Sözcü Haber |
- Suriye ordusu Kızıldağ'ı ele geçirdi!
- Hırsız, katil Erdoğan sloganı atmak, kişinin hakkıdır
- Davutoğlu'ndan 'Türkmen Dağı' açıklaması
- Medya patronluğundan borsaya
- Alperen Ocakları Suriye’ye 250 kişilik bir “öncü birlik” gönderecek
- Erdoğan, Osmanlı'yı canlandırabileceğini düşündü
- Kenan Evren’in 12 Eylül döneminde yaptığı her şeyi onaylıyorum
- Ne yazık ki hiç kitap okumayan öğretmenler var
- Kadınlar Ankara ve İstanbul’da yürüyüş düzenlendi
- Fransa’da Türklere saldırılar arttı
- Öğretmenler Günü’nün öncesinde öğretmenlerin durumu
- 223 bin 750 paket kaçak sigara ele geçirildi
- Türkiye işgalci duruma düşebilir
- Yanlış gidişata son verilmeli
- Şahin'den Zana'ya destek
- Fatih Erol, ‘’Akıl Oyunları’’ Resim Sergisi
Suriye ordusu Kızıldağ'ı ele geçirdi! Posted: 22 Nov 2015 12:30 PM PST Hatay'ın güneyinde yer alan Suriye'nin Bayırbucak bölgesinde çatışmalar devam ederken, Suriye Ordusu ''Kızıldağ'ı'' ele geçirdi. Başbakan Davutoğlu yaptığı açıklamada, Rusya'nın Bayırbucak Türkmenlerine yapılan saldırılara destek vermesi üzerine Rusya'nın Ankara Büyükelçisi'ni dışişleri bakanlığına çağırdıklarını söyledi. Türkiye'ye destek çağrısı Türkmen Dağı'ndaki Sultan Abdulhamit Tugayı Komutanı Ömer Abdullah ise bombardımana can dayanmadığını kaydederek, başlarına misket bombası yağdığını savundu. 'Dayanılmaz bir zulüm'le karşı karşıya olduklarının belirten Abdullah, Türkiye'den destek istedi. Meclis başkanı: Direniş sürüyor Hürriyet'e konuşan Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa, Kızıldağ'ın cumayı cumartesiye bağlayan gece rejim güçlerinin eline geçtiğini doğruladı. Habere göre Kızıldağ'ın savunması sırasında bölgedeki sahadan sorumlu Türkmen komutan Zekeriya Abdullah da yaşamını yitirdi. Türkmen birliklerinin Kızıldağ'ı geri almak için hazırlık yaptığını belirten Mustafa, Bayırbucak'ta Avanlı, Fırınlı ve Ramanlı cephelerinde ise direnişin sürdüğünü söyledi. |
Hırsız, katil Erdoğan sloganı atmak, kişinin hakkıdır Posted: 22 Nov 2015 11:30 AM PST Mahkeme, Komünist Parti üyesinin yargılandığı "Cumhurbaşkanına hakaret" davasında, "Hırsız, katil Erdoğan sloganı atmak, kişinin hakkıdır. Hakkını kullanan kimseye ceza verilemez" dedi ve beraat kararı verdi. Çanakkale'de "Hırsız-katil Erdoğan" dediği için tutuklanan bir yurttaşa destek eyleminde aynı sloganı attığı için "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten yargılanan Komünist Parti üyesi hakkında beraat kararı verilmişti. Mahkeme gerekçeli kararı açıkladı. Mahkeme, beraat kararını, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 26/1 sayılı maddesine dayandırdı. Bu madde, "Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez" diyor. Yani artık, "Hırsız, katil Erdoğan" demek, sadece ifade özgürlüğü kapsamında değil, aynı zamanda "Kişinin hakkı" olarak da değerlendirilebilir. Bu anlamda, söz konusu karar "emsal karar" niteliği taşıyor. ERDOĞAN'A 'HIRSIZ-KATİL' DEMEK HAKTIR Bugüne kadar "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçlamasıyla yüzlerce kişi hakim karşısına çıkmış, onlarca kişi hapis veya para cezasına çarptırılmıştı. Onlarca hakaret davası devam ettiği gibi, her geçen gün yenileri de eklenmeye devam ediyor. Çanakkale 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen "Cumhurbaşkanına Hakaret" davasında kritik bir karar verildi. Genel olarak "Hırsız, katil Erdoğan" demek "İfade özgürlüğü müdür, hakaret midir" şeklinde tartışılıyor ve bunun üzerinden karara bağlanıyordu. 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise, ifade özgürlüğünü de kapsar bir şekilde, "Hırsız, katil Erdoğan sloganı atmak, kişinin hakkıdır. Hakkını kullanan kimseye ceza verilemez" dedi. KP ÜYESİ: SLOGANLARI BEN ATTIRDIM! Beraat edilen Komünist Parti üyesi ifadesinde, "Ben Komünist Parti üyesiyim. Biz o gün Cumhurbaşkanına hakaret suçundan yapılan tutuklamaları protesto etmek için toplanmıştık. Bahsi geçen sloganları ve başka bir takım sloganları attırdım. Hırsız dememin nedeni 17-25 Aralık soruşturmalarından dolayıdır. Katil dememin sebebi ise Haziran Direnişi'nde ve Soma'da ölen insanlardan dolayıdır" dedi. KP Üyesi, Erdoğan için, "Hal ve tavırlarından dolayı öyle nitelendirdiğimiz için de 'diktatör' dedim. Ben hakaret ettiğimi düşünmüyorum. Demokratik hakkımı, ifade özgürlüğü hakkımı kullandım" sözlerine yer verdi. Delilleri değerlendiren Mahkeme heyeti, karar metninde şu ifadelere yer verdi: Her ne kadar sanık hakkında iddianamede yazılı şekilde Cumhurbaşkanı'na hakaretsuçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de mevcut olayda hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu, sanığa atılı eylemin TCK nun 26/1 maddesi kapsamında kalan hakkın kullanımı niteliğinde olduğu, Türkiye tarafından da kabul edilen ve mevcut yasalara nazaran üst norm niteliğinde bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10.maddesinin ifade özgürlüğünü koruma altına aldığı, ifade ve düşünce özgürlüğünün Anayasamızın 25 ve 26 maddeleri ile de korunduğu, yine sözleşmenin 11.maddesinin, 10.maddesi ile koruma altına alınan ifade özgürlüğü ile iç içe ve ifade özgürlüğünün özel bir biçimi olduğu, hal böyle olunca 11.maddede düzenlenentoplantı ve gösteri yürüyüşü haklarının aynı ifade özgürlüğü gibi demokratik sistemin etkili çalışmasında önemli bir yere sahip bulunduğu, demokratikleşme ve toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları sayesinde vatandaşların ülkeyi yönetenler ve bunların belirledikleri politikalar üzerinde belirli ölçülerde etki etme imkanı buldukları, ifade özgürlüğü, dernekleşme, toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarının hükümet edenlerin geniş anlamda siyasi sorumluluklarını harekete geçirecek önemli bir araç oldukları, demokrasi ile asıl bağlantılarının bu noktada gerçekleştiği, toplantı ve gösteri yürüyüşü şiddet içermediği ve barışçıl olduğu sürece AİHS tarafından korunduğu, bu haktan barışçıl gösteri düzenlemek isteyen herkesin yararlanabileceği, devletin yetkililerinin kişilerin bu haktan etkin biçimde yararlanmalarını sağlayacak tedbirleri almakla görevli oldukları kanaatine varılmıştır. ERDOĞAN BU SÖZLERİ SİNDİRMEK ZORUNDA "Yapılan toplantı ve atılan sloganların Türkiye tarafından da imzalanmış Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin koruduğu düşünce, düşünceyi yayma ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yerleşik kararlarına göre, Anayasa ve yasalar ile öncelikle de sözleşmeyle koruma altına alınanifade özgürlüğü kapsamında taraflı düşüncelerin açıklanabileceği, düşünce ve görüşler açıklarken sözleşme kapsamında kamuoyunu şiddete teşvik etmediği sürece saldırgan, ağır kelimeler kullanabileceği,siyasi kimliği olan kişiler hakkında bu tarz düşünce açıklamalarında bulunulabileceğine hükmedilmiştir" diyen Mahkeme, "Cumhurbaşkanı gibi kişilerin bu tip eleştirileri göğüslemek zorunda olduklarını" belirtti. "HIRSIZ, KATİL VE DİKTATÖR" ÖZGÜRCE YAYILABİLİR Mahkeme, "Hırsız", "Katil" ve "Diktatör" sözlerinin ifade, düşünce ve düşünceyi açıklama, yayma özgürlüğü kapsamında kaldığı, olay tarihinde gerçekleşen toplantıda herhangi bir şiddet veya kişileri kin ve nefrete sürükleme unsurunun da bulunmadığını ifade etti. Ayrıca Mahkeme, Erdoğan'la ilgili olarak, "Cumhurbaşkanı olduktan sonraki birtakım davranışları ve sözlerinin, toplumun bazı kesilmlerinde halen iktidarda bulunan partinin genel başkanı gibi hareket ettiği, eski partisi ile bağlarını kopartmadığı algısını oluşturduğu ve halen siyasi kişilik taşıdığı düşünülerek mevcut olaydaki gibi protestolara konu olduğu" ifadelerini kullandı. |
Davutoğlu'ndan 'Türkmen Dağı' açıklaması Posted: 22 Nov 2015 10:30 AM PST Başbakan Ahmet Davutoğlu,"DAEŞ'e operasyon yapılıyor diyerek Türkmenlere sivillere saldırılmamalıdır. Biz kardeşlerimizin korunlamarı için gerekli tedbirleri diplomatik anlamda alırız. BM ile temaslarımız sürüyor." dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, düzenlediği basın toplantısında gazeticelere açıklamalarda bulundu. Suriye'de Rus hava kuvvetleri Suriye ordusunun Türkmen dağı operasyonuna ilişkin açıklamalarda bulunan Davutoğlu, Türkiye'nin diplomatik tedbirleri alacağını ifade etti. Davutoğlu'nun konuşmasının satırbaşları şu şekilde: Bayırbucak'ta herhangi bir DAEŞ tehdidi yoktur. Bunun için geçtiğimiz gün Rus Büyükelçisi'ni çağırarak bu konudaki kaygılarımızı kendilerine aktardık. DAEŞ'e operasyon yapılıyor diyerek Türkmenlere sivillere saldırılmamalıdır. Biz kardeşlerimizin korunlamarı için gerekli tedbirleri diplomatik anlamda alırız. BM ile temaslarımız sürüyor. Mülteci durumunu ele aldık. Ayrıca dediğim gibi Bayırbucak Bölgesi'ndek i kardeşlerimizin kendi öz vatanında korunması için her türlü tedbiri bu alanda aldık, alma talimatını da verdik. 'SORUMLULAR MİT TIRLARINA OPERASYON YAPANLARDIR' Bazı eleştiriler duyuyorum. MİT tırlarına yönelik operasyon yapanlar bugünkü bu katliamlardan sorumlu olan çevrelerdir. O günlerde devlet mahremiyeti içerisinde Türkmen kardeşlerimizin muhafazaları için yaptığımız yardımlara dönük operasyon yapanların da arkalarında hangi güçler olduğunu bu tabloda görüyoruz. Ayrıca Kobani'deki katliama sesini yükseltenlerin şimdi neden sessiz kaldığını da sormak lazım. Meselemiz insani bir meseledir. Ecdaddan gelen bir emanettir. Elimizden gelen her tedbir alınacak. Türkmenler bir taraftan DAEŞ'e karşı savaşıyorlar, dün iki köyü aldılar. Diğer tarafta da Bayırbucak hattında da rejime karşı savaşıyor. Ümit ederiz ki Suriye sınırları birgün barış sınırları olur. Türkiye bu konudaki politikasını her zamanki gibi devam ettirecektir. Bu konuda çok meraka gerek yok. Çok açık bir tablo vardır. Büyük bir zaferle çıktığımız seçim sonrasında hükümeti kuracağım. Bekleme değil bu. Tamamıyla hem istişareler, hem partimizin MYK'sı var, hem de Sayın Cumhurbaşkanımız'ın İstanbul'da olması. Az önce tekrar konuştum kendisiyle Suriye ile ilgili. Yarın Ankara'ya gelecekler, en kısa sürede hükümeti kuracağız. Burada ekleme hali durumu ortaya çıkmasın doğal bir süreçtir. Biz 7 Haziran'da Türkiye'yi hükümetsiz bırakmayız diye söz verdik şimdi 317 milletvekili ile de çıkaracağız. Görüş ayrılığı varmış gibi söyleniyor henjüz bu konuda Cumhurbaşkanımız ile detaylı bir şekilde konuşmuş değiliz. Merak etmeyin Ak Parti'nin olduğu yerde kriz olmaz. |
Posted: 22 Nov 2015 09:30 AM PST İlk olarak 2012 yılında yine Sözcü Haber'in öngörüsü ile yayınlanan haberde Acun Ilıcalı'nın medya patronluğu yolundaki adımlarını ortaya koymuştuk. (Acun Ilıcalı'nın Yeni Hedefi) Acun Ilıcalı borsaya da el atıyor TV8'i satın alarak medya patronluğuna adım atan Acun Ilıcalı, eski Galatasaray Başkanı Faruk Süren'in Transtürk Holding'ine hisse başı 1 kuruş ödeyerek ortak olacak. Böylelikle Ilıcalı'nın şirketi Acun Medya da birleşme nedeniyle 'borsa şirketi haline gelecek. Faruk Süren'in Gözaltı Pazarı'ndaki şirketi Transtürk Holding, TV8'in patronu Acun Ilıcalı'ya geçiyor. İşlem tamamlandığı zaman genel kurulda Acun Medya 'birleşme yoluyla borsa kotasyonu' imkânından yararlanabilir ve bir 'borsa şirketi' haline gelebilir. Medyaradar'da yer alan habere göre, TV8'in sahibi Acun Ilıcalı, Gözaltı Pazarı'nda işlem gören, eski Galatasaray Başkanı Faruk Süren'in şirketi Transtürk Holding'e hisse başına 1 kuruş ödeyerek ortak oluyor. Ilıcalı, geçtiğimiz günlerde de TV8'in yüzde 30'unun Doğuş Grubu'na satışı için Rekabet Kurumu'na başvurmuştu. Satın alma tamamlanırsa Acun Medya 'birleşme yoluyla borsa kotasyonu' imkânından yararlanacak ve bir 'borsa şirketi' heline gelecek. Transtürk Holding A.Ş.'den Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yapılan duyuruda, A gurubu imtiyazlı 3 bin 547 adet payların tamamının sözleşmedeki şartların gerçekleşmesi koşulu ile Acun Ilıcalı'ya devredilmesi konusunda pay devri sözleşmesi imzalandığı bildirildi. |
Alperen Ocakları Suriye’ye 250 kişilik bir “öncü birlik” gönderecek Posted: 22 Nov 2015 08:14 AM PST Alperen Ocakları, Suriye ordusu, Rusya ve İran'la "savaşmak" amacıyla Suriye'ye 250 kişilik bir "öncü birlik" göndereceğini ilan etti. Askeri kamuflaj kıyafetiyle açıklama yapan İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, "Önümüzdeki hafta yola çıkacak birliğimiz içinde uzman çavuş ve polisler de var." dedi. Mican, "birliklerinde" 6 devlet görevlisinin bulunduğunu açıkladı. Türkmen Dağı'nda "Muhsin Yazıcıoğlu Kışlası" kuracaklarını söyleyen Mican, gönderecekleri kişilere burada eğitim verileceğini açıkladı. Hükümeti kendilerine yeterince destek vermemekle eleştiren Mican, "bize açık bir şekilde destek çıkılmıyor" dedi. Suriye'ye, içerisinde asker ve polislerin de bulunduğu bir "öncü birlik" göndereceklerini ilan eden Alperen Ocaklarının bu açıklaması, Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen "yabancı bir devlet aleyhine asker toplamak" ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlarını içeriyor. |
Erdoğan, Osmanlı'yı canlandırabileceğini düşündü Posted: 22 Nov 2015 08:11 AM PST Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Çinli Phoenix TV'ye konuştu. Suriye'de yaşananların bir halk savaşı olup olmadığı yönündeki soruyu yanıtlayan Esad, halk savaşı diye bilmek için toplumun muhtelif bileşenleri arasında bir çizginin olması gerektiğine dikkat çekerken, Suriye'de ise ne etnik, ne dini ne de siyasi farklı bileşenler arasında bir ayrım çizgisinin bulunmadığını belirtti. Beşar Esad Suriye'de dünyanın 100'den fazla ülkesinden gelen ve yabancı devletlerce desteklenen tekfircilerin bulunduğunu ifade etti. 'ORDU TÜM BÖLGELERDE İLERLEME KAYDEDİYOR' Son dönemde ilerleyen ordu operasyonlarına da dikkat çeken Esad, Suriye Ordusu'nun tüm bölgelerde ilerleme kaydettiğini ancak Suriye topraklarını tamamında etkin olmadıklarını söylerken bunu da bazı cihatçı gruplara verdiği askeri ve beşeri yardıma bağladı. Esad, koalisyon uçaklarının bazı bölgeleri bombaladığı dönemde cihatçı grupların kaçmak yerine daha da yayıldığını söyledi. 'MİLİTAN AKIŞI TÜRKİYE'DEN' Suudi Arabistan'da gerek krallık ailesi gerekse Vahhabi ideolojiye sahip başkaları tarafından IŞİD ve benzeri örgütlere finans sağlandığının herkes tarafından bilindiğini ifade eden Esad; lojistik destek, çalıntı petrolün satışı, yabancı savaşçıların akışının ise tamamıyla AKP desteği ile Türkiye üzerinden yapıldığını belirtti. Esad IŞİD ve daha başka örgütlerin Türkiye'yi arka bahçe olarak kullandıklarını belirtti. Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar olmaksızın IŞİD'in devam etmesinin kesinlikle mümkün olmadığını belirten Esad; IŞİD'in Suriye'de halk tabanı olmadığını da sözlerine ekledi. Esad tekfircilerin silah ve terörle bir kısım bölgeleri ele geçirdiklerini ifade ederken, bu radikal örgütlerin pratikte güçlerini Türkiye'den aldıklarını, Erdoğan ve Davutoğlu'nun da şahsi olarak onları desteklediklerini söyledi. 'IŞİD'İN ATAR DAMARI TÜRKİYE'DİR' Tekfirci örgütlerin petrol satışını nasıl yaptıklarına ilişkin soruya ilişkin de konuşan Esad, bunun temel olarak Türkiye üzerinden yapıldığını belirtti. Gerek satış, gerekse mali hesaplarda Türkiye'nin temel rolü oynadığını ifade eden Esad, paranın ise Türkiye hükümetinin yanı sıra Katar ve Suudi Arabistan'dan geldiğini, IŞİD'in atar damarının Türkiye olduğunu vurguladı. 'ERDOĞAN OSMANLI'YI CANLANDIRABİLECEĞİNİ DÜŞÜNDÜ' Beşar Esad; Erdoğan'ın Tunus, Libya ve Mısır'da ihvancıların (Müslüman Kardeşlerin) yönetimi ele geçirdiklerini görmesiyle Suriye'de de bunu başarıp böylece Osmanlı'yı yeniden canlandırabileceğini düşündüğünü söylerken, Erdoğan'ın bunu 'Osmanlı' adı altında değil de İslami bir isim altında yapmaya çalıştığını, bunun önündeki tek engel olan Suriye'yi yok etmeye çalıştığını ifade etti. |
Kenan Evren’in 12 Eylül döneminde yaptığı her şeyi onaylıyorum Posted: 22 Nov 2015 08:06 AM PST Profesör Celal Şengör, "Kenan Evren'in yaptığı her şeyi istisnasız onaylıyorum, insanlara dışkı yedirmek işkence değil" dedi. Profesör Celal Şengör, "Kenan Evren'in yaptığı her şeyi istisnasız onaylıyorum, insanlara dışkı yedirmek işkence değil" dedi. Radikal'den Armağan Çağlayan'a konuşan Celal Şengör, Deniz Gezmiş'i de "Bu memlekette, Deniz Gezmiş gibi bir eşkıyaya kahraman denildiğini gördüm" sözleriyle hedef aldı. Celal Şengör'ün röportajının ilgili bölümü şöyle: Siz Kenan Evren'in cenazesine çelenk gönderdiğiniz için de… Evet, bizzat gidemediğim için... Çünkü vefatını havada öğrendim. Strasbourg'a uçuyordum. Hostes geldi "Bir şey soracağım" dedim, "Kenan Paşa ağırlaşmış gece" dedim. "Haber var mı?" deyince kız böyle baktı, "Vefat etti efendim" dedi. "Yapma yahu" dedim. "Yani şunu havaalanında öğreneydim, gitmezdim toplantıya, Ankara'ya, cenazesine giderdim" dedim. O kadar… A, tabii tabii… Komutanın cenazesine giderdim. Ve Strasbourg'a iner inmez eşimi aradım. Hocam bu şu anlama geliyor mu: Kenan Evren'in 12 Eylül döneminde yaptığı her şeyi onaylıyorum. Her şeyi tasvip ediyorum! Evet, istisnasız. Şaka yapıyorsunuz. Hayır, efendim. Evet ama… Her yaptığını onaylıyorum kardeşim. Ben çünkü 12 Eylül sürecini yaşadım. Hocam Diyarbakır'da, Mamak'ta cezaevlerinde yapılan… Her şeyi! Bak kardeşim! İhtilal ne demektir biliyor musun sen? Devrim ne demektir? Darbe? Zorla bir işi yapmak demektir! Kusura bakmasın kimse. Eğer ondan önce günde 20 kişi öldürülüyorsa İstanbul'da, ülkenin başbakanıyla ana muhalefet başkanı bir cenazede bir araya gelip birbirleriyle konuşmamak için sırt sırta dönüyorlarsa, bunu gazeteciler tespit edip gazetelere yazıyor ve bu heriflerin de kılı kıpırdamıyorsa, okula giden çocuklar her okula gittiklerinde kapıda okullarını bekleyen jandarma görüyorlarsa, aman bir şey olmasın diye... Okuldan çocukları gelen anneler, "Aman bugün de canlı geldi, çok şükür yarabbim" diyorlarsa, her yapılan haktır kardeşim. Hiç! Yani ben bu memlekette, Deniz Gezmiş gibi bir eşkıyaya kahraman denildiğini gördüm! Yuh be! Yani ama ben normal bir devlet ve toplum düzeninden bakıyorum. İnsanların adam gibi işlerine gittikleri, öldürülecek korkusuyla yaşamadıkları, düşündüklerini rahatça söyleyebildikleri. Evet ama bu gene de insanların, efendim tırnaklarını çekmek… Yahu! Kardeşim… İnsanlara dışkısını yedirmek gibi.. Hayır, hayır bir dakika. Bir kere dışkısını yedirmek işkence değil. Nasıl değil? Ben bal gibi yerim. Niye biliyor musun? Yapmayın hocam. Ben bunların yendiğini gördüm. Bir gün San Diego Hayvanat Bahçesi'nde goriller birbirlerine dışkılarını ikram ediyorlardı. Onlar da bizim gibi primatlar. Gayet güzel, hiçbir şey de olmaz. Meselâ jeolojinin kurucularından olan William Buckland'ın hayvanlar âlemindeki her şeyi tatmak gibi bir merakı vardı: Dışkı ve sidikler dâhil. Bu bilgisi sayesinde Napoli'de San Gennaro'nun kanı zannedilerek kutsal bir mucizenin olduğu sanılan bir yerde akan şeyin kan değil, yarasa sidiği olduğunu teşhis ederek, kutsal mucizenin de palavra olduğunu ispat etmişti! Yani dışkı pis bir şey değil ki. Sen sidiğini içmez misin? Bugün, bu noktaya gelmemizde Evren'in bir dahli olduğunu düşünmüyor musunuz? Hayır efendim, ben Süleyman Demirel ve Ecevit'in dahli olduğunu düşünüyorum. Özal'ın dahli olduğunu düşünüyorum. Kenan Evren televizyona çıktı. "Lütfen bu adama, Özal'a oy vermeyin" dedi. "Bu adamı biz ekonomist olarak kullandık, başarılı işler yaptı ama bu adama oy vermeyin" dedi. "Yobazdır bu herif" dedi. Milletçe koşa koşa gittik, Özal'a oy verdik. Paşa vermeyin dediği halde. E ben şimdi Paşayı nasıl sorumlu tutayım yahu? Adam açık açık söyledi, "Oy vermeyin bu adama" dedi. Ama demokrasi! Evren generalim ona da "Peki" dedi, oy verildikten sonra da. "Ya ben bu oyu tanımıyorum" demedi. Değil mi? Tayyip Bey gibi, "Benim istediğim olmadı, haydi bir seçim daha yapalım" demedi. "Hoş geldin" dedi, "Teşekkür ediyorum, seni başbakan yapıyorum halk bunu istedi" dedi. E ne yapsın bu adam? Siz demokrasiye kökünden mi karşısınız? Cahillerin demokrasisine, yani oklokrasiye karşıyım. Ne ile yönetilelim? E vallahi bir oligarşi yönetmeli bu toplumu. Eğer toplum İsviçre değilse... İsviçre'de demokrasiye karşı değilim. Ama Türkiye gibi toplumlar oligarşi ile yönetilmeli. Oy vermeye gidiyor musunuz hocam? Tabii. Siz de eğitimli insanların oyunun eğitimsiz insanlardan daha fazla sayılmasını mı istiyorsunuz? İşte oligarşi, oligarşi… Yani eğitimsiz bir grup hiç oy kullanmayacak! Az sayılsın, çok sayılsın falan değil. Okuma yazma bilmiyorsanız oy yok? Hayır, oy vermeyeceksiniz. |
Ne yazık ki hiç kitap okumayan öğretmenler var Posted: 22 Nov 2015 08:05 AM PST Türkiye Kamu-Sen ve Türk eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Eğitim-Sen'in 24 Kasım Öğretmenler Günü anket sonuçlarına ilişkin açıklama yaptı. Türkiye Kamu-Sen ve Türk eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Eğitim-Sen'in 24 Kasım Öğretmenler Günü anket sonuçlarına ilişkin açıklama yaptı. Türk Eğitim-Sen her yıl olduğu gibi bu yıl da öğretmenlerin sosyo-ekonomik durumlarını, mesleki sorunlarını tespit edebilmek amacıyla bir anket çalışması gerçekleştirdi. Sendikanın internet sitesi turkeğitimsen.org.tr ve 6 bağımsız internet sitesinde daha yer alan anket çalışmasına toplam 21 bin 313 kişi katıldı. YÜZDE 10.2'Sİ HİÇ KİTAP OKUMUYOR Ankete katılanlara ne kadar sıklıkla Kitap okudukları sorusunun yöneltilmesi üzerine yüzde 27.6'sı ayda bir, yüzde 17'si haftada bir, yüzde 10.3'ü iki haftada bir, yüzde 9.7'si yılda bir, yüzde 8.6'sı iki ayda bir, yüzde 7.4'ü üç ayda bir, yüzde 6.8'i altı ayda bir, yüzde 2.4'ü dört ayda bir derken; yüzde 10.2'si hiç kitap okumadığını belirttiği tespit edildi. |
Kadınlar Ankara ve İstanbul’da yürüyüş düzenlendi Posted: 22 Nov 2015 07:56 AM PST 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Ankara ve İstanbul'da yürüyüş düzenlendi. Sokağa çıkan kadınlar, şiddet sonucu hayatını kaybeden kadınları andı. Ellerinde hayatını kaybeden kadınların fotoğraflarını taşıyan kadınlar, katillere uygulanan ceza indirimine tepki gösterdi. |
Fransa’da Türklere saldırılar arttı Posted: 22 Nov 2015 07:50 AM PST Paris saldırılarının ardından, Fransız aşırı sağ guruplarının Müslümanlara, dönük eylemleri artıyor. Paris saldırılarının ardından, Fransız aşırı sağ guruplarının Müslümanlara, özellikle de dönük eylemleri artıyor. Fransa'nın kuzeyinde bir kebapçı dükkânının önünde duran 30 yaşlarındaki bir Türk'e yapılan saldırının ardından, Perşembe günü de Bordeaux yakınlarındaki bir Türk kebapçı dükkanına, 7 kişilik ırkçı gurup saldırdı. Türk çift, lokantanın mutfağına sığınarak saldırganlardan kurtuldu. Fransa'nın güney batısında, Bordeaux kenti yakınlarındaki Blaye kentinde bulunan "Medine" adlı kebapçı dükkânı, bir gurup aşırı sağcı militanın saldırısına hedef oldu. Dükkân sahibi ve eşi, Pazar'ı Pazartesi'ne bağlayan akşam, Rue Saint Saveur yolu üzerindeki kebapçı dükkânında akşam servisini bitirdikten sonra içerde akşam yemeklerini yemeye başladılar. Bu sırada, saat 21:30 sularında, 6 ya da 7 kişilik bir gurup arabayla Belediye'nin hemen yanındaki kebapçı dükkanının önüne geldi. Kalabalık gurubun ellerinde silah ve sopalarla lokantaya ilerlediğini gören dükkân sahipleri önce derhal kapıyı kilitlediler ve jandarmayı arayarak yardım istediler. "Pislik Araplar", "teröristler" diyerek çifte ırkçı hakaretler eden gurup, lokantanın kapısı kilitlenince ellerindeki beyzbol sopası, bıçak, demir sopa ve bir tabanca ile camları kırmaya başladılar. Lokanta sahibinin polisi aradığını gören saldırganlar gidiyormuş gibi yaparak evin etrafında bir tur attılar. Ancak geri dönerek, bu sefer lokantanın ön camından ateş ettiler. Jandarmayı çağıran çift, lokantanın mutfağına saklanarak güvenlik güçlerinin gelmesini beklediler. Saldırganlar ise polis gelmeden önce olay yerinden kaçtı. |
Öğretmenler Günü’nün öncesinde öğretmenlerin durumu Posted: 22 Nov 2015 07:47 AM PST Türkiye Kamu-Sen'in gerçekleştirdiği 21 bin 313 öğretmenin katıldığı ankete göre geçim sıkıntısıyla mücadele eden öğretmenlerin yüzde 41'i kredi kartı borcunu ödeyemiyor, yüzde 27.3'ü ise ek iş yapmak zorunda kalıyor Türkiye Kamu-Sen 24 Kasım Öğretmenler Günü'nün öncesinde öğretmenlerin durumunu ortaya koyan bir anket çalışmasına imza attı. Türk Eğitim-Sen her yıl olduğu gibi bu yıl da öğretmenlerin sosyoekonomik durumlarını, mesleki sorunlarını tespit edebilmek amacıyla bir anket çalışması gerçekleştirdi. Anket sonuçlarını değerlendiren Türkiye KamuSen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türkiye'de öğretmenlik mesleğinin ne kadar meşakkatli olduğunu, öğretmenlerin zor koşullarda, canla, başla görev yaptığını belirterek, tüm öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutladı. Öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve mesleki anlamda yığınla sorunu olduğuna dikkat çeken Koncuk, Milli Eğitim Bakanlığı'nın özellikle bazı sorunlar karşısındaki vurdumduymaz tavırlarının, çözüm yerine çözümsüzlükle sonuçlanan icraatlarının eğitim camiasında yılgınlığa neden olduğunu kaydetti. 10 öğretmenden 4'ü kredi kartı borcunu ödeyemiyor Ankete katılanların yüzde 94'ü kredi kartı kullandığını ortaya koyan araştırma sonuçlarına göre ankete katılanların yüzde 59'u kredi kartı borcunu düzenli olarak ve tamamını ödeyebildiğini, yüzde 41'i ise ödeyemediğini kaydetti. Ankette öğretmenlere yöneltilen "Borçlarınızı kapatmak için çektiğiniz kredi karşılığı kendi evinizi ya da ailenizin evini ipotek gösterdiniz mi" sorusuna yüzde 25.7'si evet, yüzde 74.3'ü hayır cevabı verildiği tespit edildi. Alım gücü eridi Ankete katılanların yüzde 86.6'sı son bir yıl içinde alım gücünde azalma olduğunu, yüzde 13.4'ü ise azalma olmadığını ifade etti. Alım gücünü erimesi ve geçim sıkıntısıyla mücadelede eden her 3 öğretmenden 1'i ek iş yapmak zorunda kalıyor. Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 27.3'ü ek iş yaptığını, yüzde 72.7'si ek iş yapmadığını ifade ederken, ek iş yapanlara ne kadar zamandır ek iş yaptıklarını sorulması üzerine yüzde 8.9'u son 6 ay, yüzde 8.2'si 6 ay1 yıl, yüzde 14.5'i 12 yıl, yüzde 17.2'si 24 yıl, yüzde 12.5'i 46 yıl, yüzde 6.6'sı 68 yıl, yüzde 10.7'si 810 yıl, yüzde 21.4'ü de 10 yıldan uzun süredir cevabını verdi. Gıda harcamaları arttı 21 bin 313 öğretmenle görüşülerek yapılan araştırmada sorulan "Son bir yıl içinde yaptığınız gıda harcamalarınızı ondan önceki bir yıl ile mukayese ettiğinizde, herhangi bir değişim oldu mu" sorusuna öğretmenlerin yüzde 70.3'ü arttı, yüzde 18.5'i azaldı, yüzde 11.2'si değişmedi cevabı verildi. Maaş artışları yeterli gelmiyor Ankete katılan öğretmenler maaşlara yapılan zam oranlarının yaşadıkları ekonomik kayıpları telefi etmediğini dile getirdiler. "Toplu sözleşmede 2016 yılı için yüzde 6+5, 2017 yılı için ise yüzde 3+4 oranında zam yapılması ekonomik kayıplarınızı telafi edecek mi" sorusuna ankete katılan öğretmenlerin yüzde 89.7'si hayır, yüzde 10.3'ü evet cevabını verdi. Anketin ortaya koyduğu bir diğer çarpıcı sonuç ise öğretmenlerin ezici bir çoğunluğunun toplu sözleşmeyi bir hayal kırıklığı olarak nitelendirmesi oldu. Bu yıl yapılan toplu sözleşmeyi ankete katılanların yüzde 74.6'sı hayal kırıklığı şeklinde değerlendirdi. Anket öğretmenlerin siyasetçilere güvenmediğini de ortaya koydu. Ankete katılanların yüzde 92'si siyasetçilere güvenmediği görüldü. Sendikalardan memnun değiller Anket, öğretmenlerin sendikalardan memnuniyetsizliğini de ortaya koydu. "2013 yılında imzalanan toplu sözleşmede belirlenen enflasyon farkı hesaplama yönteminin 2015 yılında değiştirildiğini ve tüm memur ve emeklilerin aylık yüzde 1.8'lik kayba uğradığından haberdar mısınız" sorusuna ankete katılanların yüzde 75.2'si evet, yüzde 24.8'i hayır cevabını verdi. "Yetkili konfederasyon tarafından değiştirilen 2015 yılı enflasyon hesaplama yöntemi, alınan maaşa göre memurun aylık 40 ila 160 TL arasında zararına sebep olmaktadır. Bu maddeyi imzalayan konfederasyon başkanı nasıl davranmalıdır" sorusuna ankete katılanların yüzde 62.8'i istifa etmelidir, yüzde 27.8'i tüm memur ve emeklilerden özür dilemelidir, yüzde 9.4'ü de görevine devam etmelidir cevabını verdi. En büyük sorun torpilli yöneticiler Ankete katılanlara "devlet okullarının en büyük sorunu nedir?" sorusu yöneltildiğinde yüzde 35.7'si torpilli yapılan yönetici atamaları ve ayrımcılık, yüzde 21.6'sı siyasi/ideolojik yapılanma, yüzde 21'i okullara ayrılan ödeneklerin yetersizliği, yüzde 6.2'si öğretmen ve derslik açığı, yüzde 5.3'ü okullarda hizmetli personelin yetersizliği, okulların hijyenik olmaması, yüzde 3'ü güvenliğin sağlanamaması, yüzde 7.2'si de diğer seçeneğinin işaretlendiği görüldü. Atamalar yetersiz Öğretmenlere göre Türkiye'de yapılan öğretmen atama sayısı yetersiz ve Şubat'ta yapılacak 30 bin atama ihtiyacı karşılamayacak. "Ülkemizde okullara yeterli sayıda öğretmen ataması yapıldığını düşünüyor musunuz" sorusuna ankete katılanların yüzde 73.7'si hayır cevabı verirken, "Ülkemizin öğretmen açığını giderecek ölçüde atama yapmak için kaynağının olduğuna inanıyor musunuz" sorusuna ankete katılanların yüzde 84.6'sı evet cevabını verdi. Ankete katılanların yüzde 70.7'si Şubat'ta 30 bin atamanın yetersiz olacağını düşünüyor. |
223 bin 750 paket kaçak sigara ele geçirildi Posted: 22 Nov 2015 07:45 AM PST İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı ekipleri tarafından düzenlenen operasyonlarda 295 bin 750 paket kaçak sigara ele geçirilirken, olaylarda gözaltına alınan 3 kişiden 2'si tutuklanarak cezaevine konuldu Buca ilçesinde boş arsada park halinde bulunan camları kartonla kaplı bir araçtan şüphelenen Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, bir operasyon düzenledi. Operasyonda F.H. (31) isimli bir şahıs yakalanırken, araçta yapılan aramalarda ise 72 bin paket kaçak sigara ele geçirildi. Olayla ilgili gözaltına alınan F.H., ifadesinin ardından sevk edildiği adliyede mahkemece tutuklandı. Bornova ilçesinde gerçekleşen olayda ise Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, şüpheli bir araçta uyuşturucu getirdiği ihbarı aldı. Hemen harekete geçen ekipler operasyonun düğmesine bastı. Araçta yapılan aramada çay paketlerine gizlenmiş 223 bin 750 paket kaçak sigara ele geçirildi. Olayla ilgili yakalanarak gözaltına alınan B.E. (36) ve H.E. (60) ifade için emniyete götürüldü. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen iki şahıstan H.E. serbest bırakılırken, B.E. ise tutuklanarak cezaevine konuldu. İzmir polisinin düzenlediği her iki operasyonda ise toplamda 295 bin 750 paket kaçak sigara ele geçirildi. Sigaraların piyasa değerinin ise 1 milyon 800 bin lira olduğu belirtildi. |
Türkiye işgalci duruma düşebilir Posted: 22 Nov 2015 07:44 AM PST Güvenli bölge ısrarından vazgeçmeyen Türkiye'nin desteklediği iki muhalif grup, Harcele ve Delha'yı IŞİD'den geri aldı. Suriye sınırları içinde kurulmak istenen güvenli bölgenin ilk adımı olarak görülen bu gelişme, çok tehlikeli sonuçlara gebe. Türkiye-Suriye sınırında güvenli bölge oluşturulması için ilk adım atıldı. İsyancı gruplardan Sultan Murad Tümeni ve ortak hareket ettiği Şam Cephesi, Türk ve ABD hava kuvvetlerinin desteğinde karadan ilerleyerek, Halep'in kuzeyinde, Türkiye-Suriye sınırına sıfır noktasında, Kilis'in karşısında bulunan Harcele ve Delha'ya girdi. Türkiye'ye ait altı F-16 ve ABD'ye ait dört F-15, bir AC-130 ve 3 insansız hava aracının (İHA) havadan destek verdiği operasyonda, sahadaki gruplar Harcele ve Delha köylerini IŞİD'den geri aldı. Operasyon sırasında 70'den fazla IŞİD militanının öldürüldüğü açıklandı. İddialara göre Türkiye, Suriye'nin Halep kentinin kuzeyinde yer alan Türkiye sınırına yakın bölgeden IŞİD'i çıkartarak yerine de Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) yerleştirmeyi planlıyor. Kısa bir süre önce açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Türklerle operasyon başlatacaklarını açıklayarak, "Türkiye ile Suriye'nin kuzeyini güvenli hale getireceğiz" ifadelerini kullanmıştı. IŞİD'in yerine ÖSO peki ya sonra? ABD'nin göstermelik, Türkiye'nin ise dah büyük desteğiyle ilk adımı atılan Suriye sınırları içerisinden güvenli bölge kurulması konusunu değerlendirien dış politika uzmanları ise 'peki ya sonra ne olacak' diye soruyor. Çünkü Rusya'nın güçlü desteğini alan Suriye ordusu ülkedeki kontrolünü giderek artırıyor. Üstelik Suriye'ye tek destek veren ülke Rusya değil. Suriye krizinde konumunu Rusya'nın safında belirleyen Çin de Akdeniz'e savaş gemisi gönderdi. Çin savaş gemileri önümüzdeki günlerde Suriye kıyılarına ulaşaması bekleniyor. Suriye aynı zamanda İran ve Irak'tan da büyük destek alıyor. Hal böyle olunca Suriye'nin ülke genelinde kontrolü tamamen ele alması artık sadece zamanlama meselesi haline gelmiş durumda. Şimdi herkes Suriye ordusunun ABD ve Türkiye'nin desteğiyle kurulması planlanan güvenli bölge sınırlarına ulaştığında çıkabilecek sorunların nasıl çözüleceğini merak ediyor. Bundan dolayı uzmanlar Türkiye ile Suriye'nin sıcak çatışmanın eşiğinde olduğunu dile getiriyorlar. Suriye krizinin başında beri zaten gergin olan Türkiye-Suriye ilişkilerinin savaşa dönüşmesi için bir kıvılcımın yeterli olacağınını söyleyen uzmanlar, Türkiye'yi yönetenleri daha dikkatli adım atılması gerekitiği konusunda uyarıyorlar. Türkiye asker göndermek zorunda kalabilir Geçtiğimiz günlerde Suriye ile ilgili açıklamalar yapan İngiltere Dışişleri eski Bakanı William Hague, Türkiye'nin öne sürdüğü 'güvenli bölge' fikrinin çok tehlikeli olacağını ifade etmişti. "Güvenli bölge fikri pratik olmamaktan öte tehlikeli de" açıklamasında bulunan Hague, "Suriye içinde oluşturulacak bir güvenli bölgeyi sadece havadan korumak mümkün değil. Güvenlik için Türkiye karadan askere göndermek zorunda kalabilir" demişti. Türkiye işgalci duruma düşebilir İlk adımının atıldığı bilgileri gelen Suriye'de güvenli bölge kurulması Türkiye için hayati tehditler içeriyor. Birleşmiş Milletler kararı olmadan Suriye sınırları içerisinde kurulacak bu güvenli bölge tamamen hukuk dışı olacak. Eninde sonunda Suriye ordusu bu bölgeye müdahale edecek ve işte o zaman bu bölgenin sadece havadan korunması imkansız hale gelecek. Bu durumda karadan asker sokmak zorunda kalabilecek Türkiye ise uluslararası hukuka göre işgalci bir ülke durumuna düşecek. Türk askerinin girmek zorunda kalabileceği güvenli bölge hukuken Suriye toprağı ve Suriye ordusunun açık hedefi olacak. Üstelik başta IŞİD militanları olmak üzere bölgedeki Türkiye karşıtı diğer terörist gruplar da Türk askerlerine saldırabilecek. |
Posted: 22 Nov 2015 07:41 AM PST Genel Başkan adaylığını ilan edip Bahçeli'ye kurultay toplama çağrısı yapan Sinan Oğan, "Ülkücü iradeye güvenin" dedi Oğan adaylığını açıklarken, "Sayın Bahçeli korkmadan, gocunmadan, gücenmeden hızla bir kurultay toplayıp, sorunlarımızın serbestçe tartışılmasına, ülkücü iradenin özgürce tecelli etmesine fırsat vermelidir" diye konuştu. Yarış, kutlu dava için Ülkücülerin, bayrak yarışını farklı kulvarda değil aynı kulvarda bayrağı ülküdaşına devredecek şekilde yaptığını anlatan Oğan, ülkücünün şeref, haysiyet ve onurunun evvela MHP'nin teminatı altında olduğunu söyledi. HAZİRAN seçimlerinden sonra MHP'den ihraç edilip mahkeme kararının ardından partisine geri dönen eski Iğdır milletvekili Sinan Oğan dün Ankara'da düzenlediği basın toplantısıyla olağanüstü tüzük kurultayı toplanması çağırısı yaptı, Genel Başkanlığa adaylığını ilan etti. Merhum Alparslan Türkeş'ın kızı Çağrı Saraç Türkeş ve partililer ile birlikte salona giren Oğan, "Hoş geldin MHP Genel başkanı" sloganları ile karşılandı. Dün Söğütözü'ndeki Anadolu Down Town otelde düzenlenen basın toplantısına yoğun katılım vardı. Konuşması öncesinde Sinan Oğan kürsüye Türkmen bayrağı çaktı. Adaylık açıklamasına son günlerde Türkmenlere yönelik saldırılara değinerek başlayan Oğan, "emperyalist güçlerin Suriye'de Bayır-Bucak Türkmenlerine yaptığı katliamı lanetliyorum" dedi. Sinan Oğan, 1 Kasım seçimlerinin, Milliyetçi Hareket camiasına önemli mesajlar verdiğini söyledi. Oğan şunları kaydetti: "Sayın Genel Başkanımıza izahta güçlük çektiğimiz politikaları sonucu MHP, 7 Haziran sonuçlarına göre her dört seçmenden birinin oyunu kaybetmiştir. Kazandığı milletvekili sayısının yarısını kaybederek TBMM'de en küçük parti grubu olmuştur. Daha da acısı PKK terör örgütünün meclisteki siyasi uzantılarının bile gerisine düşmüştür." "Yanlış gidişata son verilmeli" 1 Kasım'da hiçbir ilde birinci olamayan MHP'nin giderek tüm Türkiye'yi temsil eden bir parti olmaktan uzaklaşıp, belirli bölgelere sıkışan bir parti görünümüne büründüğünü vurgulayan Oğan, "bu yanlış gidişata son verip MHP'yi Türkiye'nin her bölgesinde mevcut kılmalı ve her şehrinden yeterince milletvekili çıkaracak bir konuma yükseltmeliyiz. MHP'nin bu konuma yükseltilmesi hem de bölücülüğe vurulacak en ağır darbe olacaktır" diye konuştu. Sinan Oğan, MHP'nin bazı insanların şahsi menfaatleri ve hevesleri için ikbal ve ikmal davası olmadığını ifade etti. Oğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir kutlu hareketin siyasal çatısı olarak MHP korku ve hezeyanlarla yönetilemez. Mazeretler üretip, geçmişten bugüne, kendileri dışında herkesi suçlu, işbirlikçi, hain ve potansiyel tehdit gibi görmeye çalışarak paranoya yaşatanlar, dün 'ajan'diye yaftaladıklarının yüzüne bakarken sıkılmayanlar, 'En büyük eksiğimiz, hala birbirimizi yeterince sevememiş olmamızdır'sözünden ders çıkarmalıdırlar." Ülkücülerin, bayrak yarışını, farklı kulvarda değil aynı kulvarda yoğrulduğunda bayrağı ülküdaşına devredecek şekilde yaptığını anlatan Oğan, "Bu sebeple Genel Merkezimize ve Sayın Genel başkana çağrımdır. Lütfen Ülkücü Hareketin etik değerlerini hatırlayalım. Lütfen Ülkücülük hukukunun gereğini yerine getirelim. Unutmayalım ki, Ülkücü Ülkücünün kardeşidir. Her bir ülkücüye atılan iftira aynı zamanda Ülkücü harekete atılan bir iftiradır" şeklinde konuştu. Oğan sözlerine şöyle devam etti: "Ülkücü iradeden korkmayın" "Sayın Genel Başkan iradesini reddettiği bu vefakâr delegelerin daha 8 ay önce kendisini oy birliği ile genel başkan seçtiğini unutmamalıdır. Sayın Bahçeli yeterli imza bulunsa bile, delegelerimizin kurultay toplama iradesine saygı göstermeyeceğini, partimizi kayyuma götüreceğini, hatta genel başkan adaylarını kurultay salonuna sokmayacağını meclis kürsüsünden bile ifade etmekten kaçınmamıştır. Kendisini ülkücü iradenin getirdiğini ve ancak onu götürebileceğini ifade eden Sayın Bahçeli, kendisine zırh haline getirdiği tüzüğün arkasına saklanmadan ülkücü iradeyi kurultaya davet etmelidir. Sayın genel başkana bir çağrıda bulunuyorum. Vakit geçirmeden ülkücü iradeye yakışan bir olgunluk ile partimizi Olağanüstü Kurultaya götürmek için gerekli hazırlıkları başlatmalıdır." Oğan, Bahçeli'nin 7 Haziran akşamı apar topar yaptığı seçim çağrısını aynı cesaretle kurultay çağrısı için de yapmasını beklediğini söyledi. Ogan, "Sayın Bahçeli gereğini yapmazsa, ben ve arkadaşlarım kutsal davamızın şuur ve sorumluluğuna sahip birer ülkücü ve MHP'li olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirme azim ve kararlılığındayız. Parti tüzüğümüz gereğince, MHP Olağanüstü Kurultayını toplamak üzere MHP delegasyonuna öncülük ederek noter imzalı kurultay taleplerimizi partimiz genel merkezine sunacağız" dedi. Hiçbir görevden kaçınmayacağına ifade eden Oğan, "Tüzük kurultayını gerçekleştirdikten sonra MHP Genel Başkanlığına olacağımı saygıyla bildiririm" diye konuştu. "Her ülkücünün hakkı" Sinan Oğan toplantı sonrasında basın mensuplarının sorularını şöyle cevapladı: MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin son grup konuşmasında çok ağır ifadeleri oldu. Saray destekli oluşumlar olduğunu iddia etti. AKP destekli bir oluşum musunuz? Biz MHP'yi iktidar yapmak için yola çıktık. Bu çerçevede MHP'yi iktidar yapacağımız sözü ile yola çıkıyoruz. Bugünkü iktidar, saray veya başka çevreler MHP'nin bu durumda olmasından son derece mutlu, mesutlar. Nitekim teşekkür edenler dahi oldu. Sizinle beraber adaylık için ismi geçen Meral Akşener ve Koray Aydın var. Ortak bir adım atmayı ve ortak bir çalışmayı düşünür müsünüz? Bu saydığınız isimler MHP'nin değerli isimleridir. Elbette görüşüyoruz ama şunu ifade etmem lazım bu iki aşamalı bir süreç. Birinci aşama tüzük kurultayının toplanması için yeterli imzanın alınacağı süreçtir. Burada benim imzam senin imzan diye bir şey yok. Ortak bir metinle herkesin toplayacağı imzalar MHP Genel merkezine sunulacaktır. Adaylık ondan sonraki bir süreçtir. MHP'nin daha ileriye götürülmesinde bir nefer olarak ülkücü irade seçtiği takdirde de genel başkan olarak bu işi yapmaya hazır olduğumu ifade ediyorum. Elbette bu benim kadar her ülkücünün hakkıdır. Diğer arkadaşlarımız da aday olabilir ama bugün söz konusu olan adaylıktan ziyade kurultayın bir an önce gerçekleşmesidir. Genel Başkan yeterli imza toplansa dahi kongreye götürmeyeceğini ifade etti. Sizi de kastederek salona sokmayacağını söyledi. Biz elbette ki Sayın Bahçeli'nin oturduğu eve girmeye çalışmıyoruz. Sayın Bahçeli'ye misafir değiliz. MHP Türk milliyetçilerinin ortak evidir. Kurultaylar da Türk milliyetçilerinin kurultayıdır. Ülkücü irade delege ile karar verdiği taktirde hiç kimsenin sayın genel başkan dahil ben bunu yapmam veya salona sokmam gibi bir şey demeye hakkı yoktur. Kurultay için yeterli imzayı bulabildiniz mi? Partimizi kurultaya götürecek yeterlilikte imzamız mevcuttur. 240'ın çok üzerinde çok üzerinde bir imzayla genel merkezimizin kapısını çalacağız. |
Posted: 22 Nov 2015 07:37 AM PST Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin, yemin ederken "Türk Milleti" demeyen HDP'li Leyla Zana'ya hak verdi: İçimize sindiği için bu yemini yapmış değiliz Kötü yazılmış KARABÜK'te konuşan Şahin, Zana ile ilgili iç tüzüğün gereğinin yapılacağını söyledi, "Hiçbir demokratik ülkenin meclisinde ve anayasasında olmayacak şekilde kötü yazılmış olan bir yemin metnidir" diye konuştu. Bu metin darbe ürünü "İDEOLOJİ, ayrımcılık kokan baştan sona imla hatalarıyla dolu ve darbe ürünü bir anayasanın yemin metnidir. 1982 anayasası yürürlükte olduğu sürece bu metin tartışılacak" diyen Mehmet Ali Şahin, şöyle devam etti: Yemini geçerli değil "Yeni dönemde AKP'nin en önemli hedeflerinden biri yeni yemin olacak." Meclis açılışında yaptığı yeminde "Türk milleti" yerine "Türkiye milleti" diyen HDP'li Leyla Zana'nın yemini geçersiz sayılmıştı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, "Darbe ürünü 1982 anayasası yürürlükte kaldığı sürece bu anayasa ve bu yemin metni hep tartışılmaya devam edilecektir. O nedenle bir an önce bu darbe ürünü anayasa yerine sivil bir anlayışla yazılmış anayasayı TBMM yürürlüğe koyabilmelidir" dedi. Şahin, partisinin Karabük İl Başkanlığı'nın Kültür ve Eğitim Merkezi'nde düzenlenen İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada HDP Ağrı Milletvekili Leyla Zana'nın yemin metnini değiştirmesiyle yaşanan sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Zana'nın yeniden yemin etmeye gelmeyeceği konusunda açıklaması bulunduğunu anımsatan Şahin şunları söyledi: İdeolojik ve ayrımcı "Tabii ki anayasada iç tüzük neyi gerektiriyorsa yapılacaktır. Ancak burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus var. 6 dönem yemin etmiş biriyim. Yemin metnini çok beğendiğimiz için içimize sindiği için bu yemini yapmış değiliz. Çünkü hiçbir demokratik bir ülkenin Meclisi'nde ve anayasasında olmayacak şekilde kötü yazılmış olan bir yemin metnidir. İdeoloji, ayrımcılık kokan baştan sona imla hatalarıyla dolu ve tabii ki darbe ürünü bir anayasanın yemin metnidir. Darbe ürünü 1982 anayasası yürürlükte kaldığı sürece bu anayasa ve bu yemin metni hep tartışılmaya devam edilecektir. O nedenle bir an önce bu darbe ürünü anayasa yerine sivil bir anlayışla yazılmış anayasayı TBMM yürürlüğe koyabilmelidir. Bu yeni dönemde AKP olarak en önemli hedeflerimizden bir tanesi budur." Leyla Zana, Meclis'in açılışında yaptığı yemin sırasında "Türk milleti" yerine "Türkiye milleti" demiş, ardından da Genel Kurul Salonu'nu terk etmişti. |
Fatih Erol, ‘’Akıl Oyunları’’ Resim Sergisi Posted: 22 Nov 2015 07:00 AM PST Fatih Erol, ''Akıl Oyunları'' isimli resim sergisi ile 19 Kasım - 12 Aralık 2015 tarihleri arasında Derinlikler Sanat Merkezi'nde. Oyun içinde oyun... Resim içinde resim: AKIL OYUNLARI Sinemanın, edebiyatın, çizgi roman kahramanlarının, resim sanatının ustalarının eşlik ettiği, mizahla eleştirinin atbaşı gittiği rengarenk, nefes nefese bir yarış: Akıl Oyunları... Fatih Erol'dan usta işi "satranç şöleni"yle resme yeni yorumlar getiriyor. Her şey o tahtanın üstünde, karelerin arasında. Şövalyelerin, kralların oyunu denir satranç için. Şah, vezir, kale, at, fil, asker... ordu/devlet aktörleri, güçleri vardır sahada. Ve oyun fazlasıyla hayatı andırır: Elinizdeki güçleri, deneyimleriniz, bilginiz, kurallar doğrultusunda, karşı tarafın pozisyonunu ve olası hamlelerini gözeterek kullanma ilkesi geçerlidir her adımda. Oyun sadece oyun değildir ve akıl, her zaman her şeye muktedir olamayabilir. Yine de biliyoruz ki, akıl, insani üretkenliğin ön koşuludur. Oyunu yaratan ilk atalarımızın gösterdiği gibi yaratıcılık, var oluşun göstergesidir ve yaratıcılık, bütün oyunlarda farkı yaratan unsurdur. Yaratıcılık, oyunun da, sanatın da ilk koşulu. Satranç tahtası, hayatın espası olmasın sakın? Yaratıcılık dolu yolculuk, seyir sizi bekliyor Akıl Oyunları'nda. Fatih Erol; Kadıköy Maarif Koleji'nde (1979), İ.Ü. İktisat Fakültesi, İşletme ve Finans ana bilim dallarında (1983) eğitim gördü. Mezuniyet sonrası 2004 yılına dek, 20 yıl boyunca uluslararası yabancı kuruluşlarda finanstan sorumlu üst düzey yöneticilik yaptı. Çocukluk yıllarından beri asıl tutkusu olan resim çalışmalarını 1987 – 1990 döneminde yetkin sanatçı ve eğitimciler gözetiminde sürdürdü. Sonrasında ise İstasyon Sanat Akademisi'nde Sabri Berkel başta olmak üzere yine Türk resim sanatının önde gelen ustalarından plastik sanatlara yönelik atölye ve uygulamaların yanı sıra kuramsal eğitim aldı. Bu süreçte geliştirdiği desen ve teknik deneyimler ışığında resim çalışmalarını profesyonel iş yaşamı sırasında da kesintisiz sürdürdü. 2004'te aktif iş hayatını noktalayarak, o zamana dek sanat tarihi, felsefe gibi yan disiplinlerden edindiği ana etkilenmeler doğrultusunda "tam zamanlı ressam" olarak üretmeye yöneldi. Bir dönem yurt dışında; K. Karastathis Stüdyosu'nda (New York, 2005-2009) çalışan sanatçı, halen İstanbul'daki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir. |
You are subscribed to email updates from Sözcü Haber. To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 1600 Amphitheatre Parkway, Mountain View, CA 94043, United States |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder