Sözcü Haber |
Yazmak sonsuz duygulara hükmetmektir Posted: 23 Nov 2015 08:30 AM PST Yazmak, sevgi Yazmak, mutluluk Yazmak, varolmak Yazmak, özgürlük Yazmak, savaş ve barış Yazmak, karanlık dünyaların gizemine ulaşmak, herkesi konuşabilmek, herkese anlatabilmek, karamsarlığı, hüznü, zulmü, kötülüğü fark etmektir. Yazmak, metal fırtına olup esmek, Kuran'ın şifresini buldum deyip dizmektir satır satır.. Yazmak, boyundan büyük işlere kalkışmak Yazmak, korkusuzca meydan okumaktır alemi cihana Yazmak, ateş olup yanmaktır, buz olup donmaktır Ve yazmak beyninizin ulaşamadığı karanlık noktaları aydınlatan ışıktır. Sözcü Haber'e yaz gönder yayınlayalım. http://sozcuhaber.blogspot.com.tr/p/yaz-gonder.html |
Posted: 23 Nov 2015 12:30 AM PST Laiklikten yana olmayan hükümetle, Laiklikten yana olmayan cemaat, Birbirine girdi, Kafalar karıştı, 2002 den önce, Her Cuma namazı sonrası, Beyazıt meydanında türban eylemlerinde, omuz omuza olanlar, aynı partinin mitinglerinde aynı bayrağı sallayanlar, aynı yoldan geçip aynı sudan içenler, çocuklarını cemaatin abilerine ablalarına teslim yarışı yapanlar, aynı camilerde saf tutup namaza duranlar, Karşı karşıya hem de nasıl, Hakaretler beddualar lanet okumalar gırla gidiyor. Hırsızlık soysuzluk haşhaşilik, Ne ararsan var. Ya arkadaşlar aynı sudan içmiştiniz, Aynı yoldan geçmiştiniz Gönüllerinizde dualarınızda birdi, Gazeteleriniz televizyonlarınız, Aynı başlıkları atıyor aynı dili konuşuyordu, Birbirinize dar alanda kısa paslar veriyordunuz, Atamalar tayinler istediğiniz gibiydi, Can ciğer kuzu sarmasıydınız, Cemaatin okullarından yetişen dindar bürokratlar, İmam hatiplerden yetişen imam siyasetçiler, Gül gibi geçiniyordunuz. Aranıza kimler nifak soktu, Yoksa buda mı İsrail'in Amerikan'ın bir oyunu? Derdiniz ne? neyi paylaşamadınız? Yıllar sonra mı? Hırsızlıkları yolsuzlukları gördünüz? Yıllar sonra mı? Paralel devleti kumpasları fark ettiniz? Yıllar sonra mı? Haksızlıkları adaletsizlikleri gördünüz, Yıllar sonra mı? Paralel holdingleri, paralel medyayı gördünüz? Her neyse, Ülkeyi yönetenler, Merkez sağ olmuş, Liberal olmuş, Sosyal demokrat olmuş, Milliyetçi olmuş, Dini bütün muhafazakar olmuş Faso fiso, Felsefeler değişmiyor, "Devletin malı deniz yemeyen keriz". "Bal tutan parmağını yalar." Bildiğin Türkiye gerçeği, Anlayacağın, Dindar olmaları bir şeyi değiştirmiyor, Paylaşamadıkları, Her zaman olduğu gibi, "DEVLET" Ve onun nimetleri, Sende, namaz kılıyorlar, Allahtan korkuyorlar, Türbanı serbest bıraktılar, Sayelerinde imam hatiplik ortaokula kadar indi, Dindar gençlik yetiştiriyorlar, Diye kendini avut, Eleştirenlere de, Sanki Müslümanlıkta varmış gibi, Hak yiyorlar ama çalışıyorlar, Lükse düşkünler ama hakları, Çalıyorlar ama çalışıyorlar, Diye savun, Arkadaş, Senin inancın ikisinin de umurunda değil, Bak sana bir hikaye anlatayım, Belki daha iyi anlarsın, Yıl 2000 Dindar bir aile, Cemaate de, hükümete de güvenir, Bunlar namazında niyazında adamlar, Çalmazlar çırpmazlar der, Ailece mitinglerine toplantılarına koşturur, Tanıdıklarını tanımadıklarını, oy vermesi için ikna etmeye çalışır, Bu koşuşturmalar esnasında tanıştıkları partililerin, tavsiyeleri üzerine dindar yetişsinler diye, çocuklarından birini yatılı imam hatip lisesine, diğerini daha zeki diye bursla cemaat kolejine, ışık evlerinde ablalara abilere teslim eder, içleri rahattır evlatları dindar yetişmektedir. Çocuklar büyür, Küçük çocuk, avanta atamayla devlet dairesin de yüksek bir bürokrat, Büyük çocuk, cemaat sayesinde güçlü bir iş adamı olur, Gel zaman git zaman çocukların arası bozulur, evde iki kardeş bir birine tahammül edememeye , her gün kavgaya tutuşmaya başlar, Büyük küçüğe hırsızsınız çaldınız der, Küçük büyüğe hadi oradan, kumpasçı, paralelci, haşhaşi der, anne, baba şaşkındır, Hangisine inanacaklar, Bu nasıl Müslümanlık? Bu nasıl dindarlık, Bunlar Allahtan da korkmuyor mu? Biz nasıl dindar evlatlar yetiştirdik, "Bu kavgalar bu hakaretler, dinimize inancımıza zarar veriyor." Biz nerede yanlış yaptık, Derler. Ve Yanlışlarını bulmak için en başa dönerler, 2002 öncesi Beyazıt meydanına gidip, Cuma namazı çıkışlarında yapılan protestoları, Hatırlarlar, Sonra kendilerine sorarlar, Peşinde koştuğumuz, "Türban amaç mıydı yoksa araç mı?". Kabullenemeseler de, anlamışlardı, "Türban amaç değil, araçtı." Kabullenemeseler de, Anlamışlardı, Laiklik, Din siyasete alet edilmesin, inançlar sömürülmesin, inançlar siyasi malzeme yapılmasın, Halk inançlarından dolayı bölünmesin, Bütün dinler inançlar korunsun, Dini kavgalar olmasın, Diye vardı. Kabullenemeseler de, Anlamışlardı, Hem Müslüman hem hırsızda olunurmuş, Hem Müslüman hem Laik de olunurmuş, Kabullenemeseler de, Anlamışlardı, "Dini değerler ve dindarlık, Laiklik zayıfladıkça, zayıflamakta." (en azından iyi Müslümanların anladığına inanıyorum) Kemalin Aydın koca1907@yahoo.com.tr |
You are subscribed to email updates from Sözcü Haber. To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 1600 Amphitheatre Parkway, Mountain View, CA 94043, United States |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder