GÜNDEM


More

Sözcü Haber

Unknown on : 26 Eylül 2015 Cumartesi 0 YORUMLAR
Unknown
ETİKETLER :

Sözcü Haber


3 milyon 77 bin 816 öğrenci ders başı yapacak

Posted: 25 Sep 2015 02:44 PM PDT



Kurban Bayramı tatili nedeniyle bir hafta ertelenen okullar 28 Eylül Pazartesi günü açılıyor. İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, 2015-2016 eğitim öğretim döneminde 3 milyon 3 milyon 77 bin 816 öğrencinin yaklaşık 6 bin okulda ders başı yapacağını açıkladı.

İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni eğitim öğretim döneminin başta çocuklar olmak üzere öğretmen, veli ve bütün eğitim camiasına hayırlı olmasını diledi. Vatandaşların Kurban Bayramı'nı da tebrik eden Yıldız, okulların açılışının bayram dolayısıyla bir hafta ertelendiğini anımsatarak, takviyenin haziranda gerçekleştirileceğini ve yapılamayan derslerin telafi edileceğini söyledi.

Yıldız, 2015-2016 eğitim öğretim dönemine ilişkin rakamlar vererek, "İstanbul'da kamu ve özel toplam, ana sınıfı ve anaokulu okul öncesi dahil olmak üzere, ilkokul, ortaokul, imam-hatip ortaokulu ve ortaöğretimde 3 milyon 77 bin 816 öğrencimiz, 128 bin öğretmenimiz ve yaklaşık 6 bin okulumuz var. 200 bin civarında öğrenci birinci sınıfa başlayacak. İstanbul genelinde böyle bir hacim ve büyüklükle yeni eğitim öğretim yılına başlayacağız. Türkiye genelinde Bakanlığımız bu yıl yaklaşık 37 bin öğretmenin atamasını gerçekleştirdi. İstanbul'a bu atama döneminde 2 bine yakın öğretmen ataması yapıldı" diye konuştu.

9. sınıfların nakil süreci 30 Eylül'de netleşecek

Her yıl 200 bine yakın öğrenciyi de mezun ettikleri bilgisini veren Yıldız, şunları kaydetti:

"Bu arada zorunlu eğitimde çocuklarımız, okula gitmeme durumu, okulu terk etme ve devamsızlık hariç okulu bitiriyorlar. Bu sene 117 bin öğrencimiz TEOG sınavıyla liselere yerleştirildi. Bu çerçevede ilk 3 hafta yerleştirme ve daha sonra nakil işlemleri yapıldı. Bu süreçlerden sonra belli mazeretler neticesinde yerleştirilemeyen ve şu an kayıtları açık lisede gözüken çocuklar için de Bakanlığımız ayrı bir uygulama yapacak. Bunlar da tercihlerini yaptılar. Yerleştirme işlemleri tamamlandı. Bundan sonra her ayın 1-30'u arasında son iş günü itibarıyla ara sınıflar için nakil süreci devam ediyor. Tercih ettikleri ve istedikleri bir okula, okulun taban puanı itibarıyla yeterli puana sahiplerse belirlenen kontenjanlar çerçevesinde boş kontenjanı olan okullara geçebilecekler."

Yıldız, 9. sınıfa başlayan ve herhangi bir liseye yerleştirilemeyen öğrenciler için 30 Eylül'de Milli Eğitim Bakanlığı'nın verdiği yetki doğrultusunda oluşturulan il ve ilçe komisyonlarının öğrencilerin taleplerine göre okulların genel anlamda yapısını bozmadan yerleştirme işlemi yapacaklarını ifade etti.

"Takviye kursları okulların açılmasıyla aynı anda başlıyor"

Dershanelerin Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla bu yıl öğrenci almayacağını hatırlatan Yıldız, şöyle devam etti:

"Takviye kursları okulların açılmasıyla aynı anda başlıyor. Geçen dönem yasa çıkmış olmasına rağmen dershaneler bir taraftan eğitime devam ediyordu, bizim yetiştirme ve takviye kursları da devam etti. Anayasa Mahkemesi'nin dershanelerle ilgili verdiği karar çerçevesinde Bakanlığımız yeni bir düzenleme yaptı ve dershaneleri özel öğretim kursları olarak yapılandırdı. 1 Eylül itibarıyla şöyle bir sürece girmiş olduk. Elinde dershane ruhsatı olan o ruhsatla bekleyebilir ama faaliyet yapmak istiyorsa, özel öğretim kursu yapmak için Milli Eğitim Bakanlığı'na müracaat etmesi gerekir. Özel öğretim kursu adı altında bir dönüşüm talep etmiş olması gerekir. Biz bu süreci dikkatli bir şeklide takip ediyoruz ve denetim birimleri aracığıyla bunların denetimini yapacağız. İl müdürlüklerimizin en önemli performansı, illerimizde bundan sonraki yetiştirme kurslarında çocuklarımıza verebileceğimiz en kaliteli ve en iyi kursları vermekle ölçülecek. Bu kurslar hafta içi olabildiği gibi hafta sonları da olabilir."

Halk eğitim merkezlerinden ücretsiz kurs

Üniversite sınavına hazırlanan mezunların durumuna da değinen Yıldız, "Asıl önemli olan da mezun öğrencilerimizin durumu. Defalarca söylenmesine, açıklanmasına ve hatta geçen yıl bu kursların yapılmış olmasına rağmen kamuoyunda sanki burada bir boşluk varmış gibi takdim ediliyor. Halbuki üniversiteye hazırlanmak isteyen mezunlarımız halk eğitim merkezleri üzerinden bu eğitimi alabilecekler ve eğitimler ücretsiz olacak" dedi.

Her eğitim ve öğretim yılı için yeni projeler hazırladıklarını dile getiren Yıldız, bu kapsamda "İstanbul" dersinin devam edeceğini ve "Yazarlar Okullarda" projesi kapsamında her hafta ünlü bir yazarın İstanbul'da öğrencilerle bir araya geleceğini söyledi.

"İstanbul'da Suriyelilere ait 48 eğitim merkezi var"

Yıldız, Türkiye'de oturma izni olan yabancı ailelerin çocuklarının herhangi bir okula kayıtlarını yapabildiklerini söyledi. Bu kapsamda olan, İstanbul'da bu şekilde okuyan çoğunluğu Suriyelilerden oluşan yaklaşık 5 bin kişinin eğitime devam ettiğini belirten Yıldız, şöyle konuştu:

"Suriye'den kitlesel bir göç söz konusu olduğu için diğer illerde kamplar var ve bu kamplarda eğitim için uygulamalar var. Ama İstanbul'daki hizmetler daha çok sivil toplum kuruluşları üzerinden yürüyor. Dolayısıyla bu 5 bin öğrencinin dışında Suriyeli derneklerin, vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının ve yurtdışından yardım amacıyla gelen sivil toplum kuruluşlarının açtıkları okullar var. Suriyelilere eğitim konusunda müfredat ve ders kitapları Arapça olarak veriliyor. Bu, Suriye'den gelen öğretmen veya yetkin kimselerce yapılıyor. Bu konuda Bakanlığımız bir genelge ile desteklerini ortaya koydu. Bu okullar il milli eğitim müdürlükleriyle bir protokol yapıyorlar ve bu protokolde kendi öğrencileri, kendi öğretmenleriyle, kendi müfredatlarıyla eğitim öğretime devam ediyorlar. İstanbul'da bu şekilde eğitim veren 48 eğitim merkezi var. Bu merkezlerde 17 bine yakın Suriyeli öğrenci okumaktadır. Yine bu kurslarda görevlendirdiğimiz Türkçe öğretmenlerle dilimizi öğretiyoruz. Bu iki grubun dışında bir de Suriyeli çocukların eğitimi için ikili eğitim yapan okullarımızı tahsis ediyoruz."

Geçen yıl Kağıthane'deki iki devlet okulunun öğleden sonra Suriyeli çocukların eğitimi için pilot bölge olarak ayrıldığını anlatan Yıldız, "Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, Başbakanımız ve Bakanımızın, bu çocukların eğitim hakkından mahrum kalmamaları için verdiği en önemli desteklerden biri de ikili eğitim yapan okullarımızın öğleden sonra bu çocuklara tahsis edilmesidir. Geçen sene biz bunu model olarak Kağıthane'de uyguladık ve çok olumlu sonuçlar aldık. Bu sene de Avcılar'da 1, Esenler'de 2, Sultangazi'de 2, Ümraniye'de 2, Kağıthane'de 1 ve Sultanbeyli'de 1 olmak üzere bu sayı 9'a çıktı. Müfredatlarında Türkçe dersi de var. Bunun için öğretmenler de görevlendirdik. Bakanlık olarak bu konuda titiz bir çalışmamız var."

Yıldız, 2015-2016 eğitim öğretim yılında öğrenci ve öğretmenlere başarılar diledi.

Emniyetten "çok geniş çapta" okul önlemi

Öte yandan İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden, yeni eğitim ve öğretim yılı için okul önleri ve çevresinde "çok geniş çapta" güvenlik önlemi alındığı açıklandı. Açıklamada güvenlik önlemleri ve bu amaçla yürütülen projeler şöyle sıralandı:

"- Yaz dönemi boyunca özellikle asayiş açısından risk arz eden okullar ve çevresinde ciddi bir analiz çalışması yapılmış, okul müdürleri ve aileleri ile toplantılar yapılarak çevrelerinde genel güvenlik ve asayişe yönelik tedbir içerikli önemli bir çalışma başlatılmıştır.

-Okul giriş - çıkış saatlerinde bu okulların civarını kontrol etmek maksatlı ve şüpheli şahıslara yönelik çalışma yapılması için her okula okul irtibat görevlisi belirlenmiştir. Bu kapsamda İlçe Emniyet Müdürlüklerimiz ve Narkotik, Asayiş, Çocuk Şube, Güven Timleri, Önleyici Hizmetler Şube ekiplerimizin okulların civarında güvenliği sağlamak maksadıyla görev planları çıkartılmış ve ilgili ilçe ve birimlerce takibi sağlanacaktır.

-Özellikle bu okulların çevresinde ciddi bir kameralandırma yapılması ile ilgili okul yöneticileri ile birlikte ortak çalışmalar yapılmış, Çocuk Şube Müdürlüğünde kurulan görüntü izleme merkezinde okullardaki güvenlik kameralarında toplanan görüntüler izlenmek sureti ile okullar ve çevresi denetim ve kontrol altında tutulacaktır.

-Ayrıca okul müdürlerine, öğretmenlere, öğrencilere, velilere ve servis şoförlerine yönelik eğitici faaliyetleri kapsayan "Güvenlik için Eğitim Projesi" planlanmıştır."

Alevi dedeleri barış için açlık grevi yapıyor

Posted: 25 Sep 2015 02:33 PM PDT


Tunceli'de Alevi Ocakları'na bağlı dedeler, barış sürecinin yeniden başlatılması ve silahların çift taraflı susturulması için 4 günlük açlık grevine başladı. Kurban Bayramı boyunca açlık grevi yapacak olan Alevi Dedeleri ve Pirleri, Türkiye'nin barış ortamına kavuşması için bayram kutlaması yapmayacaklarını ve bayram boyunca açlık grevi yapacaklarını söyledi.

Tunceli'de, barış için açlık grevi eylemine, Alevi Ocakları olarak bilinen, Kureyş Baba, Baba Mansur, Pilvenk, Sarısaltuk, Dervişçemal, Ağuiçen gibi Alevi önderlerinin yetiştiği Alevi Ocak mensuplarının katıldığı açılık grevine, zaman zaman vatandaşlar ve siyasi parti temsilcileri de katılarak destek veriyor.

Seyit Rıza Meydanı'nda açlık grevi çadırı kurarak, 4 günlük açlık grevine başlayan Alevi Pir ve dedelerinin yanı sıra Alevi kadınlar da greve katılarak barış sürecinin yeniden başlatılmasını istedi.

Seyit Rıza Meydanı'nda üzerinde, "Yezid'in zulmüne karşı Hüseyinleşiyoruz" yazılı çadırda, 4 günlük açlık grevine başlayan Kureyş Baba ocağından Alevi Anası Rahime Kızılkan, bayramlarda her zaman barışın hakim olması gerektiğini ama bugünlerde bile kan akmaya devam ettiğini belirterek, "Ben bir Alevi Anası'yım, bizde insan değeri her zaman kutsaldır. Türkiye zor günler geçiriyor ve şu an bir bayram içindeyiz. Ama kimse bayramı, bayram gibi yaşayamıyor. Bayramda bile kan akıyor, biz Alevi inanç önderleri olarak, hiçbir zaman kanın akmasını istemeyiz, barışın hakim olmasını isteriz. Biz Aleviler son aylarda ibadetlerimizi ve inancımızın gerekleri olan bazı çalışmaları yerine getiremiyoruz. Bütün bunlar yaşanan çatışmalı ortamdan kaynaklanıyor. Her gün kan akıyor, bizler Aleviler olarak bu kanın durdurulması için, barışın yeniden hakim olması için, barış sürecinin yeniden başlaması için açlık grevine başladık. Umarım sesimiz duyulur ve barış için gereken adımlar atılır" dedi.

Açlık grevine girenler arasında bulunan Alevi Pirleri'nden Pilvenk Ocağı mensubu Ali Doğan da, bayramlarda güzelliklerin, heycanların yaşandığını ama bu bayramda kanın akmaya devam ettiğine dikkat çekerek, "Bizim geleneklerimizde, yani Türkiye toplumunun geleneklerinde bayramlar eğlence, heyecan ve barış ortamı içinde yapılır. Herkes bayramın tadını çıkarırdı. Ama bugün bayram ve bu koşulların hiçbiri yok, bayramda bile kan akmaya devam ediyor. Bugün Türkiye'de bayram kutlaması heyecanı yaşanması gerekirken, kanlı günler geçiriyoruz. Her yer yangın yeri, çatışmalar oluyor, ormanlar yanıyor, insanlar ölüyor, analar ağlıyor. Bugün artık bayramı değil yası, matemi yaşıyoruz. Bu durum hem bizi, hem toplumun genelini üzüyor. Biz Alevi inanç önderleri olarak, bu duruma son verilmesi, barışın hakim olması için 4 günlük açlık grevine gittik ve ille de barış diyoruz ve acilen barış için herkes üzerine düşeni yapmalı" diye konuştu.

Neşet Ertaş ölümünün 3. yılında mezarı başında anıldı

Posted: 25 Sep 2015 01:03 PM PDT



"Bozkırın tezenesi" olarak bilinen Neşet Ertaş'ın sevenleri, ölümünün 3'üncü yılında ünlü halk ozanını mezarı başında andı. Kurban Bayramı'nın ikinci gününde, yurt dışı ve başta Ankara olmak üzere Türkiye'nin birçok ilinden Kırşehir'e gelen Neşet Ertaş hayranları, ozanın Bağbaşı Mezarlığı'daki kabrine çiçek bıraktı, dua okudu.

Neşet Ertaş hayranı Salim Şimşek, Avusturya'dan Kırşehir'e geldiğini ve ozanın akrabası olduğunu belirtti. Yaklaşık 63 yıl adeta onun çok yakınında büyüdüğünü, birçok konserine beraber gittiklerini anlatan Şimşek, bozlak ustasını hiçbir zaman unutamadığını vurgulayarak, "Viyada'da yaşıyorum. Onun bende bitmez bir hikayesi var. 63 sene ben onun kucağında büyüdüm. Ciğerime işlemiş, başka bir şey diyemiyorum. Akrabayız. Konserlerine beraber geldik, televizyonlara beraber çıktık. Ruhu şad olsun" dedi.

Ozanı anmak için Ankara'dan gelen Ferhat Ünal da "Halk ozanları demek Muharrem ağam, Neşet ağam demektir. Gelecekte inşallah onlar gibi halk ozanları çıkar. Ankara'dan gelmemizin sebebi Neşet ağamdır. Ölümünün 3. yılı. Her yıl geliyordum. İşlerimi ayarladım, bu bayramda da Neşet Ertaş'ı ziyaret ettim. Mekanı cennet olsun" diye konuştu.

Neşet Ertaş'ın türküleriyle büyüdüklerini, acılı ve sevinçli anlarını onun türküleriyle geçirdiklerini ifade eden Mehmet Demirhan ise şunları söyledi:

"Anadolu'nun bağrından kopup gelen büyük halk ozanımız. Türkülerini, şarkılarını bize dinleten insan. Allah rahmet eylesin, gönlümüzden hiç çıkmayacak. Ankara'dan ziyarete geldik. Türkiye'nin yetiştirdiği ender ozanlardan biri. Çok türkülerini dinledik, onlarla büyüdük."

Yozgat'tan ziyaret için gelen Hakan Koçyiğit de Neşet Ertaş'ı ölümünün 3'üncü yılında asla unutmadıklarını göstermek için Kırşehir'de bulunduklarını vurguladı.

Ertaş'ı saygı ve hüzünle andıklarını belirten Koçyiğit, "Allah mekanını cennet etsin. Bayram ziyareti nedeniyle geldiğimiz Kırşehir'de Neşet Ertaş üstadımızın mezarını da ziyaret ettik, duamızı okuduk" dedi.

PKK, anadilde eğitim için okulları boykot çağrısı yaptı

Posted: 25 Sep 2015 12:54 PM PDT



Mustafa Karasu, Kürtlerin anadilde eğitim için bir hafta okulları boykot edilmesi çağrısı yaptı.

"Hüseyin Ali" mahlasıyla PKK'nın yurtdışındaki yayın organı Yeni Özgür Politika da yazan PKK'nın Kandil'deki liderlerinden Mustafa Karasu, Kürtlerin anadilde eğitim için bir hafta okulları boykot edeceğini belirterek, "Okul boykotunun bir hafta yapılması iyi bir uyarıdır. Kürtler her eylemden ve her siyasi tutumdan önce bu boykotu yapmalıdırlar. Bu boykota katılmayanın bırakalım yurtseverliğinden, Kürtlüğünden bile şüphe edilmelidir." diye yazdı.


Türkçe dışında çocukların anadilinde eğitim görmemelerini eleştiren Mustafa Karasu, bu durum üzerinden Türkiye'deki aydınları eleştirdi, "Buna karşı büyük bir mücadele içinde olunmuyor ama kendisine aydınım, vicdanlı insanım, demokratım denilebiliyor. İşte bu gerçeklik bile Türkiye'nin sağlıklı insanlar ülkesi olmadığının kanıtıdır. Ya da hastalıklı insanlar ülkesidir. Çünkü Türkiye'deki sistem herkesi hastalıklı insan haline getiriyor." diye yazdı.


Demokratik Toplum Kongresi'nin bir haftalık okul boykotu çağrısı yaptığını belirten Mustafa Karasu, "Biz Kürt'üz diyorlar ama çocuklarını da tıpış tıpış okula gönderiyorlar" diyerek Kürtleri eleştirdi.

"Okul boykotunun bir hafta yapılması iyi bir uyarıdır." diye yazan Mustafa Karasu, "Kürtler her eylemden ve her siyasi tutumdan önce bu boykotu yapmalıdırlar. Bu boykota katılmayanın bırakalım yurtseverliğinden, Kürtlüğünden bile şüphe edilmelidir." diyerek şöyle devam etti:

"Hiçbir siyasi görüş ayrılığı bu boykota katılmama gerekçesi olamaz. Çünkü Kürt dilinin yok edilmek istenmesi protesto edilmektedir. Analar babalar bu konuda çocuğun iradesine karışamaz denilemez. Anne ve babanın birinci görevi çocuğuna anadilini öğretmektir. Çocuğunu asimilasyondan koruyamayan aileler görevini tam yapamıyordur. O nedenle analar ve babalar çocuklarına ilk görevleri gereği okul boykotuna katılmalı, bir hafta boyunca çocuklarını okula göndermemeliler.

Türkçe eğitim veren okulların amacı çocukları eğitmek değildir. Asıl amaç, kendi kimliğinden, kültüründen uzaklaştırmaktır, kimliğini inkar ettirerek kendine ihanet eder hale getirmektir. Hiç kimse kendini aldatmasın, Kürt Özgürlük Hareketi'nin mücadelesi olmasaydı Kürtlük bitmişti. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi bu amaçla gerçekleştirilmişti. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi 15 Ağustos'la 12 Eylül darbesine karşı mücadeleyi geliştirince bu plan bozuldu. Asimilasyon sürse de Kürtlük bilincinin gelişmesi, insanların utanmadan dilini konuşması bu faşist darbenin hedefine ulaşmasını engelledi. Ama tehlike zamana yayılmış biçimde sürmektedir.

Bu açıdan her yerde okullar boykot edilmelidir. Bir hafta okullar boş kalmalıdır. Böylece demokratik özerklikle birlikte anadilde eğitim de gündeme konulmalıdır. Zaten anadilde eğitimle demokratik özerklik birbirinden koparılamaz bir bütünü ifade etmektedirler. Anadilde eğitim olmadan demokratik özerklik, demokratik özerklik olmadan anadilde eğitim anlamlı hale gelmez."

Mekke'de yaşanan facianın sebebi Suudi Prensi mi?

Posted: 25 Sep 2015 12:51 PM PDT



Lübnan merkezli El Diyar gazetesi, dün şeytan taşlama sırasında 753 kişinin ölümüne neden olan izdimanın nedeni hakkında önemli bir iddia ortaya attı.

Habere göre, Suudi Kralı Selman'ın oğlu Prens Muhammed bin Selman el-Suud şeytan taşlanan yer olan Mina'ya gitmek istedi.

Sabah erken saatlerde bölgeye giden prense 200 asker ve 150 polis eskortluk ediyordu.

İddiaya göre, prensin şeytan taşlama bölgesindeki varlığı nedeniyle hacıların taşlama güzergahı değişti ve izdiham yaşandı.

Gazete, Muhammed ve beraberindekilerin hemen alandan ayrıldığını ve Suudi yönetiminin konuyu hasıraltı etmek için çaba sarf ettiğini ileri sürdü.

Ancak Suudi yönetimi gazetenin iddiasını yalanladı.

Prens Muhammed bin Selman el-Suud, Savunma Bakanı ve "Veliaht Prens Yardımcısı" olarak görev yapıyor.

27 Eylül gecesi Ay tutulması ve Süper Ay

Posted: 25 Sep 2015 07:00 AM PDT



Gökyüzü 27 Eylül gecesi ender görülen bir olaya sahne olacak. Ay tutulması ve Süper Ay, 33 yıl aradan sonra birlikte yaşanacak.

Süper Ay ve Ay tutulması, Avrupa'dan Güney Amerika'ya Dünya'nın birçok yerinden izlenebilecek.

Güneş, Ay ve Dünya'nın hemen hemen aynı doğrultuda sıralanması tam Ay tutulmasına yol açıyor. Bu sırada Dünya, Ay ile Güneş'in arasına giriyor, Ay ise Dünya'nın gölgesinde kalıyor.

Ay tutulması anında Ay ile Dünya arasındaki mesafe 356 bin 880 kilometreye kadar iniyor. Bu "yakınlaşma", yerkabuğunda gerilim ve gel-git kabartılarına yol açabilecek.

Dünya'nın yörüngesine en yakın olduğu anda Ay, çok daha parlak ve büyük görünecek. Ay'ın yüzeyine güneş ışıkları kenarlardan vurup yansıyarak Dünya atmosferi içinden geçecek. Bu, Ay'ın kızılımsı bir renge bürünmesine neden olacak. "Kanlı Ay" diye tanımlanan fenomen ortaya çıkacak.

iPhone 6S çılgınlığı

Posted: 25 Sep 2015 06:00 AM PDT



Apple, geçtiğimiz günlerde tanıtımını gerçekleştirdiği iPhone 6S ve iPhone 6 SPlus'ları Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hong Kong, Japonya, Yeni Zelanda, Porto Riko, Singapur, Birleşik Krallık ve ABD'de satışa çıkardı.

iPhone'un yeni modelleri için on binler satış noktalarının önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Gece kuyrukta beklemeyen Avustralyalı genç bir kadın yeni model iPhone sahibi olmak için çok ilginç bir yöntem buldu.

Avustralya'nın Sidney kentinde yaşayan Lucy Kelly, iPhone 6s sahibi olmak için Applestore'un önündeki uzun kuyrukta beklemek yerine bir robot görevlendirdi.


Evden uzaktan kumandayla kontrol edilen robot, Lucy Kelly için iPhone 6s satın aldı. Bir çanta içinde cep telefonunu teslim alan robot, Lucy Kelly'nin arkadaşlarının yardımıyla cep telefonunu sahibine ulaştırdı.

Yeni iPhone modellerinde '3D Touch' yani 3 boyutlu dokunuş adı verilen bir özellik de yer alıyor.

Yeni iPhone 6S ve iPhone 6S Plus modellerinde işlemci olarak ise 3'üncü nesil A9 işlemci bulunuyor.

Yeni iPhone 6S'te 12 MP'lik iSight kamera yer alıyor. Bu kamera ile 4K çekim yapmak artık mümkün. Ön tarafta ise 5 megapiksel çözünürlüklü FaceTime HD kamera bulunuyor.

Yeni iPhone modelinin ABD'deki kontratsız satış fiyatları şöyle:  
iPhone 6S 16 GB: 649 Dolar  
iPhone 6S 64 GB: 749 Dolar  
iPhone 6S 128 GB: 849 Dolar  
iPhone 6S Plus 16 GB: 749 Dolar  
iPhone 6S Plus 64 GB: 849 Dolar  
iPhone 6S Plus 128 GB: 949 Dolar

 Yeni iPhone modellerinin Türkiye'de ne zaman satışa çıkacağı ve fiyatı ise henüz netlik kazanmış değil.

Bireysel Emeklilik'te yeni dönem

Posted: 25 Sep 2015 05:52 AM PDT



Bireysel Emeklilik Sistemi'nde birikimleri bulunanlara emekli olduklarında ömür boyu aylık ödenmesine olanak tanıyacak uygulama, 1 Ekim'den itibaren hayata geçecek.

Hazine Müsteşarlığı'nın 1 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Yıllık Gelir Sigortaları Yönetmeliği 1 Ekim'den itibaren yürürlüğe girecek.

Yönetmelik çerçevesinde, yıllık gelir sigortası sözleşmesi imzalamak isteyen sigorta ve emeklilik şirketleri Müsteşarlığa yazılı başvuru yapacak. Söz konusu şirketlerin, yıllık gelir sigortası sözleşmelerine ilişkin yükümlülüklerini karşılamaya yeter düzeyde varlık bulundurmaları gerekecek.

Yıllık gelir sigortası ürünlerine ilişkin tarife ve varsa kar payı teknik esasları ile bu esaslara ilişkin değişiklikler herhangi bir onaya tabi olmaksızın, şirketler tarafından uygulanacak.

Tarife teknik esaslarında ölüm tablosu kullanılacak. Şirketler, tabloda sigortacılık prensipleri dahilinde ihtiyatlı bir şekilde değişiklik yapabilecek.

ZAM ORANI ENFLASYON ALTINDA OLMAYACAK

56 yaş ve üzeri kişilere Türk lirası cinsinden tek prim karşılığında, ömür boyu irat ödeyen yani tasarruf sahibi açısından aylık olarak nitelendirilebilecek ürünler sunulacak. Ödemeler hemen başlayabilecek veya en fazla 5 yıl ertelenebilecek.
Aylık tutarı, başlangıçta ölüm düzeyi tablosu, teknik faiz oranı ve ürünün diğer özelliklerine göre hesaplanacak ve her takvim yılı başında en az TÜFE oranında artırılacak.

Aylık ödeme süresince veya ödemelerin belirli bir süre ertelendiği ürünlerde erteleme dönemi içerisinde sigortalının vefatı halinde lehtara vefat tazminatının ödendiği ya da süreli veya ömür boyu aylık bağlandığı ürünler sunulacak ve sigorta ettirenin isteğine bağlı olarak söz konusu teminatları içeren sözleşmeler yapılabilecek.

56 YAŞ ALTI İÇİN SUNULAN ÜRÜNLER

56 yaşın altındaki kişilere, Türk lirası veya yabancı para birimi cinsinden tek ya da taksitli prim ödemeleri karşılığında hemen veya belirli bir süre sonra başlayan, belirli tutarlarda veya TÜFE dahil bir varlık ya da varlık grubuna endeksli olarak ömür boyu veya belirli bir süre için aylık ödeyen, isteğe bağlı olarak sigortalının vefatı halinde lehtara; vefat tazminatının ödendiği ya da süreli veya ömür boyu aylık bağlandığı ürünler sunulabilecek.

Kar payı dağıtılması taahhüt edilen ürünlerde, kar payı tutarının bir kısmının veya tamamının irata çevrilmesi, cari veya müteakip irat ödemelerine eklenmesi, defaten ödenmesi ve benzeri seçenekler söz konusu olabilecek.

Kar payı tutarının bir kısmının veya tamamının irata çevrilmesi durumunda, sigorta süresi ve ürünün diğer özellikleri dikkate alınarak, şirketçe belirlenen oranda teknik faiz kullanılacak.

KESİNTİLER

Başlangıçta tek prim şeklinde ödenen toplu paradan veya taksitli prim ödemelerinden ya da yapılan aylık ödemelerinden ve sözleşme süresi içinde yapılan ek prim ödemelerinden en fazla yüzde 2 kesinti yapılabilecek.

Kar payı dağıtılması taahhüt edilen ürünlerde, matematik karşılıkların yatırıma yönlendirilmesinden elde edilen getiri üzerinden yapılan kesinti ise yüzde 10'u geçemeyecek.

Sigortadan ayrılma halinde matematik karşılıklar üzerinden, sigorta sözleşmesinde geçirilen süreye ve şirketçe belirlenecek diğer unsurlara bağlı olarak değişen erken ayrılma kesintileri uygulanabilecek.

39 MİLYAR LİRALIK BİRİKİM

Emeklilik Gözetim Merkezi verilerine göre, 11 Eylül itibarıyla BES bünyesindeki 5 milyon 725 bin 775 bin katılımcının toplam 39 milyar 408,4 milyon lira birikimi bulunuyor.

25-44 yaş arasındaki tasarruf sahipleri, toplam katılımcıların yüzde 66'sını, 45-55 yaş arasındaki kişiler yüzde 21,27'sini, 56 yaş ve üzerindekiler yüzde 6,5'ini, 25 yaş altındakiler yüzde 6,19'unu oluşturdu. Buna göre, 56 yaşın altında olan tasarruf sahiplerinin oranı yüzde 93,5 olarak hesaplandı.

Yüreğimiz yanmaya devam ediyor

Posted: 25 Sep 2015 05:48 AM PDT



Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde düzenlenen saldırıda, 2 asker şehit oldu. Saldırının ardından başlatılan geniş çaplı operasyonda 34 terörist öldürüldü.

Kurban Bayramı'nda acı haber geldi...
Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde PKK'lı teröristler tarafından dün gece iki saldırı düzenlendi.

Açılan ilk ateşte 2 asker şehit oldu. 8 asker ve 1 korucu da yaralandı.

Şırnak Asker Hastanesi'ne kaldırılan yaralalıların durumunun iyi olduğu bildirildi.

Olayın ardından havadan ve karadan başlatılan geniş çaplı operasyonda toplam 34 terörist öldürüldü.

Bölgedeki operasyonun devam ettiği bildirildi.

Dünya genelinde sıcaklıkları artırması bekleniyor

Posted: 25 Sep 2015 03:00 AM PDT



İngiltere Meteoroloji Dairesi'nin yaptığı bir araştırma, dünyada 2015 ve 2016'nın tarihte kaydedilen en sıcak yıllar olabileceğine işaret ediyor.

Uzmanlar, sera etkisi yapan gazların doğal döngü üzerindeki etkisinin artmasıyla iklim sisteminde büyük değişiklikler olabileceğine dikkat çekti.

Araştırmaya göre, Büyük Okyanus'ta görülen okyanus-atmosfer olayı El Nino'nun dünya genelinde sıcaklıkları artırması bekleniyor.

Dünyanın diğer bölümleri ısınırken, Avrupa'da yazların bir süre görece serin geçeceği belirtiliyor.
Uzmanlara göre 2015'te dünyanın yüzey sıcaklığı rekor seviyede; 1061-1990 ortalamasının 0,68 derece üstünde seyrediyor.

İngiltere Meteoroloji Dairesi'nin İklim Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof Stephen Belcher, "Doğal oluşumlarının küresel sıcaklıkları etkilediğini biliyoruz ancak bu yıl şimdiye kadar gördüğümüz yüksek sıcaklıklar, sera gazlarının devam eden etkisine işaret ediyor. Gelecek yılın da aynı derecede sıcak olması olası. İklimimizin değişmeye başladığı açık" dedi.

Reading Üniversitsi'nden Prof Rowan Sutton da "2014, 1015 ve 2016 en sıcak yıllar arasında yer alabilir. Bu bir tesadüf değil. Sera gazlarının etkisiyle okyanuslar ve atmosferde oluşan enerjinin etkilerini görüyoruz" diye konuştu.

Bilim insanlarına göre, artan karbondiyoksit emisyonu ve okyanuslardaki doğal olaylar iklim sistemini "çok ilginç bir hale getirdi".

Uzmanlar, büyük değişimlerin başlamış olabileceğini belirtiyor.

İngiltere Meteoroloji Diaresi'nden Prof Adam Scaife, "Aynı anda birçok büyük değişimin meydana geliyor olması nedeniyle dünyanın iklimi açısından bir dönüm noktasındayız" diyor.

Büyük Okyanus'ta kısa ve orta vadede hava sıcaklıklarını etkileyecek iki olay yaşanıyor.

Yaklaşık beş yılda bir Büyük Okyanus'taki akımın tersine dönmesiyle El Nino oluşuyor, normalde kuraklık varken yağış oluşuyor, yağmur varken de kuraklık geliyor.

El Nino dünya sıcaklıklarını yukarı çekiyor.

1988'de El Nino, dünya hava sistemlerini bozmuş, mercan kayalıklarını beyazlatmıştı. Uzmanlar şimdi de benzer bir durumun yaşanabileceğini söylüyor.

Bunun sonucu olarak Güney Afrika, Doğu Asya ve Filipinler'de kuraklık riskinin artabileceği, Güney Amerika'ya da yağışların gelebileceği söyleniyor.

California'da dört yıldır yaşanan kuraklığın sona erebileceği belirtiyor.

Sandık birleştirme farklı il ve ilçelerde de olabilir

Posted: 25 Sep 2015 02:33 AM PDT



Cizre'deki sandıkların birleştirilmesi kararının seçim güvenliğini sağlamaya yönelik olduğunu savunan Tayyip Erdoğan, bunun taşımalı sistemle karıştırılmaması gerektiğini söyledi.

Recep Tayyip Erdoğan, bayram namazı sonrası gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. YSK'nın bazı mahallelerde seçim sandıklarının taşınması kararını verdiğini hatırlatan ve "Seçim güvenliği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu soruna bir gazeteciye Erdoğan, "Ama orada taşımalı sistemle bunu karıştırmayalım. Sandıkların birleştirilmesi diye bir karar almış durumdalar. Ki bu bir yerde seçim güvenliğini sağlamaya yönelik bir durumdur. Bu farklı ilçe ve illerden de gelebilir" dedi. Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanlığının YPG'yi terör örgütü olarak görmediğini ifade etmesiyle ilgili soruya, "Yanlış buluyorum. Bunu ta baştan beri söylüyorum. PYD ve YPG bunların hepsi terör örgütüdür. Bize göre. Ve ABD tabii bu işte bedel ödemiyor. Bedel ödeyen biziz. PYD'nin yaptıklarını, YPG'nin yaptıklarını bilen de biziz. Dolayısıyla bu yanlış bakışı, bu yanlış değerlendirmeyi herhalde tekrar değerlendireceklerdir diye düşünüyoruz" diye cevap verdi. Gazetecilerin Rusya'da Devlet Başkanı Putin ile Suriye hakkındaki görüşmesiyle ilgili bilgi istemeleri üzerine Erdoğan, "Rusya'nın Suriye'ye bakışında henüz bir netlik göremiyorum" dedi. Erdoğan açıklamalarına şöyle devam etti: "Tabii burada Esed'siz bir sürecin olması veyahut da bir geçiş sürecinde belki Esed ile gidilme diye bir şey olabilir ama, asıl olması gereken muhalefetin bir defa Esed ile zaten bir Suriye geleceğini kimse görmüyor." Erdoğan, Putin'e "Esed burada bir butik Suriye kurmak istiyor" görüşünü ifade ettiğini belirterek şöyle devam etti: "Bu butik Suriye nedir? Butik Suriye Yani Şam'dan başlayıp, yani Hama, Humus ve Lazkiye'yi kapsayan ki bu da Suriye'nin yüzde 15'ine tekabül eden bir bölgedir. Yani bu bölgede kendine ait, işte arkasında belli egemen güçlerin hâkim olduğu, destek verdiği bir devlet kurabilmek. Bu da tabi Akdeniz'e açılan bir yapı olması hasebiyle, böyle bir yapıyı kurmak derdi bu."

Sami Türk, “sandığı korumak devletin görevidir”

Posted: 25 Sep 2015 02:30 AM PDT



Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, taşımalı sistemin kanuna aykırı olduğunu vurgularken, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, "sandığı korumak devletin görevidir" dedi.
Cizre İlçe Seçim Kurulu'nun yoğun çatışmaların yaşandığı Cudi, Nur ve Sur mahallelerinde 1 Kasım seçimlerinde sandık kurulmaması kararı vermesini değerlendiren hukukçular taşımalı sistemin, Anayasanın 298 sayılı seçim kanununa aykırı olduğunu söyledi. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Bu durum şimdiye kadar görülmüş bir durum değildir. Hükümet sandığın güvenliğini sağlayamıyor söylemlerinin tescili olur. Hükümetin böyle bir yola gidilmemesi için gayret sarf etmesi gerekir. Gelecek eleştiriler seçimin de meşruiyetini tartışma haline getirecektir" dedi. Cizre İl seçim kurulunun aldığı kararın usulüne uygun verilmiş karar olmadığını dile getiren Kanadoğlu şunları kaydetti:

"Kararı bir hâkimin aldığı ifade ediliyor. Kurula başkanlık yapan bir hâkim, Yüksek Seçim Kurulu'nu temsil etmez. Yasalarda sandık taşınması gibi bir durum söz konusu değildir. Doğrudan doğruya hükümetin o sandıkların güvenliğini sağlaması gerekiyor. Seçim güvenliği sağlanamazsa bunun sorumlusu hükümettir. Burada YSK'ya düşen görev seçimlerin şaibesiz yapılmasını sağlamaktır." Yasalara aykırı olmasına rağmen YSK'nın böyle bir karar alabileceğine değinen Kanadoğlu, taşımalı sistem uygulanırsa, seçime gölge düşeceğini ifade etti. Kanadoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "YSK bu yönde karar da verebilir. Ama seçimin dürüst ve adil olduğu konusuna da gölge düşürür. Biliyorsunuz YSK'nın aldığı kararlara da itiraz edilemez. Ancak seçim sonrası hile ve şaibe iddiaları ortaya atılırsa o zaman Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı doğar. Seçim güvenliğinin sağlayamamanın ikrarı olur. Bu orada ben seçim yapamıyorum demektir. O zaman akla diğer yerlerde sağlıyorsun da bahsi geçen yerlerde nasıl seçim güvenliğini sağlayamıyorsun sorusu gelir."

Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk de 298 sayılı kanuna göre taşımalı sistemin anayasaya aykırı olduğuna dikkat çekti. Türk, "Güvenlik kaygılarıyla hareket ediliyor, o nedenle bu yola gidildi ama burada devletin görevi sandığı taşımak değil sandığın ve bölgenin güvenliğini sağlamaktır" diye konuştu. Taşımalı oy kullanma sisteminde taşıma sırasında da güvenlik konularında sorun olabileceğinin altını çizen Türk, sözlerine şöyle tamamladı: "Taşıma güvenlik kaygılarından kaynaklanıyor. Ama taşımada da güvenlik sorunu olabilir. Sandık bölgelerini değiştirmek, sandıkların yerini değiştirmek 298 sayılı seçim kanununa aykırıdır. Vatandaş oyunu önceden belli olan yerde kullanmalıdır. Köylerdeki ve Güneydoğu bölgesindeki seçmenler bulundukları köyden başka yerlere giderek oy kullanmak zorunda kalacaklar. Bu da seçmen arasında bir eşitsizlik yaratacak. YSK Başkanı'nın söylediğine göre Güneydoğu illerinden epey başvuru var. 7 Haziran'da da bu konu ortaya çıkmıştı. Bakalım şimdi ne olacak? Sandıkların nerede bulunacaklarını kanun düzenlemiştir. İlçe Seçim Kurulunun bunu göz önünde bulundurması gerekir."

CIA belgelerinde Atatürk'ün doğum tarihi

Posted: 25 Sep 2015 02:18 AM PDT



"Atatürk ne zaman doğdu?" sorusuna bugüne değin birçok farklı cevap verildi. Ancak CIA'nın belgelerinden biri bugüne değin verilen cevaplardan farklı bir tarihe işaret ediyor.

"Atatürk ne zaman doğdu?" sorusuna bugüne değin birçok farklı cevap verildi. Ancak Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA)'nın üzerindeki gizlilik kaldırılan belgelerinden biri bugüne değin verilen cevaplardan farklı bir tarihe işaret ediyor.

Atatürk'ün doğum günü konusu çok uzun yıllar önce zaman zaman basında ele alındı. Ancak yakın dönemde bu sorunun üzerine ciddi bir incelemeyle eğilen ilk isimlerden biri Gazeteci Soner Yalçın oldu. Soner Yalçın, 18 Mayıs 2008 tarihinde Hürriyet gazetesinde yayımladığı araştırmasında bir zaman aralığı saptadı. Yalçın araştırmasında bilgileri verdi:

"(Atatürk'ün) Doğum tarihi, gün, ay ve yıl olarak tam bilinmemektedir. Osmanlı bürokratik yapısında bebeklerin doğum tarihleri sistematik olarak resmi kayıtlara geçirilmiyordu. Bu nedenle Mustafa Kemal'in doğumuyla ilgili olarak hiçbir resmi belge yoktu.

Müslüman aileler doğumları Kuran-ı Kerim ya da bir başka değerli kitapların arkasına not ediyorlardı. Atatürk'ün de doğumu evdeki iki Kuran-ı Kerim'den birinin arkasına yazılmış ancak bu kutsal kitap başkasına verildiği için kaybolmuştu.

Zübeyde Hanım, yaşamının son yıllarında verdiği bir röportajda oğlunu Selanik'te 'dondurucu kırklar' olarak anılan ve kışın en soğuk kırk gününü ifade eden dönemde doğurduğunu söyledi.

Atatürk çıkardığı ilk resmi kimlik kartında doğum tarihi olarak Rumi takvime göre, 1296 yazılıydı. Bu 13 Mart 1880 ile 12 Mart 1881 arasına karşılık geliyordu.

Atatürk muhtemelen 1880 ya da 1881 kışında doğdu."

RESMİ OLARAK BİLİNMİYOR


Atatürk'ün kesin doğum tarihi bilinmiyor. Ancak 1936 yılında İngiltere Büyükelçiliği, Kral 8'nci Edward'ın kutlama amacıyla bilgi edinme isteği üzerine Dışişleri Bakanlığı'na başvurmuş, Dışişleri Bakanlığı'ndan verilen resmi yanıtta, Atatürk'ün doğum tarihi, "19 Mayıs 1881" olarak gösterilmişti.

FİZİKÇİ'NİN ARAMA MOTORUNA GÖRE "12 MART 1881"DE DOĞDU

Google'a büyük rakip olma iddiasıyla, İngiliz fizikçi Stephen Wolfram tarafından kurulan "Wolfram Alpha" arama motoru, "sorulara yanıt" özelliğiyle öne çıkmayı ve sorulan sorulara doğru cevap vermeyi amaçlıyor.

Bu amaçla birkaç yıl önce sitede yapılan "Ataturk" aramasında doğum tarihi olarak 12 Mart 1881 cevabı verilmişti.

Yeni dönemde tarih araştırmalarıyla dikkate çeken bir başka isim Ali Güler ise doğum günü bilmecesine cevap arayan bir başka isim oldu. Askeri Tarih uzmanı Ali Güler, 26 Eylül 2012 tarihli "Haberiniz Olsun" internet sitesinde yayınlanan araştırmasında "Atatürk'ün doğum tarihi yıl olarak bazı araştırmalarda 1880, bazılarında da 1881 olarak yer alırken; doğumunun hangi ay ve hangi gün olduğu konusunda da farklılıklar hala sürdürülmektedir. Yaygın olarak tekrarlanan yanlış tarihler şunlardır: 23 Aralık 1880, 13 Mart 1881, 19 Mayıs 1881" demişti.

ERBAİN SOĞUKLARI DEVAM EDİYORDU…

Ali Güler Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın 1922 yılında Enver Behnan Şapolyo'ya söylediği "O zamanki Hamidiye kâğıtlarına gün ve ay yazılmaz, yalnız yıl yazılırdı. Ben oğlum Mustafa'yı 'Erbain Soğukları' devam ederken doğurdum. Bu, doğum benim aklımda kaldığına göre 23 Kânunuevvel 1296 tarihine düşmektedir" ifadesini alıntıladıktan sonra şöyle devam ediyor:

"Erbain Soğukları" 22 Aralık'tan 31 Ocak'a kadar süren 40 günlük kışın en soğuk günlerinde esen şiddetli rüzgârlar için kullanılan addır. Bu durumda Zübeyde Hanım'ın verdiği tarih olan Rumi 23 Kânunuevvel 1296 tarihi, hem anlatımındaki esaslara, hem de resmi kayıtlardaki tarihlere uymaktadır. Bu tarih Miladi 04 Ocak 1881 Salı günüdür.

Şu halde Mustafa Kemal Atatürk'ün doğum tarihini 4 Ocak 1881 Salı günü olarak kabul etmek mümkündür. Onun, İngiliz Büyükelçiliği'nin kutlama için sorması üzerine, 'bu bir 19 Mayıs günü niçin olmasın?' demesi ve bu tarihin bildirilmesi, tamamen 'mecazi' bir anlam ifade eder."

PEKİ CIA BELGELERİ NE DİYOR

Üzerindeki gizlilik kararı kaldırılan bir grup "gizli" CIA belgesinin içinde ise bir kronolojinin bir bölümünde bugüne değin ortaya atılanlardan farklı bir tarih dikkati çekti.

CIA'nın Karşı Terör Merkezi tarafından hazırlanan, "gizli" damgalı, 1999 tarihli "Terrorism Review" yayınında uluslar için önemli günler kronolojik sırayla belirtiliyor ve bu günlerin terörist saldırıları için hassas günler olduğuna dikkat çekiliyor. Ancak kronolojinin, belirtilen günlerde bir terörist eylem yapılacağının tahmin edildiği anlamına gelmeyeceğine de vurgu yapılıyor.

Kronoloji üzerinde ilerleyen parmaklar Atatürk'ün doğduğu günün yer aldığı Mart ayı üzerindeki bir tarihte duruyor:

"12 Mart 1880. Turkey. Birth of Ataturk."

CIA belgesinde bugüne değin tarihlerden farklı olarak Atatürk'ün doğum yılının 1880 olarak belirtilmesi dikkati çekiyor.

1950'lerde Kabe

Posted: 25 Sep 2015 02:12 AM PDT

Son 20 yılda yüzlerce Müslüman'ın öldüğü Hac ibadeti, önceden daha az kalabalık ve izdihamsız yapılıyordu.

Ilmfeed de 1950'lerde yapılan Hac ibadetinin birbirinden değişik fotoğraflarını bir araya getirdi.












İhsan Eliaçık'tan Hac önerisi

Posted: 25 Sep 2015 02:08 AM PDT



İslamcı yazar İhsan Eliaçık, yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Hac faciasına ilişkin facianın tekrar etmemesi için bir öneri getirdi.

İhsan Eliaçık, Hac faciasının ardından Twitter'de yaptığı değerlendirmede, "Hac, 12 aya yayılarak yapılabilir" dedi.

Böylelikle yılda bir Mekke'ye giden 2 milyon kişinin 12'ye bölünmüş olacağına dikkat çeken Eliaçık, "Böyle facialar da olmaz" dedi.



Hiç yorum yok: