrabası Mecit Semiz'in (65) evine giden Süleyman B. (52), ailesinin gözü önünde komşusunu bıçaklayarak öldürdü. Süleyman B., sorgusunda cinlerin Mecit Semiz ile eşinin ilişki yaşadığını televizyonda izler gibi kendisine izlettiğini, cinayeti bu nedenle işlediğini söyledi. Çıkarıldığı mahkemece tutuklanan Süleyman B., hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "Kasten adam öldürme" suçundan müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı.

"CİNLER KAFAMIN İÇİNE GİRDİ"

Süleyman B., Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşması sırasında yapılan sorgusunda cinli savunma iddiasını sürdürdü. Mahkemedeki sorgusunda maktul Mecit Semiz ile hiçbir sorunu olmadığını, gençliğinden beri psikolojik sorunları olduğunu söyleyen Süleyman B., "Cinler benim kafama girdiler. Devamlı olarak eşimle ölenin zina yaptığını televizyon ekranında gösterir gibi gösteriyorlardı. Cinler bana böyle söylediler. Bıçağı alıp gitmiştim. Olayı nasıl işlediğimi hatırlamıyorum. Pişmanım, keşke beni onlar öldürseydiler" dedi.

Mahkeme, psikolojik sorunları olduğunu öne süren Süleyman B.'yi Adli Tıp Kurumu'na sevk etti. Adli Tıp Kurumu, sanığın suç ehliyetine sahip olduğu yönünde rapor düzenledi. Rapora itiraz eden sanığın Avukatı Muammer Altıntaş, müvekkilinin kafasına giren cinlerin cinayeti işlettiğini öne sürerek 'haksız tahrik indirimi' uygulanmasını istedi.

Avukat Altıntaş'ın 'cinli' savunması tutanağa şöyle geçti:

"Suç tarihinde cinler, müvekkilimin kafasına girip eşiyle maktulün cinsel ilişkiye girdiğini televizyonda göstermişlerdir. Müvekkilimi tahrik etmişlerdir. Sanık da cinlerin etkisinde kalarak onların yönlendirmesiyle suçu işlemiştir. Bu konular raporda tartışılmamıştır."

"ÜÇÜNCÜ KİŞİ DURUMUNDAKİ CİNLERİN YÖNLENDİRMESİ SONUCU…"

Avukat Altıntaş, sözlü savunmanın ardından hazırladığı yazılı savunmayı da mahkeme heyetine sundu. Yazılı savunmasında müvekkilinin psikolojik tedavi gördüğünü, tutuklandıktan sonra da Silivri Devlet Hastanesi'nde bu tedavisinin 6.5 ay sürdüğünü, şizofreni hastası olduğunu öne süren Altıntaş, "Müvekkil üçüncü kişi durumundaki, cinlerin tahriki, yönlendirmesi sonucunda namusunu temizleme düşüncesiyle suç işlemesi halinde tahrik söz konusudur. Gerçekte maktulün eşi ile zina yapması söz konusu değildir. Akıl sağlığı yerinde değildir. Cinlerin etkisi altında kalmıştır. Nitekim töre cinayetlerinde sanık, 'ben namusumu temizledim' şeklinde savunma yapmakta ve mahkeme haksız tahrik indirimi hükümlerini uygulamaktadır. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını talep ederim" dedi.

MAHKEME KASTEN ADAM ÖLDÜRMEDEN 25 YIL CEZA VERDİ

Mahkeme, Süleyman B.'ye, "Kasten adam öldürme" suçundan müebbet hapis cezası verdi. İyi hal indirimi uygulayan mahkeme cezayı 25 yıla indirdi.

ABD'li Asker ve Kürt Kızı evlendi

Posted: 17 Jul 2015 07:00 AM PDT



Kobani Aşıkları

Eski ABD'li asker Jordan Matson, İstanbul'da yaşayan Kürt kızı Roza (Lana) Yıldırım ile evlendi.

IŞİD'e karşı YPG saflarında savaşan eski ABD'li asker Jordan Matson, İstanbul'da yaşayan Kürt kızı Roza (Lana) Yıldırım ile İsveç'te evlendi.

ABD'li eski asker Jordan Matson, 2014 yılının Ekim ayında Türkiye üzerinden Kobani'ye (Ayn Al Arab) geçerek IŞİD'e karşı YPG saflarında savaşan ilk ABD'li olarak dünya basınında haber olmuştu.

Jordan Matson ve İstanbul'da yaşayan Kürt kızı Roza (Lana) Yıldırım geçtiğimiz Çarşamba günü İsveç'te hayatlarını birleştirdiler. Peşmerge kıyafeti giyen ABD'li damatta, yine Kürt bölgesine özgü kıyafetiyle İstanbullu gelin eşlik etti. Nikahları kıyılırken masada Bölgesel Kürt Yönetimi'nin bayrağı bulunuyordu. İkili mutluluklarını Matson'ın Facebook sayfasına koydukları fotoğraflarla da paylaştı. Genç kızın ismi sosyal medya profilinde Roza olarak yazarken, Kürt kaynaklarda ise ismi Lana olarak geçiyor.

Roza (Lana) Yıldırım sosyal medya hesabından kendisini tebrik edenlere Kürtçe teşekkür etti.

ABD ve batının istediği koalisyon modeli öne çıkmış oldu

Posted: 17 Jul 2015 06:46 AM PDT



Hükümeti kurmakla görevlendirilen Davutoğlu'nun görüştüğü HDP de MHP gibi 'AKP-CHP koalisyonu' dedi. Görüşmede 'Açılıma devam' vurgusu yapıldı. Böylece ABD ve batının istediği koalisyon modeli öne çıkmış oldu

Koalisyon görüşmeleri sırasında Batı'nın istediği koalisyon modeli öne çıktı. Davutoğlu'nun CHP, MHP ve HDP'ye yaptığı ziyaretlerde, MHP de HDP de AKP-CHP koalisyonu istedi. Görüşmelerde kurulacak koalisyonun "açılım" sürecini devam ettirmesi istendi.
Tayyip Erdoğan'ın yeni hükümeti kurmakla görevlendirdiği Ahmet Davutoğlu siyasi partilerle ilk görüşmelerini tamamladı. İlk önce CHP'yi arkasından MHP'yi, dün de HDP'yi ziyaret etti. Yapılan görüşmelerde, başta ABD olmak üzere Batı'nın istediği "açılımın sürdürülmesi" fikri önce çıktı. Davutoğlu'nun da görüşmeler sonrası yaptığı açıklamalarda açılım sürecinin sürdürülmesi konusuna vurgu yapması dikkat çekti.

HDP DE AKP-CHP DEDİ
Ahmet Davutoğlu, koalisyon turları kapsamında üçüncü görüşmesini HDP ile yaptı. Davutoğlu'na Yalçın Akdoğan, Zehra Taşkesenlioğlu, Mehdi Eker, Efkan Ala, Adnan Boynukara eşlik etti. HDP Genel Merkezinde yapılan görüşmeye HDP'den, Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan, İdris Baluken ile HDP İmralı heyeti sözcüsü Sırrı Süreyya Önder katıldı. Görüşme 1 saat 58 dakika sürdü. Görüşmede açılım sürecinin sürdürülmesi konusunda görüş birliğine varılırken HDP'nin de AKP-CHP koalisyonu istediği bildirildi.
Ahmet Davutoğlu, görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin ve çevre bölgelerdeki sorunları istişare ettik. İletişimi her an açık olmamız gerektiğini ifade ettik. Koalisyonla ilgili görüşlerimizi paylaştık. Gelecekteki gelişmeler bağlamında bizim ilkesel tutumumuzu anlatma imkanı bulduk. Türkiye'deki tüm silahlı unsurların Türkiye dışına çıkma hususundaki sözlerin yerine getirilmesi gerektiğini konuştuk. Kamu düzenin tartışma konusu olmadığını açık yüreklilikle konuşma imkanı bulduk" dedi.

AÇILIM İÇİN DEKLERASYON ÇAĞRISI
Davutoğlu, gazetecilerin sorularını da cevapladı. Selahattin Demirtaş'ın görüşmeden bir gün önce "PKK silah bırakmalıdır, bunun muhatabı Öcalan'dır" açıklamasının hatırlatılması üzerine Davutoğlu şunları söyledi: " Silahsızlanmayı biz söyleriz ama onlar dinlemezler, dememek gerek. Onlar dinleyene kadar söylemeye devam etmeniz gerekiyor.
Süreç devam edecekse etkili olduğunuz varsayılır. Etkiniz yoksa görüşmelerin anlamı ne. Etkiniz yoksa sürece hangi yolla katkıda bulunacaksınız. Biz dörtlü parti olarak hep birlikte çağrı yapacaksak. Buradan da çağrıda bulunayım. Bizler demokratik standardın en üstü çıkması için hazır olduğumuz ama terör ve şiddet içeren müdahaleye karşı ortak tavır alacağımızı bildiren bir deklarasyon imzalayalım."

HDP: HERŞEYİN BAŞI AÇILIM
Görüşme sonrası HDP adına açıklama yapan Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de açılım sürecini devam ettirecek bir AKP-CHP koalisyonu istedi. AKP-CHP koalisyonuna destek vereceklerini belirten Önder, "Bu koalisyona karşı yapıcı muhalefet yaparız" ifadesini kullandı. Davutoğlu'yla koalisyon ve diğer temel meseleler hakkındaki fikirlerini paylaştıklarını dile getiren Önder teması sürdürme konusunda mutabık kaldıklarını kaydederek şunları söyledi:
"Bu ülkedeki hükümetin oy kaybı, tek başına yeniden iktidarı elde edememesi ve yeni kurulacak olan değişik hükümet alternatiflerinin temel meselesi çözüm süreci olmak zorunda. Ülkemizdeki bozucu alanların istihdamdan tutun kadın meselesine kadar ekonomik bunalmışlığımızdan bölgesel sıkışmaya kadar tümü barış süreci konusunda alacağımız tutumla bire bir ilgilidir. Barış meselesi demokratik çözüm meselesi bu ülkenin bir alt başlığı değil temel meselemizdir. Hiçbir hükümet görüşmesi çözüm sürecinden ayrı ele alınamaz çözüm süreci de hükümet meselelerinden ayrı ele alınamaz."

ERDOĞAN ENGELLEMEZSE
Davutoğlu'nun temasları Tayyip Erdoğan tarafından da yakından takip ediliyor. Erdoğan'ın görüşme komisyonlarında bulunan kendine yakın kişilerden ayrıntılı bilgi alırken, bilgisi dışında yürütülen ikili temasları da yakından izlediği belirtiliyor.
Davutoğlu çevresinin de CHP kanadının da Erdoğan'ın açıklamalarından ve tavırlarından rahatsız olduğu ifade ediliyor. Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu'nun yakın çevresinde, "Erdoğan engellemezse AKP-CHP koalisyonu tamam" dendiği konuşuluyor.

CHP MYK'DAN DESTEK
Salı günü yapılan CHP MYK'da Kılıçdaroğlu'nun Davutoğlu ile yaptığı görüşmeye ilişkin özet bir bilgi verdiği öğrenildi. Davutoğlu hakkında olumlu ifadeler kullanan Kılıçdaroğlu'nun "Sayın Davutoğlu'nu olası bir koalisyon konusunda hevesli gördüm. Akademisyen kimliğinin de etkisiyle, bizimle yaptığı görüşmede, beklentilerini, dikkatli bir üslupla detaylı şekilde aktardı. Elbette bu ön görüşme. Sonuna kadar gideceğiz. Masadan kalkan taraf biz olmayacağız ama bize oy verenleri de hayal kırıklığına uğratmayacağız" dediği bildirildi. Bazı MYK üyelerinin AKP ile koalisyona yönelik itirazları dikkate alınmazken MYK'nın çoğunluğunun AKP ile koalisyona destek verdiği ifade edildi.

KILIÇDAROĞLU'NDAN, 'ERDOĞAN'I ELEŞTİRMEYİN' TALİMATI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında parti yöneticilerine Erdoğan'ı eleştirmemeleri talimatı verdiği ortaya çıktı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, El Cezire Türkçe'den Ece Göksedef'e yaptığı açıklamada Kılıçdaroğlu ile ilgili önemli bir sırrı açıkladı. Davutoğlu'nun "Cumhurbaşkanı'nı tartıştırmayız" sözlerini değerlendiren Tekin, "Biz de bunu diyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı seçildiği günden itibaren ona kötü bir şey söylemedik. Genel başkanımız talimat verdi. 'Sayın Cumhurbaşkanı ile ilgili en ufak negatif bir cümle kimse kullanılmayacak, orası cumhurbaşkanlığı makamıdır' dedi. Gerçekten de öyle oldu" ifadelerini kullandı.
Tekin AKP'li 4 eski bakanın yolsuzluklarına ilişkin olarak da şunları söyledi: "Şunu herkes bilsin CHP hükümetin içinde de olsa dışında da olsa bu yolsuzlukların hesabını sormaktan vazgeçecek bir siyasi parti değildir. Bunu Sayın Davutoğlu da bilir. Bunun için komisyona da gerek yok."

Cumhuriyet Halk Partisi ile daha uygun durumdayız

Posted: 17 Jul 2015 06:45 AM PDT



Ahmet Davutoğlu seçim barajının düşürülmesinden yana olduğunu belirterek, bunu kurulacak koalisyonun protokolüne yazılmasını teklif edeceklerini söyledi.
Ahmet Davutoğlu, NTV'de katıldığı programda çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Davutoğlu'nun yaptığı açıklamalar şöyle:

KOALİSYON
- 7 Haziran seçim sonuçlarını doğru okumak lazım. Seçim bitti. Şu anda tablo netleşiyor, herkes yapılacak ve yapılmayacak şeyleri netleştiriyor. Biz birinci partiyiz biz olmadan hükümet kurulamaz, biz de tek başımıza kuramayız. İlk turu çok başarılı görüyorum. Tur öncesi sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile aramızdaki ve ekiplerimiz arasındaki uçurum azalmış durumda. Kemal Kılıçdaroğlu ile yöntemde anlaştık. Ekiplerimiz çalışacak, detaya inecekler. Arkadaşlarımız daha sonra iki lider ayrı ayrı veya birlikte oturup dinleyeceğiz. Bu aşamada Cumhuriyet Halk Partisi ile daha uygun durumdayız. Türkiye'de dolar dün bizim Cumhuriyet Halk Partisi ile ilk temasımız sonrasında en düşük seviyesine indi. Ama bu Milliyetçi Hareket Partisi'ne uzağız anlamına gelmez, HDP ile de gelmez.

ERKEN SEÇİM
- Seçime gitmek isteseydik bu işin olamayacağını gösterirdik, gerilimi arttırırdık. Böyle bir şey olmadı. Benim gördüğüm bir hükümet ortaklığı. O olmadığı zaman başka bir oyun sahası oluşur o da seçimdir. Bizim şu andaki meselemiz samimiyetle hükümet ortaklığı yönünde çalışmaktır.

SEÇİM BARAJI
- Hukuk komisyonundaki arkadaşlara verdiğim görevlerden biri seçim kanunundaki değişiklikler. Seçim barajının düşürülmesinden yanayım. Bunu koalisyon kurarsak koalisyon protokolüne yazılmasını teklif edeceğiz.

CUMHURBAŞKANLIĞI
Cumhurbaşkanlığı her şeyin üstünde bir makamdır. Erdoğan ismini bir kenara bırakalım. Böyle bir psikoloji ile tavır alanlar anayasal çizginin dışına çıkıyorlar. Var olan sistemde cumhurbaşkanlığının meşruiyetini tartışmaya açmam ben.
- Kimse hesap vermeyecek konumda değildir. Biz inananlar için iki hesap vardır; burada ve ahirette. O ikinci kısmı kendi dünyası ile ilgili herkesin. Dolayısıyla benim partimle ilgili herkes aynı durumdadır. Kimse istisnası değildir. Bu bakanlarla ilgili mahkemenin verdiği takipsizlik kararı var. Ben başbakan olmadan önce başlatılan bir soruşturma süreci var. Ben bu anlamda yanlış uygulamaya göz yummam, adli bir süreç işlemiş karar verilmiş, meclis süreci işlemiş karar verilmiş. Burada birinci gündem maddesinin bu olmaması gerekir.

F TİPİ ÖRGÜTLE MÜCADELE
- Buna herkesin tavır koyması lazım. Hepimiz bu tür faaliyetleri olan gruplara olumlu baktık. Ama ister bu yolla, ister başka yolla devletin içinde hiyerarşi oluşturmaya başlandığında net tutum almazsak devletin çivisi kalmaz. Lokomotif siyasettir, bir kaza olacaksa sorumlu odur. Eğer bürokrasi üzerinden devletin kaderine hükmetme alışkanlıkları yok edilmezse siyaset yapmak tiyatroya döner. Ben talimat verdiğim müsteşarın sadece benim talimatımı dinlemesini isterim.

BAŞKANLIK SİSTEMİ
- Ben Başkanlık sistemi bitti demedim. Bu seçim neticeleri ile başkanlık sisteminin mümkün olmadığı aşikar dedim. Halk bunu vermemişse bunu empoze etmemiz imkanımız yok. Yapılması gereken 10 Haziran itibariyle var olan sistemi en iyi şekilde işletmek.

İki bayram arası evlenmek uğursuzluk mu?

Posted: 17 Jul 2015 06:30 AM PDT



Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan hem düğün yapacak hem de düğün sezonundan "ekmek yiyecek" vatandaşları sevindirecek bir haber geldi. "İki bayram arasında evlenmek caiz midir?" sorusuna yanıt veren Diyanet, "Senenin bütün gün ve saatlerinde düğün yapılabilir, nikah kıyılabilir" dedi.

Düğün sektörü, mobilyacıdan beyaz eşyacıya, kuyumcudan matbaacıya, düğün salonundan kuaförüne, çeyizciden tekstilciye, pastacısından şekercisine, çiçekçisinden taksicisine, emlakçısından inşaatçısına kadar 20 farklı sektörden binlerce esnaf ve sanatkar ile işletmeyi yakından ilgilendiriyor.

Havaların geç ısınması, Ramazan ayı derken düğün sezonu tam olarak başlamadı. Bu gerekçelerle "işlerin kesatlığından" yakınan ve bayram sonrasını iple çeken 20 farklı sektörden binlerce esnafı şimdi de "İki bayram arası düğün yapılmaz" korkusu sardı.

Bu batıl inanış nedeniyle düğün yapılmamasından, dolayısıyla da iş yapamamaktan korkan esnafı sevindirecek haber ise Diyabet İşleri Başkanlığı'ndan geldi.

"İki bayram arasında evlenmek caiz midir?" sorusunu yanıtlayan Diyanet İşleri Başkanlığı, Dini Bilgilendirme Platformu, şunları kaydetti:

"Ülkemizin bazı yörelerinde, Ramazan ile Kurban Bayramı arası kast edilerek 'İki bayram arasında düğün yapılmaz ve nikah kıyılmaz' denilmektedir. Bu sözün dini yönden hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Hz. Aişe (r.a.) de Şevval ayında evlenmişlerdir. Şartlar ve imkanlar müsait olduğu zaman senenin bütün gün ve saatlerinde düğün yapılabilir, nikah kıyılabilir. Yani nikah için belli bir zaman ve vakit yoktur. Bu nedenle iki bayram arasında düğün yapmakta ve nikah kıydırmakta dinimiz açısından hiçbir sakınca bulunmamaktadır."

Aziz Nesin dinsizdi… Aynı zamanda inanılmaz cimriydi

Posted: 17 Jul 2015 06:00 AM PDT



İslam'da dindarlık ne kadar beleş değil mi? Dünyanın en ahlaksız, en hırsız adamı bile olsan oruç tutuyormuş, namaz kılıyormuş, gibi yap, Kıbleye bırak, "Külliye'ye" sap; parayı, makamı kap!

Bir de "Bakara-makara salladın" mı; namus, şeref, bilgi de istemez hani… İster vatan haini, ister savaş çığırtkanı, ister insanlık düşmanı ol, üçkağıtçılığı vicdanına kabul ettirebiliyorsan baş tacısın…

Tam da bu yüzden Türkiye'nin de içinde bulunduğu İslam coğrafyası, insanlığın en sefil bölgesi durumunda. Ama kime anlatacaksın; "çalıyor ama havaalanı, yol, liman da yapıyor" diyor benim güzel vatandaşım. Sanki her gün otoyollardaymış, Paris'e, Newyork'a, Havana'ya uçuyormuş, Teknesini Fenerbahçe yat limanına bağlıyormuş gibi…

***

"DİNSİZ"

Geçtiğimiz hafta "bilim adamımız" Halaçoğlu, CHP'ye ve oy verenlere "dinsiz" diyerek "karşı kampın" hislerine tercüman oldu… Bunca okuduğu halde değişmeyen, bilime ve tarihe ihanet eden bu adamın dahi hala o "malum ezberi" tekrar etmesi ve bir adım ilerlememesi elbette düşündürücü ve hüzün vericiydi.

Çünkü mesele biz Alevilere "dinsiz" denilmesi değil, bu sözcüğün hakaret "öteki ve kötü" anlamında kullanılması, Alevilere yönelik aşağılayıcı- ötekileştirici kampanyanın, cehalet ve akıl tutulmasının bin yıldan buyana hiçbir zayiata uğramadan devam ediyor olmasıydı…

CAHİLİYE DÖNEMİNİ YAŞIYORLAR

Cehaletin ve din üzerinden rant elde etmenin kolaycılığı Halaçoğlu cenahının gözlerini öylesine kör etmişti ki, Ebu Cehil'in, Muaviye ve (lanet olası) oğlu Yezid'in izinden gittiğini, dün Ehli Beyt'e uygulanan zulmün bugün Alevilere uygulandığını dahi göremiyordu. Ahlak denilen kavramı yok sayıyor, bu ahval ve şeraite "dindarlık" diyerek kendilerini kandırıyorlardı. Hal böyle olunca da karşı mahallenin Alevi algısı milim değişmiyordu…

"Halaçoğlu olayından" sonra "bizim mahalleden karşı mahalleye" gösterilen tepkinin büyüklüğü, "oha, hala mı orada otluyorsunuz" anlamındaydı. Dolaysıyla "bizim cenah" bakımından Halaçoğlu'nun ağzından dökülenler, MHP zihniyetinin AKP'den farklı olmadığı algısını bir kez daha teyit etti ve biz, hayal kırıklığı içinde tekrar eski zihinsel kampımıza döndük…

***

DİN, AHLAKI KAPSAMIYOR MU

Bülent Arınç'ın deyimiyle, ülkeyi "parsel parsel sattılar!" Oğullarını-kızlarını paraya boğdular, odalar, evler depolar dolusu paramızı çalıp stokladılar! Ahlakı dışlayan bir İslam algısı ihdas ettiler; inananları kandırdılar, soydular! Bunların hal-ü pür mealine bakıp şu karara vardım ve dedim ki; "din bu ise ve bunlar dindar ise ben kesinlikle dinsizim!"

Çünkü hiç kuşkum yoktur ki, dinsizlik bütün dünyada bunların dindarlığından bin kere daha itibarlıdır, insanidir, saygındır…

Farkında mısınız; dinsizlik bizim "dindarların" sayesinde giderek daha itibarlı duruma gelirken, İslam dininden kaçış inanılmaz rakamlara ulaştı ve araştırmalara göre ülkemizde "dinsizim" diyenlerin sayısı beş milyonu aştı.

***

"GAVUR TOHUMU"

Anımsayalım; "Almanya acı vatan" olmadan önce kötü adamlara "gâvur" diyerek aşağılar, "gâvur tohumu" diyerek küfür ederdik… Gavurun ahlakını, temizliğini, çalışkanlığını, dürüstlüğünü görünce "gavur" algımız değişti ve "esas gavur biziz" demeye başladık ama "kafa aynı kafa."

Oysa yaklaşık üçyüz yıl önce "gavur" da bizimkiler gibi "dindar" ve mezhepçiydi…

Habire kilise, sinagog inşa ederek birbiriyle yarışıyor, günah çıkarıyor, meleklerin cinsiyetini tartışıyor, Katolik, Ortodoks, Protestan vb. mezheplere bölünüyor, "benim mezhebim iyi-seninki kötü" diyor birbirinin boğazına sarılıyor, öldürüyor öldürüyorlardı. Üçyüzmilyon mertebesinde insan öldü, yoksulluk ve hastalıktan dolayı milyonlarca insan telef oldu.

Sonra Reform ve Rönesans (1789) dönemi başladı, düşünce önderleri toplumun uyanmasına rehberlik etti… Laiklik ilkesi bütün Batı toplumunda hararetle desteklendi, kabul gördü. Din tacirliği "out," medeniyet "in" oldu…

Ve "ellik gavuru" dini alanı kiliseyle sınırladı… Laikliği tavizsiz olarak uygulamaya koydu, demokrasiyi geliştirdi, çoğulculuk, tolerans ve insan hakları kavramlarıyla zenginleştirdi, teknolojiye yöneldi varsıllaştı, hakça bir düzen kurdu…

***

Artık Hıristiyan'a "gavur" demiyoruz; küfür yerine kullandığımız, üzerine "ahlaksız, dinsiz-imansız, pis" imajı yüklediğimiz bu sözcük mazide kaldı.

ŞİMDİ SIRA "DİNSİZDE"

Soru şu; Ahlaklı dinsize mi, ahlaksız dindara mı "iyi" demeliyiz?

Aziz Nesin dinsizdi… Aynı zamanda inanılmaz cimriydi. Eskicilerden giyinir, dostlarına bir çay bile ısmarlamazdı. Neden "cimriydi" biliyor musunuz; "bir çocuk daha okuyabilsin, şeker de yiyebilsin" istiyordu… Bütün mal varlığını, kitaplarının telif haklarını, her şeyini Çatalca Aziz Nesin Kimsesiz Çocuklar Vakfına vakfetti. Mezar bile istemedi…

Dünyanın en ileri, çalışkan, temiz, vatansever ve dürüst toplumu olan Japonların ahlaklı ama genellikle dinsiz olduklarını biliyor muydunuz?

Murtaza Demir - Odatv

IŞİD'e göre Ramazan Bayramı 1 gün

Posted: 17 Jul 2015 05:30 AM PDT



Bayram namazlarını bidat (sonradan dine giren) olduğunu iddia ederek yasaklayan IŞİD, 3 gün olan Ramazan Bayramı'nın da 1 gün olduğunu duyurdu. İslam dünyasında 3 gün olarak kutlanan Ramazan Bayramı'na IŞİD örgütünden bir yasak daha geldi. Örgüt bayramın 1 gün olduğunu ve sadece Cuma günü kutlayacağını açıkladı.

Sputnik'in haberine göre, Kurban Bayramını ise 4 gün olarak kabul eden örgüt, bayramlarda da savaşmayı uygun görüyor.

BAYRAM NAMAZINI DA YASAKLAMIŞTI

Ramazan Hilal'i ile ilgili görüşlerin dine aykırı olduğunu yaptığı yazılı bir açıklamayla duyuran IŞİD terör örgütü, Ramazan ayının 28 gün sürdüğünü savunmuştu.Terör örgütü, kendi kontrolü altındaki bulunan bölgelerde bayram namazı kılacaklara ceza verileceğini duyurmuştu. IŞİD daha önce de Hazreti Muhammed'in kutlu doğum programlarını yasaklayarak Mevlüt Kandili'ni kutlayacaklara da ağır şekilde ceza vereceklerini ilan etmişti.

Hiç yorum yok: