GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 16 Kasım 2015 Pazartesi 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


"Zulm 1938 de son buldu" alt yazılı yayınına suç duyurusu

Posted: 15 Nov 2015 12:00 PM PST

AKİT TV'NİN 10 KASIM GÜNÜ "ZULÜM 1938 DE SON BULDU" ALT YAZILI YAYININA Ulusal Eğitim Derneği Isparta Şube Başkanı Mahmut Özyürek ve TEMAD Isparta Şube Başkanı O.Mümtaz Çapçı tarafından Isparta Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyusunda bulunulmuştur.



CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

ISPARTA

ŞİKAYETÇİ: Mahmut ÖZYÜREK

Ulusal Eğitim Derneği - Piri Mehmet Mah. Mimar Sinan cad. Uslu Ün Psj. Kat:2 No: 16-17 Isparta

ŞÜPHELİLER: Akit TV. Yetkilileri

SUÇ : TC Anayasasının Giriş, Cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan 2. maddesi, Anayasamızın "İnkılâp kanunlarının korunması" ile ilgili 174.maddesi ve 5816 sayılı kanun ihlali.

SUÇ TARİHİ: 10 KASIM 2015

AÇIKLAMALAR

Atatürk'ün yaşamını yitirmesinin 77. yılında Türkiye'nin ve Dünya'nın dört bir yanında anılırken, Akit TV isimli televizyon kanalında, ekrana "ZULÜM 1938'DE SON BULDU" başlığı yazılarak verilen haber içeriğinde şu ifadelere yer verilmiştir:

"Resmiyette öyle kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'den bahsediyoruz elbette. İngilizlerin dahi yapamadığını yapmış ve de başarılı olmuştu nihayetinde. Bu konudaki başarısını takdir etmemek ne haddimize. Mesela bin yıllık tarihimiz onun marifetiyle bir gecede yok olup gitmişti. Anadolu'yu istila eden Moğol bile başaramazdı bunu. Öyle ya Müslüman kıyafetlerini ortadan kaldırmakta öyle Fransızların Maraş'ta yaptıkları gibi peçeye el uzatmakla olmazdı. Hem öyle olunca karşına bir Sütçü İmam dikiliveriyordu birden bire. Daha akıllıcası lazımdı. O da eksik olmasın Mustafa Kemal'in Kılık Kıyafet Kanunu'yla başarılıyordu. Öyle ya bunu Anadolu'yu işgal eden gâvur Fransız askeri bile başaramamıştı. (…) inananlara yapılan her zulüm O'nun adına O'nun kutsiyeti namına yapılacaktı. Ve şimdi bizler inanan insanların sözcüsü namında olan bizler, böylesi bir durumda ne diyelim ki, rahmetle anamıyoruz seni paşam! Anamıyoruz!"

Öncelikle, "Resmiyette öyle kabul edilen…" denilmek suretiyle Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı olduğu tarihsel ve vicdani gerçeğini yadsıyarak, bırakın kendi ülkesinin kurtuluşuna öncülüğü, tüm dünyanın sömürülen ülkelerinin "kurtuluş savaşlarına" öncülük eden Atatürk gerçeğini inkâra yönelecek kadar büyük bir hazımsızlıkla Atatürk'e karşı kin ve nefret içinde olduklarını daha haberin ilk cümlesinde göstermişlerdir.

Haberde, "İngilizlerin dahi yapamadığını yapmış (…) Mesela bin yıllık tarihimiz onun marifetiyle bir gecede yok olup gitmişti. Anadolu'yu istila eden Moğol bile başaramazdı bunu.

(…)Öyle ya bunu Anadolu'yu işgal eden gâvur Fransız askeri bile başaramamıştı. (…) inananlara yapılan her zulüm O'nun adına O'nun kutsiyeti namına yapılacaktı." Denilerek, Atatürk'ü bir vatan haini ve din düşmanı gibi göstermek suretiyle açıkça Atatürk'ün hatırasına hakaret edilmiştir.

Yine aynı haberde, "…inananlara yapılan her zulüm O'nun adına O'nun kutsiyeti namına yapılacaktı. Ve şimdi bizler inanan insanların sözcüsü namında olan bizler, böylesi bir durumda ne diyelim ki, rahmetle anamıyoruz seni paşam! Anamıyoruz!" denilmek suretiyle, dini duyguları kuvvetli insanların hamisi olduklarını açıkça deklare edip, bu insanların, Atatürkçü/laik insanlar aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmek suretiyle "Halk kin ve düşmanlığa tahrik" edilmiştir.

Açıklanan bu nedenlerle, bahsi geçen Akit TV isimli televizyon kanalında bu eylemler ile:

1) Basın oluyla Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret edilerek, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Yasa'nın 1/1, 2/1 maddesindeki "Basın yoluyla Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret etmek" suçu işlenmiştir.

2) Halk kin ve düşmanlığa tahrik edilerek, 5237 sayılı TCY'nin 216/1. madde fıkrasındaki "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" etmek suçu işlenmiştir.

İSTEM:

Bu suçlar Cumhuriyet savcılıkları tarafından resen soruşturulması gereken suçlar olup; bu nedenle sorumlular hakkında yasal gereğinin yapılarak

1) Cezalandırılmaları için haklarında kamu davası açılması ile;

2) Kurtuluş Savaşı sırasında, düşman Yunan ordusu generali olarak görev yapan Trikopis'in bile Atatürk'ten bahsederken "…Bu büyük Komutana karşı içimde bir hayranlık duymaya başladım." Demiş olması gerçeği karşısında, asıl saygı duyması gerekenler olarak, kendi ülkesini ve halkını emperyalizmin işgalinden kurtaran büyük önder Atatürk'e hakaret eden sanıkların suç kastının yoğunluğu göz önünde bulundurularak, ceza adaletinin sağlanması bakımından, haklarında uygulanacak ceza belirlenirken, TCY 61. maddesi gereğince uygulama yapılırken alt sınırdan uzaklaşılarak uygulaması yapılması talep olunur 12.11.2015

Mahmut Özyürek

"Suç Duyurusunda" Bulunuyoruz

Posted: 15 Nov 2015 11:30 AM PST



CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

ISPARTA

ŞİKAYETÇİ: Mahmut ÖZYÜREK

Ulusal Eğitim Derneği - Piri Mehmet Mah. Mimar Sinan cad. Uslu Ün Psj. Kat:2 No: 16- 17 Isparta

ŞÜPHELİLER: Akit TV. Yetkilileri

SUÇ : TC Anayasasının Giriş, Cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan 2. Maddesi, Anayasamızın "İnkılâp kanunlarının korunması" ile ilgili 174.maddesi ve 5816 sayılı kanun

SUÇ TARİHİ: 10 KASIM 2015





AÇIKLAMALAR

1. Akit Televizyonu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bedensel varlığının aramızdan ayrılışının 77. yıldönümünde, "Zulüm 1938'de son buldu" şeklinde bir altyazı ile bir program yayınlamıştır.

2. Bu yayında özetle "Resmiyette öyle kabul edilen kurucu cumhurbaşkanı, zulüm 10 Kasım 1938 de son buldu, İngilizlerin dahi yapamadığını yapmış ve bunda başarılı olmuştur, 1000 yıllık tarihimiz onun sayesinde bir gecede yok olup gitmiştir. Bunu Moğollar bile başaramazdı.Müslüman kıyafetlerini ortadan kaldırmak, Fransızların Maraş ta yaptığı gibi peçeye el uzatmak olmazdı. Karşısına bir Sütçü İmam dikilirdi. O yüzden bunu kıyafet devrimi ile yaptı.Bunu Anadolu yu işgal eden gavur Fransız dahi yapamazdı. Getirdiği demokrasi Amerika nın Irak a getirdiğinden daha tesirliydi.İnananlara yapılan her şey O'nun adıyla yapıldı.Rahmetle anmıyoruz seni paşam…" şeklindeki beyanlarla Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün soylu –yüce anısına yayın yolu ile alenen hakaret edilmiştir.

3. Akit yayın grubunun 10.11.2015 tarihinde, 09:10 saatinde, Türk toplumunun büyük bir kısmının saygısını, sevgisini kazanmış, Türk ulusunu işgalden, esaretten kurtaran, Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk aleyhinde yayınlamış olduğu "Zulüm 1938'de son buldu" yayını, TC Anayasasının Giriş, Cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan 2. Maddesi, Anayasamızın "İnkılâp kanunlarının korunması" ile ilgili 174.maddesi ve 5816 sayılı kanun uyarınca SUÇ oluşturduğu kanısındayım.

İSTEM:

Belirtilen nedenlerle Şüphelilerin tesbiti (Haber editörü, metin yazarı, yayın yönetmeni, kanal yönetimi, sunucu) hakkında "toplumu kin, nefret ve düşmanlığa iten" nitelikte haber yapması ve Anayasamızın giriş, 2. Ve 174. Maddelerine 5816 sayılı Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanun'a karşı gelmeleri nedeniyle KAMU DAVASI açılmasını arz ve talep ederim.

Mahmut Özyürek


Akit Atatürk'e yine kin kustu
AKP'ye yakın gazetelerden Akit'in televizyon kanalı Akit TV'de 10 Kasım'da "Zulüm 1938'de son buldu" sözleriyle Atatürk'e kin kusmaya devam etti.

Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 77. yılında Türkiye'nin dört bir yanında anılırken, AKP'ye yakın gerici Akit gazetesinin televizyon kanalı Akit TV'de hakaret dolu ifadelere yer verildi.

Akit TV, Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatını kaybettiği tarih olan 1938 için, "Zulüm 1938'de son buldu" ifadelerini kullandı.

Televizyon kanalı yayınladığı haberde, "Mustafa Kemal yıllar önce bugün öldü" diye yazdı.

SOSYAL MEDYADA KAMPANYA BAŞLATILDI

Akit TV'deki hakaret dolu yayının ardından sosyal medyada "RTÜK'e şikayet kampanyası" başlatıldı. Çok sayıda kullanıcı, RTÜK'ün internet sitesi ve şikayet hattı üzerinden söz konusu yayının şikayet edilmesine yönelik çağrılarda bulundu.

“Sap Gibi Ayakta Durmaya Gerek Yok” Diyenlerin İkiyüzlülüğü

Posted: 15 Nov 2015 10:30 AM PST



"Sap Gibi Ayakta Durmaya Gerek Yok" Diyenlerin İkiyüzlülüğü
Türk ulusunu "emperyalizm ve kapitalizm tahakkümünden ve zulmünden kurtararak, "yönetim ve egemenliğin gerçek sahibi" kılan, ortaçağ karanlığını yırtıp toplumu aydınlığa kavuşturan, Mustafa Kemal Atatürk'ün bedensel varlığının aramızdan ayrılışının 77. Yılındayız.
Isparta da bu gün için onlarca etkili ve yetkili kişi, siyasi parti, dernek, sendika, meslek odası başkanları açıklama yaptı. Yaptıkları açıklamalar yerel basının 1. Sayfalarında yer aldı…
Zaman ayırıp bu açıklamaları okursanız, Atatürk'ün;
"Cumhuriyetimizin kurucularından biri olduğu",
"Türk milletini; çağdaş medeniyetler seviyesine" ulaştırdığı,
Bu nedenlerle aramızdan ayrılışının "77. sene-i devriyesini saygı, özlem ve rahmetle yâd" edildiğini, okuyacaksınız.
Peki; Bu gün Türk ulusunun Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde kan ve can bedeli kurup yücelttiği Cumhuriyetten geriye "kimi resmi kurumlarda ve okullarda, yasal zorunluluk olarak asılan resimleri dışında" ne kaldı?
Bu, her 10 Kasım'da birbirini çağrıştıran süslü, içtenlikten uzak açıklamaların sahipleri onun düşüncelerine, ilkelerine, devrimlerine, kurtardığı vatan topraklarına, kurduğu laik cumhuriyete ne kadar sahip çıkmışlar?
Sorarsanız bunların hepsi ATATÜRKÇÜ!
Peki, Nedir Atatürkçülük?
"Atatürk düşüncesine vurulmuş ilk ve en büyük darbe,  1950'li yıllarda bir kavram operasyonuyla "Kemalizm" yerine "Atatürkçülük" kavramının getirilmesidir. Böylece zaman içinde Türkiye'de Kemalizm'den Korkan Atatürkçüler ortaya çıkmıştır. S.Meydan
Bu yıllar aynı zamanda Türkiye'nin emperyalizmin silahlı askeri gücü NATO'ya katıldığı dönemdir. Yani "Atatürkçülük bir NATO operasyonu"  ürünüdür.
 Atatürk'ün bize bıraktığı düşünsel yol haritasının adı "Kemalizm'dir.
 Kemalizm;  temel ilkesi emperyalizme karşı tam bağımsızlık olan bütünlüklü bir devrimci mücadelenin programıdır. Bu program, emperyalizme, gericiliğe, bölücülüğe ve emperyalist sistemden kopuş amacından dolayı liberal kapitalizme karşı direnişin, batılılaşmadan/batıcılıktan kopuşun adıdır.
 Yani Kemalizm, Türk devrimidir. Tam bağımsızlıktır. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Laiklik, Devletçilik, Halkçılık ve Devrimciliktir. Akıl ve bilim ilkeleri doğrultusunda çağdaşlaşmaktır. Kendi tarihinden beslenmek, kendi diline sahip çıkmaktır. İnsan sevgisi, doğa dostluğu ve barışseverliktir. Ulusal kültürle evrensel uygarlığa katkı sunabilmektir. Atatürk'ün ifadesiyle, "Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme başkaldırabilmektir". Kemalizm, Yeni Sevr'in eşiğine sürüklenmiş Türkiye'de devrim yapma kararlılığının adıdır.
Kemalizm; "Kahredici bir istibdada karşı ancak ihtilalle cevap vermek ve köhnemiş olan çürük idareyi yıkmak, milleti hâkim kılmak, hülasa vatanı kurtarmak için sizleri vazifeye davet ediyorum" diyebilmenin adıdır. Emperyalist yağmacıların işgallerine karşı "Ya İstiklal, Ya ölüm" kararlılığı ile ayağa kalkmaktır.
Türk devrimi, emperyalizmle girdiği en sert hesaplaşma dönemlerinde, her zaman karşısında gerici –bölücü ayaklanmaları ve şeriatçı hareketi bulmuştur. Laik devrimlerin en kökten uygulandığı dönemler, emperyalizmden kopulduğu ve gericiliğin ekonomik altyapısının zayıfladığı dönemlerdir. Emperyalizme bağımlılık ise Türkiye'de gericiliği ve bölücülüğü hortlatmıştır.
"Kemalist devrim; Sicilli Cumhuriyet düşmanları ile işbirliği yaparak, onlara ödün verilerek savunulmaz!  Kemalist devrim; her türlü gericilikle, Gericiliği besleyen iç ve dış ihanet cepheleriyle kararlılıkla,  ödünsüz savaşarak savunulur"
Şimdi bir kez daha düşünelim ve kendimize soralım; Isparta da bu gün için onlarca etkili ve yetkili kişinin, siyasi parti, dernek, sendika, meslek odası başkanlarının yaptıkları açıklamalarda bunlar niçin yer almaz?
Bir başka soru daha soralım  "Kemalizm;  temel ilkesi emperyalizme karşı tam bağımsızlık olan bütünlüklü bir devrimci mücadelenin programıdır." Diyen açıklamalar niçin yerel ve yaygın medyada hiç mi hiç yer almazda, kimi "NATOTÜRKÇÜ"lerin "sade suya tirid" açıklamaları hep öne çıkarılır?
Bu soruların yanıtlarını bulduğumuz ve hesabını sorduğumuz gün gerçekten Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anmış olacağız. Gerisi "sap gibi ayakta durmaya gerek yok"diyenlerin ikiyüzlülüğüdür.
İşte bu "ahval ve şerait" içinde dahi, ulusal uyanışı gerçekleştirip, milli cepheyi kuracak ve ulusumuza dayatılan  "Büyük Ortadoğu Projesini " yırtıp Sevr'in yanına, tarihin çöplüğüne atacağız. Kemalist Devrimi yeniden inşa edeceğiz. Kemalist Cumhuriyeti,  etrafını saran ayrık otlarından temizleyeceğiz.
Emperyalizme karşı ilk ulusal kurtuluş hareketini gerçekleştiren, Müslümanların namusunu, ezilen halkların onurunu kurtaran Mustafa Kemal Atatürk'ü kalbimizin durduğu bugün 10 Kasım'da saygı ile anıyor... Arıyoruz.
  
Yönetim Kurulu Adına:                                                                                 Mahmut ÖZYÜREK
Ulusal Eğitim Derneği
Isparta Şube Başkanı

Ege’nin Yüz Akları!

Posted: 15 Nov 2015 10:00 AM PST


Prof. Dr. Bülent Karabulut, Ege Üniversitesi Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi'nde doktor. Onu diğer doktorlardan ayıran en önemli özelliği, sürekli araştırması, kendisini hastaları yerine koyup, onların iyileşmesi için gecesini de gündüzüne katması, yıllık izinlerini bile hastalarına göre ayarlaması, saat sınırlaması olmaksızın hastanede yatan ve randevusu olan hastalarının kontrollerini tamamlayana dek, hastaneden ayrılmamasıdır.

Yoksul hastalarının muayenesini bir ücret talep etmeden yapması, bazı ilaçlarını kendisinin sağlaması, yoksul, varsıl demeden, hastalarını kapıya kadar uğurlaması, onları kıracak ve üzecek kelime kullanmamak için çaba sarf etmesi, yaşamını hastalarına göre programlaması, Bülent Karabulut'un özelliklerinden bazılarıdır.

Hastaları tarafından çok sevilen Karabulut'un hastalarından olan Elmas Puralı, Namık Kemal Lisesi öğretmenlerinden Sabri Puralı'nın eşi.

Kolon kanseri hastası olan Elmas Puralı, geçirdiği operasyon sonrası ısrarlı tavsiyeler sonucu Bülent Hoca'yla tanışma fırsatı buldu. Uygulanan kemoterapi sonrası sağlığına kavuştu.

Mesleğini hakkıyla yapan, halkını ve ülkesini seven, hastalarının yüzündeki mutluluk ve minnet gülümsemesini, para denen kağıt parçasına değişmeyen ulu kişilerin sayısını arttırmak görevimizdir. Tek beklentileri sevgi ve minnet olan bu kişilere karşı duyarsız kalamazdım.

Eşinin kanser hastalığını tedavi eden Karabulut için, bir röportaj yapmamı isteyen Sabri Puralı ile birlikte, Karabulut'un hastanedeki odasına, hastalarının kontrollerini tamamlandıktan sonra saat 17.00' girebildik.

Doktor olmaya nasıl karar verdiğiyle başlayan sorumuza Karabulut, doktor olmaya ilkokulda karar verdiğini, tıp fakültesini bitirdikten sonra sanki doktorluğun bir adım ötesi kanserle ilgilenmekmişçesine, kanser hastalığı üzerine ihtisas yapmaya karar verdiğini, İç hastalıkları uzmanı olan dayısını, kendisine rol model aldığını açıkladı.

Hastalarının kendisini çok sevdiği söylemimize; sevgisini onlara hissettirebilmenin kendisini mutlu ettiğini, çok bilmekten öte, bilginin hastaya uygulanmasının önemli olduğunu, onunla iyi iletişim kurarak, doktoruna güveni sağlatmak gerektiğini, işini yaparken doktorun kendisini hastanın yerine koyması gerektiğini, mağdur olan hasta karşısında, kimsenin mağrur olma hakkı olmadığını, hastaların ekmek kapısı olduğu bilinciyle hareket ederek, ekmeğe nankörlük edilmemesi gerektiğine vurgu yaptı.

Tıp fakültelerinde okumak isteyen öğrencilere, '' Kendinizi hastalarınıza adayacaksanız, sürekli araştırma yaparak geliştirecekseniz, özel yaşamınızdan kısıtlama yapabilecekseniz, kötü şartlarda çalışmayı göze alacaksanız, kısaca meslek aşkıyla yanıp tutuşacaksanız, tercih ediniz'' önerisinde bulundu.

Sorunun kendisine yöneltilmesi durumunda; ''Ben dünyaya yüz kez gelsem, yine doktor olurdum. Mesleğimden hiç pişmanlık duymadım'' dedi.

Kanser vakalarının artmasına ilişkin sorumuza; kanser olayına çevre kirliliği, hasta havuzunun ve tedavisinin gelişmesi etkenleri üzerinde durarak başlayan Karabulut, medyadaki ticari reklam kokan haberlere inanmamak gerektiğini, bilimin ve bilginin arkasında durarak, kanıtlanmamış şeyler yazılıp çizilmesinin etik olmadığını belirtti. ''Kandan kanseri teşhis ediyoruz'' gibi söylemlerin yanlışlığını açıkladı. Kanser tedavisini tek bir onkologun yapamayacağını, grup çalışması gerektiğinden; tam donanımlı hastanelere başvurmak gerektiğini vurguladı.

Kansere ilişkin önerilerini; sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıklardan uzak durma, spor yaparak ideal kiloyu koruma, hayvansal gıdayı fazla tüketmeden, markasız yiyecekleri yemeyerek, sebze, meyve ağırlıklı beslenme(Akdeniz Mutfağı), ailede kanser vakası varsa rutin kontroller diye sıralayan Karabulut, ''Tüm bunların yapılmasına rağmen kansere yakalanmak olasıdır. Kanser=ölüm demek değildir. Erken tanı işimizi kolaylaştırır. Bu nedenle erkek ve kadınlar, belirli (40-50) yaş üzeri ve (3-5 yıl) gibi sürelerde kanser tarama programlarına başvurmalıdır. Geç kalanlar korkmasın, geç kalmak ölüm demek değildir. Erken tanıyla işimizi kolaylaştırmış olurlar. Ben kanser hastalarını futbolcuya, yakınlarını malzemeciye, hekimleri de teknik direktöre benzetirim. Başarıyı birlikte elde ederiz '' diyerek konuşmasını sonlandırdı.



Haber ve fotoğraf : Osman Gazi Oktay

İzmir'de eğitim kooperatifi kurulması...

Posted: 15 Nov 2015 09:00 AM PST



Sayın Başkan,

Ülkemiz sizlerin de bildiği gibi sosyal, siyasal ve ekonomik olarak zor bir süreçten geçmektedir. Bu sürecin toplum lehine atlatılabilmesinin yolu da ülkemizi yeniden Atatürk İlkelerine bağlı, demokratik, laik,insan haklarına saygılı sosyal bir hukuk devleti haline getirilmesinden geçmektedir. Ancak toplumumuz bilinçten yoksun, örgütlülüğü tanımayan bir duruma getirilmiştir.Dolayısı ile süreç; "bilinç" ve "örgüt"kavramlarını vazgeçilmez kılmaktadır.

Bilinç düzeyi yüksek bir toplum, aynı zamanda, örgütlülüğü yüksek bir toplumdur. Bildik sistem kandırmacasının aksine, birey, tek başına, her şey demek değildir. Örgütlü bir birey, kendisiyle, toplumuyla, ülkesiyle ve dünyayla ilişkilerini örgüt yoluyla düzenler. Örgütlülük; bir adalet, denge, ilerleme, kurum, liyakat ve kurallar toplamı ile gelişme arayışıdır.

Bilinç ve örgüt kavramlarını etkin kılmak, çağdaş kuşaklar yetiştirmenin ön koşuludur. Bu kavramlar; düzenli, sistemli ve sürekli çalışmayla oluşur. Yapılacak çalışmalar toplumun öncülerini yetiştirecektir.

Bir toplumun aydınları, aynı zamanda, o toplumun önderleridir. Bir kişi, yaşadığı koşul ve dayatmalara itiraz edebildiği, duyarlı olabildiği ve cesaretle harekete geçebildiği oranda ve emperyalist bir paylaşım savaşına karşı durabildiği oranda aydın olmaya adaydır.

Özetlenen gerekçelerle "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" kuşaklar yetiştirebilmek için belirli ilkeler eşliğinde örgütler oluşturmak zorunluluğu vardır. Eğitim sistemimizin yarattığı sonuçlar ortadadır. Bu sonuçları eleştirmekle kalmayıp örnek eğitim modelini yaratma herkesin görevidir. Dolayısıyla; bilimsel, laik, halkçı ve bağımsızlıkçı eğitim koşullarını oluşturma sorumluluğundan kaçamayız. Bu görev ve sorumluluklar bizleri bir eğitim kooperatifi çatısı altında örgütlenmeye yönlendirmiştir.

Benzer duyarlılık ve sorumluk taşıyan sizleri de kooperatif yapısı altında birlikte çalışmaya davet ediyoruz.

Çalışmalarımız hakkında ayrıntılı bilgi vermeye ve ziyaretinize gelmeye hazırız.

Saygılarımızla.

EĞİTİM KOOPERATİFİ YÜRÜTME KURULU

İLETİŞİM BİLGİLERİ: Osman Gazi OKTAY – oktaygazi35@gmail.com

Necla KENDİGELEN- necla.bastan@hotmail.com

Erdem AK- erdem.ak1@hotmail.com

MHP'li, CHP'li ve Tüm Vatansever Canım Kardeşlerim

Posted: 15 Nov 2015 07:56 AM PST



MHP' Lİ, CHP'Lİ VE TÜM VATANSEVER CANIM KARDEŞLERİM
SİZLERE SÖYLEYECEKLERİM VAR.
''KARA, GERİCİ VE BÖLÜCÜ KASIM DEVRİ''

1 KASIM 2015 ''KAPKARA GERİCİ VE BÖLÜCÜ GENEL SEÇİM SONUÇLARI''
AKP %49,48 317 M.V.
CHP %25,31 134 M.V.
MHP %11,90 40 M.V.
HDPKK %10,75 59 M.V.
Ben gururla söylüyorum ki, vatansever, Atatürkçü, Cumhuriyetçi, Türkçü, TÜRKİYE CUMHURİYETİ için canını vermeye her an hazır, CHP' li bir vatandaşım... Bu durum AKP %100 Oy almış olsa da değişmez.
''Gerekirse, Atatürkçü vatandaş Hasan Kemal olarak, mavzerimi elime alır, fişeklerimi göğsüme dizer, bir elime de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı' na çıkarım''.
Ben AKP' nin yanlış yolda olduğunu bilen bir bilinçli vatansever vatandaşım. Eminim ki bu seçim sonucuna göre kutsal vatanı, bayrağı değil, kutsal gördüğü cebini düşünüp AKP' ye geçen, çok insan olmuştur ve daha da olacaktır. ''Tavukların Vekilliğini'' yapamayacak olanlar bile, Milli Piyango' dan çıkar gibi ''Yüce TÜRK MİLLETİ' nin, TÜRKİYE CUMHURİYETİ' nin Vekili oldular.'' Daha ne değişik piyangolar tutturanlar olmuştur kim bilir. Her zaman söylerim, yine söylüyorum, Cumhuriyet' den bu güne hiç bu kadar TÜRKİYE CUMHURİYETİ zulüm görmedi ve genleriyle bu kadar oynanmadı buna inanın. Hiç bu kadar TÜRK, ATATÜRK, CUMHURİYET, TÜRKİYE CUMHURİYETİ, tehdit altında kalmadı inanın. Ben yiğitçe kurucu liderimiz yüce ATATÜRK' e, muhteşem kahramanlıklar gösteren cennet mekanlı şehit ve gazilerimize sadık ve layık yaşamaya and içtim. Aynı yüce ATATÜRK ve şehit gazilerimiz, gerçek vatansever tüm Mehmetçiklerimiz, vatandaşlarımız gibi.

SİZ ANKARA'DAN GİDERSENİZ BEN ELMADAĞI'NA ÇIKARIM

Tarih; 23 Nisan 1920.
Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Memleketin her tarafından birçok milletvekili gelmişti. Bu yeni meclise gelenlerin bir kısmı Ankara'da hiçbir şeyin olmadığını görünce ümitsizliğe düşmüşlerdi. Bahsedilen ne Yeşilordu, ne hazine, ne yatacak otel, hiçbir şey yoktu. Sadece Mustafa Kemal vardı.

Bazılarına bu dava çürük gelmiş olacak ki memleketlerine dönmeye karar verdiler. Bunlar geri dönerlerse Meclis'te huzursuzluk olmayacağını anlayan Mustafa Kemal, kürsüye çıktı. O gün pek heyecanlı bir tablo doğmamıştı. Milletvekilleri şöyle seslenmiştir.

-"İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı'na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim."

Diye konuşunca herkesi bir heyecan dalgası sardı. Hiçbiri gözyaşlarını zaptedemiyordu.((1))



BİZ GERİYE GİTMEYİZ

Meclis-i Mebusan'dan TBMM.'e geçen Milletvekili Ahmet Hilmi (Kalaç) Bey'den Meclis'in Kayseri'ye taşınmayla ilgili anısı:

"Sakarya Savaşı sıralarındaydı. Hükümetin geçici Kayseri'ye taşınmasına karar verildi. Meclis İdare amirlerinden Konya Milletvekili Hacı Bekir Efendi bu işe memur edildi. Kayseri Lise binası Meclis için hazırlandı. Kürsüler yapıldı. Aileler, memurlar ve Meclis arşivleri Kayseri'ye taşındı. Sıra Meclis ve Milletvekillerine gelmişti. Bu gizli oturumda Genel Kurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa Meclise gelerek, Hükümetin taşınma işini hazırladığını, Hükümetin bu kararı almasının uygun bulmadığını belirterek kararın Meclis'çe verilmesinin uygun olacağımı ifade etti. Erzurum Milletvekili Durak Bey söz aldı, şu kısa konuşmayı yaptı:

-'Biz geriye gitmeyiz. Hatta cepheye giderek ordunun arkasında çadır kurarak vazifemizi yaparız' dedi.

Durak Bey'in bu sözü övgüyle karşılandı. Milletvekilleri Ankara'da kalarak çalışmasına devam etti."((2))



Her asil, yiğit vatandaşımızı kutsal vatan, bayrak için kahraman, aziz şehit ve gazilerimiz için siyasi bir partiye, derneğe, sendikaya, vb. ülke yararına olan kurum ve kuruluşlara üye olmaya ve oralarda örgütlenmeye, birlik olmaya, koşturmaya davet ediyorum. Doğru olanda budur. Buralara davet etmek vatanseverlik, buralarda bulunmak bilinçli ve faydalı vatansever olmak, davet etmemek Emperyalistlik ve bulunmamaksa bilinçsiz, faydasız vatandaş olmak, ülkeyi kaderine terk etmektir..
Ben Türküm. Ülkemiz aşağıda belirttiğim 3 etkiden dolayı gerçek TÜRKLÜĞÜ yaşayamamaktadır. Türklüğü bilinçli ve doğru yaşamak isteyenlerdenim, ''Ne Mutlu Türküm Diyene'' ve ''Ya İstiklal Ya Ölüm'' diyenlerdenim.
Ben Müslümanım. Ülkemiz aşağıda belirttiğim 3 etkiden dolayı gerçek ''İSLAM'' ı yaşayamamaktadır. Müslümanlığı bilinçli ve doğru yaşamak isteyenlerdenim. Ama bunları söylerken de yüce ATATÜRK' ün TÜRKİYE CUMHURİYETİ' ni kuran TÜRKİYE Halkına TÜRK MİLLETİ denir sözüne, yürekten inanan din, dil, ırk, mezhep farkı gözetmeksizin tüm halkımızı asil bağrına basıp baş tacı eden, yüce ATATÜRK' ün izinden giden bir vatansever vatandaşım. Yani ülkemizin birliğine, dirliğine, refahına, aydınlığına gözünü dikmeyen, TÜRK olsun ya da olmasın, Müslüman olsun ya da olmasın her vatandaşımız benim baş tacımdır benimle aynı hak ve özgürlüklere sahiptir. Bunları çok iyi bilirim ve bilmek zorundayım.
MHP' li kardeşlerimin de aynı benim gibi olduğunu düşünür ve aynı gururu, MHP' li kardeşlerim içinde yaşarım. Tek hedefimiz var o da, TÜRKİYE CUMHURİYETİ' mizin Atatürk ilke ve devrimlerince refahı, huzuru, aydınlığı…….
MHP' li canım kardeşim. Bu gün bu yazıyı kutsal vatanımız, bayrağımız için tekrar tekrar okumanı tavsiye ederim. Ve şunu da unutmayalım ki cennet vatanımızı bu gün ve bu günden sonra kurtaracak ilk parti CHP, ikinci parti MHP' dir. Üçüncü parti yoktur. Kim ne derse desin, başka da bir alternatif bugünlerde yoktur.....Varım diyen bir siyasi parti varsa ya CHP' ye ya da MHP' ye katılsın derim. Başka alternatif partiler ise aşağıda 3 maddede yazılı özelliklere sahip olanlardır.

Tabi ki bugün CHP' de mükemmel değil zaten hiçbir şey mükemmel olamaz, mükemmellik bekleyenin eli her zaman boş kalır. Ben de mükemmel değilim, sen de, o da, hepimiz de yetersiziz ki bugün o yüzden vatan can çekişmektedir. Eğer yeterli bir vatansever, Atatürk, şehit ve gazilerimize layık bir vatandaş olabilseydik bu gün ne AKP, ne de HDPKK olmazdı. Hepimizde de sıkıntılar var ama siz yani MHP ne yazık ki iyice dibe vurdunuz kardeşim. Bu yazıyı biraz da bu yüzden ve artık vatanımız elden gidiyor diye kendimde yazma sorumluluğu hissettiğim için ve MHP' nin kuruluş menfaatleri yani ülke menfaatleri için de yazıyorum. Sizde CHP' nin kuruluş menfaatlerini yani ülke menfaatlerini gözetiniz ve bir şeyler yazınız, yapınız lütfen. Menfaat den kastım şudur; Zaten iki partinin de İlk kuruluş amaçları TÜRKİYE CUMHURİYETİ' nin ilk kuruluş amaç ve ilkelerinin uygulanmasını, gelişmesini daha da aydınlığa çıkmasını sağlamak içindir. Hiç kimse aksini iddia edemez. Bu ilk kuruluş amaç ve ilkelerini öğrenmek, öğretmek gerekir tüm partililere ve halkımıza.

CHP ve MHP sımsıkı sarılmalı, birbirimizi iyi anlamalı, vatanımız için koşmalı ve koşturmalıyız.....Doğru kaynakları çok okumalı, çok araştırmalı, çok sorgulamalıyız. Tarihimizi, dostumuzu ve düşmanımızı çok iyi bilmeliyiz. Ülkemizin gerçek aydınlarını yakından takip etmeliyiz. Onlara sahip çıkmalıyız. TÜRKİYE CUMHURİYETİ' mizi NUTUK' dan okumalı ve anlamalıyız. ''MİLLİ ŞUURUMUZ'' elimizden alındı. Geri kazanmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Peki ''MİLLİ ŞUURUMUZ'' u elimizden alan vatan haini, bölücü, gerici güçler kimlerdir.
1-Emperyalist devletler AB ve ABD
2-Yine emperyalist devletlerce destekli bölücü terör örgütleri
3-Allah ile aldatan, din tacirleri
Bu soysuzlarla genelde bu günlere kadar ayrı ayrı cephelerde ve tek tek savaşırdık. Şimdi bu üç eli kanlı, katil, soysuz, kan emiciler, güçlerini birleştirdiler ve artık bizimle aynı cephede ve bizi bitirmek için ''3 İBLİS 1 ARADA'' savaşıyorlar…..
MHP' li kardeşlerim siz ilk iş olarak şu ''SARAYIN BAHÇELİSİ'' n den bir kurtulmakla başlayın.....Ve hemen ardından da ''SARAYIN BAHÇELİSİ'' nin, MHP' den uzaklaştırdığı değerli şahsiyetlerinizi geri kazanın ve onlara canınız pahasına da olsa sahip çıkınız lütfen. Çok değerli vatansever şahsiyetleriniz var, eminim ki benden daha iyi biliyorsunuzdur.
Ben gururla CHP' li bir vatandaşım...MHP' li kardeşlerimden de gurur duyarım.....Ama bugün MHP' nin düştüğü durum benim çok ağırıma gitmektedir. Asla kabul edemiyorum ve yazık oluyor yazık hem MHP' ye, hem canım vatanımıza yazık oluyor yazık canım kardeşim.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ' nin ikinci en büyük, en güçlü, en sağlam partisi ''MHP'', nin Milletvekili sayısı HDPKK' dan daha az. Nedir bu? Evet nedir bu? Bir kabus mu? Şaka mı? Oyun mu? Dalga mı geçiyorlar bizimle, yoksa bir rüyada mıyız da, birazdan uyanacak mıyız?

Bu şeytani karanlık günler, TÜRKİYE CUMHURİYETİ' n de yaşayan tüm yurttaşların yani hepimizin de suçudur, bu durumlara düşmemize hepimizin az ya da çok, kötü katkıları oldu tabi ki. Sakın yanlış anlamayın beni kardeşlerim ben MHP' ye de en az CHP' ye sahip çıktığım kadar sahip çıkarım, hepimiz de sahip çıkmalıyız zaten. Çünkü bugünkü anlatılmayan, öğretilmeyen ''MHP'' değil. ''MHP'' nin İlk kurucusunun, ilk kuruluş amacında, CHP ile çok aynı amaçlar, ilkeler var. Şimdi Merhum ''TÜRKEŞ'' kalksa mezarından ''SARAYIN BAHÇELİSİ'' ne ve kendi çocuklarına, neler söyler, neler haykırır acaba, hem çok merak ediyor hem de ne diyeceğini ne yapacağını çok iyi biliyorum.

İki partililerde ATATÜRK,TÜRK,CUMHURİYET' e yani kısaca ATATÜRK fikir ve düşüncelerine, ilke ve devrimlerine göre, TÜRKİYE CUMHURİYETİ' ne sahip çıkmalı ve yüce ATATÜRK' ün tüm kardeş kavgalarını, tüm emperyalist oyunları, tüm sahte din tacirlerini, adeta boğazlarından yakalayıp, sımsıkı sıkıp, nefessiz bırakan şu sözüne sadık kalmalıyız. NUTUK ve ANAYASA' da yazılı ve sözlü her fırsatta belirtiği gibi TÜRKİYE CUMHURİYETİ' ni kuran TÜRKİYE Halkına TÜRK MİLLETİ denir.
Belki bu son fasıl olacak ey MHP' li ve CHP' li kardeşlerim. Şimdi işimiz çok ama çok daha da zor. ''2.KURTULUŞ SAVAŞI'' nı vermemiz gerekiyor hep birlikte ve ATATÜRK olmadan. Atatürk olmadan ama yüce ATATÜRK her zaman şöyle söylemiştir. ''Fikirlerimi, devrimlerimi, duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir, işte o zaman ben yanınızdayım gibi savaşabiliriz.'' Bu vatanı biz kurtaracağız, hep birlikte ve ATATÜRK izinde……Tam bağımsızlık için…..''YA İSTİKLAL olacak YA ÖLÜM olacak (!)''

Lütfen, özellikle MHP' li kardeşim, Soner YALÇIN' ın aşağıda ki yazısını da mutlaka oku kardeşim.

BOZKURT MU? MANKURT MU?
Türk Bayrağı'nın yakılmasını, göklerden/direklerden indirilmesini protesto ettin mi?
Hayır!..
Türk kimliğinin-kavramının Anayasa'dan çıkarılmak istenmesini protesto ettin mi?
Hayır!..
Devlet nişanından, devlet kurumlarından Türkiye Cumhuriyeti ibaresi kaldırılmasını protesto ettin mi?
Hayır!..
Andımızın kaldırılmasını protesto ettin mi?
Hayır!..
Atatürk heykellerinin parçalanmasını protesto ettin mi?
Hayır!..
23 Nisan, 19 Mayıs milli bayramlarının kaldırılmasını protesto ettin mi?
Hayır!..
Bu ülkenin parsel parsel özelleştirme adı altında satılmasını protesto ettin mi?
Hayır!..
Soma katliamını protesto ettin mi?
Hayır!..
Doğa katliamlarını protesto ettin mi?
Hayır!…
Kaçak Sarayı protesto ettin mi?
Hayır!..
Kuzey Irak'ta Türkmenlerin katledilmesini protesto ettin mi?
Hayır!..
Süleyman Şah Türbesi'nden kaçılmasını protesto ettin mi?
Hayır!..
Ülkenin parçalanma projelerini protesto ettin mi?
Hayır!…
Peki neyi protesto ettin?
Sadece… Bu ülkenin yüz akı sanatçısı Bedri Baykam'ı protesto ettin..!
Beyoğlu Piramid Sanat Galerisi'nde Almanya, Fransa, Japonya ve ABD'den sanatçıların eserlerinin de yer aldığı "Çırılçıplak" başlıklı sergiyi "ahlaki değerlere" aykırı bulup Taksim'e sokağa çıktın!
"Bizler; Türk Milliyetçileri, Türk İslam Ülkücüleri, Türk milletinin ahlak değerleri ile ters düşen ve sanat adı altında perdelenmek istenen bu çirkin sergiyi kabul edemeyiz."
Demek:
Türk kavramının yok edilmesi, Türk bayrağının yakılması, Atatürk heykelinin parçalanması, Andımız'ın- ulusal bayramlarımızın kaldırılması, "ahlaki değerlere" uygunmuş ki sesin çıkmadı!..
Ey benim MHP'li kardeşim…
Türklüğü sadece "bacak arasına" indirgediğinin farkında değil misin!..
Bak sana ne anlatacağım..?

Kimin ahlakı?

Bu yazacaklarımı MHP'nin "parti okulu"nda bulamazsın.
Unutturdular sana çünkü…
Gagavuz Türk'ü, Hıristiyan'dır.
Yunanistan'daki Karaman Türk'ü de, Hıristiyan'dır.
Karaim ya da Hazar Türk'ü, Yahudi'dir…
Altaylar, Tengrici'dir.
Saha-Yakut Türkleri Şaman'dır.
Uygur Türk'ünün kimi Budist'tir.
Azeri Türk'ü ya da İran Türk'ü Şii'dir.
Anadolu Türkmen'i Alevi'dir.
Ne sandın?
"Türk milliyetçisi" denilince aklına sadece Müslüman Sünni mi geliyor?
"Türk milliyetçiyiz" diyerek kimin ahlakını kime dayatıyorsun?
Bak kardeşim!
Dünyada ilk "Türk Derneği", Macaristan-Budapeşte'de 1908 yılında açıldı. Üniversitelerde ilk Türkoloji kürsüsü 1870 yılında Budapeşte'de kuruldu.
Macar Türklerini bilir misin? Turan fikrinin nereden doğduğunu sanıyorsun?
Bugün…Sadece Devlet Bahçeli'yi bilmekle olmaz Gabor Vona'yı da bileceksin!
Hâlâ Necip Fazıl mı okuyorsun; oysa Attila Jozsef'i okumalısın!
Hadi Yusuf Akçura'yı, Sultan Galiyev'i bildiğini düşüneyim; Turar Rıskulov'u ya da Ethem Nejat'ı bilir misin?
Sahiden "sağ" nedir, "sol" nedir hiç kafa yordun mu?
Tarihindeki Türk milliyetçi hareketler sömürgeciliğe karşı çıkarken, senin neoliberalizme/ vahşi kapatilizme karşı neden hiç sesin çıkmıyor?
Evet sen kardeşim!..
"Türk milliyetçileri" adını kullanarak kimin ahlakını dayatıyorsun?
Kızma bana…
Bak sana bir Türk efsanesini hatırlatayım.

Aytmatov uyarısı

Cengiz Aytmatov'u bilirsin.
Kırgız Türk'ü…
Türk birliğinin yılmaz savunucusu.
Dünya edebiyatına armağan ettiğimiz Lenin ödüllü usta bir kalem…
1980 yılında yazdığı bir romanı var: "Gün Olur Asra Bedel"
Okudun mu? Kişinin, öz köküne yabancılaşmasını anlatır. Bunu Türk "Mankurt Efsanesi"ne dayandırır. Şöyle….
Juan-Juan adlı barbar bir toplum, tutsak ettiği kişileri işe yarar köleler haline getirmek için belleklerini silerek "mankurt" haline getirirmiş..!
Bir insanı "mankurt" yapmak istediklerinde bak ne yaparlar:
- Tutsak kişinin saçları iyice kazınıyor,
- Kafasına devenin boyun derisi gerdirilerek geçiriliyor,
- Tutsak başını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanıyor,
- Yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye elleri ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde sıcak güneş altında dört beş gün aç susuz bırakılıyor,
- Sıcağın etkisiyle deve derisi büzülüyor ve bir mengene gibi kafayı sıkıştırıyor,
- Deve derisinin artık kafa derisiyle bütünleşmeye başlamasıyla kazınan saçlar yeniden uzamaya başlıyor,
- Fakat, deri kafaya o kadar yapışıyor ki, zaten sert olan deve derisi sıcağın etkisiyle iyice sertleşiyor ve uzayan saçlar deriyi delip uzamasına devam edemiyor,
- Bu nedenle saçlar kafanın dışı yönünde değil, içine doğru uzamaya başlıyor,
- Sıcaktan büzüşen deve derisinin kafatasına yaptığı baskı ve kafanın içinde ters yönde uzayan saçların kafatasını delip, beyne doğru ilerlemesiyle tutsak büyük acılar çekiyor,
- Beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölüyor,
- Sağ kalan tutsak zamanla kendine geliyor; yiyip içerek gücünü toparlıyor.
- Ama o artık bir insan değildir; ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan "mankurt" olmuştur. Artık hafızası yoktur…
Kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilmez hale geliyor.
Düşünememektedir…
İnsan olduğunun farkında değildir. Ağzı vardır, dili yoktur; kaçmayı dahi düşünmeyen, hiçbir tehlike arz etmeyen bir köledir sadece.
Bilinci, benliği olmadığı için, sadece efendisine boyun eğen bir köle…
Evet… Mankurt, için önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmektir…
Hikaye budur…
Akıl yoksunluğunu ifade eden "mankurtlaşma" artık bir kavram olarak kullanılmaktadır.
Anadolu'da "mankafa" derler!..
Kimbilir…
Belki de…
Cengiz Aytmatov "Bozkurtları" uyarmak istemektedir…
Anlayana…
Bir kardeş mektubudur bu…

Sözcü
Soner Yalçın
Twitter: hsoneryalcin
E-mail: syalcin@sozcu.com.tr
27 MART 2015
Diğer kaynaklar;
((1)) TERZİOĞLU, Sait Arif, İnsancıl Atatürk, Ak Kitabevi, İstanbul 1964, s. 37.
((2)) BANOĞLU, Niyazi Ahmet, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, Garanti Matbaası, İstanbul 1967., s. 149–150.
Kaynak: Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009


Derleyen;
Hasan Kemal DURGUT - YÜCE TÜRK MİLLETİ - (TCHKD)

Hiç yorum yok: