GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 17 Kasım 2014 Pazartesi 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


Küba bağımsız ve egemen bir sosyalist işçi devletidir

Posted: 16 Nov 2014 04:23 AM PST



"José Martí" Küba Dostluk Derneği Erdoğan'ın "Küba'da cami" açıklamasına yanıt verdi

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Amerika kıtasını Kristof Kolomb'un değil, Müslümanların keşfettiğini söylemesinin ardından konuşmasında Küba'ya da bir cami yapılmasının "yakışacağı"nı belirtmişti. "José Martí" Küba Dostluk Derneği, Erdoğan'ın bu çıkışı üzerine bir açıklama yaptı. Açıklamalarında Küba Anayasası'ndan bazı alıntılar yapan Dernek, cami yapımına ilişkin "Küba devleti, anayasada da belirtildiği üzere, halkın talep ve ihtiyaçlarını yine halkın katılımı ile yerine getirir(...)Herhangi bir yabancı ülke temsilcisinin kararı veya dileği neticesinde belirlenmez" ifadelerini kullanırken Kolomb öncesi Amerika'nın Müslümanlar tarafından keşfedilmesi hakkında ise "Erdoğan'ın konuşmasında atıfta bulunduğu Küba'da Kolomb öncesi müslüman bir topluluğun ve o tarihlerde bir cami yapısının varlığı ise asılsızdır. Kolomb'un günlüğünde yazan Küba'nın kuzeyinde Gibara kıyılarında cami kubbesine benzer güzel bir tepe gördüğüdür" dedi.

İşte o duyurunun tam metni:

Basına ve Kamuoyuna,

Bugün, 15 Kasım 2014, İstanbul'da Diyanet Vakfı ev sahipliğinde gerçekleşen 1. Latin Amerika İslam Liderleri Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Latin Amerika'nın İslam'la tanışması 12. yüzyıla kadar dayanır. Amerika'yı Kolomb değil 1178'de Müslümanlar keşfetti. 1178'te Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmıştı. Kristof Kolomb anılarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahseder. Ben şimdi Kübalı kardeşimle konuşurum. O dağın tepesine bir cami bugün de yakışır. Yeter ki izin versinler, olur desinler. Yani Kolomb daha Amerika kıtasını keşfetmeden İslam dini kıtada inkişaf etmiş, yayılmıştı." sözleri üzerine Türkiyeli Küba dostları olarak aşağıdaki bilgilendirmeyi yapmayı gerekli görüyoruz.

Öncelikle, Küba Cumhuriyeti Anayasasının 1. Maddesi Küba devletinin yapısını ve toplumsal yaşamın düzenlenmesinde izlenen prensipleri şu şekilde ifade eder:

"Küba bağımsız ve egemen bir sosyalist işçi devletidir, siyasi özgürlük, sosyal adalet, bireysel ve kolektif refah ve insani dayanışma adına herkesin katılımı ile herkesin iyiliği için örgütlenen birleşmiş ve demokratik bir cumhuriyet olarak kurulmuştur."

Küba'da inanç özgürlüklerini garanti altına alan anayasanın 55. Maddesi ise şu ifadeleri içermektedir:

"Din ve vicdan özgürlüğünü tanıyan, bu özgürlüğe saygı duyan ve bu özgürlüğü güvence altına alan devlet, aynı zamanda her bir yurttaşın din değiştirme yada dini inanca sahip olmama ve yasalar çerçevesinde dini inançlarını beyan etmeme özgürlüğünü tanır, bu özgürlüğe saygıyla yaklaşır ve bu özgürlüğü güvence altına alır. Devletin dini kurumlar ile ilişkileri yasa tarafından düzenlenir."

Küba devleti, anayasada da belirtildiği üzere, halkın talep ve ihtiyaçlarını yine halkın katılımı ile yerine getirir. Bu minvalde, Küba'da yaşayan müslüman topluluğun ihtiyaçlarının karşılanması da devlet tarafından ve tüm toplumsal ihtiyaçların bütünlüklü şekilde planlanmasının bir parçası olarak garanti altına alınır. Herhangi bir yabancı ülke temsilcisinin kararı veya dileği neticesinde belirlenmez.

Erdoğan'ın konuşmasında atıfta bulunduğu Küba'da Kolomb öncesi müslüman bir topluluğun ve o tarihlerde bir cami yapısının varlığı ise asılsızdır. Kolomb'un günlüğünde yazan Küba'nın kuzeyinde Gibara kıyılarında cami kubbesine benzer güzel bir tepe gördüğüdür.

Küba'da nereye ne türden yapıların inşa edilebileceği kararı yine Küba halkına aittir. Örgütlülük ve gelişkin siyasi katılım mekanizmalarının garanti altına aldığı demokratik karar alma süreçleri neticesinde ise tepelere mega boyutlu cami inşası kararının çıkacağını hiç sanmayız. Zira Kübalılar eğitimlerinin ilk basamaklarından itibaren erişebildikleri bilimsel eğitim sayesinde insanın doğanın bir parçası olduğu gerçeğini içselleştiriyor ve doğaya kast eden güç gösterisi misali çirkinliklerden tuhaf bir haz duymamayı öğreniyorlar.

Saygılarımızla,

"José Martí" Küba Dostluk Derneği

Odatv

Referandumda 'evet' dedik kandırıldık

Posted: 16 Nov 2014 04:20 AM PST



Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, Nur Cemaati'nin AKP tarafından aldatıldıklarını söyledi

Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, Nur Cemaati'ne mensup ağabeylerin, AKP tarafından aldatıldıklarını yeni yeni anlamaya başladıklarını söyledi.

Zaman gazetesine konuşan Kazım Güleçyüz, "2010'da yapılan Anayasa Referandumu'nun AK Parti'nin değişiminde önemli bir dönemeç olduğu söyleniyor. 'Evet' diyenler kandırıldı mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Evet' diyenler, AK Parti tarafından net bir şekilde kandırıldı. O zaman 'Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacak' deniyordu. Biz de eleştirdiğimiz maddelere rağmen, yargıdaki Kemalist yapının kırılması için 'Evet' tercihinde bulunduk. Ama gelinen noktada, halkın yüzde 58 ile evet dediği düzenlemeler, son dönemde Meclis kararıyla tamamen tersine çevrildi. Şimdi bir anlamda eskiye dönüldü. Halk açık şekilde aldatıldı."

'DİNDARLAR AKP TARAFINDAN HİPNOTİZE EDİLDİ'

Türkiye'deki bütün cemaatlere operasyon yapmaya hazır güçlerin bulunduğunu söyleyen Güleçyüz, bu operasyonların derin devlet işi olduğunu ifade etti. AKP'nin Nurcu ağabeylerin 'sadeleştirme' hassasiyetini kullandığını iddia eden Güleçyüz, "Bize gelen bazı özel bilgiler var. Onlarda da biraz rahatsızlık var. 'Galiba biz aldatıldık' özeleştirisi başlamış durumda. Talebeler artık gerçeği görmeye başladı" diyor. AKP'nin son süreçte dine ve dindarlara zarar verdiğini kaydeden Güleçyüz, dindarların AKP tarafından hipnotize edildiğini belirtiyor.

Odatv

ABD gökyüzünden de dinliyor

Posted: 16 Nov 2014 04:14 AM PST



Wall Street Journal Gazetesi'ne göre; ABD Adalet Bakanlığı, baz istasyonu özelliği taşıyan casus uçaklarla ülkenin büyük bir kısmını dinledi. Bakanlık'tan "Sadece suçluları dinledik" açıklaması geldi. ABD Ulusal Güvenlik Dairesi'nin (NSA) dünya liderlerinin cep telefonlarını dinlediğinin ortaya çıkmasının ardından bu kez Adalet Bakanlığı'nın ismi, gizli izleme ve dinleme faaliyetlerine karıştı. Adalet Bakanlığı'nın casus uçaklarla ülkenin büyük bir bölümünde cep telefonlarını dinlediği iddiası ortaya atıldı.

Tunus’ta laikler favori İhvancı Ennahda adaysız

Posted: 16 Nov 2014 04:13 AM PST



AKP'yi rehber edindiğini söyleyen İhvancı Ennahda, genel seçimlerden sonra ikinci bir darbe almamak için cumhurbaşkanı adayı gösteremedi. Ennahda böylece koalisyon ortağı olmanın yolunu arıyor

Tunus halkı 26 Ekim genel seçimlerinden sonra önümüzdeki hafta, 23 Kasım Pazar günü cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turu için sandık başına gidecek. Birinci turda adaylandan birinin yüzde 50'nin üzerinde oy almaması durumunda, en çok oyu alan iki aday 25 Aralık'ta ikinci turda yarışacak.

1 Kasım'da başlayan seçim kampanyasında öne çıkan iki gelişmeyi değerlendirelim: birincisi, seçime katılan 27 aday içinde, genel seçimlerin galibi laik ittifak Tunus'un Sesi (Nida Tunus) partisinin adayı Bacı Kaid es Sebsi'nin seçimin favorisi olarak görülmesi. Es Sebsi'nin favori olmakla birlikte birinci turda seçilme şansı zayıf bir ihtimal; bunun nedeni seçime çok adayın katılması. Dolayısıyla, ufukta 25 Aralık'ta yapılacak ikinci tur görünüyor. Kesin olan El Sebsi'nin ikinci tura kalacak en güçlü aday olması. Es Sebsi'nin seçim kampanyasına geçmeden, haftanın diğer önemli gelişmesine değinelim.

İHVAN ADAY ÇIKARAMADI
İkinci önemli gelişme, genel seçimlerde laik kamptan büyük darbe yiyen ve seçimlerin ikincisi olan İhvancı (Müslüman Kardeşler) Ennahda partisinin, cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday göstermemesi. Bunun da ötesinde, Ennahda hareketinin seçmenlerini serbest bırakması ve herhangi bir adaya oy verme çağırısı yapmaması. Müslüman Kardeşler'in bölgede ard arda darbe yemesi ve özellikle Mısır'da Mursi'nin kaybetmesi ve örgütünün terörist ilan edilmesi ve tutuklanmaları, Tunus İhvanı'nı daha temkinli olmaya itti.

Ennahda'nın lideri Raşid Gannuşi, kaybedeceği bir seçime girmek istemiyor. İkinci bir yenilginin hareketin sonu olacağını biliyor. Gannuşi, kazandığı mevzileri koruma peşinde. Meclis'te 69 milletvekiliyle ikinci parti konumunda olan Ennahda, iktidara ortak olmanın hesaplarını yapıyor. Nida Tunus'un hükümeti kurma çoğunluğunu elde etmemesinden dolayı bir koalisyon hükümeti gündemde. Gerek Batı gerekse Tunus patron sendikası UTICA, istikrar ve barış ortamının yaratılması için yani bir ulusal birlik hükümeti için Nida Tunus ve Ennahda arasında bir koalisyon kurmalarından yana. Gannuşi bunun pususunda; seçim öncesi pazarlıklar da bu yönde.

BURGİBA'NIN YÜKSELİŞİ
Ennahda'nın hiç bir adaya açıktan destek çağırısı yapmasa da seçmenlerinin eski iktidar ortakları Cumhuriyet için Kongre partisinin lideri ve şimdiki Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki ve sosyal demokrat Ettakatol partisi lideri ve Meclis Başkanı Mustafa Bin Cafer'e destek verecekleri yönünde.

Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası, Ocak 2015'te gündeme gelecek hükümet kurma konusuyla içiçe yürüyor. Buna paralel olarak pazarlıklar, görüşmeler ve açıklamalar yapılıyor. Nida Tunus'un önünde iki seçenek var: ya Ennahda ya da laik ve sol partilerle koalisyon yapmak. Es Sebsi, ne kadar, İslamcılardan ziyade laik kesimle koalisyondan yana olduğunu açıklasa da, her iki seçenek de masada.
Sol kesimin adayı genel seçimlerde dördüncü olan Halk Cephesi'nin lideri Hamma Hammami. Hammami, kurulacak hükümetin biçiminden ziyade programının önemli olduğunu, programın Tunus halkının siyasi ve sosyo ekonomik beklentilerine cevap vermesi gerektiğini açıkladı.


Aydınlık

2 bin ÖSO militanı Kırşehir’de eğitilecek

Posted: 16 Nov 2014 04:11 AM PST



Türkiye ve ABD'nin ilk etapta iki bin ÖSO militanının Kırşehir-Hirfanlı'da eğitilmesi konusunda anlaştığı ancak ABD'nin PYD'ye de eğitim verilmesi konusunda direttiği öğrenildi
Suriyeli 'ılımlı muhaliflerin' eğitilip donatılmasıyla ilgili toplantılarını sürdüren Türk ve ABD'li askeri uzmanlar, eğitim yerinin Kırşehir-Hirfanlı olması konusunda anlaştı. Anlaşma kapsamında, yaklaşık 2 bin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensubuna eğitim verilmesi planlanıyor.

Türkiye ve ABD, Suriyeli 'ılımlı muhaliflerin' eğitilip donatılmasına ilişkin üçüncü toplantıyı Genelkurmay Karargahı'ndaki harekat merkezinde yaptı. İki ülke askeri yetkililerinin "eğit-donat" projesinin hayata geçirilmesi için birçok noktada prensipte mutabakata vardığı öğrenildi. Hürriyet'in haberine göre, ÖSO mensupları Kırşehir-Hirfanlı'da eğitim alacak.

HENÜZ ANLAŞMA OLMADI
PYD'lilerin eğitimi konusunda ise Ankara ile Washington arasında anlaşmazlık olduğu belirtildi. Toplantıyla ilgili askeri kulislere yansıyan iddialara göre, ABD tarafı eğitimde sadece Esad'ın hedef alınmasına sıcak bakmadı, bu doğrultuda ABD heyeti aralarında PYD'nin de bulunduğu Kürt güçlere de eğitim verilmesi gerektiği görüşünü savundu. Ancak Ankara özellikle PYD konusunda çekincelerini iletti. Eğitim verileceklerle ilgili taraflar arasındaki farklı görüşler nedeniyle Türkiye, aralarında Türkmenlerin de bulunduğu ÖSO'ya Türkiye topraklarında eğitim verecek. ABD'nin ise Irak Kürdistan Bölgesi'nde PYD ve diğer Kürt güçlere eğitim vereceği ileri sürüldü.

İLK ETAPTA 2 BİN MİLİTAN
Türkiye'deki eğitim yerinin Jandarma'ya bağlı Kırşehir-Hirfanlı'daki eğitim merkezi olmasında mutabık kalındı. Hirfanlı'da verilecek eğitimin, Esad güçleri ile IŞİD militanlarının bulunduğu yerleri belirleyip lazerle noktalama, askeri yığınakların olduğu yerlere sabotaj ve yakın çatışma tekniklerini içereceği belirtildi. Hirfanlı'da ÖSO'ya Türk uzmanların yanı sıra Amerikalı askeri uzmanlar da eğitim verecek.
Muhaliflere verilecek silah ve mühimmatın da ağırlıklı olarak ABD tarafından temin edileceği bildirildi.

Belirli zaman dilimleri içinde yaklaşık 2 bin Suriyeli muhalife eğitim verilmesi planlanırken, eğitimin Aralık sonunda başlaması öngörülüyor.

Aydınlık

İzmir’in renkleri bir oldu

Posted: 16 Nov 2014 04:04 AM PST



Alsancak Stadı'nın kapatılması ve Atatürk Stadı'nın bakıma alınmasıyla İzmir takımları iç saha maçlarını kilometrelerce uzakta oynamak zorunda kalınca, taraftarlar 'isyan' dedi. İzmir'in 7 farklı takımının binlerce taraftarı, hep bir ağızdan 'İzmir çıldırdı stadını istiyor' diye haykırdı
İzmir'in 7 takımı Altay, Altınordu, Bucaspor, Göztepe, Karşıyaka, İzmirspor ve Menemenspor taraftarları, Cumhuriyet Meydanı'nda birlik olup statlarını istediler. Taraftarlar saygı duruşunun ardından hep bir ağızdan İstiklal Marşı okudular. Tribün grupları adına konuşan Göztepeli sporcu Karya Yöyen, "Biz yeni nesil olarak ülkemize faydalı olabilmek adına spor ruhlu bir kentte büyüyüp yetişmek istiyoruz. Alayınıza soruyoruz; babam ile maç izlemek istiyorum, izleyebileceğim modern bir stadımız yok, neden? İzmir'e hiçbir futbol organizasyonu vermiyorsunuz, neden?" diye sordu. Taraftar dernekleri başkanlarının hedefinde ise, siyasiler, milletvekilleri ve belediye başkanları vardı.
Altay Taraftar Derneği Başkanı Murat Şumar: "Takımlarımızın kendi sahalarında oynaması gereken maçları kilometrelerce uzakta oynaması son derece utanç verici bir durumdur. Türkiye'mizin her yerine yeni ve modern statlar inşa edilirken İzmir üvey evlat muamelesi görmektedir. İzmirli milletvekilleri takımlarına sahip çıkmamaktadır. Önümüzdeki seçimde kendilerini nereye ait hissediyorlarsa oradan aday olsunlar."
Altınordu Taraftar Derneği Başkanı Murat Beyaz:, "Herkes siyasi kimliğini bir kenara bıraksın, bizim bir araya geldiğimiz gibi bir araya gelsin ve İzmir için mücadele etsin. İzmir taraftarı başka hiçbir taraftara benzemez. 3 kişi olur 3 bin kişi olur 3 milyon kişi olur, sandıkta, sokakta herkese gerek cevabı verir."
Bucaspor Taraftarlar Derneği Başkanı Meriç Güncü: "Seçimlerden önce taraftar derneklerini ziyaret edenler, seçimlerden sonra taraftarlara sırtlarını çevirdiler. Aynı zamanda rant kavgaları yüzünden İzmir statsız bırakılmıştır."
Göztepe Yalı Taraftar Derneği Başkanı Behçet Şenözhür: "İzmir'in sporuna sahip çıkmadığınız gibi İzmir futbolunun bitmesi için ellerinden geleni yapan herkes, bu zamana kadar hep sizi dinledik. Bizler Türkiye'de futbolun ilk kez oynandığı şehrin isyankar çocuklarıyız. Bizi ötekileştirmeye birbirimize düşman etmeye çalıştınız! Başaramadınız, başaramayacaksınız" diyerek milletvekillerine, belediye başkanlarına, sanayi ve ticaret odalarına ve gençlik ve spor müdürlüğüne seslendi.
Karşıyaka Çarşı Taraftar Derneği Başkanı Okan Kırmacı: "İzmir'de yapılacak bir kuruşluk yatırım eğer siyasi nedenlerle yapılmıyorsa, bizlerin oylarıyla milletvekili olanlar, bir daha ki adaylıklarında bu yaptıklarını göz önünde bulundurarak aday olsunlar."
Konuşmalar boyunca taraftarlar "İzmir Çıldırdı Stadını İstiyor", "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz", "Birleşe Birleşe Kazanacağız", "Alsancak Tarihtir Yok Edilemez" sloganları attılar. Konuşmaların ardından bütün taraftarlar omuz omuza 10. Yıl ve İzmir Marşlarına eşlik ettiler.


İŞÇİ PARTİSİ'NDEN DESTEK
İzmirli taraftarlara destek için gelen İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Emekli Albay Hasan Atilla Uğur'a kürsüden teşekkür edildi. Uğur'a İşçi Partisi İzmir İl Yöneticileri de eşlik etti. Uğur, Aydınlık'a verdiği demeçte, "İzmirli takımlar milli mücadelede yer almış Hasan Tahsin gibi insanları içlerinde barındırmaktaydı. İzmirli takımlar Cumhuriyet Devrimi'nin yarattığı takımlardır. İzmir cezalandırılmaktadır. Takımların yaptığı açıklamalar son derece önemlidir. Bunları iktidar da duymalıdır" dedi.

Aydınlık

Ulusalcı değil merkez partiyiz

Posted: 16 Nov 2014 04:02 AM PST



ANA Parti yöneticisi Yunus Yunusoğlu, ulusalcı değil merkezde olduklarını söyledi. Yunusoğlu, CHP'deki muhalif vekillerle görüştüklerini de belirtti

ANA Parti yöneticisi Yunus Yunusoğlu, ulusalcı değil merkezde olduklarını söyledi. Yunusoğlu, CHP'deki muhalif vekillerle görüştüklerini de belirtti
Emine Ülker Tarhan'ın kurduğu Anadolu Partisi'nin (ANA Parti) teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olması beklenen İzmir'in tanınmış siyasetçilerinden Yunus Yunusoğlu, "Emine Ülker Tarhan için bu zamana kadar hep 'Ulusalcı' vurgusu yapıldı. Ama kendisi merkezde bir parti kurdu. Bu 'Ulusalcı' söylemini yapanlar bugün ne diyecekler çok merak ediyorum. Bize sağcılara kapısını açtı deniyor. Hayır. Partide AKP'li var, CHP'li var, eski ANAP'lı var, hiç partili olmayan var. Biz oyumuzu Anadolu'dan alacağız. Partimizin ismi de Anadolu Partisi" dedi.

'GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ VEKİLLER VAR'
Oda TV'ye konuşan Yunusoğlu, CHP içindeki muhalif milletvekillerinin ANA Parti'ye geçmesiyle ilgili soruya, "Emine Hanım'ın ve bizim görüştüklerimiz var. Ama bu tür geçişlerin çok büyük katkıları olmadığını daha önce yaşadık. Diğer siyasi partilerle grup kurulan dönemleri hatırlayın. Görüştüğümüz arkadaşlar var. Tabii takdir edersiniz ki onların onayı olmadan isimlerini veremem" şeklinde yanıt vardı.

Aydınlık

Burası “imam hatip okulu mu?

Posted: 16 Nov 2014 03:51 AM PST



Sakallı futbolcuya para cezası!..

Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, maçlara sakallı çıkma yasağı getirilmeli diyerek; Gençlerbirliği'nde maçlara sakallı çıkan futbolculara 25 Bin TL ceza kesilmesi talimatı verdi. Tekrarlanması halinde ise 25 Bin TL artı, kadro dışı bırakın dedi.

Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, maçlara sakallı çıkma yasağı getirilmeli diyerek; Gençlerbirliği'nde maçlara sakallı çıkan futbolculara 25 Bin TL ceza kesilmesi talimatı verdi. Tekrarlanması halinde ise 25 Bin TL artı, kadro dışı bırakın dedi.

Neden bu şekilde bir karar aldınız sorusuna ise Cavcav,"Yahu kardeşim niye böyle bir karar aldım? Ben söylüyorum ayıp oluyor belki. Ben 80 yaşındayım ve her gün traş oluyorum be kardeşim. Ne o Beşiktaş'ın antrenörü çıkıyor böyle bir sakal? Volkan Böyle bir sakal? Selçuk'ta sakal, Beşiktaşlılar da sakal. Yahu arkadaş, burası "imam hatip okulumu?" sen spor yapıyorsun. Sen gençlere örnek olacaksın. 23 yaşında benim torunum var ve sakal bırakıyor. Oğlum kes diyorum, bana ne diyor biliyor musun 'dede, bütün sporcular sakallı onlara niye demiyorsun.' Bunların örnek olması lazım. Bunu dün sayın Yıldırım Demirören'e de söyledim. O 'biz böyle bir karar alamayız' diyor. UEFA bilmem ne yapar diyor. 'Bıktık UEFA'dan yahu. Keşke bir yer olsa da UEFA olmadan oynasak futbolumuzu. Her şeye UEFA, UEFA, UEFA o zaman, kulüpler olarak karar alırsınız' dedi. Ben de tamam dedim ve ben karar aldım bütün kulüplerde alsın bu kararı. Kulüp başkanlarının sakal konusunda görüşlerini sordunuzmu sorusuna ise Cavcav; "kimsede 'TIK' yok canım" ifadesini kullandı.

Aydınlık

Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği'nden çuval eylemine destek

Posted: 16 Nov 2014 03:48 AM PST



26-27-28 Ekim tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Uluslararası Anti-Emperyalist Gençlik Kurultayı sonrasında, 20 ülkeden 30'a yakın gençlik örgütünün katılımıyla kurulan Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği; Türkiye Gençlik Birliği'nin (TGB) 12 Kasım'da İstanbul'da Amerikan askerine yönelik gerçekleştirdiği çuval eylemine destek açıklaması yaptı.

26-27-28 Ekim tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Uluslararası Anti-Emperyalist Gençlik Kurultayı sonrasında, 20 ülkeden 30'a yakın gençlik örgütünün katılımıyla kurulan Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği; Türkiye Gençlik Birliği'nin (TGB) 12 Kasım'da İstanbul'da Amerikan askerine yönelik gerçekleştirdiği çuval eylemine destek açıklaması yaptı.

Dünya Anti-Emperyalist Gençlik Birliği'nün açıklaması;

" Dünya'nın özgür ve anti emperyalist insanları,
Birliğimizin onurlu üyeleri,
12 Kasım'da İstanbul'da Türkiye Gençlik Birliği tarafından Amerikan askerlerine karşı gerçekleştirilen protestoyu ilan etmekten gurur duyuyoruz.
Yoldaşlar, tüm dünyaya ilan ettiğimiz emperyalizme karşı gerçekleştirilen bu kahramanca eylem devrimci mücadelenin anahtarıdır.
TGB'li yoldaşlarımız, biz Dünya Anti Emperyalist Gençlik Birliği olarak sizlere devrimci selamlarımızı yolluyoruz. Bu sadece bizim selamımız değil; bizlerle aynı çizgide mücadele eden tüm özgür insanların selamı, Ortadoğu'da emperyalizme karşı savaşan halkların selamı, Suriye'nin, Lübnan'ın, Irak'ın, Filistin'in selamı.
İstanbul'dan verdiğimiz bu mesajla sesimizi tüm Dünya'ya duyurduk, tüm Dünya bizim devrimci karakterimizi tanıdı ve emperyalist saldırılara karşı vereceğimiz cevapların ciddiyetini anladı.
Emperyalistler! Mesajımız nettir; defolun topraklarımızdan! Bizler bağımsızlık istiyoruz. Ve koruyun kendinizi bu daha başlangıç.
Dünya Anti Emperyalist Gençlik Birliği
Yürütme Kurulu
Ahmad Abu Omara Ürdün Gençlik Birliği
Andrey Kovalenko Avrasya Gençlik Birliği Rusya
Çağdaş Cengiz Türkiye Gençlik Birliği
Elif İlhamoğlu Türkiye Gençlik Birliği
Massimiliano Arif Ay Güney İsviçre Komünist Partisi
Meryem Yaghi El Zeydi Vakfı Irak
Ziad Amine Lübnan Emekçiler Partisi"


Ulusal Kanal

İlk kağıthane neden Yalova’ya kuruldu?

Posted: 16 Nov 2014 03:43 AM PST



İbrahim Müteferrika tarafından kurulan ve Osmanlı'nın ilk kâğıt üretim merkezi olarak kabul edilen Yalova Kâğıthanesi ile ilgili daha önce yayımlanmamış belgeler ilk kez gün yüzüne çıktı

İbrahim Müteferrika Eserlerinden Yalova Kağıthânesi ismiyle akademisyen Ahmet Nazif Galitekin tarafından yayıma hazırlanan kitap, kâğıdın tarihçesi, Osmanlı Devleti'nde kâğıt üretimi ve İbrahim Müteferrika'nın kâğıtçılık adına yapmış olduğu çalışmalarla ilgili daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış birçok bilgi ve belgeyi okuyucunun dikkatine sunuyor. Kitap, Tüyap Kitap Fuarı'nın onur konuğunun Macaristan olması ve Osmanlı'nın ilk kâğıthanesini kuran İbrahim Müteferrika'nın da Macar asıllı olması nedeniyle ayrıca önem taşıyor.
Akademisyen Ahmet Nenih Galtekin'in kitap için yaptığı araştırmaya göre, Osmanlı Devleti'nde, varlığını kesin olarak belgelenen ilk kâğıt imalathanesi, 18. yüzyılın ortalarında Yalakabâd (Yalova)'da kurulan Kâğıthane'dir.

Osmanlı'da ilk Müslüman Türk matbaası İbrahim Müteferrika tarafından kuruluncaya kadar, kâğıt ihtiyacı ciddi şekilde hissedilmemişti. Gerçi hattatlarla azınlık matbaalarının kâğıda ihtiyaçları olmuştu fakat hattatların ihtiyacı peyderpey Doğu ve Batı kâğıtlarıyla karşılanabiliyor ve ciddi bir şekilde devamlı kâğıt stokuna ihtiyaç duyulmuyordu. Azınlıklar, matbaalarının kâğıt ihtiyacını Batı'dan karşılıyorlardı. Dışarıdan gelen kâğıtlar, çok defa onların aracılığı ile Müslümanların eline geçtiğinden, kâğıt ihtiyacı azınlıklar için büyük bir mesele olmuyordu. Kaldı ki, onlarınkiler özel matbaalardı. Oysa İbrahim Müteferrika'nın açtığı matbaa, devletindi. Sonra, bu ilk resmi matbaanın o zamana kadar pahalı olan yazma eserleri daha ucuza basmak ve herkesin almasını kolaylaştırmak gibi bir amacı vardı. Ucuz ve çok sayıda kâğıt ihtiyacı, ancak yeni kurulacak yerli bir kâğıthane ile sağlanabilirdi. Bu ihtiyaç nedeniyle İbrahim Müteferrika, 1741 yılında, Yalova'da bir kâğıthane kurmak için teşebbüse geçti.

İstanbul'daki su kıtlığı yüzünden Yalova'da kuruldu
Kitapta yer alan bilgilere göre, kâğıt fabrikasının İstanbul'da kurulması düşünülmüşse de Anadolu ve Rumeli yakalarında yaz aylarında yeterli su bulunamadığı görülmüş ve bu fikirden vazgeçilmiştir.
Bu gelişme üzerine Kâğıthane için, Yalova'nın Elmalık Köyü'nde, Hırka Deresi üzerinde, Çardaklı Mevkii'nde bir yer beğenildi. Burası, Darüssaade Ağası Beşir Ağa'nın çiftliğindeydi. Beşir Ağa kendi vakıf arazisi içinde akarsu bulunan yerde kâğıthânenin yapılmasını uygun gördü.

Yer belirlendikten sonra, kâğıthanede çalışacak personel konusu üzerinde duruldu. Bunların Lehistan'dan sağlanması için Hotin Valisi ile Boğdan Voyvodası Yanaki'ye emirler yazıldı. Hotinli Arslan isimli bir Yahudi Lehistan'a gönderildi. Orada üç kâğıtçı ustası ile pazarlık yapıldı ve ustalar İstanbul'a getirildi. Bu ustalar ve Yahudi, İstanbul'da İbrahim Müteferrika'nın evinde bir süre misafir kaldılar.
Lehli ustalarla Müteferrika arasında antlaşma yapıldı. Buna göre, Kâğıthane'deki aletlerin bu ustalar tarafından yapılması, fakat bunun için gereken malzemenin devlet tarafından karşılanması kararlaştırıldı. Kâğıtçılığı öğrenmek, ustaların ayrılması durumunda imalata devam edebilmek için, bunların yanlarına yetiştirilmek maksadıyla personel verilmesi planlandı.


Yeni Mesaj

Huzurevi modeli sona eriyor

Posted: 16 Nov 2014 03:42 AM PST



Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Gazi Alataş, huzurevinin terk edilmesi gereken bir model olduğunu belirterek, "Bunun yerine yaşlılara evlerinde destek vermek istiyoruz" dedi.

Alataş, Türkiye nüfusunun hızla yaşlandığını belirterek, Bakanlık olarak gelecekte yaşlanan nüfusun bakımıyla ilgili planlamalar yaptıklarını söyledi.

Türkiye'de yaşlıların sosyal ve ekonomik yönden farklı özelliklere sahip olduğunu bundan dolayı her kesime ayrı yaklaşımın sergilenmesi gerektiğini ifade eden Alataş, şöyle konuştu: "Ancak, tüm yaşlılarımız için geçerli olan huzurevlerinde bakım modeli artık terk edilmesi gereken, Avrupa'da da terk edilmiş bir model. Bunun yerine yaşlılara kendi evinde destek vermek istiyoruz. İnsan neden huzurevine gider? Kendi öz bakımını ve yemeğini yapamadığı, güvenlik sorunu yaşadığı zaman ya da sosyal ilişki kurmak için gider. Yaşlılarımızın evini temizleyip, yemeğini yaparsanız, sağlık kontrollerini de yaptırırsanız huzurevine gitmesine gerek kalmaz." Huzurevlerine alternatif modeller geliştirdiklerini bildiren Alataş, binaların yapılarını da değiştirdiklerini söyledi. "Toplu yaşam alanları doğal yaşam alanları değildir" diyen Alataş, huzurevlerine geçici dönem kalınabileceğini ancak hayatı orada tamamlama düşüncesinin doğru ve doğal olmadığını dile getirdi.

Yeni Mesaj

Erdoğan'dan yılın bombası: Amerika’yı aslında Kolomb keşfetmedi

Posted: 16 Nov 2014 03:39 AM PST



"Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi"nde konuşan Erdoğan, Amerika kıtasını Kristof Kolomb'un değil, 1178'de Müslümanların keşfettiğini söyledi.

Erdoğan, "Kolomb anılarında, kıtadaki dağın tepesinde gördüğü bir camiden bahseder. Kristof Kolomb'un bahsettiği Küba'daki o dağın tepesine bir cami yakışır" dedi.


Erdoğan: Amerika'yı aslında Kolomb keşfetmedi
Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi kapanış toplantısında konuşan Tayyip Erdoğan, yine şaşırttı. Erdoğan, Amerika kıtasını Kristof Kolomb'un değil, Müslümanların keşfettiğini söyledi. Erdoğan, "Halep'i neden konuşmuyoruz da Kobani? Mesele başka, dert başka. Üst akıl başka hesapların içinde. Bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Sinsice planlar yapılıyor. Bu planların üzerinde durmamız gerekiyor. Kobani için dünyayı ayağa kaldıranların Halep için zerre kadar kaygı duymadıklarını görüyoruz." dedi. "İslam'ı, kendi kirli terör örgütlerine cinayet şebekelerine isim olarak verenlerin, İslam'ın hizmetinde olduklarını, Kuran ve Sünnetin yolunda olduklarını kim söyleyebilir?" diyen Erdoğan, "Başka ülkelerin ve odakların çıkarları adına vatanlarına ve Müslümanlara ihanet edenlerin, İslam'a hürmet içinde olduklarını, hizmet gönüllüsü olduklarını kim iddia edebilir" diye konuştu. Erdoğan, Amerika kıtasını Kristof Kolomb'un değil, Müslümanların keşfettiğini de öne sürdü. Erdoğan, şöyle dedi: "Latin Amerika'nın İslam'la tanışması 12. yüzyıla dayanır. Amerika'yı Kolomb değil 1178'de Müslümanlar keşfetti. 1178'te Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmıştı. Kristof Kolomb anılarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahseder. Ben şimdi Küba'lı kardeşimle konuşurum. O dağın tepesine bir cami bugün de yakışır. Yeter ki izin versinler, olur desinler. Yani Kolomb daha Amerika kıtasını keşfetmeden İslam dini kıtada inkişaf etmiş, yayılmıştı."


Yeniçağ

AKP-KCK Dersim ihanetinde birleşti

Posted: 16 Nov 2014 03:37 AM PST



Davutoğlu'nun "katliam" benzetmesine, Bayık'tan "soykırım" desteği geldi

Terör örgütü "Dersim özerk Kürdistan özgür oluncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz" açıklaması yaptı

Sırada PKK mı var?
BaŞbakan Davutoğlu, Cumhuriyet düşmanı ve çetesinin 1938'de Tunceli'deki isyanının bastırılmasını "katliam" olarak nitelemiş, bazı siyasiler, "özür" bile dilemişti. MHP'den yapılan açıklamada ise Dersim için devlet adına özür dilemenin ihanet olduğu belirtilerek, "neyin özrünü diliyorsunuz, o zaman PKK'dan da özür dileyin" ifadeleri kullanılmıştı.

Aynı dili kullandılar
KANDİL'DEKİ KCK çetesinin elebaşı Cemil Bayık tarafından yapılan açıklamada, iktidarla aynı dil kullanıldı ve Türkiye'ye yönelik karalama içeren şu cümleler yer aldı: "Dersim katliamıyla Kürdistan'da soykırım tamamlanmak istenmiştir. Kürtlerin özerklik statüsü kabul edilmediği sürece Kürt halkı direnmeye devam edecek."


Davutoğlu ile Bayık aynı safta buluştu
Başbakan'ın Dersim isyanıyla ilgili "katliam" benzetmesi yaparken, Cemil Bayık'ın sözde yöneticisi olduğu terör örgütü KCK'dan "soykırım" açıklaması geldi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçen hafta Hacıbektaş'ta düzenlenen Aşure etkinliğinde, 1938'de Tunceli'de Seyit Rıza ve çetesinin başlattığı Dersim isyanının bastırılmasını "katliam" olarak nitelendirirken, teröristbaşı Cemil Bayık'ın sözde yöneticisi olduğu terör örgütü KCK'dan da benzer açıklama geldi. "Cumhuriyet tarihinde hiç kimse buna cesaret edememişti. Çünkü o katliam kime karşı yapılmış olursa olsun, gerçekten bir Kerbela'ydı, modern bir Kerbela'ydı. Biz ona açık yüreklilikle karşı çıktık" diye konuşan Davutoğlu, Aksaray-Yenikapı Metro bağlantısının açılışında ve salı günü Meclis'teki grup toplantısında Dersim isyanıyla ilgili şunları söylemişti: Dersim'de Seyit Rıza idama götürülürken, kim olursa olsun haykırır ve der ki "Biz günahsısız. Acıyın, merhamet edin. Ayıptır" der ve bir tek şey ister. Oğlu da idam edilecektir, Hüseyin. Oğlunun yaşı 17'den 21'e yükseltilir. Der ki oğlumu benden sonra asın, onun ölümünü görmeyeyim. Ama oğlunu gözleri önünde asarlar. Bu zulüm değil mi?

İftira ve karalama
Terör örgütü PKK'nın uzantısı olan KCK'nın sözde yürütme konseyi eşbaşkanlığından yapılan açıklama da Davutoğlu'nun sözleriyle benzerlik içeriyor. KCK'nın açıklaması şöyle: "İnsanlık, 1937-38 Dersim katliamıyla dünyada benzeri görülmeyen bir soykırıma tanıklık etmiştir" cümlesiyle başlayan KCK açıklamasında, Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik iftira ve karalama içeren şu cümleler yer aldı: "Dersim, baştan aşağı bir harabeye, yangın yerine dönüştürülmüştür. TC. sömürgeci güçleri kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden 70 bin Dersimli Kürt Alevi'yi katletmiştir. Dersim katliamıyla Kürdistan'da toplumsal, siyasal ve kültürel soykırım tamamlanmak istenmiştir. Aradan yetmiş yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen Türk devleti Kürtler üzerinde uyguladığı kültürel soykırım politikalarından hala vazgeçmemiş, ret ve inkar zihniyetinde köklü bir değişikliğe gitmemiştir. Kürt halkının varlığı, özgürlüğü ve demokratik özerklik statüsü kabul edilmediği sürece Kürt halkı Dersim direniş ruhuyla direnmeye devam edecektir."

Tehdit savurdu
"Kürt halkı bugün tüm ezilen ve direnen halklara büyük moral destek olmakta, muhteşem bir uyanış ve direniş ruhu geliştirmektedir" diyerek hem Dersim isyanını hem de PKK'nın katiamlarını haklı çıkarmaya çalışan KCK, "Kürdistan özgürlük hareketi bu temelde Seyit Rızaları mücadelesinde yaşatırken, Raberlerin ihanetini de tarihin karanlıklarına gömmüştür. Dersim özerk ve Kürdistan özgür oluncaya dek bu mücadele sürecektir" sözleriyle de tehditler savurdu.


Suriye ve Irak'ı görüştüler
Başbakan Ahmet Davutoğlu, G20 Liderler Zirvesi'ne katılan liderlerden ABD Başkanı Barack Obama'nın da aralarında bulunduğu bazı devlet ve hükümet başkanlarıyla görüştü. Başbakanlık kaynaklarından alınan bilgiye göre, zirve dolayısıyla Avustralya'nın Brisbane kentinde bulunan Davutoğlu, zirveye katılan liderlere ikili temaslarını sürdürüyor. Davutoğlu, Queensland Parlamento Binası'ndaki öğlen yemeğinde, ABD Başkanı Barack Obama, İngiltere Başbakanı David Cameron, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Japonya Başbakanı Shinzo Abe, Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma ile aynı masada oturdu. Davutoğlu'nun, ABD Başkanı Obama, İngiltere Başbakanı Cameron, Japonya Başbakanı Abe ile uzun bir görüşme gerçekleştirdiği belirtildi. Davutoğlu'nun Obama ile ile görüşmesinde Suriye ve Irak meselesi üzerinde durulduğu bildirildi. Uzun sürdüğü belirtilen görüşmede, Başbakan Davutoğlu'nun, Obama'ya, Myanmar'da, Müslüman topluluğun haklarına saygı gösterilmesi tavsiyesinde bulunduğu konuşmasından dolayı da teşekkür ettiği kaydedildi. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Güney Kore ve Endonezyalı liderlerle de bir araya gelen Davutoğlu'nun, ayrıca Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile kısa bir görüşme gerçekleştirdiği öğrenildi.


Yeniçağ

DBP’den savaş tehdidi

Posted: 16 Nov 2014 03:36 AM PST



Halkların Demokratik Kongresi'nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, HDK'yı yeni yaşamın köprüsü olabilecek siyasetin adresi olarak gösterdi.

DBP Batman İl Kongresi'nde Bebek katili Öcalan, PKK kurucuları ve örgüt paçavralarının altında konuşan Eş Başkan ve Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna, "O masadan, müzakere ve diyalogdan ya anlaşma ya da savaş çıkar. İkisinin ortası yoktur. O masanın devrilmesini asla istemiyoruz. Öcalan'ın elini güçlendirmek istiyoruz. Kendisi, dünyanın göbeğindeki bir adada esirdir, tutsaktır. Normal şartlar altında görüşen iki kişinin eşit şartlarda olması gerekiyor. Bu yüzden en büyük sorumluluk Türkiye Cumhuriyeti'ne düşüyor" ifadelerini kullandı.


Ayna'dan büyük tehdit:
Ya anlaşma ya savaş!
DBP Batman İl Kongresi'ne katılarak sözde çözüm sürecini değerlendiren DBP Eş Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna, "O masadan, müzakere ve diyalogdan ya anlaşma ya da savaş çıkar. İkisinin ortası yoktur. O masanın devrilmesini asla istemiyoruz. Öcalan'ın elini güçlendirmek istiyoruz" dedi. Ayna, sözde çözüm süreci ile ilgili müzakere ve diyalog masasından anlaşma çıkmasını istediklerini ifade ederken şöyle konuştu: "O masanın devrilmesini asla istemiyoruz. Bu konuda taşıdığımız sorumluluk o masada bizim adımıza görüşen Başkan (!) Öcalan'ın elini güçlendirmek istiyoruz. Böyle bir sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz. Ama o masadaki en büyük sorumluluk Türkiye Cumhuriyeti devletine düşünüyor. Çünkü Öcalan orada esirdir. Normal şartlar altında görüşen iki kişinin eşit şartlarda olması gerekiyor. Öcalan, dünyanın göbeğinde tek bir adada esirdir, tutsaktır. Bu yüzden en büyük sorumluluk Türkiye Cumhuriyeti'ne düşüyor."

Talepler karşılanmalı!
Ayna, Kürt halkının taleplerinin karşılanması gerektiğini anlatırken devletin Kürt halkının taleplerini karşılaması gerektiğini, Terörle Mücadele Yasası var olduğu sürece demokratik mücadelenin önünün açılmayacağını söyledi. Ayna, şöyle devam etti: "Ben 'Özerk Kürdistan' dediğimde terörle mücadele yasasına girer. Demokratik mücadelemi nasıl vereceğim? Bir çok ülkede bazı partiler referandum istiyor, kimi evet, kimisi hayır diyor. Cemil Bayık, Murat Karayılan ve Bese Hozat, nasıl gelip burada demokratik mücadele yürütecekler? Şu anda koşullar yok. Peki nasıl olacak bu iş? Silahların kökten susabilmesi için demokratik mücadelenin önünün açılması lazım. Buna ilişkin tek bir açıklama yok. Başka bir şey daha. Yarın seçim olacak, yüzde 10'luk barajı kaldırın. Bu barajın varlık nedeni Kürtlerin siyaset yapmaması içindir. Bırakın, Kürtler siyaset yapsın. İki yıldır Anayasa değişikliğini gerektirmeyeceklerden biri de Terörle Mücadele Yasası ile yüzde 10 barajıdır. Bunları kaldıralım."

Yeniden kurmalıyız!
Ankara'da yapılan HDK 5. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise isyan ve kalkışmalarla kendi iradelerini ortaya koyduklarını söyledi. HDK'yı yeni yaşamın köprüsü olabilecek siyasetin adresi olarak gösteren Yüksekdağ, "Şimdi artık burada oluşturduğumuz özgürlük, barış ve çözüm koalisyonuyla, emek koalisyonuyla yeni alanlar kazanmamızın zamanı geldi. Yeni ürünler vermemizin zamanı geldi. HDK, çok haklı ve yerinde bir noktaya işaret ediyor. Kent kent, sokak sokak kendimizi yeniden kurmamız lazım. Kent kent, sokak sokak halkımızın, bütün ezilenlerin iradesini siyasette ve toplumsal yaşamda kurucu bir güç ve özne haline getirmeye işaret ediyor. İşte, bize işaret edilen bu nokta, hepimizin ortakça yöneleceği, halk iradesini, siyasette ve toplumsal yaşamda kuracağımız esas yöndür, yoldur" şeklinde konuştu.


Yeniçağ

Şehidim rahat uyu

Posted: 16 Nov 2014 02:58 AM PST



Mustafa Kemal Atatürk'ün Diyarbakır'a gelişinin 77'nci yıldönümü kutlandı. Diyarbakır Garı'na gelen temsili treni Vali Hüseyin Aksoy, 7'nci Kolordu Komutanı Korg. İbrahim Yılmaz kaşıladı.

Törenin bitiminde ise Diyarbakır Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığı'na bağlı askerler birliklerine dönerken "Akan kanlar bayrak için" ve "Şehidim yerinde rahat uyu" haykırışıyla inledi.


"Akan kanlar bayrak için"
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Diyarbakır'a gelişinin 77. yıl dönümü dün törenlerle kutlandı. Diyarbakır garındaki törende Atatürk'ün trenle gelişi canlandırıldı. Trenden inen gaziler Vali Hüseyin Aksoy'a ellerindeki Türk bayrağını takdim etti. Vali Aksoy da öperek aldığı Türk bayrağını öğrencilere verdi. Törenin bitiminde Diyarbakır Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığı'na bağlı askerler kent sokaklarında "akan kanlar bayrak için" ve "şehidim yerinde rahat uyu" sloganlarıyla birliklerine döndü.


Başbakan ve CHP’nin dilediği özürler nafile

Posted: 16 Nov 2014 02:55 AM PST



Başbakan Ahmet Davutoğlu ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun "Dersim özrü"nün yankıları sürerken tartışmalara noktayı MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, "Hükümet tezkere alır gibi, özür için TBMM'nin kararıyla izin almazsa hiçbir geçerliliği yoktur" sözleriyle koydu.

Parti yöneticileri olsalar da kişilerin yaptıkları açıklamaların kurumları bağlamadığını anlatan Halaçoğlu, gerek Başbakan Davutoğlu ve gerekse de CHP'nin özürlerinin hukuki geçerliliği olmadığına dikkat çekti. Halaçoğlu, şunları söyledi: "Kişi ne olursa olsun genel merkezin, parti yönetiminin, kararı olmadan bir konu hakkında kendi adına parti ile bağlantılı açıklama yapması hukuki hiçbir değer taşımaz." Dersim isyanının bastırılmasıyla ilgili kararın TBMM'de alındığını vurgulayan Halaçoğlu, her türlü ayrıntının genel kurulda tartışıldığına dikkat çekti. Dersim isyanının Alevi ayaklanması olarak görülmesinin yanlış olduğunu kaydeden Halaçoğlu, bazı yabancı devletlerin silah yardımı yaptığını anlattı. Ayaklanan silahlı güçlere müdahale edildiğini ifade eden Halaçoğlu, "6 aşiretin yaptığı bir kalkışma. Askerler katledildi. 1935'te Tunceli vilayeti kuruluyor. Buna karşı çıkan bir grup var. Kendi hakimiyetlerinin ortadan kalkmasını istemiyor" dedi. Ermeni ve Dersim iddialarının soykırım olarak değerlendirilmesinin tarihi geçerliliğinin olmadığını dile getiren Halaçoğlu, Nazilerin Nürnberg mahkemelerinde yargılanarak, mahkum edildiklerini belirtti. Bazı ülke parlamentolarının sözde Ermeni soykırımı iddialarını tanımalarının da hukuki geçerliliği olmadığını söyledi.


Yeniçağ

11 saat sonra morgda hayata döndü

Posted: 16 Nov 2014 02:54 AM PST



Polonya'da 91 yaşındaki bir kadının öldüğü ilan edildikten ve morga kaldırıldıktan 11 saat sonra yaşadığı fark edildi.

BBC'nin haberine göre, aile doktoru tarafından yapılan incelemede Janina Kolkiewicz'in öldüğü tespit edildi. Ancak hastane çalışanları, yaşlı kadının morgda geçirdiği 11 saatin sonunda hareket ettiğini gördü. Kolkiewicz, hayatta olduğu anlaşılınca evine gönderildi. Kadının ailesi ve doktoru, olay karşısında hayrete düştüklerini söyledi. Polis soruşturma başlattı.

Yeniçağ

IŞİD terör örgütü para bastı

Posted: 16 Nov 2014 02:53 AM PST



Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'u elinde bulunduran terör örgütü IŞİD kendi parasını bastı. En büyük para olan 5 dinarın değeri 694 dolar olacak.

IŞİD'den yapılan açıklamada, yeni para basarak kendisini diğer bölgelerden ayrıştırmak istediği ve Müslümanlara dayatılmış finansal sistemden uzaklaşmayı amaçladığı ifade edildi. Örgüt, altın 1 ve 5 dinar, gümüş 1, 5 ve dirhem ve bakır 10 ve 20'lik madeni para bastı. IŞİD, ele geçirdiği petrol kuyularıyla büyük gelir elde ediyor.

Yeniçağ

Ebola salgınında ölenlerin sayısı 5 bini geçti

Posted: 16 Nov 2014 02:48 AM PST



Dünya Sağlık Örgütü, Ebola salgınında ölenlerin sayısının 5 160'a ulaştığını açıkladı.

WHO'nun açıklamasında Gine ve Liberya'daki yeni vakalarda artık artış görülmediği ancak rakamların Sierra Leone'de yüksek olmaya devam ettiği belirtildi. Ebola salgınının 14 binden fazla kişiyi etkilediği düşünülüyor. Bu kişilerin hemen hemen tümü Batı Afrika'dan. BBC muhabiri Imogen Foulkes, WHO'nun raporunun Sierra Leone'de hastalığın kontrol alınması için gerekli kaynakların bulunmadığını belirttiğini aktarıyor. Ebola virüsüne yakalanan kişilerin yüzde 90'ı hayatını kaybediyor.

Yeniçağ

Sürgünün 70. yılı

Posted: 16 Nov 2014 02:45 AM PST

Ahıska Türkleri'nin vatanlarından Kızıl Diktatör Stalin tarafından hayvan nakledilen vagonlara doldurulup sürgün edilişleri ve acılarla dolu hayat mücadeleleri törenlerle anılıyor.

Kırgızistan'da etnik halkların temsil edildiği Halklar Asamblesi'nde faaliyet gösteren Ahıska Türkleri Derneği, Stalin'in yönetimindeki Sovyetler Birliği rejimi tarafından bugünkü Gürcistan'ın Ahıska bölgesinden 14 Kasım 1944'te Orta Asya'ya sürgün edilişinin 70. yıl dönümü nedeniyle anma programı düzenledi.

Başkent Bişkek'e 20 kilometre mesafedeki Kant kentindeki bir restoranda düzenlenen Ahıska'dan sürgün edilişinin 70. yıl dönümü anma programında, 14 Kasım 1944 sabahında eşyalarını toplamalarına iki saat süre verilen ve yaklaşık bir ay süren yük trenlerindeki "sürgün" yolculuğu sırasında ölenlerin anısına Kur'an-ı Kerim okunarak dua edildi. Programda, TİKA desteği ile geçen yıl Kırgızistan'dan Gürcistan'ın Ahıska bölgesine düzenlenen gezi ile ilgili sürgünü yaşayan yaşlıların anılarını anlatan film gösterildi.

Vatansız kalmak
Sürgünü yaşayanların katılımıyla gerçekleşen programda konuşan Türkiye'nin Bişkek Büyükelçisi Metin Kılıç, Ahıskalıların kendi vatanlarından sürgün edilişinin 70. yılını anmak için toplandıklarını belirterek, "Sevdiklerinden ayrılan, yollarda hayatını kaybeden tüm kardeşlerimizin ruhları şad olsun" dedi.

Kılıç, büyükelçilik görevine geldiği geçen bir yılda Ahıskalılarla daha yakından tanıştığını, dostlar edindiğini, karşılıklı olarak konuk olunduğunu ve bunun sonucunda Ahıskalıların en temel sorunlardan biri "Bizim vatanımız neresi?" olduğu yönünde bir fikre ulaştığını ifade etti.

Akrabasını buldu
Ahıskalıların söz konusu temel sorununu çözmeden diğer sorunların çözülmesinin mümkün olmadığına inandığını kaydeden Kılıç, Ahıskalı Türklerinin atalarının toprağı olan Ahıska'ya sahip çıkması ve o çekilen acıların, bırakılan mal ve mülkün tazminatını alması gerektiğini belirtti. Kılıç, Türkiye'nin daima Ahıskalıların yanında olduğunu ve olacağını sözlerine ekledi.
Düzenlenen programa katılan Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar Birliği Genel Sekreteri İlyas Demirci de burada Ahıskalıların arasında akrabasını bulduğunu söyledi.



Birliğimizi korumalıyız
Milliyetçi Ata Curt Partisi milletvekili ve Dungan Halkının Derneği Başkanı Bahadır Süleymanov, Kazakistan'ın Taraz şehrinde yaşadığı dönemde ninesinin, 1944 yılında bölgeye gelen Ahıskalı Türklere nasıl yardım ettiklerini anlattı. Sürgün kelimesinin "ağır ve korkunç" olarak niteleyen Süleymanov, Ahıskalıların tarihini çok iyi bildiğini, Stalin'in ölümünden sonra 1956'da Ahıskalılara isnat edilen tüm suçların kaldırıldığını hatırlattı. Süleymanov, Kırgız devletinin ülkedeki halkların barış ve birlik içinde yaşaması için her türlü gayreti gösterdiğini ve tüm imkanlarını seferber ettiğini kaydederek, "Dünyadaki olayları iyi okumalıyız. Savaşların yaşandığı bölgelerde olup bitenleri iyi görmeliyiz, bölünmemeliyiz. Birlik ve beraberliğimizi korumalıyız. Birbirimize saygı göstermeliyiz" dedi. Açılan sergide Ahıska Türkleri'nin acılarını gösteren fotoğraflar yer aldı.


9 ülkede etkinlik...
Ahıska Türkleri Derneği Başkanı Reşad Şamilov konuşmasında, Ahıska bölgesi ve Orta Asya'ya sürülmeden önce Ahıska'da yaşayan Türklerin hakkında kısa bir tarihçesini yaparak sürgünü anlattı. Şamilov, Ahıskalıların yaşadığı 9 ülkede anma törenleri ve çeşitli etkinliklerin düzenlendiğini anımsatırken, dünya kamuoyunun Ahıska trajedi ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığına dikkati çekti. Kırgızistan'ın kendileri için bir vatan olduğunu belirten Şamilov, 70 yıl boyunca birlikte birlik ve beraberlik içinde yaşadıkları Kırgız halkına minnetarlığını bildirdi. Ahıskalı şairlerin vatan konulu şiirlerinin okunduğu programda, Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Cenk Demirkıran'ın yönetiminde hazırlık aşamasında olan Ahıskalı Türkleri ile ilgili belgesel filminin fragramı gösterildi. Program, sürgünü yaşayanlara çeşitli hediyelerin verilmesiyle son buldu.

Yeniçağ

4 üniversitemiz en iyiler sıralamasında

Posted: 16 Nov 2014 02:43 AM PST



ODTÜ URAP tarafından açıklanan "dünyanın en iyi 2 bin üniversitesi" sıralamasına Türkiye'den 4 üniversite, ilk 500 arasına girdi

ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde yer alan (URAP) Araştırma Laboratuvarınca açıklanan "" İlk 2000 Dünya Üniversitesi Sıralaması "nda Türkiye'den 4 üniversite, ilk 500 arasına girdi. Buna göre, ODTÜ 433. sırada, Ege Üniversitesi 487. sırada, İTÜ 488. sırada, İstanbul Üniversitesi ise 489. sırada yer aldı. Dünya sıralamasında ilk 2 bin üniversite arasında Türkiye'den 76 üniversite bulunuyor. Dünya sıralamasında ABD Harvard Üniveresitesi ilk sırada bulunurken, Kanada University of Toronto ikinci, İngiltere University of Oxford ise üçüncü sıraya yerleşti. Türkiye'deki ve dünyadaki üniversiteler sıralamasını açıklayan URAP Koordinatörü Prof. Dr. Ural Akbulut, URAP'ın 2009 yılından bu yana Türkiye'deki üniversiteleri akademik performanslarına göre sıraladığını belirterek, Türkiye sıralamasında, Web of Science/InCites gibi uluslararası kaynaklar ile ÖSYM'nin yayınladığı verilerin kullanıldığını aktardı.

Hacettepe birinci
URAP'ın 2014-2015 Türkiye sıralamasındaki ilk sırada Hacettepe Üniversitesi yer aldı. Sıralamada yer alan ilk 15 üniversite sırasıyla şöyle: Hacettepe Üniversitesi, ODTÜ, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İ.D. Bilkent Üniversitesi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gazi Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Koç Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi. Akbulut, bu yıl çeşitli kurumlarca açıklanan dünyanın en iyi 750 üniversitesi arasında ise 11 Türk üniversitesinin yer aldığını hatırlattı.


Yeniçağ

Erbaş ve er sözleşmeleri uzatılabilecek

Posted: 16 Nov 2014 02:42 AM PST



Sözleşmeli erbaş ve er yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle terörle mücadele sırasında veya bu görevlerinden dolayı alıkonulan ya da kaybolan sözleşmeli erbaş ve erlerin sözleşme sürelerinin, akıbetleri açıklığa kavuşturulana kadar azami hizmet süresini geçmemek üzere uzatılması hüküm altına alındı.

Milli Savunma Bakanlığı'nın "Sözleşmeli Erbaş ve Er Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayınlandı.

14. madde
Yapılan değişikliğe göre yönetmeliğin "Sözleşme Süreleri" başlıklı 14. maddesinin 1. fıkrasının 3. cümlesinde yer alan "Müteakip sözleşmeler 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak şartıyla azami 29 yaşın bitirildiği yılın aralık ayı sonuna kadar uzatılabilir" hükmü, "Müteakip sözleşmeler 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak şartıyla azami 7 yıllık hizmet süresi sonunu uzatılabilir" şeklinde değiştirildi.


Yeniçağ

Dershaneye alternatif kurslara büyük ilgi

Posted: 16 Nov 2014 02:41 AM PST



Türkiye'de genelinde 4 Kasım itibariyle MEB tarafından halk eğitim merkezleri ve okullarda düzenlenen ücretsiz yetiştirme kurslarına, 2 milyon 199 bin öğrenci kayıt yaptırdı.

Türkiye genelinde 4 Kasım itibariyle MEB tarafından halk eğitim merkezleri ve okullarda düzenlenen ücretsiz destekleme ve yetiştirme kurslarına, 2 milyon 199 bin öğrenci kayıt yaptırdı.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşar Yardımcısı Yusuf Büyük, 4 Kasım'da alınan istatistiklere göre, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik Türkiye genelinde halk eğitim merkezleri ve okullarda düzenlenen ücretsiz destekleme ve yetiştirme kurslarında 2 milyon 199 bin öğrencinin ders başı yaptığını bildirdi.Takviye kurslarının, dershanelerin 2015 Eylül itibarıyla kapatılacak olmasından dolayı öğrencilerin okullarda kazanımlarını pekiştirmek ya da derste anlamadığı, mazereti sebebiyle okula devam edemeyen öğrencilerin eksikliklerini müfredata yönelik tamamlamak üzere düzenlendiğini belirten Büyük, bu kursların daha önce sadece halk eğitim merkezlerinde açıldığını, yapılan değişiklikle de hafta içinde ve tüm yaygın ve örgün eğitim kurumlarında açılmasına olanak sağlandığını belirtti.

İstanbul ilk sırada
Büyük, 81 il genelinde takviye kurslarına büyük bir talebin geldiğini belirterek, "(Bu yıl, dershaneler de faaliyettedir, çok fazla rağbet olmaz) diye düşünürken, 81 ilimizde şu ana kadar 2 milyon 200 bine yakın öğrencimiz, 100 bine yakın öğretmenimizle 16 bin 500 okulda bu kursların başlamış olmasından duyduğumuz memnuniyeti ifade ediyorum" dedi. İstatistiklere göre, kurslara en çok talebin İstanbul, Ankara ve Kocaeli'den geldiğini belirten Büyük, "İstanbul'da kurslardan istifade etmek için 1 milyona yakın öğrenci müracaat etmiş, 4 Kasım itibarıyla il milli eğitim müdürlüğü 388 bin öğrencinin kursa başladığını bize bildirdi. Her hafta okullarımızda bu sayı artarak talepler değerlendirilmiş olacak" dedi. İstanbul, Ankara ve Kocaeli'de öğrenci sayısının fazlalığına paralel olarak kursa kayıt yaptıran öğrenci sayısının da fazla olduğunu kaydeden Büyük, "Öğrenci sayısına oranladığımızda Doğu ve Güneydoğu'daki okullarımızda kurslara müracaat fazla. Kurslarda görev alan fedakar öğretmenlere teşekkür ediyorum" dedi.

Ek derse zam
Yusuf Büyük, BakanAvcı'nın Maliye Bakanlığı ile görüşerek yetiştirme ve takviye kurslarında görev alan öğretmenlerin ek ders ücretlerinin yüzde 100 arttırılmasıyla ilgili çalışmanın devam ettiğini anımsatarak, "Ücretler yüzde 100 arttırıldığı takdirde, öğretmen, kurs ve öğrenci sayımız daha da artacak" şeklinde konuştu.

Hiç yorum yok: