Posted on :
5 Ağustos 2014 Salı
[0] comments Label:
dünya,
kdp,
manşet,
pkk,
pyd,
rojava,
smelke,
Suriye,
zaho
Öcalan Mektup Yazdı, KDP Ricasını Kırmadı
KDP-PYD arasında yaşanan sorunların çözümüne yönelik görüşmeler kısa sürede etkisini gösterdi. Zaho'dan Suriye'nin Rojava bölgesine açılan Smelke sınır kapısı sivil gidiş gelişlere ve ticarete açılıyor. Kapının pazartesi günü açılması bekleniyor.
Rojava'da KDP paralelinde faaliyet gösteren parti ve grupların PYD tarafından engellenmesi üzerine KDP ve PKK arasında bir süredir gerginlik yaşanıyordu. Öcalan'ın Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ve HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder aracılığıyla mektup gönderip Rojava’da IŞİD’le savaşan YPG’ye destek vermesini istemesi, Barzani’nin ise peşmergelerden Rojava’ya yardım etmeleri yönündeki çağrısı kısa sürede etkisini gösterdi.
PYD’yi cezalandırmak amacıyla KDP tarafından uzun süre kapalı tutulan Peşhabur-Smelka sınır kapısı, görüşmeler sonucu açılıyor. Rojava’nın Cizre Kantonu Ulaşım Komitesi Sorumlusu Tellal Mihemed, Pêşabur-Sêmêlka sınır kapısının pazartesi günü ulaşıma açılacağını söyledi. Basnews’e konuşan Mihemed, sınır kapısının Rojava ve Irak Kürdistan bölgesi yetkililerin ortak kararıyla ilk etapta ticaret, sivil gidiş gelişleri ve her iki taraftan heyetlerin ulaşımının sağlanması amacıyla açılacağını belirtti.
Mihemed, gidiş gelişlerin belli bir düzen ve yasaya kavuşturulması amacıyla iki taraf arasında anlaşma sağlandığını, Rojava halkının resmi belgelerle Irak Kürdistan bölgesine geçeceklerini ve her bir yurttaşın 15 günlük gezi hakkının olacağını söyledi.
Rojava ve Güney Kürdistan sınır kapılarının açılmasını olumlu bir adım olarak değerlendiren Mihemed, Öcalan’ın Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani’ye gönderdiği mektuba dikkat çekerek, bu mektubun ardından Rojava ve Irak Kürdistanı ile ilişkilerinin daha da iyileşeceğini tahmin ettiğini kaydetti.
Rojava'da KDP paralelinde faaliyet gösteren parti ve grupların PYD tarafından engellenmesi üzerine KDP ve PKK arasında bir süredir gerginlik yaşanıyordu. Öcalan'ın Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana ve HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder aracılığıyla mektup gönderip Rojava’da IŞİD’le savaşan YPG’ye destek vermesini istemesi, Barzani’nin ise peşmergelerden Rojava’ya yardım etmeleri yönündeki çağrısı kısa sürede etkisini gösterdi.
PYD’yi cezalandırmak amacıyla KDP tarafından uzun süre kapalı tutulan Peşhabur-Smelka sınır kapısı, görüşmeler sonucu açılıyor. Rojava’nın Cizre Kantonu Ulaşım Komitesi Sorumlusu Tellal Mihemed, Pêşabur-Sêmêlka sınır kapısının pazartesi günü ulaşıma açılacağını söyledi. Basnews’e konuşan Mihemed, sınır kapısının Rojava ve Irak Kürdistan bölgesi yetkililerin ortak kararıyla ilk etapta ticaret, sivil gidiş gelişleri ve her iki taraftan heyetlerin ulaşımının sağlanması amacıyla açılacağını belirtti.
Mihemed, gidiş gelişlerin belli bir düzen ve yasaya kavuşturulması amacıyla iki taraf arasında anlaşma sağlandığını, Rojava halkının resmi belgelerle Irak Kürdistan bölgesine geçeceklerini ve her bir yurttaşın 15 günlük gezi hakkının olacağını söyledi.
Rojava ve Güney Kürdistan sınır kapılarının açılmasını olumlu bir adım olarak değerlendiren Mihemed, Öcalan’ın Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani’ye gönderdiği mektuba dikkat çekerek, bu mektubun ardından Rojava ve Irak Kürdistanı ile ilişkilerinin daha da iyileşeceğini tahmin ettiğini kaydetti.
Posted on :
24 Kasım 2013 Pazar
[0] comments Label:
disa,
hakkari,
kadın korucular,
korucu,
koruculuk sistemi,
manşet,
pkk,
van
Korucular: İsyan Ederiz
Altı ilde korucularla görüşülerek yapılan araştırmadan korkutucu sonuçlar çıktı. Korucular, "Devlet bizi tasfiye ederse silahlarımızı bırakmayız" diyor.
Taraf gazetesin'in haberine göre; Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün (DİSA), koruculuk sistemine ilişkin araştırması kitap oldu. Geçmişten Günümüze Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma: Köy Koruculuğu Sistemi adlı kitap Şemsa Özar, Nesrin Uçarlar ve Osman Aytar tarafından kaleme alındı.
Kitapta 1985’te oluşturulan ve hala varlığını sürdürülen Köy Koruculuğu sistemi detaylı olarak ele alındı. Devlet ile PKK arasında kaldıklarını anlatan korucular, “Silahlarımızı bıraktığımızda PKK’nın hedefi oluruz. Devlet eğer güvence vermeden bizi tasfiye ederse, biz de isyan ederiz. Teröre karşı devlet dursa da biz durmayız” diyor.
DÜNDEN BU GÜNE KORUCULUK
Kitapta yer alan resmi verilere göre, 1 Şubat 2013 tarihi itibariyle bölgedeki 22 il sınırı içinde toplam 46 bin 195 geçici köy korucusu bulunuyor. Ayrıca gayrıresmi 20-25 bin civarında gönüllü köy korucusu olduğu belirtiliyor. Çalışma, 2011 yılında Ağustos’tan, Ekim sonuna kadar Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Şanlıurfa, Şırnak ile Van’ın il, ilçe ve köylerinde gerçekleştirildi. Bu kapsamda geçici-gönüllü korucular ve bunların eşleri, çocukları başta olmak üzere toplam 68 kişi ile görüşüldü.
Çalışmada, silahların sustuğu dönemde köy koruculuğunun tasfiyesi yerine, korucu sayılarının artırılması ile bu sistemin asimilasyon ve böl-yönet yoluyla Kürt toplumunu hizaya getirme amacı taşıdığı tespitine yer verildi. Koruculuk sisteminin halkın devletten yana olması için geliştirildiği belirtilerek, sırf bu yüzden defalarca işlenen suçların görmezden gelindiği bilgileri de yer aldı.
TABURLARI VAR
Çalışmada koruculuğun köylerde oluşturulan gruplarla sınırlı olmadığına da dikkat çekildi. Oluşturulan korucu taburlarının başında çoğunlukla muhtarların bulunduğu belirtildi. Taburda, tabur komutanı ile kendilerini bölük komutanı olarak tanıtan korucuların bulunduğu belirtiliyor. Şırnak tarafında “Hançer Timi”, Van’da ise 5000’den fazla korucuyu bünyesinde barındıran “Şimşekler Taburu” olduğu ifade ediliyor.
SİLAH BIRAKMAK İSTİYORLAR
Van’da bir korucu; “Bugün de imkân olsa, bu sorunu çözseler; ilk silahı biz bırakırız imkanımız olursa. Hiçbir zaman koruculuk sistemini kabul etmedik. Bizim köy ve çevremiz, hepimiz zorla korucu olduk” derken, Mardin Midyat’ta görüşülen bir korucu, “Koruculuğun bize hiçbir faydası olmadı, ama alıp götürdüğü çok şey oldu. Bu sistem batık durumda” diyor. Diyarbakır-Lice’de korucu çocuğu olan biri, “Korucu çocuğu olduğumuzu söyleyemiyoruz. Ağabeyim üniversitede okuyor, o da hep gizli tutuyor” diye aktarıyor. Araştırmada, koruculuk erkekleri kapsayan bir uygulama olsa da, farklı bölgelerde toplam 35-40 kadının geçici köy korucusu olarak istihdam edildiği belirtiliyor.
Kadın korucular, kocaları görevdeyken hayatlarını kaybedenlerden oluşuyor. Gerek köylülerden gerek PKK’dan tepki aldıklarının bilincinde olan korucular ise silah bırakmaktan yana değil. Bu grup, talepleri karşılanmadan koruculuk sistemi tasfiye edilirse isyan edeceklerini şu şekilde aktarıyor: “Devlet koruculuğu kaldırırsa bizi de öldürmüş olur. Bize tepki var, hem de çok fazla. Bazen tepkilerinde haklıdırlar.
Korucular burada da şiddet yapmışlar, baskılar yapmışlar. Devlet bize ‘Bu iş bitti, hadi silahınızı verin, gidin’ diyemez. Öyle bir şey yaparsa daha kötü olur, biz de başkaldırırız”.
Van’da korucu olan Dernek Başkanı, koruculuğu gönüllü olarak yaptıkları için çok düşman kazandıklarını belirterek, şunları ifade ediyor: “Bize, ‘Ayıptır, Kürt olan biri nasıl koruculuk yapar?’ yaklaşımı sürekli vardır. Ama biz devletimizi, Türkiye’mizi seviyoruz. Canımızı seve seve feda ederiz. Bir defa terör durdurulmadıkça biz de durmayız. Devlet dursa biz durmayız”.
Aralarında uzlaşma anlaşması yapılmalı
Koruculuğun açtığı yaraları sarmanın sadece özlük haklarını karşılamakla mümkün olmayacağının belirtildiği çalışmada, koruculuğun tasfiyesi durumunda dikkat edilmesi gereken bazı hususlar şu şekilde sıralandı:
» Sivillere karşı suç işlemiş korucular derhal mahkeme önüne çıkarılmalıdır.
» Korucuların, işgal ettikleri topraklardan ve evlerden çekilmesi sağlanmalı.
» Silah taşımayı gerektirecek ya da başkaları üzerinde imtiyaz sağlayacak herhangi bir işte çalışmamaları için kesin önlemler alınmalı.
» Gerek PKK ve korucular, gerekse korucular ve köylüler arasında öç alma eylemlerinde bulunulmayacağına dair, her kesimin katılacağı bir uzlaşma anlaşması yapılmalı.
YAZAR: Unknown
Avrupa'daki PKK yöneticilerine yapılan telkinler tespit edildi. Buna göre yabancı ülkelerin istihbarat örgütleri PKK'nın Avrupa'da bulunan yöneticileriyle çözüm sürecinin başladığı ilk günden bu yana temas halinde.
Sabah Gazetesi'nin haberine göre, Bu görüşmelerde Avrupa'daki PKK'lılara, çözüm sürecinin PKK'ya bir şey kazandırmayacağı, PKK'nın çözüm için yanlış zamanlamayı seçtiği, örgütün silah bırakmaması gerektiği, silah bırakmazsa ileride örgüte kazanımlar sağlanacağı şeklinde telkinlerde bulunuyor.
BDP'LİLERLE GÖRÜŞME
Çözüm sürecinin bitirilmesine yönelik telkinler bundan ibaret kalmadı. Türkiye'de bulunan bazı misyon temsilcilerinin BDP'lilerle görüşmelerinde çözüm süreci aleyhine telkinlerde bulunduğu, çözüm sürecinde atılan adımları eleştirdiği öğrenildi.
PKK'ya bu konuda yapılan görüşmelerin daha çok Kandil'de gerçekleştirildiği öğrenildi. Sabah Gazetesi'nin haberine göre, birden fazla bölge ülkesi ile bazı Avrupa ülkelerinin istihbarat yöneticilerinin Kandil'e bizzat giderek örgüt yöneticileriyle görüştüğü ve benzer telkinlerde bulunduğu tespit edildi. Üst düzey bir yetkili PKK'nın yabancı istihbarat örgütleri için "altın yumurtlayan tavuk" olduğunu söyledi. "Bundan vazgeçmek istemiyorlar" ifadelerini kullandı.
ATALAY'DAN İŞARET
PKK'ya çözüm sürecini bitirmesi konusunda telkin yapıldığıyla ilgili ilk işareti Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay vermişti. Atalay "Elimizde bir sürü bilgiler var. Gidip terör unsurlarıyla görüşen, çözüm sürecini bıraktırmaya teşvik eden istihbarat raporları var, yabancı ülkelerin. İlk defa Türkiye kendi başına bu sorunlarını çözecek, bundan rahatsız olanlar var, Batı'da vesaire" ifadelerini kullanmıştı.
RUTİN ZİYARET
Bu arada hükümetin, çözüm süreciyle ilgili kritik bir kararı gündemine aldığı öğrenildi. BDP heyetlerinin İmralı'ya yaptığı ziyaretlerin belirli aralıklarla ve rutin periyotlarla gerçekleştirilmesiyle ilgili değerlendirme yapılıyor. Hükümet bu konuda bir karara varırsa bugüne kadar İmralı'ya 11 ziyaret gerçekleştiren BDP'liler, belirli periyotlarla İmralı'ya giderek görüşme gerçekleştirecek.
BDP'LİLERLE GÖRÜŞME
Çözüm sürecinin bitirilmesine yönelik telkinler bundan ibaret kalmadı. Türkiye'de bulunan bazı misyon temsilcilerinin BDP'lilerle görüşmelerinde çözüm süreci aleyhine telkinlerde bulunduğu, çözüm sürecinde atılan adımları eleştirdiği öğrenildi.
PKK'ya bu konuda yapılan görüşmelerin daha çok Kandil'de gerçekleştirildiği öğrenildi. Sabah Gazetesi'nin haberine göre, birden fazla bölge ülkesi ile bazı Avrupa ülkelerinin istihbarat yöneticilerinin Kandil'e bizzat giderek örgüt yöneticileriyle görüştüğü ve benzer telkinlerde bulunduğu tespit edildi. Üst düzey bir yetkili PKK'nın yabancı istihbarat örgütleri için "altın yumurtlayan tavuk" olduğunu söyledi. "Bundan vazgeçmek istemiyorlar" ifadelerini kullandı.
ATALAY'DAN İŞARET
PKK'ya çözüm sürecini bitirmesi konusunda telkin yapıldığıyla ilgili ilk işareti Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay vermişti. Atalay "Elimizde bir sürü bilgiler var. Gidip terör unsurlarıyla görüşen, çözüm sürecini bıraktırmaya teşvik eden istihbarat raporları var, yabancı ülkelerin. İlk defa Türkiye kendi başına bu sorunlarını çözecek, bundan rahatsız olanlar var, Batı'da vesaire" ifadelerini kullanmıştı.
RUTİN ZİYARET
Bu arada hükümetin, çözüm süreciyle ilgili kritik bir kararı gündemine aldığı öğrenildi. BDP heyetlerinin İmralı'ya yaptığı ziyaretlerin belirli aralıklarla ve rutin periyotlarla gerçekleştirilmesiyle ilgili değerlendirme yapılıyor. Hükümet bu konuda bir karara varırsa bugüne kadar İmralı'ya 11 ziyaret gerçekleştiren BDP'liler, belirli periyotlarla İmralı'ya giderek görüşme gerçekleştirecek.
Posted on :
18 Şubat 2013 Pazartesi
[0] comments Label:
abdullah öcalan,
anf,
gündem,
kck,
manşet,
murat karayılan,
pkk
Karayılan İmralı'yı İşaret Etti
Murat Karayılan, Abdullah Öcalan'ın çizeceği çözüm modeline katılacaklarını söyledi.
Terör örgütü PKK'nın liderlerinden, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, İmralı'da tutuklubulunan Abdullah Öcalan'ın çizeceği çözüm modeline katılacaklarını söyledi.
PKK Yürütme Komitesi ve KCK Yürütme Konseyi toplantılarını gerçekleştirdiklerini anlatan Karayılan, "Hareketimiz Önderliğin arkasındadır demiyoruz; hareketimiz Önderliğimizin hareketidir ve Önderlikle bir bütündür. Elbette ki Önderlikle yürüyecektir." dedi.
PKK'ya yakınlığıyla bilinen ANF'nin sorularını cevaplayan Murat Karayılan, Kürt sorununu çözmenin artık 'olmazsa olmaz' olduğunu belirtti. Toplumsal uzlaşma çerçevesinde halkların birbirine düşmanca değil kardeşçe yaklaşması gerektiğini vurgulayan Karayılan, kültürlerin bir arada yaşamasını zenginlik olarak gören bir perspektifle köklü ve kalıcı barışın gelişeceğini kaydetti.
Karayılan, özetle şu görüşleri dile getirdi: "Kürt sorunu Türkiye'nin ve bölgenin en ciddi sorunudur. Bu sorunu çözmek için ciddi ve tutarlı bir siyasal duruşa ve iradeye ihtiyaç vardır. Henüz devlet ve hükümet katında ciddiye alınabilecek bir pratik adım atılmadı. Bu sorunun tümünü bir kerede çözelim de demiyorum. Adım adım ilerlemek gerekiyor. Ama bunun için öncelikle hükümetin, Parlamento'nun ve devletin yapacağı şeyler vardır. Biz bu sürecin samimiyetine dair çok büyük bir kuşku taşımaktayız. Öncelikle Kürt tarafının zayıflatılmasını esas alan yaklaşımlar değil, karşılıklı birbirini anlama temelinde çözüm yaklaşımları gündemleşmek zorundadır. Bu anlamda güven artırıcı pratik adımlara ihtiyaç vardır.
Önderliğimiz tek taraflı bir çağrı değil her iki tarafa çağrı anlamına gelen yeni bir 'yol haritası'nı sunabilir. Yeni Anayasada Kürtlerin eskisi gibi dışlanması değil, artık yer alması gerekiyor. Türkiye'de yaşayan tüm farklı kesimlere yer veren yeni bir anayasal bakış açısıyla Türkiye toplumu kendini yeniden biçimlendirmek zorundadır.
Kimsenin kimseyi dışlamadığı, farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü, uzlaşı içerisinde bir arada yaşamanın zemini böyle geliştirilebilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde yaşayan herkesin kardeşçe ve eşitçe yaşaması için 1921 Anayasası temel alınabilir. ve özellikle 9 Şubat 1922'de Meclis'in 63'e karşı 374 oyla kabul ettiği 20 maddelik Kürt reformu, sorunun çözümünde temel referans alınabilir. Kürtler de bir millettir. Bu milletin millet olmaktan kaynaklı hakları vardır. Bunlar doğal ve insani haklardır. Daha başka bir şey istenilmiyor."
Terör örgütü PKK'nın liderlerinden, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, İmralı'da tutuklu
PKK Yürütme Komitesi ve KCK Yürütme Konseyi toplantılarını gerçekleştirdiklerini anlatan Karayılan, "Hareketimiz Önderliğin arkasındadır demiyoruz; hareketimiz Önderliğimizin hareketidir ve Önderlikle bir bütündür. Elbette ki Önderlikle yürüyecektir." dedi.
PKK'ya yakınlığıyla bilinen ANF'nin sorularını cevaplayan Murat Karayılan, Kürt sorununu çözmenin artık 'olmazsa olmaz' olduğunu belirtti. Toplumsal uzlaşma çerçevesinde halkların birbirine düşmanca değil kardeşçe yaklaşması gerektiğini vurgulayan Karayılan, kültürlerin bir arada yaşamasını zenginlik olarak gören bir perspektifle köklü ve kalıcı barışın gelişeceğini kaydetti.
Karayılan, özetle şu görüşleri dile getirdi: "Kürt sorunu Türkiye'nin ve bölgenin en ciddi sorunudur. Bu sorunu çözmek için ciddi ve tutarlı bir siyasal duruşa ve iradeye ihtiyaç vardır. Henüz devlet ve hükümet katında ciddiye alınabilecek bir pratik adım atılmadı. Bu sorunun tümünü bir kerede çözelim de demiyorum. Adım adım ilerlemek gerekiyor. Ama bunun için öncelikle hükümetin, Parlamento'nun ve devletin yapacağı şeyler vardır. Biz bu sürecin samimiyetine dair çok büyük bir kuşku taşımaktayız. Öncelikle Kürt tarafının zayıflatılmasını esas alan yaklaşımlar değil, karşılıklı birbirini anlama temelinde çözüm yaklaşımları gündemleşmek zorundadır. Bu anlamda güven artırıcı pratik adımlara ihtiyaç vardır.
Önderliğimiz tek taraflı bir çağrı değil her iki tarafa çağrı anlamına gelen yeni bir 'yol haritası'nı sunabilir. Yeni Anayasada Kürtlerin eskisi gibi dışlanması değil, artık yer alması gerekiyor. Türkiye'de yaşayan tüm farklı kesimlere yer veren yeni bir anayasal bakış açısıyla Türkiye toplumu kendini yeniden biçimlendirmek zorundadır.
Kimsenin kimseyi dışlamadığı, farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü, uzlaşı içerisinde bir arada yaşamanın zemini böyle geliştirilebilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde yaşayan herkesin kardeşçe ve eşitçe yaşaması için 1921 Anayasası temel alınabilir. ve özellikle 9 Şubat 1922'de Meclis'in 63'e karşı 374 oyla kabul ettiği 20 maddelik Kürt reformu, sorunun çözümünde temel referans alınabilir. Kürtler de bir millettir. Bu milletin millet olmaktan kaynaklı hakları vardır. Bunlar doğal ve insani haklardır. Daha başka bir şey istenilmiyor."