GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 25 Ocak 2017 Çarşamba 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


KEMALİST ÇİZGİ: Anayasa değişikliğinin “Evet”çilerden bile saklana...

Posted: 24 Jan 2017 09:55 AM PST

KEMALİST ÇİZGİ: Anayasa değişikliğinin "Evet"çilerden bile saklana...: Halkın çoğunluğu bu Anayasa değişikliğinin ne anlama geldiğini, içeriğini bilmiyor. Birçok AKP'li gazeteci bile "Niye bu kadar acele...

Aleyna Tilki sınav kağıdını sosyal medya da paylaşınca..

Posted: 24 Jan 2017 07:30 AM PST


16 yaşındaki popçu Aleyna Tilki, 100 puan aldığı sınav kağıdını sosyal medyada paylaşınca sınavı iptal edildi.

Gece kulüplerinde sahneye çıkması yasaklanan 16 yaşındaki Aleyna Tilki ikinci şoku yaşadı. Öğrenim hayatına Fenerbahçe Anadolu Lisesi'nde devam eden genç şarkıcının 100 puan sevinci pahalıya patladı.

Fizik dersinden aldığı notun sevincini, sınav kağıdını sosyal medyada paylaşarak kutlayan Aleyna Tilki'yi okul yönetimi disipline verdi.

Öğretmenler kurulu paylaşımı nedeniyle genç şarkıcının bütün derslerden tekrar sınava girmesi kararı aldı.

Bir kez daha sınava giren Tilki, daha önceki notlarına yakın notlar alırken; söz konusu paylaşımı okul yönetiminin isteğiyle sosyal medya hesaplarından sildi.

Tilki, çok istediği teşekkür belgesini kıl payı kaçırırken, ailesine ikinci dönem takdir alma sözü verdi.
Aleyna Tilki'nin sınav kağıdını 'Okula gitmiyor' iddialarına cevap olarak paylaştığı öğrenildi.



Anadolu’nun çeşitli illerindeki MHP yöneticisi ve etkin ismiyle konuştum

Posted: 24 Jan 2017 07:00 AM PST


Habertürk Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya, MHP tabanının referandumda vereceği oyu sorguladığı yazısında MHP tabanının "hayır" diyeceğini yazdı.

MHP tabanıyla tavanı arasındaki ayrımlara değinen Sarıkaya "iki gün Bahçeli'ye bağlılığı konusunda şüphe bırakmamış Anadolu'nun çeşitli illerindeki MHP yöneticisi ve etkin ismiyle konuştum" dedi ve ekledi: "Biri hariç, evet vereceğini söyleyenine rastlamadım. Sonuç olarak referanduma kadar geçecek iki aydan fazla süre tavırlarını nasıl şekillendirir bugünden kestirmek zor. Ama sandık yarın kurulsa MHP tabanının ağırlıklı bölümünden 'Hayır' gelir."

Ülkücü camiada 'hayır' sesleri yükseliyor

Posted: 24 Jan 2017 06:30 AM PST


Avrupa'da yaşayan bir grup ülkücü, anayasa referandumunda "hayır" diyeceklerini açıkladı.

Almanya'nın Duisburg şehrinde pazar günü bir araya gelen ve kendilerini Avrupa Ülkücüleri Dayanışma Komitesi olarak tanıtan bir grup ülkücü, yeni anayasa için referandumda hayır deme kararı aldıklarını açıkladılar.

Yapılan toplantıyla ilgili basın mensuplarına gönderilen bildiriye göre, Avrupa Ülkücüleri Dayanışma Komitesi adı altında yapılan toplantıya, aralarında Almanya Türk Federasyon eski Genel Başkanı Mehmet Erdoğan, başkan yardımcılığı yapmış Selçuk Han ve Mehmet Emin Kaya, Belçika Türk Federasyon eski Başkanı Kenan Dağgün, Hollanda Türk Federasyon eski Başkanı Hikmet Yıldızeli, NRW 3. Bölge eski Başkanı Nazmi Işık, Velbert Teşkilat Kurucu Başkanı Yüksel Dükan ve Duisburg Merkez Ülkü ocağı Başkanı Eren Yakışır gibi yirmiyi aşkın eski ve hala teşkilat başkanlığı yapanlar katıldı.

AVRUPA'DA YAŞAYAN TÜRKLERE ÇAĞRI

Açıklamada, Avrupa Ülkücüleri Dayanışma Komitesi olarak toplantı yapan ülkücülerin, sadece temsil ettikleri teşkilatları değil, Avrupa'da yaşayan bütün Türkleri yeni anayasa referandumuna hayır demeye çağırmak için, bir araya geldikleri ifade edildi.

Avrupa Ülkücüleri Dayanışma Komitesi, gelecek günlerde benzer toplantıları düzenleyeceklerini ve katılmak isteyenler içinde bir sekreterliğin oluşturulduğu da ayrıca açıklandı.

Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Hüda-Par "evet" diyebileceklerini, ancak bazı çekinceleri olduğunu söyledi

Posted: 24 Jan 2017 06:00 AM PST


Başkanlık sistemini getiren anayasa değişikliği ile ilgili, Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Hüda-Par (Hür Dava Partisi) "evet" diyebileceklerini, ancak bazı çekinceleri olduğunu söyledi.

Başkanlık sistemini getiren anayasa değişikliği ile ilgili, Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Hüda-Par (Hür Dava Partisi) "evet" diyebileceklerini, ancak bazı çekinceleri olduğunu söyledi.

Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "Memleketin faydasına olduğunu gördüğümüzde biz buna evet deriz" dedi.

Başkanlık sistemiyle sorunlarının olmadığını belirten Yapıcıoğlu,"Referandum konusunda parti olarak tavrınız ne olacak" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Bu konuyla ilgili teklif meclise sunulduğunda biz fikirlerimizi beyan ettik. Bazı çekincelerimiz var. Biz bu teklife evet dersek istediğimiz çapta bir değişiklik olmayacak. Hayır dersek 'biz bu değişiklikleri istemiyoruz, 82 Anayasası kalsın' gibi bir anlam çıkabilir. Bunun üzerinde tartışmaları kendi aramızda devam ettiriyoruz. Memleketin faydasına olduğunu gördüğümüzde biz buna evet deriz."

"Başkanlık sistemi ile ilgili bizim bir problemimiz yok." diyen Yapıcıoğlu şöyle devam etti:

"Başkanlık sistemi tartışmaları sağlıklı bir zeminde yapılmıyor. Tartışmanın sistem üzerinden yapılması gerekli. Fakat maalesef bu tartışmalar Sayın Cumhurbaşkanı üzerinden yapıldı. Şahıs üzerinden değil de sistem üzerinden bir tartışma daha sağlıklı olacaktır. Öyle bir sistem getirilmelidir ki kötü niyetli birisi de başkanlık koltuğuna oturduğunda bu millete, bu milletin değerlerine zarar veremeyecek olsun. Böyle bir şey olursa gelen kötü niyetli birisi AK Parti'nin 15 yıldır iyi adına, vesayet rejimini geriletme adına ne kadar icraatı varsa bunların hepsini silebilir."

Paris saldırısına ilişkin dava, tek sanığın hayatını kaybetmesinin ardından düştü

Posted: 24 Jan 2017 05:30 AM PST


Paris cinayetinde tek sanık Ömer Güney'in hayatını kaybetmesinin ardından dava düştü.

Paris'te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in öldürüldüğü saldırıya ilişkin dava, tek sanığın hayatını kaybetmesinin ardından düştü.

Cansız, Doğan ve Şaylemez, Ocak 2013'te Fransa'nın başkenti Paris'teki Kürt Enformasyon Merkezi'nde öldürülmüş halde bulunmuştu. Olaya ilişkin olarak Türk uyruklu 34 yaşındaki Ömer Güney tutuklanmıştı.

Davanın tek sanığı olan Güney'in, Aralık 2016'da beyim tümörü nedeniyle hayatını kaybettiği açıklanmıştı. Güney hayatta olsaydı dün ilk kez hakim karşısına çıkacaktı.

Soruşturmayı yürüten Fransız yetkililer, Güney'in Türk istihbarat birimlerinin talimatıyla hareket etmiş olabileceğini ima etse de cinayetlerin ardında kimin olduğu belirlenememişti. Türkiye ise cinayetlerin PKK'nın iç çekişmelerinden kaynaklandığı görüşünde.

“Tarlada 1, Pazarda 5”

Posted: 24 Jan 2017 05:00 AM PST


İrfan O. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi

Kış aylarının kara kışa çevrildiği dönemlerde, haberciler İstanbul semt pazarlarını dolaşarak "tarlada 1 lira olan lahananın Pazar tezgâhında nasıl 5 lira" olduğu üzerine araştırırlar, tartışma başlatılır. Tarlada sebzelerin çürüdüğü, meyvenin alıcı yokluğundan dalında kaldığı vurgulanır. Bu geleneksel tartışma, Cumhurbaşkanının katılımıyla farklı bir boyut kazandı. Sayın Cumhurbaşkanı tarlada bir lira olan domatesin pazarda 7-8 lira nasıl olur? Diye sorması, çarpıklığın giderilmesi için ilgililere talimat vermesidir. Cumhurbaşkanının talimat vermesi ile tarladan semt pazarına ulaşma sürecinde fiyat aralığı ne kadar kısaltılabilir bilinmez ama referandum sürecine giren ülkemizde, vatandaşının "Pazar Filesi"ni nasıl dolduğuna kaygı duyan bir Cumhurbaşkanın olduğu algısı oluşturmada oldukça başarılı.

Kentlerimizde –İstanbul- sebze ve meyvenin pahalı tüketilmesi üretim eksikliğinden kaynaklanmıyor. Çiftçilerimiz tüm zorluklara karşın yeterince üretmeyi sürdürüyor. Ziraat Odası verilerine göre 2016 yılında, bir önceki yıla göre tahıl dışında tüm hayvansal ve bitkisel ürünlerin üretiminde artış var. Örneğin meyve üretiminde yüzde 6.8, sebzelerde yüzde 2.4 artış olduğu gibi. Öyleyse neden tüketiciler pahalı tüketmekten, üreticilerde ürünlerini değerinde ya da hiç satamamaktan şikâyetçi oluyor. Bunun değişik nedenleri var. Ana neden uygulanmakta olan serbest pazar ekonomisi izlencesidir. Siyasal iktidarların seçimlerini yapsatçıdan, petrolcüden, nakliyeciden, rantiyeciden yana yapmasından. Doğa karşıtlığı uygulamalar. Tarım alanlarının özensizce sanayi alanlarına dönüştürülmesi, otoyollarla dilimlenmesi. Kent içi verimli toprakların betonlaştırılması, küçük aile tarım işletmelerini korumak yerine endüstriyel tarımın egemen kılınmak istenmesi…

Siyasal iktidar tarafından "rant" yaratmanın en kolay yolu kentleşmede görüldü. Bunun için kırsal alanda insanlar planlı bir şekilde yoksullaştırılarak kentlere yönlendirildi. Kentler obezleşti. Oluşan obez kentler kuruldukları yerin verimli arazilerini, sulak (dere, ırmak, göl) alanları yok ederek çölleştirdi. Oysa sürdürülebilir kentsel yaşam anlayışı, günlük sebze meyve gereksiniminin büyük bölümünün kent çevresindeki tarım alanlarında üretilerek karşılanmasını kapsar. Bu alanlarda yapılan üretim ile kentlerin günlük sebze gereksinmeleri karşılanır, dışarıdan getirilen ürünler içinde dengeleyici unsur olur. Bunun bilinen örneği 700 yıllık geçmişe dayanan İstanbul bostanlarıdır. Bostanlar hızla yok edildi. Bostanlarla/semtlerle özdeşmiş ürünler betonlaşmaya yenildi. Yalnızca bununla kalınmadı. Yakın çevresindeki (Marmara bölgesi) tarım toprakları betonlaştırıldı. Kontrolsüz sanayileşme ve ürettiği atıklarla topraklar kirletildi. Ergene Nehri başta olmak üzere bölgenin tüm su kaynakları; topraklara bereket taşımak yerine ağır metal, kimyasal atıklarla kirletilmekte, verimsizleştirmektedir. Tarımsal üretim İstanbul ve çevresinden sürekli öteleniyor. Artık İstanbullu Lahana, semizotu, soğan, maydanoz, nane, marulu kol mesafesi uzağında yetiştirilen bostanlardan değil, bir bağ maydanozu, tereyi 1500 km uzakta üretilip (Hatay Samandağ) getirilirse tüketebilir duruma geldi.

Kentlerimizin ucuz meyve sebze tüketmesinin diğer yolu küçük (aile işletmeleri) üreticilerin örgütlenmesinden, desteklenmesidir. Küçük üretici için üretmek yaşamının temelidir. Emeğinin değeri dışında beklentisi yoktur. Ürettiği ürünü hiçbir zaman değerinde satamaz. Geliri yıl boyu yaşamını sürdürmeye yetmediği için ürettiği borç aldığı aracılarca el

konur ya da "piyasa çekmiyor abi…" söylemiyle dolaşan aracılara ürünü kaptırır, genellikle parasını alamaz. Yaşadıkları nedeniyle korkak ve ürkektir, örgütlenmeyi, dayanışmayı sevmez. Çünkü demokratik örgütlenme girişimleri bastırılmış, "dirliği" bozmakla suçlanmışlardır. Devletin gözetimi ve denetiminde örgütlenmelerine izin verilir. Devletin kontrolünde kurulan kalkınma kooperatifleri siyasal iktidarların arka bahçeleri olmuş, kısa zaman aralığında kooperatif yöneticicileri mafyalaşarak çiftçilere dert olmaya başlar. Bu nedenle kooperatifçilik yerine "esnek birliktelik" olarak tanımladığımız, çiftçilerimizi yükümlük altına sokmayacak, ürün bazında dönemsel birlikteliği kapsayan yeni örgütlenme biçimi geliştirilmelidir.

Esnek birliktelik uygulamasının ana taşıyıcısı büyükşehir belediyeleri olmalıdır. Çünkü tarımsal üretimin yüzde 75'i büyükşehir belediyeleri sınırları içinde yapılmaktadır. Üreticiler dönem içinde hangi üründen, ne kadar üreteceğini büyükşehir belediyelerin tarım birimlerine bildirmeli, belediyelerde taban fiyat belirlemelidir. Belirlenen taban fiyattan piyasayı düzenleyici alımlar yaparak, hedef büyükşehir belediyesi yaş meyve sebze hallerinde, semt pazarı esnafına doğrudan satış yapması sağlanmalıdır. Belediyeler bu uygulama ile hemşerisi olan küçük üreticinin ürününü değerinde satmasını sağlarken, hedef kent yurttaşlarının da daha ucuz sebze meyve tüketmesinin önü açılmış olur. Büyükşehir belediyelerinin bu organizasyona yapması için yasal engel yoktur. Yeterince insan kaynağı, fiziki alt yapısı vardır.

Çiftçilerimizin ürettiğini değerinde sattığı, tüketicilerinde uygun fiyatla tüketebildiği bir sistem kurmalıyız. Küçük aile işletmeleri ve kentsel tarımın koruması, demokratik örgütlenmesinin önünün açması ilk aşamadır. Cumhurbaşkanının "tarlada bir lira olan domates nasıl sekiz lira olur" çağrısı ile semt pazarlarında ürünlerin ederinde satılmasını sağlayamazsınız. Ancak Cumhurbaşkanı mahcup olur.

Can Dündar'ın sitesi yayına başladı!

Posted: 24 Jan 2017 04:30 AM PST


Can Dündar haberi Twitter üzerinden duyurdu.

Bir süredir Almanya'da yaşayan ve burada yeni bir yayın projesi içinde olduğu bilinen gazeteci Can Dündar internet üzerinden yayın yapan ozguruz.org'un yayına başladığını duyurdu.
Özgürüz.org'un yayına başlaması için gazeteci Uğur Mumcu'nuın katledildiği 24 Ocak'ı seçildi. İnternet sitesi Türkçe ve Almanca olarak iki dilli yayın yapıyor.
Can Dündar Twitter üzerinden gelişmeyi duyurduğu tweetinde bir de fotoğraf paylaştı:
"Heyecan içindeyiz. Gece takvimler 24 Ocak'a döndüğünde yeni web sitemizin kuruluşu duyurulacak. İnsanlık için küçük, bizim için büyük adım. 24 Ocak. Uğur Mumcu'yu anıyor, yaşatıyoruz. Nihayet ve yeniden başlıyoruz. #özgürüz http://ozguruz.org Facebook: Özgürüz Bizi izleyin."

Can Dündar'ın ilk yazısı

Sitede Can Dündar'ın "Halkın bilme hakkı için yola çıkıyoruz" başlıklı bir yazısı yer aldı. Dündar yazıda "Bir dönem Avrupa'nın parlayan yıldızı sayılan ülke, son dönemde dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi haline geldi" ifadelerini kullandı.

İşte Can Dündar'ın ozguruz.org'da kaleme aldığı ilk yazı

"Türkiye, tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşıyor.
Bir dönem Avrupa'nın parlayan yıldızı sayılan ülke, son dönemde dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi haline geldi.
Dünyada tutuklu gazetecilerin yüzde 80'i şu anda Türkiye'de…
Basın özgürlüğü indeksinde Türkiye, 180 ülke arasında 151. sıraya gerilemiş durumda… Sudan, Rusya, Pakistan Meksika, daha ön sıralarda…
Zaten kısıtlı olan basın özgürlüğü, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hepten askıya alındı. İlan edilen Olağanüstü Hal döneminde 169 medya kuruluşu kapatıldı, 2000 civarında gazeteci işsiz kaldı. 150 kadar gazeteci halen cezaevinde..
Hükümet, hapiste tek bir gazeteci bile olmadığını, hapistekilerin terör suçlarından yargılandığını öne sürüyor. Çünkü hükümete yönelik her eleştiri, terör veya hakaret suçu kabul ediliyor. Sadece Erdoğan'ın açtığı hakaret davalarından 2500 kişi yargılanıyor.
Özgür basın tam bir kuşatma altında… Gazeteciler, hapishane ile mahkeme arasında mekik dokuyor. Tehdit ediliyor, saldırıya uğruyor, linç ediliyor.
Erdoğan basını böyle susturdu
Erdoğan, basını susturmak için 3 yöntem kullandı:
1) Merkez medyayı, ağır vergi cezaları, hakaret davaları, Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun yayın cezaları, ilan kısıtlamalarıyla susturdu.
Her önemli olaydan sonra gelen haber yasakları, akreditasyon sınırlamaları, gazetecilik yapmayı neredeyse imkânsız hale getirdi. Terörle mücadele adı altında, araştırmacı gazetecilik kriminalize edildi.
2) Muhalif yayın organlarına ise "teröre yardım etmek", "devlet sırlarını ifşa etmek", "Türk devletine hakaret" gibi suçlamalarla ağır cezalar uyguladı. Bu gazeteler, televizyonlar, radyolar ya kapatıldı, ya yöneticileri tutuklandı. Bazıları fiziki baskına ve saldırıya uğradı. Bazılarına Hükümet tarafından el kondu, kayyum atandı. Hakkında soruşturma açılan gazetelere resmi ilan verilmeyeceği karara bağlandı. Böylece siyasi baskı, ekonomik baskıyla katmerlendi. Bu baskılar, eleştiriyi göze alabilecek gazeteciler ve yayın organları için bir gözdağı oldu. Ve sansürü de aşan bir otosansür mekanizması devreye girdi.
3) Hükümete yakın işadamlarına büyük devlet ihaleleri karşılığında önemli medya organları satın aldırıldı. Bu gazete ve televizyonlar doğrudan iktidarın emrine girdi. Hükümetin propaganda makinesi haline getirildi. Aynı zamanda muhalifleri karalama, tehdit etme, yıldırma amacıyla da kullanıldı. Erdoğan böylece Avrupa'nın en büyük medya patronlarından biri oldu.

Sosyal medya

Türk basınından haber almak neredeyse imkânsız hale gelince, okur ve izleyicilerin çoğu, sosyal medyaya yöneldi. Bunun üzerine iktidar, bu kez sansür makinesini sanal dünyaya yöneltti.
"Twitter, mıvittır hepsinin kökünü kazıyacağız" diyen Erdoğan, dediğini yapmaya çalıştı. Kritik anlarda İnternet'i kesti. Facebook ve Twitter'ı yavaşlattı. İletişime engel olamayınca, buralarda mesaj paylaşanları hedef aldı. Eleştirel mesaj yollayan, hatta bu mesajları beğenip dağıtanlar tutuklanmaya başladı.
Bu arada yine iktidar desteğiyle ve hükümet bünyesinde oluşturulan bir trol ordusu, muhalif görüş bildirenler aleyhine bir tehdit ve sindirme kampanyası başlatarak yıldırma görevi üstlendi. Böylece sosyal medya da bir özgür iletişim alanı olmaktan uzaklaştı.
Yaratılan korku dalgası sonucu, cesurca hükümeti eleştirebilen birkaç gazete ile bir tek televizyon istasyonu kaldı.
Türkiye, bu koşullar altında, tarihinin en önemli referandumuna gidiyor; Meclis'in ve yargının iplerini tamamen Erdoğan'ın eline verecek ve onu ülkenin tek kudreti haline getirecek bir rejim değişikliğine hazırlanıyor.
…ama biz varız. …Ve #ÖZGÜRÜZ
Dün bizler de "tutuklandık".
Hapsedildik.
Susturulmaya çalışıldık.
Hapiste bile susmadık. Bir yolunu bulup doğru bildiğimizi yazdık, söyledik, haykırdık. Şimdi, Türkiye'deki meslektaşlarımız hapisteyken, baskı altındayken, işsizken, susturulmuşken, üzerimize düşen sorumluluğun bilincindeyiz.
Türkiye, tarihi bir rejim değişikliğinin arifesindeyken, Türk ordusu Suriye'de savaşırken, Türkiye'nin dört bir yanında bombalar patlarken, ekonomi dibe vururken, 15 yıllık bir iktidar en baskıcı final dönemine girerken, sağlıklı haber alamayan okurlara, izleyicilere, gereksinim duydukları haberleri ulaştırmanın zorunluluğunun farkındayız.
Demokrasi, basın özgürlüğü, laiklik, insan hakları, barış, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği tehdit altındayken, iktidar, muhalefetsiz bir rejimin, yayılmacı bir siyasetin, Batı'dan kopmanın, idam cezasını yeniden getirmenin, halkın bütün kazanımlarını sıfırlamanın hazırlığını yaparken bu ilkelere sahip çıkanlara düşen rolün idrakindeyiz.
Mademki Türkiye'de basın baskı altında…
Mademki medya, bir ölüm sessizliğine sürükleniyor…
Mademki iktidar, kendi medyasını bir propaganda makinesi olarak kullanıyor…
Mademki Erdoğan, herkesi susturarak kolay bir referandum zaferi ve otoriter bir ülke hayal ediyor…
O halde bize düşen, yere düşen gazetecilik bayrağını yerden kaldırmak, yeniden havalandırmak ve "Biz varız. Özgürüz" demektir.
#ÖZGÜRÜZ işte bunun için doğuyor.

Biz kimiz?

Gazeteciyiz. Tek işimiz, mesleğimiz, meşgalemiz, inancımız, tutkumuz, idealimiz gazetecilik…
Bu mesleğe bir ömür verenleriz.
Bu mesleğe yeni bir heyecanla başlayanlarız.
Bu mesleğin önemini bilenleriz.
Bu mesleği yaşatmak isteyenleriz.
Mesleğimizi elimizden almak istiyorlar; özgürlüklerimiz ve meslektaşlarımızla birlikte…
Buna izin vermeyeceğiz.
Kalemlerimizi kırmak, gazetelerimizi kapatmak, radyolarımızı, televizyonlarımızı susturmak, bizi ebedi bir sessizliğe boğmak istiyorlar.
Buna seyirci kalmayacağız.
Okurlar, gerçekleri öğrenmesin, izleyiciler iktidar propagandası dışında bir şey izlemesin istiyorlar.
Buna dur diyeceğiz.
Gazeteciler, ağır bir savaşın mağdurları gibi… İşsiz, sessiz, örgütsüz…
Yeniden bir araya geleceğiz.
Daha özgür bir ortamda, geçmişin hatalarından ders alarak, objektif, cesur, araştırmaya dayalı haberciliğe geri döneceğiz.
Hayati kararların arifesinde olan halka, ihtiyaç duyduğu haberleri ulaştırabilmek için var gücümüzle çaba sarfedeceğiz.
#ÖZGÜRÜZ, işte bu amaçla yayına başlıyor.

Ne yapacağız?

"#ÖZGÜRÜZ, iki dilde, Türkçe ve Almanca yayın yapacak

Halktan gizlenen, sansürlenen, yasaklanan, bilinmesi gereken, dokunulmayan haberleri, çarpıtmadan, abartmadan, objektifliğimizi bozmadan, titizlikle, kararlılıkla, cesaretle vereceğiz.
Haberi yorumdan ayıracağız.
Ama haberleri yorumlayacağız, yorumlatacağız.
Haberin ardında yatan anlamı sorgulayacağız.
Yazıyla, sözle, sesle, görüntüyle okurumuza, izleyicimize ulaşacağız.
Çoğu kendi ülkesinde ses verme şansını, hakkını yitirmiş uzmanlarımız, yorumcularımız, dünyayı ve Türkiye'yi bizler için yorumlayacak.
Türkiye'nin yitirmeye yüztuttuğu bir temel gazetecilik kurumunu, araştırmacı gazeteciliği yaşatmak için seferber olacağız. Derinlemesine, kapsamlı dosyalarla okurumuza haberi geniş bir perspektiften okuma fırsatı vereceğiz.
Üniversitelerinden kovulmuş, kendine dünya üniversitelerinde kürsü bulmuş akademisyenler, ekibimizin ayrılmaz bir parçası olacak ve bizlere "büyük resmi" gösterecek.
Almanya'da yaşayan Türkiyelilerin de sesi olacağız, onların sorunlarına da ışık tutup çözümler için tartışma zemini yaratacağız.
Alman medyasının en iyileriyle anlaşma yaptık. Onların Türkiye ile ilgili yazdıkları haber ve yorumları okurlarımız için tercüme edip yayınlayacağız. Böylece Türkiyeli okurların Almanya'dan farklı yorumları okuyabilmesine olanak yaratacağız. Aynı şekilde Türkiye basınında çıkan haber ve yorumları da Almanca olarak yayınlayacağız. #ÖZGÜRÜZ, hem içiçe hem birbirine mesafeli yaşayan, birbiriyle derdi olan iki toplumun birbirini anlayabileceği, birbirinin haberini, yorumunu, dilini bulup konuşabildiği bir zemine dönüşecek.
Bunu zaman içinde başka dillerde de yapacağız.
Karşılığında, #ÖZGÜRÜZ'ün özel haberlerini de Alman medyasındaki partnerlerimize ileteceğiz.
Haberlerimizi, yorumlarımızı, videolarımızı sosyal medyanın engellenemeyen okyanusunda dolaşıma sokacağız.
Sanal dünyanın çoğaltma potansiyeli, haberlerin gizlenmesini, sansürlenmesini, yasaklanmasını imkânsız hale getirecek.

Yola çıkarken

CORRECTIV, medyada araştırmacı gazeteciliğin sembolü olmuş isimlerden biri… Hazırladıkları dosyalarla, Alman basınında haklı bir üne sahipler.
Şimdi Türkiye'den gelen bir avuç gazeteci, CORRECTIV ile birlikte, Almanya'da Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelmiş meslektaşlarıyla güçlerini birleştirerek ellerinden alınan kalemlerini, basın özgürlüğünü, halkın bilme hakkını, demokrasiyi savunmak üzere yola çıkıyor.
Yepyeni bir deneyim bu…
Çağımızda özgür düşüncenin asla susturulamayacağını kanıtlamaya çalışan bir inisiyatif…
Baskı rejimleri altında görev yapmaya çalışan diğer dünya medyasına örnek olmaya aday bir girişim…
Sansürsüz haberciliğin, cesur gazeteciliğin savunma hattı…
Farklı görüşten gazetecilerin, baskı altında gerçeği, mesleklerini, özgürlüklerini, ülkelerini savunma refleksi…
Bir uluslararası dayanışma örneği…

Destek olun

Öyle bir çağdayız ki, yeryüzünün bir köşesinde gizlenen gerçek, diğer köşelerindeki özgürlüğü gölgeleyebiliyor.
Öyle bir çağdayız ki, yeryüzünün bir köşesinde gizlenen bir gerçeği, diğer köşelerde aydınlatmak mümkün olabiliyor.
Bunu biliyoruz.
Seçmen doğru haber alamazsa sağlıklı karar veremez.
Gerçeğin aydınlatılması, haber verme/alma hakkının savunulması için desteğinizi istiyoruz.
Yardıma hazır olanları, #ÖZGÜRÜZ'ün kurduğu 'Destekçiler Kulübü'ne katılmaya, hakikat için mücadele veren özgürlük savaşçılarına katkı sunmaya davet ediyoruz.
Tamamen şeffaf, daima cesur ve tümüyle bağımsız olmaya söz veriyoruz.
Çıktığımız yolda yalnız olmadığımızı biliyor, desteğinizle büyümeyi, çoğaldıkça güçlenmeyi ve Türkiye'de yitirdiğimiz basın özgürlüğünü yeniden inşa etmeyi hedefliyoruz.
Katkı sunun.
Yanımızda olun.
Haberin bağımsızlığını, yazının özgürlüğünü, sözün gücünü birlikte savunalım."

Sakarya Fırat'ın senaristinden yeni dizi geliyor

Posted: 24 Jan 2017 03:48 AM PST


2009 - 2013 seneleri arasında ekrana damga vuran Sakarya Fırat dizisinin yazarı Süleyman Çobanoğlu askeri temalı yeni bir diziye başlıyor. FOX TV ekranlarında izleyiciyle buluşmaya hazırlanan dizinin ismi "Savaşçı" olacak.

MART AYINDA EKRANA GELECEK

FOX TV ekranlarında yakında seyirci ile buluşmak için hazırlıklara başlayan dizinin yapımcılığını Limon Film yapıyor. Mart 2016 döneminde yayına girmesi beklen Savaşçı'nın oyuncu kadrosu, yönetmeni henüz belli olmadı.

Youtuber Lena Nersesian bir milyon aboneye ulaşırsa +18 video yayınlayacak

Posted: 24 Jan 2017 03:45 AM PST


Youtube yayıncısı Lena Nersesian, kanalının bir milyon aboneye ulaşması halinde takipçilerine özel +18 video yayınlayacağının sözünü verdi.

Kimi Youtube yayıncıları izlenebilmek adına, sahte çocuk kaçırma olayından tutun da Beyaz Saray'ın tuvaletinde uyuyakalma numarası yapmaya kadar birçok çılgınlığa imza attı.

Son olarak popüler yayıncılardan olan Lena Nersesian'ın yaptığı açıklama izleyicilerin nutkunun tutulmasına sebep oldu. Genç kadın beş gün önce kanalına yüklediği son videoda, Youtube kanalında eğer bir milyon aboneye ulaşırsa ünlü Youtube yayıncısı 'Adam22' ile +18 bir video çekeceğini iddia etti.

YOUTUBE KANALINA ABONELİĞİ ŞART KOŞTU

Lena yüklediği son videoda "Belki duydunuz ya da duymadınız, eğer bir milyon aboneye ulaşırsam +18 video çekmeyi planlıyorum. İnternete çeşitli provokatif fotoğraflar koymam sonrasında geçen sene +18 video çekmem için bana çeşitli teklifler geldi. Şu ana kadar bu tarz tekliflerle ilgilenmedim ya da böyle bir şey yapmaya yeltenmedim. +18 video çekmek istemiyorum ve ilgilenmiyorum. Fakat kendimi tamamen rahat hissedebileceğim biriyle çekebileceğim +18 video fikri kulağa hoş geliyor. Eğer beni cinsel ilişki yaşarken görmek istiyorsanız o halde Youtube kanalıma abone olmalısınız" ifadelerine yer verdi.

OLAY VİDEO SONRASI ABONE SAYISI ARTTI

Lena Nersesian'ın son videosundaki bu ifadeler yorumcular arasında çeşitli tartışmalara sebep oldu. Kimi yorumcular bu ifadelerin tamamen gösteri ve şöhret amaçlı dillendirildiğini, genç kadının daha fazla abone kazanmak için yapılmış olduğunu belirtti. Tartışma yaratan video sonrasında Lena'nın altmış binden fazla yeni abonesi olduğu dikkatlerden kaçmadı. Genç kadının skandal açıklamalarının yer aldığı son videosu, beş gün içinde dokuz yüz binden fazla izlenme oranına ulaştı.


CHP lideri, Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan'ı andı

Posted: 24 Jan 2017 03:35 AM PST


Kılıçdaroğlu, evinin önünde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren gazeteci, yazar Uğur Mumcu'yu ölüm yıl dönümünde andı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Uğur Mumcu ve Gaffar Okan'ın ölüm yıldönümleri nedeniyle Twitter üzerinden mesaj yayımladı.

Kılıçdaroğlu Uğur Mumcu için "Cesur bir gazeteci, büyük bir aydın, çok değerli bir insandı. Haince katledilişinin 24. yılında Uğur Mumcu'yu saygı ve özlemle anıyorum" dedi.
CHP lideri Gaffar Okan için ise "Mesleğini büyük özveriyle yaparak halkın sevgisini kazanan ve 16 yıl önce alçak bir saldırıda şehit düşen Gaffar Okkan'ı saygıyla anıyorum" ifadelerini kullandı.





Tataristan’ın en güzel kızı seçildi

Posted: 24 Jan 2017 03:30 AM PST


Tataristan Cumhuryeti'nin başkenti Kazan'da 22 Ocak'ta düzenlenen Miss Tataristan 2017 Güzellik Yarışması'nın finalinde 30 aday yarıştı. 22 yaşındaki Zulfiya Şarafeyeva, Miss Rusya Yarışması'nda Tataristan'ı temsil edecek.



Beşiktaş taraftarının alkış alan sloganı

Posted: 24 Jan 2017 03:17 AM PST


Beşiktaş'ın futbolu takdir toplarken Beşiktaş seyircisi de deplasman tribünlerindeyken gösterdiği performansa takdir topladı...

Beşiktaş deplasmanda Alanyaspor'u 4-1 yendi ve Başakşehir'in dün Fenerbahçe'ye yenilmesiyle liderlik koltuğuna oturdu.

Beşiktaş'ın futbolu takdir toplarken Beşiktaş seyircisi de deplasman tribünlerindeyken gösterdiği performansa takdir topladı.

Ancak oyunun bir bölümünde Beşiktaşlıların yaptığı tezahürat sosyal medyanın gündemine oturdu. "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganları atan seyircilere Alanyaspor seyircileri de alkışlarla destek verdi.


Ülkücü kardeşlerim ve dava arkadaşlarım bu videoyu seyredip hayır ve evete öyle karar versinler

Posted: 24 Jan 2017 01:22 AM PST


MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Twitter'ın hesabından paylaştığı videoda MHP'lilere seslendi: "Ülkücü kardeşlerim ve dava arkadaşlarım bu videoyu seyredip hayır ve evete öyle karar versinler. Sözün bittiği yer..."



Aylin Nazlıaka kelepçe eylemini neden yaptığını açıkladı

Posted: 24 Jan 2017 01:16 AM PST


Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, AKP'lilerin saldırısına uğradığı kelepçe eylemini nedne yaptığını Hürriyet'ten Ayşe Arman'a anlattı.

Kendinizi neden kürsüye kelepçelediniz?

Birçok MHP seçmeni beni aradı, "Biz Cumhuriyetimize sahip çıkıyoruz. Bu rejim değişikliği ülkemizin üniter yapısını bozacak. MHP milletvekillerine 'Hayır' oyu verin" diyoruz ama dinletemiyoruz. Lütfen bizim sesimiz olun!" dediler.

E, bunu normal yolla yapamadınız mı?

Hayır. Önerge verip, konuşma talep ettim ama bağımsız vekil olduğum için konuşturulmadım! Ben de kürsüye kendimi kelepçeleyip, MHP Genel Başkanı'na ve milletvekillerine nezaketli ve içten bir tonlamayla, "Evet' derseniz, tarihe kara leke olarak geçersiniz. 'Hayır' derseniz tarih yazarsınız!" dedim. Devlet Bey'e de, "Adınız Devlet, çok güven veriyor. Lütfen Cumhuriyetimize, devletimize sahip çıkın!" diye seslendim...

Randevu alıp, kendisine söyleseydiniz ya...

Bir etkisi olmazdı! 1. turda 1. madde 347 kabul oyu almıştı. Bu konuşmadan sonraki oylamada 339 kişi "Evet" dedi. 8 kişinin oyunu değiştirmesi, benim için çok kıymetli. Ertesi gün, eski ülkü ocakları genel başkanları "Hayır diyeceğiz!" diye bir açıklama yaptı...

Bu kelepçelemeyi oylamayı geciktirmek ve ilgi çekmek için yaptığınızı düşünenler de var...
Bakın, Meclis'te, Türkiye'nin geleceğini, rejimini değiştirecek çok kritik bir süreç yaşanıyor. Ama bu, sanki sıradan bir şeymiş gibi sunulmaya çalışılıyor. Cumhurbaşkanı'nın haftalık olağan muhtarlar toplantısını bütün televizyon kanalları canlı yayınlıyor, ama Meclis'i gösteren yok. Halka bilgi verilmiyor. Ben de kamuoyu oluşturmak istedim. Amacıma da ulaştım. Çünkü sadece burada değil, yurtdışında da çok yankı uyandırdı...

Oylamayı geciktirme amacınız da vardı...

Tabii ki. Çünkü sanki basit bir yasa değişikliği yapılıyormuş gibi maddeler vızır vızır geçiyordu. MHP hariç, tüm muhalif milletvekilleri, tek adamcılığa hayır demek için elinden geleni yapıyordu. Ben de "Bir şeyler yapmalıyım" dedim ve demokratik protesto hakkımı kullandım. Ayrıca bu, çok meşru bir hak. CHP'nin yaptığı gibi kürsü işgali ya da 'filibuster' diye tanımlanan kürsüde konuşma süresini uzatma yöntemi, bazı ülkelerde yıllardır uygulanıyor...

Sizi sevenler kadar, sevmeyenler de var. Tüm bunları rol çalmak için, CHP'ye geri dönebilmek için yaptığınızı söyleyenler de var. Ne diyeceksiniz?

Ben idealist bir insanım. Siyaseti, güç kazanmak için değil, haksızlığa uğrayanlara güç vermek için yapıyorum. Birilerini sevindirirken birilerini rahatsız etmem normal. Bence hiçbir sakıncası yok.

CHP'ye dönme meselesi...

E bunu istediğimi zaten yedi düvel biliyor! Bir yalan haberle başlayıp partiye dönük bir linç kampanyasına dönen ve iyi yönetilemediği için kontrolden çıkan süreç nedeniyle yuvamdan atıldım! Yine de hep CHP'liyim ve CHP'lilerleyim. Herkes "Ne zaman partiye dönüyorsunuz?" diye soruyor. Bir gün mutlaka hak yerini bulacak. Yuvama resmi olarak da döneceğim. Ancak bu konuyla protestomun bir ilgisi yok. Ben yeni vekil olmadım ki, kendimi kanıtlamak zorunda olayım.

Çeşitli gazetelerde yorumcular, sizin yaptığınız eylemin hiçbir işe yaramadığını, hiçbir şeyi değiştirmediğini yazdı, çizdi, aynı kanaatte misiniz?

Yok canım, yazılanları ciddiye bile almadım! "Kelepçe" kullandığım için edep dışı yorumlar yapıldı. Bunu mu ciddiye alacağım? Kelepçe denilince benim aklıma tutuklu gazeteciler, akademisyenler geliyor. Bu rejim değişikliğiyle, Meclis'e kelepçe vurulması geliyor, Cumhuriyet'e olan bağlılığım geliyor. Bazılarıysa bilinçaltı saplantılarını kelepçe mevzusu üzerinden dışa vurdular. Gidip tedavi olsunlar...

İşe yaradıysa nasıl yaradı?

Bu protesto, "Bir kişi ne yapabilir ki?" sorusuna yanıt oldu. Tek kişinin bile bir şeyleri değiştirebileceğine dair bir umut oldu. Çünkü korku bulaşıcıysa, cesaret de bulaşıcıdır...

ŞAFAK YERE DÜŞTÜ, PROTEZ KOLU ÇIKTI

Yaşanan arbedeyi nasıl anlatırsınız?

Yaşananlar kelimelere sığmaz! Şafakcığım ilk andan beri yanımdaydı. "Direnişine saygı duyuyorum, ikna için değil, destek için yanındayım!" diyerek dayanışmanın en asil halini gösterdi. Uzun süre ayakta durmasın diye hem ona hem de yanıma destek için gelenlere, "Bir şeye ihtiyacım olursa ben haber veririm!" dedim. Bir ara AKP'li kadınlar aniden etrafımı çevreleyince bir tuhaflık olduğunu anladım. "N'apıyorsunuz?" diye bağırdım. HDP'nin kadın vekilleriyle göz göze geldim, hemen yardıma koştular. O sırada, birileri kollarımı arkadan tuttu, beni çekiştirmeye başladılar. AKP'li İlknur İnceöz bileğimi çekiştirip, getirdiği maymuncukla kelepçeyi açmaya çalıştı. Sonra tornavidayla denedi. İtiş kakış... Müthiş bir arbede... Meğerse ben bağırdığımda, Şafak da kürsüye doğru gelmiş. Ben iç halkada kaldığım için onu göremedim. Yere düşmüş, protez kolu çıkmış. Çok ama çok üzgünüm. Burcu Özkan'ın saçını tutam halinde koparmışlar. Pervin Buldan'ın göğsünü tekmelemişler. Melike'nin kolunu incitmişler. Sabaha kadar hastanelerdeydik.

Uğur Mumcu cinayeti aydınlanmadı

Posted: 24 Jan 2017 01:10 AM PST

Aradan 24 yıl geçmesine rağmen cinayeti aydınlanmayan Uğur Mumcu için Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Kadıköy Belediyesi etkinlik düzenliyor.


Uğur Mumcu 24 yıl önce bir pazar sabahı evinin önünde bulunan arabasına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını yitirdi. Üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen Uğur Mumcu cinayeti hâlâ aydınlığa kavuşturulmadı.

Araştırmacı gazeteciliğin en önemli isimlerinden Uğur Mumcu ölüm yıl dönümünde anılıyor. Uğur Mumcu bundan 24 yıl önce evinin önünde park halinde bulunan aracına binerken, aracın altına yerleştirilen C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti.

Suikastın hemen sonrasında yapılan incelemeler ve açıklamalar büyük tartışma yaratmıştı. Patlamanın ardından olay yerine gelen emniyet uzmanları, patlamayla ortaya saçılan parçaları cımbızla toplamak yerine süpürmüştü. Yapılanlar, delillerin karartılmaya çalışıldığı şüphesini doğurmuştu. Cinayetin ardından konuşan yetkililer Mumcu'nun ailesine ve kamuoyuna cinayetin faillerinin yakalanacağı sözü vermişti. Ancak o günden bu yana cinayet üzerindeki sis perdesi kaldırılabilmiş değil.

BASIN EĞİLMEYECEK

Türkiye Gazeteciler Sendikası, Kadıköy Belediyesi ile birlikte "Basın öne Eğilmesin" etkinliği düzenliyor.

Uğur Mumcu'nun katledilişinin 24. yılında yapılacak olan etkinlik bugün Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezinde saat 20.00'de başlayacak.

Hasan Fehmi'den, Abdi İpekçi'ye, Metin Göktepe'den Hrant Dink'e katledilen gazetecilerin Uğur Mumcu şahsında anılacağı gecede geçmişten bugüne Türkiye'de basın özgürlüğü konuşulacak. Basına yönelik sansürler, gazetecilere yönelik baskıların konuşulacağı etkinliğe Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Şükran Soner ve kısa bir süre önce tahliye olan Dilci Necmiye Alpay konuşmacı olarak katılacak. Cezaevinde bulunan Gazeteciler Kadri Gürsel, Musa Kart ve Turhan Günay'ın mesajlarının okunacağı etkinliğe Erdal Erzincan da türküleriyle katılacak.

Uğur Mumcu, "Türkiye'ye özellikle son 10 yıldır tarikat, ticaret, siyaset üçgeni egemendir"

Posted: 24 Jan 2017 01:08 AM PST


Uğur Mumcu, "Türkiye'ye özellikle son 10 yıldır tarikat, ticaret, siyaset üçgeni egemendir" uyarısında bulunuyor.

24 yıl önce katledilen gazeteci yazar Uğur Mumcu, katıldığı bir televizyon programında "devlette dinci kadrolaşma" uyarısı yapıyor. 

Mumcu, "Türkiye'ye özellikle son 10 yıldır tarikat, ticaret, siyaset üçgeni egemendir" uyarısında bulunuyor.



Darbeciler, Erdoğan'ı Sabiha Gökçen'de beklemiş

Posted: 23 Jan 2017 10:50 PM PST


15 Temmuz gecesi Sabiha Gökçen'i ele geçirmeye kalkan askerlere açılan dava, Silivri'de başladı. Cuntacıların Cumhurbaşkanı'nın Marmaris'ten kalkan uçağının buraya inmesi ihtimaline karşı, havalimanını bastığı belirtildi

15 Temmuz darbe girişimine ilişkin İstanbul'da askerlere açılan dava, Silivri Cezaevi'nde dün başladı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava nedeniyle yoğun güvenlik önlemi alındı. Kalkışma gecesi Maltepe Nurettin Baransel Kışlası'ndan Sabiha Gökçen Havalimanı'nı ele geçirmek için çıkan 28'i rütbeli 62 askerin yargılandığı davada, 28 sanık ve tutuksuz 34 erden 15'i duruşmada hazır bulundu.

ADALET BAKANLIĞI'NDAN '15 TEMMUZ: YÜZYILIN İHANETİ- YÜZYILIN ZAFERİ' KİTABI

TUTUKSUZ ERLER, EL BAB'DA

Mahkeme başkanı Ali Öztürk, tutuksuz erlerin duruşmaya çağrılması amacıyla, görev yaptıkları Nurettin Baransel Kışlası'ndaki 2'nci Zırhlı Tugay'a yazı yazıldığını söyledi. Bu birliğin Gaziantep'e taşınması nedeniyle buraya ikinci kez yazı yazıldığını belirten Öztürk, Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında El Bab'da görev yaptığı ve sınır ötesinden sanıklara tebligat yapılamadığı yönünde bilgi verildiğini aktardı.

Darbecilerin, Marmaris'teki otelinde suikastçılarca bulunamayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'da Atatürk Havalimanı'na değil de Sabiha Gökçen'e inebileceği ihtimalini değerlendirdikleri ve bu nedenle de havalimanını ele geçirmek istediği vurgulandı.

İRANLI SANATÇIDAN MUHTEŞEM 15 TEMMUZ ÇİZİMLERİ

'DİRENENE ATEŞ EDİN'

İddianamede, Ankara'dan darbe için İstanbul'a gelen Albay Muzaffer Düzenli'nin askerlere "Mukavemet edilirse ateş edin" diye talimat verdiği, Sabiha Gökçen'e giden ekipteki tank komutanı Astsubay Ferhat Daş'ın ise "Halka ateş edeceğime kendime sıkarım" diye intihar ettiği aktarıldı. Tank Tabur Komutanı İstihbarat Kurmay Yarbay Şakir Çınar'ın da Sabiha Gökçen'e gönderdiği askerlere "Sıkıyönetim ilan edildi. Genelkurmay Başkanı'nın emridir. Emre uymayanlar Divan-ı Harp'te yargılanacak" dediği dile getirildi.

Mahkeme başkanı Ali Öztürk, terör saldırısı gerekçesiyle Sabiha Gökçen'e götürüldüklerini anlatan sanıklara "Hiç Batı illerinde şehir içindeki terör saldırısına askerin müdahale ettiğini gördünüz mü" diye sorunca sanıklar "Görmedik" dedi. Sanık askerler hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve örgüt üyeliğinden de 15 yıla kadar hapis talep edildi.

'FETÖ İTLERİ DARBE YAPTI'

Uzman Çavuş YükselÖzdemir: Tabur komutanı16.00'da "Kışlaya terör saldırısıolacak, kışlayı terk etmekyasak" dedi. Sinan astsubay,Sabiha Gökçen'e terör saldırısıolacağını söyledi. 03.00-04.00gibi polis geldi. Direnmedik, teslimolduk. İlk olarak bir arkadaşımmesaj geçmişti: 'FETÖ'nünitleri darbe yapıyor' diye.

Sözleşmeli Uzman ErbaşYavuz Türk: Havalimanına 1kilometre kala trafik tıkandı.Halk birikmişti. Yolda darbegirişimi olduğunu öğreninceErsin yüzbaşıyı aradık, geridöneceğimizi söyledik. O da'Dönemezsiniz, kışlalar girişekapatıldı' dedi. Fatih uzmanınakrabalarının evine sığındık.Olaylardan emirleri veren yarbayŞakir Çınar sorumlu.

Sanık Astsubay Yusuf Yaylaz:Yarbay Fatih Karatay saçmasapan emirler veriyordu. Polisezorluk çıkarmadan teslim olacağımızısöyledik.

Dublör oyuncu klip çekiminde kaza sonucu silahla vurularak öldürüldü

Posted: 23 Jan 2017 10:48 PM PST


Avustralyalı dublör oyuncu Johann Ofner, bir hip hop klibinin çekimleri esnasında meydana gelen kazada silahla vurularak yaşamını yitirdi.

 28 yaşındaki Avustralyalı oyuncu Johann Ofner, bir hip hop şarkısının klip çekimleri sırasında ateşli silah kullanılan bir sahnede, kazayla göğsünden vuruldu. 

 Olayı soruşturan Detektif Tom Armitt, müzik klibinin çekimleri esnasında mizansen gereği çeşitli silahların kullanıldığını belirtti.

 Tom Armit, göğsünden vurularak olay yerinde yaşamını yitiren Johann Ofner'le alakalı soruşturma yürütüldüğünü, olayın nasıl meydana geldiğinin henüz tespit edilemediğini açıkladı.
 
  Aksiyon sahneleri çeken deneyimli dublör Johann Ofner, olay esnasında Sidney'de 'Bliss n Eso' isimli hip hop grubunun müzik videosunda rol almıştı.
 
 Grubun üyeleri resmi facebook hesabından, olaydan büyük üzüntü duyduklarını belirten bir başsağlığı iletisi yayınladı.

Trump ABD'yi Trans Pasifik İşbirliği Anlaşması'ndan Çekiyor

Posted: 23 Jan 2017 10:45 PM PST


ABD'nin yeni başkanı, seçim kampanyasındaki verdiği sözlerden birini tuttu, ülkesinin anlaşmadan çekilmesini öngören kararnameyi imzaladı.

ABD'nin yeni Başkanı Donald Trump başkanlık kararnamesiyle Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşması'nı (TPP) iptal etti.

Anlaşma, 2015 yılında ABD, Japonya, Malezya, Yeni Zelanda, Kanada ve Meksika'nın da aralarında bulunduğu 12 ülke tarafından kabul edilmiş ancak bu ülkelerin parlamentolarında henüz onaylanmamıştı.


Anlaşma, eski başkan Barack Obama'nın Asya'ya karşı attığı bir adım olarak görülüyordu. Ticaret anlaşmasında yer alan ülkeler dünya ekonomisinin yüzde 40'ını oluşturuyor.

Ancak Trump'ın bu adımının sembolik olduğu belirtiliyor, çünkü anlaşma henüz Senato tarafından onaylanmış değil.

'Amerikalı işçiler için harika bir şey'

Uzmanlar, seçmenin ticaret anlaşmaları nedeniyle potansiyel iş kayıplarından kaygı duyduğunu, bu durum göz önüne alındığında anlaşmanın onaylanmasının muhtemel olmadığını söylüyorlar.

Trump anlaşmanın iptal edilmesini "Amerikalı işçiler için harika bir şey" olarak nitelendirdi.

Trump seçim kampanyası sırasında, "ülkemiz için potansiyel felaket" şeklinde nitelendirdiği anlaşmayı iptal edeceğini söylemişti ve anlaşmanın ülkedeki üretim sektörüne zarar verdiğini savunmuştu.


Anlaşmanın amacı, bu ülkeler arasında ekonomik bağları artırarak büyüme sağlamaktı. Anlaşmanın ön gördüğü adımlar arasında vergilerin azaltılması da vardı.

Emek, çevre ve telif hakları konularında da belli standartlar getirilmesi, anlaşmanın maddeleri arasındaydı.

Trump anlaşmayı iptal etmeden önce ABD'de yatırıma başlayan şirketlere vergi indirimi sözü verdi.

Donald Trump, Beyaz Saray'da düzenlediği kahvaltıda iş dünyasının önemli isimlerini ağırladı ve özel sektör üzerindeki düzenleme maliyetlerini yüzde 75 oranında azaltacağını söyledi.

Beşiktaş patlamasındaki şüpheli kadının sırrı çözülemedi

Posted: 23 Jan 2017 10:44 PM PST


Polis ekipleri tarafından, Beşiktaş Vodafone Arena Stadı'nın yanında aracı patlatan teröristlerin yanında bulunan fakat saldırıdan biraz önce araçtan inen kadın teröristin aramaları başlatıldı.

10 Aralık 2016 tarihinde Beşiktaş Vodafone Arena Stadı'nın hemen yanında gerçekleştirilen ve 39 şehit, 200'e yakında vatandaşın yaralandığı hain terör saldırısı hakkında kritik bir ayrıntı bulundu. Saldırıyı gerçekleştiren canlı bombalar ile bütün gün keşif yaptığı ve teröristleri yönlendirdiği belirlenen bir kadının güvenlik kamerası görüntüsünü tespit eden polis, her yerde didik didik bu kadını arıyor.

Bilgi Verdi ve Yolu Tarif Etti

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından tespit edilen PKK terör örgütü üyesi terörist Kadri Kılınç'ın kullandığı bomba yüklü oromobil Şişli, Beşiktaş ve Beyoğlu civarında sürekli olarak hareket halinde bulundu. Bu güzergahlarda saat 14.50 civarından akşam saat 20.00 civarına kadar keşif gezisi gerçekleştirdiler.

PKK terör örgütünün kırsal kesiminde terör faaliyetlerini yürüten Burak Yavuz ve Kadri Kılınç'a, henüz kimlik tespiti yapılamayan kadın şüpheli tarafından güzergahlar, stadyumun konumu ve polislerin beklediği noktalar tek tek tarif edildi.

Kadın Terörist İzini Kaybettirdi

Patlamanın yaşandığı gün saat 20.00 civarında teröristlerin Taşkışla Caddesi üzerindeki bir hamburger restoranının önünde araç ile durdukları belirlendi. Hala aranmakta olan ve kimliği henüz belirlenemeyen kadın teröristin o anda aracı terk ettiği, saldırının yapılacağı noktanın tersine doğru hareket ettiği ve bir süre civarda dolaştıktan sonra Maçka Parkına girdikten sonra ise izini kaybettirdiği belirtildi.

Hiç yorum yok: