Sözcü Haber |
- Yer Yaşar gök Kemal
- Bir Öğrenci Defterine Yazın Adımı!
- “Bizans dostu kahpe İsmet İnönü” Başlıklı Tweet ve İhanet İçindeki İşbirlikçi Devşirmeler
- Suriyeli Sığınmacı Kadınların Öyküleri
- Zor çocuk ve ebeveyni ile çalışmak: Çocuk mu zor, ebeveyni mi?
Posted: 01 Mar 2015 04:12 AM PST Ömrünü adadığı barışın tarihi dönemecinde dünyaca ünlü yazar Yaşar Kemal'i kaybettik. Hayatı boyuncu barış, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi için mücadele eden edebiyatın büyük ustası, toplumun vicdanı oldu. Edebiyatımızın büyük ustası, dünyaca ünlü yazar Yaşar Kemal, dün saat 16.46'da İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşama veda etti. 14 Ocak'ta solunum yetmezliği nedeniyle İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Yaşar Kemal yoğun bakımda tedavi altına alınmıştı. Yapay solunum desteği uygulanan Yaşar Kemal'in, çoğul organ yetersizliği de ortaya çıkmıştı. Yaşar Kemal tedavi altına alındıktan 1.5 ay sonra dün 92 yaşında hayatını kaybetti. Yaşar Kemal'in cenazesi, yarın Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Usta yazar için aynı gün saat 15.30'da da Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda Yaşar Kemal'in ailesi ve yakınlarının ev sahipliğinde gazetemiz yazarı Zeynep Oral'ın sunacağı bir veda toplantısı gerçekleştirilecek. Yaşar Kemal'in hayatını kaybetmesinin ardından, siyasiler hastaneye gelerek Kemal'in ailesine ve yakınlarına taziye ziyaretinde bulundu. Hastaneye gelen ilk isimlerden Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ile CHP Milletvekili Şafak Pavey, Zülfü Livaneli, Yaşar Kemal'in eşine ve yakınlarına başsağlığı dileğinde bulundu. Basın mensuplarına Yaşar Kemal'in ölümüyle ilgili açıklamalarda bulunan İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof.Dr. Mehmet Akif Karan, Kemal'in hastalığının son dönemde gittikçe artığını hatırlattı. Ardından söz alan Yaşar Kemal'in eşi Ayşe Semiha Baban ise konuşurken duygulu anlar yaşadı. Baban, Yaşar Kemal'in tedavi süresince yoğun bakım ünitesindeki doktoru Lütfü Telci'nin elinden tutarak "Hepimizin başı sağolsun. Başından beri medyanın büyük bir ilgi, sevgi ve saygıyla izlemesi çok memnun etti ve her şeyden önce meslektaşınız olan Yaşar Kemal'in de çok gurur duyacağı bir şeydi. Ben bugün burada sadece teşekkür etmek için varım. 40 günü aşkın bir süredir İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde olabilecek en iyi bakım, sevgi ve saygıyla yolcu ettik. Çok teşekkür ederim" diye konuştu. Yaşar Kemal'in yaşam öyküsü Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal, Van Gölüne'ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan ailesinin I. Dünya Savaşı'ndaki Rus işgali yüzünden uzun bir göç sonunda yerleştiği Osmaniye'nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde 1926'da doğdu. Doğum yılı bazı yaşamöykülerinde 1923 olarak geçer. Ortaokulu son sınıf öğrencisiyken terk ettikten sonra ırgat katipliği, ırgatbaşılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. 1940'lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino ve Arif Dino gibi sol eğilimli sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu, 17 yaşındayken siyasi nedenlerle ilk tutukluluk deneyimini yaşadı. 1943'te bir folklor derlemesi olan ilk kitabı "Ağıtlar"ı yayımladı. Askerliğini yaptıktan sonra 1946'da gittiği İstanbul'da Fransızlara ait Havagazı Şirketi'nde gaz kontrol memuru olarak çalıştı. 1948'de Kadirli'ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük, daha sonra arzuhalcilik yaptı. 1950'de komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı. Kozan cezaevinde yattı. 1951'de salıverildikten sonra İstanbul'a gitti, 1951-63 arasında Cumhuriyet gazetesinde Yaşar Kemal imzası ile fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu arada 1952'de ilk öykü kitabı "Sarısıcak"ı, 1955'te ise bugüne dek kırktan fazla dile çevrilen romanı "İnce Memed"i yayımladı. 1962'de girdiği Türkiye İşçi Partisi'nde genel yönetim kurumu üyeliği, merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967'de haftalık siyasi dergi Ant'ın kurucuları arasında yer aldı. 1973'te Türkiye Yazarlar Sendikası'nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988'de kurulan PEN Yazarlar Derneği'nin de ilk başkanı oldu. 1995'te Der Spiegel'deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorship'teki yazısı yüzünden 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edildiyse de cezası ertelendi. Şaşırtıcı düş gücü, insan ruhunun derinliklerini kavrayışı, anlatımının şiirselliğiyle yalnızca Türk romanının değil, dünya edebiyatının da önde gelen adlarından biri olan Yaşar Kemal, Türkiye'de aralarında Varlık Roman Armağanı, TÜYAP Kitap Fuarı Halk Ödülü, Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü Orhan Kemal Roman Armağanı, Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü, Türkiye yayıncılar Birliği Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nün de bulunduğu çok sayıda ödül aldı. Yurt dışında da aralarında Uluslararası Cino del Duca ödülü, Legion d'Honneur nişanı Commandeur payesi, Fransa Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Pemi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Legion d'Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü'nün de bulunduğu 20'den fazla ödül, ikisi yurt dışında, beşi Türkiye'de olmaz üzere 7 fahri doktorluk payesi aldı. En son 2013'te Norveç Edebiyat ve İfade Özgürlüğü Akademisi'nin Norveç'in ünlü milli şairi Bjornstjerne Bjornson adına verdiği Bjornson Ödülü'ne değer görüldü. |
Bir Öğrenci Defterine Yazın Adımı! Posted: 01 Mar 2015 04:01 AM PST İzmir'de yaşayan yazar ve şairler, ''Dumansız Buluşmalar'' adıyla 2002 yılından bu yana belirli aralıklarla bir araya gelerek toplanıyorlar. Toplantıların birinde aldıkları karar gereği; Konak Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde ayda bir Perşembe günleri ''Edebiyatımıza Vefa İstasyonu'' adıyla söyleşi düzenliyorlar. Ulusal Eğitim Derneği Üyesi Eğitimci-Şair Ali İşçimen, Şubat ayı konuğuydu. Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi yöneticileri, Danışma ve Yazı Kurulu Üyesi Prof. Dr. T. Ayhan Çıkın, Ali İşçimen'i yalnız bırakmadı. M. Osman Akbaşak'a şair ve yazarlarımıza gösterdiği vefa anlayışı nedeniyle teşekkür etti. Etkinliği; Sky TV'de yayımlanan ''Geçmişten Geleceğe Kent ve Yaşam'' programını hazırlayıp, sunan M. Osman Akbaşak, ''Dumansız Buluşmalar'ın'' ortaya çıkışını belirten kısa bir açış konuşmasıyla başlattı. Ali İşçimen'in Sen Yaşamaksın adlı şiir kitabından ''Bir Öğrenci Defterine Yazın Beni'' şiirini seslendirdi. Öğretmen Ferhat İşlek, kendisinin hazırladığı Ali İşçimen'in özgeçmişinden kesitler sunan bir görsel sunumu, izlettirdi. Sunumda Ali İşçimen'in, İzmir'in en köklü okullarından Namık Kemal Lisesi mezunu olduğu, ''Bir Bahar Akşamı Rastladım Size'' şarkısının söz yazarı Edebiyat Öğretmeni Fuat Edip Baksı'nın, kendisine edebiyatı sevdirdiği, 1973 yılında Bergama Lisesi'ne İngilizce öğretmeni olarak atandığı, 1974 yılında evlendiği, İpek ve Ozan adını verdikleri 2 çocukları olduğu ve 2001 yılında emekli olduğu belirtiliyor. İzleyicileri duygulandıran ve beğenisini alan sunumum ardından, Bekir Yurdakul söz aldı. Ali İşçimen'in Dumansız Buluşmalar'da tuttuğu, o günkü konuya ilişkin notlardan kesitler sundu. Konuşmacılardan Selçuk Oğuz ve aynı zamanda Ali İşçimen'in öğrencisi Şair Halim Yazıcı, rahatsızlıkları nedeniyle söyleşiye katılamadı. Şair Oğuz Tümbaş, Ali İşçimen'in kitabına adını verdiği ''Sen Yaşamaksın'' ve ''Kalbin Bizdeydi Hep Bizde Kalacak'', H. Deniz Ünal, ''Şiir Dostlarına Merhaba'', ''Bir Serin Rüzgardır Kösemiz'' şiirlerini okudu. Necla Akbaşak, güzel sesiyle 3 sanat müziği parçası seslendirdi. İzleyenlerde kendisine eşlik etti. Sesi Yaşar Özel'e benzetilen Ali İşçimen, Necla Akbaşak ile birlikte Öğretmeni Fuat Edip Baksı'nın sözlerini yazdığı ''Bir Bahar Akşamı Rastladım Size'' şarkısını seslendirdi. Ali İşçimen etkinlik sonunda, 40 yıldır hep yanı başında olan eşi, çocukları, torunları ve izleyicilerle birlikte objektiflere poz verdi. Haber : Osman Gazi OKTAY Fotoğraflar :M.Osman AKBAŞAK |
“Bizans dostu kahpe İsmet İnönü” Başlıklı Tweet ve İhanet İçindeki İşbirlikçi Devşirmeler Posted: 01 Mar 2015 03:55 AM PST Lozan'da Türk Delegasyonu Daha önce "90 yıllık reklam arası sona erdi" diyen AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu, çok tartışılacak yeni bir paylaşımda bulundu. AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu, Twitter'dan "BAŞKAN RTE" adlı Twitter kullanıcısının "Bizans dostu kahpe İsmet İnönü" başlıklı tweetini paylaştı. Tülay Babuşçu'nun iddiası: Babuşçu'nun paylaştığı Twitt'te, Dr. Mehmet Hakan Sağlam'ın yazdığı öne sürülen şu mesaj yer aldı: "Masa başında toprak nasıl kaybedilir içimizdeki hainleri anlatalım; Lozan Barış Antlaşması madde 129: Türk hükümetince Anzak (Arıburnu) bölgesindeki toprak parçaları İngiliz İmparatorluğuna bırakılacaktır... Evet, uğruna 253 bin şehit verdiğimiz Arıburnu İsmet İnönü tarafından İngiltere toprağı haline getirilmiştir. Gelibolu Arıburnu sahilinde Türk devleti asker bulunduramaz, hiçbir şey inşa edemez. İnanmayan Geziciler, ulusalcılar, CHP'liler Lozan Antlaşmasının 129. maddesini okusun da Lozan'ın başarı mı yoksa hezimet mi olduğunu öğrensin. Cumhuriyetin lider sultası Lozan'da; Suriye, Mısır, Irak, Filistin, Kudüs, Yemen, Cezayir, Libya, 12 Adalar ve Balkanları verip geldi." Konuyu tarihçi Sinan Meydan değerlendirdi: "128. MADDEYE BAKMADAN 129 MADDE BİR ŞEY İFADE ETMEZ" Peki, ama tarihi gerçek ne? Mehmet Hakan Sağlam ve Tülay Babuşçu bilerek veya bilmeyerek tarihi gerçekleri çarpıtmış yalan söylemiştir. Şöyle ki: Lozan Antlaşması'nın 129. Maddesi, her şeyden önce Lozan Antlaşması'nın 128. Maddesini açıklayan bir maddedir. Bu nedenle 128. Madde bilinmeden 129. Madde hiçbir şey ifade etmez. Lozan'ın 128 Maddesine göre; "Türkiye Hükümeti, Britanya İmparatorluğu, Fransa ve İtalya Hükümetlerine karşı kendi toprakları üzerinde bunların savaş alanında, yaralı olarak veya hastalıktan ölen kara ve deniz askerleri ile esir olduktan sonra ölen askerlerine, sivil tutuklara ait GÖMÜLME YERLERİ, MEZARLIKLAR, ÜSTÜ KAPALI YERLERDEKİ MEZARLAR, ÖLENLER ANISINA DİKİLMİŞ ANITLAR VE BUNLARIN İÇİNDE BULUNDUĞU BÜTÜNJ ARSA VE ARAZİLER ayı ayrı veya bütün olarak ebediyen bu üç devlete terk edilmiştir. Aynı şekilde 130. Maddede belirtilen komisyonlar tarafından birleştirilen MEZARLIKLARI, KEMİK MAHZENLERİNİ, ANITLARI YAPMAK İÇİN gelecekte gerekli görülecek olan araziyi kendilerine vermeyi kesin olarak kabul eder. Bundan başka, bu defin yerlerine, mezarlıklara, üstü örtülü yerlerdeki mezarlara, ölenlerin anısına dikilmiş anıtlara girişler serbest olacaktır. Türkiye Devleti, bu yerlere gidişi gelişi sağlayacak yolları yaptıracaktır. (…) Yukarıdaki hükümler, terk edilen topraklarda Türkiye egemenliğine engel değildir." 128. MADDE NE DİYOR? Çok açıkça görüldüğü gibi Lozan 128 maddede Türkiye Devleti savaşlarda Türkiye topraklarında ölen İngiliz, Fransız ve İtalyan askerlerinin mezarlıklarının, ölenler anısına dikilmiş anıtların bulunduğu yerleri "Türkiye'nin bu topraklardaki egemenliği devam etmek koşuluyla" bu ülkelere bırakmıştır. Lozan 129 madde ise şöyle: "Türkiye Hükümeti tarafından verilecek arazi arasında özellikle Britanya İmparatorluğu için 3 numaralı haritada gösterilmiş olan, Anzak denilen topraklar ve Arıburnu arazisi dâhil olacaktır. Britanya İmparatorluğu, kendisine verilen topraklardan aşağıdaki koşullarda yararlanacaktır: 1. Adı geçen topraklar, bu barış anlaşmasında belirtilen amaçlardan başka amaçlarla kullanılmayacaktır. 2. Türkiye Hükümeti, mezarlıklar da dâhil olduğu halde bu araziyi denetleme hakkına sahip olacaktır. (…) 4. Bu arazide koruyuculara gerekli olanlardan başka bina yapılmayacaktır. 7. Bu toprakları ziyaret etmek isteyen kişiler silahlı olmayacaktır. Türkiye Hükümeti, bu yasağı denetleme hakkına sahip olacaktır. 8. 150 kişiden fazla olan ziyaretçi kafilesinin gelişinden bir hafta önce Türk hükümetine haber verilecektir." "YABANCI ASKERLERİN MEZARLARININ ARAZİSİ O ÜLKELERE BIRAKILDI, EGEMENLİĞİ TÜRKİYE'DE" Yine çok açıkça görüldüğü gibi Lozan 129 Maddede Anzak ve Arıburnu bölgesinde de Britanya İmparatorluğu'na mezarlık yapımı ve anıt inşası için toprak verilmiştir. Bilindiği gibi Çanakkale Savaşlarında bu bölgelerde çok sayıda Anzak ve İngiliz askeri ölmüştür. Yani Türkiye Devleti, o ölen askerler için yapılacak mezarlık arazisi bırakmıştır. Ayrıca 128. Maddede açıkça ifade edildiği gibi bu toprakların egemenlik hakkı Türkiye Devleti'nindir. Ayrıca 129. Maddede bu toprakların "belirtilen amaçlardan başka amaçlar için kullanılamayacağı" ve "Türkiye Hükümeti'nin bu araziyi denetleme hakkına sahip olduğu" belirtilmiştir. "TOPRAK VERİLMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL" Yani ortada Babuşçu'nun dediği gibi bir toprak kaybı veya toprak verilmesi söz konusu değildir. Yapılan uluslararası hukuka uygun olarak ölen askerlere mezarlık ve anıt yapılması için yer verilmesidir. Bu toprakların egemenliği denetimi Türkiye'nin elindedir. "O TOPRAKLAR DAHA ÖNCE KAYBEDİLDİ" Babuşçu'nun "Suriye, Mısır, Irak, Filistin, Kudüs, Yemen, Cezayir, Libya, 12 Adalar ve Balkanların" Lozan Antlaşmasıyla kaybedildiği iddiası ise yine gerçek dışıdır. Çünkü bu toprakların bir kısmı 1912 Trablusgarp Savaşı, bir kısmı 1913 Balkan Savaşları bir kısmı ize 1914-1918 I. Dünya Savaşı ile kaybedilmiştir. Gördüğüm şu ki; Şah Fırat operasyonuyla toprak kaybedilmesine gerekçe bulmak için tarihi gerçekler çarpıtılmaktadır. Mahmut Özyürek |
Suriyeli Sığınmacı Kadınların Öyküleri Posted: 01 Mar 2015 03:15 AM PST Suriye iç savaşı dördüncü yılını tamamlarken savaşın yıkıcı ve kanlı yüzü ülkemizi derinden etkilemeyi sürdürüyor. Etkisi yalnızca ekonomik değil. Savaşın insani boyutunun ürkütücülüğünü Hatay'daki sığınmacı kadınların yaşadıkları öyküler ortaya koyuyor. Kamp dışında yaşayan kadınların koşulları çok ağır; suyu, elektriği olmayan, atık su sistemi bulunmayan işyeri olarak yapılmış mekanlarda, hayvan ahırlarında, rutubetin yoğun olduğu, güneş almayan bodrum katlarında, metruk binalarda, yaptıkları naylon çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Kadınlar banyo, lavabo düzenekleri olmadığından kişisel bakımlarına yapamıyor, yetersiz beslenme içindeler. Yaşamın sürekliliği için yereli hijyen sağlanamıyor. Örneğin kamuya açık tuvaletlerin paralı olması nedeniyle tuvalet gereksinimi bina aralıklarında, parklarda, park etmiş araçların çevresinde gideriliyor. Sığınmacı kadınların içinde bulundukları durumu anlatmak için sözcükler yeterli değil. Yaşananı olanca çıplaklığı ile kavrayabilmek için öykülerini paylaşmakta yarar var. Raiba'nın öyküsü bunlardan biri; Rabia K: Evli, iki kızı, bir gelini ile birlikte yaşıyor. Kocası Suriye iç savaşında ölmüş, oğulları, damadı Suriye'de. Bir apartmanın altında, suyu, lavabosu olmayan, elektriği kesip bir dükkan da yaşıyor. Bir kızı on altı yaşında iki çocuğu var. Diğeri 14 yaşında. Gelini 16 yaşında, iki yaşında bir çocuğu var. Kendisinin yaşı 34. Komşuların hayırseverlerin yardımı ile yaşamını sürdürüyor. Bu aile temizlik, lavabo kullanma gereksinmelerini yakındaki camiden karşılıyor. Elbiselerini caminin şadırvanında yıkıyorlar. Tuvalet ihtiyacını caminin tuvaletini kullanıyorlar. Tuvalet bekçisi para ödemediklerinden tuvaleti kullanmalarına izin vermiyor. Rabia "en büyük sıkıntımız tuvalet kullanımı. Çocukları da saydığınızda 7 kişi yaşıyoruz. Tuvaleti her giriş çıkışımızda bekçi bizden para istiyor. Günde iki defa kullansak 14 lira ediyor. Ya bekçinin gitmesini bekliyoruz, ya da zorlandığımızda çocukları park eden arabaların arasında çişini yaptırıyoruz. Belediyeden isteğimiz tuvaletleri ücretsiz yapmasıdır. Sığınmacı kadınların bir derdi erkeklerle birlikte olmaya zorlanmaları. Kadınların bir bölümü yardım etme adına cinsel istismara uğruyor ya da kadın simsarları tarafından "fuhşa" zorlanıyorlar. Sığınmacı kadınlarla, evlenmek isteyen erkekler arasında aracılık yapan "kadın pazarlama" çeteleri oluştu. İkinci evlilik yapmak isteyen erkekler 14-25 yaş aralığındaki kızları düşük ücretlerle alıyorlar. Önce ki eşlerle birlikte yaşamaya zorlananlar hem cinsleri/akrabaları tarafından insanlık dışı eziyetlere tutulmaktadır. Fatma'nın ve Hatice'nin öyküsü; Fatıma A: 29 yaşında,14 yaşında bir kızı, 7 ve 6 yaşlarında iki erkek çocuğu var. Savaştan kaçmış, eşi Suriye'de savaşıyor. Rutubetli, apartmanın bodrumdaki kömürlüğünde yaşıyor. Su ve lavabosu yok. Tek lambası var. Fatıma anlatıyor; ilk geldiğimiz günlerde sakallı, yaşlı bir bey bisikletiyle her gün gelip hatırımızı soruyor, yemek getiriyordu. Bu davranışı iki aya yakın sürdü, bir akşam geldiğinde 'böyle gelip gitmem hoş olmuyor, dinimize göre mahrem, haram yardım getirmem için dini nikah kıydırmalıyız dedi. Ertesi günde bir adamla çıka geldi, nikahı kıydırdık. Gittiler… Daha sonraki günlerde birlikte olmak için sıkıştırmaya başladı, yemek getirmeyeceğini söyledi. Ve birlikte olduk… Bir süre sonra yanında bir arkadaş daha getirmeye başladı, uzun oturuyorlardı. Gelen kişinin benden hoşlandığını, birlikte olmak istediğini söyledi, zorla birlikte olduk. Bir süre sonra 14 yaşında ki kızıma sarkıntılığa başladılar. Birlikte olmak için zorladıklarında bıçağı alarak üzerlerine saldırdım, korkup kaçtılar. O günden buyana gelmiyorlar. Komşuların yardımı ile yaşamımızı sürdürüyoruz. Ev temizliğine gidiyorum. Hatice B: 14 yaşında, bir köyde kuma. Altınözü ilçesinin bir köyünde yaşıyor. İkinci eş olarak babası tarafından "bir boğaz azalsın" söylemiyle 3 bin lira karşılığı, 45 yaşında ki adamla dini nikahla evlendirilmiş. Evlendikten sonra köy evinin alt katında ki bir odaya yerleştirilmiş. Yemeğini ev halkı yedikten sonra yalnız yiyor. İlk eş ve ilk eşin akrabaları tarafından şiddet uygulanıyor. Eşi tarafından arada dövülüyor. Hayvanların bakımı ve diğer tüm işlerde öncelik kendisindedir. Suriyeli babası tarafından aranmıyor. Sık sık intihar etmeyi düşünüyor. Anlattığımız öykülerinin binlercesi her gün değişik boyutlarda yaşanıyor. Bu öykülerin yazılmasında katkısı olan siyasal İslamcı iktidarın aymazlığı yüreklerimizi burkmaya devam ediyor. Aymazlığa, öykülerin yazılmasına ortak olmak istemiyorsak, yaklaşan seçimlerde dur demeliyiz. Yoksa tarihe adımız ortak olarak yazılacaktır. İrfan Osman Hatipoğlu |
Zor çocuk ve ebeveyni ile çalışmak: Çocuk mu zor, ebeveyni mi? Posted: 01 Mar 2015 03:09 AM PST Değerli Meslektaşlarımız, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İstanbul Şubesi tarafından, Psikolojik Danışmanlık, Psikoloji, Özel Eğitim, Okul Öncesi Eğitim, Sınıf Öğretmenliği vb. alanlarda çalışan uzmanlara yönelik, " Zor çocuk ve ebeveyni ile çalışmak: Çocuk mu zor, ebeveyni mi?" konulu bir günlük eğitim gerçekleştirecektir.Çocuk ruh sağlığı ve eğitimi alanında çalışan uzmanların işi, görünürde yalnızca çocukla uğraşıyor, kolay diye konuşulur. Aslında, çocukla çalışırken anne-baba da dahil edilir ve en az 3 kişi ile çalışılır. Bu eğitimde, çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesine engel olan durumlar, bu durumlara bağlı ortaya çıkan sorunlar, çocuğunu terbiye ederken zorlanan/hata yapan ebeveynler ile görüşme ve müdahale teknikleri olgu örnekleri ile ele alınacaktır. Prof.Dr. Ümran Korkmazlar tarafından geliştirilen ve olgu örneklerle desteklenen bu özgün programı Biruni Üniversitesinin katkılarıyla meslektaşlarımızın ve çocuk ve ebeveynlerle çalışan alan uzmanlarının ilgisine sunarız. Saygılarımızla. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Eğitim Bilgileri Eğitim Tarihi ve Saati 7 Mart 2015 Cumartesi, 09.30-17.30. Son Başvuru Tarihi ise 5 Mart 2015, Perşembe günüdür. Eğitim Yeri Biruni Üniversitesi, İstanbul Topkapı Yerleşkesi, 10. Yıl Caddesi Protokol Yolu No: 45 (Silivrikapı ve Belgratkapı İETT durakları arası) , 34010 Topkapı İstanbul. T: 444 82 76, F: +90 212 416 46 46., info@biruni.edu.tr Kimler Katılabilir Okulların PDR Birimlerinde ya da Özel Danışmanlık Merkezlerinde çalışan Psikolojik Danışmanlar, Psikologlar, Psikoterapistler, Psikiyatristler, Evlilik ve Çift Terapistleri, Alan Uzmanları Eğitim Ücreti PDR Üyesi: 250,00TL (**), PDR Üyesi Olmayan: 350,00TL (**) Dernek üyesi olarak kayıt yaptırabilmek için 2014 yılı üyelik aidatının ödenmiş olması gerekmektedir. Hesap Bilgileri / EFT & Havale Yapı Kredi Bankası, Kartal Çarşı Şubesi İstanbul Şube Kodu : 244 Hesap Numarası : 64968939 IBAN : TR600006701000000064968939 Sertifika Katılımcılara Türk PDR Derneği İstanbul Şubesi tarafından katılım belgesi verilecektir. Kayıt ve İletişim Yeşim Gökşin, Türk PDR Derneği Istanbul Şube Yönetim Asistanı Uzm. Psk. Danş. Sibel Özbilgiç ÖZER, Türk PDR Derneği Istanbul Şube YK Üyesi GSM : 0532 134 53 96, 0534 596 96 65 Telefon : 0212 351 00 60/158-271 dh. Not. Kaydınızın gerçekleşmesi için lütfen ödeme yaptığınız bilgisini ve eğitim başvuru formunu derneğimizin mail adresine ( turkpdristanbul@gmail.com ) gönderiniz. Yemek/İkram Eğitim süresince verilecek yemek ve ikramlar Biruni Üniversitesi tarafından karşılanacaktır. TÜRK Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İstanbul Şubesi İletişim Bilgileri: www.turkpdristanbul.com E-mail : turkpdristanbul@gmail.com Twitter : https://twitter.com/#!/TRKPDRstanbul Facebook : https://www.facebook.com/groups/turkpdristanbul/ *Prof. Dr. Ümran Korkmazlar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedagoji Bölümünden 1977 yılında mezun olmuş, Boğaziçi Üniversitesi'de "Guidance and Psychological Counseling" ve İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'de "Gelişim Nörolojisi" yüksek lisans programlarını tamamlamıştır. Doktorasını İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde "6-11 Yaş İlkokul Çocuklarında Özel Öğrenme Bozukluğu ve Tanı Yöntemleri" tezini vererek tamamlamış, bu çalışması ile Türk Psikiyatri Cemiyeti Mualla Öztürk Araştırma ödülünü kazanmıştır. 1986 yılında Davranış Bilimleri Enstitüsü'nün Çocuk ve Ergen Bölümünün kuruluşuna önderlik etmiş, burada on beş yıl boyunca çok sayıda profesyonelin yetişmesine katkıda bulunmuştur. Korkmazlar, İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalında 1998'de Doçent, 2004 yılında profesör olmuş, 27 yıl hizmet verdiği bu bölümden 17.08.2007 tarihinde kendi isteğiyle emekli olmuştur Ekim 2007- Şubat 2008 tarihleri arasında Bilim Üniversitesi Psikoloji Bölümünün kuruluşuna katkıda bulunmuş Bölüm Başkanlığı ve Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, Eylül 2008-Eylül 2009 tarihleri arasında Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanlığı yapmış, kendi isteğiyle bu görevlerinden ayrılmıştır. Halen kurucusu olduğu Fide Danışmanlık Merkezinde çalışmakta, üniversitelerde çocuk-ergen gelişimi, psikopatolojisi ve müdahale yöntemleri konularında dersler vermektedir. Korkmazlar' ın ilgi alanı çocuk, ergen ve ailedir. Öğrenme, okul, uyum, gelişim, travma sorunlarıyla çalışırken Bilişsel - Davranışçı Terapi, Aile Terapisi, EMDR Terapisi ve Özel eğitim tekniklerinden yararlanmaktadır. Yurt içi ve yurt dışında Çocuk-ergen ruh sağlığı, Gelişim Nörolojisi, Öğrenme güçlüğü, Özel eğitim, Aile terapisi, Ergenlik psikolojisi, Afet sonrası kriz müdahalesi, Travma terapisi, EMDR terapisi alanlarında çeşitli çalışmaları yayınlanmıştır. Korkmazlar 2000 yılından bu yana Avrupa Çocuk Ergen EMDR Komitesinde Türkiye temsilcisi, EMDR-TR Çocuk&Ergen Komitesi Sorumlusudur. " Zor çocuk ve ebeveyni ile çalışmak: Çocuk mu zor, ebeveyni mi?" *Prof. Dr. Ümran Korkmazlar EĞİTİMİ BAŞVURU FORMU Adınız Soyadınız : Mesleğiniz : E-Posta Adresiniz : Cep Telefonu No : Çalıştığınız Kurum : Mezun Olduğunuz Ünviversite ve Bölüm : Türk PDR Derneği Üyesi Misiniz? : Evet ( ) Hayır ( ) |
You are subscribed to email updates from Sözcü Haber To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 1600 Amphitheatre Parkway, Mountain View, CA 94043, United States |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder