GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 30 Nisan 2016 Cumartesi 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


IŞİD roketlerine karşı aileler için psikoterapi uygulanacak

Posted: 29 Apr 2016 07:00 PM PDT


Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu, her gün IŞİD roketleriyle vurulan Kilis'te yaşayan aileler için psikoterapi uygulanacağını söyledi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, IŞİD tarafından atılan roketlerle bugüne kadar 18 kişinin yaşamını yitirdiği Kilis'te öncelikli olarak çocuklu aileler olmak üzere tüm vatandaşlara, rehberlik, rehabilitasyon ve psikoterapi hizmeti sunacaklarını söyledi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, sabah saatlerinde beraberinde bakanlık yetkilileri ile birlikte Kilis'e geldi. Ramazanoğlu'nun ardından Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da Kilis'e gelerek eğitim konusuna ilişkin görüşmeler yaptı. Bakan Ramazanoğlu, Valilik binasında AKP Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ve kentte görevlendirilen 50 sosyolog, psikolog, sosyal destek uzmanı, çocuk psikologu ile toplantı yaptı.

Toplantının ardından gazetecilere açıklama yapan Sema Ramazanoğlu, 50 uzman ile birlikte kente gelerek çalışmalara başladıklarını söyledi. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un geçen hafta yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından IŞİD'in saldırılarına maruz kalan Kilis'te sosyal anlamda çalışmalar yapılacağını anlattığını hatırlatan Bakan Ramazanoğlu, kentteki tüm ailelerle görüşeceklerini ancak önceliklerinin okul çağındaki çocuklu aileler olacağını kaydetti.

Karar AİHM'den kanun teklifi CHP'den

Posted: 29 Apr 2016 06:00 PM PDT


CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Alevilere ayrımcılık uygulandığına hükmeden kararının ardından, Cemevlerinin ibadethane olarak düzenlenmesi için kanun teklifi hazırladığını söyledi.

Çakırözer, "Kanun teklifimizin yasalaşmasıyla, iktidarın ipe un seren yaklaşımı son bulacak, Alevi yurttaşların en doğal talebi karşılanmış olacak" dedi.

Milletvekili Utku Çakırözer, Eskişehir'de Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı İsmail Kılıç ile Hacı Bektaş Veli Derneği Başkanı Kamer Ali Durur'u ziyaret etti. Çakırözer AİHM'in temyiz organı olan Büyük Daire'nin geçtiğimiz günlerde verdiği önemli karara dikkat çekti. Kararda, Türkiye'de Alevilere ayrımcılık uygulandığı ve düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmedildiğini hatırlatan Çakırözer, yine kararda Alevilerin kamunun sunduğu dini hizmetlerden yararlanamadığı, dini ayrımcılık uygulandığına yönelik değerlendirmelerin yer aldığını söyledi.

KARAR KESİN

Büyük Daire'nin kararının nihai nitelikte ve temyize götürülme olanağının olmadığını belirten Utku Çakırözer şöyle konuştu:

"AİHM, 26 Nisan'da verdiği kararla ülkemizdeki Alevilere ayrımcılık uygulandığına hükmetti. Büyük Daire'nin kararı nihai ve temyize götürülme olanağı yok. Hükümetin Alevi sorununu çözme iradesi varsa bu kararı uygulaması yeterli. AİHM'in kararı sonrası yapılması gereken tek şey var, o da bir yasa düzenlemesi. Çünkü devlet AİHM'in kararını uygulamak zorunda, karar bağlayıcı. Bunun için de yapılması gereken tek şey kanun düzenlemesidir. Biz de bunun için hazırlığımızı yaptık ve Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması için kanun teklifimizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sunduk. İktidarın yıllardır adeta çözmek istemediği bu konu, artık çözüme ulaşmak zorunda. Kanun teklifimizin yasalaşmasıyla, iktidarın yıllardır ipe un seren yaklaşımı son bulacak, Alevi yurttaşların en doğal talebi karşılanmış olacak. Burdan tüm partilere sesleniyoruz, gelin hep birlikte vatandaşlarımızın yaşadığı haksızlıklara son verelim."

AİHM'in cemevleri kararına Diyanet'ten açıklama

Posted: 29 Apr 2016 05:00 PM PDT


Mehmet Görmez, AİHM'nin Alevi kararını değerlendirdi. "Bizim ortak kararlarımızın daha yüce olduğuna inanırım" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM), Alevilerin din özgürlüğü haklarının ihlal edildiği yönündeki kararıyla ilgili, "Millet olarak birbirimizin hakkına ve hukukuna saygı konusunda vereceğimiz ortak kararın bütün mahkemelerin kararlarından yüce olduğuna inanırım" dedi.

Mehmet Görmez, Karabük Üniversitesi Camii'nin açılış törenine katılmak için geldiği Karabük'te, Vali Orhan Alimoğlu'nu makamında ziyaret etti. Burada gazetecilerin sorularını cevaplandıran Görmez, AİHM'nin Alevilerin din özgürlüğü hakları konusunda verdiği kararı değerlendirdi. Görmez şöyle konuştu:

"Diyanet İşleri Başkanı olarak, bizim millet olarak birbirimizin hakkına ve hukukuna saygı konusunda vereceğimiz ortak kararın bütün mahkemelerin kararlarından çok daha yüksek ve yüce olduğuna inanırım. Bütün inanç farklılıklarımızla birlikte bizi bin yıldır millet kılan değerlerle birlikte birbirimize karşı vereceğimiz kararın çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bizim daha çok millet olarak birbirimize karşı verdiğimiz ortak kararların önemli olduğunu ifade etmek isterim sadece."

Vali Orhan Alimoğlu, Görmez'e divan kitabı, Görmez de Alimoğlu'na Kuran-ı Kerim hediye etti.

Gırgır'ın bu haftaki kapağı

Posted: 29 Apr 2016 03:00 PM PDT


Gırgır'ın bu haftaki kapağı

Roket saldırısında ölmek tehlikeli ve yasaktır!

Posted: 29 Apr 2016 02:00 PM PDT


Roket saldırısında ölmek tehlikeli ve yasaktır!

Merve Kavakçı: Hepimiz İsmail Kahraman'ız!

Posted: 29 Apr 2016 01:30 PM PDT


Fazilet Partisi'nden 1999 seçimlerinde milletvekili olarak Meclis'e giren ve TBMM'ye başörtülü geldiği gerekçesiyle DSP'lilerce yuhalanıp Bülent Ecevit tarafından "Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz" tepkisiyle karşılaşan Yeni Akit yazarı Merve Kavakçı, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın, "Laiklik yeni anayasada olmamalıdır" şeklindeki sözleriyle ilgili olarak, "Bugün Ankara İstanbul sokaklarında ellerinde binlerce kadın, erkek ve çocuğun kanıyla dolaşan laikler var. Hepsi serbest hepsi pişkin! Bir aklıselim sahibi de çıkmış böyle laiklik kaldırılsın demiş. Az bile demiş! Hepimiz İsmail Kahraman'ız" diye yazdı.

Merve Kavakçı'nın, "Hepimiz İsmail Kahraman'ız" başlığıyla yayımlanan (29 Nisan 2016) yazısı şöyle:

"Ne oldu şimdi...yine birtakım laiklik fedaileri kendilerini ileri attılar. Türkiye laiktir laik kalacak naralarıyla ortalığa döküldüler. CHP de rüyasında bile göremeyip bir türlü üretemediği gündemini kucağında bulmuş oldu. Bir kaç hafta da bununla oyalanırlar artık. Atatürk resmi krizi misali. Bu sefer konu TBMM Başkanımız Sayın İsmail Kahraman'ın laiklik üzerine sarf etmiş olduğu sözler. Altına imzamızı atacağımız ifadeler. Doğruluğu tartışılmaz ve yerinde düşünceler. Yeni anayasa çalışmaları ile ilgili fikirlerini paylaşırken yeni anayasa önce insan demeli demiş Sayın Kahraman. Önce insan demeyen bir düzenin elinde onyıllarca üzüntü çekmiş bir milletin temsilcisi olarak söylemiş bunu milletin meclisinin başkanı. İnsanı önceleyen, ona hizmet etmek için var olması gereken bir devlet anlayışının önemine vurgu yaparak, "yeni Türkiye adil bir Türkiye olmalı ki yeni Türkiye olsun. Kaybımız adaletten uzaklaşma olmuştur. Devletle millet kaynaşmalıdır. Yeni anayasa önce insan demelidir. Devlet vatandaşın hizmetindeki bir örgüt olmalıdır. Bizde anayasalar tersine, devleti koruyan anayasalar olmuştur. Bunu millet istediği gibi yazar, kalemi alır ve yayınlar. Çünkü kendini bağlayacak, yönetecek ya da kendine hürriyet tanıyacak kendisi tespit edecek. Yok kurucu irade şöyle dedi, yok kurucu irade böyle dedi, denmez. Kurucu irade milletin ta kendisidir" demiş. Doğru mu...doğru! Altına imza atalım mı...hiç düşünmeden evet! Sonra ne demiş Sayın Kahraman, yeni anayasada laiklik kelimesi olmasın demiş. Bunu duyan bizim laikçiler hop oturup hop kalkıyorlar şimdi!

TBMM Başkanımız laiklikle ilgili bu kanaatini bir hukukçu olarak delillendirmiş de konuşmasında. Bunun da ötesinde hali hazırda "bu" laikliğin, bu millete neler "ettiğini" bilerek söylemiş. "Bu" laiklik değil miydi ki bizleri kapı dışarı, kampüs dışı, sokak dışı, tesis dışı, garnizon dışı, öz be öz hayat dışı bıraktı, erkeği karısını bavul misali "bagajda" siteye sokmaya mecbur bıraktı, adama karı boşattı, karıya baş açtırdı, uzun lafın kısası inim inim inletti, ölmüşlerin kemiklerini sızlattı, ölmemişleri mezara girmeden öldürdü ve bunların hepsini "tapınaklaşarak" yaptı. Şimdi bir kişi çıkmış, bir milletin vekili çıkmış, bir milletin vekillerinin başkanı çıkmış, orada bizi "en" temsilci olarak bulunan Başkanımız çıkmış laiklik yeni anayasada olmasın demiş. Onun için aforoz ediyorlar.

Zaten tabiri caizse "son dakkada" yani 1937'de hiç de kültürümüze uymayan "Fransız" bir şekilde sokuşturuverilmiş. İnsanlar daha ne olduğunu anlamadan uygulamaya konulmuş, belki de "fransız" kalsınlar da olup biteni anlamasınlar diye böyle alelacele yapılıvermiş. Sonra da bir oraya çekilmiş bir bu tarafa çevrilmiş lastik gibi çekiştirilmiş, hayatlar karartılmış, insanlar sürülmüş, sürülmeyen susturulmuş.

Bugün Ankara İstanbul sokaklarında ellerinde binlerce kadın, erkek ve çocuğun kanıyla dolaşan laikler var. Hepsi serbest hepsi pişkin! Bir aklıselim sahibi de çıkmış böyle laiklik kaldırılsın demiş. Az bile demiş!"

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu

Posted: 29 Apr 2016 01:00 PM PDT


Kemal Kılıçdaroğlu Habertürk'te katıldığı canlı yayında, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a yönelik kaset kumpasına ilişkin yorum yaparak, "Baykal kaseti ile ilgili bir kumpas var ve bu doğru. Sayın Baykal da kaseti kimin servis ettiğini biliyor" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle;

Dokunulmazlıklar konusunda 'kürsü dokunulmazlığı dışında dokunulmazlık olmasın' deniyor. Biz bunu zaten kabul ettik. Düşünce özgürlüğü bağlamında, siyaset bağlamında bir dokunulmazlık olmalı. Birden bire dokunulmazlıkların gündeme gelmesinin arkasında başka bir düşünce yatıyor. Milletvekili dokunulmazlığı belli konularla sınırlanmalı.

Şunun yanıtını Davutoğlu'ndan alamadım; Gelen öneri ile benim dokunulmazlığım kalkıyor ama Başbakan Davutoğlu'nun dokunulmazlığı kalkmıyor. Neden?

MECLİS'TEKİ KAVGAYA EN ÇOK ÜZÜLENLERDEN BİRİ BENİM

Bugün parlamentoda kavga oluyor. En çok üzülenlerden biri de benim. Bizim vekillerimiz asla kavga etmiyor. Parlamentoyu bu noktaya kimler getirdi? Neden Meclis sürekli kavga eder bir görünümde?

Parti programımız gayet açık. Orada dokunulmazlıkların kaldırılması varken nasıl hayır deriz. Dokunulmazlıkların kaldırılması bu haliyle Anayasa'ya aykırı. Anayasa'ya uygun olması için görüşmelerimiz oldu.

Siyasi iktidarın Türkiye'nin geleceğini düşünmeleri gerekir. Aşırı kutuplaşma toplumda derin yaralara sebep olabilir. Partiler bir araya gelip dokunulmazlık meselesine çözüm bulabilirdi. Bülent Ecevit döneminde Anayasa'nın 65 maddesi değişti. Koalisyon döneminde büyük bir uzlaşma yaşandı.

AKP'NİN EŞ GENEL BAŞKANI GİBİ DAVRANIYOR

Cumhurbaşkanını anayasal sınırlara çekilmesi için zorlamamız lazım. Bu sadece benim görevim değil. Tarafsız değil Cumhurbaşkanı. AK Parti'nin Eş Genel Başkanı pozisyonunda. Tarafsız davranacağına dair Cumhurbaşkanı yemin etti. Yemin ettikten sonra ona herkesin uyması lazım. Tarafsız davranmıyorsunuz demiyorlar. Herkes korkuyor o yüzden ben söylüyorum. Cumurbaşkanı'nı halk seçiyorsa bu Anayasa'yı da halk seçti.

"EL SIKMAMA FOTOĞRAFI: BEKLEMİYORDUM"

Elimi sıkmasını beklemiyordum. Biz makama saygılıyız. Eleştiririz ama saygıda kusur etmiyoruz. Biz Erdoğan'ın kininin tutsağı olduğunu bildiğimiz için gelip geçeceğini biliyorduk. gazeteciler de tahmin ediyordu. Fotoğraf çekmek için konumlandığı yer başka bir yerdi.

CHP NEDEN İKTİDAR OLAMIYOR?

Algıyı bilemiyorum ama şunu bilmemiz lazım. Türkiye'nin en temel problemlerine en sağlıklı çözümü CHP getirmiştir. Bizim belediyelerde asgari ücret bin 500 lira. Bir toplumu kısa sürede değiştirmek kolay değil.

Bizim söylemlerimizi diğer 3 parti de taklit etti. Anadolu'nun içi boşaldı şu anda. Bu tabloyu bu acıyı bizim halkımız hak etmiyor. 78 milyonluk bir kitleye sizin kendi programınızı bire bir anlatmanız imkansız. Örgütlerimiz bir yere kadar anlattı. Ama televiyonlar var. Biz bazı yerlere girmeye zorlanıyoruz. Seçim meydanlarında çağrı çaptım. Sürekli CHP'yi kötüleyen kanallar var. Cesaret edip bizi kendi kanallarına çıkaramadılar.

Bazı gazeteler var ki, CHP haberi birinci sayfada çıkmaz. Hükümeti eleştiren gazeteciler işinden oldu. Kanallar kapatıldı. Medyanın muhalif tavrı son yıllarda kaybolmuştur. Bütün gazeteler demokrasinin gücü olmalıdır.

TBMM BAŞKANI O KOLTUKTAN AYRILMALI

Madem ki hiçbir çevreden destek almadı o koltuktan ayrılmalı. Bu sözü söylediğinde Cumhurbaşkanı'nı temsil ediyordu. Türkiye'nin temelde bir ahlak sorunu var.

Bu ülkede hiç kimse inancında dolayı ötekileştirilmiyorsa bizim için sorun yok. Geçmişte laikliği dinsizlik olarak söylediler. En sonunda bir MHP milletvekili açık açık söyledi. "CHP'ye dinsiz parti diyorlar" dedi. Laiklik bütün inançların güvencesidir. Bunun kuralları vardır. Kimse buna karşı çıkmıyor. Osmanlı'da da şu ya da bu şekilde laiklik vardı. Bunun arkasına sığınarak yeni bir şey yapmak istediler. Bunun daha tartışılması lazım. Toplumun bunu iyi anlaması lazım. Orta Doğu bataklığına bakın. Laik düzen olmadığı için bu şekildeler. Bizde de mezhepler var. Müslümanlığın gereği de budur. Müslümanlık da başkasının inancına müdahale etmemektir. Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları bu konuda doğrudur. Laiklik aynı zamanda tasavvuf geleneğinin de güvencesidir. Biz bukültürü ancak laiklikle koruyabiliriz. Vehhabi kültürü Türkiye'ye getirilmek isteniyor.

DENİZ BAYKAL'A KASET KUMPASI

Kaseti izlediğini gördüm. Kendisine o kaseti izletenler Erdoğan'ı kayıt altına alıyor. Kaseti Erdoğan'a gönderenlerin 'paralel yapı' olduğuna inanmıyorum. O dönem Başbakan'dı. Bir Başbakan'a o görüntüleri izlemek yakışır mı? Erdoğan tarafından 'kaseti bulun' talimatı MİT'e verilmedi. Erdoğan'ın bilgisi dahilinde yapılmıştır. Baykal kaseti ile ilgili bir kumpas var ve bu doğru. Sayın Baykal'da kaseti kimin servis ettiğini biliyor. Biri bana bu kaseti izletse derhal onu görevden alırdım. En yetkili kaynak "Bize bu talimat gelmedi" demiştir. Bu kasette başka birisinden de bahsediliyor. "2 gün daha beklersek daha net görüntüler elde edeceğiz" diyor.

Baykal, Erdoğan ile görüşmeden önce izin istedi. Ben bu görüşmenin kendisine zarar vereceğini de söyledim. Baykal Türk siyasetinden önemli bir aktördür. İlkeleri doğruları olan bir siyasetçidir.

Türkiye'den din eksenli siyaset yapılıyor. Cami avlusunda siyaset yapılıyor. Şu anda Türkiye'de CHP dışında muhalefet yapan yok. Plan ve bütçe komisyonu dışında hiçbir komisyon çalışmıyor. Her şeyden önce ülkemizde demokrasi sorunu var. Hiçbir AK Parti milletvekili Erdoğan'ı eleştiremez. Orada dikta yönetimi olduğu için Türkiye'de sorun var.

Altın alacaklar dikkat!

Posted: 29 Apr 2016 01:00 PM PDT



Doların değer kaybından destek bulan altının ons fiyatı, 11 Mart`tan bu yana en yüksek seviyesi olan 1.281 dolara çıktı. Çeyrek altın 189 liradan, Cumhuriyet altını 768 liradan satılıyor.

Altının ons fiyatı, 7 haftanın en yüksek seviyesi olan 1.281 dolara çıktı.Dünü 114,55 liradan tamamlayan altının gram fiyatı ise bugün 115,90 liraya çıkarak 22 Mart'tan bu yana en yüksek seviyesini gördü. Altının gramı şu dakikalarda önceki kapanışa göre yaklaşık yüzde 0,6 artışla 115,20 liradan alıcı buluyor. Kapalıçarşı'da şu dakikalarda çeyrek altın 189 liradan, Cumhuriyet altını 768 liradan satılıyor. Çeyrek altın geçtiğimiz aylarda 193 liraya yükselerek rekor kırmıştı.

Dün dolar endeksi, ABD'de beklentilerin altında kalan büyüme rakamları sonrası geri çekilmeye devam ederken, altının ons fiyatı yukarı yönlü ivmesini artırarak günü yüzde 1,6 yükselişle 1.266 dolardan tamamladı. ABD ve Japonya Merkez Bankalarının faizlerde ve para politikası duruşunda değişikliğe gitmemesinin ardından dolar/yen paritesi son 1,5 yılın en düşük seviyesine gerilerken, buna bağlı olarak dolar endeksinin de gerilemeye devam ettiği görüldü.

Doların değer kaybından destek bulan altının ons fiyatı, 11 Mart'tan bu yana en yüksek seviyesi olan 1.281 dolara çıkmasının ardından şu dakikalarda önceki kapanışa göre yüzde 0,9 artışla 1.277 dolardan alıcı buluyor.

Analistler, teknik olarak 1.283 dolar seviyesinin direnç, 1.257 doların ise destek konumuna geldiğini belirterek, bugün açıklanacak makro ekonomik verilerin altın fiyatlarının yönü üzerinde belirleyici olacağını ifade ediyor.

Türkiye AB'ye üye olursa toplu taciz olayları artar

Posted: 29 Apr 2016 12:25 PM PDT


Avrupa Birliği (AB) karşıtı aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin (UKIP) lideri Nigel Farage, Türkiye'nin AB'ye üye olması durumunda Almanya'nın Köln kentinde yaşanan toplu taciz olaylarının artacağını iddia etti.

Avrupa'daki sınır kontrolleri üzerine bir konuşma sırasında Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine karşı çıktığını bir kez daha dile getiren Farage, "Açık konuşuyorum, eğer biz, Almanya ya da İsveç bu tip kadınların en iyi şartlarda dahi ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü ülkelerden sayısız erkeği ülkelerimize kabul edersek ne bekleyebiliriz?" dedi.

31 Aralık'ta Köln'de düzenlenen yeniyıl kutlamaları sırasında toplu taciz olayları yaşanmış, Alman polisi 190 kişiyi gözaltına almıştı.

Alman basınında Köln'de yaşanan saldırılardan, Almanya'ya getirilen mülteciler sorumlu tutulmuş ve Başbakan Angela Merkel'in mültecilere açık kapı politikası eleştirilmişti.

Türkiye'nin AB üyesi olması halinde İngiltere'nin de Türkiye tarafından idare edilen bir Avrupa'nın parçası haline geleceğini savunan Farage, Türkiye ve AB arasındaki göçmen krizi anlaşmasının Ankara'nın eline çok önemli bir koz verdiğini savunan Farage, "Sayın Erdoğan akıllı bir oyun oynuyor değil mi? Merkel Türkiye'yi 2025 yılına kadar AB üyesi yapma konusunda son derece kararlı" dedi.

İngiltere'nin AB'den çıkması gerektiğini savunan UKIP lideri, "Eğer AB'de kalmayı tercih ederseniz, Türkiye'yle aynı birlik içerisinde yer almayı seçmiş olacaksınız. Sayısı hızla artan ve 77 milyon nüfusu olan bir ülkeye serbest dolaşım hakkını vermiş olacaksınız" dedi.

İngiltere, Haziran ayında AB'de kalıp kalmamayı oylayacak.

Başbakan David Cameron, Muhafazakar Parti içerisinde görüş ayrılıklarına yol açsa da İngiltere'nin AB'de kalması gerektiğini savunuyor.

Canlı bombaya kimlik kontrolü de yapılmış

Posted: 29 Apr 2016 12:22 PM PDT


Bursa'daki canlı bombanın otogardaki görüntüleri ortaya çıktı

Canlı bombanın geçtiğimiz 23 Nisan Cumartesi günü Şanlıurfa'dan otobüs ile Bursa'ya geldiği belirlendi.

Bursa'da tarihi Ulu Camii yakınlarında 23 kişinin yaralanmasına neden olan kadın canlı bombanın Bursa otogarında güvenlik kameralarına yansıyan görüntüleri ortaya çıktı. Canlı bombanın geçtiğimiz 23 Nisan Cumartesi günü Şanlıurfa'dan otobüs ile Bursa'ya geldiği belirlendi.

Bombacının aldığı bilete ulaşan polisin biletin 'Sultan' isminde bir kadın adına alındığını tespit etti. Polis bilet üzerinde bulunan ismin sahte olup olmadığını araştırmaya başladı.Güvenlik kamerası görüntülerinde de canlı bombanın terminaldeki görüntülerine yer verildi. Görüntülerde, şehir dışından Bursa'ya gelen kadın canlı bombanın, taksicilerle görüşerek kendisine yardım edecek kişilerin bulunduğu Görükle'deki bir sitenin adını verdiği görüldü.

Elinde çanta olan kadının adresin yazılı olduğu kağıdı taksiciye verirken tedirgin hali dikkat çekti. Taksici ise 25 yaşlarındaki başörtülü kadın teröristi Görükle'ye götürdü.

Canlı bombanın bindiği otobüste kimlik kontrolü yapılmış

Bursa'da Ulucami yakınında düzenlenen canlı bomba eylemini gerçekleştiren kadın teröristin, Şanlıurfa'dan bindiği otobüsün,pazar sabahı saat 04.15'te Bursa'nın İnegöl İlçesi'nde yol kontrolü yapan jandarma ekibi tarafından durdurulduğu öğrenildi.

Jandarmanın üzerinde soğuk damga bulunan nüfus cüzdanındaki fotoğraf ile canlı bombanın aynı olmasına rağmen kimliğini araştırdığı, sahte kimlikte herhangi bir arama kararının olmaması nedeniyle hakkında işlem yapılmadığı belirlendi.

ÇİVİLERLE DESTEKLENDİ

Bu arada Ulucami yakınında terörist kadının patlattığı bomba düzeneğinin çivilerle desteklendiği de öğrenildi.

Besle IŞİD'i oysun Kilis'i ?!!

Posted: 29 Apr 2016 11:29 AM PDT


Beynin mi var derdin var!

Posted: 29 Apr 2016 11:05 AM PDT


Uludağ Üniversitesi Öğrenci Konseyi'nin organizasyonu ile Mete Cengiz Kültür Merkezi'ne, merdivenlerde dahi iğne atsan yer kalmayacak derecede kalabalık olan salona -kapı önünde biriken kalabalığa rağmen- sızıp da, sahne önünde kendime bir boşluk bulup çöktüğümde beynin bir molekül çorbası olduğunu söylüyordu sinir bilim alanında akademik çalışmalar yapan NBeyin'den Sinan Canan.
Bu tanımı duyunca beynimde çorba kavramı döndü birden.
Bol limonlu-terbiyeli bir beyin çorbası fena da olmaz hani dedim.
Çorbanın kendi beynimden yapıldığını düşününce yıllarca biriktirdiğim anılarım, bilgilerim ne varsa hepsinin kaynayan suda haşlanacaklarını düşünüp kendi fikrimi kendim beğenmedim.
Bu sevimsiz fikri başımdan defedip sahnede konuşan Sinan Canan'a yöneldim.
Canan o anda vücudumuzdaki sinir hücrelerinin işlerinin zorluğundan bahsediyordu. Beyinde sinir hücrelerinin kendileri arasında oluşturduğu ağı ifade eden 'konnektom'u ve herkesin kendine özgü bir 'konnektom'u bulunduğunu söylüyordu..
Bugünlerde 'konnektomumuz'a daha çok iş düştüğünü ve işinin iyice zorlaştığını düşünüyorum.
Sinirciklerimin haline de ayrıca üzülüyorum...

Sonra dalıyoruz esas kahraman beynimizin içine.
Beynin kendisi, kesitleri, osu busu hepsi geçiyor önümüzden.
Bildiğimiz beyin etinin kafatası tarafından korunuşunu, hiç gün yüzü görmemesine rağmen herşeyden haberdar oluşunu, üstelik her şeyi onun idare edişini dinliyoruz.
Bütün organlarımız onun emrine amade.
Parmaklarımız gözümüz olabiliyor mesela. Dokunarak beynin arkasındaki görme merkezini aktif hale getirebiliyoruz. Görme engellilere özel Braille Alfabesi de bu mantıkla yaratılmış.
Beyindeki aynı gelişme gözlerini birkaç gün kullanmayanlarda da gözleniyor.
Elektrikler kesilip de karanlıkta kaldığımız zaman diğer duyu organlarımızın nasıl tam kapasite çalıştığını düşünün.
Sinan Bey öyle güzel anlatıyor ki, akademik bir sunumda mıyız, yoksa bir stand-up gösterisinde miyiz karışıyor.
Eğlenirken öğreniyoruz.
Anne ilgisizliğinin bir çocuğun beyninde yarattığı etkiyi fotoğraf olarak görüyoruz, anne sevgisinin ve ilgisinin en büyük gıda olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Beyin plastiktir diyor Canan. Nasıl yani derken, plastik deyiminin evrilebilir anlamına geldiğini konuştukça anlıyoruz.,
Londra taksi şoförlerinin beyinlerinin incelendiğini ve onca karmaşık yolları nasıl ezberleyip de haritayı nasıl beyinlerine yerleştirdikleri gözlenmiş. Denizatı görünümündeki hippocanpus bölgesinin diğer insanlara göre %30-40 daha büyüdüğü görülmüş.
İşte buyrun size en organik navigasyon aleti..
Bir de İstanbul taksi şoförleri üzerinde aynı inceleme yapılsa diyor insan.
Bulamadıkları adresler, özellikle uzattıkları yollar, yollarda yaptıkları slalomlar...
Beyindeki hücre ölümlerinden bahsedilir hep. Oysa beyin çalıştıkça gelişir ve hücre üretir diyor Sinan Canan.
Ve beynimize bir günde 57 damacana kan pompalanıyor diyor.

Beynin bilgisayarla karşılaştırılmaması gerektiğini söylüyor. Bilgisayardan bir parçayı çıkartırsanız bilgisayar çalışmaz ama an gelir beynin yarısını alırsınız kalan yarı, giden yarının işlevini üslenir ve işlerin yolunda gitmesini sağlar diyor.
Bu konuda verdiği örnekler kayda değer...
Çenesinden girerek kafatasından çıkan bir sırık sebebiyle beyninin ön bölgesini kaybeden ve olayın ardından ilerleyen günlerde karakteri değişen Phineas Gage verdiği en çarpıcı örnek...
Konu hafızamıza geldiğinde 2.5 petabaytlardan bahsediliyor.
2.5 petabaytı düşünemediniz değil mi?
2.5 petabaytı unutun, Sinan Canan hafızamızın sınırsız olduğunu söylüyor.
Ama ufak bir sorun var, hafızanın kayıt yeri belli değil. Onca bilgi nereye depolanıyor bilinmiyor henüz.
Sinan Canan'ın sahneyi Serkan Karaismailoğlu'na bırakmasıyla beyin ve kalp arasındaki ilişkiler gündeme geliyor.
Malum kadın-erkek halleri.
İzleyiciler de daha ziyade genç üniversiteliler. Haliyle konu onları daha ilgilendirir bir hal alıyor.
Bütün deneylerde erkek beyni kullanıldığı, kobayların hep erkek cinsinden seçildiği, beynin kendi cinsiyeti olduğu, testesteronun önemi, dişiyi cezbedebilmesi için doğanın erkeği donattığı, talep edenin erkek, kabul edenin ise dişi olduğu, ilişkiyi başlatanın da bitirenin kadın olduğu ama her zaman aynı kadın olmadığı, kabul edilmeyen erkek sirke sineğinin bile kendini alkole verdiği....
Kadınların kendilerini güldüren erkekleri, erkeklerinse kendisine gülen kadınları tercih ettiği...
Kadının ve erkeğin yaradılıştan kaynaklanan özellikleri ve birbirlerini anlamama hikâyeleri kahkahalarla dinleniyor. Çünkü anlatılanlarda herkes kendinden bir şeyler buluyor.
Kadınların çok konuştuğuna karşılık, maçların ardından sabahlara kadar maç yorumlayan erkeklerin muhabbetlerine(!) değiniliyor.
Serkan da sahne hakimiyeti bakımından Sinan'dan aşağı değil. Kendisini dinleyenler bir an bile gözlerini ayırmıyorlar sahneden.
Serkan'ın ardından Sinan Canan tekrar geliyor sahneye ve aşkın beyinde yarattığı etki ve devamındaki olumlu gelişmeler ile, o etkinin bağımlısı olup da üç ayda bir aşık olanları, her sene evlenip bir sonraki sene boşananları anlatıyor.

Beyinde kontrolü sağlayan korteksin işi hepsi işte.
Korteks eğitimliyse her şey normal seyrinde, yok değilse işler karışık....
Beyinde insanı kandıran bölgeyse amigdala ve erkeklerde daha büyük.
Alış-veriş canavarı kadınlar ve alış-verişin kadınlar üzerinde yarattığı İYİ OLMA hissiyatı da giriyor beyin faaliyetlerinin içine...

Beynin içine girdikçe derinliklerinde kayboluyoruz. Ve o derinliklerde kuantum fiziğine rastlıyoruz.
Öyle ki Okan Bayülgen'in Komser Şekspir filmindeki unutulmaz repliğinin son cümlesi "What is Matrix ulan bu!" cümlesi geçiyor aklımdan.
Sinan Canan da tam bunu diyor o an.
Matrix'den bahsediyor ve "Belki de hiçbirimiz gerçek değiliz. Belki her şey bir rüya..." diyor.
Kafaları iyice karıştırıyor...
İç bilinç, dış bilinçten önce öğreniyor her şeyi diyor. Okullardaki eğitim sistemiyle beynimizin içini unutup, beynimizin cahili olduğumuzu söylüyor.
Çocukları çok fazla analiz etmeyin diyor.
1-1,5 kg aralığında değişen bir ağırlığa sahip olan beynin çözümlemelerini ve çözümlenemeyenlerini dinledikçe, kendimizi keşfetmek ve varlığımızı anlamak adına birkaç kapı aralanıyor zihnimizde.
Ve fakat Ian Stewart'ın;
"Beynimiz, anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, bizler yine onu anlayamayacak kadar basit olacaktık" sözündeki gibi, beynimizi hiçbir zaman anlayamayacağımızı da bilecek kadar karmaşık olduğumuzun farkında olduğumuzu da biliyoruz...

Sempozyumun sonunda Serkan ve Sinan'a teşekkürlerimizi sunarak vedalaşıyoruz...

NBeyin'i ziyaret etmek için tıklayın:

Hiç yorum yok: